Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
"Bir de, köleliğin yegana kaynağı savaşlarda ele geçirilen esirler değildi. Asıl kaynak köle pazarlarıydı." (haktansapmaz)
Abdurrahman hocam, bunu forumun başka bir bölümünde müzakere ettik; okumadınız her halde. Alıntılıyorum:
*
Esirler köleliğin tek kaynağıdır. Buna KAN IRMAĞI dersek köle edinmenin öteki yolları bundan beslenen kanaletlere benzer. Örneğin kölelerin satın alınması ya da babadan miras kalması gibi. Esirler köle olarak alıkonamadığına göre o kanaletler de kurudu demektir.
Açık ve net. 47:4’ün vahyi ne kadar vakit aldıysa köleliğin ilgası o kadar vakit almıştır. Kısacası, İslamın Allah’ı köleliğin kaynağını kurutmak suretiyle BİR ÇIRPIDA sona ermesi sağlamış, daha önce edinilen köleleri ise her fırsatta bir boyun çözdürerek tasfiye etmiştir - tahrîru rakabeh.
*
"müslümanların uygulamalarının köleliğin kaldırılmadığını gösteriyor olması üzücü..."
Allah'ın elçisi 47:4’ten sonra inananların köle edinmelerini kesinlikle önlemiştir, yoksa elçilik görevini yapmamak suretiyle rabbine isyan etmiş olurdu, elçilikten atılırdı, sıradan bir kafir olarak ölürdü ve o büyük gündeki azaba çarpılırdı - in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyye innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm.
Muhammed’in ölümünden sonra ise köleliğin fütursuzca hortlatıldığı bir gerçek. O, içten inanan herkesi üzüyor.
"hele bir ayetteki kölelerinizi ve cariyelerinizi everin anlamındaki ifadeleri görmemle hayallerim suya düşüyor..."
Hayalleriniz niye suya düşsün ki! O ayette Allah 47:4’ten önce edinilen köle ve cariyelerin evlendirilerek özgür bırakılmasını emrediyor. Yani o bir tasfiye işlemi.
Kimi önemli gördüğüm sorularımı es geçmenizi size yakıştıramıyorum. Mesela, "kâtipleşme" ayetiyle ilgili görüşünüzü sormuştum.. Daha taze, ilgili ayetlerde geçen "yemin/eymân"dan ne anladığınızı...
"Muhammed köleliği o günün şartlarında bir çırpıda kaldırmadı, kaldıramadı, kaldıramazdı da. Şartları oluşmadı. Belki de ömrü kifayet etmedi..."
Bu iddiayı destekleyen hiçbir kanıt yok. O kadar yok ki Muhammed'e ait olduğu öne sürülen sözler dahi onun ölümünden yaklaşık 200 yıl sonra peydah ediliyor.
Elimizdeki tek kanıt Kuran. O yüzden Allah ne diyorsa o! Ve Allah'ın dediği o ki silahlı çatışmadan sonra esirler salıverilecek. Kanıt bu. Ben buna inanırım. Hem Allah'a inanmayı hem de O'nun ayetini inkar etmeyi, halkımızın deyimiyle, benim kitabım yazmaz.
Ve Muhammed’in Kuran’da değişiklik yapmasını isteyenlere Allah şu cevabı vermesini istiyor: "Onu ben değiştiremem. Bana ne indirilirse ona uyarım. Yoksa Rabbime baş kaldırırsam o büyük gündeki ceza var, ondan korkarım." Bitmiştir, hocam.
Allah'ın elçisi "esirleri salıverin!" diyen Allah'a inat, onların köle ve cariye olarak alıkonmasına kendi yaşadığı devirde seyirci kalmış olamaz.
O dönemi gördük mü ki "Muhammed başaramadı!" diyoruz?
*
"Kimi önemli gördüğüm sorularımı es geçmenizi size yakıştıramıyorum. Mesela, "kâtipleşme" ayetiyle ilgili görüşünüzü sormuştum.. Daha taze, ilgili ayetlerde geçen "yemin/eymân"dan ne anladığınızı..."
Açıklamaya çaılştım. Örneğin sayfa 9:
MÂ MELEKET EYMÂNUKUM MİN FETEYÂTİKUMUL MÜMİNÂT: inanan genç kızlarınızdan yeminlerinizin sahip oldukları
İşte bunlarla evlenmek istediğinizde ailelerinden İZİN alacaksınız. Evlilik alanında ailelerine BAĞLI onlar. Dikkat, bağımlı değil, BAĞLI. Tıpkı 18'in altındaki biyolojik kızınız gibi. 16-18 arasındaki öz kızınız sizden izinsiz evlenemez; kesinlikle size bağlıdır ama özgürdür o kızınız; cariyeniz değildir.
Elinde bakıma muhtaç garibeler bulunan devlete baş vurup "Vallahi ben onlara iyi bakarım!"diye YEMİN etmek ve bir yüklenme senedi imzalamak suretiyle onlara sahip çıkacaksınız. Bakın, sahip olmayacaksınız; sahip çıkacaksınız. Yeminleriniz sahip onlara, siz değil. Siz yükümlüsünüz.
Koruyacaksınız onları, yedirip giydirecek, okutacak ve evlenme yaşına erdiklerinde onların sizden izin isteyenlerine evlenme izni vereceksiniz.
"Allah'ın size verdiği maldan onlara da verin!" diyen Allah'a inat, onların özgürlüklerine karşılık bedel is-te-ye-mez-si-niz. Kimin özgürlüğünü kime satıyorsunuz? Zaten özgür onlar.
Bir bakıma geleneğimizdeki beslemelerin konumundalar. Dişi köleleriniz değil, genç kızlarınız onlar sizin.
Eğer kaba kuvveti simgeleyen SAĞ ELLERİNİZ sahip olsaydı onlara yükümlü değil ZORBA olurdunuz. Ve onlar işte o zaman CARİYELERİNİZ olurdu. (Oysa 47:4 esireleri kaba kuvvet kullanarak alıkoymanıza ve onları cariye yapmanıza izin vermiyor.)
Anlaşılan ya okumadınız ya da yeterli bulmadınız. Bir daha deneyeyim, Allah isterse.
bu konu başlığında yer alan yazıları okudum. Ama konu başlığı ile içeriği arasında tam anlamı ile bir karmaşa söz konusu. yani dini nikahtan başlayıp cariyeliğe ordan zıplayıp köleliğe uzanan ve tahminen alakasız bir yerde neticelenmesi muhtemel görünmekte.
benim ilgim yakın zamanda evlenecek olmamdan kaynaklanıyor. Şimdi yakın zamanda evlenecek biri olarak Türkiyede yapacağım evliliğimin RESMİ olması şart. yoksa doğacak çocuklarımı RESMİ olarak kayıt altına alamayacağım. DİNİ NİKAH denilen şeye baktığımda yapmayı istemediğim bir merasim. zira devletin bana veya eşime vereceği yasal haklara ispat hukuk açısından baktığımda RESMİ nikah fazlası ile sağlamaktadır. ayrıca dini nikaha nazaran mezhepsel yorumlardan kaynaklanan haklarda farklılık göstermektedir sanırım.
dahası imamın nikahıma katacağı alenilik mi yoksa devletin bana vereceği aile cüzdanı ile nufus ağıdımda yazan EVLİ kaydı mı daha alenidir.
sonuç olarak ben dini nikahı yapcak olsam da karşı tarafın istemesi dolayısı ile yapacağım. buna rağmen karşı taraf dini nikahı manen yeterli görse bile resmi nikahı da isteyecektir. bu da bir çelişki değil midir?
İlk önce sizi kutlarım.Eğer evlilik ilişkiniz,trenin rayına oturduğu gibi oturursa,tencere tabak misali olursa,ömrünüze ömür katar.İnşallah başarılı bir yuva kurarsınız.
Dini nikahla, resmi nikahı karşılaştırmaya çalışalım.
Dini nikahta da resmi nikahta da,şahitler var.
Dini nikahta,dini ritiüeller var,resmi nikahta yok.
Dini nikahta,resmi kayıt ve evlenme cüzdanı yok,resmi nikahta var.
Eğer eşiniz,evlatlığınız ise, veya evlatlığınızın eşi ise,dini nikah kıyılır,resmi nikahta ise yasaktır, nikaha müsaade edilmez.
Eğer eşiniz,süt kardeşiniz veya süt anneniz ise,resmi nikaha göre yasak yoktur,nikah kıyılır.Dini nikahta,bu durumda izin verilmez,nikah kıyılmaz.
Eğer iki eş birden almak isteniyorsa,eşlerin rızası ile,dini nikah mümkündür,evliliğe engel yoktur,eşler kabul etse de,resmi nikahta iki eşe izin verilmez,nikah kıyılmaz.
"Kimi önemli gördüğüm sorularımı es geçmenizi size yakıştıramıyorum. Mesela, "kâtipleşme" ayetiyle ilgili görüşünüzü sormuştum.. Daha taze, ilgili ayetlerde geçen "yemin/eymân"dan ne anladığınızı..."
Açıklamaya çaılştım. Örneğin sayfa 9:
MÂ MELEKET EYMÂNUKUM MİN FETEYÂTİKUMUL MÜMİNÂT: inanan genç kızlarınızdan yeminlerinizin sahip oldukları
İşte bunlarla evlenmek istediğinizde ailelerinden İZİN alacaksınız. Evlilik alanında ailelerine BAĞLI onlar. Dikkat, bağımlı değil, BAĞLI. Tıpkı 18'in altındaki biyolojik kızınız gibi. 16-18 arasındaki öz kızınız sizden izinsiz evlenemez; kesinlikle size bağlıdır ama özgürdür o kızınız; cariyeniz değildir.
Elinde bakıma muhtaç garibeler bulunan devlete baş vurup "Vallahi ben onlara iyi bakarım!"diye YEMİN etmek ve bir yüklenme senedi imzalamak suretiyle onlara sahip çıkacaksınız. Bakın, sahip olmayacaksınız; sahip çıkacaksınız. Yeminleriniz sahip onlara, siz değil. Siz yükümlüsünüz.
Koruyacaksınız onları, yedirip giydirecek, okutacak ve evlenme yaşına erdiklerinde onların sizden izin isteyenlerine evlenme izni vereceksiniz.
"Allah'ın size verdiği maldan onlara da verin!" diyen Allah'a inat, onların özgürlüklerine karşılık bedel is-te-ye-mez-si-niz. Kimin özgürlüğünü kime satıyorsunuz? Zaten özgür onlar.
Bir bakıma geleneğimizdeki beslemelerin konumundalar. Dişi köleleriniz değil, genç kızlarınız onlar sizin.
Eğer kaba kuvveti simgeleyen SAĞ ELLERİNİZ sahip olsaydı onlara yükümlü değil ZORBA olurdunuz. Ve onlar işte o zaman CARİYELERİNİZ olurdu. (Oysa 47:4 esireleri kaba kuvvet kullanarak alıkoymanıza ve onları cariye yapmanıza izin vermiyor.)
Anlaşılan ya okumadınız ya da yeterli bulmadınız. Bir daha deneyeyim, Allah isterse.
Bir daha okudum. 24/3'ün sözünü ettiği "Ellezîne YEBTEĞÛNE-LKİTÂBE min mâ meleket eymânukum FE KÂTİBÛHUM..."la ilgili açıklamalarınız hani nerede? Anlaşılan siz yeterli açıklamayı yapıyorsunuz da ben okumasını bilmiyorum.
16-18 yaşlarında körpe kızlarla değil de, erkekler daha kart kadınlarla evlenmeye can atar(!). Onlarla evlenmeye güç yetiremeyenler de mecburiyetten o 16-18'lik körpelerle evlenirler. Veya istemiyorlarsa sabredecekler(!). Ne yapsın, insan mecbur kalınca kuzu etini de yer!
Devletin elinde bakıma muhtaç garibelerle evlenmek isteyen ailelerinden izin alacaklar vede onlara iyi bakacaklarına dair yemin edeceklermiş!
Bu söylediklerinin neresi Allah'ın dediği?
Ha! Yeminlerinizin /sözlerinizin sahip oldukları kızlarınız... Allah aşkına evlenme izinleri ellerinde blunan aileleleri/anne babaları kızlarıyla sözleşme mi yapıyorlar? Bu neyin sözleşmesi, onlara bakacaklarına dair yemin mi etmişler! Bu genç kızlar evlenmek isterse ailelerinden izin alacaklar, onlar da onlara izin vermek zorundalar! Ee, ailelerinden izin istemelerine ne gerek var, madem vermek zorundalar?
Hasan hocam her ne diyorsa Allah'ın dediğidir, itiraz yok!
Hsan hocam, size göre Allah'ın dediği şu "yeminlerin (sözlerin) sahip oldukları..." çevirisini, "Mâ meleket eymân" ın geçtiği 14 ayetteki yerine oturttunuz, baktınız mı, yerine oturuyor mu bari?
16-18 yaşlarında körpe kızlarla değil de, erkekler daha kart kadınlarla evlenmeye can atar(!). Onlarla evlenmeye güç yetiremeyenler de mecburiyetten o 16-18'lik körpelerle evlenirler. Veya istemiyorlarsa sabredecekler(!). Ne yapsın, insan mecbur kalınca kuzu etini de yer!
16-18 arasındaki öz kızlarınız "yeminlerinizin sahip oldukları"na evlenme alanında size BAĞLI olmaları açısından benzerler. Öz kızlarınız nasıl size bağlı oldukları halde cariyeleriniz değilse "ma meleket eymân"ınız da size bağlıdır ama cariyeleriniz değildir.
Bunu belirtmek için yaptım mukayeseyi. Elimden gelen bu.
Yoksa öz kızlarınız başkadır yeminlerinizin sahip oldukları başka. Nisâ 25’te "inanan muhsenât"a seçenek gösterilenler öz kızlarınız değil "yeminlerinizin sahip olduğu inanan genç kızlarınız" - mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât. Bunu siz de görüp duruyorsunuz.
"Onlarla evlenmeye güç yetiremeyenler de mecburiyetten o 16-18'lik körpelerle evlenirler" iğnelemesi o yüzden benim açıklamalarıma aykırıdır; abestir.
Abdurrahman hocam, sizden öğrendiklerimin hatırı için bu alaycı üslubunuza ve abes çıkarımlarınıza göğüs gererim ama siz de kendinizi tutun biraz. Lütfen.
En iyisi, "ma meleket yemînuk/eymânukum/eymânuhum/eymânuhun" konusunda bana bir kerede bir ayeti sorun. O ayetle ilgili ana sorunuzu, yardımcı sorularınızı yöneltin. Cevap vermeye çalışayım.
*
Elinde bakıma muhtaç garibeler bulunan devlete baş vurup "Vallahi ben onlara iyi bakarım!"diye YEMİN etmek ve bir yüklenme senedi imzalamak suretiyle onlara sahip çıkacaksınız. Bakın, sahip olmayacaksınız; sahip çıkacaksınız. Yeminleriniz sahip onlara, siz değil. Siz yükümlüsünüz.
Koruyacaksınız onları, yedirip giydirecek, okutacak ve evlenme yaşına erdiklerinde onların sizden izin isteyenlerine evlenme izni vereceksiniz.
"Allah'ın size verdiği maldan onlara da verin!" diyen Allah'a inat, onların özgürlüklerine karşılık bedel is-te-ye-mez-si-niz. Kimin özgürlüğünü kime satıyorsunuz? Zaten özgür onlar.
Bir bakıma bizim geleneğimizdeki "beslemeler"in konumundalar. Dişi köleleriniz değil, genç kızlarınız onlar sizin.
24:33'te geçen kâtibûhum yüklemi ile ilgili olarak benim yazdığım bu idi; siz bunu yetersiz buldunuz. Ama bundan öte yapacağım açıklamada yine aynı gerçeğe gönderme yapacağım yani KÂTİBÛHÛM öyle öne sürüldüğü gibi "özgürlüklerini satın onlara" anlamına gelmez. Ama siz gelir diyorsanız lütfen açıkça belirtin.
Ya da bana yönelttiğiniz sorunun sizce doğru olan cevabını da yazın. Size katılıp katılmadığım o zaman açık ve net olarak ortaya çıkar.
24:33’ün ilgili bölümü:
Yeminlerinizin sahip olduklarının yazı isteyenlerinde bir iyilik görüyorsanız yazın onlara ve Allah’ın size verdiği malından onlara da verin - vellezîne yebtegûnel kitâbe mimmâ meleket eymânukum fe kâtibûhum in alimtum fîhim hayren, ve âtûhum min mâlillâhillezî âtâkum.
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
hasakcay Yazdı:
Eğer kaba kuvveti simgeleyen SAĞ ELLERİNİZ sahip olsaydı onlara yükümlü değil ZORBA olurdunuz. Ve onlar işte o zaman CARİYELERİNİZ olurdu. (Oysa 47:4 esireleri kaba kuvvet kullanarak alıkoymanıza ve onları cariye yapmanıza izin vermiyor.)
Sevgi ile,
Hasan Akçay
Eğer kaba kuvveti simgeleyen SAĞ ELLERİNİZ...?
taha/17,69 Ve mâ tilke bi yemînike yâ mûsâ. Ve elkı mâ fî yemînike telkaf mâ sanaû, innemâ sanaû keydu sâhır, ve lâ yuflihus sâhıru haysu etâ.
Musanın "sağ elindeki şey" i kendisine verilen güçlü bilgi/vahyin kendisine sağladığı bilgi kapasitesi/sahip olunan ilmi güç/gücünün yettiği şey yerine...
"Musanın elindeki asa firavunun büyücülerinin sihirden ibaret yılanlarını yutan şey olarak algılanırsa, o zaman "sağ el" i kaba kuvvet, onu ortaya koyanıda "zorba" olarak algılayanlar olabilir...
Bunca gürültü kopardığımız Mâ meleket yemînuke/yemînuhû; Mâ meleket eymânukum/eymânuhum:Sahip olduğun/sahip olduğu şeyler; sahip olduğunuz / sahip oldukları şeyler; mal mülk. Ayetlerde mevzubahis olan abdun/'ibâdun memlûk. İkide bir bunların ayrı tutulmaları, istisna edilmeleri bundandır. 24/33'te, zorlayanlara; "kızlarınızı (feteyâtikum) fuhşa zorlamayın..." dediği de bunlardandır. Biliyorum bu, bugün sizin Allah'ın dini dediğiniz din anlayışınıza ters, ama ne yapalım işin gerçeği bu. Elhamdu lillâhi bel ekseruhum lâ ya'lemûn.
Değerli hocam, "ma meleket eymânuhum"a dair iki şey söylüyorsunuz:
Mâ meleket eymânuhum
1.ayetlerde insanların istisnası yapılmıştır (Yani onlar insan değil?)
2.uygulamada mal, mülk sayılırlar
Birinci iddiaya keşke bir kanıt gösterseydiniz; ben aradım, bulamadım. Son günlerde müzakeresini yaptığımız için hemen aklıma geliveren Müminûn 5-6, Nisâ 25, Nûr 33 ise iddiayı bırakın kanıtlamayı resmen çürütüyor.
Örneğin Müminûn 5-6’ya göre inananlar cinsel organlarını saklayan kimselerdir ama eşlerinden ya da "ma meleket eymân"larından saklamazlar.
Bir inanırın cinsel organlarını saklamaması, sevişmesi demek. O halde Müminûn 5-6’ya göre
caiz olan,
inanan bir kadının ya
kocası ile sevişmesidir ya da
"ma meleket eymân"ı ile.
Hem kocası hem "mâ meleket meymân"ı ile olamaz çünkü
6’da YA DA bağlacı var; artı,
inanan kadınlar çok eşli olamaz.
Açık ve net:
inanan bir kadının
kocası ne ise
"ma meleket eymân"ı odur
yani
ma meleket eymân
kocanın istisnası değil
eşitidir.
Öteki ayetleri de anlatayım mı?
*
Uygulamada mal mülk sayılmalarına gelince, elbet doğrudur ama dikkat edelim: Kuran’da değil uygulamada. Ve bizi Kuran bağlar; uygulama değil.
Hocam, sizin bir çok görüşünüz var. Örneğin Nisâ 102’deki salât hakkında diyorsunuz ki o dahi Kuran dersidir. Ama yalnızca Kuran’da. Uygulamaya gelince hep namaz o.
Sizce doğru olan, salâtın Kuran’daki anlamıdır; uygulamada almış olduğu hali değil. Sizi Kuran bağlar, değil mi.
*
"Mâ meleket eymânuhum"daki MÂ ile ilgili bir görüş okudum. İnanamadım. Size sorayım, dedim. İsmail Hakkı Bursevî (Rûhu’l-Beyân Tefsîri, Nisâ 3):
Burada MEN değil MÂ edatı kullanılmıştır. Bunun sebebi hür kadınların câriyelerden daha üstün olmasıdır.
siz benim taptığıma tapmazsınız - Ve lâ entum âbidûne MÂ a’bud
Muhammed’in "MÂ a’bud" dediği Allah’tır. Eğer "MA meleket eymânukum"daki MA hür kadınların cariyelerden üstün olduğunu gösteriyorsa "MÂ a’bud"daki MÂ da çakma mabudların Allah’tan üstün olduğunu gösterir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma