Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! Değerli Savana Kardeşim!
Savana Yazdı:
Selam
Dost1 kardeşim ziyneti nasıl anlamamız gerektiğini yine kuranı sözlük edinip onda nasıl kullanıldıysa o şekilde anlamamız gerektiğini ayetler ışığında göstermişsiniz.Demek ki kuran öğretisi ışığında ziyneti anlayıp ziynete süs diyebiliyoruz
Bu kuranı anlamada uyulması gereken tek yol mudur? Ya da en doğru yolu mudur? |
|
|
Kur`an`ın kendisi tefsirdir.
Hem de yüceler yücesi Rabbimiz tarafından yapılmış en güzel tefsirdir.
Rabbimiz;
Furkan 33:” Ve la ye'tuneke bi meselin illâ ci'nake bil Hakkı ve ahsene tefsiyra;” “Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, sana hakkı doğrusunu ve en güzel açıklamayı getirmeyelim.”
diyerek Kur`an`ın en iyi tefsir olduğu, konu ettiği meseleleri en güzel şekilde açıkladığı ve problemleri tamamen çözdüğünü bildirmiştir.
Ayrıca Kur`an`da, “Ayatün Beyyinatün”, “Kitabün Mübin”, “beyennehü”, “mübeyyinat”, “tibyan” ve “beyan” sözcüğünün başka türevlerinden oluşan sözcükler ile, Kur`an ayetlerinin APAÇIK olduğu bildirilmiş, Kur`an`ın kapalı, müşkil, anlaşılmaz olmadığı yüzlerce kez vurgulanmıştır.
Hatta Rabbimiz, bizlerin anlaması için sivrisineği (en basit şeyleri) bile örnek vermekten çekinmemiş, mesajını üniversitedeki akademisyenden dağdaki çobana kadar herkesin anlayacağı şekilde açıklamıştır.
Kur`an`ın, herhangi bir tefsire gerek duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır olduğunu gösteren bu gerçekler ortada.
Bakara; 159 İnnelleziyne yektümune ma enzelna minel beyyinati velhüda min ba'di ma beyyennahü linnasi fiyl Kitabi ülaike yel'anühümullahu ve yel'anühümülla’ınun;” ”İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti biz, insanlara apaçık gösterdikten sonra gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.”
Bakara; 160: “ İllelleziyne tabu ve aslehu ve beyyenu feülaike etubü aleyhim* ve enetTevvabür Rahîym; “
“Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve (açık delilleri ve hidayeti) açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tövbelerini kabul ederim. Ben tövbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim. “
Âl-i Imran; 187: Ve iz ehazAllahu miysakalleziyne utül Kitabe letübeyyinünnehu lin nasi ve la tektümunehu, fe nebezuhu verae zuhurihim veşterav bihi semenen kaliyla* fe bi'se ma yeşterun; ”Ve hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanların önüne apaçık koyacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir bedel karşılığı sattılar. Yaptıkları alış-veriş ne kadar kötü!”
Kur`an açısından; “Her biri gayet açık, açık-seçik olan Kur`an ayetlerini ortaya getirerek gözler önüne sermek” şeklinde tarif edilebilecek olan “tebyin”, Kur`an`ı vahy yolu ile beyan eden ve onun açıklamasını üzerine bir borç olarak alan Rabbimizin yaptığı işlerdendir. Peygamberlerin de Allah`tan aldıkları vahyi toplumlarına ilk aktarmalarına “tebliğ” denmekle birlikte, çeşitli vesilelerle sonraki yinelemeleri artık “tebyin” mahiyetine dönüşmektedir.
Nahl; 39:” Li yübeyyine lehümülleziy yahtelifune fiyhi ve li ya'lemelleziyne keferu ennehüm kânu kazibiyn; Hakkında ihtilaf ettikleri şeyi kendilerine açıklasın ve kafir olanlar da kendilerinin yalancılar olduklarını bilsin için
Nahl; 44: Bil beyyinati vez zübür* ve enzelna ileykezZikra litübeyyine linNasi ma nüzzile ileyhim ve leallehüm yetefekkerun; Beyyineler ve zeburlar ile Ve sana da Zikr’i/ Kur’an’ı inzal ettik ki, insanlara kendilerine indirileni açıklayasın ve onlar da tefekkür etsinler.
Nahl; 64: Ve ma enzelna aleykel Kitabe illâ litübeyyine lehümüllezihtelefu fiyhi ve hüden ve rahmeten li kavmin yu'minun; Biz sana bu Kitab’ı ancak hakkında ihtilaf ettikleri şeyi kendilerine açıklayasın diye ve iman eden bir kavim için de hidayet ve rahmet olarak inzal ettik.
Zühruf; 63:” Ve lemma cae Iysa bil beyyinati kale kad ci'tüküm bil hikmeti ve li übeyyine leküm ba'dalleziy tahtelifune fiyh* fettekullahe ve etıy'un; İsa beyyineler ile geldiğinde dedi ki: “Gerçekten size hikmeti getirdim ve hakkında ihtilaf ettiğinizin bazısını size açıklayayım diye O halde Allah’dan ittika edin ve bana itaat edin”.
Maide; 15:” Ya ehlel Kitabi kad caeküm Rasûlüna yübeyyinü leküm kesiyren mimma küntüm tuhfune minel Kitabi ve ya'fu an kesiyr* kad caeküm minAllahi nurun ve Kitabun mübiyn; Ey Ehl-i Kitab! Kitab’tan gizlediklerinizin bir çoğunu size açıklayan ve bir çoğunu da affeden Rasûlümüz size geldi. Gerçeketen size Allah’dan bir Nur ve Kitab-ı Mubiyn gelmiştir.
Maide; 19 “ Ya ehlel Kitabi kad caeküm Rasûlüna yübeyyinü leküm alâ fetretin miner Rusuli en tekulu ma caena min beşiyrin ve la neziyr* fekad caeküm beşiyrun veneziyr* vAllahu alâ külli şey'in Kadiyr; Ey Ehl-i Kitab!. Rasûllerin fetreti üzerine size ayan beyan açıklayan Rasûlümüz size gelmiştir. “Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi” demeyesiniz . İşte size müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah herşey üzerine Kadiyr’dir.
İbrahim; 4:” Ve ma erselna min Rasûlin illâ bi lisani kavmihi li yübeyyine lehüm* feyudıllullahu men yeşau ve yehdiy men yeşa'* ve huvel Aziyzül Hakiym; Biz her Rasûlü ancak kendi kavminin lisanı ile irsal ettik ki, onlara apaçık beyan etsin. Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de hidayet eder. O, Aziyz’dir, Hakiym’dir.
Müminlerin görevi ise sadece TEBYİN`dir.
Bizim yaptığımız da yapılması gereken de budur.
Soruları sordunuz ben de tüm samimiyetimle bildiklerimi Kur’an ışığında aktarmaya çalıştım.
Sorularınıza özelikle tek cümlelik cevaplar verilebilmesi mümkünken vermedim.
Olanı gözlerinizin önüne serip cevabını kendinizine bıraktım
Savana Yazdı:
Ziynet konusunda yapılan da aynı şey... Ziyneti yine kuranın başka ayetleri ışığında değerlendirip ziynet ;süs ,kadının vucudu ,deyip o vucudun örtünüp saklanması farziyetini getirmekte aynı şey değil mi? |
|
|
Ziynet kelimesi ve geçtiği ayete bakalım:
ferclerini /cinsiyet organlarını muhafaza etsinler ve
ziynetlerini,
ondan zahir olan müstesna
açığa vurmasınlar.
Şimdi de salat için gerekli olan ayete bakalım
Eğer cünüp iseniz tatahhur edin/tam arının.
Şimdi de cinsel ilişki ile ilgili ayete bakalım
“O bir eza’dır. Hayızlı iken kadınlardan uzlet edin/uzaklaşın ve tetahherne /temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice mütetahhiriyn/ temizlendiklerinde, Allah’ın emrettiği yerden onlara varın”.
Sorunuzun yanıtını size bırakıyorum.
Bu formda cilbabla ve örtünme ile ilgili yazıyı yazdığımda yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için muhkem, müteşabih ve tevil ile ilgili düşüncelerimi aktarmıştım.
Değerli Kardeşim!
Rabbimiz salat için gerekli olanları aşağıdaki ayetlerde açık ve net olarak belirtmiştir.
Nisa 43:” Ya eyyühelleziyne amenu la takrebusSalate ve entüm sükâra hatta ta'lemu ma tekulune ve la cünüben illâ abiriy sebiylin hatta tağtesilu* ve in küntüm merda ev alâ seferin ev cae ehadün minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae felem tecidu maen feteyemmemu saıyden tayyiben femsehu Bi vücuhiküm ve eydiyküm* innAllahe kâne Afüvven Ğafura; Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar ve bir de cünüb iken -yolcu olmanız müstesna- gusledinceye kadar salat’a yaklaşmayın. Eğer hasta olmuşsanız veya bir sefer üzere iseniz veya sizden biri def’i hacetten gelirse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su bulamamışsanız, tayyib/temiz toprağa… teyemmüm edin. Vechlerinizi/yüzlerinizi ve ellerinizi) mesh edin. Muhakkak ki Allah Afuvv’dur, Ğafur’dur.
Maide 6:” Ya eyyühelleziyne amenu iza kumtüm iles Salati fağsilu vucuheküm ve eydiyeküm ilel merafikı vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn* ve in küntüm cünüben fattahheru* ve in küntüm merda ev alâ seferin ev cae ehadün minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae felem tecidu maen fe teyemmemu saıyden tayyiben femsehu bi vucuhiküm ve eydiyküm minhu, ma yüriydullahu liyec'ale aleyküm min harecin ve lâkin yüriydu li yütahhireküm ve li yütimme nı'metehu aleyküm lealleküm teşkürun;” Ey iman edenler! Salat’a doğrulduğunuzda/ kalktığınızda vechlerinizi /yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi gusledin/su ile yıkayın; mesh edin başlarınızı ve iki topuğunuza kadar ayaklarınızı da Eğer cünüp iseniz tatahhur edin/tam arının. Eğer hasta olmuşsanız veya bir sefer üzere iseniz veya sizden biri def’i hacetten gelirse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su bulamamışsanız, tayyib/temiz toprağa. Vb. teyemmüm edin. Vechlerinizi ve ellerinizi ondan mesh edin. Allah size güçlük oluşturmak dilemez, fakat sizi arındırmak ve nimetini sizin üzerinize tamamlamak diler ki şükredesiniz.
Rabbimiz cinsel ilişki için gerekli olanları açıkça belirtmiştir.
Bakara 222:” Ve yes'eluneke anilmehıyd* kul huve ezen fa'tezilün nisae fiylmehıydı ve la takrabuhünne hatta yathürne, feizâ tetahherne fe'tuhünne min haysü emerakümullah* innAllahe yuhıbbut Tevvabiyne ve yuhıbbul mütetahhiriyn; sana ay başı/adet halinden sorarlar. De ki: “O bir eza’dır. Hayızlı iken kadınlardan uzlet edin/uzaklaşın ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendiklerinde, Allah’ın emrettiği yerden onlara varın”. Muhakkak ki Allah çokça tevbe edenleri sever, çokça temizlenenleri sever.
Değerli Savana Kardeşim!
Hayızlı kadının namaz kılamayacağı hakkındaki rivayet, sadece Âişe annemize dayandırılmaktadır.
O da ilim ifade edecek nitelik ve güçte değildir.
Âişe annemizden gelen bir rivayete göre zamansız âdet gören bir kadın, Allah'ın Elçisine gelip düzensiz âdet gördüğünü, bu durumda namaz kılıp kılamayacağını sormuş, Allah'ın Elçisi ona: "O gerçek âdet değildir, yıkan ve namazını kıt!" demiştir.
Bu kadın, her vakitte yıkanıp namazını kılarmış.
Bu rivayeti duyan Abdu'r-Rahmân ibn Hişâm: "Allah, Hind'e rahmet eylesin. Keşke bu fetvayı duysaydı. Vallahi bu özründen dolayı namaz kılamadığı için ağlayacak derecede üzülürdü!" demiştir.
Bir rivayete göre Âişe annemiz, "Hayız günlerindeki namazlarını kaza etmemiz gerekir mi?" diye soran bir kadına:
"Sen Harûriyye(Hâricîler)den misin? Allah Elçisi zamanında biz âdet görürdük. Bize (âdetten sonra) namazımızı değü, sadece orucumuzu kaza etmemiz emredilirdi" demiştir.
Adetli kadının namaz kılamayacağı, oruç tutamayacağı hakkındaki delîl sadece Âişe annemize dayandırılan bu rivayetlerdir. Zan ifade eden bu rivayetlerle Kur'ân'in kesin emri nasıl askıya alınabilir?
Kaldı ki bu rivayette adetli kadının namaz kılamayacağı hakkında bir söylem de yoktur.
Sadece âdetli kadının, kılmadığı namazı kaza edip etmeyeceğine dair bir sorunun cevabı vardır.
Önce Âişe annemizin, namazın kazasından söz etmesi de kuşkuludur.
Çünkü Peygamber döneminde öyle günlerce kılınmayan namazların kazasından söz edilmez.
O dönemde müslümanlar, namazlarını özürsüz olarak terk etmezlerdi. Özür dolayısıyla bir iki vakit veya bir İki günlük namazlar da kaza olarak değil, tertîb ile cem'edilerek kılınırdı.
İnsanın isteği dışında hasıl olan Özür, ibâdete engel değildir.
Hz. Peygamber, düzensiz âdet gören kadına, yıkanıp namaz kılmasını emretmiş ve bu kadın, her namazında yıkanarak (veya abdest alarak) namaz kılmıştır.
Düzensiz âdet görme ile, düzenli âdet görme arasında ne fark vardır?
İkisinde de kadından gelen kan, aynı kandır. Gelen kan, pis görüldüğü için bu kadına, temizlenip, yani abdest alıp namazını kılması emredilmiştir.
İnsanın elinde olmayan bir hal, neden onun ibâdetine engel olsun?
Düzensiz âdet görme özür sayılıyor da, normal âdet görme neden özür sayılmasın?
Aşağıdaki rivayet, Hz. Peygamber'in, normal âdeti özür saydığını kanıtlar:
Âişe annemizin rivayetine göre Âdet halinde bulunan Âişe, Mescidde bulunan Peygamber'in başını yıkayıp tarardı. Peygamber, adetli Âişe'ye: "Mescidden bana humre/seccadeyi getir! demiş." Âişe annemiz adetli olduğunu söylemiş. Peygamber: "Âdet, senin isteğinle olan bir şey değildir. Sen Mescide git, bana seccadeyi getir!" demiş.
Kur'ân-ı Kerîm'in kendisinde ne âdetin Sûresi'nden, ne de adetli iken Kur'ân okunamayacağindan, namaz kılınamayacağından, oruç tutulamayacağından söz edilir.
Hayd tıpkı idrar tutamamak gibi bir özürdür. Özürlü erkek ibâdetten mu'âf tutulmaz, sadece her vakit için abdest alıp ibâdetini yapar.
Kendi içinde olağanüstü çelişkili olan bu kişi rivâyetleriyle ma'alesef din bozulmuş, Kur'ân'ın söylemediği şeyler dîne sokulmuştur.
Kur'ân,adetli kadının neyi yapamayacağını söylüyor: O da cinsel ilişkidir. Kadına eziyet vereceği için erkeklere, bu durumdaki kadınla ilişkiye girmemeleri emredilmiştir.
Maksat kadına eziyet vermemek, bir de o durumda kadına karşı bir soğukluk duygusu oluşma olasılığını uzaklaştırmaktır.
Bunun dışında hayd hali, normal bir özür durumudur.
Nasıl cünüp kimse su ile yıkanamadığı takdirde teyemmüm ederek namaz kılıyorsa, özürlü de özrü devam ede ede ibâdetini yapabiliyorsa adetli kadın da her namaz için abdest alarak namazını kılar, Kur'ân’ını okur, orucunu tutar, diğer ibâdetlerini yapar.
Kur'ân'ın sınırlamadığı bir şeyi kimse sınırlayamaz. Kur'ân'a ters şeyler hadîs olamaz.
O rivayetler, peygamber'e iftiradır.
Adetli kadın hakkında Yahûdîlikten ve çeşitli uluslardan Araplara sızan gelenekler hadîs biçimine getirilerek İslâm literatürüne sokulmuştur.
Bunların aslı olsaydı mutlaka Kur'ân'da kadının hayd halinde bu ibâdetleri yapamayacağına dair bîr açıklama olacaktı.
Kur'ân İbâdet yapamama gibi önemli bir hali kapalı bırakmaz, bunu belirtirdi.
Kur'ân hayd halindeki kadınla cinsel ilişki yapılmamasını söylüyor da hayd halindeki kadının namaz kılamayacağını, oruç tutamayacağını, diğer ibâdetleri yapamayacağını neden söylemiyor?
Yoksa Allah katında cinsel ilişki namazdan, oruçtan, Kur'ân okumaktan daha mı önemlidir?
Kur'ân'a ters bu tür düşünce ve uygulamaları bırakıp Kur'ân'a dönmeli ve Kur'ân ne diyorsa onu uygulamalıyız.
Değerli Savana Kardeşim!
Taharetle anlatılmak istenen nedir? Bu soru ile ilgili meraklarımızı gidermek istiyorsak bu kelimenin Kur’an’da geçen ayetlerine bakarız . Ayetlerin öncesine ve sonrasına da bakarız.
Sana kolaylık olsun diye aşağıda ayetleri belirtim.
Tuhr, taharet: temizlik;
Tathîr temizlemek;
tetahhür: temizlenmek;
mütetahhir: temizlenen demektir.
Taharet: temizlik ikiye ayrılır: Beden temizliği, ruh temizliği.
Müddessir 4” Ve siyabeke fetahhir; Elbiselerini tahir kıl!.
Abese13 “ Fiy suhufin mükerremetin;” Mükerrem sayfalardadır ,
Abese 14” Merfu'atin mutahheretin;” Merfu’ ve mutahhardır.
Furkan 48 :”Ve Huvelleziy erselerriyaha büşran beyne yedey rahmetiHİ, ve enzelna mines Semai maen tahura; Ve O, rahmetinin önünde müjdeciler olarak rüzgarları irsal etti. Ve biz, Sema’dan tahur bir su inzal ettik.
Vakıa77” innehu leKur’ânun Keriym;” Muhakkak ki O, Kur’an-ı Keriym’dir.
Vakıa 78” fiy Kitabin meknun;” Korunmuş/saklı bir Kitab’tadır.
Vakıa 79” lâ yemessuhu illel mutahherun;” O’na arınıp tahir olanlardan başkası dokunamaz.
Hacc 26” Ve iz bevve'na li İbrahiyme mekanel beyti en la tüşrik biy şey’en ve tahhir Beytiye littaifiyne vel kaimiyne verrukkeıs sücud; Hani biz İbrahim’e Beyt’in mekanı’nı hazırlamış : “Bana bir şeyi ortak koşma. Beytimi tavaf edenler, kaim olanlar ve secde eden rüku’ edenler için tahir kıl.
Bakara 125” Ve iz cealnel’ Beyte mesâbeten linNasi ve emna* vettehızu min makami İbrahîyme müsalla* ve ahidna ila İbrahîyme ve İsmaıyle en tahhira Beytiye litTaifiyne velAkifiyne verRükke’ıs Sücud; Hani, Biz el-BEYTi insanlar için mesabe ve emin kıldık. Makam-ı İbrahim’den bir musalla edinin. İbrahim’e ve İsmail’e “Beytimi, tavaf edenler, i’tikaf ile ibadete kapananlar ve secde eden rüku’ edenler için tahir kılın” diye bilgilendirdik .
Ahzab 33: “Ve karne fi büyutikünne ve la teberracne teberrucel cahiliyyetil ula ve ekimmes salete ve atinez zekate ve eti'nellahe ve rasuleh innema yüridüllahü li yüzhibe ankümür ricse ehlel beyti ve yütahhiraküm tathira”
Evlerinizde oturun. İlk cahiliyye teberrücü gibi teşhir ederek yürümeyin. Namaz’ı ikame edin, zekatı verin, Allah’a ve O’nun Rasûlü’ne itaat edin! Ehl-i Beyt, Allah sizden yalnızca ricsi /kiri,
gidermek ve sizi yütahhiraküm tathira /tertemiz-pampak yapmak diler.
Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.
En doğrusunu bilen Allah’tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah’a emanet olunuz.
|