Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 20 ekim 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 262
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba Arkadaşlar, sevgili efrayim:
Örtünmeden kasıt, cinselliği, cazibeyi, seksapelliği daha geniş tanımıyla ön plana çıkarmamaktır, ölçü budur ve kişinin örfüne göre de değişkenlik gösterir. Afrika kabilelerini düşünün, kadınları hayli açık bulursunuz, eğer ordaki erkekler bu açıklıktan kadınların dişiliğini değil de insanlığını ön planda tutuyorlarsa doğru yapıyorlar ve bu kadınlar bu giysilire ile dişiliklerini değilde örfen insan kimliklerini ön planda tutuyorlarsa yine bana göre doğru yapıyorlar. Ancak günümüz dünyasında hatta Türkiyesinde bir kadın ne kadar kapanırsa kapansın, isterse peçe ile gezsin, erkeğin bu giysinin içindeki varlığın kadın olduğunu bilmesi ve bu giysi ile tahrik olması bu kadar yaygınken, kadınlar ne yaparsa yapsın doğruya varılmaz. Ben bana verilen ölçüler içinde giyinip, cinselliğimi, cazibemi ön plana çıkarmıyorsum erkek buna rağmen beni bir tahrik unsuru olarak görüyorsa, bu kişinin imanının zayıflığındandır diyorum vesselam....
Hepiniz Allaha emanet olasınız...
__________________ benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm bütün alemlerin rabbi olan ALLAH içindir.
Başörtüsünün farziyyeti ?? "Amacım yalnızca rabbimin gerçek yolunu
Kur'an'dan bulmaktır" diyen bir okurunuz varsa, ciddiye alırsınız değil
mi? Ben de, o dinini ciddiye aldığı için onu ciddiye aldım. Bu okur
şöyle diyor:"Ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu
söylenir, baştan bahsedilmez. "Arapçada kadınların başlarına örttükleri
şeyin özel adı "hımar" değil "mikna" (doğrusu mikne'a SH) ve
"nasıyf"tır. Hangi Arapça sözlüğe bakılırsa bakılsın "mikna(çoğulu
mekani)" ve "nasıyfın" hanımların başlarını örttükleri kumaşın adı
olduğu yazılıdır." Allah eğer "hımar" kelimesi ile başın örtülmesini
isteseydi "hımarürres" gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi"Bunlar, başkalarının kesesinden harcanan
yalan-yanlış paketi sevgili okur. Kimin kesesinden almışsanız dolmuşa
binmişsiniz. Buna, Kur'an'a uymak yerine Kur'an'ı kendinize uydurma
sonucunda düştüğünüz çelişkiler de eklenince, iş içinden çıkılmaz olmuş. Dert şu: Hımar ile başın örtülmesi kastedilseydi, içinde "baş" kelimesi geçerdi!
Peki, bu durumda bir önceki cümlede hanımların
başlarına örttüğü şeyin adının "mikne'a" ve "nasif" olduğunu nasıl
söyleyebiliyorsunuz? Nerede bunların içinde baş? Kişi hiçbir şey bilmese de haddini bilecek.
"Hangi sözlüğe bakılırsa bakılsın" iddiası yapacak bir kişinin,
asgariden sözlüklere bakması lazım. Baksaydı ne görürdü? Tabi ki, Arapça'da kadınların kullandığı örtü
mikna (doğrusu mikne'a) ve nasif'ten ibaret olmadığını. Şöyle ortalama
bir Kur'an talebesi olsaydı, sözlükte şunları görürdü: 1. Burka' (veya burku'): Bütün yüzü örter. (Erkeğin kullandığına kına' denir). 2. Nikab: Bütün yüzü örtmeyip iki gözden birini açarak bağlanan başörtüsüdür. 3. Lifâm: Her iki gözü de burun üstünden itibaren açık bırakan başörtüsüdür. 4. Lisâm: Burun açıkta kalacak şekilde ağız üstünden örtülen örtüdür. 5. Hımar: Yüz hariç başın ve boynun tamamını örten ve Kur'an'da emredilen örtüdür. 6. Nasîf: Hımar'ın daha büyüğü, Anadolu'daki "atkı"ya benzer başörtüsüdür. 7. Mikne'a: Nasif'ten daha büyük olup bel altına kadar uzanan başörtüsüdür. 8. Cilbab: Yüz hariç baştan ayağa her tarafı örten örtüdür. Hımar, lugat olarak tereddütsüz başla
ilgilidir. İçki'ye de aklı örttüğü için aynı kökten "hamr" denilmiştir.
İkisi arasındaki ortak nokta "baş" ile ilgili olmasıdır. Mesela küfr de
"örtmek" demektir. Ama başa veya akla değil, kalbe nisbet edildiği için
farklı kökten kullanılmıştır. "Hani bunun içinde baş?" sorusu kasıtlı bir
tahrif ve saptırma amacı taşımıyorsa, cehaletin daniskasıdır. Yukarıda
Arapçada kullanılan tüm başörtüsü isimleri sıralanmıştır. Hiçbirinin
içinde "baş" yoktur. Olmasına gerek de yoktur. Türkçede de bu böyledir:
Yazma, yaşmak, atkı, bürgü, bürümcek, çarşaf, çar, yağlık, eşarp,
tülbent� Bunların tümü de bacağı değil başı örter ve içinde "baş"
geçmez. Hoş Arapçada na'leyn, huffeteyn, cevrabeyn de ayağa giyilirler,
ama içinde "ayak" geçmez. "Hani bunun ayağı?" diyerek bunların ayağa
giyilmediğini söylemek ne kadar ciddi ise, "Hani bunun başı?" sorusu da
o kadar ciddidir. Okurumun cebinden harcadığı "kitabına uyduranlar" takımı ne diyor: "Hımar başı örtmez, göğüsleri örter?" Yani? Yanisi şu: Hımar başörtüsü değil, göğüs örtüsüdür. Peki, aynı mantıkla sormak gerekmez mi: Bir:
Nerede bunun içinde göğüs? İki: Sen, örtü ayeti inmeden kadınların
göğsü açık gezdiğini söylemiş oluyorsun, haberin var mı? Bir alıntı daha yapalım "tüm maksadım Kur'an'ı
anlamak" diyen okurumuzdan: Ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu
geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka
dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen 'cuub' (doğrusu
"cuyub" SH) kelimesi hem bu ayette kapanılacak.."
Ey sevgili okur! Kur'an tüm âşıklarına önce
haddini bilmeyi öğretir. Çünkü Kur'an haddini bilmezliği "cahiliye"
olarak adlandırır ve ebediyen mahkûm eder. Zaten başörtüsü emrini de
"haddini bilmezlik çağı" ile "Allah'a kayıtsız şartsız teslim olan
insan" anlamındaki "Müslüman" kadına bir kişilik ve kimlik kazandırmak
için emreder. Aynı zamanda O'nun "Rabbimin emri başım gözüm üstüne!"
deyip demeyeceğini imtihan için emreder. Ceyb; "aralık, açıklık, yırtık, yırtmaç,
kesik, kopuk" anlamlarının tamamını kapsar. Başta aynı kökten
türetilmiş olan "cep" olmak üzere, "açık yerler, göğüs yırtmacı, yaka
açığı, kol açığı, elbise yırtığı", hülasa elbisenin tek parmağın içine
gireceği tüm açık yerlerine denir. Hatta Kur'an, Semud kavminin
kayaları yararak vadi oymasını da aynı kökten (cabu's-sahr) bir
kelimeyle ifade eder. Soruyu zihinden "kesip" attığı için "cevab" da
aynı köktendir. Nur 31. ayetin başörtüsünü emreden cümlesi aslında neyi emretmektedir? Açık ve net olarak şunu: Cahiliye döneminde
bir aksesuar olarak başın üzerinden sırta atılan örtüyü bütün bir boynu
ve gerdanı da kapatacak şekilde mazbutça örtmeyi. Tabiî ki bu emir Allah'ın kitabına uyacaklar
içindir. Kitaba uymak yerine kitabına uydurmaya ne gerek var? Yalan
yanlış türrehatı yayıp vebale girmeye ne gerek var? Unutmayalım İslam "teslim almak" değil "teslim olmak" manasına gelir. Konu bitmedi, yer bitti. Devamı gelecek yazıya.(Sami Hocaoğlu)
__________________ ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Şimdi kadınlar başlarını örtmeli mi, örtmemeli mi?
Mâide 101-102'de çok önemli bir uyarı var. İyi niyetli ve azimli Müslümanlar için onun Türkçesini Arapça karşılıklarıyla birlikte vermeye çalışayım. Önce Mâide 101:
İnananlar! Yâ eyyuh ellezîne émenû
Sormayın! Lâ tes'elû.
şeyleri an eşyâe
eğer in
size açıklanırsa in tubde lekum
sizi üzecek tesu'kum.
İnananlar! Cevabı sizi üzebilecek olan şeyleri sormayın.
Ve ve
eğer in
sorarsanız tes'elû
onları anhé
Kuran indirilirken hıyne yunezzelu'l kurânu
açıklanır size. yubde lekum
Oysa
Allah bağışlamıştır Afâ allahu
onları anh.
Esirgeyip bağışlayandır O Vallahu gufûrun rahîm.
Eğer Kuran indirilirken sorarsanız size açıklanıverir. Oysa Allah onları bağışlamıştır. Esirgeyip bağışlayandır O.
Yorum:
Allah ne diyorsa o! "İlahî sözlerin altında ve satır aralarında ne var?" demeyin. Yoksa öyle bir ayrıntı ortaya çıkar ki sizi sıkıntıya sokar. Oysa Allah onu açıklamamak suretiyle sizden bağışlamış işte. Bunun değerini bilin.
Örneğin:
Abdestte başınızı suyla sıvazlamanız isteniyor -emsuhû bi ru'ûs ekum (Mâide 6). "Demek ki baş açık olacak..." diye başlamayın fesat üretmeye hemen. "Tamam... da her zaman mı açık olacak? Başaçık olmak farz mı?" demeyin.
Eğer bunu Allah'ın Elçisi sağken sorarsanız belki cevap verilir. Örneğin "Evet. Baş, her zaman açık olacak!" denir. Oysa sürekli başaçık olmak sıkıntıya sokar sizi. Çölde kum fırtınasına yakalandığınızda bile başınızı, ağzınızı, burnunuzu örtemezsiniz.
Eğer Elçi öldükten sonra sorarsanız "Kuran eksik!" diyen fitneciler çıkar aranızdan. İşlerine geldiği gibi tamamlayıverirler. "Evet, madem abdestte baş, açıktır; baş, açık olacak!" derler. "Başaçık olmak Kuran'da var. O halde başaçık olmak farzdır!"
Yine örneğin:
Kadınların örtülerini göğüs yırtmaçlarının üstüne vurması isteniyor -yadribne bihumur ihinne alâ cuyûb ihinne (Nûr 31). "Demek ki baş, örtülü olacak... diye başlamayın fesat üretmeye hemen. "Tamam... da her zaman mı örtülü olacak? Başörtülü olmak farz mı?" demeyin.
"Kuran yetmez; hadis te lazım!" diyen imansız küstahlara sakalınızı kaptırmayın! İlahî sözlerin altında hüküm aramak öküzün altında buzağı aramanın ta kendisidir. Sapmayın bu fesada. "Allah ne diyorsa o!" deyin.
Mâide 102:
Bakın, Kad
sordular öylesini se'eleha
sizden önceki kavimler. kavmün min kabl ihim
Sonra sümme
o yüzden oldular esbahû biha
kâfir kâfirîn
Bakın, sizden önceki topluluklar o tür soruları yüzünden kafir oldular.
Yorum: İnek (bakara) öyküsü. Bkz. Bakara 67-71.
*
Bir de Nûr 31 asla HİMAR hakkında değil; HİMAR hiç önemli değil. Asıl konu "ziynetler"dir. İşte Allah'ın o sözünün tesettürcüler tarafından ziynet yerleri diye çarpıtılması yüzünden İslama fuhuş boca ediliyor. Öyle ahlaksız bir fesat ki bu, tesettür dinindeki meal ve açıklamaları okurken utancınızdan yerin dibine giresiniz gelir. Ama onu ayrı bir yazıda anlatmaya çalışayım, Allah isterse.
Pek tabiki.uydurulmuş hadislerin, hizipleşmelerin etkisiyle yerleştirilmiş din anlayışının insan düşüncesinde oluşturduğu izlenim ile uygulamada ortaya çıkan çelişkinin sorgulanması yapılmalıdır. Bu bir fesat değildir.Alışagelmiş,alıştırılmış davranışların Kuran gerçeklerine göre ortaya çıkarılması gerekir.
Üzerinde hüküm verilmemiş bir işi Kuran'ın yol göstermesiyle helal haram olarak niteleyerek değil iyi ve kötü diye inceleyerek,en iyisini Allah bilir diyerek kanaatımızı belirtiriz.
Başın kesin olarak örtüldüleceğini söyleyenlere bunun farz olarak benimseyenlere benim gibi arapçası olmayan biri cümlenin emir cümlesi olup olmadığını nasıl çıkarabilir?
Abdest alırken baş mest ediliyor,kadın erkekle aynı yerde abdest alabilirmi? Kuran yasaklama getirdimi? Kendiliğinden görünen yerler neresidir? Bunu Kuran okuyan,okuduğunu anlayan ,iman etmiş bir kişiye sorarsanız.Durumu oldugu gibi açıklar.
Yok rivayetlerin şartlandırdığı bir kişiye sorarsanız,ayrı bir cevap alırsnız.
__________________ Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin. (Ahzab Suresi, 70)
Bu bir fesat değildir. Alışagelmiş, alıştırılmış davranışların Kuran gerçeklerine göre ortaya çıkarılması gerekir. (Özben)
Merhaba Özben.
Haklısınız; Kuranî gerçek elbet araştırılmalı; ona fesat denemez. Benim “Öyle ahlaksız bir fesat ki bu…” derken kastettiğim o değil. Fesat, Allah’ın kullandığı ZİYNETLER kelimesinin ziynet yerleri diye çarpıtılması yoluyla İslama fuhuş boca edilmesidir.
Bu fesadı göz ardı edenlerin “benim gibi arapçası olmayan biri” mazeretine sığınması ise hiç doğru değil. Çünkü o fesadın ayırdına varmak için Arapça bilmek gerekmiyor; Allah’ın işletin dediği akıllar işletilsin yeter.
Açıklamaya çalışayım.
İnanan kadınlara söyle: bakışlarını kıssınlar; apışaralarını saklasınlar. Ve açıkta olanların dışındaki ziynetlerini açmasınlar… (Nûr 31)
Buradaki ziynetler yalnızca şu iki şeyden biri olabilir:
(1)TAKILAR. Örneğin saça takılan toka, göğüsleri aşıp göbeğe uzanan altın zincir, ayak bileklerine takılan halhal…
(2)KADIN VÜCUDUNUN ŞEHVET UYANDIRAN YERLERİ. Örneğin saç, göğüsler, kalçalar…
İkincisi tesettürcülerin iddiasıdır. Onu ele alalım.
Açıkta olanların dışındaki ziynetlerini açmasınlar.Açıkta olan ziynetler: eller, yüz. Bunlar herkese açıktır; kadın vücudunun herkes tarafından görülmesi caiz olan yerleridir.
Kapalı ziynetler: saç, kalçalar. Sonra? Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Böylece Göğüsler de kapalı ziynetler oldu. Bunlar kimseye açılmayacak. Sevgili Özben, emir mi diyorsunuz. Evet kesin emir. Açıkta olanların dışındaki ziynetlerini açmasınlar.
Ama bundan sonrasına dikkat. Tesettürcülerin fuhuş tellallığı başlıyor. İlla yani şu şu şu kimselere açılması caizdir. Örneğin kimlere? “Ma meleket eyman uhunne”ye. Kim onlar? Tesettürcü iddia: kadınların dişi ve erkek köleleri.
Aklınızı işletin. Kadın, erkek kölesine göğüslerini açar. Adam ciğere bakar gibi bakar… da orda bırakır mı? İslam bu mu, ahlak bu mu Allah aşkına?
Devam. Başka kimlere açması caizdir? “Tâbi’ıyne gayri uli’l ırbeti mine’r ricâl”e. Yani? “İhtiyaçsız erkek tâbileri”ne. Hatice Hanımefendinin kervanlarının başındaki tâbisi olan Muhammed. Hayrunnisa Hanımefendinin özel korumaları olan tâbileri, İş kadını filancanın departman müdürleri ve fabrika işçileri olan erkek tâbileri, erkek hizmetçileri.
Aklınızı işletin. Hayrunnisa Hanımefendi şehvet uyandırır diye kapattığı saçını, göğüslerini ihtiyaçsız erkek korumalarına açacak. “İhtiyaçsız”dan kasıt iğdişlik bile olsa Hayrunnisa Hanımefendi buna razı olur mu? Denemesi bedava. Önerin kendilerine. “İhtiyaçsız erkek korumalarınıza saçınızı açın!” deyin; “memelerinizi açın!” deyin. Hele bi deyin!
Kaldı ki erkek köleler için ihtiyaçsız olma şartı yok. Erkek tâbiler için de “htiyaçsızlık”tan kastın başka bir şey olduğunu gösterir bu. Kölelerin cinsel ilişki ihtiyacı sakıncasız olup dururken erkek tâbilerin cinsel ilişki ihtiyacı neden sakıncalı olsun? Aklınızı işletin!
Sevgili Özben, yazı çok uzayacak. Burada kesiyorum. Lütfen aklınızı işletin. Yüce Allah’ın kullandığı “ziynetler”in ziynet yerleri diye çarpıtılmadığı zaman İslamın ne kadar temiz ve ahlakî kaldığını düşünün.
Hasakcay cay ilk öncelikle konuya gösterdiğiniz hassas ve duyarlı yaklaşımınızdan; gayretlerinizden istifade ediyoruz Allah razı olsun.
Nur suresi başlı başına insan davranışlarını belirli ahlak anlayışıyla geliştiren öneriler bütünü.
Zinanın yasak edilmesi onun nasıl bir facia olduğu, kişiler üzerine yalan uydurmanın,uyduranlar ve yayanların akıbetleri belirtiliyor.Pek tabibu zina illetini tetikleyen davranışların belirtilmesi önlemlerinin alınabilmesi için sosyal yaşamın tanımlaması yapılmış.Evlere nasıl girileceği.kişilerin nasıl kabul edilecekleri kimlerle oturabilecekleri ve giyimleri ve de takıları ele alınmış.
Amaç zina ve ona çıkan yolların kapatılması olduğu gibi,saygın ,şahsiyetli,ahlaklı,misafir sever ,ölçülü davranan, sevginin yeşerdiği bir aile ocağının oluşumunu sağlamaktır.
Konular giyim,süs,takılara geldi mi asılamaçlanandan uzaklaşarak karıştırmaya başlıyoruz.
Giyim konusundaerkekten başlanmış apış arası diyerek örtülecek ilk yer tarif edilmiş. Burası göbek ile dizlerse; kadın için aynı ifade ile başladığına göre bu yerler kadın için de geçerli, Kadının fiziksel özelliklerinden dolayı göğüs bölgesi de yaka açıkları dahil örtülmesine gerek görülen yerler olarak tarif edildiğini görüyoruz.
Giyinmenin avret bölgelerden başladığını,tepeden başlamadığını görürsek normal görülebilen yerlerin neresi olduğu hakkında fikir sabi oluruz. Abdest alırkenkadın erkek ayrımı çıkarmayız.
Bundan sonrasının çevre,giyim tarzları,fiziksel şartlar,en önemlisi sakınanın kendisi belirler.
Süs ve takılarında davetkarlık içermemesi,şıklık ,hoşluk ve zarafet için kullanılması aşırılıktan uzak durulması gerekir. Süs ve takı için yırtmaçlar dekolteler icatedilmez.
Kadını camide,çalışma hayatında,sosyal etkinlikte görmek istemeyenler ister dinsel,ister çağdaşlık bahaneleriyle ürettikleri tezleri kabul ettirmeye çalışıyorlar.Aslında kadın ve erkeğin barışık yaşamına karşıdırlar.
Unutmamak gerekir ki şeytan barış ve huzurun karşısındadır.
__________________ Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin. (Ahzab Suresi, 70)
Giyim konusu, Kur’an’da mü’minlere yetecek ölçüde açıklanmıştır. Allah’ın Elçisi de, Kur’an dışında inananları bağlayıcı bir vahiy almamıştır. Allah Resulü, Kur’an’ı inceleyerek bu konuda sonuçlara varmıştır. Rabb’imizin inanan erkek ve kadınlardan özetle şunu istemiştir: Toplumsal ilişkilerde cinsel kimlikle öne çıkma yerine, bu gerçeği reddetmeden, hiçe saymadan, göz ardı etmeden mümkün olduğu kadar insan kimliğiyle birlikte yaşayın, hayatı birlikte kucaklayın. Birbirinizi tahrik etmekten, taciz etmekten ve bir yerlerinizi teşhir etmekten uzak durun. A’raf suresi, 26-27. ayetlerde tüm Adem oğullardan apışaralarını örtmelerini istemiştir. Amaç fitnenin önüne geçmektir. Tek ilahî otorite olan Allah Nûr suresi, 30’da öncelikle erkeklere sonra kadınlara hitap ederek karşıt cinse karşı gözlerini (bakışlarını) dikip kalmamalarını istemiştir. Mü’min erkek ve kadınların toplumda bir arada yaşadıklarını taciz ve tahrik durumlardan sakınmalarını ifade etmiştir. Nur 31. ayetinde ise daha fazla cazibeli oldukları için konu kadınlar açısından ele alınarak onların teşhir ve tahrik etmekten kaçınmaları istenmiştir. Bu ayette vurgu konusu olan “humur” sözcüğü değil “zînet” sözcüğüdür. Amaç tahrik ve teşhir edici durumun önüne geçmektir. “Humur”un amacı da zînet konusunda en fazla öne çıkan göğüs dekoltesidir. Nitekim günümüzde kadınlar bununla daha fazla dikkat çekmektedirler. Nûr suresi, 60’da zînetin göreceli olduğunu kişiye, onun yaşına ve duruma göre değişebileceğini bildirmiştir. Ahzâb suresi, 59. ayette ise yabancı ortamlarda, kadının korunmasız olduğu durumlarda tacize karşı ekstra önlem olarak içinde bulunduğu topluma uygun bir dış giysi(ceket, kaban, palto veya pardesü vb.) alınmasının daha iyi olduğunu tavsiye etmiştir. Ancak bu giysi, bir ulusun başka bir ulusu taklidi olarak anlaşılmamalıdır.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma