HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: Kuranda EL Kesme Cezasi Var mi ? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

s.a kardeşler nasihat net diye bir sitede böyle bir bilgiye ulaştım umarım faydalı olur Allahın rahmeti üzerinize olsun < =search.php method=get> 

 

 

HIRSIZLIK CEZASI

Yazar nasihat

 

Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj HIRSIZLIK CEZASI 
HIRSIZLIK CEZASI

Şuan İslami ülkelerde uygulanan hırsızlık cezası aşağıdaki ayetin yanlış yorumlanmasının bir sonucudur:

05:38 Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza olarak ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini ( eydiyehüma ) kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir.

يد (yed) : kullanışlı; güç, kuvvet, kudret; faydalı eşyalar; cömertlik; elin üst kısmı, kol; (bir aletin) kolu; (kuşun) kanadı

yed: bir el
yedeyn: iki el
eydi: (ÜÇ VEYA DAHA FAZLA EL) eller
eydiyehüma: (ÜÇ VEYA DAHA FAZLA el için) elleri

Buradaki el kelimesini gerçek anlamınında düşünürsek o zaman hırsızın bir elini değil İKİ ELİNİ birden kesmemiz gerekir çünkü ayet sayısı en az üç tane el kesmemizi emrediyor. Sunniler bu ayetteki çarpıklığı çok iyi anladılar ve yaptıklarının doğruluğunu kanıtlamak için Kuran'ın değişik biçimlerini türettiler. Bunlarda yed kelimesi yerine çoğulu "eymenun" olan sağ el (yemin) kelimesi kullanılıyor.

İbn Kesir : Ves sariku ves sarikatü faktau eymanehüma = ve erkek hırsız ve kadın hırsız, ikisinin de sağ ellerini kesin
Tebari : Ves sariku ves sarikatü faktau eymanehüma = ve erkek hırsız ve kadın hırsız, ikisinin de sağ ellerini kesin

Dahası bu ayeti gerçek anlamında anlarsak başka bir sorun daha çıkıyor karşımıza. O da bundan sonraki ayet:

05:39 Kim (bu) haksız davranışından sonra tevbe eder ve DURUMUNU DÜZELTİRSE şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

Elleri kesilen ya da mezhepçilerin yaptığı gibi tek eli kesilen birinin durumunu düzeltmesi olanaksızdır. Hele gerçek anlamda alıp kişinin iki elini birden kesersek artık o şahsın yaşaması bile ızdırap haline gelir. Bunun dışında mezhepçilerin cevaplaması gereken sorular şunlardır:

a. Sabıkalı kişileri nasıl cezalandırırsınız? İki elini de kaybettikten sonra beyniyle hırsızlık yapan birinin ayaklarını mı kesmek icap eder yoksa kafasını mı?
b. Bir yumurta çalan ile son model bir araba çalanın cezası aynı mıdır? Ellerinin kesilmesi?
c. Sizin elleriniz kesilse nasıl hissederdiniz ve ailenize nasıl bakardınız?

Kuran'da yed kelimesini incelersek bunun maddi gücü simgelediğini görebiliriz. Hem de yine beşinci surede:

05:64 Bir de Yahudiler: "Allah'ın eli ( YEDÜLLAHİ ) bağlıdır." dediler ve dedikleri yüzünden elleri bağlandı ve la'netlendiler. Hayır, O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi nimet veriyor. Andolsun ki, sana Rabbinden indirilenler, onlardan birçoğunun azgınlığını küfrünü artıracaktır. Bununla birlikte, aralarına kıyamete kadar sürecek olan bir düşmanlık ve kin bıraktık. Her ne zaman savaş için bir ateş tutuşturdularsa, Allah onu söndürdü. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.

Ellerin açıl olması cömert olmak demektir. Ellerini kesin hükmü de birçok anlam içerebilir: hırsızların çalmasını engelleyin, çaldıklarından harcayın veya çaldıklarını iade edin.

Tebbet yeda ebiy lehebiv ve tebb
111:01 MALİ GÜCÜ YOK OLSUN Ebru Leheb'in; zaten YOK OLDU!
111:02 Ne MALI kurtardı onu ne de KAZANDIĞI.


تب (tebbe) : kesmek, kısaltmak; yok olmak; kaybolmak.

Yok olan da Ebu Leheb'in eli değil mali gücüdür.

5:38 ayetinde Diyanet'in çevirdiği gibi ibret kelimesi geçmemektedir. Bazı çevirmenlerin de kelepçek olarak çevirdiği "nekale" kelimesi "örnek" anlamına gelir. Kuran'da bir ayette daha geçer:

Fe cealnaha nekalel li ma beyne yedeyha ve ma halfeha ve mev'ızatel lil müttekıyn
02:66 Biz bunu, hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık.

Ceza kelimesi ise bir şey karşılığında yapılan BENZER karşılıklar için kullanılır. Ödül, ceza, karşılık anlamlarına gelir.

fe in kateluküm (SİZİNLE SAVAŞIRLARSA / SİZİ ÖLDÜRÜRLERSE) faktüluhüm (ONLARLA SAVAŞIN / ONLARI ÖLDÜRÜN) * kezalike ceazül kafirın
02:191 Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onlara savaş açın. İşte kâfirlerin CEZASI böyledir.

Vellezıne kesebüs seyyiati cezaü seyyietim bi misliha
10:27 KÖTÜLÜK YAPANLARA GELİNCE, KÖTÜLÜĞÜN CEZASI MİSLİ İLEDİR. Onları zillet kaplayacaktır. Onları Allah'a karşı koruyacak hiç kimse yoktur. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Ve cezaü seyyietin seyyietüm mislüha
42:40 BİR KÖTÜLÜĞÜN CEZASI, ONA DENK BİR KÖTÜLÜKTÜR. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.

مٿل (mislun) : benzerlik; benzer, benzeş; müşabih, birbirine yakın; benzerlik; eşit, musavi.

5.38inci ayette yapılan suça karşılık olarak hırsızın mali gücünü keseceğiz. Hırsızlık el kesiminin cezası olamaz çünkü bunlar birbirine denk değil. El kol kesmek 42:40 ve 10:27 ayetlerini dikkate almamaktır.

Şimdi bir de "ceza" kelimesinin yerine "azap" kelimesi kullanılan 24:02 ayetine bakalım.

24:02 Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun ( velyeşhed azabehüma taifetüm minel mü'minın ).

Diyanet ceza olarak çevirmiş ama aslında "azaplarına" (azabehüma) kelimesi geçiyor. Neden 5:38 ayetinde de Allah azaplarına şahit olsunlar demiyor da ceza / karşılık kelimesi geçiyor? Neden Allah 5:38 ayetinde mezhepçilere göre yapmanın çok büyük bir cesaret isteyeceği bir işte bu ayetteki gibi "onlara acıyacağınız tutmasın" demiyor? El koparmak daha mı kolay?

Aslında Kuran'da örnek bir hırsızlık hadisesi de geçmiş, bakalım cezası neymiş:

12:74 (Yusuf'un adamları) dediler ki: Peki, siz yalancıysanız bunun (HIRSIZLIĞIN) cezası nedir?
12:75 "Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte o, onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız" dediler.

Bu kıssalar Kuran'a boş yere konulmamıştır:

12:07 Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, (almak) isteyenler için ibretler vardır.
12:111 Andolsun onların kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır.

Hırsızlık ayetinin doğru çevirisi şöyle olmalı:

Ves sariku ves sarikatü faktau eydiyehüma cezaem bima keseba nekalem minellah vallahü azızün hakım
05:38 Hırsız erkek ve kadının KAZANDIKLARINA CEZA / KARŞILIK ( bi ma keseba ), ALLAH'TAN DERS OLSUN DİYE MALİ GÜÇLERİNİ KESİN ve Allah izzet ve hikmet sahibidir.

07:28 Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: "Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti" derler. De ki: ALLAH KÖTÜLÜĞÜ EMRETMEZ. ALLAH'A KARŞI BİLMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ Mİ SÖYLÜYORSUNUZ?

Cum Ksm 04, 2005 6:31 pm Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder
< style="DISPLAY: inline" =viewtopic.php?t=111&start=0 method=post>
Mesajları göster: < name=postdays>< value=0 ed>Hepsi< value=1>1 Günlük< value=7>7 Günlük< value=14>2 Haftalık< value=30>1 Aylık< value=90>3 Aylık< value=180>6 Aylık< value=364>1 Yıllık < name=postorder>< value=asc ed>eskiden-yeniye< value=desc>yeniden-eskiye < ="lite jump" =submit value=OK name=submit>

nasihat.net Forum Ana Sayfası » Kur'an'dan Görüşler ve Çözümler » HIRSIZLIK CEZASI

Forum Saati: Çrş Ksm 23, 2005 8:51 pm | Tüm saatler GMT
 
Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

< style="DISPLAY: inline" name=jump ="if(.jump.f.value == -1){return false;}" =viewforum.php method=get>< ="if(this.s[this.edIndex].value != -1){ s['jump'].submit() }" name=f>< value=-1>Bir Forum Seçin< value=-1> < value=-1>Genel/Güncel Konular< value=-1>----------------< value=1>Selamlaşma< value=2>Duyuru-Haber< value=-1> < value=-1>Kuran Okulu< value=-1>----------------< value=3 ed>Kur'an'dan Görüşler ve Çözümler< value=13>Kur'an Okumaları< value=10>Kur'an'ın Önündeki Engeller< value=5>Kur'an Kavramları Kılavuzu< value=7>Kur'an'dan Kıssalar< value=8>Kur'an Çevirileri< value=12>Kur'an Fihristi< value=-1> < value=-1>Fikir Platformu< value=-1>----------------< value=11>Fikir Havuzu< value=9>Alıntı< = value=e223495601fed6336c1f770da226f5d9 name=sid> < ="lite jump" =submit value=OK> 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
hanif
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 31 mart 2005
Yer: Germany
Gönderilenler: 380
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hanif

Sunniler bu ayetteki çarpıklığı çok iyi anladılar ve yaptıklarının doğruluğunu kanıtlamak için Kuran'ın değişik biçimlerini türettiler. Bunlarda yed kelimesi yerine çoğulu "eymenun" olan sağ el (yemin) kelimesi kullanılıyor.

 

bendeki mushafmı yanlıs yoksa beni yanlış görüyorum

hani nerde eymanun yaw

işte ayet EYDİYEHUMA

 

Buradaki el kelimesini gerçek anlamınında düşünürsek o zaman hırsızın bir elini değil İKİ ELİNİ birden kesmemiz gerekir çünkü ayet sayısı en az üç tane el kesmemizi emrediyor

Ne alaka? saçmalığın danışkası ancak bu kadar olur.

Elbette çoğul ifade kullanılacak. Çünkü ayetinbaşı tekil şahısa hitap etmyor ki

VESSARİKU VESSARİKAT

hırsız erkek ve kadınlar

Bakım şimdi bu abukluğu maide 6 ya uygulayalımda biraz gülmekten katılalım

FAĞSİLU VUCUHEKUM

vech tekil vucuh çoğul

YÜZLERİNİZİ YIKAYIN

Bir insanın kaç tane yüzü var????  

devam edelim

Vemsehu bi ruusikum

re,s tekil, ruus çoğul

Başlarınızı mesh edin

Bir insanın kaç tane kellesi var       

türkçede de aynı gramerurallarını kullanırken kimsenin sesi soluğu çıkmaz bal gibi anlarlar arapcaya gelince olmadı teviller

coçuk doğurmak kadınlara mahsustur

gibi bir ifade kullanılsa ne anlaşılacak. Bir çocuğun bir çok annesi olduğumu ????

 

 

Yukarı dön Göster hanif's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hanif
 
atuna58
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 14 eylul 2005
Yer: Turks and Caicos Islands
Gönderilenler: 20
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı atuna58

  Hırsızlık konusunda kuran nasıl bir düzenleme getiriyor?

 

  Burada üç noktaya değinmek zorunludur. Birinci nokta el kesme cezasının niteliği ve çerçevesi ile ilgilidir. Bu el kesme, bir sakındırma ve utandırma alameti olarak elin herhangi bir yerinin kanatılıp işaretlenmesi mi dir,  elin bir parmağının veya parmağın bir kısmı gibi bir parçasının kesilmesi mi dir? 

 

Yoksa elin kesilip atılması mı dır? Kuranın bu konuya değinen ayeti bu anlamların her birinin çıkarılmasına müsaattir. Ve fıkıhçılar bu anlamlardan hangisinin esas olduğu konusunda tartışmaya girmişlerdir. Ancak Kur’an-ı yine Kur’an la  tefsir edersek “ el kesme’’nin ne anlama geleceğini Yusuf suresi 31. ayetten öğrenebiliriz. Maide 38.ayetteki değimi aynen kullanan bu ayetten anlıyoruz ki, “el kesme’’, elin herhangi bir yerinin kanatılmasıdır.(bakınız Hatemi ; İslam hukuku, 98- 99 )

 

  Kur’an ın beyanını esas alarak bakarsak şu sonuca varılabilir: el kesmenin icrasında kanatıp işaretleyerek bırakmakla, eli kesip atmak arasında bir tercihi yaşanan zaman ve mekana göre kamu otoritesi belirleyecektir. Bu iki şıktan birini tek yol olarak alıp her devre uygulamaya kalkmanın Kur’an ın ruhuna uygun olup olmadığı ayrı bir tartışma konusudur. Uygulamanın asr-ı saadet’te bazı el kesme örnekleri sunması yine, o devre göre yapılmış bir yorumdur. Yorum , ancak kendi zamanını bağlar.

 

  İkinci nokta hırsızlık kavramının rölatif bir kavram olduğu ve aynen el kesme kavramı gibi zaman ve şartlara göre yeniden belirlenmesinin gerekliliğidir. Şu kesindir ki Kur’an ın getirdiği ve cezalandırdığı sirkat(hırsızlık) kavramını şu veya bu devirde yaşamış şu veya bu fıkıhçının tanımı ile dondurmak ve bu tanımı kurana fatura etmek asla doğru değildir. İnsan hayatının çeşitli aşamalarında,çeşitli sos yo-ekonomik şartların ortaya çıktığı değişik perspektiflere göre hırsızlık ve hırsız kavramını yeniden belirlemek gerekir. Şu var ki, bu belirlemede Kur’an ın şaşmaz hayatsal   Prensiplerinin   çalma olayına ilişkin yansımaları mutlaka dikkate alınacaktır. Bu prensiplerin başında ise kişinin kendi öz emeğinin ürünü olmayan mal, değer ve imkana sahip olmaması gelir. Buna göre hırsızlık kavramının her devirde temel unsurlarından biri, insanın,hakkı olmayan bir şeye el koyması , sahip çıkması,yani zilyetliğidir.

 

Böyle bakıldığında Kur’an açısından hırsız,hukuku ihlal yolu ile çalan kişi olduğu kadar,sistemi ve düzeni hukuka uydurarak,yahut hukuku istediği sisteme uydurarak çalan kişi de olacaktır. O halde , Kur’an ın cezalandırdığı hırsız sadece vitrinden , cepten , tarladan çalan değil , aynı zamanda ve beklide öncelikle çalışan ve üreten insanın hakkı olanı vermeyerek emek ve gayretten çalınan kişi veya kişilerdir.

 

  Kur’an ı iyi tetkik edenler şunu rahatlıkla görürler: Kur’an ın suçladığı ve Hz. Peygamberin lanetlediği hırsızlar, hukukun ve işleyen düzenlerin hırsızlıklarını akla dahi getirmediği emek ve alın teri sömürücüleridir.

 

  Kur’an a fatura edilebilecek bir hırsızlık tanımını,Kur’an ın emek,gayret,haksız kazanç vs… gibi diğer temel kavramlarını dikkate alarak yeniden belirlemek gerekir.

 

  Değineceğimiz üçüncü nokta da, hırsızlık meselesinde cezayı getiren Maide suresi 38. ayetin, ardından gelen 39. ayetle birlikte düşünülmesinin kaçınılmazlığıdır çünkü 39. ayet Arap dilinde fa-i takı biye denen bir bağlayıcı edatla 38. ayetin bir devamı haline getirilmiştir ki  bunun Arap dili ve tefsir kuralları açısından anlamı bu iki ayetin birlikte düşünülmesinin zaruretidir. Ne yazık ki, Kur’an ın temel tavrı olan rahmet ve kolaylaştırmanın aksi yönde bir anlam çıkarmak için bu iki ayeti bütün kuralları çiğneyerek birbirinden ayıran fıkıhçılar olmuştur.

 

  Söylemek istediğimizi daha iyi anlamak için o ayetlerin meallerini görelim:’’ erkek hırsızla kadın hırsızın, yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah çok azizdir, hüküm ve hikmet sahibidir. Şu var ki, kim çalma kötülüğünün ardından tevbe eder, halini düzeltirse hiç kuşkusuz  Allah onu affeder. Allah çok affedici çok merhametlidir.’’

 

  Allah’ın merhametine ambargo koymaya ve Allah ’ın hükmüne hüküm katmaya yeltenen bazı kişiler hırsızlık meselesindeki hükme birlikte kaynaklık eden bu iki ayeti birbirinden ayırarak ‘’ çalanın eli kesilmelidir,tövbe etmesi cezayı ortadan kaldırmaz.’’ Diyebilmişlerdir. Oysa ki böyle düşünmek Kur’an a açıkça ters düşmektedir. Bizimle aynı kanıyı paylaşan büyük müfessir Fahreddin  er-Razi nin görüşünü Süleyman Ateş şöyle aktarıyor.

 

  ‘’Hırsız, henüz eli kesilmeden yaptığına pişman olur, tevbe eder,tevbe sinde samimi olduğu anlaşılırsa ikinci ayetten çıkan anlama göre onun eli kesilmez. Bundan dolayı hırsızın tutuklanıp bir süre göz altında bulundurulması, davranışlarının izlenmesi gerekir. Uslandığı anlaşılırsa elinin kesilmesine gerek kalmaz.

 

  Yakalanmadan yada yakalandıktan sonra tevbe eden hırsızın elinin kesilip kesilmeyeceği konusu, alimler arasında ihtilaflıdır. Bazılarına göre yakalanmadan önce tevbe eden muharib (terörist) in tevbesinin kabul edileceğini bildiren ayete kıyasen , adi hırsızın da henüz dava, veliyy-i emre (hakime) götürülmeden tevbe ettiği taktirde eli kesilmez. Bazılarına göre de had, suçun cezasıdır. Tevbe ise yasak işi yapmanın günahından Allah a sığınmadır. Tevbe suçun cezasını kaldırmaz.

 

  Fakat yakalanmadan önce tevbe edip tevbe si kabul edilerek eli kesilmeyen muharib(terörist) in suçu, adi hırsızın suçundan ağırdır. Tevbe ondan bu ağır cezayı kaldırdığına göre adi hırsızdan niçin kaldırılmasın? Kaldı ki yüce Allah, ‘’ kim haksızlığından dolayı tevbe eder, uslanırsa, Allah onu tevbe sini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Ayetiyle tevbe edeni bağışlayacağını bildirmiştir. Cezayı veren Allah affederse artık ona kim ceza uygulayabilir?nitekim bazı tabiilere göre eli kesilmeden tevbe etmek haddi düşürür. Çünkü ayetin sonunda Allah ‘ın ‘’elğafur  er-rahim : çok bağışlayan çok acıyan. ‘’ sıfatlarının anılması, o kimseden cezanın düşürüleceğine delalet eder. Ayette anılan ceza haddir. Ayetinde zahiri cezanın düşmesini gerektirir.

 

  Demek ki el kesme uslanmayana verilecek cezadır. Aklını başına alıp uslanan kimsenin artık eli kesilmez. Kişinin uslanıp uslanmadı ise davranışlarının kontrol edilmesi ile anlaşılır.        Tevbe eden hırsız bir süre gözetim altında tutulur. Tevbe sinde  sadakati görülenin eli kesilmez. O halde bu el kesme meselesi yüzünden İslam ın kınanması, İslamın yanlış anlaşılmasından doğmaktadır. İslam asla uslanmayacak kimseler için toplumda zaten uygulanmakta olan bu ağır cezanın uygulanmasını gerekli görmüştür. Ta ki toplumda kötü işler birbiri ardınca sürüp gitmesin. Ama bir kez şeytana uyup tevbe eden, uslananlara bu ceza uygulanmaz. Çünkü İslamın gayesi insanların elini kesmek değil ,  fakat toplumun salah ve düzenini sağlamaktır. Eğer bu salah suçlunun elini kesmeden de sağlanıyorsa mutlaka suçlunun elinin kesilmesi gerekmez.  Tabii suçuna pişmanda olsa yinede cezasız bırakılmaz  hapsedilir dövülür, hakaret edilir, gözetim altında bulundurulur, çaldığı mal ödetilir’’( Ateş 2/524-525)

 

   Yaşar Nuri Öztürk  kuranın temel kavramları kitabından ( sirkat sayfa 490-494 ) bir bölümünü alıntı yaptım.

 

  Kur’an ın beyanını esas  alarak şu sonuca varılabilir. Hırsızlık ayetinde geçen el kesme için kullanılan kelimeler Yusuf suresi 31 ve 50. ayetlerde aynen kullanılmıştır. Bu ikinci kullanım Kur’an ın kendi kendini tefsiridir. Anılan ayetlerdeki el kesme elin kanatılması anlamında olduğuna göre hırsızın elini kesmenin anlamı da kanatılıp işaretlenerek teşhir etme olacaktır

Yaşar Nuri Öztürk Kur’andaki İslam Kitabı sayfa 699

 

   Yukarıda alıntıladığım yazı inşallah bu konuda sizlere biraz yardımcı olmuştur. Tabii benim düşüncemde  bu doğrultuda.

 



__________________
selam
Yukarı dön Göster atuna58's Profil Diğer Mesajlarını Ara: atuna58
 
ilahibilgi
Ozel Grup
Ozel Grup
Simge

Katılma Tarihi: 18 nisan 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 214
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ilahibilgi

atuna58 Yazdı:

  Hırsızlık konusunda kuran nasıl bir düzenleme getiriyor?

...

  Demek ki el kesme uslanmayana verilecek cezadır. Aklını başına alıp uslanan kimsenin artık eli kesilmez. Kişinin uslanıp uslanmadı ise davranışlarının kontrol edilmesi ile anlaşılır.        Tevbe eden hırsız bir süre gözetim altında tutulur. Tevbe sinde  sadakati görülenin eli kesilmez. O halde bu el kesme meselesi yüzünden İslam ın kınanması, İslamın yanlış anlaşılmasından doğmaktadır. İslam asla uslanmayacak kimseler için toplumda zaten uygulanmakta olan bu ağır cezanın uygulanmasını gerekli görmüştür. Ta ki toplumda kötü işler birbiri ardınca sürüp gitmesin. Ama bir kez şeytana uyup tevbe eden, uslananlara bu ceza uygulanmaz. Çünkü İslamın gayesi insanların elini kesmek değil ,  fakat toplumun salah ve düzenini sağlamaktır.

 

...

 

Selam!

 

Yerinde bir tespit! Zira suçu önlemezsen suç işlersin (ve/veya suçun ortağı sayılırsın)! Mesele bu kadar açık!



__________________
16/4 İnsanı küçük bir damladan yarattı, fakat buna rağmen o, apaçık bir düşman kesildi.
Yukarı dön Göster ilahibilgi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ilahibilgi Ziyaret ilahibilgi's Ana Sayfa
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Yukarıda alıntıladığım yazı inşallah bu konuda sizlere biraz yardımcı olmuştur. (Atuna58)

Selam Atuna58

Benim adıma istifademize sunduğun bu yazı çok faydalı oldu. Taşlar yerine böylece oturdu. Allah razı olsun sevgili kardeşim. Yaşar Nuri Bey'e de bu husustaki kıymetli açıklamalarından dolayı gönül dolusu teşekkürler.

Saygılar

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
atuna58
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 14 eylul 2005
Yer: Turks and Caicos Islands
Gönderilenler: 20
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı atuna58

 bende bu forum sayesinde kafamdaki sorulara yanıt bulabiliyorum bu nedenle bilgilerini paylaşan herkesten allh razı olsun sonuçta herkes iyi niyetli olarak bir çok yanlış anlama olan dinimizdeki konulara tek doğru kaynak olan kurandan yanıtlar bulmaya çalışıyor bu yolda tüm arkadaşlara allah yardımcı olsun.

__________________
selam
Yukarı dön Göster atuna58's Profil Diğer Mesajlarını Ara: atuna58
 
hkaradag
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 03 aralik 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 13
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hkaradag

hanif demiş ki

05:38 Hırsız erkek ve kadının KAZANDIKLARINA CEZA / KARŞILIK ( bi ma keseba ), ALLAH'TAN DERS OLSUN DİYE MALİ GÜÇLERİNİ KESİN ve Allah izzet ve hikmet sahibidir.

bu ayet böyle olmalı peki adamın ya mali gücü yoksa ne olacak yani çalan kişi fakirse yada malı olmayan biri ise o zaman ne olacak

Yukarı dön Göster hkaradag's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hkaradag Ziyaret hkaradag's Ana Sayfa
 
murat5740
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 10 kasim 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 21
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı murat5740

 

 

 

               selam mezheplerdeki farklı uygulamaları ve bunların verdikleri hükümlerini ve hırsızlığın tanımı hakkındaki görüşlerini sizelerle paylaşmayı ve onlardan bazı uygulamaları ayırmak için  sunuyorum

HIRSIZLIK

Başkasının koruma altındaki malını gizlice almak, temyiz gücüne sahip, büluğ çağına gelmiş bir kimsenin, başkasının korunan ve bozulmayan şeylerden olan ve miktarı on dirhem gümüş para veya bunun değeri kadar bir malını gizlice çalmak anlamına gelir.

Hırsızlık; kitap, sünnet ve icmâ delilleriyle yasaklanmıştır. Kur'ân'da şöyle buyurulur: "Hırsızlık yapan erkek ve kadının ellerini kesiniz" (en-Nisa, 4/41). Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Sizden öncekiler şu sebeple helâk oldular, Onlar, şerefli bir kimse hırsızlık yaptığı zaman, hırsızı serbest bırakırlar. Güçsüz bir kimse hırsızlık yapınca da, ona ceza uygularlardı" (eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, VII,131,136). Hırsızlık sâbit olunca, el kesme (had cezası) uygulanır. Had cezası gerekli olmayan durumlarda ise zararın tazmini yoluna gidilir.

Had cezası uygulandıktan sonra, çalınan mal elde bulunuyorsa, bu malın mâlikine iâde edilmesi gerektiğinde İslâm hukukçuları arasında görüş birliği vardır. Ancak çalınan mal telef olmuşsa, tazmini gerekip gerekmediği ihtilaflıdır.

Hanefilere göre, çalınan mal helâk olmuşsa, had cezası uygulandığı takdirde ayrıca malın tazmini gerekmez. Yani had'le tazmin bir kişide toplanmaz. Eğer, malın sahibi, mahkemeye başvurmazdan önce çalınan malın tazminini talep etmişse, hırsıza el kesme cezası uygulanamaz. Eğer had' din uygulanmasını hâkimden istemişse, artık hırsızın, helâk olan malı tazmini gerekmez. Çünkü yukarıdaki âyetçe yalnız had cezasından söz edilmiş, ayrıca tazminata yer verilmemiştir. Diğer yandan Nebî (s.a.s); "Hırsıza had cezası uygulandığı zaman, artık malı tazmin etmesi istenemez" (Zeylaî, Nasbu'r Râye, Mısır,1938, III, 375). Mâlikilere göre, hırsız zenginse hem had, hem de telef olan malın tazmin cezası birlikte uygulanır. Yoksulsa yalnız had uygulanır. Şâfiî ve Hanbelîlere göre ise, hırsız zengin olsun, yoksul bulunsun had ve tazmin cezası birlikte uygulanır. Çalınan mal misli ise, misliyle kıyemî ise kıymetiyle tazmin ettirilir. Çünkü had cezası Allah hakkı, tazmin cezası ise kul hakkı niteliğindedir. Diyet ve keffârette olduğu gibi, bunlardan birisi diğerine engel teşkil etmez (İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, Mısır; ts., II, 408 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, VIII, 270; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 284; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, VI, 95, 96).

Hırsızlığın tekrarı hâlinde, İslâm hukukçuları, ilk hırsızlıkta hırsızın sağ elinin, ikincisinde ise sol ayağının kesileceği konusunda görüş birliği içindedir. Hanefî ve Hanbelîlere göre, üçüncü ve daha sonraki hırsızlıklarda, çalınan malın tazmini, ta'zir (Devletin koyacağı ceza) ve pişmanlık gösterinceye kadar hapis cezası gibi cezalar uygulanır. Hz. Ali'nin uygulaması böyle olduğu gibi, Hz. Ömer'den de benzer uygulama nakledilmiştir. Ashâb-ı kiramın gözü önünde yapılan bu uygulamalara, karşı çıkan olmadığı için, konu hakkında icmâ (ittifak) meydana geldiği söylenmiştir (el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', 2. baskı, Beyrut 1394/1974, VII, 86; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr,1. baskı, Bulak 1316/1898, IV, 248; İbn Kudâme a.g.e., VIII, 264). Mâlikî ve Şâfiîler, üçüncü ve dördüncü hırsızlık suçunda sol elin ve sağ ayağın kesileceği görüşünü benimsemişlerse de, bu konuda dayandıkları Ebû Hüreyre'den rivâyet edilen hadisin zayıf olduğu belirlenmiştir (İbn Rüşd, a.g.e., 409 vd.; Zeylaî, a.g.e., III, 368).

Hırsızlık cezasının uygulanabilmesi için, hırsızda veya çalınan malda bir takım şartların bulunması gerekir.

Hırsızla İlgili Şartlar Şunlardır:

Hırsızın had cezasına ehil olması gerekir. Bu da, onun akıllı ve erginlik çağına ulaşmış olmasını gerektirir. Bu yüzden küçük çocuklarla akıl hastalarına hırsızlık had cezası uygulanmaz. Nebî (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Üç kişiden kalem kaldırılmıştır; erginlik çağına kadar çocuktan, iyileşinceye kadar akıl hastasından ve uyanıncaya kadar uyuyandan" (Buharî, Hudud, 22, Talak;11; Ebû Dâvud, Hudud,17; Tirmîzî, Hudûd,1). Had cezası fiilin suç işleme kastıyla işlenmesini gerektirir. Küçük veya akıl hastasının fiilî suç olarak nitelendirilemez. Hatta Ebû Hanîfe ve Züfer'e göre, toplu hırsızlıkta hırsızların arasında küçük ve akıl hastası bulunsa, hiçbirisine had (el kesme) cezası uygulanamaz. Ebû Yûsuf'a göre ise, bu konuda topluluktan, malı fiilen çalan hangisi ise ona göre hüküm verilir (el-Kâsânî, a.g.e., VI, 67; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., IV, 220).

Çalınan Malla İlgili Şartlar:

1) Malın mütekavvim olması. İnsanların değer verdiği tecavüz yoluyla telef edildiğinde tazmini gereken ve İslâm hukukuna göre alım-satımı meşru olan şeye "mütekavvim mal" denir. Buna göre, bir kimse hür bir insanı çalsa, hırsızlık cezası uygulanmaz. Çünkü hür insan bir mal değildir. Ancak tazir cezası verilir. Şarap veya domuzu çalma hâlinde de hüküm böyledir. Çünkü şarap ve domuz, müslüman hakkında kıymetli mal sayılmaz (İbnü'l-Hümâm, a.g.e., IV, 230).

2) Malın nisap miktarında olması. Hanefilere göre, hırsızlık nisabı bir dînâr (yaklaşık 4 gr. altın para) veya on dirhem (toplam 28 gr. gümüş para) yahut bu ikisine denk kıymetteki mal veya paradır. Hz: Peygamber devrinde 1 dinâr veya 10 dirhem para, iki tane kurbanlık koyun alabilecek kadar satın alma gücüne sahiptir (es-Serahsî, el-Mebsût, 3. baskı, Beyrut 1398/1978, IX,137; el-Kâsânî, a.g.e., VII, 77; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., IV, 220). Delil şu hadislerdir: "On dirhemden az olan şeylerde el kesme yoktur" (Nesaî, Sârık, 10; Zeylaî, a.g.e., III, 359). "El kesme, ancak bir dinâr veya on dirhem parayı çalma hâlinde olur" (Zeylaî, a.g.e., III, 360, III, 358). "Hırsıza ancak kalkanın satış bedeli kadarını çalması halinde had uygulanır. Hz. Peygamber devrinde bu kıymet, on dirhem idi" (Zeylaî, a.g.e., III, 359).

Çoğunluk İslam hukukçularına göre, hırsızlık nisabı, altından dinarın dörtte biri, veya hâlis gümüşten üç dirhem yahut bunların kıymetidir. Dayandıkları delil şu hadislerdir: "Dinarın dörtte biri ve daha fazlası kadar hırsızlıkta had cezası uygulanır" (Şevkânî, a.g.e., VII,124). "Kıymeti üç dirhem olan kalkanda hırsızlık had'di uygulanır ki bu da dinarın dörtte biri kadardır" (Zeylaî, a.g.e., III, 355; İbn Rüşd, a.g.e., II, 408; İbn Kudâme, a.g.e., VIII, 240).

Burada, iki görüşün dayanağı olan hadisteki kalkanı Hanefiler on dirhem kıymetinde kabul ederken, diğerleri dörtte bir dinar veya üç dirhem olarak kabul etmişlerdir.

Çalınan malın kıymetinin, hırsızlık tarihinden cezanın uygulanacağı vakte kadar on dirhemden aşağıya düşmemesi gerekir. Ancak mal, bir ayıp isabet etmesi veya telef olması yüzünden eksilmiş veya tamamen zayi olmuşsa bu durum had cezasına engel teşkil etmez (el-Kâsânî, a.g.e., VII, 79; el-Bâcî, el-Müntekâ ale'l-Muvatta', VII, 158). Çoğunluğa göre ise, malın korunma yeri (hırz altı)nden çalındığı tarihe göre işlem yapılır.

İslâm hukukçuları, toplu hırsızlıkta çalınan mal, herbirine bölündüğünde nisabı aşıyorsa hepsi için had cezası uygulanacağı konusunda görüş birliği içindedir nisabın altına düşüyorsa Ebû Hanîfe ve Şâfiî'ye göre, hiçbirine had uygulanmaz. Çünkü herbiri nisap kadar mal çalmamış sayılır (el-Kâsânî, a.g.e., VII, 78; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., IV, 225).

3) Çalınan şeyin koruma (hırz) altında olması. Hırz, sözlükte; bir şeyin korunduğu yer, demektir. Bir terim olarak; ev, dükkân ve çadır gibi, âdetler bakımından insanların mallarını korumak için yapılan yerleri ifade eder. Hırz ikiye ayrılır: Hadiste: "Ağaçtaki meyve ve hurma gibi şeylerde el kesme yoktur" (Şevkânî, a.g.e., VII, 127; A. b. Hanbel, Müsned, III, 464) buyurulur.

a) Kendi başına hırz sayılan yerler. Bunlar, malları korumak için hazırlanan yerler olup, izinsiz girmek yasaklanmıştır. Ev, dükkân, han, kasa, sandık gibi. Bunlarda bekçi bulunsun veya bulunmasın, kapı açık veya kapalı olsun hırz niteliği devam eder. Çünkü bina veya yer hırz amacıyla yapılmıştır.

b) Başkası sebebiyle hırz sayılan yerler. Bunlar mal saklamak için yapılmamış olan yerler olup, kendisine izinsiz olarak girilebilir ve giriş yasağı bulunmaz. Mescidler, yollar, resmî daireler gibi. Bunların hükmü bekçisi bulunmadığı takdirde herkese açık olan kır, mera ve sahra hükmündedir. Bunlarda mala yakın yerde bekçi bulunursa, bekçi uykuda olsun uyanık bulunsun, hırz yeri sayılır. Çünkü Nebî (s.a.s) uykuda bulunan Safvân'ın paltosunu çalan hırsıza had cezası uygulamıştır (es-Serahsî, a.g.e., IX,150 vd.; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., IV, 240; el-Kâsânî, a.g.e., VII, 73). Mal, koruma yerinden tam olarak ayrılmadıkça had cezası gerekmez.

Yankesici (tarrâr)nin, başkasının cebinden el çabukluğu ile parasını çalması hâlinde, had cezasının uygulanacağı konusunda görüş birliği vardır. Mezardan kefen, altın diş vb. şeyler çalanın (nebbâş) hükmü ise ihtilaflıdır. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre, mezar hırsızına hırsızlık cezası uygulanmaz. Çünkü mezarlıklar kendi başına mal saklanan ve hırı altında bulunan yerler değildir (es-Serahsî, IX, 159; el-Kasânî, a.g.e., VII, 69). Çoğunluk İslâm hukukçularına göre ise, mezar hırsızına da had cezası uygulanır. Çünkü kefen de kendisine göre koruma altındadır. O da ölünün mülkü sayılır. Ölünün mirasçıları, nebbâşın kefeni geri vermesini ve cezalandırılmasını isterler (Ebû Zehra, Usulü'l-Fıkh, Mısır ts, s. 126, 127). Hz. Âişe'den şöyle nakledilmiştir: "Bizim ölülerimizi çalan dirilerimizi çalan kimse gibidir" (Zeylaî, a.g.e., III, 366).

Çarşı ve pazar yerlerinde umumun güvenine terkedilen mallara gelince, Hanefilere göre; bunlar geceleyin çalınırsa hırsızlık cezası uygulanır. Gündûz çalınırsa had uygulanmaz. Çünkü gündüz, buraya girme izni bulunduğu için hırz (koruma) şartı gerçekleşmez. Şâfii ve Mâlikilere göre ise, esnafın kendine ait bölme ve tezgâhında veya teneke, küp, çuval gibi kaplarda bulunan şeyler örf bakımından hırz altında sayılır ve bunları çalanlara had uygulanır. Ahmed b. Hanbel'e göre ise çarşı ve pazar yerinde bekçi varsa veya malın yanında gözetleyici bir kimse bulunursa hırsıza had cezası verilir (ibnü'l-Hümâm, a.g.e., IV, 242; İbn Kudâme, a.g.e., VIII, 249-250).

4) Çalınan malın biriktirmeye elverişli olması, çabuk bozulacak şeylerden olmaması. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre; kıymeti nisap miktarından çok olsa bile, çabuk bozulan şeylerde hırsızlık cezası uygulanmaz. Üzüm, incir, nar, elma, baklagiller, ekmek, yaş veya kuru et, meşrubat, süt, yoğurt ve benzeri gıda maddeleri gibi. Bunlar uzun süre bekletmeye elverişli olmadığı için, hırz (koruma) altında olsun veya olmasınlar, bunları çalana had uygulanmaz. Delil şu hadistir: "Ağaçtaki meyve ve hurma gibi şeylerde el kesme yoktur" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 464). Bir yıldan fazla biriktirilebilen dayanıklı tüketim mallarında ise hırsızlık suçu oluşabilir. Ceviz, badem, kuru hurma; kuru meyve ve sirke gibi. Ebû Yûsuf'a göre, biriktirmeye elverişli olmasa bile, gerçekte meşru olarak, yararlanılabilen herşey maldır ve bunu çalana hırsızlık cezası uygulanır. Meselâ günümüzde dayanıklı olmadığı halde meyveler önemli mallardan olmuştur. Diğer üç mezhebe göre, mal olarak edinilebilen ve alım satımı meşru olan her çeşit malda hırsızlık suçu söz konusu olur. Gıda maddesi, kumaş, hayvan, kıymetli taş veya maden, av ve şişe bunlar arasında sayılabilir. Çünkü; "Hırsızlık yapan erkek ve kadınım ellerini kesin" (en-Nisa 4/41) âyeti genel anlam ifade eder.

5) Çalınan malın, aslı itibariyle mubah olmaması. Bir şeyin aslı; kuş, odun, kamış, av hayvanı ve balık gibi mübah mallardan ise, Ebû Hanîfe'ye göre, bunlar dâru'l-İslâm'da bulunuyorsa el kesme cezası uygulanmaz. Diğer üç mezhebe göre aslı mübah olsun veya olmasın, bu malı çalana had uygulanır (Zühaylî, a.g.e" VI; 116, I 17).

6) Çalınan malda, hırsızın alma hakkının bulunmaması gerekir (el-Kâsânî, a.g:e, VII, 70-72; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., IV, 229. vd.; es-Serahsî, a.g.e., IX, 152, 178).

7) Hırsız için çalınan malda, bir mülk, mülk te'vili veya mülk şüphesinin bulunması. Bu prensip gereğince hırsız, âriyet verdiği, rehnettiği veya kiraya verdiği şeyi çalmakla el kesme cezası uygulanmaz. Yine hırsız, beytülmalden (hazine, devlet malı) bir şeyi çalsa, kendisinin de bu toplum malında hissesi bulunduğundan had cezası uygulanmaz. Nitekim Hz. Ömer, Beytülmalden bir şeyler çalana had cezası uygulamamıştır. Bir zekât memuru, Hz. Ömer'e mektup yazarak Devlet hazinesinden çalanın hükmünü sordu. Hz. Ömer şöyle cevap verdi: "Onun elini kesme, çünkü, hiçbir kimse yoktur ki, kendisi için beytülmâlde bir hak bulunmasın". Diğer, yandan Hz. Ali de Devlet malı çalana had cezası uygulamamıştır. Dayandığı prensip, Devlet malım bütün tebeaya ait ortak mal sayılmasıdır, eğer gayri müslim tebeadan (zımmî) birisi devlet malını çalsa had uygulanır. Çünkü O'nun beytülmalde hakkı yoktur. Yoksul bir kimse, yoksulların yararlandığı bir vakıftan çalsa, had uygulanmaz. Zengin çalarsa uygulanır. Çünkü O'nun bu vakıfta hakkı yoktur. Sonuç olarak şüphe bulunan yerde had cezası uygulanmaz. Nitekim Nebî (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphe bulununca, gücünüzün yettiği kadar hadleri düşürünüz" (Ebû Dâvud, Salat, 14; Tirmizî, Hudûd, 2).

8) Hırsızın, koruma altındaki yere girmek için izinli sayılmaması gerekir. Bir kimse, mahrem hısımlarından veya eşinden bir şeyler çalsa, hırsızlık haddi uygulanmaz. Çünkü hısımlarının bulunduğu yere örfe göre izinsiz girebilir. Eşlerin birbirinin malını almada örf de cereyan edebilir. Bu yüzden hırz (koruma) şartı gerçekleşmez. Yine bir topluluğun hizmetçisi, bunların eşyasından, misafir ev sahibinden, işçi girmeye izinli olduğu iş yerinden bir şey çalsa, el kesme cezası uygulanmaz. Çünkü, bir yere giriş hakkının bulunması, bu yeri onun hakkında hırz ortamı olmaktan çıkarır (es-serahsî, a. g. e., IX, 151; el-Kasanî, a.g.e., VII, 70, 75; İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtâr, III, 221). Şâfiîlerde daha kuvvetli görüşe göre usûl ve furû dışında, diğer hısımlardan ve eşlerden birinin diğerinden, hırz altındaki malını çalması hafinde hırsızlık had cezası uygulanır. Delil, hırsızlık cezasını bildiren âyetin umûm anlamıdır.

Malı Çalınanda Bulunması Gereken Şartlar:

Malı çalınan kimsenin, bu mal üzerindeki elinin hukuken geçerli olması gerekir. Bu el, üçe ayrılır: a) Mülk eli. b) Emânet eli. Vedîa ve âriyet alanın ve mudarade (emek-sermâye) ortaklığında işletmecinin (mudarib) eli gibi. c) Dımân eli. Gasbedenin, pazarlık sonucu malı kabzedenin eli ile rehin alanın rehin üzerindeki eli gibi. Bütün bunlardan birşey çalan kimseye had uygulanır. Hırsızdan tekrar başka birisi çalsa had uygulanmaz. Çünkü hırsızın eli, hukuken geçerli bir el koyma değildir, Ondan almak, yoldan almak gibidir (el-Kâsânî, a.g.e., VII, 80; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 281).

Hırsızlığın dâru'l-adl'de yapılmış olması da had uygulaması için şarttır. Bir müslüman dâru'l-harb veya dâru'l-bağy'de hırsızlık yapsa had cezası uygulanmaz. Çünkü dâru'l-adl dışında, Devlet başkanı için velâyet yetkisi yoktur (el-Kasanî, a.g.e., VII, 79).

Hırsızlığın İsbatı:

Mahkemede hırsızlığın isbatı beyyine veya ikrar ile sabit olur. Beyyinenin kabulü için, şahitlik gibi genel, hadler ve kısas gibi özel şartlar gerekir.

a) Erkeklik, Hırsızlıkta, kadınların şahitliği geçerli değildir.

b) Adâlet. Fâsıkların şahitliği kabul edilmez.

c) Asâlet. Şüphe sebebiyle, şehâdet üzerine şehadet kabul edilemez.

d) Zaman aşımına uğramaması.

Hırsızlık için bir süre sonra şahitlik yapılsa, şüphe yüzünden kabul edilmez.

e) Husûmet veya dava açılmış olması. Davayı mal üzerinde hukukî ele sahip olan kimsenin açması gerekir. Husûmet ehliyeti çalınan mal üzerinde ya mülk sahibi veya emânet yahut da dımân eline sahip olmakla gerçekleşir (es-Serahsî, IX,169; el-Kâsânî, a.g.e., VII, 81; İbnu'l-Hümâm, a.g.e., IV, 223, 252).

İkrarın Şartları:

Hırsızlık hâkim önünde ikrarla da sabit olur. Çünkü insan ikrarından dolayı itham altında sayılmaz. Çoğunluk hukukçulara göre, bir defa ikrar yeterlidir. Ebû Yusuf ve Hanbelilere göre, ancak iki defa ikrarla hırsızlık sabit sayılır. Çünkü şahitlerin sayısı da iki tanedir (es-Serahsî, a.g.e., IX,182; eş-Şirâzî, a.g.e., II, 282).

Hırsızlık cezasını Düşüren Haller:

1) Malı çalınan kimsenin, hırsızın ikrarını yalanlanması. "Benim malımı çalmadı" demesi gibi.

2) Malı çalınanın, beyyinesini (delil) yalanlaması. "Şahitlerim yalancı şahittir" demesi gibi.

3) Hırsızın ikrarından dönmesi. Bu durumda had cezası uygulanmaz. Fakat malı tazmin etmesi gerekir. Çünkü ikrardan rucû hadler konusunda kabul edilir, fakat mali konuda kabul edilmez. Bu, ikrarda şüphe meydana getirir. Had şüphe ile düşer, fakat mal düşmez.

4) Hırsızın, çaldığı malı, mahkemeye başvurulmazdan önce mâlikine geri vermesi.

5) Hırsızın, çaldığı mala davadan önce hukuki bir yolla mâlik olması. Mal sahibi çalınan malı, hırsıza hibe etse veya satsa bu mal hukukî yolla intikal etmiş olur. Artık had cezası da uygulanmaz. Hatta Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre, dava açılmış olsa bile, mahkeme sonuna kadar, mal hibe veya satma gibi bir yolla hırsıza geçse had cezası düşer. Diğer çoğunluk hukukçulara göre ise, mahkemeye başvurulduktan sonra artık hibe veya satışla mülkiyet hırsıza geçse bile had cezası düşmez. Çünkü Nebî (s.a.s) Savfan'ın paltosunu çalan hırsızın elinin kesilmesini emrettiği zaman, Safvan şöyle dedi: "Ben bunu istemedim. Palto ona sadaka olsun. Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Onu bana getirmezden önce, bunu yapman gerekmez miydi?" (el-Bâcî, a.g. e., VII, 162; el-Kâsânî, a. g. e., VII, 88 vd.; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., IV, 255 vd.).

Sonuç olarak had cezalarından maksat kamu düzenini sağlamak ve bu suçların toplumda açacağı yaraları sarmak olduğuna göre, hırsızın, mala sahip olması, özellikle malı çalınan kimsenin davasından vazgeçmesi halinde, had cezasının düşmesi amaca daha uygun görünmektedir.



__________________
Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: "Siz asla bizim peşimize düşmeyeceksiniz! Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur.
Yukarı dön Göster murat5740's Profil Diğer Mesajlarını Ara: murat5740
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Kuran'ın hırsıza verdiği ceza bakımından Yûsuf 75 ve 76 önemli görünüyor.

Dediler ki, "(Bu hırsızlığın) cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa odur. Suçluları biz böyle cezalandırırız." (12:76) 

Yûsuf'un kardeşleri o diyorlar; yani hırsızın kendisi.

Ceza hırsızın kendisine verilecek. Bence Bakara 178'deki adalet (kısas) ilkesine yapılan bir yollama bu. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Yani hür biri suç işlerse ceza onun kölesine verilmez; o hür kişinin kendisine verilir.

Suçu kim işlemişse ceza ona verilir. Tamam.

Sonra, kardeşlerin  şu sözü önemli: Suçluları biz böyle cezalandırız. Böyle yani hırsızı tutuklayıp alıkoymak suretiyle. Elini çiziktirme yok; kesip atma yok. 

Suçluları biz böyle cezalandırırız. Biz, yani biz Yakuboğulları, Müslümanlar. Bir sonraki ayette bu aidiyet pekiştiriliyor:

Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte Biz Yûsuf'a böyle bir plan öğrettik. Yoksa kralın yasalarına göre kardeşini alıkoyamazdı.

İşte Biz Yûsuf'a böyle bir plan öğrettik. "Plan"dan kastın su kabını o kardeşin yüküne yerleştirip onu hırsız konumuna düşürmek olduğu anlaşılıyor.

Yoksa kralın yasalarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Kral Müslüman değil. Demek ki hırsızın tutulup alıkonması, gayrimüslim o kralın yasalarında yok.

O ceza, İslamın gereğidir. İslamda hırsız tutulup alıkonmak suretiyle bir  bakıma hapis cezasına çarpılır. El kesme gibi oransız bir ceza yok; eli çiziktirmek gibi ciddiyetsiz bir ceza da yok.

Ne dersiniz?

Sevgiyle, Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
nuri72
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 21 nisan 2005
Yer: ABD
Gönderilenler: 311
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı nuri72

Hasan Akcay Yazdı:

Kuran'ın hırsıza verdiği ceza bakımından Yûsuf 75 ve 76 önemli görünüyor.

Dediler ki, "(Bu hırsızlığın) cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa odur. Suçluları biz böyle cezalandırırız." (12:76) 

Yûsuf'un kardeşleri o diyorlar; yani hırsızın kendisi.

Ceza hırsızın kendisine verilecek. Bence Bakara 178'deki adalet (kısas) ilkesine yapılan bir yollama bu. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Yani hür biri suç işlerse ceza onun kölesine verilmez; o hür kişinin kendisine verilir.

Suçu kim işlemişse ceza ona verilir. Tamam.

Sonra, kardeşlerin  şu sözü önemli: Suçluları biz böyle cezalandırız. Böyle yani hırsızı tutuklayıp alıkoymak suretiyle. Elini çiziktirme yok; kesip atma yok. 

Suçluları biz böyle cezalandırırız. Biz, yani biz Yakuboğulları, Müslümanlar. Bir sonraki ayette bu aidiyet pekiştiriliyor:

Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte Biz Yûsuf'a böyle bir plan öğrettik. Yoksa kralın yasalarına göre kardeşini alıkoyamazdı.

İşte Biz Yûsuf'a böyle bir plan öğrettik. "Plan"dan kastın su kabını o kardeşin yüküne yerleştirip onu hırsız konumuna düşürmek olduğu anlaşılıyor.

Yoksa kralın yasalarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Kral Müslüman değil. Demek ki hırsızın tutulup alıkonması, gayrimüslim o kralın yasalarında yok.

O ceza, İslamın gereğidir. İslamda hırsız tutulup alıkonmak suretiyle bir  bakıma hapis cezasına çarpılır. El kesme gibi oransız bir ceza yok; eli çiziktirmek gibi ciddiyetsiz bir ceza da yok.

Ne dersiniz?

Sevgiyle, Hasan Akçay

Hasan bey iyi derizde. Delilerini dinlemek isteriz.

 



__________________
A'raf 194 Allah dışındaki yakardıklarınız sizin gibi KULLARDIR , eğer iddianızda haklıysanız , hadi çağırın onlarıda size cevap versinler
Yukarı dön Göster nuri72's Profil Diğer Mesajlarını Ara: nuri72
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats