HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: Kaza Namazları Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
muhsin iyi
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 21 temmuz 2011
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 20
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhsin iyi

Kaza Namazlarını Kimler Kılabilir?

Tabii ki herkes kılabilir. Kimse bu konuda kimseye engel olamaz. Ama kaza namazları bir nasip meselesidir.

Namaz, Allah’ın yüzden fazla ayeti kerime ile emrettiği bir farzdır. Dinin direğidir. Ama insanlar gafletle, günahların ağırlıkları ile namaz kılmayı terk edebilmektedir.

Allah, insana tövbe nimeti nasip ettiğinde eğer bu tövbe, tövbe-i nasuhsa insan geçmişte yaptığı hatalarını tamir etmeye başlar. Bunların içerisinde kaza namazları en başta gelir. Bir insan tövbe yoluna girip de böyle bir telafi ve borç içerisinde değilse, demek ki tövbesi tam değil, yani tövbesi nasuh tövbe ayarında değildir. Bu ortaya çıkar. Nasuh tövbenin en önemli özellikleri yapılan günahlara içten bir pişmanlık duyma, bir daha yapmama azmi ile birlikte geçmişte yapılan kusurları da tamir etme yoluna girmedir. Bu açıdan kaza namazları da bu tövbenin neticesidir. Yoksa insanların çoğu vakit namazlarını, hatta farz namazlarını kılmaktan acizdirler, bir de bunun üstüne kaza namazlarını kılmak gerçekten Allah’a samimi bir şekilde tövbe etmiş, ona yönelmiş ihlâslı kullara mahsustur. Bu ancak bu tür kullara kolay gelir. Onlar kaza namazlarını kılmaya içten gelen bir güç, enerji, heyecan ve şevkle katlanırlar. Yoksa böyle bir tövbe nasip olmazsa o kişi isterse namaza başlasın, yani vakit namazlarını çeşitli vesilelerle kılmaya başlasın, kolay kolay kaza namazlarını kılmaya yanaşmayacaktır,  daha doğrusu hiçbir zaman kaza namazlarını kılamayacaktır, bu konuda Allah’ın affına ve merhametine güvenecektir ya da kaza namazları aleyhinde çeşitli bahanelere sığınacaktır. Bundan dolayı kaza namazı için öncelikle Allah bizlere tövbe-yi nasuh nasip eylesin. Amin.

İnsan nefsi öyle ahmak, öyle küstahtır ki, geçmişte kılamadığı namazların büyük bir günah olduğunu namaza başlamakla unutur. Kılamadığı namazlar sanki bir şey değilmiş gibi davranır. Güya tövbe edip namaza başlamakla geçmişteki namaz borçlarının üzerinden düştüğünü, kalktığını farz eder. Bu zannına da çeşitli dayanaklar aramaya başlar. Bulduğu dayanaklardan da aslında kendisi de şüphe duyar. Çünkü şüpheyle hareket ettiği gibi şüpheli düşüncelere dayanır, durur. Örneğin der ki, ‘Kuran’da kaza namazı diye bir şey yok, böyle bir şey olsaydı Allah bunu Kuran’da belirtirdi.’ Halbuki sünnette kaza namazı vardır. Yani peygamberimiz kaza namazını bizzat uygulamıştır. Bu konuda ashaptan intikal eden pek çok hadis-i şerif vardır. Peygamberimiz çeşitli nedenlerle kılamadığı namazları ya ashabıyla birlikte veya kendisi bizzat kaza yapmıştır. Kaldı ki fıkhın inceliklerini anlayacak kadar herkes derin bilgiye de sahip olamaz. Onun için mezhep imamları vardır. Mezhep imamları bu konuda fetvalar vermişlerdir. Hak mezheplerde, hususiyle Hanefi mezhebinde bu konu tartışmaya açılmayacak bir biçimde karara bağlanmış; insanın üzerindeki kaza namazlarını bir an önce ödemesi gerektiği belirtilmiştir. Şafi mezhebi bu yönde bir kolaylığa gitmiş, sünnet ve nafile namazları yerine öncelikle kaza namazlarının kılınmasını istemiştir. Hambeli ve Maliki mezhepleri de Şafii mezhebi gibi öncelikle sünnet ve nafile namazların yerine kaza namazlarının kılınması hususunda ısrar etmişlerdir. Kaza namazı kılma hususunda nefsin ve şeytanın sözlerini dinleyeceğimize mezhep imamlarının içtihatlarına değer verirsek kanaatimce daha doğru hareket etmiş oluruz. Tövbe-i nasuhun ruhuna daha çok yaklaşırız. Onun için yukarıda dedim ki, kaza namazını ancak tövbe-i nasuh etmiş kişiler kılabilir. Başkalarına kaza namazları ağır gelir. Onu kılmaya güç yetiremezler. Bundan dolayı insanların önce gerçek bir tövbe ile yani nasuh tövbesi ile Allah’a yönelmeleri, sonra da kaza namazlarını kılmaları gerekmektedir. Arsa olmayınca evi neyin üzerine kuracaksın? Yani bu benzetmede arsa tövbe-i nasuh, ev de kaza namazlarıdır. İş bununla da bitmiyor. Çünkü kaza namazları hiçbir zaman gerçek namazların yerine geçemez. Belki de Allah bunun için Kuran-ı Kerim’inde bunu hiç söz konusu etmemiştir. Aslında böyle düşünmek edepli kula daha çok yakışacaktır. Şu kesin ki, âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasulullah,  Allah katında affedilme, merhamete ulaşma yolu olarak ümmetine örnek teşkil etmek için kaza namazlarını kılmıştır. Yani kaza namazlarını kılan kul o günahtan kurtulduğunu düşünmemeli, bunun her zaman ezikliğini yaşamalı, ama Allah’ın rahmetinden de ümidini kesmemelidir. Durum böyle iken bazı insanların namaza başlamakla Allah’ı minnet altında bırakırcasına ‘Ne yani bir de kaza namazlarını mı kılacağız, namaza başlamamız yetmiyor mu?’ demeleri veya böyle düşünmeleri en başta büyük bir edepsizliktir. Suçlu insan hatasını, bir de mezhebini unuttu mu cüretkâr ve ahmak olur. Ne dediğini, sözün nereye kadar vardığını bilmez. Ömrünü fıkıh ilmine adamış mezhep imamlarına laf atmaya başlar. Dinden mezhepten çıkar haberi olmaz. Kılmaya başladığı ruhtan yosun namazları ile -haşa- Allah’ı minnet altına sokmaya çalışır. Allah nefsin ve şeytanın elinde esir durumda olan bizleri bu tür isyanlardan muhafaza buyursun. Amin.

Sünnet Namazları Kaza Namazları Yerine Geçmez mi?

 Sünnet namazları peygamberimizi taklitle kılınan namazlardır. İnşallah Allah ahrette o namazlarla hem farz namazlarımızdaki eksikleri tamamlayacak hem de bizleri peygamberimizin şefaatine mazhar kılacaktır. Buna işaret eden hadis-i şerifler var. Hatta hadis-i şerifler tüm nafile namazları da bu kapsam içerisine almaktadır. Ama bize düşen şey bu dünyada iken Allah’ın işine karışmamak, farz namazları zamanında kılmamanın günahını ruhunda duyarak affedilmek için kaza namazlarını kılmaya gayret etmektir. Çünkü peygamberimiz (s.a.s.) sünnet, nafile namazlar dışında kaza namazlarını da ayrı olarak kılmışlardır. Zaten mezhep imamları da bu yüzden kaza namazının varlığını kabul edip ayrı bir namaz türü olarak kılınması gerektiğine hükmetmişlerdir. Ayrıca Hanefi mezhebine göre farz ve sünnet namazı, kaza namazları yanında diğer nafile namazlara da ihtimam göstermek gerekir: Teheccüd, duha, evvabin gibi. Farz namazlar emrin neticesi olduğundan daha bir tatlıdır. İnsana ödevini yapmanın huzurunu verirler. Kaza namazları geçmişteki kusurdan ötürü kılındığından insandaki ucup, gurur, kibir gibi nefsin damarlarını kırar, kulluğundaki acziyeti hatırlatırlar. Allah’ın rahmetine ve mağfiretine sığındırırlar. Sünnet namazlar, Rasullullah’a tabi olmanın, onun şefaatiyle ümitlenmenin hazzıyla insanı mest ederler. Nafile namazlar ise Allah’a karşı bir sevdanın ve aşkın ifadesidirler. Ruh bu namazlarla adeta Allah’a doğru koşar. Allah’a yaklaşmanın yolu bu nafile ibadetlerden geçer. Bir hadisi şerifte de zaten bu durum belirtilmiştir. Çünkü bu namazlar bir emirle değil, kuldaki istekle doğmuşturlar. Yani insanın hür iradesiyle kıldığı namazlardır. İstese kılmayabilirdi. Onun için hem nefse hem de ruha çok tatlı görünürler. En çok zevk alınan namaz türüdürler. Bu namazlarda rüku ve secdeleri uzun tutmak bu zevkleri daha da artırır. Kısacası her namazın ruhu, tadı birbirinden farklıdır. Bu ibadetlere biraz devam ettiğimizde bu birbirinden farklı tatları almaya, birbirinde ayırmaya başlarız. İnsan nasıl bir yemek çeşidiyle yetinmiyorsa, her yemekte farklı bir tat alıyorsa, namaz türlerinde de durum böyledir. Birinin tadı diğerine benzemez. Hele bu çağda, yani ahir zamanda günah ve küfrün değişik türlerine bulaşmaktan kurtulamayan bizlerin kaza namazlarının iklimine ihtiyaçları ve bu namazların ardından dökülecek gözyaşlarına ihtiyaçları çoktur.

Kaza Namazları Nasıl Kılınır?

Kaza namazlarında sünnetler kılınmaz. Sadece farz ve vacip namazlar kaza edilir. Çünkü Allah bu namazları emretmiştir. Sünnet namazlar sevap ve peygamberin şefaatini kazanmak için kılınır. Kılınmadığı takdirde günah değildirler. Kişi sadece sünnetin sevabından ve faziletinden mahrum kalır. Bunlar da aslında büyük mahrumiyetlerdir. Biliyorsunuz gün içerisinde mutat olarak kılınan tek vacip namaz -tabii Hanefilere göre- yatsı namazından sonra kılınan üç rekâtlı vitir namazıdır. İşte kaza namazlarını kılacak kişi nasıl gün içerisinde vakit namazlarının farzlarını ve vacibini kılıyorsa yine aynı biçimde bir değişiklik yapmaksızın kaza namazlarını kılar. Yani kaza namazları ile farz ve vacip namazlar aynı şekilde kılınırlar. Aralarında hiçbir fark yoktur. Tek fark kaza namazı kılarken niyet almadadır. Zira kaza namazı kılarken iki değişik biçimden birisi ile niyet ederiz.

‘Niyet ettim Allah rızası için kazaya kalmış son sabah namazının farzını kılmaya…” veya ‘‘Niyet ettim Allah rızası için kazaya kalmış ilk sabah namazının farzını kılmaya…” Dikkat edersek kaza namazları ya sondan başa doğru ya da baştan sona doğru kaza edilmektedir. Bunlardan hangisi kişiye daha hoş geliyorsa onu seçer.

Kaza namazlarının her biri için ayrı ayrı kamet getirmenin daha makbul olacağı bazı âlimlerce belirtilmişse de bazı âlimlerce de bir kametle arka arkaya kaza namazı kılınacağı da ifade edilmiştir.

 İnsanların çoğu, özellikle gençler, namazdan uzaktırlar. Pek çok insan namaz kılmamaktadır. Günah ve küfür bataklığında isteseler de bir türlü namaza başlayamamaktadırlar. Haftada bir kıldıkları cuma ve yılda iki kere kıldıkları Bayram namazları ile kendilerini teselli etmektedirler. İnsanlara tövbe yıllar sonra nasip olabilmektedir. Genellikle kırklı ellili yaşlarda insanlar tövbe edip hak yola giriyorlar ve namaza başlıyorlar. Bu durumda bir insanın üzerinde buluğ çağına girdiği yaştan sonra kılamadığı her namaz, kaza namazı olarak kılınmayı beklemektedir. Ülkemizde ortalama olarak erkekler on iki, on üç; kadınlar ise on, on bir yaşlarında buluğ çağına girmektedirler. Buna göre kırk yaşında olan bir erkek yeni namaza başlamışsa en az 28 yıllık bir kaza namazı borcu bulunmaktadır. Bu kadar büyük bir borç nasıl ödenir? Buna ömür yeter mi? İnşallah ödenir, buna da ömür yeter diyelim; ama ömür yetmezse de kişi inşallah güzel niyeti ile Allah katında güzel bir kabul görecektir. Önemli olan bu işe bir ucundan başlamaktır. Allah kalplerimize bakmakta ve bize ona göre değer vermektedir. Karıncaya sormuşlar, ‘Nereye gidiyorsun?’ diye. O da, ‘Hacca!’ diye yanıt vermiş. ‘Sen bu küçük cüssenle onca yolu bitiremezsin.’ demişler. Karınca da, ‘Olsun,’ demiş, ‘yolunda ölürüm!’ İnsan kaza namazları hususunda da böyle düşünmeli, bu namazın ancak gerçek bir tövbe ile Allah’a yönelmiş kullara mahsus olduğunu tefekkür ederek haline şükredip ölünceye, daha doğrusu borcu bitinceye kadar bu namazlara devam etmelidir. Kaza namazlarının tadını alan bir insan, borçlarını bitirdikten sonra da öyle kolay kolay onu bırakamaz. Belki eksiklerim olabilir, belki farzları hakkıyla kılamamışımdır, bahaneleriyle de kaza namazlarını sürdürür. İşte nefis böyledir. Olumlu da olumsuz da olsa bir şeye alıştı mı onu kolay kolay hayatından çıkaramaz. Mesele onu güzel şeylere alıştırmakta.

Kaza namazları için müstakil bir zaman dilimini ayırabiliriz. Örneğin sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı namazlarından sonra… Yani kaza namazları her vakit namazının arkasından kılınabileceği gibi herhangi bir vakit namazının arkasında sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı ve vitir kaza namazlarını da arka arkaya topluca kılabiliriz. Bunu biraz daha açalım. Örneğin sabah namazını kıldık. Bitirdik. Sonra kaza namazlarına başlar, sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı, vitir kaza namazlarımızı arka arkaya kılabiliriz.  Bu bir yoldur. Başka bir yol da şöyledir: Örneğin o günün sabah namazını sünneti ile kıldık bitirdik. Sonra bunun üzerine sabah namazının kazası olmak üzere iki rekât daha kılarız. Öğle vaktinde de öğlenin kazası için böyle yaparız. İkindi ve diğer vakitlerde de benzer şekilde devam ederiz. Tabii bazen vaktimiz sıkışık olduğunda iki veya daha çok kaza namazını başka bir vakitte de toplayabiliriz. İşte bir insan bir günde bir günün veya yarım günün kazasını yapa yapa yavaş yavaş üzerindeki bu yükten ve sıkıntıdan kurtulabilir. Allah’ın rahmetine ve affına ulaşabilir.

Kaza namazı her zaman kılınabilir. Yalnız şu üç vakitte kılınmazlar. Sabah namazında güneş doğduktan kırk dakika içerisinde; öğle vaktinde öğle namazı vakti girmeden kırk dakika önce; bir de güneş batmaya yakın yani akşam namazından kırk dakika önce kılınmazlar. Bunlar kerahet vakitleridir.

Bir kişi sabah namazına uyku gibi bir nedenle kalkamayıp daha sonra uyanırsa kerahet vakti çıktıktan sonra sünneti ile birlikte farzı kaza yapar. Geçmiş sabah namazlarının kazası ise sadece farzları ile olur. Sünnetler kılınmazlar.

Allah üzerinde namaz borcu olan cümle ümmet-i Muhammed’e tövbe-i nasuh ile kaza namazlarına başlamayı nasip eylesin. Bizleri engin rahmetiyle bağışlasın. Amin. Selamun aleyküm.

Yukarı dön Göster muhsin iyi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhsin iyi
 
fazıl
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 06 subat 2011
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 335
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı fazıl

Sıfır hacme ulaşmış beynin ürünü, senin şu yukarıda
zırvaladıkların. Muhsin, bırak bu masalları.
Yukarı dön Göster fazıl's Profil Diğer Mesajlarını Ara: fazıl
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Kaza namazı her zaman kılınabilir. Yalnız şu üç vakitte kılınmazlar. Sabah namazında güneş doğduktan kırk dakika içerisinde; öğle vaktinde öğle namazı vakti girmeden kırk dakika önce; bir de güneş batmaya yakın yani akşam namazından kırk dakika önce kılınmazlar. Bunlar kerahet vakitleridir.

Bir kişi sabah namazına uyku gibi bir nedenle kalkamayıp daha sonra uyanırsa kerahet vakti çıktıktan sonra sünneti ile birlikte farzı kaza yapar.

....

Neden, bu vakitlerde Allah'ın güneşten gözleri mi kamaşıyor? Hava bulutlu ise yine de mi bu vakitler namazın kerahat vakitleri, neden bay Muhsin iyi?

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
mini
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 19 eylul 2011
Gönderilenler: 3
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mini

allahin selami cumle musulmanlara olsun
Yukarı dön Göster mini's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mini
 
mini
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 19 eylul 2011
Gönderilenler: 3
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mini

4 senedir namaz kilyordum arapca. bir gun biri bana gelib sual verdi sen kildigin namazda ne dedigini biliyormusun dedimki yok dedi ozaman niy kilyorsun ki ne dedigini bilmiyorsun dedim bana oyle ogretiler ondan. bana dediki namazi kendi dilinle kil dedim oyle olurmu deid olur sen cokca kuran oku okudukca anlarsin rabimiz ne demis derk etsen eger. o arkadasdan allah razi olsun ben azeriyim namazimi kendi dilimle kilyorum 4 ay oldu simdi anlyourumki rabimden ne isdedigiomi sukurlerolsun allaha ki bu gunu bana ve ailem kismet etdi
Yukarı dön Göster mini's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mini
 
efrayim58
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 subat 2007
Gönderilenler: 1098
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı efrayim58

Efrayim,
Sevgili hanif dostlar,
Bakara suresinin 239.ayeti'yürüyerek namaz'dan
bahsediyor.Ayrıca diğer ayetlerde de savaş esnasında
kılınacak namazı, detayı ile açıklıyor.Bütün bu ayetler
bize şunu anlatmıyor mu?
    Namazlarınızı 24 saat içinde yani 'günlük' kılın. Hiç
bir mazeret geçerli değildir.Namazın kazası olmaz tövbesi
olur.Orucun kazasını bildiren Allah,namazın kazasını da
bildirirdi.
    Sevgi ile,
Yukarı dön Göster efrayim58's Profil Diğer Mesajlarını Ara: efrayim58
 
mini
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 19 eylul 2011
Gönderilenler: 3
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mini

Allahın  selamı size olsun hanif dostlar.Kurani kerimde nur suresi 31'de kadinlar hakkinda başa hicab konusu dogru mu?
Yukarı dön Göster mini's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mini
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

A.selam kardeş. Bu konuda yapılan tartışmalar var.Arama butonundan aratırsanız,okuyup siz de katkıda bulunabilirsiniz.

__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
cankan
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 04 ekim 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı cankan


">Tabii ki herkes kılabilir. Kimse
bu konuda kimseye engel olamaz. Ama kaza namazları bir
nasip meselesidir.

>Namaz, Allah’ın yüzden fazla
ayeti kerime ile emrettiği bir farzdır. Dinin direğidir.
Ama insanlar gafletle,
günahların ağırlıkları ile namaz kılmayı terk
edebilmektedir.

>Allah, insana
tövbe nimeti nasip
ettiğinde eğer bu tövbe, tövbe-i nasuhsa insan geçmişte
yaptığı hatalarını
tamir etmeye başlar. Bunların içerisinde kaza namazları
en başta gelir. Bir
insan tövbe yoluna girip de böyle bir telafi ve borç
içerisinde değilse, demek
ki tövbesi tam değil, yani tövbesi nasuh tövbe ayarında
değildir. Bu ortaya
çıkar. Nasuh tövbenin en önemli özellikleri yapılan
günahlara içten bir
pişmanlık duyma, bir daha yapmama azmi ile birlikte
geçmişte yapılan kusurları
da tamir etme yoluna girmedir. Bu açıdan kaza namazları
da bu tövbenin
neticesidir. Yoksa insanların çoğu vakit namazlarını,
hatta farz namazlarını
kılmaktan acizdirler, bir de bunun üstüne kaza
namazlarını kılmak gerçekten
Allah’a samimi bir şekilde tövbe etmiş, ona yönelmiş
ihlâslı kullara mahsustur.
Bu ancak bu tür kullara kolay gelir. Onlar kaza
namazlarını kılmaya içten gelen
bir güç, enerji, heyecan ve şevkle katlanırlar. Yoksa
böyle bir tövbe nasip
olmazsa o kişi isterse namaza başlasın, yani vakit
namazlarını çeşitli
vesilelerle kılmaya başlasın, kolay kolay kaza
namazlarını kılmaya
yanaşmayacaktır, <span style="mso-
spacerun:yes"> </span>daha doğrusu hiçbir
zaman kaza namazlarını kılamayacaktır, bu konuda Allah’ın
affına ve merhametine
güvenecektir ya da kaza namazları aleyhinde çeşitli
bahanelere sığınacaktır. Bundan
dolayı kaza namazı için öncelikle Allah bizlere tövbe-yi
nasuh nasip eylesin.
Amin.

>İnsan nefsi
öyle ahmak, öyle
küstahtır ki, geçmişte kılamadığı namazların büyük bir
günah olduğunu namaza
başlamakla unutur. Kılamadığı namazlar sanki bir şey
değilmiş gibi davranır. Güya
tövbe edip namaza başlamakla geçmişteki namaz borçlarının
üzerinden düştüğünü,
kalktığını farz eder. Bu zannına da çeşitli dayanaklar
aramaya başlar. Bulduğu
dayanaklardan da aslında kendisi de şüphe duyar. Çünkü
şüpheyle hareket ettiği
gibi şüpheli düşüncelere dayanır, durur. Örneğin der ki,
‘Kuran’da kaza namazı
diye bir şey yok, böyle bir şey olsaydı Allah bunu
Kuran’da belirtirdi.’
Halbuki sünnette kaza namazı vardır. Yani peygamberimiz
kaza namazını bizzat
uygulamıştır. Bu konuda ashaptan intikal eden pek çok
hadis-i şerif vardır.
Peygamberimiz çeşitli nedenlerle kılamadığı namazları ya
ashabıyla birlikte
veya kendisi bizzat kaza yapmıştır. Kaldı ki fıkhın
inceliklerini anlayacak
kadar herkes derin bilgiye de sahip olamaz. Onun için
mezhep imamları vardır. Mezhep
imamları bu konuda fetvalar vermişlerdir. Hak
mezheplerde, hususiyle Hanefi
mezhebinde bu konu tartışmaya açılmayacak bir biçimde
karara bağlanmış; insanın
üzerindeki kaza namazlarını bir an önce ödemesi gerektiği
belirtilmiştir. Şafi
mezhebi bu yönde bir kolaylığa gitmiş, sünnet ve nafile
namazları yerine öncelikle
kaza namazlarının kılınmasını istemiştir. Hambeli ve
Maliki mezhepleri de Şafii
mezhebi gibi öncelikle sünnet ve nafile namazların yerine
kaza namazlarının
kılınması hususunda ısrar etmişlerdir. Kaza namazı kılma
hususunda nefsin ve
şeytanın sözlerini dinleyeceğimize mezhep imamlarının
içtihatlarına değer verirsek
kanaatimce daha doğru hareket etmiş oluruz. Tövbe-i
nasuhun ruhuna daha çok
yaklaşırız. Onun için yukarıda dedim ki, kaza namazını
ancak tövbe-i nasuh etmiş
kişiler kılabilir. Başkalarına kaza namazları ağır gelir.
Onu kılmaya güç
yetiremezler. Bundan dolayı insanların önce gerçek bir
tövbe ile yani nasuh
tövbesi ile Allah’a yönelmeleri, sonra da kaza
namazlarını kılmaları
gerekmektedir. Arsa olmayınca evi neyin üzerine
kuracaksın? Yani bu benzetmede
arsa tövbe-i nasuh, ev de kaza namazlarıdır. İş bununla
da bitmiyor. Çünkü kaza
namazları hiçbir zaman gerçek namazların yerine geçemez.
Belki de Allah bunun
için Kuran-ı Kerim’inde bunu hiç söz konusu etmemiştir.
Aslında böyle düşünmek
edepli kula daha çok yakışacaktır. Şu kesin ki, âlemlere
rahmet olarak
gönderilen Rasulullah,<span style="mso-spacerun:yes"> 
</span>Allah katında
affedilme, merhamete ulaşma yolu olarak ümmetine örnek
teşkil etmek için kaza
namazlarını kılmıştır. Yani kaza namazlarını kılan kul o
günahtan kurtulduğunu
düşünmemeli, bunun her zaman ezikliğini yaşamalı, ama
Allah’ın rahmetinden de
ümidini kesmemelidir. Durum böyle iken bazı insanların
namaza başlamakla
Allah’ı minnet altında bırakırcasına ‘Ne yani bir de kaza
namazlarını mı
kılacağız, namaza başlamamız yetmiyor mu?’ demeleri veya
böyle düşünmeleri en
başta büyük bir edepsizliktir. Suçlu insan hatasını, bir
de mezhebini unuttu mu
cüretkâr ve ahmak olur. Ne dediğini, sözün nereye kadar
vardığını bilmez. Ömrünü
fıkıh ilmine adamış mezhep imamlarına laf atmaya başlar.
Dinden mezhepten çıkar
haberi olmaz. Kılmaya başladığı ruhtan yosun namazları
ile -haşa- Allah’ı
minnet altına sokmaya çalışır. Allah nefsin ve şeytanın
elinde esir durumda
olan bizleri bu tür isyanlardan muhafaza buyursun. Amin.



<p ="Msonormal" style="text-align:justify"><b style="mso-
bidi-font-weight:
normal">Sünnet Namazları Kaza Namazları Yerine Geçmez mi?

>Sünnet namazları
peygamberimizi taklitle
kılınan namazlardır. İnşallah Allah ahrette o namazlarla
hem farz
namazlarımızdaki eksikleri tamamlayacak hem de bizleri
peygamberimizin
şefaatine mazhar kılacaktır. Buna işaret eden hadis-i
şerifler var. Hatta
hadis-i şerifler tüm nafile namazları da bu kapsam
içerisine almaktadır. Ama
bize düşen şey bu dünyada iken Allah’ın işine karışmamak,
farz namazları
zamanında kılmamanın günahını ruhunda duyarak affedilmek
için kaza namazlarını
kılmaya gayret etmektir. Çünkü peygamberimiz (s.a.s.)
sünnet, nafile namazlar
dışında kaza namazlarını da ayrı olarak kılmışlardır.
Zaten mezhep imamları da
bu yüzden kaza namazının varlığını kabul edip ayrı bir
namaz türü olarak
kılınması gerektiğine hükmetmişlerdir. Ayrıca Hanefi
mezhebine göre farz ve
sünnet namazı, kaza namazları yanında diğer nafile
namazlara da ihtimam göstermek
gerekir: Teheccüd, duha, evvabin gibi. Farz namazlar
emrin neticesi olduğundan
daha bir tatlıdır. İnsana ödevini yapmanın huzurunu
verirler. Kaza namazları
geçmişteki kusurdan ötürü kılındığından insandaki ucup,
gurur, kibir gibi
nefsin damarlarını kırar, kulluğundaki acziyeti
hatırlatırlar. Allah’ın
rahmetine ve mağfiretine sığındırırlar. Sünnet namazlar,
Rasullullah’a tabi
olmanın, onun şefaatiyle ümitlenmenin hazzıyla insanı
mest ederler. Nafile
namazlar ise Allah’a karşı bir sevdanın ve aşkın
ifadesidirler. Ruh bu
namazlarla adeta Allah’a doğru koşar. Allah’a yaklaşmanın
yolu bu nafile
ibadetlerden geçer. Bir hadisi şerifte de zaten bu durum
belirtilmiştir. Çünkü
bu namazlar bir emirle değil, kuldaki istekle
doğmuşturlar. Yani insanın hür
iradesiyle kıldığı namazlardır. İstese kılmayabilirdi.
Onun için hem nefse hem
de ruha çok tatlı görünürler. En çok zevk alınan namaz
türüdürler. Bu
namazlarda rüku ve secdeleri uzun tutmak bu zevkleri daha
da artırır. Kısacası
her namazın ruhu, tadı birbirinden farklıdır. Bu
ibadetlere biraz devam
ettiğimizde bu birbirinden farklı tatları almaya,
birbirinde ayırmaya başlarız.
İnsan nasıl bir yemek çeşidiyle yetinmiyorsa, her yemekte
farklı bir tat
alıyorsa, namaz türlerinde de durum böyledir. Birinin
tadı diğerine benzemez. Hele
bu çağda, yani ahir zamanda günah ve küfrün değişik
türlerine bulaşmaktan
kurtulamayan bizlerin kaza namazlarının iklimine
ihtiyaçları ve bu namazların
ardından dökülecek gözyaşlarına ihtiyaçları çoktur.

Kaza Namazları Nasıl Kılınır?

>Kaza
namazlarında sünnetler
kılınmaz. Sadece farz ve vacip namazlar kaza edilir.
Çünkü Allah bu namazları
emretmiştir. Sünnet namazlar sevap ve peygamberin
şefaatini kazanmak için
kılınır. Kılınmadığı takdirde günah değildirler. Kişi
sadece sünnetin
sevabından ve faziletinden mahrum kalır. Bunlar da
aslında büyük
mahrumiyetlerdir. Biliyorsunuz gün içerisinde mutat
olarak kılınan tek vacip
namaz -tabii Hanefilere göre- yatsı namazından sonra
kılınan üç rekâtlı vitir
namazıdır. İşte kaza namazlarını kılacak kişi nasıl gün
içerisinde vakit
namazlarının farzlarını ve vacibini kılıyorsa yine aynı
biçimde bir değişiklik
yapmaksızın kaza namazlarını kılar. Yani kaza namazları
ile farz ve vacip
namazlar aynı şekilde kılınırlar. Aralarında hiçbir fark
yoktur. Tek fark kaza
namazı kılarken niyet almadadır. Zira kaza namazı
kılarken iki değişik biçimden
birisi ile niyet ederiz.

‘Niyet ettim
Allah rızası için
kazaya kalmış <b style="mso-bidi-font-weight:normal">son
sabah namazının
farzını kılmaya…” veya ‘‘Niyet ettim Allah rızası için
kazaya kalmış <b style="mso-bidi-font-
weight:normal">ilk sabah namazının farzını kılmaya…”
Dikkat edersek kaza namazları ya sondan başa doğru ya da
baştan sona doğru kaza
edilmektedir. Bunlardan hangisi kişiye daha hoş geliyorsa
onu seçer.

Kaza
namazlarının her biri için
ayrı ayrı kamet getirmenin daha makbul olacağı bazı
âlimlerce belirtilmişse de
bazı âlimlerce de bir kametle arka arkaya kaza namazı
kılınacağı da ifade
edilmiştir.

İnsanların çoğu,
özellikle gençler, namazdan
uzaktırlar. Pek çok insan namaz kılmamaktadır. Günah ve
küfür bataklığında isteseler
de bir türlü namaza başlayamamaktadırlar. Haftada bir
kıldıkları cuma ve yılda
iki kere kıldıkları Bayram namazları ile kendilerini
teselli etmektedirler.
İnsanlara tövbe yıllar sonra nasip olabilmektedir.
Genellikle kırklı ellili
yaşlarda insanlar tövbe edip hak yola giriyorlar ve
namaza başlıyorlar. Bu
durumda bir insanın üzerinde buluğ çağına girdiği yaştan
sonra kılamadığı her
namaz, kaza namazı olarak kılınmayı beklemektedir.
Ülkemizde ortalama olarak
erkekler on iki, on üç; kadınlar ise on, on bir
yaşlarında buluğ çağına
girmektedirler. Buna göre kırk yaşında olan bir erkek
yeni namaza başlamışsa en
az 28 yıllık bir kaza namazı borcu bulunmaktadır. Bu
kadar büyük bir borç nasıl
ödenir? Buna ömür yeter mi? İnşallah ödenir, buna da ömür
yeter diyelim; ama
ömür yetmezse de kişi inşallah güzel niyeti ile Allah
katında güzel bir kabul
görecektir. Önemli olan bu işe bir ucundan başlamaktır.
Allah kalplerimize
bakmakta ve bize ona göre değer vermektedir. Karıncaya
sormuşlar, ‘Nereye
gidiyorsun?’ diye. O da, ‘Hacca!’ diye yanıt vermiş. ‘Sen
bu küçük cüssenle onca
yolu bitiremezsin.’ demişler. Karınca da, ‘Olsun,’ demiş,
‘yolunda ölürüm!’ İnsan
kaza namazları hususunda da böyle düşünmeli, bu namazın
ancak gerçek bir tövbe
ile Allah’a yönelmiş kullara mahsus olduğunu tefekkür
ederek haline şükredip
ölünceye, daha doğrusu borcu bitinceye kadar bu namazlara
devam etmelidir. Kaza
namazlarının tadını alan bir insan, borçlarını
bitirdikten sonra da öyle kolay
kolay onu bırakamaz. Belki eksiklerim olabilir, belki
farzları hakkıyla
kılamamışımdır, bahaneleriyle de kaza namazlarını
sürdürür. İşte nefis
böyledir. Olumlu da olumsuz da olsa bir şeye alıştı mı
onu kolay kolay
hayatından çıkaramaz. Mesele onu güzel şeylere
alıştırmakta.

>Kaza namazları
için müstakil bir
zaman dilimini ayırabiliriz. Örneğin sabah, öğle, ikindi,
akşam, yatsı
namazlarından sonra… Yani kaza namazları her vakit
namazının arkasından
kılınabileceği gibi herhangi bir vakit namazının
arkasında sabah, öğle, ikindi,
akşam, yatsı ve vitir kaza namazlarını da arka arkaya
topluca kılabiliriz. Bunu
biraz daha açalım. Örneğin sabah namazını kıldık.
Bitirdik. Sonra kaza
namazlarına başlar, sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı,
vitir kaza namazlarımızı
arka arkaya kılabiliriz. <span style="mso-
spacerun:yes"> </span>Bu bir yoldur.
Başka bir yol da şöyledir: Örneğin o günün sabah namazını
sünneti ile kıldık
bitirdik. Sonra bunun üzerine sabah namazının kazası
olmak üzere iki rekât daha
kılarız. Öğle vaktinde de öğlenin kazası için böyle
yaparız. İkindi ve diğer
vakitlerde de benzer şekilde devam ederiz. Tabii bazen
vaktimiz sıkışık
olduğunda iki veya daha çok kaza namazını başka bir
vakitte de toplayabiliriz.
İşte bir insan bir günde bir günün veya yarım günün
kazasını yapa yapa yavaş
yavaş üzerindeki bu yükten ve sıkıntıdan kurtulabilir.
Allah’ın rahmetine ve
affına ulaşabilir.

>Kaza namazı
her zaman
kılınabilir. Yalnız şu üç vakitte kılınmazlar. Sabah
namazında güneş doğduktan
kırk dakika içerisinde; öğle vaktinde öğle namazı vakti
girmeden kırk dakika
önce; bir de güneş batmaya yakın yani akşam namazından
kırk dakika önce
kılınmazlar. Bunlar kerahet vakitleridir.

>Bir kişi sabah
namazına uyku gibi
bir nedenle kalkamayıp daha sonra uyanırsa kerahet vakti
çıktıktan sonra sünneti
ile birlikte farzı kaza yapar. Geçmiş sabah namazlarının
kazası ise sadece
farzları ile olur. Sünnetler kılınmazlar.

>Allah üzerinde
namaz borcu olan
cümle ümmet-i Muhammed’e tövbe-i nasuh ile kaza
namazlarına başlamayı nasip
eylesin. Bizleri engin rahmetiyle bağışlasın. Amin.
Selamun aleyküm.



__________________
herseyin aslina inanmak
Yukarı dön Göster cankan's Profil Diğer Mesajlarını Ara: cankan
 
efrayim58
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 subat 2007
Gönderilenler: 1098
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı efrayim58

   Efrayim,
   Sevgili dostlar,
   Bakara 239. ayetindeki 'yürüyerek namazın' ne olduğunu
araştırmıyoruz,bilmiyoruz,hikmeti hakkında hiç bilgimiz yok
ama ayette yer almayan 'kaza namazları konusunda ,maşallah,
sayfa sayfa yazılar.
   Bu yaman çelişkiyi biz müslümanlara yaşatanları Allah'a
havale etmek istedim.
    Sevgi ile,
   
Yukarı dön Göster efrayim58's Profil Diğer Mesajlarını Ara: efrayim58
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats