Yazanlarda |
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
82- HZ.MUHAMMED, ALLAH YOLUNDA NE HARCANACAĞINI BİLDİRMİŞTİR
2 Bakara 215,219,220 :
215 Sana (Allâh yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: "Verdiğiniz hayır (mal), ana-baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmış(lar) içindir. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allâh bilir(33).
219 Sana şaraptan ve kumardan soruyorlar. De ki; "O ikisinde büyük günâh ve insanlara bazı yararlar vardır. Fakat onların günâhı yararından büyüktür." Ve sana Allâh yolunda ne vereceklerini soruyorlar. De ki; "Af (yani ihtiyaçlarınızdan fazlasını veya helâl ve güzel olan şeyleri verin!)" Allâh size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz:
220 Dünyâ ve âhiret hakkında(ki işleri düşünesiniz). Ve sana öksüzlerden soruyarlar. De ki: "Onları(n durumlarını) düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışır(onlarla bir arada yaşar)sanız (onlar) sizin kardeşlerinizdir. Allâh, bozanı düzeltenden ayırır. Allâh dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allâh dâimâ üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
devam edecek inşaAllah
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
83- PEYGAMBERLERİN KAVİMLERİNE SESLENİŞİ / TEK İLAHA ÇAĞIRMASI
1- ADEM :
(BAKARA suresi 33. ayet)
S. Ateş |
(Allâh) dedi ki: "Ey Âdem, bunlara onların isimlerini haber ver." (Âdem), bunlara onların isimlerini haber verince (Allâh): "Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı ve içinizde gizlemekte olduğunuz şeyleri bilirim, dememiş miydim? dedi( |
(BAKARA suresi 37. ayet)
S. Ateş |
Âdem, Rabbinden birtakım kelimeler aldı (onlarla amel edip Rabbine yalvardı, O da) bunun üzerine onun tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeyi çok kabul eden(kulunun günâhından geçen)dir, çok esirgeyendir. |
(MÂİDE suresi 27. ayet)
S. Ateş |
Onlara iki Âdem oğlunun haberini gerçek olarak oku: Hani her biri birer kurban sunmuşlardı, (kurban) birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, kabul edilene): "Seni öldüreceğim" demişti. (O da); "Allâh, sadece korunanlardan kabul eder" dedi. |
(A'RAF suresi 26. ayet)
S. Ateş |
Ey Âdem oğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Korunma giysisi, en iyisidir. İşte bu(nlar), Allâh'ın âyetlerindendir, belki düşünüp öğüt alırlar. |
(A'RAF suresi 27. ayet)
S. Ateş |
Ey Âdem oğulları, şeytân, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belâya düşürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz şeytânları, inanmayanların dostları yaptık. |
(A'RAF suresi 31. ayet)
S. Ateş |
Ey Âdem oğulları, her mesci(de gidişiniz)de süs(lü, güzel giysiler)inizi alın; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü O, israf edenleri sevmez. |
(A'RAF suresi 35. ayet)
S. Ateş |
Ey Âdem oğulları, size kendi içinizden elçiler gelip size âyetlerimi anlattıkarı zaman korunup uslananlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. |
(A'RAF suresi 172. ayet)
S. Ateş |
Rabbin, Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye onları kendilerine şâhid tutmuştu. "Evet, (buna) şâhidiz!" dediler. kıyâmet günü "Biz bundan habersizdik!" demeyesiniz. |
(KEHF suresi 50. ayet)
S. Ateş |
Meleklere: "Âdem'e secde edin!" demiştik; secde ettiler, yalnız İblis etmedi. O cinlerdendi, Rabbinin buyruğu dışına çıktı. Şimdi siz, benden ayrı olarak onu ve onun neslini dostlar mı ediniyorsunuz? Oysa onlar, sizin düşmanınızdır. Zâlimler için ne kötü bir değiştirmedir (bu. Dost olan Allâh'ı bırakıp düşman olan şeytânı ve zürriyetini dost tutmak)! |
(MERYEM suresi 58. ayet)
S. Ateş |
İşte bunlar; Allâh'ın ni'met verdiği peygamberlerden, Âdem, neslinden, Nûh ile beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrâhim ve İsrâil (Ya'kûb) neslinden, yol gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Onlara Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. |
(YÂSÎN suresi 60. ayet)
S. Ateş |
"Ey Âdem oğulları, ben size and vermedim mi: Şeytâna tapmayın o sizin apaçık düşmanınızdır.
|
2- İDRİS :
(MERYEM suresi 56. ayet)
S. Ateş |
Kitapta İdris'i de an: Çünkü o, çok doğru bir peygamberdi. |
(ENBİYÂ suresi 85. ayet)
S. Ateş |
İsmâ'il'i, İdris'i, Zu'l-Kifl'i de an; hepsi de sabredenlerdendi. & nbsp;
|
3- NUH :
(NİSA suresi 163. ayet)
S. Ateş |
Biz, Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. Nitekim İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kûb'a, sıbtlara, Îsâ'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Hârûn'a, Süleyman'a da vahyetmiş ve Dâvûd'a da Zebur'u vermiştik. |
(EN'ÂM suresi 84. ayet)
S. Ateş |
Biz ona İshak'ı ve (İshâk'ın oğlu) Ya'kûb'u da hediye ettik; hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nûh'a ve onun soyundan Dâvûd'a, Süleyman'a, Eyyûb'a, Yûsuf'a, Mûsâ'ya ve Hârûn'a da yol göstermiştik. Biz güzel davrananları böyle ödüllendiririz. |
(A'RAF suresi 59. ayet)
S. Ateş |
Andolsun Nûh'u kavmine gönderdik: "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben, size büyük bir günün azâbın(ın inmesin)den korkuyorum." |
(A'RAF suresi 69. ayet)
S. Ateş |
"Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir Zikir gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki (Allâh) sizi, Nûh kavminden sonra, onların yerine hâkimler yaptı. Üstelik, yaratılışta, size irilik verdi (sizi daha iri yapılı yarattı). Allâh'ın ni'metlerini hatırlayın ki başarıya eresiniz." |
(TEVBE suresi 70. ayet)
S. Ateş |
Onlara kendilerinden öncekilerin, Nûh, Âd, Semûd kavminin, İbrâhim kavminin, Medyen halkının ve başları üstüne ters dönen şehirlerin haberi gelmedi mi? Elçileri, onlara açık deliller getirmişti (Ama inanmadılar, bundan dolayı Allâh'ın gazabına uğradılar). Allâh onlara zulmediyor değildi, onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı. |
(YÛNUS suresi 71. ayet)
S. Ateş |
Onlara Nûh'un haberini oku. Kavmine: "Ey kavmim demişti, eğer benim kalkıp size Allâh'ın âyetlerini hatırlatmam, size ağır geldiyse, o halde ben Allah'a dayandım, siz de ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınız işi kararlaştırın da işiniz başınıza dert olmasın. Sonra hükmünüzü bana uygulayın, bana hiç fırsat da vermeyin!" |
(HÛD suresi 25. ayet)
S. Ateş |
Andolsun biz Nûh'u da kavmine gönderdik: "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım." |
(HÛD suresi 32. ayet)
S. Ateş |
Dediler ki: "Ey Nûh, bizimle mücâdele ettin. Hem bizimle mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen haydi bizi tehdidettiğin şeyi bize getir!" |
(HÛD suresi 36. ayet)
S. Ateş |
Nûh'a vahyolundu ki: "Kavminden, inanmış olanlardan başka kimse inanmayacak, onların yaptıklarından dolayı üzülme!" |
(HÛD suresi 38. ayet)
S. Ateş |
Nûh gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler yanından geçtikçe onunla alay ediyorlardı. "Siz bizimle alay ederseniz, sizin alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz?" dedi. |
(HÛD suresi 40. ayet)
S. Ateş |
Nihâyet emrimiz gelip de tandır kaynayınca (iş ciddileşip sular kaynamağa başlayınca, Nûh'a) dedik ki: "Her şeyden ikişer çifti ve aleyhlerinde hüküm verdiklerimiz hâric olmak üzere âileni ve inananları gemiye yükle!" Zaten onunla beraber inanan pek azdı. |
(HÛD suresi 42. ayet)
S. Ateş |
Gemi, onları dağlar gibi dalga(lar) arasından geçirirken Nûh, bir kenarda duran oğluna. "Yavrum, bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma!" diye seslendi. |
(HÛD suresi 43. ayet)
S. Ateş |
(Oğlu): "Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım," dedi. (Nûh): "Bugün, Allâh'ın emrinden koruyacak hiçbir şey yoktur, ancak O'nun acıdığı (kurtulur)." dedi. Ve aralarına dalga girdi, o da boğulanlardan oldu. |
(HÛD suresi 45. ayet)
S. Ateş |
Nûh Rabbine seslendi: "Rabbim, dedi, oğlum benim âilemdendir. Senin sözün elbette haktır ve sen hâkimmlerin hâkimisin!" |
(HÛD suresi 46. ayet)
S. Ateş |
(Rabbi): "Ey Nûh, dedi, o senin âilenden değildir. O, yaramaz iş yaptı. Bilmediğin bir şeyi benden isteme. Sana câhillerden olmamanı öğütlerim!" |
(HÛD suresi 47. ayet)
S. Ateş |
(Nûh) dedi ki: "Rabbim, bilmediğim bir şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz, bana acımazsan ziyana uğrayanlardan olurum!" |
(HÛD suresi 48. ayet)
S. Ateş |
"Ey Nûh, denildi, sana ve seninle beraber bulunan ümmetlerden bir bölüme bizden selâmet ve bolluklarla (gemiden) in. Ama öyle ümmetler de var ki, onları bir süre yaşatacağız, sonra onlara bizden acı bir azâb dokunacaktır!" |
(HÛD suresi 89. ayet)
S. Ateş |
"Ey kavmim, bana karşı gelmeniz, sakın sizi Nûh kavminin, yahut Hûd kavminin veyahut Sâlih kavminin başlarına gelenler gibi bir felâkete uğratmasın! Lût kavmi henüz sizden uzak değildir." |
(İBRÂHİM suresi 9. ayet)
S. Ateş |
Sizden öncekilerin: Nûh, 'Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin -ki onları(n sayısını) Allah'tan başka kimse bilmez- haberi size gelmedi mi? Elçileri onlara kanıtlar getirdi de onlar, ellerini ağızlarına koydu (öfkelerinden parmaklarını ısırdı)lar (yahut: peygamberlerin ağızlarını tuttular): "Biz sizinle gönderilen mesajı tanımadık ve biz sizin bizi çağırdığınız şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz!" dediler. |
(İSRÂ suresi 3. ayet)
S. Ateş |
Ey Nûh ile beraber (gemide) taşıdıklarımızın çocukları, doğrusu o (Nûh), çok şükreden bir kuldu. (Siz de atanız gibi olun.) |
(İSRÂ suresi 17. ayet)
S. Ateş |
Nitekim Nûh'dan sonra nice kuşakları helâk ettik. Kullarının günâhlarını haber alıcı, görücü olarak Rabbin yeter. |
(MERYEM suresi 58. ayet)
S. Ateş |
İşte bunlar; Allâh'ın ni'met verdiği peygamberlerden, Âdem, neslinden, Nûh ile beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrâhim ve İsrâil (Ya'kûb) neslinden, yol gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Onlara Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. |
(ENBİYÂ suresi 76. ayet)
S. Ateş |
Nûh'u da (an), o da bunlardan önce bize yalvarmıştı. Biz de onun du'âsını kabul edip kendisini ve âilesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. |
(HAC suresi 42. ayet)
S. Ateş |
(Ey Muhammed), eğer (bunlar) seni yalanlıyorlarsa (bil ki) bunlardan önce Nûh, 'Âd ve Semûd kavmi de yalanlamıştı. |
(MÜ'MİNÛN suresi 23. ayet)
S. Ateş |
Andolsun biz, Nûh'u kavmine gönderdik: "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur, korunmaz mısınız?" |
(MÜ'MİNÛN suresi 26. ayet)
S. Ateş |
(Nûh): "Rabbim, beni yalanlamaları karşısında bana yardım et (bana verdiğin sözü yerine getir)!" dedi. |
(FURKÂN suresi 37. ayet)
S. Ateş |
Nûh kavmi de peygamberleri yalanladıkları vakit- onları da boğduk ve onları insanlara bir ibret yaptık. Zâlimlere acı bir azâb hazırladık. |
(ŞUARA suresi 105. ayet)
S. Ateş |
Nûh kavmi de gönderilen elçileri yalanladı. |
(ŞUARA suresi 106. ayet)
S. Ateş |
Kardeşleri Nûh onlara: "Korunmaz mısınız?" demişti. |
(ŞUARA suresi 116. ayet)
S. Ateş |
Dediler: "Ey Nûh, (bu dediğinden) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın." |
(ŞUARA suresi 117. ayet)
S. Ateş |
(Nûh): "Rabbim, dedi, kavmim beni yalanladı." |
(KASAS suresi 43. ayet)
S. Ateş |
Andolsun biz, ilk nesilleri (Nûh, Hûd, Sâlih ve Lût kavimlerini) helâk ettikten sonra Mûsâ'ya, insanların gönül gözlerini aydınlatacak nur ve onlara yol gösterici olarak Kitabı verdik, belki düşünür, öğüt alırlar diye. |
(ANKEBÛT suresi 14. ayet)
S. Ateş |
Andolsun biz, Nûh'u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı (öğüt verdi, dinlemediler), sonunda haksızlık etmekte olan insanları Tûfân yakaladı. |
(AHZÂB suresi 7. ayet)
S. Ateş |
Biz peygamberlerden, (verdiğimiz elçilik görevini yapmak ve hak dine da'vet etmek hususunda) kuvvetle ahidlerini almıştık, senden, Nûh'dan, İbrâhim'den, Mûsâ'dan ve Meryem oğlu Îsâ'dan, (evet) onlardan sapasağlam söz almıştık. |
(SÂFFÂT suresi 75. ayet)
S. Ateş |
Andolsun Nûh bize yalvarmıştı da ne güzel kabul buyurmuştuk! |
(SÂFFÂT suresi 79. ayet)
S. Ateş |
Âlemler içinde Nûh'a selâm olsun (bütün insanlar onu esenlikle anarlar). |
(SÂD suresi 12. ayet)
S. Ateş |
Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd (kavmi) ve kazıklar sâhibi (temelleri kazık gibi yere çakılmış, yüksek pramitler yaptıran) Fir'avn da yalanlamıştı. |
(MÜ'MİN suresi 5. ayet)
S. Ateş |
Onlardan önce Nûh kavmi ve onlardan sonra gelen kollar da yalanladı. Her millet, elçisini yakalamağa yeltendi; hakkı gidermek için boş şeyler ileri sürerek tartıştılar. Bu yüzden onları yakaladım. (Bak işte) Azâbım nasıl oldu?! |
(MÜ'MİN suresi 31. ayet)
S. Ateş |
Nûh kavminin, 'Âd ve Semûd'un ve onlardan sonrakilerin durumu gibi (bir durumla karşılaşmanızdan kaygı duyuyorum). Allâh kullara zulmetmek istemez, (günâhsız kimselere cezâ vermez). |
(ŞÛRÂ suresi 13. ayet)
S. Ateş |
O size, dinden Nûh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrâhim'e, Mûsâ'ya ve Îsâ'ya tavsiye ettiğimizi şeri'at (hukuk düzeni) yaptı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat kendilerini çağırdığın (bu) esas, Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allâh dilediğini kendisine seçer ve iyi niyyetle yöneleni kendisine iletir. |
(KAF suresi 12. ayet)
S. Ateş |
Onlardan önce Nûh kavmi, Resliler ve Semûd (kavmi) de yalanlamıştı. |
(ZÂRİYÂT suresi 46. ayet)
S. Ateş |
Daha önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir toplum idiler. |
(NECM suresi 52. ayet)
S. Ateş |
Önceden de Nûh kavmini (helâk etmişti). Çünkü onlar daha zâlim ve azgın idiler. |
(KAMER suresi 9. ayet)
S. Ateş |
Onlardan önce Nûh'un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir" dediler. Ve o(na çeşitli eziyetler yapılarak tebliğden) menedildi. |
(HADÎD suresi 26. ayet)
S. Ateş |
Andolsun, Nûh'u ve İbrâhim'i elçi gönderdik, peygamberliği ve Kitabı bunların zürriyetleri arasına koyduk. Onlardan doğru yolda olanlar da vardır, ama onlardan çoğu yoldan çıkmıştır. |
(TAHRÎM suresi 10. ayet)
S. Ateş |
Allâh inkâr edenler hakkında Nûh'un karısı ile Lût'un karısını misâl verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki Sâlih kulun (nikâhı) altında idiler, onlara hiyânet ettiler. Kocaları Allah'tan (gelen) hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): "Haydi, girenlerle beraber siz de ateşe girin" denildi. |
(MEÂRİC suresi 44. ayet)
S. Ateş |
Gözleri düşük, yüzlerini alçaklık bürümüş bir durumda. İşte onlara va'dedilen gün, bugündür. |
(NÛH suresi 1. ayet)
S. Ateş |
Biz Nûh'u kavmine gönderdik: "Onlara acı bir azâb gelmezden önce kavmini uyar," diye. |
(NÛH suresi 5. ayet)
S. Ateş |
(Nûh:) "Rabbim, dedi, ben kavmimi gece gündüz da'vet ettim." |
(NÛH suresi 21. ayet)
S. Ateş |
(Bu öğütlerin hiçbirinin fayda vermediğini gören) Nûh, (Rabbine dönerek): "Rabbim, dedi, onlar bana karşı geldiler de malı ve çocuğu kendisinin ziyanını artırmaktan başka işe yaramayan (şımarık, gururlu) bir adama uydular." |
(NÛH suresi 26. ayet)
S. Ateş |
Nûh dedi ki: "Rabbim, yeryüzünde kâfirlerden tek kişi bırakma." |
4- HUD :
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
4- HUD :
(A'RAF suresi 65. ayet)
S. Ateş |
Âd(kavmin)e de kardeşleri Hûd'u (gönderdik): "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'dan başka tanrınız yoktur. (O'na karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?" dedi. |
(HÛD suresi 50. ayet)
S. Ateş |
'Âd(kavmin)e de kardeşleri Hûd'u (gönderdik): "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur. Siz sadece uyduruyorsunuz!" |
(HÛD suresi 53. ayet)
S. Ateş |
Dediler ki: "Ey Hûd, bize bir mu'cize getirmedin. Biz senin sözünle tanrılarımızı terk edecek değiliz ve biz sana inanacak değiliz!" |
(HÛD suresi 58. ayet)
S. Ateş |
Emrimiz gelince Hûd'u ve onunla beraber inanmış olanları bizden bir rahmetle kurtardık; onları katı bir azâbdan kurtardık. |
(HÛD suresi 60. ayet)
S. Ateş |
Böylece hem bu dünyâda, hem de kıyâmet gününde peşlerine la'net takıldı. İyi bilin, 'Âd (kavmi) Rablerini inkâr ettiler; iyi bilin Hûd'un kavmi 'Âd, (Allâh'ın rahmetinden) uzak olsun (yok olup gitsin)! |
(HÛD suresi 89. ayet)
S. Ateş |
"Ey kavmim, bana karşı gelmeniz, sakın sizi Nûh kavminin, yahut Hûd kavminin veyahut Sâlih kavminin başlarına gelenler gibi bir felâkete uğratmasın! Lût kavmi henüz sizden uzak değildir." |
(ŞUARA suresi 124. ayet)
S. Ateş |
Kardeşleri Hûd onlara: "Korunmaz mısınız?" demişti. |
(KASAS suresi 43. ayet)
S. Ateş |
Andolsun biz, ilk nesilleri (Nûh, Hûd, Sâlih ve Lût kavimlerini) helâk ettikten sonra Mûsâ'ya, insanların gönül gözlerini aydınlatacak nur ve onlara yol gösterici olarak Kitabı verdik, belki düşünür, öğüt alırlar diye. |
(AHKAF suresi 21. ayet)
S. Ateş |
'Âd'ın kardeşini (Hûd'u) an: AhÆâf'taki kavmini uyarmıştı. Onun önünden ve ardından nice uyarıcılar da gelip geçti (demişti ki): "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin; ben sizin, büyük bir günün azâbına uğramanızdan korkuyorum." |
5- SALİH :
(A'RAF suresi 73. ayet)
S. Ateş |
Semûd(kavmin)e de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik): "Ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık delil geldi. İşte şu, Allâh'ın devesi, size bir mu'cizedir; bırakın onu Allâh'ın arzından yesin (içsin), sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa sizi acı bir azâb yakalar." |
(A'RAF suresi 75. ayet)
S. Ateş |
Kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler, içlerinden zayıf görülen inananlara: "Siz, dediler, Sâlih'in, gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" (Onlar da): "(Evet), doğrusu biz onunla gönderilene inananlarız!" dediler. |
(A'RAF suresi 77. ayet)
S. Ateş |
Derken dişi deveyi boğazladılar ve Rablerinin buyruğu dışına çıktılar; "Ey Sâlih, eğer hakikaten elçilerdensen, bizi tehdidettiğin (azâb)ı bize getir!" dediler. |
(A'RAF suresi 79. ayet)
S. Ateş |
(Sâlih), onlardan öteye döndü de: "Ey kavmim, ben size Rabbimin mesajlarını duyurdum ve size öğüt verdim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz!" dedi. |
(HÛD suresi 61. ayet)
S. Ateş |
Semûd(kavmin)e de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur! Sizi yerden inşâ eden ve orada yaşatan O'dur; O'ndan mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe edin! Çünkü Rabbim yakındır, (du'âları) kabul edendir." |
(HÛD suresi 62. ayet)
S. Ateş |
Dediler ki: "Ey Sâlih, sen bundan önce bizim aramızda ümit beslenen kişi idin. Şimdi atalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi men mi ediyorsun? Biz senin bizi çağırdığın şeyden şüphe içindeyiz, kuşkulanıyoruz!" |
(HÛD suresi 65. ayet)
S. Ateş |
Fakat onu kesip devirdiler. (Sâlih) dedi ki: "Yurdunuzda üç gün yaşayın, (sonra mahvolacaksınız); bu, yalan olmayan bir uyarıdır!" |
(HÛD suresi 66. ayet)
S. Ateş |
Nihâyet emrimiz gelince Sâlih'i ve onunla beraber inanmış olanları, bizden bir rahmetle kurtardık, (onları) o günün zilletinden (kurtardık). İşte Rabbin öyle güçlü, öyle gâliptir. |
(HÛD suresi 89. ayet)
S. Ateş |
"Ey kavmim, bana karşı gelmeniz, sakın sizi Nûh kavminin, yahut Hûd kavminin veyahut Sâlih kavminin başlarına gelenler gibi bir felâkete uğratmasın! Lût kavmi henüz sizden uzak değildir." |
(ŞUARA suresi 142. ayet)
S. Ateş |
Kardeşleri Sâlih, onlara demişti ki: "Korunmaz mısınız?" |
(NEML suresi 45. ayet)
S. Ateş |
Andolsun biz, Semûd(kavmin)e de kardeşleri Sâlih'i: "Allah'a kulluk edin!" demesi için gönderdik. Baktı ki onlar, birbiriyle çekişen iki bölük olmuşlar. |
(KASAS suresi 43. ayet)
S. Ateş |
Andolsun biz, ilk nesilleri (Nûh, Hûd, Sâlih ve Lût kavimlerini) helâk ettikten sonra Mûsâ'ya, insanların gönül gözlerini aydınlatacak nur ve onlara yol gösterici olarak Kitabı verdik, belki düşünür, öğüt alırlar diye. |
(KAMER suresi 26. ayet)
S. Ateş |
(Sâlih'e dedik ki): Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler. |
6- İBRAHİM :
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
6- İBRAHİM :
(BAKARA suresi 124. ayet)
S. Ateş |
Bir zaman Rabbi İbrâhim'i birtakım kelimelerle sınamış, o da onları tamamlayınca: "Ben seni insanlara önder yapacağım" demişti. "Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)" dedi. (Rabbi): "zâlimlere ahdim ermez (onlar için söz vermem!)" buyurdu. |
(BAKARA suresi 125. ayet)
S. Ateş |
Biz Beyt'i (Ka'be'yi) insanlara sevâp kazanılacak bir toplantı ve güven yeri yaptık. Siz de İbrâhim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrâhim ve İsmâ'il'e: "Tavaf edenler, ibâdete kapananlar, rükû ve secde edenler için Ev'imi temizleyin!" diye emretmiştik. |
(BAKARA suresi 126. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim demişti ki: "Rabbim, bu şehri güvenli bir şehir yap, halkından Allah'a ve âhiret gününe inananları çeşitli ürünlerle besle!" (Rabbi) buyurdu: "İnkâr edeni dahi az bir süre geçindirir, sonra onu cehennem azâbına (girmeğe) zorlarım, ne kötü varılacak yerdir orası!" |
(BAKARA suresi 127. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim, İsmâ'il'le beraber Ev'in temellerini yükseltiyor: "Rabbi'imiz, bizden kabul buyur, kuşkusuz sen işitensin, bilensin." |
(BAKARA suresi 130. ayet)
S. Ateş |
Nefsini aşağılık yapan (beyinsiz)den başka, kim İbrâhim dininden yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyâda beğenip seçmiştik, âhirette de, o iyilerdendir. |
(BAKARA suresi 132. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim de bunu kendi oğullarına vasiyyet etti, Ya'kub da: "Oğullarım, Allâh, sizin için o dini seçti, bundan dolayı sadece müslümanlar olarak ölünüz." (dedi). |
(BAKARA suresi 133. ayet)
S. Ateş |
Yoksa siz, Ya'kub'a ölüm (hali) geldiği zaman orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub), oğullarına: "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demişti. "Senin tanrın ve ataların İbrâhim, İsmâ'il ve İshak'ın tanrısı olan tek Tanrı'ya kulluk edeceğiz, biz O'na teslim olanlarız." dediler. |
(BAKARA suresi 135. ayet)
S. Ateş |
"Yahûdi veya hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız." dediler. De ki: "Hayır, biz dosdoğru İbrâhim dinine (uyarız). O, (Allah'a) ortak koşanlardan değildi." |
(BAKARA suresi 136. ayet)
S. Ateş |
"Allah'a, bize indirilene, İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kub'a ve sıbt(torun kabile)lere indirilene, Mûsâ ve Îsâ'ya verilene ve (diğer) peygamberlere Rabbleri tarafından verilene inandık, onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz Allah'a teslim olanlarız." deyin. |
(BAKARA suresi 140. ayet)
S. Ateş |
"Yoksa siz, İbrâhim, İsmâ'il, İshak, Ya'kub ve sıbt(torun kabile)lerin, yahûdi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?" De ki: "Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allâh mı?" Allâh tarafından bildiği bir (gerçeğin) tanıklığını gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allâh yaptıklarınızdan gâfil değildir. |
(BAKARA suresi 258. ayet)
S. Ateş |
Allâh, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımararak) Rabbi hakkında İbrâhim'le tartışanı görmedin mi? İbrâhim: "Benim Rabbim O'dur ki yaşatır, öldürür" demişti. "Ben de yaşatır, öldürürüm" dedi. İbrâhim: "Allâh, güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir!" deyince inkâr eden o adam şaşırıp kaldı. Allâh, zâlim toplumu doğru yola iletmez. |
(BAKARA suresi 260. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim de bir zaman: "Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti. (Allâh); "İnanmadın mı?" dedi, (İbrâhim): "Hayır (inandım), fakat kalbim kuvvet bulsun diye (görmek istiyorum) dedi. "O halde kuşlardan dördünü tut, onları kendine çek (kendine alıştır), sonra her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra onları kendine çağır; koşarak sana gelecekler. Bil ki, Allâh dâimâ üstün, hüküm ve hikmet sâhibidir" dedi. |
(ÂLİ IMRÂN suresi 65. ayet)
S. Ateş |
Ey Kitap ehli, neden İbrâhim hakkında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrât da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Düşünmüyor musunuz? |
(ÂLİ IMRÂN suresi 67. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim ne yahûdi, ne de hıristiyandı; dosdoğru bir müslümandı. Müşriklerden de değildi. |
(ÂLİ IMRÂN suresi 68. ayet)
S. Ateş |
Doğrusu, insanların İbrâhim'e en yakın olanı, ona uyanlar, bu peygamber ve mü'minlerdir. Allâh da mü'minlerin dostudur. |
(ÂLİ IMRÂN suresi 84. ayet)
S. Ateş |
De ki: "Allah'a, bize indirilene, İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kûb'a ve sıbtlara (Ya'kûb oğullarından türeyen kabilelere) indirilene; Mûsâ'ya, Îsâ'ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilene inandık; onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz O'na teslim olanlarız." |
(ÂLİ IMRÂN suresi 95. ayet)
S. Ateş |
De ki: "Allâh doğru söyledi, öyle ise dosdoğru, Allâh'ı birleyici olarak İbrâhim dinine uyun. O, ortak koşanlardan değildi." |
(ÂLİ IMRÂN suresi 97. ayet)
S. Ateş |
Onda açık açık deliller, İbrâhim'in Makâmı vardır. Ona giren, güvene erer. Yoluna gücü yeten herkesin, o Ev'e gi(dip haccet)mesi, insanlar üzerinde Allâh'ın bir hakkıdır. Kim nankörlük ederse şüphesiz Allâh, bütün âlemlerden zengindir. |
(NİSA suresi 54. ayet)
S. Ateş |
Yoksa Allâh'ın, lutfundan insanlara verdiği (vahiyler) yüzünden onları kıskanıyorlar mı? Oysa biz İbrâhim soyuna da Kitabı ve hikmeti vermiş ve onlara büyük bir mülk vermiştik. |
(NİSA suresi 125. ayet)
S. Ateş |
Hangi insan, din yönünden, iyilik edici olarak yüzünü Allah'a teslim edip dosdoğru İbrâhim dinine tâbi olandan daha güzel olabilir? Allâh, İbrâhim'i dost edinmişti. |
(NİSA suresi 163. ayet)
S. Ateş |
Biz, Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. Nitekim İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kûb'a, sıbtlara, Îsâ'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Hârûn'a, Süleyman'a da vahyetmiş ve Dâvûd'a da Zebur'u vermiştik. |
(EN'ÂM suresi 74. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim, babası Âzer'e demişti ki: "Sen putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir sapıklık içinde görüyorum." |
(EN'ÂM suresi 75. ayet)
S. Ateş |
Böylece biz İbrâhim'e göklerin ve yerin melekûtunu (büyük ve hârikulâde muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun. |
(EN'ÂM suresi 76. ayet)
S. Ateş |
Üzerine gece basınca (İbrâhim) bir yıldız gördü; "Budur Rabbim" dedi. Yıldız batınca: "Batanları sevmem", dedi. |
(EN'ÂM suresi 83. ayet)
S. Ateş |
İşte bunlar, kavmine karşı İbrâhim'e verdiğimiz hüccet(kanıt)lerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir. |
(EN'ÂM suresi 161. ayet)
S. Ateş |
De ki: "Rabbim beni doğru yola iletti. Dosdoğru dine, Allâh'ı birleyen İbrâhim'in dinine. O, ortak koşanlardan değildi." |
(TEVBE suresi 70. ayet)
S. Ateş |
Onlara kendilerinden öncekilerin, Nûh, Âd, Semûd kavminin, İbrâhim kavminin, Medyen halkının ve başları üstüne ters dönen şehirlerin haberi gelmedi mi? Elçileri, onlara açık deliller getirmişti (Ama inanmadılar, bundan dolayı Allâh'ın gazabına uğradılar). Allâh onlara zulmediyor değildi, onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı. |
(TEVBE suresi 114. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim'in babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi. Fakat onun, bir Allâh düşmanı olduğu, kendisine belli olunca ondan uzak durdu. Gerçekten İbrâhim, çok içli ve yumuşak huylu idi. |
(HÛD suresi 69. ayet)
S. Ateş |
Elçilerimiz, İbrâhim'e müjde getirip "selâm!" demişlerdi. O da "selâm!" dedi; çok durmadan hemen (elçilere) kızarmış bir buzağı getirdi. |
(HÛD suresi 74. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim'den korku gidip kendisine sevinç gelince, Lût kavmi hakkında bizimle tartışmağa başladı (onlardan azâbı kaldırmamızı veya hafifletmemizi ricâ ediyordu). |
(HÛD suresi 75. ayet)
S. Ateş |
Çünkü İbrâhim, gerçekten halimdir, içlidir, (Allah'a) yüz tutup yalvarandır. |
(HÛD suresi 76. ayet)
S. Ateş |
(Melekler): "Ey İbrâhim, dediler, bundan vazgeç (boşuna uğraşma). Zira Rabbinin emri gelmiştir. Mutlaka onlara, geri çevrilmez azâb gelecektir!" |
(YÛSUF suresi 38. ayet)
S. Ateş |
"Atalarım İbrâhim, İshak ve Ya'kûb'un dinine uydum. Bizim, herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmağa hakkımız yoktur. Bu (tevhid), bize ve bütün insanlara Allâh'ın bir lutfudur, ama insanların çoğu şükretmezler." |
(İBRÂHİM suresi 35. ayet)
S. Ateş |
Bir zaman İbrâhim, şöyle demişti: "Rabbim, bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!" |
(HİCR suresi 57. ayet)
S. Ateş |
(İbrâhim gelenlerin Hak elçileri melekler olduklarını anlayınca): "Ey elçiler, dedi, işiniz nedir?" |
(NAHL suresi 120. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim Allâh'ı birleyerek O'na itâ'at eden bir ümmet (her iyiliği kendinde toplayan bir önder) idi, ortak koşanlardan değildi. |
(NAHL suresi 123. ayet)
S. Ateş |
Sonra sana: "Allâh'ı birleyerek İbrâhim'in yoluna uy; o, ortak koşanlardan değildi" diye vahyettik. |
(MERYEM suresi 41. ayet)
S. Ateş |
Kitapta İbrâhim'i de an; gerçekten o, çok doğru bir peygamberdi. |
(MERYEM suresi 46. ayet)
S. Ateş |
(Babası): "Ey İbrâhim, dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (onlara dil uzatmaktan) vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl, git!" |
(MERYEM suresi 47. ayet)
S. Ateş |
(İbrâhim): "Selâm sana, (esenlik içinde kal), dedi, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana çok lutufkârdır." |
(MERYEM suresi 58. ayet)
S. Ateş |
İşte bunlar; Allâh'ın ni'met verdiği peygamberlerden, Âdem, neslinden, Nûh ile beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrâhim ve İsrâil (Ya'kûb) neslinden, yol gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Onlara Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. |
(ENBİYÂ suresi 51. ayet)
S. Ateş |
Andolsun biz, daha önceden İbrâhim'e de doğru yolu bulma yeteneğini vermiştik. Zaten biz onu(n olgun insan olduğunu) biliyorduk. |
(ENBİYÂ suresi 58. ayet)
S. Ateş |
Nihâyet (İbrâhim) onları parça parça etti, yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye(!) |
(ENBİYÂ suresi 60. ayet)
S. Ateş |
"Onları diline dolayan bir genç işittik, kendisine İbrâhim deniliyormuş," dediler. |
(ENBİYÂ suresi 62. ayet)
S. Ateş |
(İbrâhim'i getirdiler), dediler ki: "İbrâhim, tanrılarımıza sen mi bunu yaptın?" |
(HAC suresi 26. ayet)
S. Ateş |
Bir zamanlar İbrâhim'i Beyt(Ka'be'n)in yerine kondurmuş(ve ona şöyle emretmiş)tik: "Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve tavâf edenler, ayakta duranlar, rükû' ve secde edenler için Evimi temizle." |
(HAC suresi 78. ayet)
S. Ateş |
Allâh uğrunda, O'na yaraşır biçimde cihâd edin. O, sizi seçti ve dinde size bir güçlük yüklemedi; babanız İbrâhim'in dini(ne uyun). O (Allâh) bu (Kur'â)ndan önce(ki Kitaplarda) da, bu(Kur'â)nda da size "müslümanlar" adını verdi ki, Elçi size şâhid olsun, siz de insanlara şâhid olasınız. Haydi namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın; sâhibiniz O'dur. Ne güzel sâhip ve ne güzel yardımcıdır (O)! |
(ŞUARA suresi 69. ayet)
S. Ateş |
Onlara İbrâhim'in haberini de oku: |
(ANKEBÛT suresi 16. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim'i de (gönderdik). Kavmine dedi ki: "Allah'a kulluk edin, O'ndan korkun, bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır." |
(ANKEBÛT suresi 24. ayet)
S. Ateş |
Kavminin (İbrâhim'e) cevabı, sâdece: "Onu öldürün, yahut yakın!" demeleri oldu. Allâh onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır. |
(ANKEBÛT suresi 25. ayet)
S. Ateş |
(İbrâhim kavmine) dedi ki: "Siz dünyâ hayâtında birbirinizi sevmek için Allâh'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. (O putlara tapmanız, dünyâda aranızda bir sevgi meydana gelmesine sebep olsa bile) daha sonra kıyâmet gününde birbirinizi inkâr eder ve birbirinizi la'netlersiniz. Varacağınız yer de ateştir ve hiçbir yardımcınız da yoktur. |
(ANKEBÛT suresi 26. ayet)
S. Ateş |
Bunun üzerine Lût ona inandı ve (İbrâhim, kavmine) dedi ki: "Rabbim(e ibadet edeceğim yer)e göç edeceğim. Kuşkusuz O, gâlibdir, hüküm ve hikmet sâhibidir." |
(ANKEBÛT suresi 31. ayet)
S. Ateş |
Elçilerimiz İbrâhim'e (oğlu olacağına dâir) müjdeyi getirdikleri zaman dediler ki: "Biz şu (Sodom) kenti(ni)n halkını helâk edeceğiz. Çünkü oranın halkı zâlim oldular." |
(ANKEBÛT suresi 32. ayet)
S. Ateş |
(İbrâhim) dedi: "Ama orada Lût var?" dediler: "Biz orada kimin bulunduğunu daha iyi biliriz. Onu ve âilesini kurtaracağız. Yalnız karısı (azâbda) kalacaklardandır." |
(AHZÂB suresi 7. ayet)
S. Ateş |
Biz peygamberlerden, (verdiğimiz elçilik görevini yapmak ve hak dine da'vet etmek hususunda) kuvvetle ahidlerini almıştık, senden, Nûh'dan, İbrâhim'den, Mûsâ'dan ve Meryem oğlu Îsâ'dan, (evet) onlardan sapasağlam söz almıştık. |
(SÂFFÂT suresi 99. ayet)
S. Ateş |
(İbrâhim) Dedi ki: "Ben Rabbime gideceğim, O, beni doğru yola iletecek." |
(SÂFFÂT suresi 102. ayet)
S. Ateş |
(Çocuk) Onun yanında koşma çağına erişince (İbrâhim ona): "Yavrum, dedi, ben uykuda görüyorum ki ben seni kesiyorum; (düşün) bak, ne dersin?" (Çocuk): "Babacığım, sana emredileni yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın." dedi. |
(ŞÛRÂ suresi 13. ayet)
S. Ateş |
O size, dinden Nûh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrâhim'e, Mûsâ'ya ve Îsâ'ya tavsiye ettiğimizi şeri'at (hukuk düzeni) yaptı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat kendilerini çağırdığın (bu) esas, Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allâh dilediğini kendisine seçer ve iyi niyyetle yöneleni kendisine iletir. |
(ZUHRUF suresi 26. ayet)
S. Ateş |
Bir zaman İbrâhim babasına ve kavmine demişti ki: "Ben sizin taptıklarınızdan uzağım." |
(MÜMTEHİNE suresi 4. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır; onlar kavimlerine "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi(n taptıklarınızı) tanımıyoruz. Siz, bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir" demişlerdi. Yalnız İbrâhim'in babasına: "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat Allah'tan gelecek bir şeyi senden savamam" demesi hariç. "Rabbimiz, sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş(ümüz) sanadır!" |
7- LUT :
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
7- LUT :
(EN'ÂM suresi 86. ayet)
S. Ateş |
İsmâ'il'e, el-Yesa'a, Yûnus'a ve Lût'a da (yol gösterdik), hepsini âlemlere üstün kıldık. |
(A'RAF suresi 80. ayet)
S. Ateş |
Lût'u da (gönderdik). Kavmine dedi ki: "Siz, sizden önce dünyâlarda hiç kimsenin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz?" |
(A'RAF suresi 82. ayet)
S. Ateş |
Kavminin cevabı: "Onları (şu Lût taraftarlarını) kentinizden çıkarın, çünkü onlar, fazla temizlenen insanlarmış!" demelerinden başka olmadı. |
(HÛD suresi 70. ayet)
S. Ateş |
Ellerinin buzağıya uzanmadığını görünce durumlarını beğenmedi ve onlardan ötürü içinde bir korku duydu. "Korkma, dediler, biz Lût kavmine gönderildik." |
(HÛD suresi 74. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim'den korku gidip kendisine sevinç gelince, Lût kavmi hakkında bizimle tartışmağa başladı (onlardan azâbı kaldırmamızı veya hafifletmemizi ricâ ediyordu). |
(HÛD suresi 77. ayet)
S. Ateş |
Elçilerimiz Lût'a gelince onlar yüzünden kaygılandı. onlar için arşını daraldı (ne yapacağını şaşırdı): "Bu, çetin bir gündür!" dedi. |
(HÛD suresi 78. ayet)
S. Ateş |
Daha önce de kötü işler yapmakta olan kavmi koşarak ona geldiler. (Lût): "Ey kavmim, dedi, işte kızlarım, onlar sizin için daha (güzel, daha) temiz! Allah'tan korkun, konuklarımın içinde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu sizin?" |
(HÛD suresi 80. ayet)
S. Ateş |
(Lût): "Keşke sizi savacak gücüm olsaydı, yahut da çok sarp bir kaleye sığınabilseydim!" dedi. |
(HÛD suresi 81. ayet)
S. Ateş |
(Melekler) dediler ki: "Ey Lût, biz senin Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Gecenin bir kısmında âileni yürüt; içinizden karından başka hiç kimse geri dönüp bakmasın. Çünkü ötekilerine erişen (azâb) ona da erişecektir. Başlarına gelecek azâb zamanı, sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?" |
(HÛD suresi 89. ayet)
S. Ateş |
"Ey kavmim, bana karşı gelmeniz, sakın sizi Nûh kavminin, yahut Hûd kavminin veyahut Sâlih kavminin başlarına gelenler gibi bir felâkete uğratmasın! Lût kavmi henüz sizden uzak değildir." |
(HİCR suresi 59. ayet)
S. Ateş |
Yalnız Lût âilesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız." |
(HİCR suresi 61. ayet)
S. Ateş |
Elçiler Lût âilesine geldiklerinde: |
(HİCR suresi 62. ayet)
S. Ateş |
(Lût): "Siz hiç tanınmamış kimselersiniz!" dedi. |
(HİCR suresi 67. ayet)
S. Ateş |
(Lût kavminin oturduğu Sodom) Kent(inin) halkı, (Lût'un genç konuklarını duyup) sevinerek geldiler. |
(HİCR suresi 68. ayet)
S. Ateş |
(Lût onlara): "Bunlar benim konuğumdur, dedi, beni mahcubetmeyin!" |
(ENBİYÂ suresi 71. ayet)
S. Ateş |
Onu ve Lût'u kurtarıp, âlemlere bereketli kıldığımız bir yere getirdik. |
(ENBİYÂ suresi 74. ayet)
S. Ateş |
Lût'a da hüküm (hükümranlık, peygamberlik, hikmet) ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapan bir kentten kurtardık. Gerçekten onlar yoldan çıkan kötü bir kavim idiler. |
(HAC suresi 43. ayet)
S. Ateş |
İbrâhim kavmi ve Lût kavmi de (yalanlamıştı). |
(ŞUARA suresi 160. ayet)
S. Ateş |
Lût (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı. |
(ŞUARA suresi 161. ayet)
S. Ateş |
Kardeşleri Lût, onlara "Korunmaz mısınız?" demişti. |
(ŞUARA suresi 167. ayet)
S. Ateş |
Dediler: "Ey Lût, andolsun, eğer (bundan) vazgeçmezsen, mutlaka sürülenlerden olacaksın. |
(ŞUARA suresi 168. ayet)
S. Ateş |
(Lût) dedi: "Ben sizin bu işinize, (kadınları bırakıp erkeklere gidişinize) kızanlardanım." |
(NEML suresi 54. ayet)
S. Ateş |
Lût'u da (gönderdik), kavmine dedi ki: "Siz göre göre o aşırı kötülüğü yapıyorsunuz ha?!" |
(NEML suresi 56. ayet)
S. Ateş |
Kavminin cevabı sadece şöyle demek oldu: "Lût âilesini kentinizden çıkarın, çünkü onlar temiz kalmak isteyen kimselermiş(!)" |
(KASAS suresi 43. ayet)
S. Ateş |
Andolsun biz, ilk nesilleri (Nûh, Hûd, Sâlih ve Lût kavimlerini) helâk ettikten sonra Mûsâ'ya, insanların gönül gözlerini aydınlatacak nur ve onlara yol gösterici olarak Kitabı verdik, belki düşünür, öğüt alırlar diye. |
(ANKEBÛT suresi 26. ayet)
S. Ateş |
Bunun üzerine Lût ona inandı ve (İbrâhim, kavmine) dedi ki: "Rabbim(e ibadet edeceğim yer)e göç edeceğim. Kuşkusuz O, gâlibdir, hüküm ve hikmet sâhibidir." |
(ANKEBÛT suresi 28. ayet)
S. Ateş |
Lût'u da (gönderdik). Kavmine dedi ki: "Siz, sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı bir fuhşa gidiyorsunuz." |
(ANKEBÛT suresi 30. ayet)
S. Ateş |
(Lût): "Rabbim, şu bozguncu kavme karşı bana yardım et," dedi. |
(ANKEBÛT suresi 32. ayet)
S. Ateş |
(İbrâhim) dedi: "Ama orada Lût var?" dediler: "Biz orada kimin bulunduğunu daha iyi biliriz. Onu ve âilesini kurtaracağız. Yalnız karısı (azâbda) kalacaklardandır." |
(ANKEBÛT suresi 33. ayet)
S. Ateş |
Elçilerimiz Lût'a gelince (Lût) onlar yüzünden fenalaştı ve onlar hakkında arşını daraldı. (Melekler): "Korkma üzülme, dediler, biz seni ve âileni kurtaracağız, yalnız karın, kalacaklardan olmuştur." 334,335 |
(SÂFFÂT suresi 133. ayet)
S. Ateş |
Lût da gönderilen elçilerdendi. |
(SÂD suresi 13. ayet)
S. Ateş |
Semûd (kavmi), Lût kavmi ve Eyke halkı da (böyle yapmıştı). İşte onlar da (peygamberlere karşı birleşik) kabilelerdi. |
(KAF suresi 13. ayet)
S. Ateş |
'Âd, Fir'avn ve Lût'un kardeşleri (durumundaki kavmi), |
(NECM suresi 53. ayet)
S. Ateş |
Altı üstüne getirilen kentleri (Lût kavminin oturduğu bölgeleri) devirip yıktı. |
(KAMER suresi 33. ayet)
S. Ateş |
Lût'un kavmi de uyarıları yalanladı. |
(KAMER suresi 34. ayet)
S. Ateş |
Biz de üstlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik, yalnız Lût âilesini seher vakti kurtardık; |
(KAMER suresi 36. ayet)
S. Ateş |
Lût, onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı, fakat uyarılara karşı kuşku duydular. |
(TAHRÎM suresi 10. ayet)
S. Ateş |
Allâh inkâr edenler hakkında Nûh'un karısı ile Lût'un karısını misâl verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki Sâlih kulun (nikâhı) altında idiler, onlara hiyânet ettiler. Kocaları Allah'tan (gelen) hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): "Haydi, girenlerle beraber siz de ateşe girin" denildi. |
(HÂKKA suresi 9. ayet)
S. Ateş |
Fir'avn ve ondan öncekiler ve altüst olmuş kentler(in halkı olan Lût kavmi) de hatâlı iş yaptılar. |
8- İSMAİL :
(BAKARA suresi 125. ayet)
Muhammed Esed |
O ZAMAN Biz Mabed'i insanların tekrar tekrar yöneleceği bir hedef ve bir kutsal sığınak yapmıştık: 102 Öyleyse İbrahim için vaktiyle belirlenen yeri ibadet mahalli edinin. Nitekim Biz, İbrahim ve İsmail'e emrettik: "Mabedimi, onu tavaf edecekler için, onun yanında tefekküre dalacaklar için ve (namazda) rüku ve secde edecekler için temiz tutun." |
(BAKARA suresi 127. ayet)
Muhammed Esed |
İbrahim ve İsmail Mabed'in temellerini yükseltirken yalvardılar: "Ey Rabbimiz! Bunu kabul et; Sensin her şeyi bilen, her şeyi duyan!" |
(BAKARA suresi 133. ayet)
Muhammed Esed |
Evet, siz, (ey İsrailoğulları) Yakub'un, son nefesini vermeye yaklaşırken oğullarına: "Ben gittikten sonra siz kime kulluk edeceksiniz? Diye seslendiğine şahitsiniz. Onlar: "Senin tanrına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın tanrısına, O Tek Tanrıya kulluk edecek ve O'na teslim olacağız!" diye cevap verdiler. |
(BAKARA suresi 136. ayet)
Muhammed Esed |
Deyin ki: "Biz Allah'a inanırız; ve bize indirilene ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve onların soyundan gelenlere indirilene; ve Musa'ya, İsa'ya ve Rableri tarafından (diğer) tüm peygamberlere tevdi edilmiş olana (inanırız); onların arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve biz O'na teslim olanlarız." |
(BAKARA suresi 140. ayet)
Muhammed Esed |
"İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve onların soyundan gelenlerin 'Yahudi' yahut 'Hıristiyan' olduklarını mı iddia ediyorsunuz?" De ki: "Allah'tan iyi mi biliyorsunuz? Allah tarafından kendilerine verilen bir delili örtbas edenden daha zalim kim olabilir? Ama Allah yaptıklarınızdan gafil değildir." |
(ÂLİ IMRÂN suresi 84. ayet)
Muhammed Esed |
De ki: "Biz, Allah'a; bize indirilene; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve o'nun neslinden gelenlere indirilene; Rableri tarafından Musa'ya, İsa'ya ve (diğer) tüm peygamberlere bahşedilene inanırız; onlar arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve kendimizi O'na teslim ederiz." |
(NİSA suresi 163. ayet)
Muhammed Esed |
BAK, (ey Peygamber,) Biz Nuha ve ondan sonraki bütün peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik: tıpkı İbrahime, İsmaile, İshaka, Yakuba ve İsa, Eyyub, Yunus, Harun ve Süleyman dahil onların torunlarına vahyettiğimiz gibi; ve Davuda bir ilahi hikmet kitabı bağışladığımız gibi; |
(EN'ÂM suresi 86. ayet)
Muhammed Esed |
ve İsmaile, Elyesaya, Yunusa ve Lut(a da). Ve Biz onlardan her birini diğer insanlara üstün kıldık; |
(İBRÂHİM suresi 39. ayet)
Muhammed Esed |
"En içten övgüler, kocamış halimle bana İsmail ile İshak'ı armağan eden Allah'a özgüdür! Duaları, yakarışları işiten elbette benim Rabbimdir: |
(MERYEM suresi 54. ayet)
Muhammed Esed |
VE BU KİTAPTA İsmail'i de an. Doğrusu, o da her zaman sözünde duran biriydi; bir elçi, bir nebiydi. |
(MERYEM suresi 58. ayet)
Muhammed Esed |
İŞTE BUNLAR Allah'ın kutlu, onurlandırıcı bağışlarda bulunduğu nebilerden bazıları -Adem'in soyundan, Nuh'la birlikte (o gemide) taşıdığımız kimselerin soyundan, İbrahim ve İsmail'in soyundan gelen ve (hepsi de) doğru yolu gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerden bazıları: Ne zaman kendilerine O sınırsız rahmet Sahibi'nin mesajları okunsa ağlayarak (O'nun huzurunda) yere kapanan kimseler. |
(ENBİYÂ suresi 86. ayet)
Muhammed Esed |
VE İSMAİL ile İdris(i) ve (o'nlar gibi) kendisini andla (Allah'a) bağlayan herkesi (an ki): o'nların hepsi darlığa göğüs geren kimselerdi, |
(SÂFFÂT suresi 102. ayet)
Muhammed Esed |
Ve (bir gün, çocuk, babasının) tutum ve davranışlarını anlayıp paylaşacak olgunluğa eriştiğinde babası şöyle dedi: "Ey yavrucuğum! Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm: bir düşün, ne dersin?" (İsmail): "Ey babacığım" dedi, "sana emredilen neyse onu yap: İnşallah beni sıkıntıya göğüs gerenler arasında bulacaksın!" |
(SÂD suresi 48. ayet)
Muhammed Esed |
İsmail'i, Elyesa'yı ve (o'nlar gibi) kendisini (Bize) adayan herkesi an: onların tümü hayırlı kimselerdi! |
9- İSHAK :
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
9- İSHAK :
(BAKARA suresi 133. ayet)
S. Ateş |
Yoksa siz, Ya'kub'a ölüm (hali) geldiği zaman orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub), oğullarına: "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demişti. "Senin tanrın ve ataların İbrâhim, İsmâ'il ve İshak'ın tanrısı olan tek Tanrı'ya kulluk edeceğiz, biz O'na teslim olanlarız." dediler. |
(BAKARA suresi 136. ayet)
S. Ateş |
"Allah'a, bize indirilene, İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kub'a ve sıbt(torun kabile)lere indirilene, Mûsâ ve Îsâ'ya verilene ve (diğer) peygamberlere Rabbleri tarafından verilene inandık, onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz Allah'a teslim olanlarız." deyin. |
(BAKARA suresi 140. ayet)
S. Ateş |
"Yoksa siz, İbrâhim, İsmâ'il, İshak, Ya'kub ve sıbt(torun kabile)lerin, yahûdi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?" De ki: "Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allâh mı?" Allâh tarafından bildiği bir (gerçeğin) tanıklığını gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allâh yaptıklarınızdan gâfil değildir. |
(ÂLİ IMRÂN suresi 84. ayet)
S. Ateş |
De ki: "Allah'a, bize indirilene, İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kûb'a ve sıbtlara (Ya'kûb oğullarından türeyen kabilelere) indirilene; Mûsâ'ya, Îsâ'ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilene inandık; onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz O'na teslim olanlarız." |
(NİSA suresi 163. ayet)
S. Ateş |
Biz, Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. Nitekim İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kûb'a, sıbtlara, Îsâ'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Hârûn'a, Süleyman'a da vahyetmiş ve Dâvûd'a da Zebur'u vermiştik. |
(EN'ÂM suresi 84. ayet)
S. Ateş |
Biz ona İshak'ı ve (İshâk'ın oğlu) Ya'kûb'u da hediye ettik; hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nûh'a ve onun soyundan Dâvûd'a, Süleyman'a, Eyyûb'a, Yûsuf'a, Mûsâ'ya ve Hârûn'a da yol göstermiştik. Biz güzel davrananları böyle ödüllendiririz. |
(YÛSUF suresi 6. ayet)
S. Ateş |
Böyece Rabbin seni seçecek ve sana düşlerin yorumundan bir parça öğretecek, sana ve Ya'kûb soyuna ni'metini tamamlayacaktır; nasıl ki daha önce ataların İbrâhim'e ve İshak'a da ni'metini tamamlamıştı. Şüphesiz Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir." |
(YÛSUF suresi 38. ayet)
S. Ateş |
"Atalarım İbrâhim, İshak ve Ya'kûb'un dinine uydum. Bizim, herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmağa hakkımız yoktur. Bu (tevhid), bize ve bütün insanlara Allâh'ın bir lutfudur, ama insanların çoğu şükretmezler." |
(MERYEM suresi 49. ayet)
S. Ateş |
İşte onlardan ve onların Allah'tan başka taptıklarından ayrılınca biz ona İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Ya'kûb'u armağan ettik ve hepsini de peygamber yaptık. |
(ANKEBÛT suresi 27. ayet)
S. Ateş |
Biz ona İshak'ı ve (torunu) Ya'kûb'u armağan ettik. Onun nesli içine peygamberlik ve Kitap koyduk. Ona dünyâda (yaptığı güzel işin) karşılığını verdik. Şüphesiz o, âhirette de iyilerdendir. |
(SÂFFÂT suresi 113. ayet)
S. Ateş |
Kendisine de, İshâk'a da bereketler verdik. Onların neslinden (gelenler arasında) iyi hareket eden de var, açıkça kendisine zulmeden de. |
10- YAKUB :
(BAKARA suresi 133. ayet)
Muhammed Esed |
Evet, siz, (ey İsrailoğulları) Yakub'un, son nefesini vermeye yaklaşırken oğullarına: "Ben gittikten sonra siz kime kulluk edeceksiniz? Diye seslendiğine şahitsiniz. Onlar: "Senin tanrına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın tanrısına, O Tek Tanrıya kulluk edecek ve O'na teslim olacağız!" diye cevap verdiler. |
(BAKARA suresi 136. ayet)
Muhammed Esed |
Deyin ki: "Biz Allah'a inanırız; ve bize indirilene ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve onların soyundan gelenlere indirilene; ve Musa'ya, İsa'ya ve Rableri tarafından (diğer) tüm peygamberlere tevdi edilmiş olana (inanırız); onların arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve biz O'na teslim olanlarız." |
(BAKARA suresi 140. ayet)
Muhammed Esed |
"İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve onların soyundan gelenlerin 'Yahudi' yahut 'Hıristiyan' olduklarını mı iddia ediyorsunuz?" De ki: "Allah'tan iyi mi biliyorsunuz? Allah tarafından kendilerine verilen bir delili örtbas edenden daha zalim kim olabilir? Ama Allah yaptıklarınızdan gafil değildir." |
(ÂLİ IMRÂN suresi 84. ayet)
Muhammed Esed |
De ki: "Biz, Allah'a; bize indirilene; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve o'nun neslinden gelenlere indirilene; Rableri tarafından Musa'ya, İsa'ya ve (diğer) tüm peygamberlere bahşedilene inanırız; onlar arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve kendimizi O'na teslim ederiz." |
(NİSA suresi 163. ayet)
Muhammed Esed |
BAK, (ey Peygamber,) Biz Nuha ve ondan sonraki bütün peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik: tıpkı İbrahime, İsmaile, İshaka, Yakuba ve İsa, Eyyub, Yunus, Harun ve Süleyman dahil onların torunlarına vahyettiğimiz gibi; ve Davuda bir ilahi hikmet kitabı bağışladığımız gibi; |
(EN'ÂM suresi 84. ayet)
Muhammed Esed |
Biz ona İshakı ve Yakubu bağışladık; ve her birini, daha önce Nuhu ilettiğimiz gibi doğru yola ilettik. Onun neslinden Davuda, Süleymana, Eyyuba, Yusufa, Musaya ve Harun(a peygamberlik bağışladık): işte iyilik yapanları böyle ödüllendiririz; |
(HÛD suresi 71. ayet)
Muhammed Esed |
Ve (yanlarında) ayaküstü bekleyen karısı, orada öyle (sevinçle) gülümsüyordu; işte bu haldeyken o'na İshak'ı(n doğumunu) müjdeledik ve İshak'ın ardından da (o'nun oğlu) Yakub(un doğumunu). |
(YÛSUF suresi 5. ayet)
Muhammed Esed |
(Yakub:) "Ey oğulcuğum!" dedi, (bu) rüyanı kardeşlerine anlatayım deme, yoksa (hasetlerinden) sana karşı bir tuzak hazırlarlar; doğrusu Şeytan insan için apaçık bir düşmandır! |
(YÛSUF suresi 6. ayet)
Muhammed Esed |
Çünkü, (rüyanda sana gösterilene bakılacak olursa) demek ki Rabbin seni de seçecek; sana olayların iç yüzünü görüp yorumlamayı öğretecek; ve tıpkı ataların İbrahim ve İshak'a olan nimetini her bakımdan tam ve yeterli kıldığı gibi sana ve Yakub'un soyuna verdiği nimeti de her bakımdan tam ve yeterli kılacak. Doğrusu, senin Rabbin doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir. |
(YÛSUF suresi 13. ayet)
Muhammed Esed |
"Doğrusu, o'nu götürmeniz beni kaygılandırıyor" diye karşılık verdi (Yakub), "gözden uzak tuttuğunuz bir anda o'nu kurdun kapmasından korkuyorum!" |
(YÛSUF suresi 18. ayet)
Muhammed Esed |
(Böyle diyerek) üzerinde yalancı bir kan lekesi bulunan (Yusuf'un) gömleğini çıkarıp gösterdiler. (Yakub:) "Yoo" dedi, "sizi kendi hayal gücünüz bu kötü oyuna sürükledi! Artık (bana düşen) güzelce sabretmektir. Ve bu anlattığınız bahtsızlığa karşı bana dayanma gücü bahşetmesi için kendisine yönelebileceğim (yegane) hami Allah'tır." |
(YÛSUF suresi 38. ayet)
Muhammed Esed |
ve atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un yolunu tuttum. (Çünkü) tanrısal nitelikleri Allah'tan başka herhangi bir varlığa yakıştırmak bizlere yakışmaz: Allah'ın bize ve bütün insanlığa bahşettiği lütfun bir (sonucudur) bu, ama insanların çoğu bu (lütfun) değerini bilmez. |
(YÛSUF suresi 64. ayet)
Muhammed Esed |
(Yakub:) "Daha önce kardeşinizi nasıl size emanet ettiysem onu da aynı şekilde size emanet edeyim, öyle mi? Oysa, Allah koruyup gözetici olarak (sizden) elbette daha iyi/daha üstündür; çünkü O acıyıp-esirgeyenlerin en üstünü, en yücesidir!" |
(YÛSUF suresi 66. ayet)
Muhammed Esed |
(Yakub,) "Hepiniz (ölümle) kuşatılıp-kıstırılmadıkça" dedi, "onu bana geri getireceğinize dair bana Allah huzurunda yeminle söz verinceye kadar onu sizinle göndermeyeceğim!" Ve yeminle söz verdiklerinde de, "(Bu) konuştuklarımıza Allah şahittir!" dedi. |
(YÛSUF suresi 68. ayet)
Muhammed Esed |
Ama onlar (Yusuf'un bulunduğu şehre) her ne kadar babalarının talimatına uygun olarak girdilerse de, bunun Allah'ın takdirine karşı onlara bir yararı olmadı; yalnızca, Yakub'un, (oğullarını korumak yönünde) duyduğu arzunun bir ifadesiydi bu. Çünkü, o kendisine öğrettiklerimiz sayesinde, (her zaman Allah'ın hükmünün geçerli olduğuna dair) yeterli bir bilgiye sahipti; ama insanların çoğu (bunu böyle) bilmezler. |
(YÛSUF suresi 75. ayet)
Muhammed Esed |
"Bunun cezası": diye cevap verdi (Yakub'un oğulları), "(kupa) kimin denkleri arasından çıkarsa (yaptığının) ceza(sı) olarak tutsak edilir! (Bu suçu işleyen) zalimleri biz işte böyle cezalandırırız". |
(YÛSUF suresi 83. ayet)
Muhammed Esed |
(VE BABALARININ yanına dönüp, olup biteni o'na anlattıkları zaman Yakub;) "Yoo; yine kendi muhayyilenizdir olmayacak bir işi size olağan gösteren; (bana gelince) artık sabır en iyisidir; belki de Allah onların hepsini birden bana (geri) getirecektir; gerçek şu ki, Allah doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen, mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir!" |
(YÛSUF suresi 88. ayet)
Muhammed Esed |
(YAKUB'un oğulları Mısır'a geri dönüp Yusuf'un) huzuruna çıktıklarında, "Ey soylu kişi!" dediler, "Biz ve ailemiz (yine) darlık ve sıkıntıya düştük ve pek değersiz bir şeyle çıkıp geldik; sen yine de bizim için tartıyı tam tut ve bize karşı cömert ol; çünkü Allah cömertçe verenleri ödüllendirir!" |
(YÛSUF suresi 94. ayet)
Muhammed Esed |
(YAKUB'un oğullarına ait olan) kervan yola koyulduğu sıralarda babaları (yanında bulunan kimselere): "Bunak olduğuma yormazsanız (derim ki) Yusuf'un kokusunu alıyorum!" |
(MERYEM suresi 6. ayet)
Muhammed Esed |
ki bana ve Yakub'un Evi'ne mirasçı olsun; ve Sen ey Rabbim, o'nu hoşnut olacağın (bir ahlak)la donat!" |
(MERYEM suresi 49. ayet)
Muhammed Esed |
Ve böylece, onlardan ve onların Allah'ı bırakıp tapındıkları şeylerden uzaklaşınca, o'na İshak'ı ve Yakub'u bahşettik ve bunların her ikisini de nebi yaptık; |
(ENBİYÂ suresi 72. ayet)
Muhammed Esed |
Ve o'na ayrıca İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u armağan ettik, ve o'nların hepsinin dürüst ve erdemli insanlar olmalarını sağladık; |
(ANKEBÛT suresi 27. ayet)
Muhammed Esed |
(İbrahim'e gelince,) o'na İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u bahşettik ve soyundan gelenler arasında peygamberliği ve vahyi devam ettirdik. Onu bu dünyada mükafatlandırdık; o, öteki dünyada (da) mutlaka dürüst ve erdemliler arasında yer alacaktır. |
(SÂD suresi 45. ayet)
Muhammed Esed |
(HEPSİ DE) güçlü bir iradeye ve keskin bir kavrayış yeteneğine sahip olan İbrahim, İshak ve Yakub'u hatırla: |
11- YUSUF :
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
11- YUSUF :
(EN'ÂM suresi 84. ayet)
S. Ateş |
Biz ona İshak'ı ve (İshâk'ın oğlu) Ya'kûb'u da hediye ettik; hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nûh'a ve onun soyundan Dâvûd'a, Süleyman'a, Eyyûb'a, Yûsuf'a, Mûsâ'ya ve Hârûn'a da yol göstermiştik. Biz güzel davrananları böyle ödüllendiririz. |
(YÛSUF suresi 4. ayet)
S. Ateş |
Hani bir zaman Yûsuf, babasına: "Babacığım demişti, ben (rü'yâda) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm, bunların bana secde ettiklerini gördüm." demişti. |
(YÛSUF suresi 7. ayet)
S. Ateş |
Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerin(in kıssaların)da, soranlar için ibretler vardır: |
(YÛSUF suresi 8. ayet)
S. Ateş |
(Kardeşleri) demişlerdi ki: "Yûsuf ve (öz) kardeşi (Bünyamin), babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz bir cemaatiz. Babamız açık bir yanlışlık içindedir!" |
(YÛSUF suresi 9. ayet)
S. Ateş |
"Yûsuf'u öldürün, ya da onu bir yere bırakın da babanızın yüzü yalnız size kalsın (bundan böyle babanız yalnız sizi görsün ve sevsin)! Ondan sonra da (tevbe eder), iyi bir topluluk olursunuz!" |
(YÛSUF suresi 11. ayet)
S. Ateş |
(Bu fikirde karar kıldılar ve babalarına gelip) Dediler ki: "Ey babamız, neden Yûsuf hakkında bize güvenmiyorsun, oysa biz ona öğüt verenler(onun iyiliğini isteyenler)iz?" |
(YÛSUF suresi 15. ayet)
S. Ateş |
Nihâyet onu götürüp de kuyunun dibine atmağa topluca karar verdikleri zaman biz, Yûsuf'a: "Andolsun sen onların bu işlerini, hiç farkında olmayacakları bir sırada kendilerine haber vereceksin!" diye vahyettik. |
(YÛSUF suresi 18. ayet)
S. Ateş |
(Yûsuf'un) gömleğinin üstünde yalan kan getirdiler. (Ya'kûb): "Herhalde, dedi, nefisleriniz sizi aldatıp bir işe sürükledi. Artık tek çarem güzelce sabretmektir. Dediğinize (dayanmak için) ancak Allan'tan yardım istenir!" |
(YÛSUF suresi 21. ayet)
S. Ateş |
Onu satın alan Mısır'lı (hazine bakanı Kıtfir), karısı(Zeliha'y)a: "Ona iyi bak, belki bize yararı dokunur, ya da onu evlâd ediniriz!" dedi. Böylece biz Yûsuf'a o yerde güzel bir imkân verdik ki ona düşlerin yorumunu öğretelim. Allâh, buyruğunu yerine getirendir, ama insanların çoğu bilmezler. |
(YÛSUF suresi 22. ayet)
S. Ateş |
(Yûsuf), kuvvetli çağına erişince ona hüküm ve ilim verdik. İşte biz, güzel hareket edenleri böyle mükâfâtlandırırız. |
(YÛSUF suresi 23. ayet)
S. Ateş |
Yûsuf'un, evinde kaldığı kadın, onun nefsinden murâd almak istedi ve kapıları kilitleyip: "Haydi gelsene!" dedi (Yûsuf): "Allah'a sığınırım dedi, efendim bana güzel baktı. zâlimler iflâh olmazlar!" |
(YÛSUF suresi 25. ayet)
S. Ateş |
Kapıya doğru koşuştular. Kadın, Yûsuf'un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında kadının bey'ine rastladılar. Kadın: "Senin âilene kötülük yapmak isteyenin cezâsı nedir? Zindana kapatılmak veya acı bir biçimde işkence edilmek değil midir?" dedi. |
(YÛSUF suresi 26. ayet)
S. Ateş |
(Yûsuf): "O benden murâd almak istedi!" dedi. Kadının âilesinden bir şâhid de şöyle şâhidlik etti: "Eğer Yûsuf'un gömleği önden yırtılmışsa kadın doğrudur, o yalancılardandır." |
(YÛSUF suresi 28. ayet)
S. Ateş |
(Kadının kocası, Yûsuf'un) gömleğinin arkadan yırtılmış olduğunu görünce (kadına): "Bu, sizin düzeninizdendir, dedi, gerçekten sizin düzeniniz büyüktür!" |
(YÛSUF suresi 29. ayet)
S. Ateş |
"Yûsuf,sen bundan vazgeç (bunu kimseye söyleme), (ey kadın), sen de günâhının bağışlanmasını dile! Çünkü sen, günâhkârlardan oldun!" |
(YÛSUF suresi 31. ayet)
S. Ateş |
(Kadın), onların (dedi-kodu yaparak kendisini dile düşürme) düzenlerini işitince, onlara (adam) gönderdi (yemeğe davet etti). Onlar için dayanacak yastıklar hazırladı ve her birine de birer bıçak verdi. (Yûsuf'a): "Çık karşılarına!" dedi. Kadınlar, (önlerine konan meyveleri soyup yemekle meşgul iken) Yûsuf'u görünce onu (gözlerinde) büyüttüler, (ona hayranlıklarından ötürü) ellerini kestiler ve: "Allâh için, hâşâ bu, insan değildir; bu ancak güzel bir melektir!" dediler. |
(YÛSUF suresi 33. ayet)
S. Ateş |
(Yûsuf): "Rabbim dedi, bana göre zindan, bunların beni çağırdığı şeyden iyidir. Eğer onların düzenini benden savmazsan onlara kayarım ve câhillerden olurum!" |
(YÛSUF suresi 35. ayet)
S. Ateş |
Sonra (aziz Kıtfir ve adamları, Yûsuf'un masumluğu hakkındaki) bu delilleri gördükleri halde yine onu bir süre zindana atmaları kendilerine uygun geldi. |
(YÛSUF suresi 37. ayet)
S. Ateş |
(Yûsuf) şöyle dedi: "Size rızık olarak verilen yemek henüz size gelmezden önce bunun yorumunu size haber vermiş olurum. Bu (yorum) Rabbimin bana öğrettiği şeylerdendir (bu bilgileri Rabbim bana lutfetti). Ben, Allah'a inanmayan, âhireti de inkâr eden bir kavmin dinini terk ettim: |
(YÛSUF suresi 42. ayet)
S. Ateş |
O iki kişiden kurtulacağını sandığı kimseye: "Beni efendin(kralın)ın yanında an (benim suçsuz olduğumu krala hatırlat)" dedi. Fakat şeytân o adama, (Yûsuf'un durumunu) efendisine söylemeyi unutturdu, (bundan ötürü Yûsuf), birkaç yıl zindanda kaldı. |
(YÛSUF suresi 46. ayet)
S. Ateş |
(Zindana, Yûsuf'un yanına geldi, dedi ki): "Yûsuf, ey çok doğru söyleyen, bize şu rü'yâyı çöz: Yedi semiz ineği, yedi zayıf (inek) yiyor ve yedi yeşil, yedi de kuru başak (neyi gösterir)? Umarım ki senin yorumunla insanlara dönerim, onlar da bilirler." |
(YÛSUF suresi 50. ayet)
S. Ateş |
(Elçi bu yorumu getirince) Kral: "Onu bana getirin." dedi. Elçi, Yûsuf'un yanına gelince (Yûsuf): "Efendine dön de ona sor, ellerini kesen o kadınların maksadı neydi? (Bunu ortaya çıkarsın). Şüphesiz Rabbim, onların tuzaklarını biliyor", dedi. |
(YÛSUF suresi 51. ayet)
S. Ateş |
(Kral, kadınlara): "Yûsuf'un nefsinden murad almak istediğiniz zaman durumunuz neydi?" dedi. Dediler ki: "Hâşâ, Allâh için (doğru söylemek lâzım), biz onda hiçbir kötülük görmedik!" Aziz'in karısı da: "İşte şimdi hak yerini buldu, ben onun nefsinden murâd almak istemiştim. O tamamen doğrulardandır!" dedi. |
(YÛSUF suresi 52. ayet)
S. Ateş |
(Gerçeği söyledim ki Yûsuf) Benim, arkadan kendisine hâinlik etmediğimi ve Allâh'ın, hâinlerin tuzağını başarıya ulaştırmayacağını bilsin." |
(YÛSUF suresi 54. ayet)
S. Ateş |
Kral: "Onu bana getirin, dedi, onu kendime özel (dost) yapayım!" Kendisiyle konuş(up ondaki olgunluğu gör)ünce (Yûsuf'a): "Sen, dedi, artık bugün yanımızda mevki sâhibi, güvenilir(bir kimse)sin. |
(YÛSUF suresi 55. ayet)
S. Ateş |
(Yûsuf, krala): "Beni ülkenin hazineleri üstüne bakan yap. Çünkü ben (onları) iyi korur, (yönetmesini) iyi bilirim." dedi. |
(YÛSUF suresi 56. ayet)
S. Ateş |
Böylece biz Yûsuf'a o ülke'de iktidar verdik. Orada dilediği yerde konaklardı. Biz, dilediğimiz kimseye rahmetimizi ulaştırırız, güzel davrananların ecrini zayi etmeyiz. |
(YÛSUF suresi 59. ayet)
S. Ateş |
(Yûsuf) Onların (zahire) yüklerini hazırlatınca dedi ki: "Sizin baba bir kardeşinizi de bana getirin, görüyorsunuz ya ben, ölçüyü tam yapıyorum ve ben konukseverlerin en iyisiyim!" |
(YÛSUF suresi 69. ayet)
S. Ateş |
(Kardeşleri), Yûsuf'un yanına girince, (Yûsuf, öz) kardeşi(Bünyami)n'i yanına aldı ve: "Ben senin kardeşinim, onların (bizim hakkımızda) yaptıklarına üzülme!" dedi. |
(YÛSUF suresi 73. ayet)
S. Ateş |
(Yûsuf'un kardeşleri): "Allâh, Allâh! dediler, herhalde siz de bilmişsinizdir ki biz bu yere bozgunculuk yapmak için gelmedik. Ve biz hırsız değiliz!" |
(YÛSUF suresi 74. ayet)
S. Ateş |
(Yûsuf'un adamları): "Peki, dediler, ya yalancı çıkarsanız o(hırsızlık ede)nin cezâsı nedir?" |
(YÛSUF suresi 76. ayet)
S. Ateş |
Bunun üzerine (Yûsuf), kardeşinin yükünden önce ötekilerin yüklerini aramağa başladı; sonra tası kardeşinin yükünden çıkardı. İşte Yûsuf'a böyle bir çare öğrettik. Yoksa kralın dini(kanunu)na göre (Yûsuf) kardeşini alamazdı. Meğer Allâh dilemiş olsun. (Biz) dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her bilgi sâhibinin üstünde daha bir bilen vardır. |
(YÛSUF suresi 77. ayet)
S. Ateş |
(Yûsuf'un kardeşleri) Dediler ki: "(Bu) çaldıysa bundan önce kardeşi de çalmıştı." Yûsuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı. (İçinden): "Siz fenâ bir durumdasınız, Allâh, sizin anlattığınızın içyüzünü çok iyi biliyor!" dedi. |
(YÛSUF suresi 80. ayet)
S. Ateş |
Ondan umudu kesince aralarında konuşmak üzere (bir kenara) çekildiler. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allâh adına kesin söz aldığını; daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye, yahut Allâh benim için hükmedinceye kadar bu yerden ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en iyisidir." |
(YÛSUF suresi 87. ayet)
S. Ateş |
"Ey oğullarım, gidin, Yûsuf'u ve kardeşini araştırın, Allâh'ın rahmetinden umut kesmeyin; zira kâfir kavimden başkası Allâh'ın rahmetinden umut kesmez!" |
(YÛSUF suresi 88. ayet)
S. Ateş |
(Ya'kub'un oğulları, tekrar Mısır'a) Yûsuf'un yanına döndüklerinde dediler ki: "Ey vezir, bize ve çocuklarımıza darlık dokundu, değersiz de bir sermaye ile geldik, ama sen bizim için tam ölçü ver, bize tasadduk eyle; çünkü Allâh, tasadduk edenleri mükâfâtlandırır." |
(YÛSUF suresi 89. ayet)
S. Ateş |
(Yûsuf) Dedi: "Sizler câhil iken Yûsuf'a ve kardeşine neler yaptığınızı bildiniz mi?" |
(YÛSUF suresi 90. ayet)
S. Ateş |
"A, yoksa sen, Yûsuf musun?" dediler. "Ben Yûsuf'um, bu da kardeşimdir, dedi. Allâh bize lutfetti (bizi korudu, yüceltti), doğrusu kim (Allah'tan) korkar ve sabrederse, Allâh iyilik edenlerin ecrini zayi etmez." |
(YÛSUF suresi 99. ayet)
S. Ateş |
(Hep beraber Mısır'a hareket ettiler). Nihâyet Yûsuf'un yanına vardıklarında (Yûsuf) ana-babasını kendine çekip kucakladı ve: "Allâh'ın dileğiyle güven içinde Mısır'a girin!" dedi. |
(YÛSUF suresi 100. ayet)
S. Ateş |
Ana-babasını tahtın üstüne çıkardı ve hepsi onun için secdeye kapandılar (önünde saygı ile eğildiler. Yûsuf): "Babacığım, dedi, işte bu, önceden (gördüğüm) rü'yânın yorumudur. Rabbim onu gerçek yaptı, bana iyilik etti; zira şeytân, benimle kardeşlerim arasına fitne soktuktan sonra O, beni zindandan çıkardı, sizi de çölden getirdi. Gerçekten Rabbim dilediği şeyi çok ince düzenler. O, (her tedbiri) bilen, her şeyi yerli yerince yapandır." |
(MÜ'MİN suresi 34. ayet)
S. Ateş |
Daha önce Yûsuf da size açık kanıtlar getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp duruyordunuz. Nihâyet o ölünce: 'Allâh ondan sonra elçi göndermez,' dediniz. İşte Allâh, aşırı giden, şüpheci kimseleri böyle saptırır." |
12- ŞUAYB :
(A'RAF suresi 85. ayet)
S. Ateş |
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'i (gönderdik): "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi. Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer inananlar iseniz, böylesi sizin için daha iyidir!" |
(ANKEBÛT suresi 36. ayet)
S. Ateş |
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'i (gönderdik): "Ey kavmim, dedi, Allah'a kuluk edin, âhiret gününü umun, yeryüzünde karışıklık çıkarıp bozgunculuk yapmayın!" |
13- MUSA :
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
13-14 : MUSA VE HARUN :
(BAKARA suresi 51. ayet)
Muhammed Esed |
Musa'yı (Sina Dağı'nda) kırk gece tuttuğumuz ve O'nun yokluğunda (altın) buzağıya tapmaya başladığınız ve böylece zalimlerden olduğunuz, |
(BAKARA suresi 53. ayet)
Muhammed Esed |
Ve (hatırlayın), Musa'ya ilahi kelamı -(böylece) doğruyu yanlıştan ayırt etmek için (kullanacağı) ölçüyü -vermiştik ki doğru yola yönelesiniz; |
(BAKARA suresi 54. ayet)
Muhammed Esed |
Ve Musa, halkına (dönüp) "Ey halkım!" demişti. "Doğrusu buzağıya taparak kendinize karşı suç işlediniz, o halde tevbe ederek (tekrar) Yaratıcınıza yönelin ve nefsinizi yok edin; bu, sizin için Yaratıcınızın katında en hayırlısı olacaktır." Bunun üzerine O, tevbenizi kabul etmişti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, Rahmet Dağıtan. |
(BAKARA suresi 55. ayet)
Muhammed Esed |
Ve (hatırlayın) (hani), "Ey Musa, doğrusu Allah'ı kendi gözümüzle görmedikçe sana asla inanmayacağız!" dediğinizde, (işte o an) siz daha (ne oluyor diye) çevrenize bakıp dururken ceza yıldırımı sizi yakalamıştı. |
(BAKARA suresi 60. ayet)
Muhammed Esed |
Ve yine bir keresinde Musa, kavminin su ihtiyacı için (Bize) yalvarmıştı ve Biz de kendisine: "Asanla kayaya vur" demiştik. Bunun üzerine oradan on iki kaynak (birden) fışkırmıştı ki halkın tümü nereden (hangi kaynaktan) içeceğini bilsin. (Ve Musa demişti): "Allah tarafından verilen rızıktan yiyip için, ama yeryüzünün yozlaşmasına ve çürümesine yol açacak bozgunculuk yapmayın." |
(BAKARA suresi 61. ayet)
Muhammed Esed |
Ve bir zamanlar yine size: "Ey Musa, doğrusu biz bir çeşit yiyecekle yetinemeyiz, öyleyse Rabbine dua et de bize topraktan yetişen ürünler, sebze, salatalık, sarımsak, mercimek, soğan (gibi ürünler) çıkarsın" demiştiniz. (Musa): "Daha hayırlı (ve onurlu) olan durumu daha aşağılık olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? O halde, utanç içinde Mısır'a dönün; orada istediğiniz şeylere kavuşabilirsiniz!" demişti. Böylece, onlara yoksulluk, düşkünlük damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bütün bunlar, Allah'ın mesajının gerçeğini inkar etmedeki ısrarlı ve haksız şekilde Peygamberleri öldürmeleri yüzündendir: Bütün bunlar, (Allah'a) isyan etmeleri ve hakkın sınırlarını ihlal etmedeki ısrarlarından dolayıdır. |
(BAKARA suresi 67. ayet)
Muhammed Esed |
HANİ, O ZAMAN Musa, halkına: "Dinleyin! Allah bir sığır kurban etmenizi emrediyor" demişti. Onlar: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. O: "Bu kadar cahil olmaktan Allah'a sığınırım!" diye cevap verdi. |
(BAKARA suresi 68. ayet)
Muhammed Esed |
Onlar: "(Madem öyle), Rabbine bizim için dua et de bunun nasıl bir kurban olacağını bize açıklasın" dediler. (Musa) "Bakın!" dedi, "O, ne yaşlı ne körpe, ama ikisi arasında orta yaşta bir sığır olmasını istiyor. O halde size verilen emri yerine getirin!" |
(BAKARA suresi 69. ayet)
Muhammed Esed |
Onlar: "Rabbine bizim için dua et de onun renginin nasıl olacağını bize açıklasın" dediler. (Musa'nın) cevabı şu oldu: "O, kurbanın sarı renkte, parlak tonda, görenlere zevk veren bir sığır olmasını istiyor." |
(BAKARA suresi 71. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa'nın) cevabı şu oldu: "O, kurbanın ekinleri sulamak veya toprağı sürmek için hiç koşulmamış, kusursuz, alacasız bir sığır olmasını istiyor." Onlar: "İşte, sonunda gerçeği bildirdin!" dediler; ve hemen (onu) kurban ettiler, halbuki neredeyse hiçbir şey yapmadan kalacaklardı. |
(BAKARA suresi 87. ayet)
Muhammed Esed |
Biz Musa'ya ilahi kelamı bahşettik ve birbiri ardınca O'nu izleyen elçiler gönderdik: Meryem oğlu İsa'ya da hakikatin tüm kanıtlarını vahy ettik ve O'nu kutsal ilham ile güçlendirdik. (Ama) ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir ley getirdiyse küstahlıkla haddi aşarak bir kısmını öldürdünüz ve diğerlerini yalanladınız, öyle değil mi? |
(BAKARA suresi 92. ayet)
Muhammed Esed |
Gerçekten Musa size hakikatin tüm kanıtları ile gelmişti (ama) O'nun yokluğunda hemen (altın) buzağıya tapmaya başlamış ve böylece haince bir davranış içine girmiştiniz. |
(BAKARA suresi 108. ayet)
Muhammed Esed |
Yoksa, size gönderilmiş olan Elçi'den, daha önce Musa'dan istenenleri mi istiyorsunuz? Ama her kim, hakikate inanmak yerine onu inkar etmeyi tercih ederse doğru yoldan sapmış olur. |
(BAKARA suresi 136. ayet)
Muhammed Esed |
Deyin ki: "Biz Allah'a inanırız; ve bize indirilene ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve onların soyundan gelenlere indirilene; ve Musa'ya, İsa'ya ve Rableri tarafından (diğer) tüm peygamberlere tevdi edilmiş olana (inanırız); onların arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve biz O'na teslim olanlarız." |
(BAKARA suresi 246. ayet)
Muhammed Esed |
Musa'dan sonra İsrail oğullarının önde gelenlerinin, peygamberlerden birine: "Bize bir kral tayin et ki Allah yolunda savaşalım!" dediklerini bilmez misin? O: "Ya savaşmanız emredilir de savaştan kaçarsanız?" diye sordu. Onlar: "Biz ve çocuklarımız yurtlarımızdan sürülmüşken Allah yolunda neden savaşmayalım?" diye cevap verdiler. Halbuki savaşmak onlara emredilince, birkaçı dışında, uzak durdular; ama Allah zalimleri çok iyi biliyordu. |
(BAKARA suresi 248. ayet)
Muhammed Esed |
Ve Peygamberleri olan, "Bakın, meşru hükümranlığın bir işareti olarak size içinde Rabbiniz tarafından bahşedilmiş bir iç huzuru, bir sükunet bulunan ve Musa'nın ve Harun'un ailelerinden geriye kalmış olup da meleklerce muhafaza edilen mirası içinde barındıran bir kalp bağışlanacaktır. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız, bunda sizin için bir işaret vardır" dedi. |
(ÂLİ IMRÂN suresi 84. ayet)
Muhammed Esed |
De ki: "Biz, Allah'a; bize indirilene; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve o'nun neslinden gelenlere indirilene; Rableri tarafından Musa'ya, İsa'ya ve (diğer) tüm peygamberlere bahşedilene inanırız; onlar arasında hiçbir ayrım yapmayız. Ve kendimizi O'na teslim ederiz." |
(ÂLİ IMRÂN suresi 117. ayet)
Muhammed Esed |
Onların bu dünya hayatı için harcadıkları, kendi kendilerine zulmeden bir halkın ekinlerine musallat olan ve onu mahveden dondurucu bir rüzgara benzer: Onlara haksızlık yapan Allah değildir, fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yapıyorlar. |
(NİSA suresi 153. ayet)
Muhammed Esed |
TEVRATIN izleyicileri, (ey Peygamber,) gökten kendilerine bir vahiy indirmeni isterler. Onlar Musadan bunun daha büyüğünü istemişler ve "Bizi Allah ile yüz yüze getir" demişlerdi de bu çarpıklıkları yüzünden onları biz ceza yıldırımı çarpmıştı. Daha sonra (altın) buzağıya tapmaya başlamışlardı, ve hakikatin bütün kanıtları kendilerine geldikten sonra yapmışlardı bunu! Yine de bu (günahları)nı silmiş ve Musaya (hakikatin) açık kanıtını bahşetmiştik; |
(NİSA suresi 164. ayet)
Muhammed Esed |
ve hem daha önce sana bildirdiğimiz (öteki) elçilere, hem de bahsetmediğimiz elçiler(e vahyettiğimiz) gibi: ve Allahın Musaya sözünü söylediği gibi; |
(MÂİDE suresi 20. ayet)
Muhammed Esed |
BİR ZAMAN Musa, halkına: "Ey halkım!" demişti, "Allahın size bahşettiği nimetleri hatırlayın ki O, aranızdan peygamberler çıkarmış, sizi kendi-kendinizin efendisi yapmış ve dünyada başka hiç kimseye göstermediği (lütfu)nu size göstermişti. |
(MÂİDE suresi 22. ayet)
Muhammed Esed |
Onlar, "Ey Musa!" diye seslendiler, "Unutma ki o topraklarda zorba bir halk yaşıyor, ve onlar uzaklaşmadıkça biz kesinlikle oraya girmeyeceğiz; ama eğer oradan uzaklaşırlarsa o zaman gireriz". |
(MÂİDE suresi 24. ayet)
Muhammed Esed |
(Ama) onlar: "Ey Musa!" dediler, "Ötekiler orada oldukça biz o (topraklar)a asla giremeyeceğiz. O halde sen ve Rabbin gidin ve birlikte savaşın! Biz burada kalacağız!" |
(MÂİDE suresi 25. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa,) "Ey Rabbim! Benim sadece kendime ve kardeşim (Harun)a sözüm geçiyor! O zaman, bizimle bu sapkın halk arasına bir çizgi çek!" diye yalvardı. |
(EN'ÂM suresi 84. ayet)
Muhammed Esed |
Biz ona İshakı ve Yakubu bağışladık; ve her birini, daha önce Nuhu ilettiğimiz gibi doğru yola ilettik. Onun neslinden Davuda, Süleymana, Eyyuba, Yusufa, Musaya ve Harun(a peygamberlik bağışladık): işte iyilik yapanları böyle ödüllendiririz; |
(EN'ÂM suresi 91. ayet)
Muhammed Esed |
Nitekim onlar, "Allah insana hiçbir şey vahyetmemiştir!" derken Allahı gereği gibi kavramadıklarını göstermişlerdir. De ki: "Kim indirdi Musanın insanlara bir ışık ve rehber olarak getirdiği ve sizin (sırf) kağıt parçaları olarak gördüğünüzü, (o kadar) çok gizlediğiniz halde bir gösteri aracı yaptığınız o ilahi kelamı? Halbuki (onunla) size ne sizin ne de atalarınızın bilmediği şeyler öğretilmişti." "Allah (o ilahi kelamı vahyetmiştir)!" de; ve sonra da bırak, onlar boş laflarla oyalanıp dursunlar. |
(EN'ÂM suresi 154. ayet)
Muhammed Esed |
VE BİR KEZ DAHA: İyilik yapmada sebat edenlere (nimetlerinizin) devamı olarak, Musaya, her şeyi tafsilatıyla bildiren ve (böylece insanları) rahmet ve hidayet(e erdiren) bu ilahi kelamı bağışladık ki, Rableri ile (nihai) buluşmaya inansınlar. |
(A'RAF suresi 103. ayet)
Muhammed Esed |
VE BU (önceki toplumlardan) sonra Firavunun ve onun soylular çevresine Musayı ayetlerimizle gönderdik; onları inatla reddettiler ve bak, nasıl oldu sonu bu bozguncuların! |
(A'RAF suresi 104. ayet)
Muhammed Esed |
Musa: "Ey Firavun!" dedi, "gerçek şu ki, ben alemlerin Rabbinden bir elçiyim; |
(A'RAF suresi 107. ayet)
Muhammed Esed |
Bunun üzerine (Musa), asasını yere bıraktı: Oo! (bir de ne görsünler!) düpedüz bir yılandı, bu; |
(A'RAF suresi 115. ayet)
Muhammed Esed |
Sihirbazlar (Musaya): "Ey Musa!" dediler, "Önce sen mi atacaksın (asanı) yoksa biz mi atalım?" |
(A'RAF suresi 116. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa): "(Önce) siz atın!" dedi. Ve onlar (asalarını) yere attıkları zaman, insanların gözlerini büyüyle bağladılar ve onları korkuyla şaşkına çevirdiler. |
(A'RAF suresi 117. ayet)
Muhammed Esed |
Ve (o zaman) Biz de Musaya: "Asanı yere at!" diye vahyettik. Oo! (bir de ne görsünler) bu, onların bütün o aldatıcı düzeneklerini yutmasın mı! |
(A'RAF suresi 122. ayet)
Muhammed Esed |
Musa ve Harunun Rabbine!" dediler. |
(A'RAF suresi 127. ayet)
Muhammed Esed |
Ve Firavun uyrukları arasından önde gelenler: "Peki," dediler, "Musa ve halkının ülkede karışıklık çıkarıp (uyruklarını) senden ve senin topraklarından uzaklaş(tır)malarına göz mü yumacaksın?" (Firavun): "Onların çocuklarından çoğunu öldürecek ve (yalnız) kadınları sağ bırakacağız: Çünkü, gerçekten onların üzerinde ezici bir gücümüz var!" dedi. |
(A'RAF suresi 128. ayet)
Muhammed Esed |
(ve) Musa kendi halkına: "Yardım için Allaha sığının ve (dar günde) sabırlı olun" dedi, "Bilin ki, bütün bir yeryüzü Allaha aittir: onu, kullarından kimi dilerse ona miras bırakır; ve gelecek Allaha karşı sorumluluk bilincine sahip olanlarındır!" |
(A'RAF suresi 129. ayet)
Muhammed Esed |
(Fakat İsrailoğulları:) "Biz, sen gelmeden önce de çok eziyet çektik, geldikten sonra da!" dediler. (Musa cevaben): "Belki de, Rabbiniz düşmanınızı yok edip yeryüzüne sizi varis kılacak: Ve sonra sizin nasıl (ve neler) yaptığınıza bakacak!" |
(A'RAF suresi 131. ayet)
Muhammed Esed |
Fakat onlar, kendilerine ne zaman bir iyilik erişse "Bu (zaten) bizim hakkımızdı!" derler, ne zaman da başları dara düşse bunu Musa ve onun yandaşlarının uğursuzluğuna verirlerdi. Yoo! Şüphesiz, onların uğur(suzluk)ları Allah tarafından öngörülmüştür; ne var ki, çoğu (bunu) bilmez. |
(A'RAF suresi 132. ayet)
Muhammed Esed |
(Musaya) şöyle dediler: "Bizi büyülemek için her ne işaret ortaya koyarsan koy, sana inanmayacağız!" |
(A'RAF suresi 133. ayet)
Muhammed Esed |
Bunun üzerine, Biz de onlara selleri, çekirge (baskınlarını), haşereleri, kurbağaları ve kan(a dönüşen suyu) musallat ettik; (hepsi de) apaçık ayetler/alametlerdi (onlar için): ama burunlarını dikip kurumlandılar; çünkü günaha gömülüp gitmiş bir topluluktu onlar. |
(A'RAF suresi 134. ayet)
Muhammed Esed |
Ve başlarına ne zaman bir bela/bir musibet gelse, "Ey Musa" derlerdi, "Seninle yaptığı (peygamberlik) ahdine dayanarak bizim için Rabbine dua et! Eğer bu musibeti bizden uzaklaştırırsa sana inanacağız ve İsrailoğullarının seninle gitmesine izin vereceğiz!" |
(A'RAF suresi 138. ayet)
Muhammed Esed |
VE İSRAİLOĞULLARINI denizden geçirdik; derken, birtakım putlara tapınıp duran bir toplulukla karşılaştılar. (İsrailoğulları): "Ey Musa," dediler, "Bize de onların tanrıları gibi bir tanrı yapıver!" (Musa): "gerçekten de siz (eğri doğru nedir) bilmeyen bir toplumsunuz!" dedi, |
(A'RAF suresi 142. ayet)
Muhammed Esed |
VE (Sonra) Musa için (Sina Dağında) otuz gecelik bir süre belirledik; ve buna bir on gece daha ekledik, ki böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye tamamlandı. Ve Musa kardeşi Haruna şöyle dedi: "Halkının arasında benim yerimi al; dürüst (ve erdemli) davran; bozguncuların yolunu tutma." |
(A'RAF suresi 143. ayet)
Muhammed Esed |
Ve Musa belirlediğimiz vakitte, belirlediğimiz yere (Sina Dağına) varınca, Rabbi onunla konuştu. (Musada:) "Ey Rabbim" dedi, "göster bana (Kendini) ki seni göreyim!" (Allah): "Beni asla göremezsin. Ama yine de (istersen) şu dağa bir bak; eğer o öylece yerinde kalırsa, o zaman, ancak o zaman, beni görebilirsin!" Ve Rabbi şavkını dağa gösterir göstermez onu toza toprağa çevirdi; ve Musa da bayılıp düştü; uyanıp kendine geldiği zaman "Ne sınırsız bir yücelik seninki? Pişmanlık içinde sana sığınıyorum; ve (bundan böyle daima) inanların ilki olacağım!" |
(A'RAF suresi 144. ayet)
Muhammed Esed |
(Allah): "Ey Musa" dedi, "(sana) ayetler vahyederek ve (seninle) konuşarak sana insanların arasında üstün bir yer ayırdım; sana bahşettiklerime sıkı sıkı sarıl öyleyse; ve şükreden kimselerden ol!" |
(A'RAF suresi 148. ayet)
Muhammed Esed |
VE MUSANIN halkı, onun yokluğunda, süs eşyalarından (yaptıkları), içinden boğuk bir ses çıkaran bir buzağı heykeline tapmaya başladılar. Bunun kendileriyle ne konuşabileceğini ne de onlara hiçbir biçimde yol gösteremeyeceğini görmüyorlar mıydı sanki? (Öyleyken yine de) ona tapmaya devam ettiler, çünkü zalim kimselerdi onlar: |
(A'RAF suresi 150. ayet)
Muhammed Esed |
Ve Musa, halkına döndüğünde, öfke ve üzüntü içinde onlara, "Benim yokluğumda ne kötü bir yol tutmuşsunuz böyle!" dedi, "Rabbinizin buyruğunu bir kenara attınız, öyle mi?" Ve (Kanun) levhalarını yere attı, kardeşinin başından yakalayıp kendine doğru çekti. Harun: "Ey anamın oğlu" diye sızlandı, "halk beni güçsüz gördü ve neredeyse öldüreceklerdi beni: bunun için benim acımla düşmanlarımı sevindirme ve beni zalimler topluluğuyla bir tutma!" |
(A'RAF suresi 151. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa): "Ey Rabbim!" dedi, "Beni ve kardeşimi bağışla ve bizi rahmetine kabul et: çünkü sen merhametlilerin en merhametlisisin!" |
(A'RAF suresi 154. ayet)
Muhammed Esed |
Ve öfkesi yatışınca, Musa, üzerinde Rablerinden korkanlar için yol gösterici, rahmet vaat eden öğretiler yazılı levhaları yerden kaldırdı. |
(A'RAF suresi 159. ayet)
Muhammed Esed |
MUSANIN (görevlendirildiği) halk içinde (ötekilere) doğru yolu gösteren ve onun ışığı altında adaletle davranan insanlar vardı |
(A'RAF suresi 160. ayet)
Muhammed Esed |
Derken Biz İsrailoğullarını on iki boya, (ya da) oymağa ayırdık. Ve halkı Musadan su istediğinde, ona, "Asanla taşa vur!" diye vahyettik. Ve o (taş)tan on iki göze fışkırdı, ki her topluluk kendi su içeceği yeri bilsin. Ve onları bulutlarla gölgelendirdik; üzerlerine kudret helvası ve bıldırcın indirdik (ve onlara): "Size sağladığımız rızıkların temiz ve hoş olanlarından yararlanın!" dedik. Ve (bütün o günahkar davranışlarıyla) Bize bir zarar vermiyorlar, ama (yalnızca) kendilerine yazık etmiş oluyorlardı. |
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
(YÛNUS suresi 75. ayet)
Muhammed Esed |
Bu (ilk peygamberlerden) sonra Musa ve Harun'u ayetlerimizle Firavun ve onun seçkinler çevresine gönderdik: ne var ki onlar, günaha gömülüp gitmiş bir topluluk oldukları için, büyüklük tasladılar, |
(YÛNUS suresi 77. ayet)
Muhammed Esed |
Musa: "Size hak geldiğinde hakkında böyle mi konuşursunuz?" dedi, hiç büyü olabilir mi, bu? Hem de, büyücülerin mutlu sona asla ulaşamayacakları ortadayken!" |
(YÛNUS suresi 80. ayet)
Muhammed Esed |
Sihirbazlar gelince Musa onlara: "Haydi atın atmak (istediğinizi)!" dedi. |
(YÛNUS suresi 81. ayet)
Muhammed Esed |
Böylece onlar (asalarını) atıp (gözbağcılık yoluyla izleyenleri etkileyince) Musa onlara: "Bu yaptığınız sihirden başka bir şey değil; Allah bunu mutlaka boşa çıkaracaktır! Gerçek şu ki, Allah bozgunculuk yapanların işini asla ileri götürmez. |
(YÛNUS suresi 83. ayet)
Muhammed Esed |
Firavun ve onun seçkinler çevresi kendilerine zulmeder korkusuyla (başkaları geri dururken) kavminden ancak birkaç kişi Musa'ya olan inançlarını açıkladılar: çünkü Firavun ülkede gerçekten de nüfuz ve iktidar sahibiydi, ve üstelik ölçüsüz, acımasız biriydi. |
(YÛNUS suresi 84. ayet)
Muhammed Esed |
Musa: "Eğer Allah'a inanıyorsanız" dedi, "eğer gerçekten O'na bağlanıp kendinizi O'na teslim etmişseniz, öyleyse artık güvenin O'na!" |
(YÛNUS suresi 87. ayet)
Muhammed Esed |
Biz de Musa ile kardeşine: "Şehirde halkınız için bazı evleri sığınak edinin" diye vahyettik, "ve (onlara deyin ki) 'Evlerinizi ibadet yerine dönüştürün; ve namazda devamlı ve kararlı olun! Ve (sen ey Musa!) inananları (Allah'ın yardımıyla) müjdele!" |
(YÛNUS suresi 88. ayet)
Muhammed Esed |
Ve Musa: "Ey Rabbim!" dedi, "gerçek şu ki, Sen Firavun ve onun seçkinler çevresine dünya hayatında görkem ve zenginlik verdin; öyle ki, bunun sonucu olarak onlar da, ey Rabbim, (başkalarını) Senin yolundan çeviriyorlar! Ey Rabbimiz, öyleyse artık onların zenginliklerini silip yok et, (ve böylece) kalplerini katılaştır; çünkü çetin azabı görmedikçe inanmayacaklar!" |
(YÛNUS suresi 100. ayet)
Muhammed Esed |
hem de, hiç kimsenin, Allah'ın izni olmadıkça asla imana erişemeyeceği ve aklını kullanmayanlara alçaltıcı, bayağılaştırıcı (inançsız)lığı musallat edenin O olduğu (gerçeği) ortadayken? |
(HÛD suresi 17. ayet)
Muhammed Esed |
O halde, (hiç dünya hayatından ötesini umursamayan biriyle) Rabbinin katından apaçık bir kanıta dayanan kimse bir tutulabilir mi? O kanıt ki, Onun katından olan (bu) tanıklık belgesiyle ulaştırılmaktadır, hem de ondan önce (bir tanıklık belgesi), bir rehber ve rahmet olarak Musaya vahyedilen kitap da ortada iken. Onlar, (bu mesajı anlayan kimseler, işte yalnız onlar) o mesaja inanırlar; ama (düşmanlık için) örgütlenmiş inkarcılarınsa (ahirette) varacakları yer ateştir. Bunun içindir ki, bu (vahyin gerçekliğinden) asla bir şüphen olmasın: o elbette Rabbinden (gelen) bir gerçektir, insanların çoğu ona inanmasa da. |
(HÛD suresi 96. ayet)
Muhammed Esed |
VE GERÇEK ŞU Kİ, Biz Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık bir yetkiyle |
(HÛD suresi 110. ayet)
Muhammed Esed |
Ve gerçek şu ki, Biz Musa'ya da (öz olarak aynı ilkeleri içine alan bir) kitap verdik, insanların bir kısmı ona karşı (da) kendi görüşleriyle karşı çıktılar. Eğer Rabbin tarafından önceden takdir edilmiş bir karar olmasaydı, şüphesiz, aralarında (hemen, o safhada) yargı gerçekleştirilir (ve işleri bitirilir)di: çünkü, onlar da (sana karşı çıkan kimseler gibi) (kendilerini Allah'a çağıran) kişi hakkında ciddi bir şüphe ve güvensizlik göstermişlerdi. |
(İBRÂHİM suresi 5. ayet)
Muhammed Esed |
Ve nitekim, Musa'ya ayetlerimizi gönderip kendisine: "Halkını kopkoyu karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın Günleri'ni hatırlat!" diye (emrettik). Çünkü bu (hatırlatmada), darlığa sonuna kadar göğüs germesini ve (Allah'a) yürekten şükretmesini bilen herkes için mutlaka çıkarılacak dersler vardır. |
(İBRÂHİM suresi 6. ayet)
Muhammed Esed |
Hani, Musa (da) halkına (bu doğrultuda): "Allah'ın size bahşettiği nimeti hatırlayın!" demişti, "O sizi Firavun yönetiminin elinden kurtarmıştı; (onlar ki) size dayanılmaz acılar çektiriyor; oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı: (eğer bilirseniz) size Rabbinizden büyük bir sınamaydı, bu. |
(İBRÂHİM suresi 8. ayet)
Muhammed Esed |
Ve Musa (şöyle) ekledi: "Siz ve (sizinle birlikte) yeryüzünde yaşayan başka kim varsa, hepiniz hakkı inkar etseniz dahi, (bilin ki) Allah, yine de her türlü övgüye layık ve mutlak anlamda Kendine yeterli (Biricik Tanrı)dır. |
(İSRÂ suresi 2. ayet)
Muhammed Esed |
Ve Biz (aynı şekilde) Musa'ya (da) kitap vermiştik ve onu İsrailoğulları için bir doğru yol rehberi kılmış (ve onlara şöyle demiştik:) "Kaderinizi belirleme gücünü Benden başkasında aramaya kalkmayın. |
(İSRÂ suresi 101. ayet)
Muhammed Esed |
VE GERÇEK ŞU Kİ, Biz Musa'ya dokuz açık mesaj verdik. Nitekim, sor İsrailoğulları'na, (Musa) onlara geldiğinde (ve Firavun'a başvurduğunda neler olduğunu sana anlatsınlar). Firavun ona: "Ey Musa!" demişti, "Gerçek şu ki, ben senin büyüyle donanmış olduğunu düşünüyorum!" |
(İSRÂ suresi 102. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa) da ona: "Bu (mucizevi olguları, sana) uyarıcı-aydınlatıcı belirtiler olarak göklerin ve yerin (gerçek) sahibinden başkasının indiremeyeceğini pekala biliyorsun!" diye karşılık verdi, "Ve ey Firavun, (onları doğru değerlendirme yolunu seçmediğin için) ben de senin bütünüyle ziyan içinde olduğunu düşünüyorum!" |
(KEHF suresi 62. ayet)
Muhammed Esed |
Ve biraz uzaklaştıktan sonra (Musa) yardımcısına: "Öğlen azığımızı çıkar" dedi, "doğrusu, bu yolculuk bizi bir hayli yordu!" |
(KEHF suresi 64. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa heyecanla): "Demek, aradığımız yer orası(ydı)!" diye bağırdı. Ve izleri üzerine hemen geri döndüler. |
(KEHF suresi 66. ayet)
Muhammed Esed |
Musa ona: "Neyin doğru olduğu konusunda sana verilen bilgiden bana da öğretmen için senin peşinden gelebilir miyim?" dedi. |
(KEHF suresi 69. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Allah dilerse, beni sabırlı biri olarak bulacaksın" dedi, "ve ben hiçbir konuda sana uyumsuzluk göstermeyeceğim!" |
(KEHF suresi 71. ayet)
Muhammed Esed |
Bu ikisi böylece yola koyuldular; sonunda (bir kıyıya vardılar; ve onları karşı kıyıya taşıyan) tekneden inecekleri zaman, bilge kişi teknede bir delik açtı, (Musa bunu görünce:) "İçindekileri boğmak için mi onu deldin? Doğrusu, çok vahim bir şey yaptın!" diye çıkıştı. |
(KEHF suresi 73. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "(Kendimi) kaybettim diye beni paylama ve beni yaptığım işten dolayı zora koşma!" dedi. |
(KEHF suresi 74. ayet)
Muhammed Esed |
Böylece yeniden yola koyuldular; sonunda genç bir adama rastladılar: (bilge kişi) onu öldürdü, (Musa bunu görünce:) "Bir başka cana karşılık olmaksızın masum bir cana kıydın, öyle mi?" diye çıkıştı, "Gerçekten, çok korkunç bir iş yaptın sen!" |
(KEHF suresi 76. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Bundan böyle sana soru soracak olursam benimle artık yoldaşlık yapmazsın: (çünkü artık) benden yana yeterince özür işittin" dedi. |
(KEHF suresi 77. ayet)
Muhammed Esed |
Ve bunun üzerine yeniden yola koyuldular; derken, bir kasaba halkıyla karşılaştılar; onlardan yiyecek bir şeyler istediler; ama bu ahali onlara konukseverce davranmaya hiç yanaşmadı. Ve bu (kasabada) yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler; (bilge kişi) onu hemen onarıverdi; (Musa bunu görünce:) "Eğer dileseydin, (hiç değilse, yaptığın) bu iş için bir ücret alabilirdin" dedi. |
(MERYEM suresi 51. ayet)
Muhammed Esed |
VE BU KİTAPTA Musa'yı da an. Doğrusu, o da seçilmiş biriydi. (Allah'ın) haberci elçilerindendi. |
(TÂHÂ suresi 9. ayet)
Muhammed Esed |
MUSA'NIN başından geçen olaylardan haberin var mı? |
(TÂHÂ suresi 11. ayet)
Muhammed Esed |
Fakat ateşe yaklaşınca bir ses ona "Ey Musa!" diye seslendi, |
(TÂHÂ suresi 17. ayet)
Muhammed Esed |
"O sağ elindeki nedir, ey Musa?" |
(TÂHÂ suresi 18. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Bu benim değneğim" dedi, "buna dayanırım; bununla davarıma yaprak silkelerim; ve başka işlerde de kullanırım onu." |
(TÂHÂ suresi 19. ayet)
Muhammed Esed |
"Şimdi onu yere at, ey Musa!" dedi. |
(TÂHÂ suresi 20. ayet)
Muhammed Esed |
Bunun üzerine, (Musa), onu yere attı; bir de ne görsün! hızla akan bir yılan oluvermişti o! |
(TÂHÂ suresi 25. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Ey Rabbim!" dedi, "İçimi (Senin aydınlığınla) genişlet; |
(TÂHÂ suresi 36. ayet)
Muhammed Esed |
(Allah:) "İşte istediğin her şey sana verildi, ey Musa!" dedi. |
(TÂHÂ suresi 40. ayet)
Muhammed Esed |
Kız kardeşin (Firavun ailesine) gidip de onlara: 'Ona bakabilecek birini size göstereyim mi? dediği zaman (bunun böyle olmasını Biz takdir etmiştik). Ve böylece seni yeniden annene kavuşturduk ki onun yüzü gülsün ve (artık) üzülmesin. Ve (büyüyüp belli bir yaşa vardığın zaman) birini öldürmüştün: Fakat Biz seni (bu yüzden içine gömüldüğün) tasadan kurtarmış ve seni çeşitli sınamalardan geçirmiştik. (Bu olaydan) sonra yıllarca Medyen halkı arasında yaşadın; ve sonunda, (Benim) takdir(im)e uyarak işte (buraya) geldin ey Musa: |
(TÂHÂ suresi 45. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa ile Harun:) "Ey Rabbimiz!" dediler, "onun bize düşmanca davranmasından yahut azgınlık(ta devam) etmesinden korkarız". |
(TÂHÂ suresi 49. ayet)
Muhammed Esed |
(Fakat Allah'ın mesajı kendisine iletilince, Firavun:) "Ey Musa, sizin Rabbiniz de kimmiş?" dedi. |
(TÂHÂ suresi 50. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Bizim Rabbimiz, (var olan) her şeye gerçek özünü ve biçimini veren ve sonra da her şeyi (kendi doğasının gerektirdiği) yola yönelten varlıktır" diye cevap verdi. |
(TÂHÂ suresi 52. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Onlar hakkındaki bilgi yalnızca Rabbimin katında, (O'nun, toplumları bağlı kıldığı) yasalar örgüsünde (yazılı)dır; benim Rabbim asla yanılmaz ve asla unutmaz." |
(TÂHÂ suresi 57. ayet)
Muhammed Esed |
(Firavun:) "Ey Musa!" dedi, "Sen sihrinle bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? |
(TÂHÂ suresi 59. ayet)
Muhammed Esed |
Musa: "Bayram günü olsun, buluşma gününüz; ve (o gün) kuşluk vaktinde ahali toplansın" diye cevap verdi. |
(TÂHÂ suresi 61. ayet)
Muhammed Esed |
Musa onlara: "Yazıklar olsun size!" dedi, "Allah'a karşı (böyle) yalan uydurmayın; yoksa O müthiş bir azapla sizin kökünüzü kazır; zaten (böyle) bir yalan uyduran kimse baştan kaybetmiş demektir!" |
(TÂHÂ suresi 65. ayet)
Muhammed Esed |
(Büyücüler) Musa'ya: "Ey Musa!" dediler, "(önce) sen mi atacaksın (asanı), yoksa ilk atan biz mi olalım?" |
(TÂHÂ suresi 66. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Hayır, (önce) siz atın!" karşılığını verdi. Ve derken onların ipleri ve asaları, yaptıkları sihir marifetiyle, o'na hızla akıyorlarmış gibi göründü; |
(TÂHÂ suresi 67. ayet)
Muhammed Esed |
öyle ki, bu yüzden Musa'nın içinde bir korku belirdi. |
(TÂHÂ suresi 70. ayet)
Muhammed Esed |
(Ve sonuç Musa'ya bildirdiğimiz gibi oldu,) bunun üzerine büyücüler saygıyla hemen yere kapandılar; ve "Biz artık Musa ile Harun'un Rabbine inanıyoruz!" diye çığrıştılar. |
(TÂHÂ suresi 77. ayet)
Muhammed Esed |
VE GERÇEK ŞU Kİ, (zamanı gelince) Musa'ya: "Kullarımla beraber geceleyin yola çık ve onlara denizin ortasında kupkuru (güvenli) bir yol tutuver; arkanızdan yetişirler diye korkup kaygılanma" diye vahyettik. |
(TÂHÂ suresi 78. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa İsrailoğulları'yla beraber yola koyulunca) Firavun, ordularıyla onların peşine düştü, ama sonunda onları içine alıp boğması mukadder olan deniz onları yutuverdi. |
(TÂHÂ suresi 83. ayet)
Muhammed Esed |
(VE ALLAH Musa'ya:) "Kavmini geride yalnız bırakacak kadar seni tez canlı kılan nedir, ey Musa?" dedi. |
(TÂHÂ suresi 84. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Ben Seni hoşnut etmek için, ey Rabbim, Sana varmakta tezlik gösterirken, onlar benim izimde yürüyorlar" dedi. |
(TÂHÂ suresi 86. ayet)
Muhammed Esed |
Bunun üzerine Musa öfke ve üzüntüyle dolu olarak kavminin yanına döndü (Ve onlara:) "Ey kavmim!" diye çıkıştı, "Rabbiniz size güzel bir söz vermemiş miydi? Peki, bu söz(ün gerçekleşmesi) size çok mu uzak göründü? Yoksa, Rabbinizin gazabına uğramanıza mı karar verildi ki bana verdiğiniz sözden böyle döndünüz?" |
(TÂHÂ suresi 88. ayet)
Muhammed Esed |
Fakat sonra, (onların Musa'ya anlattıklarına göre, Samiri) onlara (erimiş altından), böğüren bir buzağı heykeli yapıp çıkardı; ve bunun üzerine onlar da (birbirlerine:) "İşte sizin tanrınız da, Musa'nın tanrısı da budur; ne var ki, o (geçmişini) unuttu!" dediler. |
(TÂHÂ suresi 90. ayet)
Muhammed Esed |
Oysa, (Musa daha dönmeden) önce Harun, onlara: "Ey kavmim!" demişti, "Bu (put)la çok kötü bir biçimde ayartılmaktasınız; çünkü, unutmayın, sizin Rabbiniz O sınırsız rahmet Sahibidir! Öyleyse, bana uyun ve emrime itaat edin!" |
(TÂHÂ suresi 91. ayet)
Muhammed Esed |
(Ama) onlar: "Asla" dediler, "Musa bize dönünceye kadar o'na tapınmaktan vazgeçmeyeceğiz!" |
(TÂHÂ suresi 92. ayet)
Muhammed Esed |
(Ve Musa döndüğünde:) "Ey Harun!" dedi, "Bunların yoldan çıktığını gördüğün halde, seni tutan neydi? |
(TÂHÂ suresi 95. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Peki, ya senin amacın neydi, ey Samiri?" dedi. |
(TÂHÂ suresi 97. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Git artık" dedi (ona), "ama şunu bil ki, bundan böyle hayat boyunca 'Bana dokunmayın! demekten ibaret olacaktır senin payına düşen! (Öte dünyada ise) hiç kuşkusuz, kaçıp kurtulamayacağın bir yazgı beklemektedir seni! Şimdi bak, kendini her şeyinle adayarak tapındığın şu düzmece tanrına: onu nasıl yakacağız ve sonra toza toprağa çevirip nasıl denize savuracağız! |
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
(ENBİYÂ suresi 48. ayet)
Muhammed Esed |
VE GERÇEK ŞU Kİ, Biz Musa ile Harun'a, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseler için doğruyu eğriden ayırmaya yarayan bir ölçü, ışık saçan bir kaynak ve bir uyarıcı, hatırlatıcı (olarak vahyimizi) bahşettik; |
(ENBİYÂ suresi 51. ayet)
Muhammed Esed |
VE GERÇEK ŞU Kİ, Biz (Musa'dan) çok önce İbrahim'e (de) sağduyu vermiştik; ve o'na (yön veren saiki) biliyorduk, |
(HAC suresi 44. ayet)
Muhammed Esed |
Medyen halkının (yaptığı gibi); ayrıca, Musa da (Firavun ve yandaşlarınca) yalanlanmıştı. (Her seferinde) hakkı inkar edenlere belirli bir süre için fırsat verdim, ama günü gelince onları kıskıvrak yakaladım ki böylece, Benim onları hiçe saymam nasıl olurmuş, görsünler! |
(MÜ'MİNÛN suresi 45. ayet)
Muhammed Esed |
VE SONRA, Musa ve kardeşi Harun'u, mesajlarımızla ve apaçık bir yetkiyle |
(MÜ'MİNÛN suresi 49. ayet)
Muhammed Esed |
Oysa, belki doğru yolu tutarlar diye Musa'ya kitap vermiştik. |
(MÜ'MİNÛN suresi 50. ayet)
Muhammed Esed |
Ve (Musa'yı nasıl onurlandırdıysak) Meryem oğlunu ve anasını da (rahmetimiz için) bir sembol kıldık: Ve o'nların her ikisini de ebedi esenliğin, berrak çeşmelerin bulunduğu yüce bir makama eriştirdik. |
(FURKÂN suresi 35. ayet)
Muhammed Esed |
GERÇEK ŞU Kİ, (Muhammed'den çok önce) Biz Musa'ya da kitap verdik ve kardeşi Harun'u görevinde o'na yardımcı kıldık; |
(ŞUARA suresi 10. ayet)
Muhammed Esed |
VE (HATIRLA,) hani, Rabbin Musa'ya: "Şu zalimler toplumuna git!" diye seslenmişti, |
(ŞUARA suresi 12. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Ey Rabbim!" diye cevap verdi, "Doğrusu, beni yalanlamalarından korkuyorum, |
(ŞUARA suresi 18. ayet)
Muhammed Esed |
(Fakat Musa mesajını Firavun'a tebliğ edince, Firavun:) "Biz seni çocukken yanımızda yetiştirmemiş miydik?" dedi, "Ve sen ömrünün pek çok yılını bizim aramızda geçirmemiş miydin? |
(ŞUARA suresi 20. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Evet, o fiili daha ne yaptığımı bilmez biriyken işledim" dedi, |
(ŞUARA suresi 24. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Eğer gerçekten (doğruyu) öğrenmek ve (onu) yürekten benimsemek istiyorsanız (söyleyeyim;) göklerin, yerin ve bu ikisi arasında var olan her şeyin Rabbi(dir O)!" diye cevap verdi. |
(ŞUARA suresi 26. ayet)
Muhammed Esed |
(Ve Musa:) "O sizin de Rabbinizdir, göçüp gitmiş atalarınızın da!" diye devam etti. |
(ŞUARA suresi 28. ayet)
Muhammed Esed |
(Fakat Musa sözlerine devamla:) "Doğunun, batının ve bu ikisi arasında kalan her yerin Rabbidir O; tabii (bunu) eğer aklınızı kullanırsanız (kavrayabilirsiniz)!" dedi. |
(ŞUARA suresi 30. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Size gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan bir şey getirmiş olsam da, öyle mi?" dedi. |
(ŞUARA suresi 32. ayet)
Muhammed Esed |
Bunun üzerine (Musa) asasını yere bıraktı -bir de ne görsünler, (her haliyle) düpedüz bir yılan! |
(ŞUARA suresi 43. ayet)
Muhammed Esed |
(Ve) Musa onlara: "Ne atacaksanız atın!" dedi. |
(ŞUARA suresi 45. ayet)
Muhammed Esed |
(Onların) ardından Musa da asasını atınca, bir de ne görsünler, onların bütün o düzenbazlıklarını yutmasın mı! |
(ŞUARA suresi 48. ayet)
Muhammed Esed |
"Musa'nın ve Harun'un Rabbine!" |
(ŞUARA suresi 52. ayet)
Muhammed Esed |
VE DERKEN, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü mutlaka takip edileceksiniz!" diye vahyettik. |
(ŞUARA suresi 61. ayet)
Muhammed Esed |
İki topluluk birbirinin görüş alanına girdiklerinde Musa'nın yandaşları: "İşte yakalandık!" dediler. |
(ŞUARA suresi 62. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Hayır, asla! Rabbim benimle beraber" dedi, "bana mutlaka bir çıkış yolu gösterecektir!" dedi. |
(ŞUARA suresi 63. ayet)
Muhammed Esed |
Bunun üzerine, Musa'ya: "Asanla denize vur!" diye vahyettik. (Musa söyleneni yapınca) deniz ortadan yarıldı; öyle ki, açılan yolun her iki yanında sular koca dağlar gibi yükseldi. |
(ŞUARA suresi 65. ayet)
Muhammed Esed |
Öyle ki, (sonunda) Musa ve beraberindekileri kurtardık, |
(NEML suresi 7. ayet)
Muhammed Esed |
HANİ, (Çölde yolunu kaybeden) Musa ailesine: "(Uzakta) bir ateş görüyorum; size oradan (tutacağımız yol hakkında) belki bir haber getiririm, yahut ısınmanız için biraz közlenmiş odun getiririm" demişti. |
(NEML suresi 9. ayet)
Muhammed Esed |
(Ve Allah Musa'ya:) "Ey Musa!" (dedi,) "Her zaman doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen O yüceler yücesi Allah Benim!" |
(NEML suresi 10. ayet)
Muhammed Esed |
"Şimdi asanı yere bırak!" Fakat (Musa) asasının yılan gibi hızla hareket ettiğini görünce (korkuyla) arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa, korkma!" (dedi, Allah,) "Çünkü, Benim Katımda mesaj taşıyıcılar için korku yok! |
(KASAS suresi 3. ayet)
Muhammed Esed |
Sana Firavun'la Musa arasında geçen olayların bir bölümünü inanmaya eğilimli insanlar için bütün gerçeğiyle anlatacağız. |
(KASAS suresi 7. ayet)
Muhammed Esed |
Ve bunun içindir ki, (Musa doğduğu zaman,) annesine: "Onu (bir süre) emzir" diye ilham ettik, "ama o'nun başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman o'nu nehrin sularına bırak; ve (o'nun için) korkma, üzülme; çünkü Biz o'nu sana geri getireceğiz ve kendisini elçilerimizden bir elçi yapacağız!" |
(KASAS suresi 10. ayet)
Muhammed Esed |
Bu arada, Musa'nın annesi yüreği acıyla dolup taşarak sabahı etti; öyle ki, eğer (sözümüze olan) inancını sonuna kadar canlı tutması için yüreğini iyice güçlendirmemiş olsaydık o'nun kim olduğunu az kalsın açığa vuracaktı. |
(KASAS suresi 11. ayet)
Muhammed Esed |
İşte bu haldeyken (Musa'nın) kız kardeşine: "Onu izle!" dedi. Ve (kız da), (Firavun ailesinden) kimseye fark ettirmeden o'nu uzaktan gözetledi. |
(KASAS suresi 14. ayet)
Muhammed Esed |
DERKEN, (Musa) erginlik çağına ulaşıp (zihnen) iyice olgunlaşınca, kendisine (doğruyla eğriyi birbirinden ayırmaya yarayan) güçlü bir muhakeme yeteneği ve ilim verdik; iyiliğe yatkın olanları Biz işte böyle mükafatlandırırız. |
(KASAS suresi 15. ayet)
Muhammed Esed |
Ve (Musa), halkının (şehirde olup bitenden) habersiz (evlerinde oturdukları bir gün) şehre indi; ve biri kendi halkından, ötekisi düşmanlarından olan iki adamın birbiriyle kavga ettiğini gördü. Kendi halkından olan kişi düşman tarafından olan kişiye karşı o'nu yardıma çağırdı; bunun üzerine Musa onu yumrukla devirip işini bitirdi. (Ama hemen sonra kendi kendine:) "Bu düpedüz Şeytan'ın işi!" dedi, "Doğrusu o (insanı) yoldan çıkaran apaçık bir düşmandır!" |
(KASAS suresi 17. ayet)
Muhammed Esed |
"Ey Rabbim!" dedi (Musa,) "Bana bahşettiğin nimetler hakkı için bir daha asla suçlulara arka çıkmayacağım!" |
(KASAS suresi 18. ayet)
Muhammed Esed |
Böylece, ertesi sabah, korku içinde çevresini gözetleyerek yine şehirde dolaşıyordu; bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen adam (yine) o'nu (yardımına) çağırmıyor mu! Musa, (bu sefer) ona: "Sen gerçekten apaçık bir azgınmışsın!" dedi. |
(KASAS suresi 19. ayet)
Muhammed Esed |
Bununla birlikte, yine de ikisinin de (ortak) düşmanı durumundaki kişiyi tam yakalamak üzereyken, bu sonraki: "Ey Musa!" dedi, "Dün öldürdüğün adam gibi beni de öldürmek mi istiyorsun? Senin tek amacın, haksızlıkları düzelten biri olmak değil, ülkenin başına zorba kesilmek!" |
(KASAS suresi 20. ayet)
Muhammed Esed |
Tam o sırada şehrin öteki ucundan bir adam koşarak geldi ve "Ey Musa!" dedi, "(Ülkenin) ileri gelenleri seni öldürmek üzere hakkında görüşüyorlar; hemen çık git; şüphesiz ben senin iyiliğini isteyen kimselerdenim!" |
(KASAS suresi 21. ayet)
Muhammed Esed |
Bunun üzerine (Musa) korku içinde çevresine bakınarak ve "Ey Rabbim, zalimlere karşı beni koru!" diye dua ederek oradan uzaklaştı. |
(KASAS suresi 24. ayet)
Muhammed Esed |
Bunun üzerine, (Musa) onların (hayvanlarını) suvardı; sonra gölgeye çekilip, "Ey Rabbim, bana bahşedeceğin her hayra öylesine muhtacım ki!" diye niyazda bulundu. |
(KASAS suresi 25. ayet)
Muhammed Esed |
Az sonra o iki (kız)dan biri, utana sıkıla çıkageldi ve "(Hayvanlarımızı) sulamana karşılık ücret ödemek için babam seni çağırıyor" dedi. (Musa) onun yanına varınca, başından geçenleri ona anlattı. Beriki: "Korkma!" dedi, "Artık o zalim halkın elinden kurtulmuş bulunuyorsun!" |
(KASAS suresi 27. ayet)
Muhammed Esed |
(Bir süre sonra, kızların babası, Musa'ya:) "Bak," dedi, "seni, sekiz yıl yanımda çalışmana karşılık bu iki kızımdan biriyle evlendirmek istiyorum; bu süreyi on (yıl)a tamamlarsan artık bu senin bileceğin bir iş; sana fazladan yük yüklemek istemem; (tersine), eğer Allah dilerse, beni hep dürüst davranan biri olarak bulacaksın." |
(KASAS suresi 28. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Bu seninle benim aramızda kalsın" dedi, "artık hangi süreyi doldurursam doldurayım bana karşı bir husumet olmasın. Bu söylediklerimize Allah da şahit olsun!" |
(KASAS suresi 29. ayet)
Muhammed Esed |
VE MUSA, sonunda, bu süreyi doldurup da ailesiyle birlikte (çölde) yola çıktığında Sina Dağı'nın yamacında bir ateş gördü; (ve) yanındakilere: "Siz durun," dedi, "ben (orada) bir ateş gördüm; size oradan belki bir haber, yahut (en azından) ısınmanız için (bir tutam) tutuşmuş odun getiririm". |
(KASAS suresi 30. ayet)
Muhammed Esed |
Fakat oraya yaklaşınca, o kutlu yerde, vadinin sağ yamacındaki (yanan) ağaç yönünden kendisine: "Ey Musa, Benim Ben, Allah: Alemlerin Rabbi!" diye seslendi. |
(KASAS suresi 31. ayet)
Muhammed Esed |
Ve (sonra Allah, o'na:) "Asanı yere bırak!" (dedi). Fakat, Musa, asasının yılan gibi hızla hareket ettiğini görünce arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Ve Allah, o'na:) "Ey Musa!" (dedi,) "(Geri dön), yaklaş, korkma! Çünkü sen (bu dünyada da, öte dünyada da) güvenlik içinde olan kimselerdensin!" |
(KASAS suresi 33. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Ey Rabbim!" dedi, "Ben onlardan birini öldürdüm ve bu yüzden onların da beni öldürmelerinden korkuyorum..." |
(KASAS suresi 36. ayet)
Muhammed Esed |
FAKAT Musa apaçık mesajlarımızla (Firavun'un ve onun seçkinler çevresinin) karşısına çıkınca, berikiler hemen: "Bu (bir ölümlü beşer tarafından) uydurulmuş parlak bir büyüden başka bir şey değil; biz atalarımızdan böyle bir şey işitmemiştik!" dediler. |
(KASAS suresi 37. ayet)
Muhammed Esed |
(Musa:) "Kimin O'nun katından bahşedilmiş doğru yol bilgisiyle geldiğini, bu (geçici dünya) yurdu(nu)n sonunda kime kalacağını en iyi bilen benim Rabbimdir.35 Muhakkak olan şu ki, zalimler asla kurtuluşa, esenliğe erişemezler!" diye karşılık verdi. |
(KASAS suresi 38. ayet)
Muhammed Esed |
Bunun üzerine Firavun: "Soylular!" dedi, "Ben sizin için benden başka tanrı tanımıyorum! Bunun içindir ki, sen ey Haman, benim için (tuğla) ocağını tutuştur, balçığı pişir ve bana öyle yüksek bir kule yap ki, çıkıp Musa'nın şu tanrısını bir göreyim! Çünkü ben o'nun şu onmaz yalancılardan biri olduğunu sanıyorum!" |
(KASAS suresi 43. ayet)
Muhammed Esed |
Ve gerçek şu (ki), daha önceki (günahkar) nesilleri ortadan kaldırdıktan sonra, insanlar için bir aydınlanma kaynağı, bir doğru yol bilgisi ve bir rahmet olarak Musa'ya (vahyedilmiş) kitabı verdik ki, (Bizi) anıp düşünsünler. |
(KASAS suresi 44. ayet)
Muhammed Esed |
İMDİ, (sana gelince, ey Muhammed,) Biz Musa'ya Yasamızı bildirirken sen o kutlu vadinin batı yamacında değildin; (o'nun devrinde olup bitenlere) şahit olan kimseler arasında da bulunmuyordun; |
(KASAS suresi 46. ayet)
Muhammed Esed |
Evet, Biz (Musa'ya) seslendiğimiz zaman sen Sina Dağı'nın yamacında değildin; fakat (sen de, öteki elçiler gibi,) senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarasın diye Rabbinden bir rahmet aracı olarak (gönderildin) ki böylece belki (geçmişte olup bitenleri) düşünür (de Bizi) anarlar. |
(KASAS suresi 48. ayet)
Muhammed Esed |
Buna rağmen, yine de kendilerine katımızdan hakikat geldiği zaman "Niçin ona da Musa'ya verilenin bir benzeri verilmedi?" derler. Fakat böyleleri, bundan önce, Musa'ya verileni de inkar etmemişler miydi? (Nitekim) "Birbirini destekleyen iki aldatmaca örneği!" diyorlar ve ekliyorlar: "Biz topunu birden reddediyoruz!" |
(KASAS suresi 76. ayet)
Muhammed Esed |
(İMDİ,) Hesap Günü'nde bu duruma düşmek istemeyenler bilsinler ki şu ünlü Karun da Musa'nın kavmindendi ve kendini büyük görüp onlara zulmediyordu; çünkü Biz kendisine öyle hazineler vermiştik ki, sadece anahtarlarını taşımak bile bir manga adama, hatta daha fazlasına zor gelirdi. Soydaşları ona: "(Servetinden ötürü) böyle böbürlenme, çünkü Allah böbürlenenleri sevmez! |
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
|
|