HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Çalışmaları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Çalışmaları
Konu Konu: Ecel Nedir? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
derin1
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 16 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 4
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı derin1

Mü’min 67” Huvelleziy halekaküm min türabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme yuhricüküm tıflen sümme liteblüğu eşüddeküm sümme litekûnu şüyuha* ve minküm men yüteveffa min kablü ve liteblüğu ecelen müsemmen ve lealleküm ta'kılun;”

O, odur ki, sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden, sonra bir alaka/ embriyodan yarattı. Sonra sizi bir tıfl /çocuk olarak çıkarır; sonra eşüddenize /bulüğ/kemale erme çağınıza ulaşmanız, sonra şeyhler/ihtiyarlar olmanız için. Sizden kimi de daha önce vefat ettiriliyor. (Bunların oluşu) bir ecel-i müsemma’ya ulaşmanız ve akletmeniz içindir.

     Selamün Aleyküm,

Değerli Dost1,Ecelle ilgili yapmış olduğunuz kıymetli çalışmadan dolayı sizi tebrik ediyorum.Bilmediğimiz,farklı bildiğimiz,göremediğimiz önemini kavrayamadığımız bir takım konularda doğru bilgilenmemize,imanımızın olumlu şekillenmesine yardımcı olduğunuz için RABBim sizden razı olsun.

   Yukarıdaki Mü'min 67.ayet birçok kereler okumuşuzdur,fakat şuanda okuduğumda ayet gerçekten manevi dünyamı anlatamayacağım şekilde altüs etti.Müthiş bir ayet.

    Bir ecel-i müsemma'ya ulaşmamıza ve buarada akletmemize fırsat veren alemlerin RABBi olan ALLAHa hamd olsun.

Kıymetli çalışmalarınızın devamını bekliyoruz.RABBim ilminizi,basiretinizi ve dirayetinizi arttırsın.ALLAHa emanet olunuz.



__________________
Oku,Yaratan Rabb'inin adıNa
96/1
Yukarı dön Göster derin1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: derin1
 
yener
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 23 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 3
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yener

Sayın dost1 kardeşimiz güzel bir çalışma yapmış, teşekkür ederiz. Fakat ecel konusu da bu yazılanlarla vuzuha kavuşmuş değildir. Bu konunun biraz daha netleşmesi için Nuh suresindeki 1-4 ayetlerinin iyice açıklanması gerekir.

1. Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh'u kendi kavmine gönderdik.

2."Ey kavmim dedi,ben sizin için açık bir uyarıcıyım"

3. "Allah'a kulluk edin; O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

4. "Ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin" Bilinmeli ki Allah'ın tayin ettiği vâde gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!"


           Burada görüldüğü gibi Nuh (as) kavmine diyor ki; " O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki;Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar (helakinizi yani ölümünüzü ) ertelesin." Nuh (as) diyor ki; iman edin de helak olmaktan kurtulun, iman etmezseniz hepiniz helak olacaksınız. Buna göre iki ecel mi vardır?  İman edenler muayyen bir zamana kadar yaşamaya devam edecekler, ama bunlar da ecel-i musemmaları gelince ölecekler, iman etmeyenler de tufanla toptan helak edilecekler.


          Bu durumda şarta bağlı olarak ortaya çıkan iki ecel olmuş olmuyor mu?


          2. Soru: Öldürülen kişi öldürülmeseydi yine aynı anda ölecek miydi? O öldürmese de ölecek  idiyse katil niçin mesul oluyor? Sırf Allah'ın yasak ettiği bir işe tevessul ettiği için mi? Tevessül ettiği içinse katil olmasının sebebi, o zaman öldürmek için vurup da öldüremeyen kişi de ayni şekilde katil sayılıp katillik günahı yüklenmiş oluyor mu?


 Selam ve sevgilerimle. 

 

Yukarı dön Göster yener's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yener
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli yener Kardeşim!

yener Yazdı:

Sayın dost1 kardeşimiz güzel bir çalışma yapmış, teşekkür ederiz. Fakat ecel konusu da bu yazılanlarla vuzuha kavuşmuş değildir. Bu konunun biraz daha netleşmesi için Nuh suresindeki 1-4 ayetlerinin iyice açıklanması gerekir.

1. Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh'u kendi kavmine gönderdik.

2."Ey kavmim dedi,ben sizin için açık bir uyarıcıyım"

3. "Allah'a kulluk edin; O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

4. "Ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin" Bilinmeli ki Allah'ın tayin ettiği vâde gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!"

           Burada görüldüğü gibi Nuh (as) kavmine diyor ki; " O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki;Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar (helakinizi yani ölümünüzü ) ertelesin." Nuh (as) diyor ki; iman edin de helak olmaktan kurtulun, iman etmezseniz hepiniz helak olacaksınız. Buna göre iki ecel mi vardır?  İman edenler muayyen bir zamana kadar yaşamaya devam edecekler, ama bunlar da ecel-i musemmaları gelince ölecekler, iman etmeyenler de tufanla toptan helak edilecekler. 

          Bu durumda şarta bağlı olarak ortaya çıkan iki ecel olmuş olmuyor mu? 

          2. Soru: Öldürülen kişi öldürülmeseydi yine aynı anda ölecek miydi? O öldürmese de ölecek  idiyse katil niçin mesul oluyor? Sırf Allah'ın yasak ettiği bir işe tevessul ettiği için mi? Tevessül ettiği içinse katil olmasının sebebi, o zaman öldürmek için vurup da öldüremeyen kişi de ayni şekilde katil sayılıp katillik günahı yüklenmiş oluyor mu?

 Selam ve sevgilerimle. 

 

 

Öncelikle ömür ve ecel kavramlarının farklı olduğunu belirteyim..

وَاللَّه 15; خَلَقَكُ 05; مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَة 13; ثُمَّ جَعَلَكُ 05;ْ أَزْوَاج 11;ا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِ 07;ِ وَمَا يُعَمَّر 15; مِن مُّعَمَّ 85;ٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ

 

 Fatır; 11:

“Ve Allah sizi bir topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. Dişi ancak O’nun bilgisi ile  hamile olur, ve bırakır (doğurur). Kendisine ömür verilenin de ömründen yaşadığı ve, ömründen eksileni de mutlaka bir kitapta yazılıdır. Şüphe yok ki bu, Allah’a çok kolaydır.”

 

Ayetteki “vema yuammerü.... vela yengusu min umurihi” ifadesi maalesef “yaşayanın yaşatılması ve ömrünün kısaltılması….” şeklinde verilmekteddir.  

 

Halbuki  bölüm “ömürlenmişin ömürlenmesi ve onun ömründen eksiltilmesi de..” olması gerekmektedir.

 Ayette tek bir “ömürlenmiş” vardır. Ve onun ömründen eksilenlerin de kayıt altında olduğu açıklanmaktadır.

 

Ki bu ecelinin değiştiğini, ömrünün kısaldığını değil normal mukadder ömründen, yaşadıkları, gece, gündüz, hafta … senenin düşüldüğünü ve bunun da titizlikle kontrol altında tutulduğu anlamına gelir.

 

Bildiğiniz gibi ömür ayrı şeydir ecel ayrı şeydir; Ömür, “doğum ile ölüm arasındaki yaşanılan süre” iken “ecel, senesiyle, ayıyla, günüyle, dakikasıyla, saniyesiyle ölümün gerçekleşeceği  belirlenmiş an”dır.

 

Nuh;  4:

 

"Günahlarınızdan sizi yarılgasın ve sizi adı konmuş bir ecele (vadeye  kadar ertelesin. Kuşkusuz Allah’ın eceli (takdir ettiği vade) gelince ertelenmez. Eğer bilseydiniz.. "

 

 

Bu ayetteki    “yüehhırküm” ifadesi “sizi ertelesin” anlamına olmasına rağmen bazı meallerde “yaşatsın” anlamı verilmektedir.

Bundan da “sizi öldürmesin, sizin ömrünüzü uzatsın” manası çıkarılmış olmaktadır. 

 

Ayetteki  te’hiri konu edilen ölümleri değil  Yunus; 98’in delaletiyle “rüsvaylık azabı”dır.

 

 

Yunus;98:”Keşke bir kasaba olsaydı da inansaydı ve inanması kendisine fayda verseydi! Yalnız Yûnus'un kavmi, inanınca, dünyâ hayâtnda onlardan rezillik azâbını kaldırmış ve onları bir süre daha yaşatmıştık.”

Netice olarak bizler Allah’ın takdir ettiği ömür kadar yaşıyoruz. Takdir ettiği “ecel (vade)”’de de ölüyoruz. Yaşam süresi ve ecel kesinlikle değişken değildir.

 

 

“ecel” konusunda sorduğunuz soru, ecelin değişebileceğini ileri süren Mutezile ekolunün de  sorusudur. 

Mu’tezileye göre: “Ecel” değişebilir. Buna neden olarak iki delil gösterirler.

    1.   Peygamberimiz “ Sadaka ömrü uzatır” buyurmuştur.

  1. Katil öldürdüğü insanın ecelini değiştirdiği için cezayı hak ediyor.

Yani uzun yaşayacak bir kimseyi öldürerek ömrünü kısalttığı için kısas gibi cezaları hak ediyor.

 

Mutezilenin bu delillerinin ister naklisi olsun ister aklisi olsun, muteber bir delil olmadığını Kur’ân ile aşina olan herkes bilir.

Şöyle ki:

Hadis diye ileri sürülen rivayet “Haber-i Vâhıd” dediğimiz zayıf, dini esaslarda itibar edilmemesi gereken  sınıftan bir rivayettir. Ayrıca ilk yazımızda arz ettiğimiz âyetler ile çelişmektedir.

Hadis olması, yani Peygamber efendimizin böyle bir söz söylemesi mümkün değildir. Bunu kim söylediyse, akıbetini düşünmeden sadakayı teşvik için söylemiştir.

 

Katilin cezalandırılması konusu: Katilin kısas ve azaba müstehak olması öldürdüğünün ecelini değiştirdiğinden değildir.

 

İşlenmesi kesin olarak dinen yasaklanmış olan bir işi işlemiş olmasındandır.  

 

Katil irade ve ihtiyarı ile sebepleri hazırlamış, yasak olan cinayeti göze almış, ölen hakkındaki cenabı hakkın takdir ettiği eceli bilmeden ölüme sebebiyet veren işi işlemiştir.

 

Bu nedenle öldürülen kişi ecelinde ölmüştür.

 

Ama kâtil, “adam öldürmeyin” şeklindeki emri ilahiye uymadığından cezayı hak etmiştir.

 

Kulun cinayet işlemesinden sonra ölümün halk edilmesi, değişmeyen bir sünneti ilahiyedir.

 

Yoksa katil cinayet işleyerek öldürdüğünün ecelini değiştirmiş değildir.

 

Allah ilmi ezelisinde, o vakit gelince, o fiilin vaki olacağını biliyordu; o şahsın ecelini de ona göre ayarlayıp ezelde takdir ve tespit etti. (Her ecel için bir kitap vardır” âyetini hatırlayınız. (Ra’d  suresi âyet 38)

 

 

Ecel konusunda bir de Materyalist düşünce vardır. Canlı varlıkları sadece et, kemik, rutubet ve hararetten ibaret kabul eden, her şeyi maddi ölçülerle (Determinizm) izaha çalışan bu gruba göre iki türlü ecel vardır.

 

Birincisi: “Tabii ecel” dir ki, canlı varlığın cismindeki hararet ve rutubetin nihayete ermesiyle vaki olur. Bu ölüm arizî olan hararetin sönmesi ve rutubetin son bulmasıyla, hiçbir harici varlığın tesir ve müdahalesi olmadan meydana gelir.

Bu tabii ölüm, tıpkı yavaş yavaş gazı biten bir lambanın sönmesi gibidir.

 

İkincisi: “İhtirami”denilen eceldir ki bu, hastalık, harici bir tesir veya kaza sonunda vaktinden önce vaki olan ölümlerdir. Tabii olmayan bu türlü ölümler, lambanın gazı olduğu halde, harici bir sebeple sönmesine benzetilebilir.

 

Canlılarda determinizm: Cansız maddelerde Determinizm’in zorunluluğu kabul edilse bile (ki artık kabul edilmiyor) canlılar âleminde kesinlikle Determinizm’in yeri yok gibidir. Orada illet-eser, sebep—sonuç arasında zorunluluk yoktur. Her şey İmkan-Kontingence çerçevesindedir. Etkiye eşit tepki her zaman görülmez. Aynı şartlarda beslenen hayvanlar ve bitkiler, farklı bünye ve ömür sahibi olmaktadırlar.

Kaynak: İşte Kur’an (Hakkı Yılmaz)

Biz, ecel ile ilgili olarak, Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ın Vahyini mutlak bilgi olarak alıyor ve ona göre değerlendiriyoruz.

Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah’tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah’a emanet olunuz.

 

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
yener
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 23 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 3
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yener

Sayın Dost1 kardeşimizin değerli fikirlerinden istifade ettik, bilhassa ömür ile ecelin tariflerini çok güzel ve net yapmıştır, bunları karıştırmamak lazım. Çünkü ayeti kerimelerden anlaşıldığına göre ömür kısalıp çoğalabiliyor, fakat ömrün son noktasını koyan ecel ise asla değişmiyor. Çünkü ömrün son noktasını koyan Yüce Allah'tır, onun bilgisi şaşmaz, O'nun hükmünü değiştirebilecek de yoktur. Şimdi bu konuyu aşağıda, ayetler müvacehesinde incelemeye çalışacağız. Her şeyin en doğrusunu Yüce Allah en iyi bilir. Biz ayetleri yorumlarken O'nun muradına en uygun olanını bulmağa çalışıyoruz. Bir yanlışlık olursa o, bizim hatamızdır. Daha önce bu konuda hazırlamış olduğum bir yazıyı aşağıya alıyorum. Herkese selam ve sevgilerimle. Bütün düşüncelerini Kuran-i Kerimi anlamaya teksif eden kardeşlerimizin hepsinden Allah razı olsun. Yürümeyi düşe kalka öğrendiğimiz gibi inşaallah da Kuranı doğru yorumlamayı öğreneceğiz, bir birimizin fikirlerinden istifade ederek.


ECELİ KAZA VE ECELİ MUSEMMA


  هُوَ الَّذى خَلَقَكُ 05;ْ مِنْ طينٍ ثُمَّ قَضى اَجَلًا وَاَجَلٌ مُسَمًّى عِنْدَهُ ثُمَّ اَنْتُمْ تَمْتَرُ 08;نَ (2)


O, sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel tayin eden ( her insan için optimal şartlarda azami yaşama süresini yani miadını belirleyen)dir.. Bir de  O’nun katında adı konmuş (zamanı kesin belirlenmiş) bir ecel vardır; sonra bir de şüphe edersiniz.

          Burada geçen ecel-i kaza nedir, ecel-i müsemma nedir? Bu konuda müfessirler ne düşünmüştür veya nasıl yorumlamışlardır, bunun gerçeği nedir? Bunları sorgulamağa çalışacağız. Bu ayete müfessirlerin verdikleri meali aşağıya alıyorum:


[006.002] [DI=Diyanet İşleri] O, sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel tayin edendir. Belirli bir ecel O'nun katındadır; sonra bir de şüphe edersiniz.


[006.002] [DV=Diyanet Vakfı] Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O'dur. Bir de O'nun katında muayyen bir ecel (kıyamet günü) vardır. Siz hâla şüphe ediyorsunuz.  [Not: Burada ecel-i müsemma’ya kıyamet günü manası verilmiştir.]


[006.002] [E0= Elmalılı Orjinal] O, o hâlıktır ki sizi bir çamurdan yarattı, sonra bir eceli bitirdi bir ecel de nezdinde müsemmâ, sonra da siz daha şübhe ediyorsunuz


[006.002] [E1=Elmalılı sadeleştirme 1] O, öyle bir yaratıcıdır ki, sizi çamurdan yarattı, sonra bir eceli bitirdi. Bir ecel de O'nun katında adlandırılmıştır. Sonra da siz daha şüphe mi ediyorsunuz?


[006.002] [E2=Elmalılı sadeleştirme2] Sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel takdir eden O'dur. Tayin edilen bir ecel de (kıyamet zamanı) O'nun katındadır. Sonra bir de şüphe ediyorsunuz.


[006.002] [FK=Fi zilal-il Kuran] O sizi çamurdan yaratan, sonra da ecelinizi belirleyendir. Ayrıca O'nun katında tasarıya bağlanan bir vade daha vardır. Gerçek böyleyken sizler kuşkuya kapılıyorsunuz.


[006.002] [IK=İbni Kesir] O'dur; sizi, bir çamurdan yaratan. Sonra da size bir ecel tayin eden. Bir de O'nun katında belli bir ecel vardır. Siz hala şüphe edip durursunuz.


[006.002] [ON=Ömer Nasuhi] O, o Halık-ı Azîm'dir ki, sizi bir çamurdan yarattı, sonra bir ecel takdir etti ve O'nun nezdinde mâlûm bir ecel de vardır. Sonra da siz şüphe ediyorsunuz.


[006.002] [SY=Suat Yıldırım] O, sizi bir çamurdan yaratan, sonra size bir ecel, bir ömür süresi tayin edendir. Bir de O’nun nezdinde muayyen bir ecel vardır. Sonra, bir de kalkmış şüphe ediyorsunuz!


[006.002] [TK=Tefhimul kuran] Sizi çamurdan yaratan, sonra bir ecel belirleyen O'dur. Adı konulmuş ecel, O'nun katındadır. Sonra siz (yine) kuşkuya kapılmaktasınız.


[006.002] [Muhammed Esed] 2 O'dur sizi balçıktan yaratan ve sonra [sizin için] bir ömür tayin eden, [yalnızca] O'nun bildiği bir ömür.2 Ama hâlâ şüphe edip durursunuz, [Not:2 Lafzen, “ve O'nun katında bulunan bir ömür” -yani, yalnız O'nun bildiği (Menâr VII, 298). Bazı otoriteler, buradaki “ömür”ün dünyanın bitimine ve sonraki yeniden dirilişe işaret ettiği görüşünde oldukları halde diğerleri onu bireysel insan hayatı ile ilişkilendirirler. Diğer bazısı da, kelimenin ilk kullanımında münferit insan hayatına bir atıf görürken ikincisinin Kıyamet Günü'ne atıfta bulunduğunu iddia ederler. Bu son yoruma göre cümlenin bitiş ifadesi, “ve (başka) bir ömür daha vardır...” şeklinde çevrilebilir. Ancak Kur’an'da ecelun musemmâ ibaresinin başka yerlerde de sıkça kullanılması karşısında, burada en doğru çeviri, “[O'nun tarafından] tesbit edilen” veya “[O'nun tarafından] bilinen bir ömür” şeklinde olabilir, yani, hem münferit insan hayatına, hem de bir bütün olarak dünyaya ilişkin bir ömür.]


[006.002] [Y.N.Öztürk] 2. Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur. Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir süre de onun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hâlâ kuşkulanıp duruyorsunuz.


        Yukarıdaki meallerde görüldüğü gibi gerek ecel-i kaza ve gerekse ecel-i müsemma konusunda sarih bir fikir beyan eden yoktur. Fakat ecel-i müsemmanın geçtiği bütün ayetler göz önünde bulundurulursa buradan neticeye varmak hiç de zor olmayacaktır. Zaten K.Kerimin ayetleri bir birinin müfessiri durumundadır.  Diğer ayeti kerimelerde net görüldüğü gibi ecel-i müsemma, adı konmuş, netleştirilmiş , aşılması imkânsız bir süreyi ifade eder. Ecel-i müsemmayı aşmak imkânsızdır. Bu ecel-i müsemma fert planında olduğu gibi toplum planında da aşılması imkânsız muayyen bir süreyi ifade eder. Ne fert bu süreyi bir saniye ileri alabilir ne de geri. Toplum için de durum aynıdır; süresi dolup yıkım anı gelen toplum veya devlet yıkıma uğrar ve bunların yıkım süresini kimse geciktiremez ve öne alamaz da. Demek ecel-i müsemma, saniyesi saniyesine tespit edilmiş zaman dilimi demektir. Aşağıya aldığım ve bu kelimenin geçtiği ayeti kerimelerin incelenmesinde bu, gayet net olarak görülecektir.


        Peki, ecel-i kaza ne demektir?


İşte bunu da net olarak açıklığa kavuşturmağa çalışalım. Yukarıdaki ayeti kerimeye dikkatle bakılınca bu da gayet sarih olarak görülebilmektedir. Şöyle ki; “sizi bir çamurdan yarattı, sonra bir ecel=süre tayin etti. İmal ettiği her canlı için bir miat koydu, yani bir dayanma süresi koydu. Bu miat sadece canlılar için de değil, bütün yaratıklar için de koydu. Örneğin her yıldızın, her gezegenin, her galaksinin bir dayanma gücü vardır. Bu süreyi dolduran yıldız veya güneş yakıtını (hidrojen, helyum vs. cinsinden olan yakıtını) tüketir, ışığını kaybeder, üstüne kabuk bağlamağa başlar, nihayet artan iç ısısı ve basıncından dolayı patlar, uzaya saçılır, artık bir yıldız olarak değil, başka şeyler olarak varlık aleminde varlığını sürdürür…İşte ecel-i kaza budur, yani azami yaşama süresi, yani azami ömür. Her cins varlık için bu farklıdır. İnsanlar için azami yaşama süresi 130-150 sene kadardır. Bazı canlılar için yaşama miadı 40-50 gündür, arılar gibi. Bu süre bakteriler için 2-3 gündür. Ağaçlar arasında yaşama süresi (miadı) en uzun tutulan ağaç, çınar ağacıdır, bin-bin beş yüz  sene kadar yaşar ama, sonunda o da miadını doldurur, yıkılıp gider, hiçbir kazaya, belaya uğramazsa da. Kazaya uğrayan varlıklar bu ecel-i kazaya (miadına) kadar hayatiyetlerini sürdüremezler. İşte burada ecel-i müsemma devreye girer. Eceli kaza’ya kadar yani miadını doldurup ölenler çok azdır, ekseriyetle yaşama şartlarına tabi olarak daha erkenden ölürler. İşte bunun, canlı veya cansız bu varlığın hangi ortam ve şartlarda bulunacağını ve bu şartlar altında miadının (eceli kazasının) kaçta kaçında hayatının son bulacağını bildiği için onu yazmıştır, Allah’ın bilgisi şaşmadığı için eceli müsemma da değişmez diyoruz. Nitekim ömrün kısaltılabileceği fatır suresi 11. ayeti kerimesinde bildirilmektedir:


وَاللَّه 15; خَلَقَكُ 05; مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَة 13; ثُمَّ جَعَلَكُ 05;ْ أَزْوَاج 11;ا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِ 07;ِ وَمَا يُعَمَّر 15; مِن مُّعَمَّ 85;ٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ


Allah sizi (önce) topraktan, sonra da bir nütfeden  (spermden) yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı. O'nun bilgisi olmadan hiç bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Bir canlıya [sümme kada ecelen hükmünce) ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah'a kolaydır.

       

Özetlersek “ecel-i kaza” herhangi bir varlığın, yaratığın varlığını sürdürebileceği azami süredir. Bu süre her tür için farklı olduğu gibi aynı türün her ferdi için de genetik yapısına bağlı olarak da farklıdır. Her insan optimal şartlarda, hiçbir kazaya belaya uğramadan yaşasalar da her insanın yaşam süresi eşit olmaz, bunu etkileyen faktör, genetik yapısıdır. Her varlık en uygun ortamda olamayacağından çoğu, yaşayabileceği azami süreye yani ecel-i kazaya ulaşamaz, daha erken yaşama imkânını kaybeder, işte buna da ecel-i müsemma denir. Ömrün uzayıp kısalması, yaşam şartlarına bağlıdır. Hızlı yaşayan, yani içki kumar, sıgara, stres gibi insanın bünyesini erken yıpratan işleri yapanlar, miadından (ecel-i kaza yani azami ömründen) çok önce ölür. Daha sakin yaşayan, sağlık şartlarına uygun olarak beslenen kimseler de ecel-i kazaya yakın bir zamana kadar yaşayabilirler. Ama bu yoldayken beklenmedik kazalar da ecel-i müsemmanın daha erken yakasına yapışmasına sebep olabilir. Başka bir örnek verirsek; Bir ilaç fabrikası çıkardığı bir ilaç için etiketine, beş senelik bir miat tarihi koyuyor. Bu, şu demektir: Bu ilac, şu ısı derecesinde, kuru bir yerde muhafaza edilirse bu kadar süre, etkinliğini muhafaza eder. Peki siz bu ilacı sıcak bir ortamda veya güneşin karşısında bekletirseniz ne olur? Bu ilaç, miadını doldurmadan etkinliğini kaybeder yani eceli erken gelmiş olur. İnsan da böyledir, sağlık kurallarına uymayan, yaşayabileceği zamana (yani ecel-i kazaya) kadar yaşayamaz, daha erken ecel gelir, bu ecele de ecel-i müsemma denir, bu ecel geldi mi ertelenmez, fakat gelmeden önce alınacak tedbirlerle geciktirilebilir. Buna göre ömür, kısalabilir de, uzaya bilir de. Fakat hiçbir zaman ecel-i kazayı geçemez. Nitekim ayet-i kerimeler de bunu bildirmektedir:


وَاللَّه 15; خَلَقَكُ 05; مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَة 13; ثُمَّ جَعَلَكُ 05;ْ أَزْوَاج 11;ا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِ 07;ِ وَمَا يُعَمَّر 15; مِن مُّعَمَّ 85;ٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ


 [035.011] [E0] Hem Allah sizi bir topraktan, sonra bir nufteden yarattı, sonra sizi çiftler kıldı, onun ılmine ıktiran etmeksizin ne bir dişi hâmil olur (hamile kalır) ne de vaz'eder (yani doğurur), bir yaşatılana çok ömür verilmek de, ömründen eksiltmek de behemehal bir kitabda yazılıdır, şübhe yok ki o Allaha göre kolaydır


يَمْحُو اللّهُ مَا يَشَاء وَيُثْبِ 78;ُ وَعِندَه 15; أُمُّ الْكِتَا 76;ِ


[013.039] [DI] Allah dilediğini siler, dilediğini bırakır; Ana Kitap O'nun katındadır.


وَإِن مَّا نُرِيَنّ 14;كَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُ 05;ْ أَوْ نَتَوَفّ 14;يَنَّكَ فَإِنَّم 14;ا عَلَيْكَ الْبَلاَ 94;ُ وَعَلَيْ 06;َا الْحِسَا 76;ُ


[013.040] [DV] Biz, onlara vâdettiğimizin (azabın) bir kısmını sana göstersek de veya (ondan önce) seni öldürürsek de sana ancak (Allah'ın emirlerini) tebliğ etmek düşer. Hesap yalnız bize aittir.


              Bu ayeti kerimelere göre ömür uzar da, kısalır da, tabii ki şartlara bağlı olarak. Fakat bu şartlara bağlı olarak tayin edilen ecel (ölüm anı), ne ileri ve ne de geri alınır, bu, kesin bir hükümdür.Keza, Allah’ın onayı olmadan da hiçbir şey olmaz. Bir kimse uğradığı bir kaza neticesinde ölmüşse Allah’ın (cc) onayıyla ölmüştür, kaza neticesinde değil, ölümüne hükmetmemişse bir sebep yaratır, yine kurtarır. Keza maktulun ölümü de böyledir; Allah hükmetmeden ölemez, ancak Yüce Allah, ölümüne hükmederse ölür.Katil de tabii şartlarda ölümüne sebebiyet verebilecek bir darbı yaptığı için mesuldür. Peki öldürülen kişi, o anda öldürülmeseydi yaşamı devam edecek miydi” diye bir soru sorulursa, evet, Yüce Allah dileseydi yaşamaya devam edebilecekti, fakat o adamın ölümcül darbıyla Allah da ölümüne onay vermiştir, onay vermezse zaten ölemez, yaşamaya devam ederdi. Katil de maktulun ecel-i kazasından önce ölümüne sebebiyet verdiği için mesuldür.

 

Yukarı dön Göster yener's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yener
 
osman1
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 19 kasim 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 178
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı osman1

 

 İki ecel vardır.....

Ana rahminde biçilen ecel Ecel-i müsemmen...

Diğeri Hükmen ecel....Ecelin Kada....Kaza...

Kul Eceli müsemmenin kurallarını oynar onu hak ederse Allah kendisine tahsis ettiği eceli müsemmeni ona yaşatır....

Yok eğer yanlış oynarsa mesela sağlık kurallarına vs.....veya intihar eder gibi....

Bu takdirde Allah onun ecelini bitirir yani hükmünü verir bu da hükmen eceldir...

Sonuç:

Birilerinin dediği gibi ne yaparsan yap kardeşim ecel tektir günü geldiğinde ölürsün değil miş....

selamlar

Not:İki ecel en'am suresi başı

Yukarı dön Göster osman1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: osman1
 
osman1
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 19 kasim 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 178
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı osman1

 

    hAYIR DOSTUM.....

   eCELİN MÜSEMMA SON ECEL...

   eCELİN KAZA ECELİN MÜSEMMAYA VARAMADAN TÜKETİLEN ECELDİR....

  yENİ KONU İKİ ECEL OLARAK SUNMUŞ BULUNUYORUM LÜTFEN OKUYUN

 

SELAMLAR

Yukarı dön Göster osman1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: osman1
 
ŞiaRıM-KuRaN
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 26 aralik 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 124
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ŞiaRıM-KuRaN

Selamunaleykum

Değerli Hocam Dost1 bizlere Kuran deryasından bizleri aydınlattığınız için Allah razı olsun.

Ecel konusunda yazdıklarınızla aynı fikirdeyim.Ama kafama bir soru takıldı.Yanıtlarsanız memnun olurum.Allah razı olsun

Dost1 yazdı : “Her toplumun bir eceli vardır. Ve o ecel kesinlikle değiştirilmez.”...Ayetlerinden  kesinlikle anlarız ki, her insan kendisi için takdir edilen “ecel”’de ölmektedir.Ölümün şekli ne olursa olsun, ömrün süresi ne olursa olsun ölen herkes ecelinde ölmektedir.

2/154 Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin.Tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olmazsınız

4/69 Allah'a ve resule itaat eden kişilere gelince, bunlar, Allah'ın kendilerine nimet verdikleriyle beraberdirler: Peygamberlerle, hak dostlarıyla, şehitlerle, iyilik ve barış sevenlerle. Ne güzel dosttur bunlar!

Soru1: Allah uğrunda cihad edip şehit olanlar Allahın eceli mi?

 

Soru2:Allah uğrunda mucadele şehit olma onuruna ulaşmak isteyen insanları Allah mı engellıyor?

 

 

 ALLAH sizden ve tüm hanif müslümanlardan razı olsun.

                                                                     Saygılarımla...

 



__________________
ZÜMER-2739/27 Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
Yukarı dön Göster ŞiaRıM-KuRaN's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ŞiaRıM-KuRaN
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamun Aleykum! Değerli Şiarım Kur'an Kardeşim!

Allah Razı oslun.

Soru1: Allah uğrunda cihad edip şehit olanlar Allahın eceli mi?

Bütün ölenler ecelinde ölürler.

Şehîd, şühûd, kökünden sıfattır. Şühûd, gözle veya basîret /gönül gözü ile görmek, tanık olmak, bir olayın vukuu sırasında orada bulunmak demektir. Şühûd'un, sadece olayın yanında bulunmak olduğu, gözle görmenin şart olmadığı da söylenir. Hazır bulunacak, görülecek yere meşhed, çoğulu meşâhid denilir.
Şehâdet, olayı görenin veya orada bulunanın, olay hakkında bildiğini söylemesidir. Gerçeği bilen ve söyleyene şâhid, şehîd, çoğulu şühedâ denilir. Gerçeği bilen ve söyleyen bilginlere de şühedâ (gerçeğin tanıkları) denilir. Başta yüce Allah şâhiddir. (Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları : 19/232)

 

Âli İmran;169:”Ve la tahsebennelleziyne kutilu fiy sebiylillâhi emvata bel ahyaun ınde Rabbihim yurzekun”
Allah yolunda öldürülenleri sakın “ölüler” sanmayın. Aslında onlar diridirler; Rableri indinde/katında rızıklanmaktadırlar.

Bakara;154:” Ve la tekulu limen yuktelu fiy sebiylillahi emvat* bel ahyaün ve lâkin la teş'urun”
Allah yolunda öldürülenlere “ölüdürler” demeyin. Aslında diridirler, lakin siz algılayıp idrak edemiyorsunuz/sezemiyorsunuz.

Söz edilen şey  bedenlerin ölmesi değildir. Bedir‘ de Hendek’te, Uhud’da, Kerbela’da... yaşamlarını yitirenlerden Allah yolunda olanlar ile Tağut yolunda olanlar bir midir?


 
Soru2:Allah uğrunda mucadele şehit olma onuruna ulaşmak isteyen insanları Allah mı engellıyor?

Allah şehid olmayı engellemiyor ,özendiriyor.
 
 


Nisa;69: Ve men yutııllahe verRasûle feülaike maalleziyne en'amAllahu aleyhim minen Nebîyyiyne vasSıddıkıyne veşŞühedai vasSalihıyn ve hasüne ülaike refiyka
Kim Allah’a ve O’nun Rasûlüne itaat eder ise, işte onlar Allah’ın kendilerine in’amda bulunduğu/nimet verdiği Nebîler, sıddıklar/dosdoğru olanlar, şehidler ve salihler/iyi kimseler ile beraberlerdir. Ne güzel refiktir/ arkadaştır onlar.

Nisa;70: Zâlikel fadlü minellahi, ve kefa billahi Alîyma;
Bu Fazl/bolluk...Allah’dandır. Aliym/En iyi bilen olarak Allah kafidir/yeterdir.

Nisa;71: Ya eyyühelleziyne amenu huzu hızreküm fenfiru sübatin evinfiru cemiy’a;
Ey inananlar, korunmanızı alın ; bölük bölük veya toplu halde  seferber olun.

Nisa;72: Ve inne minküm lemen leyübattıenn* fein esabetküm müsıybetün kale kad en'amAllahu aleyye iz lem ekün meahüm şehiyda;
Muhakkak ki sizden öylesi de var ki, ağır davranır. Eğer size bir musibet isabet eder ise: “Allah gerçekten bana in’amda/iyilikte bulundu da onlarla beraber şehid olmadım/bulunmadım” der.

Nisa;73: Ve lein esabeküm fadlün minAllahi leyekulenne keen lem teküm beyneküm ve beynehu meveddetün ya leyteniy küntü meahüm feefuze fevzen azîyma;
Ve eğer size Allah’dan bir fazl/bolluk erişir ise, sanki sizinle onun arasında bir mevedde/ sevgi hiç olmamış gibi,  şöyle der: “Ah keşke onlarla beraber olsaydım da aziym/yüce/büyük bir başarı kazansaydım”.

Nisa;74:” Fel yükatil fiy sebiylillahilleziyne yeşrunel hayated dünya bil’ahıreti, ve men yükatil fiy sebilillâhi feyuktel ev yağlib fe sevfe nü'tiyhi ecren aziyma;
Ahiret karşılığında dünya hayatını satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelir ise,  kendisine aziym bir ecir/ödül vereceğiz.

Nisa;75:” Ve ma leküm la tükatilune fiy sebiylillâhi vel müstad'afiyne minerricali vennisai vel vildanilleziyne yekulune Rabbena ahricna min hazihil karyetiz zalimi ehlüha vec'al lena min ledünke Veliyyen vec'al lena min ledünke Nasıyra”
Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Rabbimiz, ehli zalim olan şu karyeden/ şehirden bizi çıkar; ledünnünden bize bir Veli/yakın dost meydana getir; ledünnünden bize bir yardımcı kıl” diye mustaz’af/ zayıf, mazlum,güçsüz erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?.

Nisa;76: Elleziyne amenu yükatilune fiy sebiylillâhi, velleziyne keferu yükatilune fiy sebiylit tağuti fakatilu evliyaeşşeytan inne keydeşşeytani kâne daıyfa
İnananlar Allah yolunda savaşırlar. Kafirlere /gerçeği reddedenlere gelince, Tağut  yolunda savaşırlar. O halde şeytanın velileri/yakınları ile savaşın. Muhakkak ki şeytanın tuzağı/düzeni çok zayıftır.

ALLAH sizden ve tüm hanif müslümanlardan razı olsun.
                                                                           Saygılarımla

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'ım cümlemizden Razı olsun.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
iman
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 16 haziran 2006
Gönderilenler: 751
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iman

selamünAleyküm

-------------------

Soru1: Allah uğrunda cihad edip şehit olanlar Allahın eceli mi?

-----------------------------------------

Müslüman olarak
kurandan anlayamadığım kavramları
mushaftan öğrenmeye çalıştığımda;

Karşılaştığım mesellerde (meselelerde)
cehd ettiğim (cihat ettiğim, mücadele ettiğim)
fıtratıma uygun (yaratılışıma, insanlığıma)
çözümler uğruna
farkına vardığım her şeyin şahidi olduğumdur.

bu anlayışla
şehitlik gerçeğin farkındalığıdır.
Gerçek hakkın ta kendisidir.

Halk içinde
şehadetin olası neticelerinden
korkuyu ve çekinceyi gidermek için
uydurulan tanımlamalar
kavramı değiştirmez.

savaşırken ölen hakikat eri hakkın,
yalancı şeytanının şahididir.

her ikiside meydana gelen vakanın şahididir.

yalan var olamayacağına göre
hakikati ispatlayan şehittir.

vaka
bir savaş olacağı gibi,
hakikate muhalif bir mektup
okunurken geçirilen kalp krızide olabilir.

ecel ile şehadet kavramı arasında
direkt bir ilişki kurulmasının ve vazedilmesinin
doğru olmayacağı kanaatindeyim.

yani moral değer olarak iyi bir motivasyon cümlesi olarak kabul ettiğim
halde önüme gelen her yerde şehitlere ölü demeyin eksik çevirisinden
hareketle ayeti aklımca vatanı böldürtmemeye tek ve kati mesnet
yaparsam pakistanlı kardeşlerime Bosnalı kardeşlerime ne derim.

Tamamen yönetim hatasından kaynaklanan neredeyse köleleştirmeye
giden ekonomik uygulamalara boyun eğmeyi nasıl acıklarım.

Dost1 hocamın yukarıya aldığı ayetlerdede görüleceği üzere
övülen (en iyi bilen Allah'tır) hakikatin farkında olmamız
ve yaşammızın gayesinin farkındalığıyla oranlı rızıklanacağımız
olduğudur.

Biraz daha ileri gidersem
başınızdan geçenlere oldu geçti biz önümüze bakalım
demeyin
başınıza geleceklerin sebepleri olarak not edin
anlıyorum.


burada ikinci soruyuda dahil etmek istiyorum.


------------------------------

Soru2:Allah uğrunda mucadele şehit olma onuruna ulaşmak isteyen
insanları Allah mı engellıyor?

----------------------------



Bu durumda
Allah yaşamımızın sebebinin şehadet olduğunu söylüyor.

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek
şeytanın ta kendisi engelliyor şehadeti.

yaşamak uğruna mesnetini sorgulamadığı yasalara sığınan
tağutun hizmetine girdigini önemsemiyorsa
şeytanın yalancısı oluyor.

uyduğu yasaların mesnetini öğrenmeye çalışan
hakikate ulaştığı için yasanın hükmü kalmıyor.
Hakikatin şehidi oluyor.

ne mutlu yaşayan şehitlere...
ne mutlu şahitlik için koşanlara...
ne mutlu şehadetten rızıklananlara...

soruyu sorarak fikretmeme,
cevap ararken zikretmeme
sebep olan kardeşlerime
sevgilerimle...

Yukarı dön Göster iman's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iman
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Aleykum Selam! Değerliİman Kardeşim!

 

iman Yazdı:
selamünAleyküm

-------------------

Soru1: Allah uğrunda cihad edip şehit olanlar Allahın eceli mi?

-----------------------------------------



Karşılaştığım mesellerde (meselelerde)
cehd ettiğim (cihat ettiğim, mücadele ettiğim)
fıtratıma uygun (yaratılışıma, insanlığıma)
çözümler uğruna
farkına vardığım her şeyin şahidi olduğumdur.

bu anlayışla
şehitlik gerçeğin farkındalığıdır.
Gerçek hakkın ta kendisidir.

Halk içinde
şehadetin olası neticelerinden
korkuyu ve çekinceyi gidermek için
uydurulan tanımlamalar
kavramı değiştirmez.

savaşırken ölen hakikat eri hakkın,
yalancı şeytanının şahididir.

her ikiside meydana gelen vakanın şahididir.

yalan var olamayacağına göre
hakikati ispatlayan şehittir.

vaka
bir savaş olacağı gibi,
hakikate muhalif bir mektup
okunurken geçirilen kalp krızide olabilir.

ecel ile şehadet kavramı arasında
direkt bir ilişki kurulmasının ve vazedilmesinin
doğru olmayacağı kanaatindeyim.

yani moral değer olarak iyi bir motivasyon cümlesi olarak kabul ettiğim
halde önüme gelen her yerde şehitlere ölü demeyin eksik çevirisinden
hareketle ayeti aklımca vatanı böldürtmemeye tek ve kati mesnet
yaparsam pakistanlı kardeşlerime Bosnalı kardeşlerime ne derim.

Tamamen yönetim hatasından kaynaklanan neredeyse köleleştirmeye
giden ekonomik uygulamalara boyun eğmeyi nasıl acıklarım.

Dost1 hocamın yukarıya aldığı ayetlerdede görüleceği üzere
övülen (en iyi bilen Allah'tır) hakikatin farkında olmamız
ve yaşammızın gayesinin farkındalığıyla oranlı rızıklanacağımız
olduğudur.

Biraz daha ileri gidersem
başınızdan geçenlere oldu geçti biz önümüze bakalım
demeyin
başınıza geleceklerin sebepleri olarak not edin
anlıyorum.


burada ikinci soruyuda dahil etmek istiyorum.


------------------------------

Soru2:Allah uğrunda mucadele şehit olma onuruna ulaşmak isteyen
insanları Allah mı engellıyor?

----------------------------



Bu durumda
Allah yaşamımızın sebebinin şehadet olduğunu söylüyor.

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek
şeytanın ta kendisi engelliyor şehadeti.

yaşamak uğruna mesnetini sorgulamadığı yasalara sığınan
tağutun hizmetine girdigini önemsemiyorsa
şeytanın yalancısı oluyor.

uyduğu yasaların mesnetini öğrenmeye çalışan
hakikate ulaştığı için yasanın hükmü kalmıyor.
Hakikatin şehidi oluyor.

ne mutlu yaşayan şehitlere...
ne mutlu şahitlik için koşanlara...
ne mutlu şehadetten rızıklananlara...

soruyu sorarak fikretmeme,
cevap ararken zikretmeme
sebep olan kardeşlerime
sevgilerimle...

Allah Razı olsun.

Feraseti açık olan Kardeşim.

Alemlerin RAbbi olan Yüce Allah'ım cümlemizin de idraklerini açık eylesin. İnşaAllah.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats