HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: Rabler Hegemonyası Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Eren Erdem
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 30 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 484
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Eren Erdem

Rabler Hegemonyası

Kur'andan alarak kullandığımız bu başlığı, yine Kur'an'ın verileri ışığında şu anlamlarda değerlendirmeliyiz:

Allah ile aldatanların hegemonyası.

Yedek ilahlar hegemonyası.

Allah'ın yetkilerini kullanmaya kalkanların hegemonyası.

İnsanları din diye parçalayıp bölenlerin hegemonyası.

Allah ile aldatmak üzere Allah'ın vekili gibi iş görmeye kalkanların veya o mevkie yükseltilenlerin hegemonyası.


Hangisini alırsanız alın, özü ve amacı itibariyle tamamen Kur'ansal bir tespit üzerindeyiz. Daha doğrusu, Kur'an'ın dikkat çektiği bir büyük yıkımın, bir büyük belanın değişik adlarıyla karşı karşıyayız.

“Fırkalar yaratmak üzere rableştirilmiş kişiler...”
deyimi Kur'an'ındır. (Yusuf Suresi, 39)

Kur'an, bu ayetiyle, şirkin yani din adı altında örtülü putperestliğin temel iki görünümünü bir kelam mucizesiyle birkaç sözcükte vermiştir: 1. İnsanları rableştirme, 2. Din adına fırkalar, klikler oluşturma. Yani din adı altında bölücülük yapmak.


Gelelim ayrıntılara:

Rab,
Esmâül Hüsna'dan yani Allah'ın isim-sıfatlarından biridir. Bir varlığı, belirlediği hedefe aşama aşama götürmek için koruyup gözeten, besleyip doyuran, yönlendiren kudret demektir. Kur'an, birçok ayetinde Allah'ı "Âlemlerin Rabbi" diye tanıtarak, varlık ve oluşun Cenabı Hak tarafından şuurlu ve ısrarlı bir biçimde gözetlenip denetlendiğine dikkat çeker.

Yaratıcı faaliyetin rab olarak işleyişine ‘rubûbiyet' denmektedir.

Kur'an, rab kavramını ısrarla gündeme getirmekle bir gerçeğin daha altını çizmiş oluyor: Allah ve din meselesinde rubûbiyet son derece önemlidir. Nitekim insanın şirke giden yola girmesi, sahte ilahların öncelikle rab sıfatını yozlaştırmalarıyla olmaktadır.

Kur'an, örtülü şirkin, yani din patenti altında sergilenen kılık değiştirmiş putçuluğun, gerçek Rab yanına bir takım sahte rablerin eklenmesiyle vücut bulduğunu gösteriyor. Bu noktada, rab kelimesinin çoğulu olan erbâb kullanılmaktadır. Erbâb, gerçek Rabb'e karşı veya onun yanına-yöresine eklenen bir tür sahte ilahlar kadrosu demek. Bu ilave rablerle bir şirk panteonu oluşturulmaktadır.

Şirk,
esasında böyle bir panteonun kotardığı dinin adıdır. Şirk, Arap Emevî kodamanlarının tevhidi yozlaştırmak amacıyla tanıttıkları gibi dinsizlik, Allahsızlık falan değildir.


Şirk, bir dindir ama tek Tanrı'nın değil de bir ilahlar panteonun egemen olduğu dindir. Tanrılaştırılmış, dokunulmaz-eleştirilmez kılınmış kişiler işte bu ilahlar panteonun üyeleridir.

Kur'andan öğreniyoruz ki, Allah'a ortak koşmak ya şüreka (ortaklar) ya endâd (karşı ilahlar) ya da erbâb (rabler) hegemonyası kurmakla oluyor. Bu hegemonyanın belirgin niteliği, Allah'a ortaklık tavrı içine girilmesidir. Bunun açık veya örtülü, iyi veya kötü niyetle yapılmış olması hiçbir fark yaratmaz.

Allah'ın Allahlığına müdahalenin haklı gerekçesi olabileceğini düşünmek de şirktir.
Hem de en sinsi ve en yıkıcı şirk.

Dinin şemsiyesine sığınarak rabler hegemonyası kurup, kutsala hürmet adı altında örtülü şirke gidilmesi Kur'an'ın dikkat çektiği en büyük tehlikedir. Ve Kur'an bize gösteriyor ki, bu günahın failleri daima din temsilcileri olmuştur. Tanrısal kitap, yüzlerce ayetinde, doğrudan veya dolaylı, bu din temsilcilerinden, üzerine basa basa yakınır.

Rabler hegemonyasıyla içinden çürütülmüş ve faturası Allah'a kesilen din, bazı devir ve zeminlerde şeytana ve karanlığa hizmet eden bir tahrip kurumu haline getirilebilmiştir.


Rabler hegemonyasının ilk adımı, melekleri; ikinci adımı da peygamberleri rabler haline getirmekle atılıyor. Kur'an'ı dinleyelim:

"Allah size, meleklerle peygamberleri rabler edinmenizi emretmiyor. O size, Müslüman adını almanızdan sonra küfür mü emrediyor!?"
(Âli İmran, 80)


Demek oluyor ki, rabler hegemonyası, dine karşı olanlar tarafından değil, dinin içindeki unsurlar tarafından oluşturuluyor. Bunun içindir ki biz, rabler hegemonyasının ortaya çıkardığı şirki, ‘kutsalı şirk aracı yapmak' veya ‘hürmet putperestliği' diye anıyoruz.

Vahyin verilerine dayanmayan bir hürmet gösterisi, örtülü şirkin habercisi olarak görülmelidir.


‘Kur'an'daki İslam'
adlı eserimizde açıklandığı gibi, hurafe ve uydurmalardan dini temizlemek için didinen birçok İslam bilgini, bid'atları (dine sonradan sokulan şeyler) savunmayı, dış gerekçesi ne olursa olsun, şirk saymışlardır. Bu konuda, muhteşem bir örnek olarak 13. yüzyıl fıkıh bilginlerinden Ebu Şâme'yi saygıyla anmalıyız.

Rabler hegemonyasında en çok işleyen yol, din temsilcisi sayılan kişilerin (haham, rahip, sahabî, imam, şeyh, mürşit, üstad, efendi, ahunt, seyyid vs.) rabler haline getirilmesidir. Kur'an, tam bu noktada, tevhidi şirk bataklığına çeken Ehlikitap kitleleri örnek göstererek insanlığı dikkatli olmaya çağırıyor:

"Hahamlarını ve rahiplerini Allah'ın yanına-yöresine konan rabler edindiler. Meryem'in Oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, biricik Tanrı olan Allah'a ibadet etmeleri emredilmişti."
(Tevbe, 31)


Geleneksel aldatmacı zihniyetler bu ayette korkunç bir anlam kaydırması yaparak şöyle bir meal yaratmaktalar:

“Allah'ı bırakıp da.....rabler edindiler...”

Böyle bir çeviri tam bir saptırma ve tahriftir.
Kur'an asla böyle söylemiyor. Müşrikler Allah'ı asla bırakmadılar, O'nu asla inkâr etmediler. Yaptıkları, Allah'ı tepeye oturtup O'nun altına yedek ilahlardan bir panteon yerleştirmektir.

Ve işin bam teli de buradadır. Şirkin zulüm ve yıkımı buradan kaynaklanmaktadır. Din adına istismar ve aldatmaların omurgasında da bu vardır. Bu böyle olduğu içindir ki, Kur'an'ın din anlayışı adına şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:

Açık ve katıksız bir ateizm veya dinsizlik, şirke bulaşmış sahte bir dinden daha iyidir, daha az tehlikelidir.
Çünkü:

1. Din adına kimseyi aldatmak gibi bir namertliği yoktur,

2. Gerçek dine dönüş ümidini yok etmemektedir.

Kur'an, din temsilcilerinin rabler edinilmesindeki hesapçılığın maskesini düşürmekle kalmamış, bu hesapçılığın ‘Allah ve cennet' yazılı pankartının sakladığı egoizmi de ortaya çıkarmıştır.

Nihayet Kur'an, din ve dindarlık adına söz söyleyen tüm kitleleri, örtülü bir şirkin pençesine düşmemeleri için saf ve berrak tevhide çağırıyor. Çağrının temel hedeflerinden biri de ‘insanın insanı rab edinmesinin önlenmesi'dir. İnsanlığa on beş asır önce iletilen şu birlik çağrısına bakın:

"Ey Yahudiler ve Hıristiyanlar! Bizim ve sizin aranızda aynı olan bir gerçeğe gelin: Yalnız Allah'a tapalım, ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım, birbirimizi Allah'ın berisinden rabler edinmeyelim..."
(Âli İmran, 64)

Bu ayetin inişi üzerine, Peygamberimize, "İnsanları Rabler edinmek nasıl olur?" diye sormuşlardı. Cevap, üzerinde olduğumuz konu bakımından ürperticidir. Şöyle diyor Hz. Peygamber:

"İnsanları rab edinmek, din adamlarının sözlerini Allah'ın sözleri gibi kabul etmekle vücut bulur." 

Peygamberimize göre, din adamlarını rab edinmek onlara ‘rab' deme şartına bağlı değildir. Onların haram dediğine haram, helal dediğine helal demek onları ilah edinmiş olmak için yeterlidir. (bk. Elmalılı Hamdi Yazır; Tefsir, 4/2512-2513)

Yaşar Nuri ÖZTÜRK - http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=9202961 &yazarid=277
Yukarı dön Göster Eren Erdem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Eren Erdem
 
Eren Erdem
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 30 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 484
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Eren Erdem

RABLER HEGEMONYASI (2)


İslam dünyası, Hz. Peygamber’den hemen sonra başlayan ve günümüzde doruk noktalarına doğru tırmanan bir rabler hegemonyasının kahrı altındadır.

 Çeşitli boyutlardaki görünümünü ve seyrini ‘Kur'an'daki İslam’ kitabımızda genişçe ele aldığımız bu hegemonyanın burada sadece temel belirişlerine değineceğiz.  

Anılan hegemonya, bütün hayatını putçuluğa karşı mücadele vermekle geçiren Hz. Muhammed’in, Musevî ve Hıristiyan mitolojisinden aktarılan hurafelerle övülmesi süreciyle başladı.

"Beni, Hıristiyanların Hz. İsa'yı övdükleri gibi övmeyin; bana, 'Allah'ın kulu ve elçisi' deyin." (Buharî, enbiya, 48)

emrini veren ve kendisi için ayağa kalkanlara:

"Benim için kıyama durmayın; kıyam yalnız Allah için olur." (İbn Sa'd, Tabakaat, 1/387; Tirmizî, Şemâil, 159)

sözleriyle engel olan bir peygamber, hürmet putperestliğinin uydurmalarıyla çehre değişikliğine uğratılarak örnek alınabilecek bir  ‘insan peygamber’ olmaktan çıkarılıp göklere, bulutların ötesine gönderilmiştir. Tıpkı Hz. İsa’ya yapıldığı gibi.

Tüm bunlar, Allah’ın elçisi olan Hz. Peygamber’in Allah'ın bir tür ortağı konumuna getirilmesi ve tebliğ ettiği kitabın buyruklarıyla çelişen bir yığın uydurma sözün sahibi gibi gösterilmesi pahasına yapıldı. Bu günahın faturasını elbette ki insanlık ödeyecekti. Ve Kur'an'la arasına sokulan duvarlara başını vura vura ödemektedir.

Kur'an, peygamberlerin sorumluluklarını da onurlarını da iki kelimede toplamıştır: Abd, resul. Abd, Allah için iş yapan, değer üreten insan demek. Bu sözcüğün ‘kul’ diye çevrilmesi de Kur’an’ın vermek istediğini tam karşılamıyor.  Resul ise Tanrı elçisi demek.

Kur'an, Peygamberler için ‘nebi’ sıfatını da kullanır ki o da Allah'tan haber getiren Hak elçisi demektir. Farsça'dan dilimize geçen Peygamber (bir başka telaffuzla peyamber) de nebi ile aynı anlamdadır.

Şimdi, Kur'an'la birlikte şunu soracağız: Hak elçilerine, bizzat habercisi oldukları Allah tarafından verilmiş Allah’ın kulu ve elçisi unvanları, hangi mantık ve gerekçeyle yetersiz bulunuyor? Kim kimin malını bölüştürüyor? Bütün hayatlarını, habercisi oldukları Allah'ın dinini tebliğe adamış peygamberlere unvan vermede dinin sahibi olan Allah yetersiz mi kalıyor?

Kur'an, insanlığın ayağını iyiden iyiye kaydıran ‘peygamber putlaştırma’ hastalığına tutulanları, bu hastalık yüzünden şirke bulaşmış toplumları hatırlatarak uyarırken şu mucize sözü üflüyor kulağımıza:

"Ne İsa Allah'a kul olmaktan çekinir ne de yücelmiş bulunan melekler." (Nisa, 172)

Dikkat edilirse, örnek olarak, Allah'ın oğlu diye övülen, fakat bu övülmeyle şirk aracına dönüştürülen bir peygamber, Hz. İsa seçilmiştir. Gösterilmiştir ki, Allah'ın layık gördüğü unvanı az bulanların yüceltmeleri, ne övülene hayır getirir ne de övenlere.

Bir peygamber için en büyük ve en şerefli unvan Allah'ın elçisi olmaktır. O ilahî elçilik aracılığıyladır ki Allah, Zebur'u, Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'an'ı indirmiştir. O elçilik görevini beğenmeyerek, "Uzeyir Allah'ın oğludur, İsa da Allah'ın oğludur" diyenler resullere en büyük saygısızlığı yaptılar ve peygamberleri yüceltiyoruz derken küfre battılar. Değerlendirmeyi, elçileri gönderen kudretten dinleyelim:

"Yahudiler, 'Uzeyir, Allah'ın oğludur’ dediler; Hıristiyanlar da 'Mesih Allah'ın oğludur' dediler. Bu, onların ağızlarının ürettiği bir sözdür. Bu sözler, onlardan önce küfre batanların sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin, nasıl da ters yöne döndürülüyorlar!!!" (Tevbe Suresi, 30)

Peygamberleri şirk aracı haline getirmeyi hürmet niyetiyle yapmış olmak hiç kimseye mazeret olmayacaktır. Hz. İsa'yı Allah'ın oğlu ilan edenler kötü niyetli miydiler? Hayır. Ama şirke bulaştılar. Demek oluyor ki, iyi niyet ne tevhidi yozlaştırmanın gerekçesi yapılabilir ne de dine hüküm eklemenin. O halde şunu duyurmalıyız:

Rabler hegemonyasında devreye sokulan ikinci unsur, sahabîler yani Peygamberimizin arkadaşları olmuştur.

Bugün, ‘sahabîye hürmet’ adı altında İslam'ın buyruğu gibi ortaya sürülen kabullerin tamamı, Kur'an'a aykırıdır. Yarı paganist bir tabular manzarası arz eden bu kabuller, Müslüman kuşakların beynini ve ruhunu prangalayarak Kur'an'a, gerçek İslam’a ulaşmamızı engellemektedir. Bugün, ‘sahabeye hürmet’ adı altında ileri sürülen niteliklerin birçoğunu Kur'an, Hz. Peygamberlere bile vermemektedir. Mısırlı düşünür Ahmet Emin (ölm.1954) gerçeği çok açık söylüyor:

"Sahabîler, rabler haline getirilmiştir."

Olay şudur: 

Tanrı Elçisi’ne yalan isnat etmenin en geçerli yolu onun arkadaşlarını kullanmaktı. Bu yol çok verimli bir biçimde kullanıldı. Önce, sahabîye hürmet adı altında bu insanlar dokunulmaz, tenkit edilmez ilan edildi, ardından da Peygamberimize mal edilecek yalanlar, bir sahabînin adına iğnelenerek kitlenin önüne çıkarıldı. Oysaki söylenenlerin büyük çoğunluğundan sahabîlerin haberi bile yoktur. (Sahabîlerin rableştirilmesiyle ilgili ayrıntlar için bizim ‘İslam Nasıl Yozlaştırıldı’ adlı eserimizin Sahabîler bölümüne  bakılabilir.)

Rabler hegemonyasına eklenen üçüncü, fakat en ağırlıklı unsur, ilahlaştırılan din büyükleri oldu. Din büyüklerini ilahlaştırmada bir numaralı sömürü ocağı olarak tasavvuf ve onun yozlaştırılmış bir görünümü olan tarikatlar kullanıldı.

İslam tarihine hayranlık verici bir miras bırakan tasavvuf kurumunun bugün en büyük kamburu, bu ilahlaştırma illetidir. Bu gönül ve sevgi ocağını, Kur'an çizgisinde yol alır bir konuma getirmek için, ona musallat olan insan ilahlaştırma marazının Kur'an laboratuvarında tedavi edilmesi kaçınılmazdır. İslam'ın yüzyılımızdaki en büyük düşünürü sayılan Muhammed İkbal, bu marazı, ‘şeyhperestlik’ (şeyhe tapıcılık) veya ‘pîrizm’ (şeyh dinciliği) olarak anıyor.

Mezhep imamları (daha geniş bir ifadeyle ulema) da rabler hegemonyasında önemli bir konuma getirilmiştir. Tasavvuf büyükleri dokunulmaz-tenkit edilmez ilan edilerek nasıl putlaştırılmışsa mezhep imamları da zaman üstü ilan edilerek ilahlaştırılmıştır. Bugün birçok insan için bir konuda "Kur'an diyor ki" sözüyle "Falan mezhep imamı diyor ki" sözü arasında fazla bir fark yoktur. Hatta bazı kesimlerde "Kur'an diyor ki" sözü insanları rahatsız etmekte ve "Ben Kur'an'ı falan bilmem, benim mezhep imamım diyor ki…" veya "Şeyhimiz diyor ki" şeklinde çıkışlarla karşılaşılabilmektedir. Bu tavır, Kur'an açısından bakıldığında, katıksız şirktir.

İslam, Kur'an dışında tenkit üstü kitap, Peygamber dışında tenkit üstü kişi tanımaz.

Rabler hegemonyasında, Kur'an'ın tâğut diye andığı zalim ve baskıcı liderlerin, hanedan despotizmlerinin, krallıkların yerleri de oldukça önemlidir. Esasen, hiçbir rabler hegemonyası tâğut desteği olmadan yaşayamaz. Emevîlerin kurduğu rabler hegemonyasına, Emevî tâğutizmi destek veriyordu. Hz. Hasan’ı bu tâğutizm zehirledi, Hz. Hüseyin’i bu tağutizm hançerledi.

Tâğutîler hemen her ülkede boy gösterirler. Süslü kılıflara sarılmış mushafları öpüp alınlarına koyarken çektirdikleri resimleri afiş haline getirerek masum ve saf kitlelere, din koruyucusu olduklarını propaganda ederler. Aslında dinin en büyük problemi bu mushaf tacirleridir. Bu  kurnazlıklarını; ruhunu katlettikleri Kur'an'ın parşömenlerini mızrak uçlarına takarak: "İşte biz, bu kitabı hakem yapmak istiyoruz." diyen Emevî siyasetçilerinden devralmış gibidirler. Şöyle veya böyle, bunların Kur'an bahsinde sloganı daima şudur: "Hükümleri ayak altına, kağıtları baş üstüne..."

Özetleyelim: Bugün ‘İslam inanç sistemi’ veya ‘resmî akîde’ diye kitlenin önüne çıkarılan kabuller listesi, Kur'an dışılıklarla doludur. Çünkü, bu sistem, ‘Âlemlerin Rabbi’ olan Allah'ın dini yanında rabler hegemonyasının ürünlerini de taşıyor. Bu resmî akide, Kur'an açısından baktığımızda, bozuktur. O halde, Kur'an dininin inanç sistemi, Kur’an esas alınarak yeniden belirlenmelidir.

Allah bir olduğu gibi din de birdir. Ve din bir olduğu gibi onun temel kaynağı da birdir. O biricik kaynak Kur'an'dır. Oysaki, rabler hegemonyasının halka sunduğu ‘uydurulmuş din’de hüküm ve söz sahibi, birkaç başlı bir şirkettir: Allah, Peygamber, sahabîler, mezhep imamları, tarikat şeyhleri, efendiler, üstadlar, halifeler, sultanlar... Böyle bir anonim şirket, din konusunda hükmü Allah dışında hiçbir kuvvete vermeyen Kur'an'ın dini olamaz. Burada, oynanmış büyük aldatma oyunları vardır.

Allah'ın dinine müdahale edilmiştir. Bu müdahalelerin kalıntılarını Kur'an denetiminde temizleme gayretinde olanları ‘reformcu görüşleriyle tanınanlar’ vs. gibi laflarla etkisiz kılmaya çalışanlar, rabler hegemonyasının şerefsiz uşaklarıdır. Bunlar, Kur'an'dan rahatsız olmaktadırlar.

İslam’a bulaştırılmış yalan ve uydurmaları Kur’an denetiminde temizlemek için çalışan ilim ve fikir adamlarını bir zamanlar ‘reformist’ diye karalayıp saf dışı etmek için akıl almaz oyunlar tezgâhlayan bu din tüccarı onursuz güruh, ikibinli yıllara gelinip BOP projesi Ortadoğu’ya dayıtılmaya başlandığında, Vatikan ve ABD’den rağbet görsünler diye Papa’ya arz-ı ubûdiyet, ABD’ye de uşaklık etmeye başladılar. Ne İslam bıraktılar ne Kur’an ne Muhammed. Kur’an’ı İncilleştirmeyi, Ilımlı İslam adı altında ve ABD denetiminde bir sömürge dini yaratmayı çağdaşlık, özgürlük, teröre karşı çıkmak diye yutturma alçaklığına tevessül ettiler. Tarih böyle bir namussuzluğa rastlamış değildir.

Sözün özü şudur: Rabler hegemonyası uğruna İslam’ın Kur’ansal ve akılcı yapısını tahrip  edenler, Kur'an'ın sorduğu şu soruya cevap bulmak zorundadırlar:

“Fırkalara bölünüp parçalanmış rabler mi hayırlıdır, yoksa biricik ve Kahhâr olan Allah mı?” (Yusuf, 39)

Yaşar Nuri ÖZTÜRK - Hürriyet

Yukarı dön Göster Eren Erdem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Eren Erdem
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats