Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam Değerli Hanif Dostlar;

ilk insanın değil fakat medeniyetin ilk izlerine Afrikanın güney doğusunda rastlanıldığına dair arkeolojik verilere sahibiz... Medeniyet izlerinin bu noktadan kuzeye mısıra doğru ve buradan Arap ve Mezopotamya cıvarlarına oradan da İran, hint ve Çine uzandığında bir dizi arkeolojik veri bulunmaktadır...bu evrede Avrupa doğudan 2000 sene daha geridir ve arkeolojik bulgular bunu ispatlamaktadır...

Din kavramı ise evrimleşerek gelişen bir kavram değildir... gelişen ve evrimleşen insanların kullandığı araçlardır... üretim araçları gelişip değiştikçe toplumun yapısı da değişmektedir ve bu doğal bir değişim sürecidir... bu değişim sürecinde toplumlar ve insanlar arasındaki ilişkiler de değişmekte ve çeşitlenmektedir... bu durum karşısında elbette hukukun da değişmesi ve kendisini yenilemesi gerekiyordu...
İnsan düşüncesinde var olan sorular hep aynıdır... çünkü varlık alemi değişmemiştir... algılanan şey değişmedikçe, algının şekli de değişmeyecektir... dolayısı ile Allahın gönderdiği din de değişmeyecektir... İlk Nebiye  gönderilen din ne ise Muhammede gönderilen de odur... bin sene sonra da o olacaktır... Değişen şeiratlardır... şeriatlar ise insan zihnindeki evrimleşmeden değil, yaşamın bizatihi kendisinden ötürü değişmektedir...
ilk insan türüne ilişkin şöyle bir kabul vardır... İlkel....
bu kabul ilerlemeci bir tarihsel yorumun neticesinde doğaldır... çünkü bu anlayışa göre tarih hep bir ilerleme ve gelişmenin özetidir...
ilerleme ise kullanılan araçların değişmesidir.... kullanılan araçlar ne kadar gelişmiş ve ne kadar teknolojik ise insanlık o kadar ileridir...
bu eski yunan kültürünün doğaya egemen olmak düşüncesinin mantıksal bir neticesidir...
oysa biz ilkelliği ve medeni olmayı insanın varlık alemindeki uyumu olarak görmekteyiz...
bu açıdan modernitenin dayatması olan ilerlemeciliği ve onun ilkelerini kabul edemeyiz diye düşünüyorum...
din Tanrının insana ve yaşama yönelik bir öngörüsü, bir mudahalesi ve bir uyum bildirisidir...zamandan ve coğrafyadan ve asıl önemlisi üretim araçlarından bağımsızdır...

Dinleri tarım toplumunun ya da sanayi toplumunun bir ürünü ya da neticesi imiş gibi tanımlamak ve kökenini oraya bağlamak yalnızca dinlere karşı olan sığ bir yaklaşımı değil aynı zamanda aklın, deneyin ve gözlemin de iflasını gösteren bir durumdur...

Tarım toplumundan önce din yok mudur ? Tarım toplumu sonrası din olmamış mıdır ? ya da bugün bilgi toplumunda dinlerin neden hala ayakta olduğunu nasıl izah edeceksiniz ?

Kilise evrene ve varlığa ilişkin bir dizi sırlara dayanan bir esrar perdesini kendi elinde tutuyordu... kilisenin tekelinden kurtulan bilim, kilisenin esrar perdesini araladıkça, hurafeler de bir bir ortadan kalkmaya başlamıştı... Batıdaki bilimsel gelişmeler neticesinde ortaya çıkan sanayi devrimi ve sonrası şekillenen toplum yapısında sona eren kilisenin esrarlı yapısı idi, din değildi...
insanlığın batıda eriştiği bu tecrübeye dayanarak dinleri Tarım toplumunun bir tecrübesi olarak niteleyen bu anlayışı kolaycı, kopyacı ve körükörüne taklit olarak tanımlamak zorundayız...
bence bu iddianın altındaki temel neden dinin ne olduğu hakkında bir fikre sahip olunamadığı yatmaktadır...
din kelimesi ile şeriat kelimesi sıkça karıştırılan iki farklı kavramdır...

Din ilk insan ve toplumla birlikte var olan ve varlığa ilişkin yorumlar ve kabuller bütünüdür... Din insan var olduğu andan itibaren, yok oluncaya kadar da var olacaktır...
din insan varlığının bir annda var, bir anında yok olan bir kavram değildir...
dinozorlar varlığın bir döneminde ortaya çıkmış ve bir döneminde yok olmuşlardır... benzer şekilde Kağnı, At arabası ya da bir dönem kültürüne ait şiir türleri gibi....
Ama din böyle bir şey değildir...

Tarım aletleri ile var olup, sanayii toplumu ile ortadan kalkan Kağnı benzetmesi dini izah etmeye yetmez... bu sığ ve basit bir mantık olacaktır...
eğer siz din kavramını algılarken büyücülük gibi vehim ve korkulara dayanan saçmalıkları esas olarak kabul ederseniz, elbette bilimsel ve teknolojik gelişmelerle ortadan kalkan bu zırvalıkları ''dinin tarım toplumlarının bir uydurması'' olarak nitelemenizi meşruu kılabilir...
ama din sizin modern vehimlerinizle tanımladığınız o şey değildir...ki; bu yüzden Tarım toplumu sonrası da, sanayi toplumu sonrası da halen varlığını artırarak sürdürmektedir...

Peki Din hangi çerçevede ele alınmalıdır ve din nasıl ortaya çıkmıştır ?

Din ilişkilerin olduğu her ortamda vardır ve ona inananlar açısından belirleyici olmuştur...
şöyle ki ;
İnsan yaşadığı her an içerisinde bir ilişki içerisindedir...ya doğa ile, ya diğer insanlarla ya da bir başka toplumla... bu ilişkilere biz müslümanlar bir de Tanrı boyutunu eklemek durumundayız... siz buna madde ya da ne derseniz deyiniz...

bu ilişkilerde belirleyici olan esaslar ne olacaktır ? sorusuna bütün dönemlerde ve bütün düşünce sistemlerinde bir cevap hep var olmuştur... bu konuda Tanrının önermesine biz İslam dini diyoruz işte...
bu esaslar yaşamın her döneminde var olmuştur ve her döneminde de var olacaktır...

Tüm Hanif Kardeşlerime saygılarımla..

Not:Buradan Haktansapmaz ve Zeki kardeşlerime sevgilerimi gönderiyorum

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam Gerçekbilgi.

Selamına ve sevgine fazlasıyla karşılık veriyorum.

Zamanın senin için çabuk ve kolay geçmesi dleğiyle...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

SELAM

DİN D.Y.N (BORÇ)LİSTESİ VEYA FATURANIN BEDELİ ÖDENEREK İFA EDİLİR.ALLAHIN ÖNÜMÜZE KOYDUĞU BORÇ FATURASININ İFASI ONUN EMİN EVİNİN YOLUNDA GÖCÜMÜZ NİSBETİNDE İLERLEMEKTİR Kİ BU NÜBÜVVET EVİDİR .BUDA MALI VE CANI ALLLIN İRADESİNE ENDEKSLEMEKLE GERÇEKLEŞİR 9/111

HAYATI VE TÜM NİMETLERİ BİZE VEREN ALLAHA BORÇLUYUZ.ÖYLEYSE SADECE ONUN ÖNÜMÜZE KOYDUĞU FATURANIN BEDELİNİ GENE ONUN BELİRLEDİĞİ ÖDEME KOŞLLARINCA ÖDEMEK LAZIM

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam

  Dinin mantığı nedir?

 Sözlük anlamı:Bir otoriteye bağlı olmak.

  Öğretmen,öğrenci mantığı.Öğrenci öğretmene bağlıdır ve ona her zaman teslim olur.Kuralları belirleyen ise her zaman öğretmendir.

Allah  

Neden benim boyun eğmemi istiyor.?

   Çünkü biz Allah'a borçluyuz.

    Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Bakara 282 

   Allah bize tüm nimetlerini karşılığı mutlaka Allah'a ödenmek üzere borç olarak vermiştir.Eğer verilenler Allah'ın sünnetullahı doğrultusunda kullanılırsa o amelden Allah razı olur ve borç ödenir.Allah' a olan borçlar mutlaka ödenecektir.

   1-Borçlu ,alacaklı ilişkisi

   2- Borcun bir vadesi olması

   3- Borcun kesinlikle ödenmesi

     Bu yüzden insan Allah ile ilişkiye girmek zorunda.

     Allah bize verdiği nimetleri hediye olarak vermedi,borç olarak verdi.Şeytan ise Allah'ın bu verdiklerine nankörlük edeceğine dair Allah'a söz vermiştir.

      Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın.Araf 17 

       Allah verdiklerinin bir nimet olduğunu söylüyor.Allah bizim gözümüzü,ayağımızı,dilimizi ve diğer organlarımızı nasıl kullanacağımıza dair bir kullanma kılavuzu olan Huda'yı gönderdi.

       Yani gözümüz için bir proğram hazırladı.Görme işleminin nasıl yapılacağını ve bu borcun nasıl ödeneceğini bize öğretmiştir.Gözü Allah'ın istediği şekilde kullanırsan Allah'a kulluk etmiş olursun ve dinin islam olur.

       Şükür: Var olanın farkında olmaktır.

       Örneğin,el zaten var.

       Eğer insan ile ilgili bir yasa varsa bu dindir.Bütün nimetler bize boyun eğdirildi.Bunların tümünü Allah verdiyse proğramı Allah çizecek.

       Proğram hazırlanan iki atelye var.

      1- Allah'ın atelyesi

      2-Şeytan'ın atelyesi.

      Kulağın borcu sesin güzeline kulak vermek.

      Elin borcu helal ve temize ulaşmak vb.

      Eğer Allah'ın belirlediği sınırların dışına çıkarsak derilerimizin,gözlerimizin konuşacağını ve borcu ödemediğimize dair tanıklık yapacağını söylüyor.

      Allah katında makbul olan din:Allah'ın yarattıklarını kimin istediği şekilde kullanıyorsan ona kulluk ediyorsun.Eğer borcu şeytana ödüyorsak Allah bizi yaşayan ölüler,sağırlar ve körler olarak değerlendiriyor.İsra 46

     Herşeyimizi Allah verdi acaba bunun bilincindemiyiz.Şeytan ise bu borcu unutturacak.Enam 79

    İnananlar Fatır olan Allah'ın proğramını dikkate almadan herşeyi kendisi proğramlarsa Firavun gibi olur.

    Yaratılış gayemizi unutmadan sadece Allah'a kul olmanın mücadelesini vermeliyiz.

     Ben görünen ve görünmeyen bütün şuurluları bana kulluk etsinler diye yarattım.Zariyat 56

           Selam Huda'ya tabi olanların üzerine olsun. 

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

merhaba.

sevgili hacıosman arkadaş,yazdıklarınızı yakinen takip ediyor ve bilgilerinizden yararlanmaya çalışıyorum ve bir soru sorararak düşüncelerimin dahada net olmasını sağlamak istiyorum.

genelde huda diyorsunuz neden hüda?

hüda ya tabii olmanın yeterliliği bize yetecekmi?

hüdanın muhattabı olmak için ne yapmalıyım?

hiç kuran arapçasını bilmeyen insanlar ülkemizde %90 nı yanlış ve yanıltıcı hatta çevriyi yapanların şahşi yorumları ile dolu olan meallere dayanarak nasıl hüda ya tabii olacak

ülkemizdeki bütün meallerin yanıltıcı ve yanlış olduğunu idda etmeme kızacak arkadaşlar olabilir ama ne yazık ki gerçek bu.

tıbyanen li külli şey in

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

                                                                                                             

                             NEDEN HÜDA

             

         Biz Allah’tan geldiysek bizim yeryüzündeki yürüyüşümüzü bir beşer belirleyemez.Allah bize

yeryüzüne inin dediği için geldik,buradaki hayat oyun,eğlence,

mal ve evlat yarışı değil,yaratılış gayemizi bilerek sadece Allah’ın

Huda’sına  tabi olma sınavıdır.

        Yeryüzündeki bütün savaşlar HUDA kavramı üzerine dönüyor.

        Bizim hedefimiz cennettir,cennetin sahibi ALLAH’tır.Onların bize gel diyerek HUDA’ya çağıran

dostları vardır.

        İnsanların namaz kılıyor,oruç tutuyor,zekat veriyor olmaları

onların Allah’a gerçek manada iman etmedikleri sürece bu

amellerini hiçbir zaman geçerli kılmıyor.

         Allah sadece İMAN istiyor.

         Gögüslerinde düşmanlıktan ne varsa söküp atmışızdır.Irmaklar akar altlarından.Şöyle derler

 Hamd olsun bizi buraya ulaştıran Allah’a .

Eğer Allah bize kılavuzluk etmeseydi biz buraya ulaşamazdık.

Yemin olsun ki rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler.

Şöyle seslenilir.İşte size yaptıklarınıza karşılık mirasçı kılındığınız cennet.  Araf 43

          Allah bize hadilik yapmasaydı biz muhtedilerden olamazdık.

          Küfre sapanlar dedi ki; Biz bu kuran’ada bundan öncekine de asla inanmayacağız.Bir görün o

zalimleri Rableri huzurunda tutuklanmış halde! Bir kısmı bir kısmına laf atar durur.

Basit görülüp horlananlar,

büyüklük taslayanlara şöyle derler.Siz olmasaydınız

vallahi biz inanmış insanlar olacaktık. Sebe 32    

          Büyüklük taslayanlar Müstekbirler ise basit görülüp horlananlara Mustazaflara şöyle der.

Hidayet size geldikten sonra sizi ondan biz mi geri çevirdik.Hayır siz kendiniz günahkarlardınız.

                                                                                                                                        Sebe 33                              

          Bu kez basit görülüp horlananlar büyüklük taslayanlara şöyle derler.Hayır öyle değil! İşiniz

gece gündüz düzenbazlıktı.Siz bize Allah’a nankörlük etmemenizi,ona eşler ortaklar tutmanızı emre-

diyordunuz.Nihayet azabı gördüklerinde,pişmanlığı içlerine gömerler.Biz ise bukağıları inkarcıların

boyunlarına vurmuşuzdur.Yapıp ettiklerinizden başka neyin karşılığını görüyorlar ki.  

                                                                                                                                         Sebe 34

       Huda’nın muhatabı olmak için yaratılış gayemizi doğru idrak etmeliyiz.

Allah görünen ve görünmeyen bütün şuurluları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım buyuruyor.

Zariyat 56   

Huda’ya tabi olmak için ne yapmalıyız.

1-Değişmeyi kabul edeceğiz,

2- Sahip olduğumuz batıl değer ölçülerini ne ile değiştireceğimizi belirleyeceğiz. (Batıl bir

sistem ile değiştirilecekse bu sistemi değiştirmenin anlamı yok,Hüda’ya tabi olmadan başına islami

………………….demekle islami de Allah’a teslimde olunmaz.

 3- Hiçbir değişim bir günde ve bir gecede gerçekleşmez,değişim hayat süresince devam

edecektir.

   Allah bizden ne yatmamızı,ne koşmamızı değil yavaş yavaş ve hiç durmadan yürümemizi istiyor.

Cahili sistem içinde büyüdüğümüzü ve onun kuralları içinde yetiştiğimizi kabul edeceğiz.

Allah’a bulunduğumuz yerin adresini dosdoğru vereceğiz,konumumuzu çok net belirleyeceğiz.

  

    Huda’ya tabi olmak hususunda samimiyetimizi sadece Allah’a ıspatlıyacağız.Yaratmanın

HADİ olan Allah’a ait olduğunu hiç unutmayacağız.

    Mesele yazılan meallerin doğru olup olmadığı değil,bizim samimiyetimizi işlediğimiz ameller ile

Allah’a ıspat etmemizdir.Bunu başarırsak Allah bizi mutlaka doğruya ulaştıracaktır.

    Şükürler olsun ki bu sitede olduğu gibi bu memleket’tede Hanif dostlar mevcut.Allah dilerse

Doğruluğuna kalbimizin itminan edeceği kuran meallerine elbette kolayca ulaşılır.

 

   Selam huda'ya tabi olanların üzerine olsun.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

merhaba hacıosman

neden hüda dediğinizi anladım açıklama için teşekkür ederim.

yanlız tabii olacağımız hüda da bizler için resullerin kıssasları var ve hangi resule bakarsakbakalım hiç bir resulun kıssasına uyacak bir ortam bulamıyorum her yanımız şeytan ayetleri ile donatılmış ve şuan kullandığınız cihaz bile allahın ayeti değil tamtersine batılın bize getirdiği bir tuzak.

şahsım adıma evimde kendi çalışma odamda herşey dine göre ALLAHIN ayetleri ki (öyle) insanlara göre(okuyucuyu tenzih ederim)doğal ürünler

teknolojiye ait hiç bir cihaz yok tamamen şark köşesi diyebileceğimiz bir ortam ama odadan çıkıp evin dışına çıktığım zaman her şey tersine dönüyor ve dolaysıyla hüda ya uyma kavramı ortadan kalkıyor.

mesala ALLAH gece den bahsediyor ama şu yaşamımızda gecenin olduğunu dahası gece ayetini yaşayabileceğim bir gece yi karanlığı yakalamıyorum her taraf batılın bize getirdiği elektirikle ortadan kalkıyor dolaysıyla gece ayetini yaşayamıyorum elektiriğin faydalarını kimse anlatmaya kalkmasın benim yaşamam gerekli olan geceyi ortadan kaldırıyorsa bu batıldır ve batılın hiç bir faydası olduğuna inanmıyorum.

yani şuan kullandığımız bilgisayar işimi görüyor ama kullanmamam gerekli olduğunuda düşünüyorum ama olmuyor işte bu sorunu ortadan kaldıracak hüda ya tabii olma nasıl olacak bu konuda yardımcı olacak birileri varsa bizleri aydınlatırsa sevinirim.

eğer batılın bize getirdiklerini ortadan kaldırmamız gerekliyse bunu birileri idaa ediyorsa ve hüda ya ancak bu şekilde uyulacak diyorsa ben batılı tamamen terk etmeye hazırım çünkü ALLAHIN rızası benim i,çin her şeyden önemlidir.

git onlara söyle selam hüda ya tabii olanlara