Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Müsamma Efendi, hiçbirşeyin çözümlendiği falan yok. Yaptığın tek şey "dediğim dedik, çaldığım düdük" demek.
Öyle forumun bir başlığına hem de en son sayfasına bakıp da beylik laflar etmekle iş yapılmış olunmuyor malesef. Senden önce nice adamlar geldi ve sana ezberletilenleri tekrarlayıp durdu. Sen ne ilksin ne de son. Bu yüzden kimlerin bu konulara ne cevaplar verdiğini üşenmeyeceksin okuyacaksın.
Zikir bu başlığın konusu değil. Bu yüzden müzakere "Rabbimizi Nasıl Zikredelim" başlığı altında sürdürülmesi yerinde olacaktır.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Sen şimdi Rabıta konusuna gel lütfen. Bu başlık altındaki 2. sayfada Kur'andaki rabitu teriminin tarikatçılar tarafından nasıl yamultulduğu anlatılmakta. Senden bu yazı hakkında eleştiri beklediğimi yazmıştım. Bu yazıda ne Hz. Muhammed'in ne de arkadaşlarının rabıta yapmadığı, hiçbir kaynakta buna delil olmadığı yazıyor. Siyerde ve hadislerde bile. Ne dersin?
RABITA NEDİR?
Rabıta; Bağlantı, bağlantı vasıtası, bağlılık, tutarlılık, tertip, düzen,
bağ, münâsebet, ilgi; müridin, şeyhini düşünerek, kalbinden dünya ile ilgili
şeyleri çıkarması, şeyhi vasıtasiyle Hz. Peygamber (s.a.s)'e ve Allah'a kalbini
bağlaması anlamında bir tasavvufî terim. "Rabıta" Arapça bir kelime
olup, "r-b-t" kökünden türemiş bir isimdir. Çoğulu
"revâtib"dir.
Kur'an'da
"rabıta"
kelimesi geçmemekle beraber, kökü olan "r.b.t" mazi fiili iki yerde,
muzarisi olan "yerbitü" bir yerde, emri çoğul olarak
"râbitü" şeklinde bir yerde ve aynı kökten gelen "ribât"
ismi de bir yerde geçmektedir (Kehf, 18/14; el-Kasas 28/10; el-Enfâl 8/11; Âl-i
İmran 3/200; el-Enfâl 8/60)
Bütün bu ayetlerde
geçen bu kelimeler, birbirlerine yakın manalar ifâde etmektedirler. Hemen hemen
hepsinde "bağ, bağlantı, bağlılık" manaları için kullanılmışlardır:
Ashabı Kehf'in)
kalplerini (sabır ve metânetle) bağla(yıp kuvvetlendir)miştik" (el-Kehf,
18/14);
"Musâ'nın
annesinin gönlü bomboş sabahladı. Eğer biz (va'dimize) inananlardan olması için
onun kalbini iyice pekiştirmemiş (sabır ve sükûnete bağlamamış) olsaydık,
neredeyse işi açığa vuracaktı" (el-Kasas, 28/ 10).
"O zaman sizi,
Allah'tan bir güven almak üzere hafif bir uyku bürüyordu; üzerinize sizi
temizlemek, şeytanın pisliğini (içinize attığı kötü düşünceleri) sizden
gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve ayaklarınızı pekiştirmek için
üzerinize gökten bir su indiriyordu " (el-Enfâl, 8/ I 1).
Bu ayetlerde geçen"r.b.t"kelimesi,insanı
sabır, sükûnet ve metanette sabit kılmak, ona bu duyguyu vererek itmi'nana
kavuşturmak demektir (ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, Kâhire 1977, IV, 216;
el-Beydâvî, el-Envâr, Mısır 1955, II, 3).
"Râbitü"
şeklindeki emrin bulunduğu ayetin meâli de şöyledir:
"Ey iman edenler,
sabredin; direnip (düşman karşısında) sebât gösterin; üstün gelin; cihat için
hazır ve rabıtalı olun" (Âl-i İmran, 3/200).
Bu ayette söz konusu
olan "rabıta''nın ne demek olduğu hususunda alimlerin farklı yorumları
vardır. Alimlerin bu husustaki değişik tariflerini şöyle sıralamamız mümkündür:
1- Atlarla saf
bağlayıp tam bir irtibat halinde düşmana karşı durmak.
2- Düşman
hudutlarındaki karakolları beklemek.
3- Allah düşmanlarının
saldırısını önlemek için nöbet beklemek.
4- Bir namazdan sonra diğer namazı beklemek (et-Taberi,
Camiul-Beyân on Te'vili Ayetil-Kur'an, Mısır 1954, IV, 221 v.d.; el-Kurtubî,
el-Camiuli Ahkamil-Kur'an, Mısır 1967, IV, 323 vd.; er-Razî, et-Tefsirul-Kebir,
IX, 156).
Bazıları da bu ayette
kastedilen rabıtanın tasavvufî manada olduğunu söylemişlerdir (Muhammed Vehbi,
Hulâsetul-Beyân fi Tefsiril-Kur'an, Şehzadebaşı 1341-1343, III, 289).
Peygamberimiz
(s.a.s)'in de, rabıta ve ribat hakkında söylemiş olduğu hayli hadis vardır.
O'nun bu hadislerinden bazıları şöyledir:
"Bir gün Allah
yolunda ribatta bulunmak, dünya ve dünyada bulanan her şeyden daha
hayırlıdır" (Buharî, Cihad, 73; Müslim, İmâre, 163; Nesâî, Cihâd, 39; İbn
Mace, Cihâd, 7);
Allah'ın onunla
hataları affedip bağışlayacağı, dereceleri yükselteceği bir şeyi size
söyleyeyim mi? Abdest üstüne abdest almak, camide cemaatle namaz kılmaya devam
etmek ve her namazdan sonra diğer namazı beklemek. İşte ribat budur!. İşte
ribat budur!. İşte ribat budur!. " (Müslim, Tehâret, 41; Tirmizi, Teharet,
39; Neseî, Teharet, 106; Muvatta, Sefer, 55);
Bütün bu ayet ve
hadislerden anlaşıldığı gibi, rabıta, çeşitli manalar için kullanılmıştır.
Ancak daha çok bir cihat terimidir. Ayet ve hadislerin çoğunda rabıta, Allah ve
Peygamberin düşmanlarına karşı silahlanma, cihat için hazırlıklı olma,
müslümanlarla kâfirlerin arasındaki hudut karakollarında nöbet bekleme ve bu
duygulara sıkı sıkıya bağlı olma demektir
Buna göre ayet ve hadislerde kasdedilen
anlamlardan mutasavvıfların uygulamasını destekleyecek en ufak bir işaret
yoktur. Ayet ve hadislerde dile getirilen cihad ruhunu meskenete çevirmekten
başka bir şey yapmayan mutasavvıflar Kur'an ve hadislerdeki bu ribat kelimesini
çok yanlış bir alana çekmişlerdir.
Hiçbir sahabi
Resulullah'ı aracı kılarak rabıta yapmadığı gibi, hiçbir tabii de sahabe'yi
aracı kılarak rabıta yapmamıştır. Rabıtanın bu şekildeki uygulaması
tarikatların Hicri yedinci yüzyıldan sonraki dönemlerde uydurdukları bir
bid'attir.
Kaynak: Nureddin
TURGAY
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
SELAM ALPEREN KARDEŞ DEMEK BEN NE İLKİM NEDE SON! AYETLERLE İSPAT ETTİĞİM HALDE SAPKINLIĞINIZI DEVAM ETTİRECEKSİNİZ,ZİKİRLE İLGİLİ YER BURASI DEĞİLDİSE NİYE AHZAB 41-42 DEKİ ZİKİR İLE TESBİH ETMEYİ BU FORMDA CEVAPLAMAM İÇİN SORDUN? CEVAPLAYAMAYACAĞIMI ZANNETTİN DE ONDAN SORDUN. NEYSE ZİKİR VE EVLİYALAR MESELESİNDE DİYECEK Bİ ŞEY KALMADI.RABITAYADA CEVAP VERMİŞTİM AYETLE AMA MALESEF NAFİLE.
NEFSİNCE DE O KULLARLA BERABER SABRET Kİ SABAH-AKŞAM(HER VAKİT) RABLERİNE DUA EDER,CEMALİNİ(RIZASINI ) İSTERLER.SEN DÜNYA HAYATININ SÜSÜNÜ İSTEYEREK ONLARDAN GÖZLERİNİ AYIRMA.KALBİNİ ZİKRİMİZDEN GAFİL BIRAKTIĞIMIZ KEYFİNİN ARDINA DÜŞMÜŞ VE İŞİ HEP AŞIRILIK OLAN KİMSEYE İTAAT ETME
ŞİMDİ BANA AÇIKLARMISIN ONLARDAN YANİ EVLİYALARDAN (EVLİYALARIN ÖZELLİKLERİ VERİLMİŞTİR BURDA) GÖZLERİNİ AYIRMA HUSUSUNU?
RABITA BU AYETLE BAĞDAŞMIYORMU? NİYE BU AYETİ KABULENMİYORSUNUZ İLLA AYETİN İÇİNDE RABITA KELİMESİNİN GEÇMESİMİ LAZIM? GEÇMESİ LAZIMSA ZİKİR KELİMESİ NİYE HEM KURAN,HEM ZİKRULLAH,ALLAHI ANMA ŞEKLİNDE AYETLERDE KARŞIMIZA ÇIKIYOR?YANİ HER KELİME İÇİN AYRI BİR AYET NİYE İSTİYORSUNUZ? AKIL SAHİBİ OLMAYA NİYE ÇALIŞMIYORSUNUZ (BUNU A,İMRAN 7 RABBİMİZ HİTAP EDİYOR)BAK SİZİN GİBİ DÜŞÜNENLER HAKKINDA RABBİMİZ ALİ İMRAN SURESİ 7 AYETTE NE DİYOR:
ALİ İMRAN 7(ABDULLAH AYDIN MEALİ)=SANA KURANI İNDİREN,O DUR.KURANIN ESASINI TEŞKİL EDEN BİR KISIM AYETLER AÇIK VE KESİNDİR.DİĞER BİR KISMI İSE MECAZİ ANLAMLAR TAŞIR(MANALARINI ANLAYAMAZSINIZ)KALPLERİNDE EĞRİLİK OLANLAR,FİTNE ÇIKARMAK İÇİN,O MECAZLI AYETLERİ TEVİL EDERLER VE ONLARA UYARLAR.HALBUKİ ONLARIN GERÇEK ANLAMLARINI ANCAK ALLAH BİLİR.İLME VAKIF OLMUŞ İDRAK SAHİBİ KİMSELER BİZ ONA İNANIRIZ.AÇIK VE KAPALI AYETLERİN HEPSİ ALLAHTAN GELMİŞTİR DERLER.BUNLARI ANCAK AKIL SAHİPLERİ DÜŞÜNÜR.
"Ey iman edenler, sabredin; direnip (düşman karşısında) sebât gösterin; üstün gelin; cihat için hazır ve rabıtalı olun" (Âl-i İmran, 3/200).
ALİ İMRAN 200 AYETİ TASAVVUFİ ANLAMDA DA DÜŞÜNÜLEBİLİR:BÜYÜK CİHAT NEFSİMİZLE OLAN CİHATTIR SBREDİN,DİRENİP YANİ DÜŞMAN KARŞISINDA(NEFSİMİZ VE ŞEYTAN) SEBAT GÖSTERİN,ÜSTÜN GELİN CİHAT İÇİN HAZIR VE RABITALI OLUN.
SEVGİLİ ALPEREN AYETLER MEVCUT ALİ İMRAN 7 DEKİ BAHSEDİLEN BAHTSIZ İNSANLARIN SINIFINA GİRMEKTESİNİZ HABERİNİZ OLSUN
Sonuç olarak ne demek istiyorsunuz, yazdıklarınızın amacı nedir? neyi anlatmak istiyorsunuz? anlattığınız, vermek istediğiniz mesaj benim yaşamımı değiştiriyor mu? hangi noktada değiştiriyor? ben şimdi sizin yazdıklarınız bir kısmını okumak ve yüzde 30 unu anlamakla neleri kaçırdım?
hangi noktada bizi uyarıyor, yanlışımızı düzeltiyorsunuz? sizce bu yanlış bizi nereye götürür?
Yapılan işte niyetin farkında olup, arasıra bunu gündeme getirin. Özden, ana temadan kopulmasın.
ZİKİRLE İLGİLİ YER BURASI DEĞİLDİSE NİYE AHZAB
41-42 DEKİ ZİKİR İLE TESBİH ETMEYİ BU FORMDA CEVAPLAMAM İÇİN SORDUN?
CEVAPLAYAMAYACAĞIMI ZANNETTİN DE ONDAN SORDUN.
Selam Müsamma
Bu sonradan alınmış bir karardır. Meselenin uzayacağını tahminen konuyu ayrı bir başlığa taşıma teklifidir. Seni zora koşmakla yada alicengiz oyunlarıyla uzaktan yakından alakası yoktur.
müsamma Yazdı:
RABITAYADA CEVAP VERMİŞTİM AYETLE AMA MALESEF NAFİLE.
NEFSİNCE DE O KULLARLA BERABER SABRET
Kİ SABAH-AKŞAM(HER VAKİT) RABLERİNE DUA EDER, CEMALİNİ(RIZASINI )
İSTERLER. SEN DÜNYA HAYATININ SÜSÜNÜ İSTEYEREK ONLARDAN GÖZLERİNİ
AYIRMA. KALBİNİ ZİKRİMİZDEN GAFİL BIRAKTIĞIMIZ KEYFİNİN ARDINA DÜŞMÜŞ VE
İŞİ HEP AŞIRILIK OLAN KİMSEYE İTAAT ETME
ŞİMDİ BANA AÇIKLARMISIN ONLARDAN YANİ EVLİYALARDAN (EVLİYALARIN ÖZELLİKLERİ VERİLMİŞTİR BURDA) GÖZLERİNİ AYIRMA HUSUSUNU?
RABITA BU AYETLE BAĞDAŞMIYORMU? NİYE BU AYETİ KABULENMİYORSUNUZ İLLA AYETİN İÇİNDE RABITA KELİMESİNİN GEÇMESİMİ LAZIM?
Sana bu ayette geçen vech=yüz ifadesinin geçtiği ayetleri yazdım. Ama sen ilgilenmedin nedense. Çünkü rabıtaya malzeme edilemiyor o ayetler. Halbuki bir ayetteki kilit terimi anlamak için en temiz yöntem o terimin geçtiği diğer ayetlere de bakmaktır.
Diyorsun ki bu ayet Rabıta'ya delildir. Ya sen Rabıta'yı bilmiyorsun. Ya da "işte böyle, işine gelirse" diyorsun.
Rabıta gözlerini şeyhinden ayırmamak mıdır? Senelerce Rabıta yaptım ama böyle bir tanım duymadım.
Allah ayette ne ruhban sınıfından bahsetmiş ne de onlara yapılacak olan rabıtadan. Allah neden (haşa) lafı dolandırıp da senin açıklamana muhtaç etsin kelamını?
Süt anne ve sütkardeş konusunun bile yalın bir şekilde anlatıldığı Kur'an konu ruhbanlar ve rabıta olunca neden böyle sizlerin yorumlarınıza ve eklemelerinize muhtaç kalıyor???
Bu yapılan Kur'ana anlayış yamama ve ayetleri dolgu malzemesi olarak kullanma değil de nedir?
Allah'ın dininde Evliyalar diye bir sınıf, bir ruhban takımı yoktur ki rabıta denilen birşey farz olmuş olsun. Allah'ın dinini yaşayan herkes seçkindir.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Soru hala yanıt bulmadı. Hangi Resullerimiz kime rabıta yapmışlardır? Yada kimleri kendilerine rabıta yaptırmışlardır? Peygamberlerimizin tavsiyelere arasında "ruhbanlara rabıta yapın" diye birşey var mıdır?
Hz. Muhammed Rabıta yapmış mıdır? Kime? Yapmışsa delil nedir? Siyerde bu konuda ne gibi bir bilgi mevcuttur?
Peygamberimizin arkadaşlarının rabıta yaptığına dair delil var mıdır? Ya onlardan sonra gelen kuşağın?
Tarikatlardaki Rabıta hakkında elde çarpıtılan ayet meallerinden başka ne vardır? Örneğin bir kütübü sitte hadisi, bir mezhep imamının görüşü?
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Kehf 28'e sataşmak anlamsız. Çünkü rabıta kavramının türevleri ayetlerde zaten geçiyor. Ama tarikatçıların dediği gibi değil. Bu yüzden rabıtacılar o ayetlere elleyemiyor.
Bakınız;
Kehf 14. Ve kalplerini pekiştirdik. O vakit ayağa kalkıp dediler ki: "Bizim Rabbimiz
göklerin ve yerin Rabbidir; kesinlikle O'ndan başka hiçbir tanrıya tapmayız;
yoksa gerçekten saçma sapan konuşmuş oluruz.
Kasas 10. Musa'nın annesinin yüreği ise bomboş sabah etti. Şayet inananlardan olması için
kalbine kuvvet vermeseydik, az daha onu açığa vuracaktı.
Enfal 11. O zaman size -tarafından bir güven olmak üzere- bir uyku sardırıyordu ve
üzerinize gökten su indiriyordu ki, bununla sizi temizlesin, şeytanın
murdarlığını sizden gidersin, kalplerinize güç versin ve bununla ayaklarınızı
sağlamlaştırsın! Allah.
Enfal 60. Sizler de onlara karşı gücünüzün yettiği her çeşit kuvvetten savaş için beslenen
atlardan hazırlayın; onunla hem Allah'ın düşmanı hem sizin düşmanınızı, hem de
sizin bilmediğinizi fakat Allah'ın bildiği diğer düşmanlarınızı korkutursunuz.
Allah yolunda her ne harcarsanız mükafatı size tamamen ödenir ve hiç zarara
uğramazsınız.
Ali İmran 200. Ey iman edenler, sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin, savaş için
hazır ve tetikte bulunun ve Allah'tan korkun ki arzularınıza eresiniz.
Elmalılı Hamdi Yazır mealinden...
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Ben bu foruma yeni katıldım ve ilk girdiğim başlıklardan biride burasıydı. Şimdiye kadar yazılanların tamamını okudum. Özellikle bir arkadaşın adıyaman menzildeki maceraları çok dikkatimi çekti. Gerçekten de burada geçmiş tecrübelerinden faydalanılması gereken çok önemli insanlar var.
Kendi izlenimlerime göre; belli bir kesim, tarikatların şirk yuvası olduğunu, orada bulunan insanların bir batağın içinde olduğunu, akıllarını işletmediklerini ve akıllarını işletmeyenlerin üzerine Allah pislik yağdıracağını anlatıp duruyorlar.
Diğer kesimdekiler ise, tarikatların insanları Allah`a daha iyi yaklaştırdıklarını, isteyen istediği araçla gider, ister otobüsle Allah a ulaşır ister yayan… Bizim seçimimiz otobüsledir, sizinki yayan gitmektir, derler. Tabi şunu da ekliyorlar;bizler otobüsde birlik içindeyiz, sizler ise yayan gittiğiniz için şeytanın size musallat olmasına engel olamazsınız derler.
Kendi kanaatimce sizlere işin doğrusunu anlatmaya çalışacağım. Yaratılan her varlığın fıtratında diğer tüm özelliklerine nazaran bir özelliği diğerlerine baskın çıkar ve bu özelliği olmazsa olmaz bir özelliktir. Misal; kuşların uçması, arıların bal yapması, karıncaların koloniler oluşturması, gezegenlerin belli bir yörüngede dönmesi, galaksilerin spiraller oluşturması, ışık taneciklerinin uzayda belli bir hızda ilerlemesi, eletron ve protonun birbirlerini çekmesi, bu anlattıklarımın hepsi bu özellikleri sayesinde Allah ı tesbih ederler. Bu misaller ışığında söylenebilir ki, insana ait olan özellik fikir özgürlüğüdür. Eğer insan Allah`ın ipini bir kenara bırakıp başka veliler edinirse kendsine, o zaman insanı insan yapan özgür düşünce özelliğini kapatmış olur. Bu, kendisini Allah`a tesbih etme imkanınıda elinden almış olur.
Sonuç olarak Allah a herhangi bir vasıtayla ulaşmak mümkün değildir. Zira Allah bizlere şah damarından daha yakındır. Sadece bizler bunun farkında olamayabiliyoruz. Farkına varmamız için ise Allah biz kullarına kendi katından bir rahmet olarak ipini uzatmıştır. Bu ipe kıymet vermemek insanı sürüsünü kaybetmiş koyuna çevirir. Tüm müminler kardeştir. Aynı çatı altında Allah ın ipine sarılmaktan sizleri alıkoyan nedir. Kavimlere ayrılmayalım birlik olalım. Hiç şüphesiz Allah tevvabdır, tövbeleri kabul edendir.
Simdi eger tarikatlere bagli olanlar tarikat geleneginden Kur'an'a bakarak sonuc almaya kalkisirlarsa rabitalarinin ve tarikate bagliliklarinin masum ve sirkten uzak oldugunu dusunebilirler. Onemli olan Kur'an'dan disari dogru bakip yerlesmis anlayislari Kur'an filtresinden gecirebilmek. Soyle ki, Kur'an'da gecen sirk, ortak kosma, tapma, ibadet etme kavramlarina baksinlar ki, hangi eylemler bu kapsama giriyor. Bugune dek hepimize sadece''Allah'i tek bilin, baska seylere tapinmayin, sirk kosmus olmazsiniz boylece'' dendi. Ama Kur'an'la daha icice bir hayat yasadigimizda gorduk ki, sirkin tanimi ve kapsami bununla sinirli degil. Samimi bir sekilde bunu ogrenmek isteyenler tarasin ve gorsunler. Hic beklemedigimiz eylemler ve degerlendirmeler sirk kapsamina giriyor...
Haliyle ortak kosmanin neleri kapsadigini bilmeyen, Kur'an'da kullanilis sekillerini incelemeyenler rabitalarini da, bir seyhe baglanmalarini da hos gorurler. Bu baska dinler icinde gecerli. Kur'an Hristiyanlar icin sirke dustuklerini soyler (Allah'i birlememelerinden dolayi), ama onlara sorarsaniz ortada ucleme gibi bir durum mevcut degil. Allah gokten yere inmistir, Allah insandan farkli olmasi sebebiyle bir vucuda ihtiyaci vardi diger insanlara gorunebilmesi icin, ve Isa'nin vucudunu secti, daha sonrada isa bedenli Allah dini yaydi (boylece Isa Allah olmus oluyor hasa, tebliginden dolayi peygamberlik gorevini de ustlenmis oluyor, Ogul kavramini ise Allahin vucud secmesinden dolayi Isa kulunu yakin bulmustur dusuncesiyle otaya cikmistir biraz da ve biraz da sembolik olarak kullanilmaktadir..hristiyanlikta teslis inanci mezheplerine gore farkliliklar icerebilmektedir). Yani ortada uc ayri sey yok, tek birsey var aslinda. Onlarin gozunde Allah'i ucleyen yok, ama Kur'an bunu reddediyor, bu sekilde inanisi da sirk sayiyor...Yani takipcilerince durum ne kadar masum da gorunse, sirkin kapsamini Allah belirler ve bu gibi durumlar sirk sayilmistir. Tabiki tarikat ehlince Bu sekilde bir anlayis kabullenilmemistir, ama demek istedigim bulundugu yerden bakmamali insan, tam tersine Kur'an ekseninden giristigi eylemlere bakarak bunlarin tasvip edilip edilmedigini cozmeye calismali.
Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de.. Oysa onlar, tek olan bir ilah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir. (TEVBE SURESİ/ 31)
Bu konuya takilanlar; bilgin ve rahip diye adlandirilan kisilerin nasil rab edinildigini, rab kelimesinin neleri icerdigini, ve bilgin ve rahiplerini rab edinenlerin hangi eylemleriyle sirk batakligina dustuklerini incelesin ve dusunsunler.
Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve yücedir." (YUNUS SURESİ/ 18)
Bu surede Allahin varliginin inkar edilmedigini (Lokman 25, Zuhruf 8 ve 9, Muminun 85-90 'da da goruecegi gibi), hatta kabul edildigi gorulur ama sefaat etme yetkisi baska mercilere verildiginden sirk kosmakla suclanmislardir. Bakin bunu soyleyen kisiler de Allah'in ''ortak kostuklariniz'' dedigi seylere tapindiklarini, Rab olarak kabul ettiklerini kabul etmiyorlar, ama Allah onlarin eylemlerini yine de sirk kapsaminda degerlendiriyor. Sefaat hakki kime aittir? Ahirette sefaat gecerli midir? Dunyada sefaatin boyutu nedir? ''Allaha yaklastirsinlar ifadesi '' cok masumca ve hatta dindarca bir ifade olmasina ragmen Allah'in araci olarak kabul edilenleri reddetmesi nedendir? dusunulmeli..
Onlar gemiye bindikleri zaman, dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak, Allah'a yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca, hemen şirk koşarlar. (ANKEBUT SURESİ/ 65)
İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, 'gönülden katıksız bağlılar' olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar. (RUM SURESİ/ 33)
Bu ayetlerde de yardim istemeyi ve duayi Allah'a ozgulmekten bahsediliyor. Rahat ortama erdiklerinde ise bunun tersine hareket edenlerin sirke battigi isleniyor. Yalniz surda ayrit edilmesi gereken bir durum var ki, kisilerin birbirine dua edebilme durumudur. Kur'an'da kisilerin birbirine dua etmelerinin alti cizilir ama muskiliyet halinde yardim istenecek mercinin Allah olmasi daha ayri bir durumdur.
Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak. (EN'AM SURESİ/ 137)
Bu ayette kosulan ortaklarin devlet buyukleri, onde gelenler, kabile reisleri yada kahinler oldugunu dusunebiliriz. Bunlardan herhangi biri olabilir, cunku ''cocuklarini oldurmeyi sevimli gosterdi'' cumlesi boyle bir gelenegin legale edilmesi yonunde belirleyici rol oynadiklarina isaret ediyor, bu sekilde Allah'in arzusunun aksine o kabile reislerinin kurallar belirlemeleri ve onlara tabi olunmasi sirk kosulmasiyla nitelendiriliyor.
Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. (ŞURA SURESİ/ 21)
Allah hukum koymada tektir. Kur'an dikkatli incelendiginde, ''Allah, Meryem oglu Mesihtir'' gorusunde olan Hristiyanlara karsi ifadeler oyle serttir ki, bu sert ifadeler Allah'in yasasi olmamasina ragmen kendince haram helal konusunda yasalar koyan kisilere de sergilemistir. (6/138, 6/119) Ayetler farkli meallerle de kontrol edildiginde gorulen odur ki, sozkonusu edilen seyler hayvanlarin etleri v.b. ile gili bir durumdur, aslina bakilirsa muhim bir konu gibi gorunmemektedir. Oysa ayetlerde bu sekilde kendilerince hukum verilenler ''hain, Allah'a ifitra edenler'' olarak nitelendirilmektedir. Sonuc olarak kucuk yada buyuk mesele arasinda fark gozetmeden Allah kanun koyucu olarak kendini one cikarmistik, birseyin yasak yada helal olmasina kendisinin karar verici oldugunu belirtmistir.
Formda gordugum kadariyla konu tarikat uzerine yogunlasmis, ben biraz daha genis aldim konuyu sanirim. Tarikatlere bagli olanlar Kuran'da ki ayetleri cokca incelemeliler diye dusunuyorum. Toplu halde el vererek tevbe alinmasi hususunu, kisilerin iman ve salih davranislari belirleyici rol oynamak durumundayken sanki kan bagiyla geciyormus gibi daha 6,7 yasindaki cocuklarin seyyid olmalarindan dolayi(!) akildan gecenleri okuyabilecegi iddiasini dusunsunler bir daha. Tespih cekme, zikr halkalarini Kur'an'a arzetsinler ki bu kelimelerden Allah'in murad ettigi nedir.. Yada nefsi terbiyenin en ust sinirina ulasilacagini iddia ettikleri bu yola karsi Allah'in Kur'an'da kisinin kendisini islahina dair tavsiyeleri nelerdir baksinlar...(ki bunlar yeterli degil midir ki yeni yollar arasinlar) ..Lutfen terimlere Kur'an'da yuklendikleri manalariyla bakmaya calisalim, zira Kur'an kendi kendini aciklayan bir kitaptir (41/3).
Simdi eger tarikatlere bagli olanlar tarikat geleneginden Kur'an'a bakarak sonuc almaya kalkisirlarsa rabitalarinin ve tarikate bagliliklarinin masum ve sirkten uzak oldugunu dusunebilirler. Onemli olan Kur'an'dan disari dogru bakip yerlesmis anlayislari Kur'an filtresinden gecirebilmek. Soyle ki, Kur'an'da gecen sirk, ortak kosma, tapma, ibadet etme kavramlarina baksinlar ki, hangi eylemler bu kapsama giriyor. Bugune dek hepimize sadece''Allah'i tek bilin, baska seylere tapinmayin, sirk kosmus olmazsiniz boylece'' dendi. Ama Kur'an'la daha icice bir hayat yasadigimizda gorduk ki, sirkin tanimi ve kapsami bununla sinirli degil. Samimi bir sekilde bunu ogrenmek isteyenler tarasin ve gorsunler. Hic beklemedigimiz eylemler ve degerlendirmeler sirk kapsamina giriyor...
KURAN AYETLERİNİ YORUMLARKEN HER TURLU ÖGRETİ TARIKAT,TASAVVUF,HADIS,MEZHEP,ŞEYH...VS SIYRILMALIYIZ KI SAF YORUMA ULASALIM.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma