HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Çalışmaları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Çalışmaları
Konu Konu: Hadis ve Sunnet Gercekleri Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Abdullah16
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 21 eylul 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 727
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Abdullah16

  Semazen yazdı:

  "Hans von Aiberg'in peşinde ve fakat aslında "el yordamıyla" Kurân'a yönelen insanlar da vardı... Hâlen, arta kalanlar okunan.com'da el yordamıyla devam ediyorlar."

   El yordamı ifadesini hansçıların kullandığını bilmiyorum.Ama benim burada kastımın uzun bir fetret döneminden sonra kendi aklıyla ve Kuran dışında bir kaynağa müracaat etmeksizin olduğunu bilen bilir.Bu ifademi hiç tanımadığım ve tanımakta istemediğim bir güruhla bağlantı kurmanızı hoş karşılamadım.

 Ayrıca her insan burada yazanı dikkkatle takip ettiği gibi ben de takip ederim.gerçek niyet Kuran mı yoksa başka amaçlarmı bazen anlamak zorlaşıyor.Şeytanın sağdan yanaşması maalesef en tehlikeli olanıdır vesselam.



__________________
''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Yukarı dön Göster Abdullah16's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Abdullah16
 
selin
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 07 mayis 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı selin




__________________
MAKSADLARIN ANASI SABIRDIR
Yukarı dön Göster selin's Profil Diğer Mesajlarını Ara: selin
 
mertimza
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 07 temmuz 2006
Yer: Turks and Caicos Islands
Gönderilenler: 1
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mertimza

          Yazıyı okumaya başlamadan önce önyargılı olarak sana bir güzel giydirmeyi düşünüyordum.Fakat okumaya başladıkça ayet lerlede konuyu ilişkilendirdikçe üç beş satır okuyup cevap yazma isteğim yazının tamamını okuma isteğimin altında kaldı ve yazının sonunda sana hak verdim Allah senden razı olsun bunu içimizde senin gibi düşünen bir arkadaşım yaklaşık 8 aydır başaramadı 7-8 kişilik gurubumuzda tek olan bu arkadaşımıza çok fazla yükleniyorduk herhelde bu akşam toplandığımızda ondan özür dileyip yanın
da olduğumu söyleyeceğim.Bu arada çalışmalarının devamını dilerim

__________________
mertimza
Yukarı dön Göster mertimza's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mertimza
 
yusuf
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 09 mart 2005
Yer: United States
Gönderilenler: 100
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yusuf

Hüküm Vermede Hadisin Kullanilisi

Beytullah Çetiner

Kur'an'in korunmasi sünnetin de korunmasini içine alir. Çünkü sünnetin Kur'an'i takyid [kayda baglama] ve tahsis edici oldugu konusunda ihtilaf yoktur ve sünnet Kur'an'in açiklayicisi, güvenilir bekçisidir; keyfi yorumlara tabi tutulmasini önler. Genel anlamda sünnet reddedilemez ve sünnetin ortadan kalkmasi demek ondan bosalacak yerin sünnetin tam ziddi olan bid'atle doldurulmasi demektir. Eger sünnet bütünüyle reddedilebilir olsaydi bizler için Allah Rasulünde (A. S.) güzel örnekler oldugunun bildirilmesi abes olurdu ki; yüce Allah (C.C.) bundan münezzehtir. Yine Kur'an'da defalarca Rasule itaat emredilmekte ve inananlarin aralarinda çikan anlasmazliklarda Rasulü hakem tayin edip, verdigi hükmü içlerinde hiçbir sikinti duymadan kabul edip teslim olmadiklari sürece tam mü'min olmadiklari beyan olunmaktadir.

Nasil, insanlarin içinden seçtigi peygamberler araciligiyla emir ve yasaklarini kullarina duyurmasi Allah için acz ve eksiklik degilse sünnet de Kur'an-i Kerim için bir yetersizlik degildir. Sünnet, Hz. Peygamberin (A. S.), Allah'in emirlerine uygun hareket etmek maksadiyla seçip yasadigi hayat, gittigi yol demektir. Bu seçimi, yasantisi ve takipçilerine örnekligi sirasinda asla sirk üzere olmamis bir haniftir.

Bu noktada hadislerin sünnet içindeki yerine gelebiliriz. Bu kisim büyük oranda Muhammed Gazali'nin Düsünce Mirasimiz kitabindan[*] derlenmistir.

Hz. Peygamberin (A. S.) hemen hemen bütün hadislerini içine alan alti hadis kaynagi 3. yüzyil baslarinda ortaya çikmistir[**]. Kitaplari yazanlar bu alanda otoritelerdi. Hz. Peygamberin sözleri geçen 200 yillik dönemde dilden dile halk arasinda dolasiyordu. Bunlarin kimisi yazili metin haline getirildigi gibi, kimisi hafizlarca muhafaza ediliyordu. Çogu zaman ise halk sahih hadis ile olmayani birbirine karistiriyordu. Bilindigi gibi Ebu Hanife Irak'ta, Imam Malik de Hicaz bölgesinde fikih ekollerini kurdular [Ebu Hanife, hadis ekolünce rey ehli olarak bilinir, pekçok içtihadinda hadise dayanmamasi kiyasiya elestirilir --B. Ç.]. Mezhepler, Allah'in Kitabi ve sünnetine dayaniyordu. Islam tarihinde sünnetin Kur'an'a ek saygin bir kaynak olduguna karsi çikan olmamistir. Gerçi bazen bazi sözlerin Peygambere ait olup olmadigi konusunda tartismalar, farkli görüsler çikmistir. Fakat köklü temeli sarsici degildir.

Alti hadis kaynaklarini hazirlayan zatlar, kendilerini büyük bir mirasin önünde buldular. Bu zatlar hadisleri nasil seçti? Imam Buhari hadisin zaptina iliskin esaslara en sadik kalandir. Hadisin kabul edilir, alinabilir olmasi noktasinda ravilerin birbiriyle bulusmus olmalarini sart görür ve alir. Bunun yaninda dogal olarak ravilerin birbirinin çagdasi olmasini sart kosar. Iste Sahih-i Buhari böyle bir süzgeçten geçerek olusmustur. Ikinci imam, Imam Müslim ise hadis aliminda biraz daha müsamahakar davranmistir. O ravilerin çagdas olmalariyla yetinmis birbiriyle bulusma sartini aramamistir. Müslim'deki hadis sayisi daha bir kabariktir. Diger kalan dördü ise sahih hadisleri içerdigi gibi, hasen, zayif ve mevzu hadisleri de içermektedir.

Yine de bu dördü Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inden daha dikkatli hazirlanmistir.

Ahmed bin Hanbel'in Müsned'i yaklasik 30.000 hadis içermektedir ki Muhammed Gazali bunlarin içinde asilsiz olanlarin varligindan kuskusu bulunmadigini söylemektedir.

Bu tür uydurma rivayetlere örnek olarak Muhammed Gazali sunlari söylüyor:

... Ibn-i Kesir, Ahmed bin Hanbel'in bu rivayetini tefsirine almistir. Oysa Ibn-i Kesir tefsiri, esere (rivayet ya da hadise) dayali tefsirlere kaynaklik eden bir tefsirdir. Bu tefsirde, Zürr'den gelen rivayete göre, Zürr diyor ki: Ubey bin Ka'b bana, "Ahzab suresini nasil (nereden) okuyorsun veya okudugun bu surenin ayet sayisi ne kadar?" diye sordu. Ben de, "73 ayet" dedim. O da "Asla, ben Ahzab suresini gördüm. Gördügüm kadariyla da, bu sure, Bakara suresine denk bir suredir..." dedi.

Bu, sakat bir sözdür. Yani yüce Allah, kirk sayfayi dolduran bir vahiy indirecek, sonra da bu vahiyden 34 sayfasini eksiltecek ya da kisacak, geriye sadece alti sayfalik bir vahiy birakacak öyle mi? Bu bir saçmaliktir. Keske rivayet edilmeseydi. Kaldi ki Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde hem önemsiz rivayetler, hem de atilmasi gereken uydurmalar vardir. Benim uyarim su noktada olacaktir: Kur'an'a iliskin gelen bilgilerin bu türden hikayelere ve saçmaliklara tahammülü yoktur.

Yine Müsned'de yedi harfle ilgili bir hadis vardir. Insanin bu hadise gülesi gelir. Nitekim cumhur ulema bu hadisi açikça reddetmistir. Fakat buna ragmen Imam Nevevi, Müslim serhinde ona yer vermis ve "Yedi harf içerisinde olmak üzere Kur'an-i Kerim'i okurken "Semian, Basiran (Isiten, Gören)" yerine, "Hakiman, Aliman (Hikmet Sahibidir, Herseyi Bilendir)" seklinde de okunabilir. Yeter ki azap ayeti yerine rahmet ayeti konmamis olsun" demistir.

Bu hikaye oldukça saçma ve bozuk bir hikayedir. Hatta yalan oldugunu söylemek için nakletmek bile dogru degildir. Fakat bütün bu mevzuat (uydurmalar), son vahyin kapsamina giren büyük tevatür topluluklarinin önünde hiçbir öneme sahip degildirler. Kur'an hafizlari o kadar çoktur ki bunlar ordular halinde Kur'an'i kalben, ezberden okuyup gelmislerdir. Dolayisiyla hirsizlama türünden olan bu türden hikayeler birtakim nevadir [az sayida] kitaplarda yer alsalar da bir degerleri yoktur. Alimler de bunlara hiç önem vermeden geçtiler. Bizim bunlari sunmamizin nedeni, Islamda hiçbir öneme haiz olmayan hadisleri nakledenler içindir.

Birbiriyle veya diger bazi ilmi ya da akli gerçeklerle uyusmaz gözüken rivayetlerin bazi muteber hadis kitaplarinda yer almis olmasina gelince, bu konuda dikkatten kaçirilmamasi gereken bir nokta bulunmaktadir. O da hadis tasnifcilerinin bir arsiv uzmani gibi arsivlemeye layik gördükleri her belgeyi, o belgeleri kendi uzmanliklari açisindan degerlendirecek arastirmacilara ulastirmayi esas almis olmalaridir. Bunun faydalari tartisilmamakla beraber bazi rivayetlerin temel kriterlerin bazisina basvurulmadan --mesela rivayetin Kur'an'daki kat'i bir delille çelismemesi-- alinmasi sahih hadislerin ve ona bagli olarak dinin bütünü üzerinde kuskular uyandirmaya çalisan düsmanlarin eline koz vermistir.

Sahih hadislerin sayisi olarak kesin bir rakam vermek mümkün degildir. Sahih adiyla telif edilmis hadis kitaplarinda bulunan hadisler ile diger sahih hadis kaynaklarindaki hadislerin toplami asagi yukari 20 bini bulur. Ancak unutulmamalidir ki, sahih, hasen ve zayif gibi terimlerle anilan hadisler hakkinda daima farkli görüs beyan edenler olabilir. Çünkü bu degerlendirmeler, arastirmaya dayali, nisbi degerlendirmelerdir. Bilgisayar teknolojisinden faydalanarak kendilerine "sahih" hükmü verilmis hadislerin sayimini yapmak mümkündür. Dahasi "sahih" hükmü verilen hadisler belli konu basliklari altinda topluca incelendiginde daha verimli bilgiler elde edilebilir.

Muhammed Gazali kitabinin Hadislerde Senet ve Metin kisminda Mustafa Siba-i'den hadislerde uydurmanin varligini gösteren delilleri söyle siraliyor:

Hadiste uydurma alametleri
  1. Senedde uydurma alametleri:
    1. Hadisi rivayet edenlerin yalancilikla taninan kimseler olmasi.
    2. Uyduranin itiraf etmesi.
    3. Ravinin kendisiyle bulustugu sabit olmayan bir hadis bilgininden rivayette bulunmasi, ya da hadis seyhinin ölümünden sonra ondan dinlemiscesine rivayette bulunmasi veya hadisi kendisinden dinledigini ileri sürdügü hadis aliminin bulundugu yere hiç gitmediginin sabit olmasi.
    4. Bazen de hadis ravisinin durumundan ve ruhsal durumundan uydurma oldugu anlasilabilir. Mesela Yusuf bin Ömer et-Teymiden Hakimin tahric ettigi hadis "Yusuf bin Ömer diyor ki: Biz Sa'd b. Tarif'in yaninda idik, çocugu aglayarak mektepten geldi. Sa'd ogluna 'Neden agliyorsun?' deyince, o da 'Ögretmen beni dövdü' dedi. Bunun üzerine Sa'd, 'bugün kesinlikle onlari rezil edecegim' dedi ve ekledi, 'bana merfu olarak Ibn Abbas'tan Ikrime söyle aktardi: Çocuklarinizin ögretmenleri, sizin kötülerinizdir, onlar yetime karsi acimasiz, yoksullara karsi da oldukca kati yüreklidirler.'"

      Mesela un helvasi hadisi de buna baska bir örnektir: "Un helvasi bele kuvvet kazandirir." Bunu hadis diye uyduran kisi, un helvasi yapip satan Muhammed b. Haccac Mahai'dir.

  2. Metinde uydurma alametleri:
    1. Sözde zayiflik ve yavanlik.
    2. Mana bozuklugu. Öyle ki hadiste sözü edilen seyler ulü-l elbaba [düsünebilenlere] aykiri düser. Bunun baska türlü yorumu yoktur. Genel hüküm ve ahlak kaidelerine aykiri düser. Ya da sehevi duygulari kamçilar veya uygun olmayan bir seye davet eder, çagristirir. His ve müsahedeye aykiridir. Ya da tarihte kesin olarak bildirilen bir gerçege aykiri birsey içerir veya Allah'in insan ve kainat hakkindaki kanununa aykiridir.
    3. Tevil ve yorum kabul etmeksizin Kur'an'in açik ve kesin hükmüne aykiridir. Ya da mütevatir olan kesin sünnetin açik hükmüne muhaliftir. Veya Kur'an ve sünnetten alinan genel kurallara aykiridir.
    4. Hadisin ravisinin asiri mezhep taassubuna sahip birisi olmasi ve muhtevanin ravinin mezhebini övmesi.
    5. Hadisin içerdigi kapsam açisindan oldukça büyük bir kesim insan tarafindan aktarilagelmesi ve bunun oldukça yayginlik kazanmasi gerekirken, büyük bir topluluk içinde meydana geldigi söylenen olayin söhret bulmayip sadece bir tek kimse tarafindan rivayet edilmesi.
    6. Hadisin küçük bir fiile ya da ise, oldukça büyük bir sevabi içermesi veya ufak bir hataya oldukça siddetli bir azap ya da ceza tehdidi yöneltilmesi.

Yukaridaki kriterlerden birine göre reddedilen hadise örnek vermek gerekirse: Aziz ve Celil olan yüce Allah'in Kitabinda kesin olarak bildirdigi gibi tüm alemin yaratilmasi alti günde tamamlanmistir. [YEVM kavramina bakarsaniz Kur'an'da yevmin sadece insan katindaki bir gün olmadigi bazi ayetlerde binlerce yillik süre için de kullanildigi görülür. --B. Ç.] Böyle kesin bir bilgi olmasina ragmen nasil olur da bir kimse dalginca davranir ve "yaratilan varliklar yedi günde yaratilmistir" diye hadis rivayet edebilir? Sonra da kalkilip herkesin bildigi Kur'an gerçeginden oldukça uzak bir sekilde yaratilis olayi etrafli ve detayli anlatilacak, olacak sey degil!...

Imam Müslim, Imam Nesai ve daha baska hadis imamlarinin Ebu Hureyre'den (R. A.) rivayetlerine göre, Ebu Hureyre Rasulüllahin söyle buyurduklarini aktarmistir. "Allah topragi (yeri) cumartesi günü yaratti. Ondaki daglari pazar günü yaratti. Agaçlari pazartesi günü yaratti. Hos karsilanmayan seyleri sali günü yaratti. Nuru ve aydinligi çarsamba günü yaratti. Canlilari da yeryüzüne persembe günü dagitip yaydi. Hz. Adem'i de cuma günü ikindiden sonra, ikindi vaktiyle gece vakti arasindaki bir zamanda yaratti." --Müslim, Münafikun:27; Ahmet bin Hanbel, 2/327

Bu tür örneklere, bir elin parmagini geçmese bile, en saglam hadis kaynaklarindan birincisi Buhari'de dahi rastlamak mümkündür. Peki birtakim sebeplerden dolayi bazi ahad hadisleri reddeden birisi hakkindaki durum nedir? Küfürle itham edilebilir mi? Hadisin gelisinde, yani vurudunda kesinlik veya zannilik ölçüsünü açiga kavusturmak için ilim adamlarinin tevatür ve ahad [tek] ile tespit ettikleri kurallari açiklamamiz gerekir.

Alimler sünneti ikiye (bazilari üçe) ayirmislardir: (a) Tevatür yoluyla bize kadar ulasanlar; (b) ahad yoluyla bize kadar gelenler. Tevatürün tanimi söyledir: Bu tür haberleri bildiren raviler sayica o kadar fazladir ki, dogal olarak bunlarin bir araya gelip ayni konuda yalan söylemek üzere anlasmalari muhaldir, imkansizdir. Ancak tevatür haberde, bu çogunluk hemen her tabakada, yani isin basinda da, ortasinda da ve sonunda da sürmeli ve bu, gerçeklesmis olmalidir. Hepsinin de ayni olayi Hz. Peygamberden rivayet etmeleri, sonra tipki bunlar gibi, bunlardan rivayet edenlerin de sayica oldukça çok olmasi ve bunun bize ulasana dek ayni çogunlugu sürdürerek gelmesidir. Usül alimlerinden biri söyle der: "Mütevatir haber, bir rivayetin Hz. Peygamberden (A. S.) sana ulasmasinda arada hiçbir kopuklugun bulunmamasidir. Bu rivayet neredeyse görülüp duyulur hale gelmeli, bu kesin kaniyi vermelidir. Mesela: Kur'an-i Kerim'in bize ulasmasi, bes vakit namaz, namazlarin rekat sayisi, zekat miktarlari gibi... Bunlar mütevatirdir, inkari da küfürdür." Gelen haber (hadis) tekrar yoluyla veya --bazi tabakalarinda da olsa-- rivayetcilerin sayisinin azalmasiyla gelmisse böyle bir haberin Rasulüllahtan bize kesin olarak ulastigi söylenemeyecegi gibi, bu tür bir haber mütevatir de olamaz. Bu tür haberlere "Ahad" haber denir. Çünkü haberin Hz.Peygambere (A. S.) ulasmasinda bir süphe vardir. Dolayisiyla böyle bir haber yakin ifade etmez.

Yusuf el-Kardavi de Ihtilaflar Karsisinda Islami Tavir isimli kitabinda ahad bir hadisi reddeden kimsenin hiçbir alim ve fakihce tekfir edilmedigini söyleyerek, eger bir ahad hadisi reddeden hiçbir delile sahip olmadan reddediyorsa hakkinda söylenebilecek en agir sözün bid'at veya sapiklikla nitelemek oldugunu belirtiyor. Konuyla ilgili verdigi örnekler de söyle:

Ehl-i sünnet alimleri; cennette Allah'in görülecegini ifade eden meshur hadisler, peygamber efendimize sihir yapilmasi olayini hikaye eden hadisler... vb. birçok sahih hadisi inkar eden haricileri ve mutezileyi bundan dolayi tekfir etmemislerdir. Ibn-i Kuteybe Te'vilu Muhtelifi'l-Hadis adli kitabinda bu hadisleri ele almis ve elestirilere cevap vermistir.

Baskalarinin sahih gordügü bir hadisi, kendisi sahih görmedigi için reddeden nice alimler vardir. Cerh ve ta'dilde Imam Yahya b. Main; Buhari ve Müslim'in kitaplarinda naklettikleri "sadakanin farzlari" ile ilgili hadisleri kabul etmemistir. Müminlerin annesi Hz. Ayse'nin de Kur'an'in zahirine muhalif gördügü bazi hadisler hakkinda özel görüsleri vardir. O, bu hadisleri dinleyen sahabeleri, Allah Rasülünden iyi dinlememek ve hadisi alis hususunda dikkatli olmamak gibi suçlarla itham ederek reddetmistir. Bu duruma örnek su hadisler verilebilir:

"Ölüye, ardindan ailesinin aglamasi nedeniyle azap edilir." O birden fazla sahabenin rivayet ettigi bu hadisi "hiç kimse baskasinin günahini yüklenmez" (En'am:164) ayetiyle çelisik görmüstür. Allah Rasulünün Bedir kuyusu basinda dikilerek kuyuya gömülmüs Kureys'in ileri gelenlerine isimleriyle seslendigini ifade eden hadisi de "sen kabirde olanlara isittiremezsin" (Fatir:22) ayetine aykiri görüyordu. Buna karsin ne sahabelerden, ne de sonraki nesillerden hiçkimse müminlerin annesi Hz. Ayse'yi (R. A.) dinindeki ve yakinindeki bir zayiflikla, ya da zevcesi Allah Rasulünün sünnetini reddetmekle suçlamadi, kötülemedi.

Bir harami ya da farzi isbat etmede, ahad hadisin baslibasina bagimsiz bir delil olup olmadigi konusunda alimler farkli görüsler ortaya koymuslardir.

Imam Safii ve ona bagli olanlar, namaz, oruç, hacc ve zekat gibi ameli hükümleri inkar edenlerin kafir olacagini, fakat ilahiyat (yüce Allah) ile ilgili seyleri, risaletlerle ilgili hususlari, ahiretle ve gayblerle ilgili (mesela Mehdi hadisleri) haberleri içeren ilmi hükümleri inkar edenler olursa bu kimselerin küfre girmeyeceklerini söylerler. Çünkü Ahkam-i Ilmiye denen meseleler, ancak Allah'in Kitabindan veya Rasulünün mütevatir sünnetinden (hadis) kesin bir delil ile sabit olur.

Hanefiler ve onlara tabi olanlarsa ahad olan hadisin bir farzin ya da haramin ortaya konmasinda basli basina bagimsiz bir delil olamayacagini, bu vacip ister ameli anlamda bir farz olsun, ister ilmi anlamda bir farz olsun farketmeyecegini savunurlar. (Hanefi imamlarinin bu görüsüne ragmen ilmihal kitaplarinda midye-istakoz yenilmesinin haram kilinmasi nedir acep? Hatta bu konuda hadis de yok.) Buna göre, ahad bir hadisle gelen bilgiyi inkar edenlerin kafir sayilamayacaklarini söylerler. Nitekim Hanefi fikhi usulcüleri bunu benimsemislerdir (Hadis ekolünü temsil eden bazi Hanbelilerin, basta rey ekolünü temsil eden Ebu Hanife'yi tekzip etmelerinin sebebi bu belki de). Pezdevi der ki: "Ahad hadisle yakin (kesin) bilginin elde edilebilecegi iddiasi batildir, geçersizdir. Çünkü ahad haber kuskusuz ihtimallidir. Bir yerde ihtimal varsa, orada yakin bilgi olamaz."

Imam Satibi de el Muvefekat kitabinda su görüse yer veriyor: "Sünnet, bir farzi ve harami kendi basina isbata yetkili degildir. Sünnetin görevi, Kur'an'in genel olan lafzini tahsis etmek, mutlak olani takyid etmek kapali olani açiklamaktir sadece. Bu hususlarin da mutlaka mütevatir hadislere dayanmalari gerekir. Yoksa ahad hadis bu hususta geçerli delil olamaz."

Selman-i Farisi'den Hz. Peygamberin söyle dedigi rivayet edilir: "Helal Allah'in Kitabinda helal kildigi seydir. Haram da Allah'in Kitabinda haram kildigidir. Hakk'in sükut ettigi, bir sey söylemedigi ise sizin için affedilendir (mübah)" (Tirmizi, 6; Ibn-i Mace, 60). Satibi de, "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan ulul emre (idareciler) itaat edin" (Nisa:59) ayeti üzerine cumhurun söylediklerine su cevabi veriyor: "Allah'in Rasulüne itaatin vacip olusu O'nun genel hükmü tahsis etmesi, mutlak hükmü kayda baglamasi ve mücmel (anlasilmaz gibi) olani tefsir etmesidir. Iste mütevatir hadis de budur. Hz. Peygamberin (A. S.) getirdigi herseyin Kur'an'dan olmasi gerekir. Çünkü Hz. Ayse'nin "onun ahlaki Kur'an idi" (Müslim, Musafirin:139) seklindeki ifadesi bunu gösteriyor. Yine sünnet bir bütün olarak yüce Allah'in "...Ayrica bu Kitabi da sana, hersey için açiklama ...olarak indirdik" (Nahl:89) kavlinin anlamina dahildir, bunun içindedir." Nitekim Satibi bunu yüce Allah'in kavliyle teyid etmektedir, "Biz o Kitap'ta hiçbir seyi eksik birakmadik"(Enam:38). Cumhurun Hz. Peygamberden (A. S.) rivayet olan su hadisi göstermelerini de ayet reddediyor. "Pek yakinda biriniz çikip söyle konusacak: Iste Allah'in Kitabi. Onda yeralan helal seyleri biz de helal kabul ederiz. Onda yer alan haramlari biz de haram sayariz. Dikkat edin, benden kime bir hadis ulasir, o da bunu yalanlarsa kesinlikle Allah ve Rasulünü yalanlamis demektir." (Tirmizi, Libas:6; Ibn-Mace, Atime:60) Önce bu hadisin ravileri arasinda Zeyd bin el Habbab bulunuyor. Bu adam çok hata yapan yanilan biridir. Bundan dolayi bu kisiden Buhari ve Müslim bir tek hadis bile rivayet etmemistir. Müsellemu's-Subut ile Tahrir adli kitaplarda su ifadeler yer alir: "Vahid haber yakin (kesinlik) ifade etmez. Bu konuda hadis ister Buhari ve Müslim'de yer alsin, ister baska kaynaklarda yer alsin farketmez.""

Sonuç; bu açiklamalardan anlasilacagi gibi bir seyi farz ya da haram kilmak ancak yakini (kesinlik tasiyan) anlamindaki, subuti ve delaleti de kat'i olan bir delil ile sabit olur. Bu durum sünnete nisbetle ancak mütevatir olan hadislerle gerçeklesebilir. Sünnet bir seyi farz kilmada bagimsiz degildir. Mutlaka o seyin fiilen olmasi veya Kur'an'a baglanmasi gerekir. Buna göre kim, bir farzi veya harami ortaya koymada sünnetin bagimsizligini kabul etmezse o kimse, ancak üzerinde imamlarin ihtilafa düstükleri, farkli görüsler ortaya koyduklari seyi inkar etmis olur. Yoksa zaruri olarak bilinmesi gereken bir seyi inkar etmis sayilamaz ve bundan dolayi da tekfir edilemez.


[*] Muhammed Gazzali, Düsünce Mirasimiz, Sura Yayinlari, Istanbul.

[**] Bu alti kitap Kütüb-ü Sitte adiyla da anilir ve sunlardir: Buhari ve Müslim'in Sahihleri; Nesai, Ebu Davud, Tirmizi ve Ibn-i Mace'nin Sünenleri.

Yukarı dön Göster yusuf's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yusuf
 
Abdullah16
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 21 eylul 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 727
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Abdullah16

 Yusufun alıntıladığı yazının bir kısmını tek tek irdeleyelim;Koyu yazılanlar alıntıdır.)

Kur'an'in korunmasi sünnetin de korunmasini içine alir.

 -Bu işi de Rabbimiz iki aşamada yapar.Önce kuranı indirir,toplatır,sağlama alır,sonra da sünneti,200 sene sonra Buhari ve müslim gibi büyük adamlara havale eder(!)

  Çünkü sünnetin Kur'an'i takyid [kayda baglama] ve tahsis edici oldugu konusunda ihtilaf yoktur ve sünnet Kur'an'in açiklayicisi, güvenilir bekçisidir; keyfi yorumlara tabi tutulmasini önler.

   Kuran o kadar kapalı bir kitaptır ki(Haşa),açmak ve açıklamak için bin değil,yüzbinlerce hadis uydurulur da gene bir ayet bile doğru-dürüst anlaşılmaz.Niye?Çünkü öncelikle hadisi anlamak için uğraşmak gerekir.(!)Keyfi yorumları önlemek için de her mezhebin keyfi hadisler uydurması serbesttir.(!)

 Genel anlamda sünnet reddedilemez ve sünnetin ortadan kalkmasi demek ondan bosalacak yerin sünnetin tam ziddi olan bid'atle doldurulmasi demektir.

  Sünneti reddeden bidatçiler son zamanlarda o kadar arttıki,şimdi hemen kıyametle ilgili uydurulan hadisleri piyasaya sürmenin vaktidir.Aman şu hadisleri çabucak yaygınlaştıralım da kıyamet kopmasın.bak ne güzel teknoljiden nasipleniyoruz,şimdi kıyametin zamanımı yani?

Eger sünnet bütünüyle reddedilebilir olsaydi bizler için Allah Rasulünde (A. S.) güzel örnekler oldugunun bildirilmesi abes olurdu ki; yüce Allah (C.C.) bundan münezzehtir.

   Kuran İbrahim peygamberde de güzel örnekler var diyor?Ya Rabbi niye bize İbrahim peygamberimizin hadislerini toplayıp insanlara duyuracak Buhari'ler,Müslim'ler bulmuyorsun?Yoksa abes iş(haşa)yaptığını yukarıdaki abimiz söylüyor.

      Anlayana sivrisinek saz,..vesselam.



__________________
''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Yukarı dön Göster Abdullah16's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Abdullah16
 
iman
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 16 haziran 2006
Gönderilenler: 751
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iman

selam

yusuf alıntıladı
=================================
Bazen de hadis ravisinin durumundan ve ruhsal
durumundan uydurma oldugu anlasilabilir. Mesela
Yusuf bin Ömer et-Teymiden Hakimin tahric ettigi
hadis "Yusuf bin Ömer diyor ki: Biz Sa'd b. Tarif'in
yaninda idik, çocugu aglayarak mektepten geldi. Sa'd
ogluna 'Neden agliyorsun?' deyince, o da 'Ögretmen
beni dövdü' dedi. Bunun üzerine Sa'd, 'bugün
kesinlikle onlari rezil edecegim' dedi ve ekledi, 'bana
merfu olarak Ibn Abbas'tan Ikrime söyle aktardi:
Çocuklarinizin ögretmenleri, sizin kötülerinizdir, onlar
yetime karsi acimasiz, yoksullara karsi da oldukca
kati yüreklidirler.'"

Mesela un helvasi hadisi de buna baska bir örnektir:
"Un helvasi bele kuvvet kazandirir." Bunu hadis diye
uyduran kisi, un helvasi yapip satan Muhammed b.
Haccac Mahai'dir.
================================

hadisleri ayıklamak isteyenler yetmiyomuş gibi birde
işe yarar hadislere uydurma damgası yapıştıranlar
çıkıyor.

S’ad b. tarifi’in hadisi bu gün çocuk esirgeme
kurumlarınında, okul yatakhanelerininde girişlerine
asılacak kadar hz. peygamberin öğretisine uygun.

un helvasının yararlarını helvacıdan daha iyi kim
bilir? bele kuvvet kazandıracak helvanın
yapılamayacağını kim iddia edebilir?

pes yani.

sevgiyle
Yukarı dön Göster iman's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iman
 
yusuf
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 09 mart 2005
Yer: United States
Gönderilenler: 100
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yusuf

ben bu yaziyi "bilimsel kaygi" tasiyarak buraya aktardim, elbet birilerinin merakini! gidermek adina isin USULUNUN niceligini, niteligini belirtmek uzre...

sizin abuksubuk yorumlariniz icin degil!....

ne ilimden haberiniz olur ne irfandan... neyse, sizi hesaba alip cevap verecek degilim....

Yukarı dön Göster yusuf's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yusuf
 
iman
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 16 haziran 2006
Gönderilenler: 751
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iman

selam

yazıyı aktarırken aklınıza ve mantığınıza vurduktan
sonra asınız. söz konusu yazıyla alay etmedik. sizin
bilimsel dediğiniz yazıdaki handikapı gösterdik.
yazımı bi daha bakınız gösterdiğim paragraftaki
bilimsel kriter altına verdiğim örnekte nasıl kendi
kendini çürütüyor. Neden sinirleniyorsunuz. bugün
medyada sıkça karşılaştığımız haberleride nazarı
itibare aldığınızda yazdığımın neresi alay.
ister cevap verin ister vermeyin. ama düşünün.

ben gönül kırmak istemem, şüphem yokki benim
için hukuksuz eleştirinizde ecir var.

sevgiyle...
Yukarı dön Göster iman's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iman
 
yusuf
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 09 mart 2005
Yer: United States
Gönderilenler: 100
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yusuf

HADIS ILIMLERININ TEMELLERINE BIR BAKIS

Muaz Özyigit

Sünnetin Kur'an dan sonra ilk basvurulacak merci olmasi ve Kur'an'in pratige geçirilmesi açisindan Islami ilimler arasinda hadis ilimlerinin ne kadar önemli oldugunu belirtmeye hacet yoktur. Kur'an ayetleri bize hiç bir bozulma olmadan ulastigi için onun orijinalligini arastirmaya gerek yok ise de, bize ulasan sünnetin hangilerinin ne dogrulukta ulastigini arastirmak hadis ilimlerinin konusu olmustur.

Bugün Islam'a gönül vermis, onun derdini kendine dert edinmis herkesin hadis ilimlerine dair temel bilgileri -- yalnizca ana hatlari ile de olsa -- bilmesi gerektigi kanaatindeyiz. Nasil ki matematik ile ilgili dört islem gibi temel bilgileri bilmek bir insani matematik uzmani yapmiyorsa, temel hadis usulü bilgilerini bilmek de bir müslümani muhaddis yapmayacaktir. Ama yine de bu bilgiler, hadis ögrenirken, hadis eserlerine bakarken, onlarin saglikli ulasip ulasmadigini anlamada yardimci olacak, o kisiyi hadis/haber alma ve verme suuru ile donatacaktir. Iste bu düsünce ile müteakip bölümlerde hadis ilimlerine temel seviyede küçük bir giris yapmak amaçlanmaktadir.

HADIS ILIMLERI

Hadis ilimleri deyince ilk olarak akla ilm-u dirayet-il-hadis gelir. Bu ilim dalinda hadisin kuvvet derecesi, dogrulugu, bizlere saglikli bir biçimde ulasip ulasmadigi arastirilir. Dirayet/Rivayet ikilisi bir bakima kalite/kantite ikilisine benzer. Mesela tek bir kanaldan gelen dirayeten güçlü bir hadisin, bir kaç kanaldan gelen yani rivayeten güçlü gözüken bir hadisden daha sahih olmasi pek ala mümkündür.

Hadis ilimlerinden bir digeri de ihtilaf-ul-hadis'dir. Bu ilim dali sihhaten ayni kuvvette olup birbiri ile uyusmayan iki hadis arasindaki ihtilafi çözmekle mesgul olur. Bu durumlarda muhaddisler ve fakihler cem ve te'lif, tercih, nesh ve tevakkuf denilen metodlar kullanirlar.

Hadis rivayet eden kisilerin rivayete ehil olup olmadiklarini arastiran ilim dalina da cerh ve ta'dil veya nakd-i rical denir. Bu ilim dali hem sahislar hakkinda bilgi toplamak, hem de bu bilginin objektifliginin saglanmasi açisindan ve bu kimselerin hangi kriterlere göre hadis rivayetine ehil olup olmayacaklarinin tesbiti bakimindan çok zor ve çok mesuliyetlidir. Iste bu yüzden Buhari, Yahya b. Main, Ahmed b. Hanbel, Hafiz Zehebi gibi az sayida alim bu isin hakkini verebilmislerdir.

HADIS ISTILAHLARI

Her ilim dalinin bir terminolojisi oldugu gibi hadis ilimlerinin de istilahlari vardir. Hadis istilahlari anlasilmadikça hadis usulü de anlasilamaz. Hadis istilahlari çok sayida oldugu için asagida sadece bir kismina temas edilecektir:

Ravi hadisi rivayet eden kisidir. Bir ravi hadisi baskasindan aldiginda aldigi kisiye o ravinin seyh'i denir. Hadisi alan ravi de talib'dir. Hadis almaya ahz, baskasina rivayet etmeye de eda tabir edilir.

Sened hadisi rivayet eden raviler zinciridir.

Cerh ve ta'dil ilminde ravilerin kalitesini belirtmek icin sika (hadis rivayetine tam ehil kisi) dan vadda (hadis uyduran kisi) ya kadar çesitli tabirler kullanilir. Bir ravi, durumu arastirildiktan sonra, ya bu iki uçtan birinde, ya da arada bir yerde degerlendirilir.

"Sika" da iki sart aranir: Adl ve zabt. Adl ravinin hadisi bozmadan rivayet eden dürüst bir müslüman olmasi, zabt ise hafizanin kuvvetli olmasi özelligidir.

Hadisin ne sekilde rivayet edildigi de önemlidir. Bunlardan bazilarina sema, kiraet, icazet denir. Sema talibin seyhden dogrudan isitmesidir. Kiraet ise talibin hadisleri bir yazili metinden okuyarak seyhine arzetmesi, seyhin de onlari rivayet ettigini onaylamasidir.

Burada, yazili belgelere günümüzde haber bakimindan verilen önemi göz önüne alarak bir noktaya dikkat çekmekte yarar var:

Sema hadisçilerin nazarinda en saglam ahz yoludur. Her ne kadar ilk hicri asirlarda hadislerin yazilmasi vukubulmus aksini iddia eden müstesriklere gereken cevaplar verilmisse de bu, semanin birinci derecedeki önemini azaltmaz. Çünkü hadis tahsilinde asl olan kalitedir. Mesela tarihi bir vesika bulunsa hadisçiler su sorulari soracaklardir: Bu vesikayi kim yazmistir? Bu kimse haber vermede ne kadar dürüsttür? Vesikada yazdigi haberleri ögrenip yazincaya kadar hafizasinda bozmadan tutabilmis midir? Olayi bizzat kendisi mi müsahade etmistir yoksa baskasindan mi almistir? Yazdigi haber siyasi ise, bu kisi taraf midir veya ona yazdirilmis midir? Daha sonra bu vesikada tahrifat yapilmis midir? Görüldügü gibi vesikanin sahte olmadigi bilinse bile bu yetmemektedir. Halbuki haberin dogrudan raviden dinlenmesinde bu zorluklar en aza iner. Elbette ki ravi hadisi ahz ederken seyhin hadisi hem ezberden bilip, hem de yazdigi bir kagittan okumasi daha da kuvvetlidir. Bu konuda hadisçilerin nasil titiz davrandigina dair bir örnek verelim:

Tirmizi (r.a) bir hadisi senedi ile rivayet ettikten sonra bu hadisdeki seyhi Abd b. Humeyd'in, Muhammed b. Fadl'in sunu anlattigini söyler:

    "Yahya b. Main ilk benim önümde oturdugu zaman bu hadisi sordu. Ben de Hammad b. Seleme bize tahdis etti (diyerek hadisi edaya basladim) Yahya dedi ki keske defterinizden rivayet etseniz? Ben de defterimi getirmek üzere kalktim. Elbisemden tuttu ve önce bana (hafizanizdan) yazdirin. (Defteri getirmeden önce) tekrar size kavusamamaktan korkuyorum dedi. Bunun üzerine hadisi yazdirdim, sonra çikip defterimi getirdim ve ona (hadisi) okudum."

Muhaddislerin ravilerin kalitesi üzerinde ne kadar dikkatle durduguna da Imam Malik su sözleri ile isaret etmektedir:

    "Bu ilim, yani hadis ilmi dindir. Artik dininizi kimlerden aldiginiza dikkat ediniz. Su direklerin dibinde Rasulullah (s.a.v) söyle buyurdu diyenlerden yetmis zat gördüm ki her hangi birisine beytülmali teslim ederseniz yine emin sayabilirsiniz. Böyle iken onlarin hiç birisinden ahz etmedim. Çünkü bu isin ehli degillerdi. Sonra memleketimize Ibn-i Sihab-i Zühri gelince hepimiz kapisina kosup üst üste yigilirdik."

Hadislerin çesitli yönlerden siniflandirilmasi:

Sihhat yönünden:

Sahih: Asagidaki üç sarti saglayan hadise denir:

  • senedinde kopukluk olmamasi (muttasil olmasi)
  • Bütün ravilerin sika olmasi
  • Illet ve sazlik bulunmamasi
Bu son sartin arastirilmasi zor olup, bunda ancak Buhari gibi büyük hadis mütehassislari derinlesebilmislerdir. Illet ve sazlik olmasi durumu, ilk bakista hadisin sened ve ravi yönünden saglam gözükmesine ragmen, metin veya senedde gizli bir bozukluk olmasi halidir. Eger muallel (illetli) veya saz ise hemen zayif hadis mertebesine iner.

Hasen: Sahih hadisin sartlari bunda da geçerlidir. Su farkla ki ravilerden birisi iyi olmasina ragmen hafiza gücü gibi bir bakimdan sika mertebesine çikamamissa o hadis "hasen" olur. Hasen hadis sahihden asagi fakat ona yakin, zayif hadisden yukarda bir yerdedir.

Zayif: Genelde sahih ve hasen sartlarini, senedde kopukluk (munkati) olmasi, ravilerden bir veya bir kaçinin zayif görülmesi, illet, ve diger sebeplerden dolayi saglayamayan hadisdir.

Mütevatir: Yalan üzerine birlesmesi aklen imkansiz olan bir grup insanin rivayet ettigi hadisdir. Bu sart her tabakada tahakkuk etmelidir. Mütevatir hadise "kesin" gözü ile bakildigindan inkari tehlikeli görülmüstür. Mamafih mütevatirlerin sayilari pek azdir.

Mevzu: Uydurma hadisdir. Kimi alimlere göre mevzu hadis, zayif hadislerin en düsük derecesidir. Bir baska görüse göre de mütevatir ve mevzu hadisler, ilki kesin oldugundan, ikincisi de uydurma oldugundan hadis arastirmalarina dahil edilmezler.

Sahibi yönünden:

Merfu: Peygamber (s.a.v) e ait olan hadisdir.

Mevkuf: Söz veya fiilin sahabiye ait oldugu hadisdir.

Maktu: Söz veya fiilin tabiiye ait oldugu hadisdir.

Bir hadisin merfu olmasi onun sahih oldugunu göstermez. Merfu bir hadis pekala sahih, hasen veya zayif olabilir.

Senedde uzunlugu yönünden:

Ali: Senedin muttasil olmakla birlikte az sayida raviden olusmasidir.

Nazil: Seneddeki ravi sayisinin çok olmasidir.

Elbette ki hadisin az sayida insandan geçerek muhaddise ulasmasi tercih edilir. Mamafih nazil bir hadisin ali'den daha sahih olmasi da mümkündür.

Hadislerin sihhatlerine göre hükmü:

Sahih ve hasen hadisler ictihada elverisli kabul edilirler. Zayif hadisler ise müctehidin metoduna, hadisin zayiflik derecesine, kendini destekleyen baska hadisler olup olmamasina göre kabul veya red edilirler. Zayif hadisler genelde ictihada elverisli görülmese bile "fedail-i a'mal" konularinda, yani insanlari iyi amellere tesvik etme babinda anlatilabilirler. Çünkü zayif hadis, mevzu hadis gibi uydurma olmayip ictihadda, helal, haram gibi onemli konularda istifade edilebilecek kuvvete çikamamis hadisdir. Mevzu hadisle, zayif hadis arasindaki bu fark hatirda tutulmalidir.

Mevzu hadislere gelince, muhaddisler bunlarin asilsiz oldugu belirtilmeksizin söylenmesinin, yazilmasinin haram oldugunu söylerler. Çünkü böyle bir hadisi gören kisi onu peygamberimize ait sanacaktir. Mevzu hadisler asilsiz olduklari belirtilerek insanlari bunlara karsi uyarmak için söylenip yazilabilir.

Hadisde metin ve sened tenkidi:

Bir hadisin makbul olup olmadiginin arastirmasi iki safhadan geçer:

  • Metin tenkidi
  • Sened tenkidi

Metin tenkidi hadisin metninin incelenmesi ile içinde tutarsizliklarin olup olmadiginin, daha kuvvetli ve yaygin hadislerle çelisip çelismediginin arastirilmasidir.

Sened tenkidi ise senedin yapisinin incelenmesi ve tarihi bilgilerle ravilerin ömürlerine bakarak kopukluk olup olmadiginin, ravilerin rivayete ehil olup olmadiginin arastirilmasidir.

Metin ve senedden bahsetmis iken muhtemel bir süphenin izalesi için muhaddisler nazarinda hadisin metin ve senedden olustugu bilinmelidir. Bazen büyük muhaddislerden bahsedilirken yedi yüz bin hadis yazmistir, bir milyon hadis toplamistir gibi ifadelere rastlanir. Bunlar süphesiz kabaca rakamlar olmakla birlikte, yine de okuyucuya mübalagali gelebilir. Gerçekten de peygamberimizin nübüvvet yillari, bilhassa hicret sonrasi günleri göz önüne alinirsa bu rakamlar çok fazladir. Ama her hadisin muhaddislerce sened ve metni ile birlikte bir bütün olarak görüldügü bilinirse durum anlasilir. Mesela Ahmed Naim Tecrid-i Sarih tercümesinde söyle der: "'Ameller niyetlere göredir' hadisini Hafiz Ebu Ismail-i Ensari-i Herevi yalniz Yahya b. Said-i Ensari ashabina varmak üzere yedi yüz tarikten kayd ve zabt eylemisdir." Yani yalniz bu hadisin yedi yüzden fazla senedi var demektir ki hadis sened ve metni ile birlikte bir bütün sayildigindan bu metinde yedi yüzden fazla hadis var demektir. Artik diger hadisler de nazar-i dikkate alinirsa hadis sayisinin ne kadar kabarik rakamlara ulasacagi tasavvur edilebilir. Bu rakamlari daha da artiran bir diger husus sahabe ve tabiinin söz ve fiillerine de hadis denmesidir. (Yukarida tarifi geçen mevkuf ve maktu hadisler) Böylece bir milyon, su kadar yüz bin gibi ifadelerin hiç de mübalagali olmadigi ortaya çikar.

HADISLERIN TOPLANMASI, HADIS KITAPLARI

Hicri ilk asirda hadisler yazmaktan daha çok sözlü olarak ve ezberden rivayet ediliyordu. Daha sonra çikan fitne ve kargasaliklarda bazi siyasi guruplarin kendi lehlerine hadis uydurmalari, asr-i saadetin giderek daha çok geride kalmasi gibi sebepler, ashab-i kiramin ögrencileri olan tabiin hazeratinin ve onlardan sonraki muhaddislerin hadisleri toplamalarina ve bu konuda çok titiz davranmalarina yol açti. Pek çoklari bir iki hadis almak için günlerce, haftalarca süren yolculuklara çiktilar.

Hadislerin yazilarak mecmualarda toplanmasi Ömer b. Abdülaziz zamaninda, ikinci hicri asrin ortalarinda baslamis, asagi yukari üçüncü hicri asrin ortalarinda Buhari ve Müslim'in sahihleri ve diger bazi sünenlerin yazilmasi ile kemale ermistir.

Hadis kitaplarinin türleri:

Hadis kitaplarinin türlerinden bir kismi sunlardir:

Cami: Akaid, ahkam, zühd, edeb, tefsir, siyer, fitneler, menakib konularindaki hadisleri toplayan eserlere denir. Mesela Buhari'nin sahihi bir "cami" dir.

Sünen: Yalnizca namaz, oruç, taharet vb. ahkam hadislerini havi kitaplardir. Sünen-i Ebu Davud, Sünen-i Nesai gibi. Tirmizi nin sünenine cami de denilir.

Müsned: Hadislerin onlari rivayet eden sahabe adlari altinda guruplandigi kitaplardir. Mesela önce Ebu Bekir (r.a) in rivayet ettigi hadisler, sonra Ömer (r.a) in rivayet ettigi hadisler,..., diye devam eder. Müsnedlerin en meshuru Ahmed b. Hanbel'in müsnedidir.

Hadis kitaplarinin sihhatçe en kuvvetli olan altisi Kütüb-ü Sitte adi altinda toplanmistir. Bunlara "sihah-i sitte" veya "usul-u sitte" de denir. Bu alti kitaptan ilk besi Buhari ve Müslim'in sahihleri, Nesai, Ebu Davud ve Tirmizi'nin sünenleridir. Altinci kitap olarak Imam Malik'in Muvatta'sini veya Darimi'nin sünenini koyanlar olmussa da sonunda Ibn-i Mace'nin süneni agirlik kazanmistir. Bu demek degildir ki Imam Malik'in Muvatta'si sihhat bakimindan Ibn-i Mace'den geridedir. Sebep, Muvatta hadislerinin diger hadis kitaplarinda zaten mevcut olmasidir.

Kütüb-ü Sitte'nin her birinin kendine göre ayri bir meziyeti vardir. Ravilerin ahzinda daha siki sartlar koymus olan Buhari'nin Sahihi Kütüb-ü Sitte'nin sihhatçe en kuvvetli kitabidir. Imam Müslim'in sahihi sihhat bakimindan Buhari'den sonra gelir. Fakat tertibi daha güzel, metin ve senedlerdeki ifadelerde daha titizdir. Subhi es-Salih Ulum-ul-Hadis'inde söyle der:

    "Hadis rivayeti mevzuunda daha çok bilgi almak isteyen Tirmizi'nin camiine, sadece ahkam hadisleri isteyen Ebu Davud'un sünenine, fikhi bablarin mükemmel siralanisini görmek isteyen Ibn-i Mace'nin sünenine müracaat etmelidir. Nesai'nin süneninde ise bu meziyetlerin bir çogu bulunmaktadir."

Ayrica Nesai'nin süneni Buhari ve Müslim den sonra sihhatçe en kuvvetli olan, en az zayif hadis ihtiva eden kitaptir. Diger üç sünende de az da olsa zayif hadisler bulunmaktadir.

Bunlardan baska Taberani'nin mu'cemleri, Hakim'in Müstedrek'i, daha bir çok müsnedler, müstahrecler vb. varsa da bunlar sihhat bakimindan Kütüb-ü Sitte'nin asagisindadir.

Mevzuat kitaplari: Alimler, asilsiz olduklarini bildirmek maksadi ile mevzu hadisleri topladiklari bir çok kitaplar yazmislardir. Bunlardan bazilari Huseyn b. Ibrahim el-Cuzekani'nin Kitab-ul-Ebatil ve Kitab-ul-Mevzuat'i, Suyuti'nin el-Leali el-Masnua'si, Aliyyul-Kari'nin el-Masnu fi Ma'rifet-il-Mevzu adli kitaplaridir.

SONUÇ

Hadis ilmi dünyada yalnizca müslümanlara has bir ilim olup tarihçilere parmak isirtmis, bu ilmi degersiz göstermek isteyen müstesrikleri de bir çok sikintilara sokmustur. Dünya tarihinde, peygamberimizden baska, hayati ve risaleti, bütün ayrintilari ile ve çok titiz metodlarla günümüze kadar ulasan baska hiç bir sahsiyet yoktur. Bu sebeple, hadis ilmi müslümanlarin medar-i iftiharlari olup ayni zamanda sünneti bize ulastirdigi için ona sahip çikmak, onun metodolojisini, bize biraktigi muhtesem ilmi mirasi sonraki nesillere aktarmak vazifemiz olmalidir.

Hadislerden bahsederken de, uluorta ve kulaktan dolma seyleri degil, muteber kitaplardan aldigimiz hadisleri söyleyerek, ilmimiz az da olsa, sünnete asik, mesuliyetini müdrik bir müslümana yarasir titizlik gösterilmelidir.

Ayrica, muhaddislerin hadis rivayeti ve metin/sened tenkidi metodlarindan bugünkü haber alma/verme ve degerlendirmede ögrenecegimiz bir çok dersler vardir.

Hadis ilimleri hakkinda daha çok bilgi için, bu yaziyi hazirlamada çok faydalanilan Ahmed Naim'in Tecrid-i Sarih tercemesinin birinci cildine yazdigi nefis mukaddimesine bakilabilir. Bilhassa 82. ve 91. sayfalarda yazdigi çok kaliteli "Metodolojiden bir bahis" ve "Bir Mukayese" ünvanli makalelerinin okunmasi hararetle tavsiye edilir. Bundan baska Subhi es-Salih'in Ulum-ul-Hadis'i (Türkçesi: Hadis Ilimleri ve Istilahlari) da bu konuda agir olmayan, kolay anlasilir bir kitaptir.

Yukarı dön Göster yusuf's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yusuf
 
yusuf
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 09 mart 2005
Yer: United States
Gönderilenler: 100
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yusuf

(İsmail Lütfi Çakan, "Hadis Usûlü", İFAV, İstanbul 1993, sayfa 105-150 Arası Özet)
Hadis Türleri ve Taksimatı İle İlgili Istılahlar
  • I- KABUL VEYA RED AÇISINDAN:
    • A- MAKBUL HADİS: Kendisiyle amel edilmesini gerektiren hadislerdir. ("Ma`mulun bih", "me`huzun bih" de denir.)
    • B- MERDUD HADİS: Râvîsinin doğruluğu kabul edilmeyen ve kendisiyle amel etmek gerekmeyen hadistir.Hükmüyle amel edilip edilmemesi konusunda karar verilemeyen ("tevakkuf edilen") hadisler de merdud gibidirler.

  • II- RÂVÎ SAYISI (VEYA DERECE-İ ŞUYU`) AÇISINDAN:
    • II-A- MÜTEVATİR HADİS: (1) Yalan üzerinde birleşmeleri âdeten mümkün olmayan râvîler topluluğunun ("cemm-i ğafir"), her nesilde, kendileri gibi bir topluluktan alıp naklettiği, (2) işitme veya görmeye ("mahsûsat") dayanan hadistir. Kesin bilgi ifade eder, amel vaciptir, reddi küfrü gerektirir, tetkik ve tenkid dışıdır.
      • II-A-1- Lafzen Mütevatir: Bütün rivayetlerinde lafızları aynı olan hadistir ki "yok denecek kadar" azdır. "Men kezebe aleyye..." misalidir. Kayıt konmadan "mütevatir hadis" denince "lafzen mütevatir" anlaşılır.
      • II-A-2- Ma`nen Mütevatir: Aralarında ortak bir nokta bulunan değişik lafızlı hükümlerin, tevatür şartlarını taşıyan râvîlerce rivayet edilmesiyle ortaya çıkan "ortak manaya" denir. Mesela, 100 kadar değişik lafızlı hadisten çıkan bir mütevatir mana Resûlullah Aleyhissalatü ves`selâm`ın "ellerini kaldırarak dua ettiğidir."
    • II-B- ÂHAD HADİS: Mütevatir hadis şartlarını taşımayan hadistir. (Mütevatir derecesine ulaşamamış hadistir.) (Kelime anlamı öyle olsa da, sadece bir kişinin rivayet ettiği hadis DEMEK DEĞİLDİR.) Hadislerin hemen hepsi bu anlamda âhaddır.
    • II-C- MEŞHÛR HADİS:1- Başlangıçta âhad iken Tabiin ve Etbaut-tabiîn devrinde tevatür derecesine ulaşan hadistir.2- Tevatür şartlarını taşımayan topluluğun naklettiği ve her nesilde râvîsi "ikiden aşağı olmayan" hadistir. (İbni Hacer "ikiden fazla olan" demiştir.)
      • II-C-1- Sened tetkiki sonuçlarına göre meşhur: - Sahih Meşhur, - Hasen Meşhur, - Zayıf Meşhur.
      • II-C-2- Şöhret buldukları yere göre meşhur: - Hadisçiler nezdinde; - Hadisçiler, Ulema ve Halk nezdinde; - Fakîhler nezdinde; - Usûlcüler nezdinde; - Halk nezdinde meşhur.

  • III- SENEDİN MÜNTEHASI (HADİSİN SÖYLEYENİ) AÇISINDAN:
    • III-A- KUDSî HADİS: Ayet olmamak kaydıyla, Resûlullah`ın: "Allah Teâla şöyle buyurmuştur:" diyerek, Allah`a nisbet ve izafe ettiği hadistir. "İlâhî" ve "Rabbânî" hadis de denir. Konuları genelde Allah`ın sıfatlarıdır.
    • III-B- MERFU` HADİS: Söz, fiil, takrîr; fıtrî veya ahlâkî vasıf olarak -muttasıl veya munkatı` olsun- açıkça (sarâhaten) veya dolaylı bir şekilde (hükmen) Resûlullah`a izafe edilen hadistir. İttifakla huccet sayılmıştır, bağlayıcıdır.
      • III-B-1- Sarâhaten Merfû`: İçinde açıkça Resûlullah`a ait bir söz, fiil, takrir veya vasıftan söz edilen hadistir.
        - Kavlî hadis rivayet lafızları: "Resulullah şöyle buyurdu", "şunları haber verdi", "şöyle buyururken işittim", "şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir";
        - Fiilî hadis rivayet lafızları: "şöyle yaptığını gördüm", "şöyle yapardı";
        - Takrîrî hadis rivayet lafızları: "huzurunda şöyle yaptım, yaptı, yapıldı".
      • III-B-2- Hükmen Merfû`: Herhangi bir "sahabi"nin, geçmiş peygamberler veya gelecekte cereyan edecek olaylar ya da işlenmesi halinde işleyene sevap veya günah kazandıracak konular gibi şahsî görüş ve kanaata dayanması mümkün olmayan ("mahalli ictihad ve re`y olmayan") konulara ait verdiği haberlerdir. İsrailiyyattan nakil yapmayan bir sahabi olması önem arzeder.
        - Kavlîye misal: İbni Mesud`un sihirbaz, arrâf, kâhin ve onlara gidenleri tekfir etmesi,
        - Fiilîye misal: Hz. Ali`nin Kusuf Namazında ikiden fazla rükû yapması,
        - Takrîrîye misal: "Resulullah zamanında şöyle yapardık, söylerdik", "şu sünnettendir" lafızları.
        III-B-EKLER- Ayrıca "tabiundan bir râvî" senedi sahabiye ulaştırıp şu ifadeleri kullanırsa da merfû` hadis olur: -"yerfa`uh, veyerfa`ul`hadîs: hadisi ref ederek rivayet etti"; "yenmîhi: isnad ederek"; "yebluğu bihi: sözü Resulullah`a ulaştırarak"; "yervîhi: Resulullah`dan rivayet ederek"; "rivâyeten, ravâhu".
        - Mürsel Merfû`: Sonraki nesilden bir râvî sözü "tabii"ye ulaştırıp üstteki ifadeleri kullanırsa.
        - Muallak Merfû`: Bütün sened hazfedilerek Resulullah'a izafet edilen hadis.
    • III-C- MEVKÛF HADİS: Sahabilerin söz fiil ve takrirlerine dair -muttasıl veya munkatı`- haberlerdir. Sened sahabide kalıp Resulullah'a ulaşmaz. Sadece "sarahaten" mevkûf olur, hükmen olmaz. Misaller: "Hz. Ali şöyle dedi", "İbni Abbas şöyle yaptı", "İbni Ömer`den mevkûf olarak rivayet olundu ki", "hadis İbni Abbas`a varınca mevkûftur". (Dikkat: Vakkafahû tabiri geçen her hadis mevkûf olmayabilir.) Hanefilerden Râzî, Serahsî ve müteahhirûn ile birer görüşlerinde İmam Malik ve Ahmed Bin Hanbel mevkûf hadisi hüccet sayarlar. Bazı Hanefiler ve İmam Şafii huccet saymaz.
    • III-D- MAKTU` HADİS: Herhangi bir tabiiye izafe olunan söz, fiil ve takrirlerdir. Etbâu`t Tabiîn de tabiî gibi kabul edilir. (İlk devirlerde bunun için Munkatı` terimi de kullanılmış.) Huccet değildir.

  • IV- SIHHAT VEYA HÜKÜM AÇISINDAN:
    • IV-A- SAHİH HADİS: "Adalet ve zabt sahibi ravilerin", "muttasıl senedle rivayet ettikleri", "şâzz" ve "muallel" olmayan hadistir. Hüccettir ve onunla amel vaciptir. "Bu hadis sahihtir" demek, onun sıhhat şartlarını taşıdığı ve o hadisin sahih olabileceği konusunda oldukça kuvvetli bir zanna sahip olunduğunu gösterir. Yalnız "mütevatir hadiste" olduğu gibi kesinkes bir kanaatten söz edilemez. Bu yüzden çoğunluk, itikadî konuların ancak Kur`ân ve mütevatir hadis ile sabit olacağını kabul eder. Sahih hadisin dereceleri şunlardır:
      -Buhari ve Müslim'in kitaplarına aldıkları hadisler. (Formülü: B+,M+),
      -Buhari'nin yalnız başına rivayet ettiği hadisler. (B+),
      -Müslim'in yalnız başına rivayet ettiği hadisler. (M+),
      -Kitaplarına almamış da olsalar Buhari ve Müslim'in şartlarına uygun olan hadisler.(B/,M/),
      -Yalnızca Buhari'nin şartlarına uygun olan hadisler.(B/),
      -Yalnızca Müslim'in şartlarına uygun olan hadisler.(M/),
      -Buhari ve Müslim dışındaki hadis mütahassılarının sahih dedikleri hadisler.(Diğerleri/).
      • IV-A-1- Sahih Li Zâtihî: Mutlak olarak sahih hadis denince bu anlaşılır.
      • IV-A-2- Sahih Li Ğayrihî: Sıhhat şartlarını en üst seviyede taşımamasına rağmen, kendisini sahih derecesine çıkaracak bir başka rivayet ("âdıd") bulunan hadistir. "Sahil lâ li zâtihî" de denir.
    • IV-B- HASEN HADİS: Zabtı biraz gevşek olan ravilerin muttasıl senedle rivayet ettikleri şâzz ve muallel olmayan hadistir. Sahihten farkı, râvîsinin zabtının mükemmel olmayışıdır. İttifakla ihticac ve amel bakımından makbuldür.
      • IV-B-1- Hasen Li Zâtihî: Mutlak olarak hasen hadis denince bu anlaşılır. Lafzı benzer bir başka hadis ("mütabi`") ile takviye olunursa, Sahih Li Ğayrihi derecesine yükselir.
      • IV-B-2- Hasen Li Ğayrihî: Yalancılıkla itham edilmemiş ve çok hata yapacak kadar dalgın olmayan "ve fakat ehliyeti açıkça anlaşılamayan ("mestûr") bir râvîsi bulunan hadis" lafız veya mana yönünden başka rivayetlerle desteklenirse bu adı alır. Kısaca: "Âdıd ile hasen mertebesine çıkan hadistir." Zayıf hadise çok yakındır, zayıftan farkı onu destekleyen bir veya birkaç rivayetin olmasıdır. Çoğunlukla başka hadisleri desteklemek ("i`tibar") için kullanılır.
        IV-B-EK- Hasen-Sahih: 1- Birkaç senedi olan ve Sahihlik derecesine ulaşan hadis. 2- Bir tarikten Hasen bir tarikten Sahih hadis.
        Hasen-Garîb: Gariblik hem sened hem de metinde olur da bir tek senedle rivayet edilmiş olursa ve manasını takviye eden başka deliller bulununca onu "hasen li zatihi" kabul ettiğini göstermek için Tirmîzi bu adı verir.
    • IV-C- ZAYIF HADİS: Sahih ve Hasen hadis şartlarını taşımayan hadistir. Sahih ve Hasen hadis şartlarından herhangi biri eksik olursa hadis zayıf demektir. Birden fazla şart noksan olursa zayıflık daha şiddetli olur. Böylece zayıf hadisin dereceleri de farklılık arzeder. Bu yüzden çeşitleri hakkında 49`dan 510`a kadar değişen rakamlar verilmiştir.
      Tirmizî`ye gelinceye kadar hadisler "sahih" ve "sakîm (zayıf)" diye ikiye ayrılırdı. Zayıf hadisler de "metrûk" ve "ğayr-i metrûk" olarak ikiye ayrılıyordu. Tirmizî`den sonra sahih ile zayıf arasına bir de "hasen" çeşidi girdi. Böylece "Ğayri metrûk zayıf" hadisler "hasen" terimiyle zayıflar arasından ayrılmış oldu. O halde Tirmizî`den önce yaşamış bir muhaddisin dilindeki "zayıf hadis" teriminin "hasen hadisleri" de içine aldığı dikkatten uzak tutulmamalıdır.
      Zayıf hadisle amel konusunda üç ayrı görüş vardır. -Asla amel olunmaz, - Mutlak olarak amel olunur, -Amellerin faziletleri konusunda özel şartlarına bağlı olarak amel olunur. Zayıf hadisi belli kısımlara ayırıp, belli şartlarla amel etmek görüşü orta ve doğru bir yoldur.

      Hadiste zayıflık genelde iki sebepten kaynaklanır:
      • IV-C-1- Seneddeki İnkita Sebebiyle Zayıf Hadis ve Çeşitleri: Senedden en azından bir ravinin düşmesi demektir. Böyle bir inkita` varsa, seneddeki bütün raviler sika olsalar bile, sırf bu inkıta` metnin reddini gerektirir.
        • IV-C-1-a- MÜRSEL HADİS: Tabiî`nin sahabiyi atlayarak Resulullah'a izafe ettiği hadistir. Muhaddis, fakîh ve usulcülerin çoğuna göre delil olmaz, ihticac yapılmaz, zayıftır. Ebu Hânife ve İmam Malik sikanın mürselini sahih ve hüccet sayar. Bir de sahabenin bir başka sahabiden duyduğu hadisi Resulullah`dan rivayet etmesi vardır ki buna "sahabi mürseli" denir. "Sahabi mürseli sahihtir" hükmünde ittifak vardır. Senedde atlanan kişi her zaman kolayca anlaşılmayabilir. İşin ehli olanların farkedebileceği bu tür irsâle, "irsâl-i hafî", böylesi hadise de "mürselü-l-hafiy" denir.
        • IV-C-1-b- MUNKATI` HADİS: 1- Senedi muttasıl olmayan hadistir. 2- Senedin herhangi bir yerinden bir râvînin veya "farklı yerlerinden" "peşpeşe olmamak şartıyla" birden fazla râvînin düştüğü hadistir. 3- Müteahhirun, "etbâ`ut tâbiîn"in "tabiî"yi atlayarak sahabiden naklettiği hadise munkatı` demiştir. 4- Senedinde müphem bir kişinin zikredildiği hadise de munkatı` diyenler olmuştur. Munkatı`, mürsel`den daha zayıftır.
        • IV-C-1-c- MU`DAL HADİS: Senedin herhangi bir yerinden "peşpeşe" "iki veya daha çok" râvînin düştüğü hadistir. Merfu hadisi, sahabi ve Resulullah`ı zikretmeyerek tabiîn`den birinin sözüymüş gibi nakletmek de hadisi mu`dal kılar. Mu`dal, munkatı` dan daha zayıftır.
        • IV-C-1-d- MUALLAK HADİS: Senedin baş tarafından bir veya birkaç râvî ya da müntehasına kadar senedin bütünüyle hazfolunduğu hadistir. Ta`lik aslında bir rivayet kusurudur. Sahihayn`daki 1300 küsür ta`likin Buhari`ye göre sahih oldukları kabul edilmektedir.
        • IV-C-1-e- MÜDELLES HADİS: Tedlis, senede dahil bir râvînin ismini atlayarak, orada öyle biri yokmuş izlenimini verecek şekilde senedi söylemek demektir. (Lugatte malın ayıbını müşteriden gizlemek demektir.) Tedlis yapan râvîye "müdellis", senedden düşürülen râvîye "müdellesün anh", tedlis ile rivayet edilen hadise de "müdelles hadis" denir. Tedlis üç çeşittir:
          1- İsnad Tedlisi: Râvînin görüşmediği veya görüştüğü halde hadis almadığı çağdaşı bir kişiden işitmiş gibi "kâle fülân" veya "an fülân" diyerek hadisi rivayet etmesidir. (Râvînin görüşmediği çağdaşından yaptığı rivayete "mürsel-i hafî" de denir.)
          2- Şuyûh Tedlisi: Râvînin hocasını bilinmeyen bir isim, sıfat veya künye ile zikretmesidir.
          3- Tesviye Tedlisi: Sika râvîler arasındaki zayıf bir râvîyi atlayarak, hep sikadan gelmiş intibaını verecek şekilde hadisin rivayet edilmesidir.
      • IV-C-2- Râvîdeki Cerhi Gerektiren Hallere Göre Zayıf Hadis ve Çeşitleri: "Metain-i `Aşere" denilen râvîleri tenkid noktalarından birinin veya birkaçının râvîsinde bulunması sebebiyle zayıf kabul edilen hadisler bu türe girer ki on çeşittir:
        • IV-C-2-a- MEVZU` HADİS: Resûlullah`ın adına yalan uydurmak (kizb) ile cerhedilmiş râvînin rivayetine denir. Buna "hadis diye uydurulmuş söz" demek daha doğru olur.
        • IV-C-2-b- METRÛK HADİS: Yalancılıkla itham edilmiş ("ittihamur`ravî bilkizb", "töhmet-i kizb") bir râvînin rivayetinde yalnız kaldığı ("teferrüd ettiği") hadistir ki "matrûh hadis" de denilir. Şöyle de tarif edilmiştir: Hiçbir sikanın rivayetine muhalif olmaksızın kizb, kesret-i galat, fısk ve gaflet gibi cerh noktalarından biri ile itham edilen râvînin "yalnız başına rivayet ettiği" hadistir.
        • IV-C-2-c- MÜNKER HADİS: Çeşitli tanımları vardır: 1- Zayıf bir râvînin sika bir râvîye muhalif olarak rivayet ettiği hadistir. 2- Sika olsun olmasın râvîsi tek kalan hadistir. 3- Sikanın hadisin tamamında teferrüdü. 4- Sikanın hadisin bir kısmında teferrüdü. 5- Bir hadisin senedinde iki zayıf râvînin bulunması ve başka senedinin de bulunmaması. 6- Senedinde tanınmayan (lâ yu`raf) bir râvînin bulunduğu hadis. 7- Kesretü`l ğalat, fartu`l ğafle ve fısk gibi tan noktalarıyla tenkid edilmiş râvîlerin rivayetlerine de münker denilir.
        • IV-C-2-d- MU`ALLEL HADİS: Görünürde sahih olmakla beraber, bu sıhhati yok edebilecek gizli bir illet taşıyan hadisdir ki "ma`lûl" de denir. Hadisin illetini bulan muhaddise mu`allil denir. "Mürsel veya munkatı` hadisi mevsûl olarak", "bir hadisi başka bir hadisin içine katarak", "mevsûl olanı mürsel olarak", "merfû`u mevkûf olarak", "sika yerine zayıf râvî zikrederek" rivayet gibi cerhe sebep olan hatalara "vehim" denilmektedir. Bu tür hatalarla rivayet edilmiş olan hadise de muallel denir.
        • IV-C-2-e- MÜDREC HADİS: Hadisten olmayan bir sözün, hadise bitişik olarak zikredilmesine "idrac", bu durumdaki hadise de müdrec denir. Bu, Resulullah`ın sözüne herhangi bir râvînin sözünün karışması demektir. Şu durum da bir çeşit idrac sayılmıştır: Muhalefetü`s-Sikât, yani zayıfın sikaya, sikanın da daha sika olana muhalif rivayette bulunması. Müdrec vaki olduğu yere göre iki kısma ayrılır:
          1- Müdrecü`l İsnad: Sika ravilere muhalefetin senedin akışını bozmak suretiyle gerçekleşmiş olması. Dört şekilde olur.
          2- Hadise ait olmayan bir sözün hadisin metnine katılmış olmasıdır. Metnin baş, orta veya sonunda olabilir.
        • IV-C-2-f- MAKLÛB HADİS: Senedindeki bazı râvî isimleri ya da metnindeki bazı kelimeler takdîm veya te`hire uğramış hadistir. Hadisdeki takdim veya te`hîr hükmü de etkileyecek derecede ise maklûb`un bu türüne "ma`kus" denmiştir. Bir râvînin rivayeti olarak meşhur olmuş bir hadisi, hem ğarib hem de merğûb göstermek için o râvî yerine aynı tabakadan bir başka râvî ikame ederek yapılan rivayete de "mesruk" denir. İki metnin senedlerini değiştirme şeklindeki kalb`e "kalb-i mürekkeb" denmiştir. Sikat`ın zikretmediği bir râvînin sened arasında yanlışlıkla zikredilmesine "mezîd fî muttasılı`l-esânîd" denir.
        • IV-C-2-g- MUZTARİB HADİS: Birden çok rivayeti bulunduğu halde rivayetlerinin birini diğerine tercih edecek sebep bulunmayan hadislerdir. Kısaca: "İki muhtelif surette rivayet edilen hadis" diye de tarif edilir. Iztırab daha çok isnadda, bazen de metinde olur. İsnadda olan, senedlerin mütehalif olmasından; metindeki ise yine o metin hakkıdaki rivayetlerin mütehalif olmasından ve bunların cem` ve te`lifinin mümkün olmamasından doğar. Tercih sebebi bulunursa ıztırab kalmaz. Tercih edilene "mahfuz" ve "ma`ruf" mercûh`a da "şâz" ve "münker" denir.
        • IV-C-2-h- ŞÂZ HADİS: İnfirâd ve muhalefetü`s-sikât noktalarından tanımları yapılmıştır: 1- Sika bir râvînin mütabiî olmaksızın tek başına (münferiden) rivayet ettiği hadistir. 2- Sika bir râvînin diğer sika râvîlere muhalif olarak rivayet ettiği hadistir. 3- Sika bir râvînin daha sika ravilere muhalif olarak rivayet ettiği hadistir. Daha sika olan râvînin rivayetine "mahfuz" denir. Demek ki bu tarifte şâz ile mahfuz birbirinin zıddıdır. 4- Sika bir ravinin diğer sika ravilere -sened veya metinde ziyade veya noksanlıkta bulunmak suretiyle- muhalif olarak rivayet ettiği hadistir. Bu tarifte şâz, münker hadisin bir türü ile birleşmektedir. Buradan hareketle şâz hadise münker ve merdûd da denilmiştir. Şu nokta unutulmamalıdır: Hadisin şâz kabul edilmesi için infirad ve muhalefetin ikisinin birden bulunması gerekir.
        • IV-C-2-ı- MUSAHHAF HADİS: Kelimesi nokta değişikliğine uğramış hadistir. Bu duruma da tashîf denir. (Sitten kelimesi yerine şey`en denmesi gibi.)
        • IV-C-2-i- MUHARREF HADİS: Kelimesi hareke değişikliğine uğramış hadistir. Bu duruma da tahrîf denir. (Remâ ebî yerine Remâ Übey denmesi gibi.) (Beşîr kelimesinin Büseyr diye rivayet edilmesi hem tashîf hem tahrîftir.)

  • V- TEÂRUZ AÇISINDAN:
    • V-A- MUHKEM HADİS: Muârazadan sâlim olan makbul hadistir. Hükmüyle amel gerekir.
    • V-B- MUHTELİF HADİS: Makbul bir hadisin muâraza ettiği makbul hadistir.

EK:
  • BAZI ISTILAHLAR:
    • - "Ceyyid", "Kavî": Sahih ile denk.
    • - "Sâlih": Sahih ve Hasen için ortak.
    • - "Mücevved" ve "Sabit": Sahih ve Hasen`e şümûllü.
    • - "Müşbih": Hasen veya Hasen`e yakın.
    • - "Müstahsen": Sahih olmaya da Hasen olmaya da ihtimalli.


Subhi es-Salih, "Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları" (trc: Prof. Dr. Yaşar Kandemir), İFAV, İstanbul 1996, sayfa 117-218 arasındaki bölümde açıklanan ve yukarıda bulunmayan ıstılahların özeti.


  • Birinci Fasıl
    • HADİSİN KISIMLARI
  • İkinci Fasıl
    • SAHİH HADİS (Yukarıda açıklandı.)
    • MÜTEVATİR HADİS (Yukarıda açıklandı.)
  • Üçüncü Fasıl
    • HASEN HADİS (Yukarıda açıklandı.)
  • Dördüncü Fasıl
    • ZAYIF HADİS
      • Zayıf Hadisin Nevileri
        • 1. Mürsel Hadis (Yukarıda açıklandı)
        • 2. Munkatı` Hadis (Yukarıda açıklandı)
        • 3. Mu`dal Hadis (Yukarıda açıklandı)
        • 4. Müdelles Hadis (Yukarıda açıklandı)
        • 5. Mu`allel Hadis (Yukarıda açıklandı)
        • 6. Muztarib Hadis (Yukarıda açıklandı)
        • 7. Maklûb Hadis (Yukarıda açıklandı)
        • 8. Şâz Hadis (Yukarıda açıklandı)
        • 9. Münker Hadis (Yukarıda açıklandı)
        • 10. Metrûk Hadis (Yukarıda açıklandı)
  • Beşinci Fasıl
    • SAHİH-HASEN-ZAYIF HADİSLER ARASINDA MÜŞTEREK ISTILAHLAR
      • A. 1- Merfû`, 2- Müsned, 3- Muttasıl veya Mevsûl Hadisler
        • 1-Merfu` Hadis: (Yukarıda açıklandı.)
        • 2-Müsned Hadis: İlk raviden sonuncu raviye kadar, senedi "muttasıl olarak" Resûlullah`a ref` edilen hadistir. Merfû`un isnadında inkita` olabileceğini gördük; çünkü onda sadece metnin durumuna bakılır. Müsned ise "ittisâl" ve "ref`" şartlarına sahiptir. Bu yüzden her "merfû`" "müsned" değildir. Müsnedde isnada ve metne dikkat edilir. Senedinde sonuna kadar ittisal bulunduğundan, her "müsned" "muttasıl"; metni Resulullah'a ulaştığı için yine her "müsned" "merfû`"dur.
        • 3-Muttasıl veya Mevsûl Hadis: İster Resûlullah`a ref` edilmiş olsun, ister sahabi veya daha berideki bir şahısta kalsın, senedinde kesiklik olmayan hadistir. Hatîbu`l Bağdâdî muttasıl ile müsned arasında çok-az kullanılma dışında bir fark görmez.
          *** Bu üç ıstılah hakkında kısaca şunları söyleyebiliriz: "Merfû`" bazen "muttasıl" olduğu gibi olmayabilir de; "muttasıl" da bazen "merfû`" olur bazen olmaz. "Müsned" ise bu ikisinden daha genel bir tabir olup aynı zamanda "muttasıl" ve "merfû`"dur. Bütün bu ıstılahlar ravilerinin durumuna göre sahih, hasen veya zayıf olmaya müsaittir.
      • B.4- Mu`an`an, 5- Mü`enen, 6- Mu`allak Hadisler
        • 4-Mu`an`an Hadis: Tahdîs ve semâ` sözleri açıkca belirtilmeden senedinde "fülanün `an fülânin" denen hadistir. Genel görüşe göre şu üç şart bulunursa "mu`an`an" isnad "muttasıl" gibi kabul edilir: Râvînin adaleti, rivayet ettiği kişiyle görüştüğünün sübûtu ve "tedlîs"ten uzak olması. "Mu`an`an" sahîhaynde bolca mevcuttur. Hatta Müslim görüşme şartını koşmamıştır, bu görüşüne tenkidler olmuştur. Bazı münekkidler "mu`an`an"ı "mürsel" kabul ederek icthihada elverişli görmemişlerdir. İhticac edilir diyenler de olmuştur, Nevevî "mu`an`an"ı "mürsel" kabul etmenin Selefin içtihadına aykırı olduğunu söylemiştir.
        • 5-Mü`enen Hadis: Senedinde "haddesenâ fülânün ENNE fülânen" ibâresi kullanılan hadistir. İmam Mâlik "mü`enen" ile "mu`an`an" arasında fark görmez. Berdîcî, "mü`enen" de semâ vuku bulduğu bir başka hadisle ortaya çıkıncaya kadar onu "munkatı`" kabul eder.
        • 6-Mu`allak Hadis: (Yukarıda açıklandı.)
          *** Bu üç çeşit hadiste mühim olan nokta şudur: Bunları sırf zayıf olarak kabul etmek doğru olmamakla beraber, râvîlerinin haline bakarak sahih, hasen ve zayıf sıfatlarından biri verilebilir.
      • C. 7-Ferd, 8- Garîb Hadisler
        • 7-Ferd Hadis: Tarîkleri çok olsa bile tek râvînin infirad ettiği hadistir. Bunun "şâz" ile karıştırılması doğru değildir. Çünkü "şaz"da teferrüd ve muhalefet şartlarının bulunması gerekir. "Ferd" denince akla gelen mutlak ferddir. Ferd hadisteki teferrüd senedin aslında yani sahabinin bulunduğu yerde vuku bulur. "Hadis muhtelif tariklerle rivayet edilse bile, yine o sahabiye irca edilmiş olur."
        • 8-Garîb Hadis: Senedin herhangi bir yerinde, bir şahsın rivayetinde teferrüd ettiği hadistir. Gârib hadisde teferrüd senedin başında değil devamında olur ve sadece bulunduğu yer ile kayıtlı olur. Mesela bir hadisi sahabiden birkaç kişi rivayet eder de, sonra o hadisi bu râvîlerden sadece biri rivayet eder. Garîb hadisin üç şekli vardır: a- Bir şahsın bir şahıstan teferrüdü, b- Bir şehir halkının bir şahıstan teferrüdü, c- Bir şahsın diğer bir şehir halkından rivayetiyle meydana gelen teferrüd.
      • D. 9-`Azîz, 10- Meşhûr, 11- Müstefîz Hadisler
        • 9-`Azîz Hadis: Bir hocadan iki veya üç kişinin müştereken rivayet ettikleri "garîb" hadistir.
        • 10- Meşhûr Hadis: (Yukarıda açılandı.)
        • 11- Müstefîz Hadis: Bir hocadan rivayet eden bu topluluğun sayısı, senedin başında da sonunda da aynı olan hadistir.
          *** Bu üç tür teferrüdden birer kademe daha yükselseler bile, yine de "garîb" hadisin isimleri ve lakabları olmaktan başka birşey değildirler.
      • E. 12- `Âlî, 13- Nâzil İsnadlı Hadisler
        • 12-`Âlî İsnadlı Hadis: Mutlak ve nisbî olarak iki türlüdür. Mutlak `âlî isnad, senedinde birçok râvînin yer aldığı başka bir senede nazaran, adetlerinin azlığı sebebiyle râvîleri Resûlullah`a yaklaşan isnaddır. Nisbî `âlî isnad senedindeki râvîler, sağlam bir şekilde A`meş, İbnu Cureyc, Mâlik, Şu`be v.b. hadis imamlarından birine veya Kütüb-i Sitte, Muvatta gibi meşhur ve mu`temet kitapların müelliflerinden birine yakın olan isnaddır. Nisbî denişin sebebi ondaki ulüvvun hakiki değil izafi oluşudur.
        • 13-`Nâzil İsnadlı Hadis: `Âlî isnadın karşılığıdır. Kısımları `âlî isnadın kısımlarına bakarak anlaşılır.
      • F. 14- Mütâbi`, 15- Şâhid Hadisler
        • 14-Mütâbi` Hadis: Râvîsine, hadisi tahric edilmeye elverişli olan başka bir râvînin muvafakat ettiği ve bu ikinci râvînin o hadisi şeyhinden veya daha üstteki birinden yaklaşık sözlerle rivayet ettiği hadistir. Aynı râvî için gelen mütabaat "tam mütâbi`" ; râvînin şeyhinden daha yukarıda olan mutabaat ise "kâsır mütâbi`" adını alır.
        • 15-Şâhid Hadis: Hadisin râvîsine, bir başka râvînin aynı hadisi diğer bir sahabiden lafzen ve manen benzeyen -veya sadece mana itibariyle benzeyen- bir metinle rivayet ederek muvafakat ettiği hadistir. Hadis metninin lafzen azizleştiren "lafzî şâhid"; mana olarak azizleştiren "mânevî şâhid"dir.
          *** Hadis ıstılahı kitaplarında bu iki ıstılahla birlikte bir de "i`tibâr" geçer. İ`tibar, mütabî` ve şâhid`i tanımaya bir vesiledir. Rivayet edilen hadisi başka bir râvînin rivayet edip etmediğini araştırmak demektir.
      • G. 16-Müdrec Hadis: (Yukarıda açıklandı.)
      • H. 17-Müselsel Hadis: Müsned ve muttasıl olup, içinde tedlîs bulunmayan ve rivayet şekli bakımından Resûlullah`a varıncaya kadar her râvînin bir önceki râvîden birbirinin aynı söz ve hareketleri içeren bir senedle naklettiği hadistir.
      • I. 18-Musahhaf (ve Muharref) Hadisler: (Yukarıda açıklandı.)

Yukarı dön Göster yusuf's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yusuf
 

<< Önceki Sayfa 13 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats