Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kur'an'a göre adetli kadın neyi yapamaz? Süleyman Ateş
Kur'ân, adetli kadının neyi yapamayacağını söylüyor, o da cinsel ilişkidir. Kadına eziyet vereceği için erkeklere, bu durumdaki kadınla ilişkiye girmemeleri emredilmiştir. Maksat kadına eziyet vermemek, bir de o durumda kadına karşı bir soğukluk duygusu oluşma olasılığını uzaklaştırmaktır.
Ezâ, eziyet veren bir hastalık manasına gelebileceği gibi insanı tiksindiren pislik anlamına da gelir. Yani hayz, kadına eziyet veren, sizi de tiksindiren bir haldir. O halde bulunan kadınla münasebetten uzak durun.
Yahudiler, hayızdan çok sakınırlar, hayızlı kadınla yatmadıkları gibi onunla beraber yemek yemez, onunla aynı odada dahi oturmazlardı. Hıristiyanlar ise hayza hiç önem vermezler, hayızlı kadınlarla münasebette bulunurlardı.
İslam'ın hükmü nedir Araplar, özellikle Medineliler bu hususta Yahudilerin tesirinde kalmışlardı. Onlar da Yahudiler gibi yapıyorlardı. Bazı sahabiler, Hz. Peygamber'den bu konuda İslâm'ın hükmünü sordular. İşte ayet, bu münasebetle indi (Tabe-rî, 2/380-391; İbn Kesîr, 1/358-360).
Ayetteki "kadınlardan ayrılın" sözü, onlarla münasebette bulunmayın anlamınadır. Yoksa onlarla bütün ilişkileri kesin demek değildir. Hz. Peygamber (s.a.v), hayz halinde bulunan hanımlarıyla, cima dışında bütün ilişkilerini sürdürmüş ve âdet halindeki kadınla ilişki konusunda sorulan bir soru üzerine, "Cima'dan başka her şeyi yapın" demiştir (Müslim, Hayd, 3, Hadîs 16; Ebû Dâvûd, Nikâh 46. ).
"Yalnızca orayı yıkardı" Hz. Ayşe diyor ki: "Ben ve Peygamber ikimiz de cünüpken aynı kaptan (su alıp) yıkanırdık. Ben âdet halindeyken göbeğimle diz kapağım arasını kapatmamı emreder ve o şekilde benimle münasebette bulunurdu. İ'tikâfa girdiği zaman (mescidinden) başını uzatırdı, adetli olduğum halde onun başını yıkardım" (Buhârî, Hayd, 5).
"Ben adetliyken su içtiğim kabı Peygamber (s.a.v.)'e uzatırdım, o da alır, benim ağzımı vurduğum yere ağzını koyup su içerdi. Adetliyken yediğim tikeyi, Peygamber (s.a.v.)'e verirdim, o da alır, benim ağzımı vurduğum yerden yerdi" (Müslim, Hayd, bâb 3, Hadis: 14).
"Ben adetliyken Allah'ın Resulü ile beraber aynı kaftan içinde yatardık. Eğer benden, kendisine bir şey bulaşmış olursa yalnız o bulaşan yerini yıkardı. Şayet elbisesine bir şey bulaşırsa yalnız orayı yıkar ve o elbise içinde namaz kılardı" (Ebû Dâvûd, Nikâh 46, Taharet, 106; Nesâ'î, Taharet 178, Hayd 11; Dârimî, Vudû', 105; et-Tefsîru'1-hadîs, 7/338-340; el-Cevâhir fî Tefsîri'l-Kur'ân, 1/200-201).
Yarın: Kur'an, adetli kadının murdar olacağından söz etmez 06/03/207 İsteğimiz dışında oluşan özür ibadete engel değildir
Allah’ın Elçisi, düzensiz âdet gördüğünü söyleyen ve bu yüzden namaz kılıp kılamayacağını soran kadına, “O gerçek âdet değildir, yıkan ve namazını kıl” demiştir (Müslim, Hayd: b. 14, h. 62-64). Bu kadın, her vakitte yıkanıp namazını kılarmış (Müslim, Hayd: b. 14, h. 66). Bu rivayeti duyan Abdu’r-Rahman ibn Hişam, “Allah, Hind’e rahmet eylesin. Keşke bu fetvayı duysaydı. Vallahi bu özründen dolayı namaz kılamadığı için ağlayacak derecede üzülürdü” demiştir (Müslim, Hayd: b. 14, h. 64). Bir rivayete göre Hz. Ayşe, “Hayız günlerindeki namazlarını kaza etmemiz gerekir mi?” diye soran bir kadına, “Sen Haruriyye(Hariciler)’den misin? Allah Elçisi zamanında biz âdet görürdük. Bize (âdetten sonra) namazımızı değil, sadece orucumuzu kaza etmemiz emredilirdi” demiştir (Müslim, Hayd: b. 15, h. 67-68).
İşte âdetli kadının namaz kılamayacağı, oruç tutamayacağı hakkındaki delil sadece Ayşe’ye dayandırılan bu rivayetlerdir. Zan ifade eden bu rivayetlerle Kur’ân’ın kesin emri askıya alınamayacağı gibi, bu rivayette âdetli kadının namaz kılamayacağı hakkında bir söylem de yoktur. Sadece âdetli kadının, kılmadığı namazı kaza edip etmeyeceğine dair bir sorunun cevabı vardır. Önce Hz. Ayşe’nin, namazın kazasından söz etmesi de kuşkuludur. Çünkü Peygamber döneminde öyle günlerce kılınmayan namazların kazasından söz edilmez. O dönemde Müslümanlar, namazlarını özürsüz olarak terk etmezlerdi. Özür dolayısıyla bir iki vakit veya bir iki günlük namazlar da kaza olarak değil, tertiple cem edilerek kılınırdı.
İnsanın isteği dışında oluşan özür, ibadete engel değildir. Hz. Peygamber, düzensiz âdet gören kadına, yıkanıp namaz kılmasını emretmiş ve bu kadın, her namazında yıkanarak (veya abdest alarak) namaz kılmıştır. Düzensiz âdet görmeyle düzenli âdet görme arasında ne fark vardır? İkisinde de kadından gelen kan, aynı kandır. Gelen kan, pis görüldüğü için bu kadına temizlenip, yani abest alıp namazını kılması emredilmiştir.
7/09/2003 Farkettiğim hatadan hemen geri döndüm
Bir okurum, 26 ve 27 Ağustos 2003 tarihli VATAN gazetesindeki köşemde iki gün ardı ardına yayınlanan, adetli kadınların ibadet durumuyla ilgili yazımdan ötürü tereddüde düştüğünü belirtiyor. Buna neden olarak da VATAN'daki köşemde verilen bilgilerin, "Yeni İslâm İlmihali" adlı eserimin 1979 basımındaki bilgilere uymadığını gösteriyor. Bu okurum, kuşkusunu giderecek bir açıklama yapmamı istiyor.
Söz konusu ilmihalde adetli kadının oruç tutamayacağını, namaz kılamayacağı, âdeti kesildikten sonra tutamadığı oruçlarını kaza edeceği fakat namazlarını kaza etmeyeceği belirtilirken gazetedeki yazımda ise âdetin, biyolojik bir özür durumu olduğu, bu halde bulunan bayanın dilerse oruç tutabileceği, hasta gibi orucunu yiyip sonra kaza edeceği ancak namazın hiç düşmeyeceği, her namaz vakti için abdest alıp namazlarını kılacağı belirtilmektedir.
Büyük bir vebaldir
Okurum özetle diyor ki: "Yazarı aynı olan bu yazılarda bir çelişki yok mu? İkinci yazıda belirtilen bilgiler doğru ise âdet hali bittikten sonra gusletme gerekliliği ortadan kalkmıyor mu?" Şunu belirteyim ki İslâm İlmihali'ni yazdığım zaman dayandığım kaynaklar klasik ilmihal ve fıkıh kitaplarıydı. Bilgilerim bizzat Kur'ân'a değil, bu kitaplara dayanıyordu.
Ama ne zaman ki tefsîr için Kur'ân'ın içine girdim ve bilgilerimi doğrudan Kur'ân'dan almaya başladım, klasik ilmihal kitaplarında yazılan birçok konunun yanlış anlatıldığını ve Kur'ân düşüncesinin yorumlarla çarpıtılıp değiştirildiğini gördüm.
Elbette farkına vardığım hatada ısrar edemezdim çünkü bu, büyük bir vebaldir.
Dediğim gibi "Yeni İslâm İlmihali" adlı eserimin ilk baskılarındaki bilgiler, mevcut ilmihallere, klasik fıkıh kitaplarına dayanmaktaydı.
Düzeltmeleri yaptım Hatayı fark ettikten sonra o kitapta da gerekli düzeltmeleri yaptım. Kitabın son baskısında, klasik fıkıh kitaplarında yazılan bilgileri aktardıktan sonra bu konudaki görüşümü açıkladım. Kitabın son baskısının 111'inci sayfasında, "Adetli kadınla ilgili önemli bir açıklama"yı okuyabilirsiniz. Değerli okurum, Maide Suresi'nin altıncı ayetinde namaz kılmak isteyenin, abdest alması, cünup olanın ise tam temizlenmesi (yani yıkanması) emredilmektedir. Hayız (âdet hali), cünupluk değildir.
Çünkü cünupluk, cinsel ilişki sonunda oluşan bir durumdur. Kur'ân cünup olanın yıkanmasını emretmekte fakat adetli kadının yıkanması konusunda bir hüküm belirtmemektedir. Elbette âdeti kesilen bayanın temizlenmesi gerekir. Fakat bu Kur'ân'ın emri değil, Peygamberimizin buyruğudur. Zaten İslâm öncesi zamanlarda da âdet bitiminde yıkanma vardı. 18.09.2003 Namazın temeli Allah'ı anmadır
Bir okurumun, adetli kadınların ibadetiyle ilgili VATAN gazetesindeki köşemde çıkan yazımla, "Yeni İslâm İlmihali" adlı eserimin 1979 baskısındaki bilgilerin birbirlerine uymadığını ve bu konuda benden bir açıklama istediğini dünkü yazımda belirtmiş ve bu konuda bazı açıklamalarda bulunmuştum. Ancak okurumun aklına takılan bir husus kalmaması için aynı konuya bugün de devam ediyorum.
Temizlenme ayrı, namaz kılma ayrı şeydir. Hiçbir şey namaz gibi bir ibadete engel olamaz. Çünkü namazın temeli Zikir(Allah'ı anma)'dir. Rükû ve secde talî rükünlerdir. Rükû ve secdeyi yapamayan kimseden bunlar düşer ama Allah'ı anma olan temel öğe düşmez. Kur'ân, "Beni anmak için namaz kıl" (Tâhâ: 14) buyurmaktadır. İnsan her halde Allah'ı anabilir.
Kadınların, âdet halinde Allah'ı zikredebilecekleri, okunan Kur'ân'ı dinleyebilecekleri, dua edebilecekleri hususunda fikir ayrılığı yoktur. Namazın temel öğesi olan zikir yapılabildikten sonra eğilip kalkmak mı yasaktır? Bunlar harekettir. Eğer zikir yoksa zaten o namaza ve o harekete ibadet denmez ki...
İslam'ın zararına olur Cünup olan kimse de yıkanma imkânı bulamadığı takdirde teyemmüm ederek namazını kıldığına göre, kadının bir özür hali olan âdet durumunda niçin namaz kılınmasın? Bu konuda Kur'ân bir yasak koysa ona kimsenin bir diyeceği olamaz. Ama Kur'ân, erkeklere, âdet durumunda hanımlarıyla cinsel ilişkide bulunmayı yasaklamış, bunun dışındaki kadının kendisine bir kısıtlama getirmemiştir.
Dediğim gibi bu durumdaki kadın, zayıf düşeceği için oruç tutmayabilir ama namazını kılmalıdır. Şayet ayakta duramıyorsa oturarak, hatta uzanarak da kılabilir. Çünkü namazın temeli Allah'ı anmaktır. Hiç kimsenin, Allah'ın geniş yolunu (şeriatını) daraltmaya, dini zorlaştırmaya hakkı yoktur.
Her 25-30 günde 3-10 gün kadının ibadetten uzak durması onu ibadetten, namazdan soğutur. Bu da İslâm'ın yararına değil, zararınadır. Bu konudaki geniş açıklamamı, "Kur'ân Ansiklopedisi, hayd maddesi"nden ve "Yeni İslâm İlmihali"nden okuyabilirsiniz.
BİTTİ
Şahsi Görüşüm
Arkadaşlar İnandığım şey adının başında istediği kadar saygı ifadesi ya da mevki ifadesi bulunsun ister iyi niyetle ister gafletle ister ard niyetle insanlar yanlış yapabilirler. Kim olursa olsun bir uzman gördüğümüz kişinin peşine körü körüne takılmamalı Kur'an dan uzaklaşmamalı ve Dini Hayatımıza yön verecek her noktayı samimi isek, Allah' dan korkuyorsak araştırmalı, hükmü ali den veya veliden aramamalıyız.
O Büyük Allah ki hocama yanlışını göstermiş ve Allah ondan razı Olsun ki Süleyman Hocam da yanlışında saplanmak, kibir batağına girmek yerine yanlışını irdeleyerek Allah' dan korktuğuna samimi bir delil olarak dün verdiği karara bugun yanlıştır, vebaldir diyebilmiştir.
Demem o ki Kur'an ne Süleyman Hocanın ne Fethullah Hocanın yorumudur. İnanan ve samimi olan Allah ne demiş? sorusu ile Kitab'ını okur ve düşünür. Takıldığı noktalarda ise diğer kaynaklardan özellikle zıt görüşlü kaynaklardan araştırmaya devam eder.
Kimsenin Armut Piş Ağzıma düş gibi bir beklentiye girmesi uygun değildir.
Selam Allah Korkusu Taşıyanlara
__________________ Anlatan da aciz dinleyen de aciz, Hamd O Allahüssamed'e ki İlahi Kelam ile seslendi
|