Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİ DEYİNCE NE ANLAMALIYIZ.
Sünnet, Peygamber in hayat tarzı ve yaşamı demektir. Hayat tarzı, kişinin hayat anlayışının dışa vurmuş şekli demektir. Asla kuranda olmayanlara ilave etmek değil, bizzat kuranın uygulanış biçimidir. Şu halde Peygamber (s.a.v)'in sünnetinin temelinde O'nun hayat anlayışı yani kuranın yansıması vardır. Asla kurana ters bir yaşam söz konusu da olamaz. İnsanlar tarih boyunca “Ben kimim, nereden geldim, niçin geldim, nereye gidiyorum?” gibi sorulara cevap aramışlar ve bu sorulara verdikleri cevaplara göre hayata anlam vermişler, hayat gayelerini buna göre tespit etmişlerdir. İşte Cenab-ı Hak gönderdiği peygamberler vasıtasıyla tüm soruların doğru cevabını gönderdiği kitaplarda insanlara bildirmiş ve ona göre hayat sürmelerini istemiştir. Sünnet bir hayat tarzı ise -ki öyledir- bu hayat tarzını gerçek manasıyla idrak etmek, onun arkasındaki hayat anlayışını bilmeye bağlıdır oda kurandır. Bu hayat anlayışını kavrayabilen kişi şuurlu bir şekilde Hz. Peygamber'in sünnetini yaşayabilir. İşte sünnetin temelindeki bu hayat, kuranın emrettiği bir hayattır, eğer kurana uymayan bir yaşam bizlere peygamberimizin hayatı diye aktarılıyorsa asla doğru değildir. Bu noktada sünnetin inanç ve zihniyet boyutu söz konusudur. Yani Peygamber 'in hayat gayesi ne ise hayata verdiği anlam nasılsa, O nasıl bir imana sahipse, Müslüman da öyle bir imana sahip olmaya gayret etmelidir çünkü Yaratandan aldığı görev, kuranı yaşayarak anlatmak ve yaymaktır. O'nun değer yargılarını aynen benimsemelidir. Ama geleneklerini iman ölçüsüyle karıştırmadan. Müslüman her şeyden önce Hz. Peygamber 'in iman dünyasını, gönül dünyasını, fikir dünyasını kavramaya ve O'nu örnek almaya çalışmalıdır. Müslüman, Peygamber 'in tevhit anlayışını, nefis ve arzular dâhil her türlü maddî ve manevî puta gönülde yer vermeyişini, Allah'a rağmen hiçbir otorite kabul etmeyişini, kulluk şuurunu, Allah sevgisini ve korkusunu, kâinatın her yerinde Allah'ın tecellilerini ibretle seyredişini, sebep-müsebbip anlayışını, değer yargılarını iyi tespit edip, sünneti yaşarken bunları işin temeline koymak ve içine sindirmek zorundadır. Peygamberimiz hayatını ve yaşantısını her zaman Kurana göre yaşamış ve yön vermiştir. Hiçbir zaman özel hayatını iman anlayışı ile karıştırmamış ve dine ilaveler yapmamış buna da özellikle dikkat etmiştir. Demek ki bizler Allah emri ve iman esasları ile peygamberimizin özel yaşantısını asla karıştırmayıp, peygamberimizin özel zevklerini dinleştirme gibi hatalara düşmemeliyiz. Peygamberimizin sakal bırakmasını, bundan sevap kazanılacağını söylemenin ne peygamberimizin sünneti nede imanın gerekliliği olmadığını idrak etmeliyiz ve bilmeliyiz ki İslam kuranın emirleridir, onu uygulayan ve davranışlarıyla yaşayanda örnek insan peygamberimizdir. Bizlerinde çok dikkatli olmamızı istemiş ve kurandan sapmayıp, hurafelere meyletmeden, güçlü bir iman ile kuranın ipine sımsıkı sarılarak yaşamamızı istemiştir. Sizlere Peygamberimizin bir hadisi ile sözlerimi noktalamak istiyorum. (Benden sonra, benim adıma söylenecek çok söz duyacaksınız, Bu sözleri KURAN İLE KARŞILAŞTIRINIZ ki, benim sözüm olup olmadığı hakkında delalete düşmeyesiniz. Her kim ki, ben söylemediğim halde bu sözü peygamber söyledi derse BUYURSUN KENDİNİ CEHENNEMDEKİ YERİNE HAZIRLASIN.) İşte size şanı büyük peygamberimizden altın bir öğüt. Ey güzel peygamberim, Rabbim şahittir ki bu sözünü asla unutmayıp kulaklarıma küpe yaptım ve ömrüm yetene dek de unutmayacak ve her zaman uygulayacağım. Rabbim cümlemizi Kurandan ayırmasın inşallah. SAYGILARIMLA Halukgta
|