HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Bilim
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Bilim
Konu Konu: Evrimin Evirip Çevirdiği Şeyler Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam kardeşlerim,

Evrim konusu üzerinde uzun bir zamandan beri düşünüyorum. Bu konunun savunucularının ileri sürdükleri delilleri, teorilerini, ulaştıkları neticeleri irdeliyorum.

Evrime karşıt düşüncenin Adanan Oktar gibi "sözde" savunucularının ileri sürdükleri argümanlara zaten önceden beri vakıfız.

Teknoloji sayesinde, Adnan Oktar tayfasının ileri sürdükleri argümanların Amerikan Kliselerinin söylediklerinin kopyasından ibaret olduğunu da öğreniyoruz.

Bilim adamları toprağı sıktıkça şüheda yerine deliller fışkırıyor. Nice akıl sahibi, şüpheci bilim adamı delillerin işaret ettiği gerçeklik hususunda birleşiyor.

Yerlerde ve göklerdeki kevni ayetleri okuyanlar için şaşırtıcı belgeler var. Üstelik bu belgeler ilgilenen her kişiye açık, objektif, doğrulanabilir, yanlışlanabilir bir biçimde...

İster al eline kazma küreği kendin bak, istersen kazanların çıkardıklarına bak...

Evrim düşüncesinin çağdaş savunucuları yer yer Darwin'e itiraz edip düzeltmeler yapıyorlar. Çünkü onların ilgilendikleri, bir dogma değil, kanıt.

Kanıta teslimiyet, gerçeğe (Hakka), ayete teslimiyettir. Beşeriyet veya zan kanıtın kendisinde değil, kanıtın yorumundadır.

Gelecekteki bilim adamlarının bugünkülerin bulgularını daha zengin kanıtlarla değiştirmesi, güncellemesi de mümkündür.

Kritik mesele şudur:

Bilim adamı bir Rahibin veya hahamın karşısına dikiliyor ve soruyor:

"Sana göre, varlığın geçmişi kaç senedir ?"

Kendisini dogmaya teslim edenin cevabı kitapta okuduğundan ibaret. 4.000 yıl diyen var, 6.000 yıl diyen var...

Bilim adamı diyor ki;

"Arkadaş, biz birbirinden bağımsız yöntemlerle hesaplıyoruz da her yöntem bir diğerini doğrulayarak yeryüzünün yaşını 4,5 milyar yıl olarak söylüyor, sonra biz yüzmilyonlarca yıl evvel yaşamış mahlukattan kemikler, izler buluyoruz. Sen bu kanıtlara ne diyeceksin ?"

Gerçek yerine rivayeti din edinenin cevabı şu oluyor:

"Sen bana ne getirirsen getir, ben sadece kitapta yazana inanırım"

İşte bu açık bir küfürdür. Gerçeği örtmektir.

Geçenlerde, Mısır yazıtlarını ilk defa okumayı çözen bilim adamının hayatına dair bir belgesel izledim. Adam günlük tutmuş, satır satır yazmış.

Zamanının Fransa Kralı, Mısıra araştırma yapması, Fransız kralının sarayına daha çok tarihi eser getirmesi için bu zata ödenek verirken bir şart ileri sürüyor:

"Araştırmaların sırasında kitaba aykırı bir şey bulursan bunu açıklamayacaksın !"

Kardeşlerim,

Bu dindarlık değil, bu "maymunluk", bu beyinsizlik, bu küfür, bu isyan, bu gerçeğe ve yaratışa başkaldırı...

Ben şahsen kitapta bir şeyle, tespit ettiğim gerçeğin çeliştiğine vakıf olursam, gerçeği değil, kitabı gözden geçiririm. Eğer onun muhakkak doğru olduğuna bir inanç besliyorsam, ona yaklaşımımı, onu anlayışımı gözden geçiririm. Çünkü gerçek, mutlaka doğru olan sözün tefsirinden başkası değildir.

Şimdi Akdan Oktar ve benzerlerinin, evrime karşıt söyledikleri şeyler, kendi bağırıp çağırmasından başka bir şey işitmeyen insanın durumuna benziyor.

Üstelik yalancılar da...

Çünkü, evrim savunucularının demediği şeyleri onlar demiş gibi aktarıp ileri sürülmemiş kanıt ve tezlerle savaşıyorlar. Sahte galibiyetlerle bir sihir oluşturmaya çalışıyorlar.

Gerçeği arayan ise her kesimi dinler, irdeler sonra akıl ve vicdanı ile bir hüküm verir.

Bir kaç misal vermek gerekirse, hiç bir evrim savunucusu insanın maymundan türediğini iddia etmiyor. İddia ettikleri şey, insanın atasıyla bir çok primat / maymun türünün atasının ortak olduğudur.

Üstelik bu iddialarına yerin altından çıkarılan kemiklerden başka çok açık ve seçik bir belge daha getirdiler : DNA

DNA, her mahlukun saklı levhasıdır. O bilgi, o mahluk adına neredeyse "her şeyi" açıkça yazar.

Şimdi vaktim sınırlı olduğu için burada ara veriyorum. İnşaallah edindiğim bilgilerden paylaşmaya devam edeceğim.

Esen kalın.  

__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam,

En son DNA'dan bahsetmiş ve evrim savunucularının DNA'yı fosil kanıtlarının yanında daha güçlü bir kanıt olarak ileri sürdüklerinden bahsetmiştik.

DNA, gerçekten çok çetin bir delil. DNA, evrim teorisine yeni boyutlar kazandırdı.

Öncelikle, DNA sadece insanla primatlar arasında değil, bütün canlıların birbirleriyle akraba olduklarının KESİN kanıtıdır.

Üstelik bu akrabalık, "Canım hepimiz aynı atomardan meydana geliyoruz, elbette birbirimize benzeriz" diyerek çamura yatmaya izin vermeyecek bir derecede.

Çünkü akrabalık, malzemenin aynılığında değil, dizilimin, şifrenin, genetik kodlamanın benzerliğindedir.

İnsan DNA'sının dizilimi, bırakın bir maymunu, bir kertenkele, bir balık, fil yahut bir başka mahlukla akıllara durgunluk verecek derecede benzerlik taşıyor.

Bu benzerliğin zirvesinde ise bir kaç primat türü bulunuyor.

Benzerliğin boyutu ise şaşılacak gerçekler barındırıyor.

Eskiden, canlıların evrimine hariçten güç alan mutasyonların sebep olduğu düşünülüyor ve evrim karşıtları ise nükleer atık sebebiyle mutasyona maruz kalmış hücre ve canlıların varlığını devam ettiremediğinin zaten gözlenmekte olduğunu ileri sürerek teoriye karşı çıkıyorlardı.

Sonradan, vücüdumuzun içinde, bir çok hücremizde an ve an binlerce mutasyonun yaşandığı tespit edildi. Vücut, alelade işler kabilinden, bir çok mutasyonu bizatihi kendisi oluşturup idame ettiriyordu.

Bunun dışında, virüslerin kromozomlara hücum ederek DNA kodlamasını değiştirebildikleri tespit edildi. Ve, virüsler tarafından kodlaması değiştirilen sayısız DNA kodları delillerle ortaya konuldu. Bilim adamları bunların her birini ayrı ayrı numaralandırıp isimlendirdiler.

İşin garip yönü şu ki, insan DNA'sındaki virütik bozunumun aynıları, kromozomlar içerisinde aynı yerlerde maymun türlerinde de tespit edildi. Üstelik bir tane de değil. Yanlış hatırlamıyorsam tam 16 farklı noktada, benzer virütik müdahale tespit edildi. Bu kabaca şu anlama geliyor:

Bu virütik müdahale, insan ve maymunda %100 benzerlik teşkil ediyorsa, müdahale yani gen kodlamasındaki değişim her ikisinin atasında mevcut olmalı ki, kendi nesillerine bunu aktarsınlar. Eğer bu, tüm canlıları aynı anda etkileyen eş zamanlı bir müdahale olsaydı, bütün canlılarda aynı noktada aynı değişimin gözlenmesi gerekirdi.

DNA'nın öğrettiği bir diğer gerçek de, gen kodlamasının değişimi için illaki mutasyona gerek olmadığını açığa çıkarmasıdır.

Bilim adamları, kromozomların kendilerini kopyalarken zaman zaman "HATA" yaptığını ve bu hatalı kopyalamanın DNA kodu ebeveynine göre ister istemez değişik olan varlıkları meydana çıkardığını bir çok canlı türünden bir çok delillerle ortaya koydular.

Bir çok kimse, evrimcilerin "güçlülerin ayakta / hayatta kaldığını, zayıfların elendiğini" iddia ettiklerini düşünür. Halbu ki onlar güçlülerin değil, o anda mevcut koşullara "UYUM SAĞLAYABİLENLERİN" hayatta kaldığını, uyum sağlayamayanların nesillerinin tükendiğini söylüyorlar.

Bu ilke, "dinazorlar bu kadar güçlü yaratıklar olmalarına karşın neden hayatta kalamadılar" gibi soruları da ortadan kaldırıyor.

Özellikle, evrimde yalıtımın etkileri çok ciddi bir delildir.

Yeryüzündeki kara parçalarının bir zamanlar tek bir kara parçası olduğu ve zaman içerisinde kıtaların hareket ettiğini öğrendik.

Bir canlı türün, bir ekosistem içerisinde sıkışıp kalması, oradan dışarı çıkamaması ve genetik kodun dar bir çerçevede aktarımı o canlıyı, dışarıda kalana göre başkalaştırıyor.

Bu nedenledir ki, okyanusta birbirine komşu adalarda yaşayan aynı türe ait olması gereken canlılarda ilginç değişiklikler gözlemleniyor. Her biri, içinde yaşadığı adanın koşullarına göre yeni bir yapılanmaya kavuşuyor. (Bu konu Darwin'in çıkış noktasıdır.)

Ve böyle böyle türlerdeki çeşitlilik ortaya çıkıyor. Aslında "tür" diye bir kavram yok. Bu kavram, genetik kodlaması birbirine en yakın olan canlıları sınıflandırmak üzere kullanılıyor. Gerçekte, her bir canlı başlı başına bir türü temsil ediyor. O canlının bünyesindeki vasıflar, onun çevreye daha iyi uyum sağlayarak hayatta kalmasını ve genlerini yavrularına aktarmasını temin ediyorsa o vasıflar yaşamaya devam ediyor.

Bırakın diğer canlıları, yeryüzünün çeşitli yerlerinde yaşayan insanların derilerinin renklerinin ve kemik yapılarının birbirinden farklı olmasının bile evrim dışında hiç bir izahı yoktur.

Geçenlerde izlediğim bir belgeselde bilim adamları, uzun dişli fillerin neredeyse yer yüzünden silinmek üzere olduğunu, uzun zamandan beri uzun dişli filler göremediklerini söylüyorlardı.

Çünkü insanlar, uzun dişli yani bu genleri taşıyan filleri, dişlerini kullanmak için katletmiş ve bu gen yavrulara aktarılamadan yok olup gitmişti. Geriye sadece dişleri kısa olan filler hayatta kalmış ve koşullara uyum sağlayanlar onlar olmuştu.

Çevreye uyum sağlama anlamında işe yarayan vasıfları oluşturan genler onu taşıyan sahipleri aracılığıyla hayatta kalmaya devam ediyor. Bu uyumu daha iyi hale getiren bir genetik değişim bu defa yarışa yeni bir boyut katıyor. Bu durumda iki seçenek beliriyor.

1) Yeni özellik, bu özelliği barındırmayan diğer türdeş canlının silinip gitmesine yol açıyor.

2) Yeni özellik, yeni bir tür olarak öncekinden ayrışıyor.

Zaten, tabiatta hiç bir canlı bir diğerinin tıpa tıp aynısı değil. Hepimiz gerek diğer türlere kıyasla, gerekse kendi türümüz içerisinde bambaşka bir genetik kod taşıyoruz. Ama kodların birbirleriyle bileşiminden, ama mutasyondan, ama virütik müdahaleden, ama kromozomların hatalı kopyalanmasından kaynaklansın canlılar büyük bir devinim içerisinde yeryüzünü şenlendiriyor... 

Bu bilgilerden sonra inşaallah, bizi daha çok ilgilendireceğini düşündüğüm bir meseleye değineceğim ve bu konuda katkılarınızı isteyeceğim:

Bilginin, Kültürün, İnanışın Evrimi... 

Esen kalın.  

__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
UlulEbsar
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 26 mayis 2010
Yer: Micronesia
Gönderilenler: 352
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı UlulEbsar

Selam,


Bir Gün Bilim DNA ve Harfler/Tamgalar arasında ki bağlantıyı kurabilecek...

Çöplük DNA  dedikleri %90'ı oluşturan kısmı okuyabilirler ise eğer...

Bunun için Sultan gerek...

Böylece "Kelimenin Gücü" anlaşılacak...

Okuyarak Tedavi etmek komik olmayacak o gün...

İnsan kendisinin kapasitesine şahid olacak...

Aklını;
Ne kadar az kullandığını ve israf ettiği görecek
Çevreyi /Nimetleri
Ne kadar çok kullandığını ve israf ettiğini görecek...

İnsan 4 üzerinde...SACİD ve RAKİ olacak...


Rabbi SEKİZ ÜZERİNDE gelecek...

Sevgi ile...




__________________
Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
Yukarı dön Göster UlulEbsar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: UlulEbsar
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam,

Bir varlığın tüm vasıflarını değiştiren süreç, onun ürettiklerini de değiştirecektir.

Bilgi, şeylerin ve durumların tanımlaması, isimlendirilmesidir. Kültür ise, mantıklı bir silsile içerisinde kümelendirilip nesilden nesile aktarılan önemli bilgidir. Önemli oluşu, onun gerçekten önemli olup olmamasından değil, onun o şekilde değerlendirilmesinden kaynaklanır. Dolayısıyla, önemlilik tanımlaması da aslında o durum hakkındaki "bilgi" dir. Canlıdan canlıya, çevreden çevreye, zamandan zaman değişen göreceli bir bilgi...

Bilgi, varlığın iletişime geçtiği diğer bir şeye verdiği tepkiden doğar. İletişim, farkındalık doğuran ve bu suretle bilgi haline gelen bir tepkiye yol açar.

İletişim, tesadüfe dayanabileceği gibi iradi de olabilir.

Evrimciler, bir molekülün bir diğeri ile olan ilk iletişimini tesadüfe dayandırırlar. Tesadüfle başlayan iletişimin farkındalığa dönüşmesi ve bir bilinç yüklenmesi için "hayat"a, "can"a ihtiyacı vardır. Evrimciler, ölmemeyi yani varlığını sürdürmeyi dileyen bu canlanmanın nasıl başladığını bilemiyorlar.

Ancak burada konumuz bunun nasıl başladığı değil. Konumuz, hangi şekilde başlamış olursa olsun, bu evrim serüveninin neticeleridir.

Yani farkındalık, diğer bir deyişle hayat sahibi ilk yaşamın tesadüf ve bilinçli karşılaşmalardan sonra edindiği bilgi ile tüm benliğini evirip çeviren cendere içerisinde bu güne nasıl eriştiğidir.

Evrilen sadece bedenler değildir. Canlının içinde bulunduğu çevre ve sahip olduğu bilgi de evrilmektedir.

İletişim, özellikle iradi / bilinçli iletişim koşullara uyum sağlayarak hayatta kalmaya sebep olduğu müddetçe evrim tarafından kayırılacaktır. Deliller irdelendiğinde, evrim cenderesinin bilenle bilmeyeni bir tutmadığını, daha çok iletişim kuranın, daha çok bilenin, bildiğini daha güzel yorulayabilenin, edindiği bilgiyi yek diğerine veya yavrusuna daha güzel iletebilenin kayırıldığını ve varlığını sürdürebildiğini görüyoruz.

Bu durum gösteriyor ki, bilginin ve bilenin değerli olduğuna dair yargı biz insanların uydurup türettiği entellektüel bir bilgi değil, tüm canlıları ve varlığı ilgilendiren evrensel bir yasadır.

Evrimcilere yöneltilen en değerli itirazlardan birisi, göz gibi muazzam bir teknoloji harikası makinanın tesadüflerle nasıl oluşabileceği idi.

Aslında bu itiraz, daha önceki yazımda da belirttiğim gibi "kör döğüşü"nden kaynaklanıyor. Çünkü hiç bir evrimci, gözün veya diğer organların tek denemede tesadüfen oluştuğunu iddia etmiyor.

Onlar, organların ve yeteneklerin oluşumunu tesadüfün de içinde bulunduğu bir çok değişkenin "ZAMAN VE SINAMA İÇERİSİNDE" oluştuğunu söylüyorlar.

Evrimciler bunun ardından, bir gözün oluşumunun neredeyse bütün safhalarının kullanılabilir durumda olduğu bir çok canlı türünü delil getirdiler.

Gerçekten, sadece ışığa duyarlı (ışığa tepki veren) hücrelere sahip canlılar, sadece ışığın yönünü tespit edebilen canlılar, ışığın yönünü keskinleştirecek göz çukuruna sahip canlılar, ışığı filtleyerek odaklama becerisine sahip canlılar, renkleri ayırabilecek canlılar, odaklamayı daha net yapabilecek özelliklere sahip canlılar derken bu silsile en mükemmel hali ile bu gün bildiğimiz göze kadar geliyor.

Tüm bu aşamalara sahip canlılar, hali hazırda var ve yaşıyorlar. (Bkz. Evrim - Göz Belgeseli )

İletişime yarayan göz gibi, ses, dokunuş ve sair diğer iletişim olanaklarının bir çoğu için bu söylenebilir.

Aslında tüm bunların aynı anda var olması biraz önce değindiğimiz bilenle bilmeyen ayrımının alt gruplarını oluşturuyor.

Yani bilenle bilmeyenin bir olmaması için, görenle görmeyenin, duyanla duymayanın, hissedenle hissetmeyenin de bir olmaması gerekiyor.

Evrim cenderesi, göreni görmeyene, duyanı duymayana, hissedeni hissetmeyene tercih etmekte ve nihayetinde bilenlerin zafer kazandığı bir yasaya ilerlenmektedir.

Az yukarıda bilginin subjektif bir tanımlama olduğunu söylemiştik. Tanımlamaların sayısı arttıkça varlık bildiğini kategorize edecek ve bildiği her iki bilgi arasında bir irtibat kuracaktır. Dolayısıyla bu yeni yetenek, bilmenin de üzerinde bir değere sahip olarak seçilecektir. Bildiğini kategorize ederek sınıflayabilen bunu yapamayandan daha üstün  olacak, yaşama, uyum sağlama yeteneğini geliştirecektir.

Bilginin işlenmesi, bir bütün olarak karar ve karşı tepki sürecine dahil olması değerliyse bu ayrı bir organa aktarılırsa ve bu organ bu konuda uzmanlaşırsa hayatta kalmak ve varlığını devam ettirmek daha olası olacaktır.

Böylece sadece bilgiyi edinen organlar değil, bilgiyi işleyen organlar da belirginleşti. Evrim cenderesi bu organların yeteneğine göre seçim yaptı.

Bu anlamda evrimcilerin tespitlerine göre, insanların ateşi bulduktan sonra alet edavat yapımında daha hızlı bir ilerleme kaydetmeleri bir tesadüf değildir.

Ateş insan yaşamında bir çok şeyi değiştirmiştir.

Ateş öncelikle, insanların daha kolay sindirilebilen ve bünyeyi daha az rahatsız eden daha çok et yiyebilmelerine yol açmıştır. Daha çok et, daha çok protein ve beynin gelişimi için daha çok kimyasal tepkimeler demekti.

Çünkü bir beynin gelişimi sadece hacminin artması değil, belirli bölümlerinin belirli işler için uzmanlaşması demektir. Bu da daha değişik vitaminler, daha değişik hormonlar vs. gerektirecektir. Bu konu o kadar önemli ki, evrimciler tarımın bulunmasından sonra insanın bedeninin ve düşünce gücünün bundan olumsuz etkilendiğini düşünüyorlar. Bedensel değişme bulunan fosil kayıtları da şahitlik etmektedir. Çünkü bitkisel besinler, insanın fizyolojik gelişiminde et kadar değerli değildi.

Ateşin bulunması ve onun kontrol altına alınması, insanlar arasındaki iletişime çok başka bir boyuttan daha etki yapacaktır.

Ateş varsa, insanlar aynı aile veya klan içerisinde birbirlerini daha çok GÖREBİLİRLER ve birbirleriyle daha çok ve zengin bir İLETİŞİM geliştirebilirler.

Gün battığında hiç bir şey görülmediği için uyuyan ve daha az iletişim kuran bir varlık, gün batmasına karşın bir ışık kaynağı ile daha çok uyanık kalarak birbirleri ile iletişimi arttıran topluluğa nazaran daha az kayırılacaktır. Daha çok iletişim kurabilen, daha çok kayırılacak ve üstün tutulacaktır.

Bu nedenle evrimciler, lisanın ve kültürün gelişiminde ateşin çok büyük bir önemi olduğuna inanıyorlar. 

Ateş, insanların diğer avcı hayvanlara karşı korunmalarında, barınak geliştirmelerinde, soğuk koşullarda hayatta kalabilme ve bir çok diğer meselede de çok etkili bir değişken olmuştur.

Tabiki biz burada üç beş nesilden veya üç beş bin yıldan bahsetmiyoruz. Onbinlerce, yüzbinlerce yıldan bahsediyoruz.

Evrim, iletişimi gelişmiş varlıklara zamana karşı da üstünlük tanımaktadır.

Eğer, bir bilgiyi genlerinle değil de yaşarken "öğreterek" , "söyleyerek" , "göstererek" aktarıyorsan ne kadar çok iletişim kurarsan o kadar çok bilgi aktarırsın. Bu bilgi, aynı türün bir diğer ferdine aktarılabileceği gibi o canlının yavrusuna da aktarılabilir. Her halde, bu aktarım kendisine bilgi erişen varlığın hayatta kalma şansını arttıracaktır.

Uzun yaşayan filler, çok uzaklardaki su kaynaklarının yerini birbirlerine böyle aktarırlar. Yeryüzünde yaşayan bütün ebeveynler bir anda ölse ve geriye sadece varlığını zar zor idame ettirebilen yavrular kalsa evrim süreci çok çetin bir kırılmaya, geri dönüşe geçecektir.

O halde, bilginin genlerin dışında başka iletişim araçlarıyla nesilden nesile aktarılması evrim için çok kritik ve hayati bir meseledir. Evrim cenderesi, bunu daha iyi yapanı daha kötü yapana tercih edecektir.

Tabiatta, birbirinden ilginç yöntemlerle iletişim kuran varlıklar var. Biz, görsellik, işitsellik, koku, dokunuş gibi yöntemleri kendi bilinçli tecrübelerimizden biliyoruz.

Karıncaların, kimyasallar kullanarak haberleştikleri tespit edildi. Hatta bunların kodları bile çözülüyor. (Bkz. Evrim - İletişim Belgeseli 3 Bölüm

İşin garibi, yakın zamanda insanların da özellikle "cinsel" konularda bazı kimyasallarla haberleştikleri tespit edilmiştir.  (Bkz. Cinsel Çekimin Ardındaki Bilim)

Evrim cenderesi, bilgiyi daha çok yol ve yöntemle daha güzel aktarmayı seçecektir. Çünkü o, bilenle bilmeyeni, görenle görmeyeni, duyanla duymayanı bir tutmuyor.

- DEVAM EDECEK -   
 

 


__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam,

Evrimin bazı canlılara zaman karşısında üstünlük tanımasından kastettiğimiz şey, evrimin biyolojik işleyişinde çok uzun bir zaman diliminde edinilecek veri veya yeteneğin, daha kısa zamanda kazanılmasıdır.

Bilgiyi işlemeye vakıf varlıklar, bilgiyi yekdiğerlerine aktarırlar. Bilgi ekseriyetle kümilatif bir çoğalma gösterir.

Eğer ben bildiğimi sana öğretirsem, sen bunu kendi kendine yeniden bulmak zorunda kalmazsın. Sen sana öğrettiğimi geliştirir, üzerine yenilerini ekler ve bunu senden sonrakine öğretirsen, senin senden sonrakine aktardığın bilgi kümülatif bir bilgi olur. Çünkü o benim sana öğrettiğimle senin kendi edindiğin bilginin bileşimidir.

Varlığın bilgiyi tasnifleme, hatırlama ve iletme yeteneği ne kadar gelişmiş olursa, bilginin kümilatif çoğalışı daha hızlı olur.

İnsanoğlunun ateşi keşif ve kontrolü için yüzbinlerce yıl gerekti. Halbu ki, ateş yakmak şimdiki bizler için saniyelik bir eylemdir. Ateş ve onun kontrol altına alınmasına dair bilgi kümilatif olarak çoğalarak bize erişmiştir.

Bilginin hıfzedilme kapasitesi arttıkça nesilden nesile aktarılacak kümilatif bilginin miktarı da artacaktır.

Varlıkların beyinleri bilgisayar harddiski gibi çalışmaz. Nesilden nesile aktarılan bilgiyi de evrim kontrol eder.

Evrimin canlılar üzerindeki tasarruf prensibi çok ilkel bir işleyiş mekanizmasına sahiptir. Evrim için bir tek iyi ve bir tek kötü var.

Şartlara uyum sağlamaya ve hayatta kalmaya yarayan her şey İYİ, bunun dışındaki her şey KÖTÜ'dür. Evrim sürecinin hiç bir etik ve ahlaki kaygısı yoktur. Bu konuya daha ileride daha geniş değineceğim.

Bilginin evrimi de bu prensibe sıkı sıkıya bağlıdır. Canlılar sadece hayatta kalmaya ve bu suretle nesillerini devam ettirmeye yarayan bilgiyi hıfzeder ve iletirler. Bu bilginin içeriği, canlıdan canlıya, çevreden çevreye, zamandan zamana değişebilir.

Kanıtlandığına ve nasıllığına dair somut bir bilgim olmasa da, bazı canlılarda bilgi iletiminde en kritik bilginin iletişimle değil, doğrudan doğruya genlerle aktarıldığına inanıyorum. Örneğin, bir çok memeli türün yavrusu daha doğar doğmaz annesinin neresinden emeceğini bilir. Bir çoğu, yürümeyi ve ayakta durmayı 5-10 dakikalık bir pratik ve kas açma faaliyetinden sonra başarır. Ördek yavruları yüzmeyi "öğrenmez", derhal uygular.

Tüm bu bilgiler, hayatta kalmak için olmazsa olmaz bilgilerdir. İletişimle aktarılan bilgiler de hayati önem arz etmesine göre değerlendirilecektir.

Canlıların hafızaları da aynı prensibe uygun olarak evrimleşmektedir. Canlılar, ekseriyetle her öğrendiklerini değil, işe yarayanları daha doğrusu öyle olduğunu düşündükleri bilgileri hatırlayabilmektedirler.

İnsanda bile halen daha hatırlamanın en büyük kriteri "önemseme"dir. Üstelik, "önemseme" kriterinde neyin önemseneceği konusunda insanın iradesi özgür değildir. Neyin önemseneceği konusunda ipler, çoğunlukla bilinçaltının elindedir. Bilinçaltı faaliyetlerini, genetik ve ilk çevresel faktörlerin yoğun olarak etkilediğini değerlendirirsek, insanın ezber kapasitesinde evrim sürecinin baskın etkisini görebiliriz.

Neyin bilinmesi gerektiği konusundaki yargı bilgiyi entellektüel bir işlemeye tabi tutmayan tüm canlılarda doğrudan doğruya uyum sağlayarak hayatta kalmaya ve nesli sürdürmeye endekslenmiştir.

Bu işe yarayan bilgi önemli / iyi / faydalı bilgidir. Bunun dışındaki diğer her bilgi göreceli olarak önemini kaybeder.

Bilginin değerine dair seçim evrim sürecine bırakılınca, zaman içerisinde değişim gösteren çevresel koşulların hangi bilginin daha değerli olduğunda etkin olacağı aşikardır. Dolayısıyla, bilginin iyiliği, kötülüğü, faydalı ve faydasız oluşu keyfe keder bir yoruma değil, evrim sürecinin acımasız kaidelerine bağlanmıştır. Evrimin, "ahlaksız" , "yalın" seçimi bilgiyi de etkisi altına alır. Bu canlılar için mutlak olarak iyi / faydalı, mutlak olarak kötü / faydasız bilgiden bahsedilemez. Böylece bilginin kendisi de evim geçirir.

Beyin kapasitesi ve çeşitli kısımlarının özgün aktiviteleri geliştikçe, diğer koşullar elverdikçe canlının bilgiyi işlemesi daha entellektüel bir nitelik arz eder. Bilgi parçacıklarının birbiriyle irtibatı güçlenir ve yorum gelişir.

Alet kullanmak, ciddi bir bilgi işlemeyi gerektirir ve tabiatta halen daha bir kısım alet edavatı kullanabilen insan dışı canlılar görebiliyoruz. (Örneğin, taşla tohumları kıran maymunlar, kargalar, yuva inşaa eden bütün canlılar...)

Kimisi ise, bir takım tabiat olaylarını bir alet gibi kullanmayı öğrenmiştir. (Bazı leş yiyici kuşlar sert kemikleri yüksekten yere bırakarak kırmayı keşfetmişken, mesela usta yırtıcı bir çok hayvan avlanmada rüzgarın etkisini kullanmayı, avlarına rüzgarın aksi istikametinde yanaşmayı öğrenememiştir.)

Bilgiyi yorumlamanın zirvesinde insan türü bulunmaktadır ve yazımızın esas amacı insan dağarcığındaki bilginin, kültürün ve dinlerin evrimidir.

- DEVAM EDECEK -
 




__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
izmyr
Yeni Uye
Yeni Uye


Katılma Tarihi: 13 kasim 2010
Gönderilenler: 12
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı izmyr

Selam;

Alıntı:
mesela usta yırtıcı bir çok hayvan avlanmada rüzgarın etkisini kullanmayı, avlarına
rüzgarın aksi istikametinde yanaşmayı öğrenememiştir.



Rüzgara doğru koşarken av için rüzgar ne kadar dezavantaj ise avcı için de o kadar
dezavantaj değil midir?
Yukarı dön Göster izmyr's Profil Diğer Mesajlarını Ara: izmyr
 
UlulEbsar
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 26 mayis 2010
Yer: Micronesia
Gönderilenler: 352
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı UlulEbsar

Selam sevgili Ali kardeşim,

"Bilginin paylaşılması" noktasının altını çizmenizden ziyadesi ile hoşnud oldum.İnsanlığın geldiği noktada bu hasletin etkisi büyük.

Günümüzde paylaşım hızlandı Terabaytlar boyutuna geçti...

Ancak ma el-esef toplumuz bu konuda da pek geride...Haset,kıskançlık ve bencillik etkisi ile insanımız en ufak Bilgi kırıntısının dahi "üzerine yatma"eğilimi gösteriyor.

Konuya katkı yapma isteğim, akışını bozma korkuma üstün geldi...

Düşününüz ki;bu sitede dahi bana özel mesaj ile
"Domuzların önüne incileri atıyorsun" neden bilgini paylaşıyorsun" ve kendini boşa yoruyorsun gibi mesajlar atan kardeşlerimiz oldu...
Daha da ilginci "Paranın tamamını infak etme sakın" gibi mesajlar da aldım...
Bunların kim olduğunun hiçbir önemi yok...

Bilgi paylaşıldıkca artanlardan...sevgi gibi...Bereket burada yatar...

Kollektif Bilinç ve Kümülatif Bilgi ile insanlık Rabbin istediği noktaya ilerlemeye devam edecektir.
Ancak bu önce insanı tanımakla mümkün...insanda bir kitab..Onu Okumak gerek...Eskiler bu nedenle "kendini bilen Rabbini bilir" demiş.
Din ile Evrimin çeliştiği fikrine katılmıyorum.Evrime reddiyeler yazmaya kalkan "karun kahya" gibilerinin kaynakları şüpheli...Pahalı baskı kitablarda Gerçeği Batıl ile ÖRTMEYE kalkanlar, komik duruma düşüyorlar...ÖRTENLER Kuranda etraflıca tarif ediliyor.K-F-R Tamga kökü ile...
Hanif bir Bilince ve Farkındalığa sahib her insan Evrimin Sünnetullah ile çelişmediği aksine uyumlu olduğunu kavrar...Okumasını hakkıyla yerine getiren Kuran öğrencileri,Kuranda Evrime aykırı bir Ayet göremezler.
İnsan suresinde bunun en güzel örneklerinden biri var.
"insanın üzerinden, kendisinin anılmaya değer bir şey olmadığı bir zaman dilimi (dehr) geçmemiş midir?"
Kuran öyle 3-5 bin yıldan bahsetmiyor...Milyarlarca yıl...
Ve yine Aynı surenin devamında insanın nasıl evrile evrile kemale ereceği yazıyor...Daha nice Ayet var...Görmek isteyen Gözlere...


Geçen gün heidelberg Universitesinin yayınladığı Bilimsel bir makaleyi inceleme fırsatım oldu...
Yeni Doğan maymunlar üzerinde yapılan-bir bakış açısına göre "Zalim=karanlık", diğer bakış açısına göre "Aydınlatıcı"-
Bilimsel deneyler...
Yeni Doğanın Beyninin nasıl "konfigure" edildiğini şaşırtıcı veriler ile gözler önüne seriyordu.Nöronları Aksonların nasıl ard arda dizildiği ve yeni Snapsler oluşturdukları...ve ilginç bir Bilgi;
Doğdukları andan itibaren ilk 90 günde Gün ışığı görmeyen Bebeklerde ki Tersinim yada dönüşüm;
"Eğer Işık yoksa Göze gerek yoktur" mantığı ile Göz sinirleri gelişmiyor.
Bunun yerine Kulaklarda belirgi bir keskinlik...Dokunma reseptörleri/algılayıcılarına yönelen aksonlar ve Beyin kendini tamamen farklı konfigure ediyor.
Bunun sonucu geri dönüşü olmayan bir körlük.
Yani canlı doğduğu ortama göre hızla uyumlu hale geliyor...
Temel amacı HAYatta kalmak ve Canlılığı ne pahasına olursa olsun devam ettirmek...
Daha bir çok örnek var ve Gözlemlerim...
Şimdilik bu kadarı ile yetiniyorum...

Sevgi ile...


__________________
Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
Yukarı dön Göster UlulEbsar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: UlulEbsar
 
UlulEbsar
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 26 mayis 2010
Yer: Micronesia
Gönderilenler: 352
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı UlulEbsar

izmyr Yazdı:
Selam;

Alıntı:
mesela usta yırtıcı bir çok hayvan avlanmada rüzgarın etkisini kullanmayı, avlarına
rüzgarın aksi istikametinde yanaşmayı öğrenememiştir.



Rüzgara doğru koşarken av için rüzgar ne kadar dezavantaj ise avcı için de o kadar
dezavantaj değil midir?


Selam Sayın izmyr,

Sanırım  Rüzgarın kokuyu taşıma etkisi kast ediliyor.Daha kovalamaca başlamadan yeterli yakınlaşmayı sağlamak için.

sevgiler...


__________________
Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
Yukarı dön Göster UlulEbsar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: UlulEbsar
 
takva81
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 ocak 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı takva81

  selamlar. ..

   bu  beden   bir kemik yığını   etlerimizde  toprak oldukdan sonra yine mi dirilcek...    ya atma ... olurmu öyle şey...  allah nasılda gösteriyor. hemde. bir botanik bilimcinin deneyinden. kim  bu botanik bilimcisine karşı gelen en azılıları... islamın  adına fetva veren zındıklar.   ben oo muhammete biz  toprak oldukdan sonra dirilmeyeceğiz diyenlerin. şimdi yaşamalarını ve nasıl kafir olarak   öldüklerini gözleri ile görmelerini isterim...

     allah buyurdu... o ad ve semut kavmi sizden uzak değil. gelip geçtiğiniz. yol üzerinde. gidip bir bakın allahın yakalaması nasıl olmuş... onlar sizden uzak da değil...

      kimse bakmadı ama allah baktırır.. nasılda yerin altında fosil arıyorlar. birileri leğde diğerleri aleğde...

    kim başlattı ilk ateşi kim yaktı.. ne yazıkki. darvin bir teori attı ortaya ...  

       işte atalarımız.. ne güzel demiş...

ÖLÜ BİR RAHMET BULSUNDA KİMDEN BULURSA BULSUN DİYE...

    ve allah buyurdu. o nurunu söndürmeye kimsenin gücü yetmez. onun  nuru  kıyamete  kadar baki kalacak...

     ne güzel söylemiş. nebi. alimin istişaresi  eğer doğru ise 7 sevap eğer yanlış. ise bir sevap var diye....

    

 



__________________
ben yanlız kendimi kurana adadım.
Yukarı dön Göster takva81's Profil Diğer Mesajlarını Ara: takva81
 
prangasiz
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 mart 2010
Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı prangasiz

Bilginin evrimi derken, toplumun tekamülünden mi bahsedilmekte?.. ki, öyle sanıyorum..

iki yönlü olduğunu düşünüyorum ve hayır yönü belirleyenlerin, insanları domuz olarak görmeyen, infak eden, bilgisini paylaşan aydınlar olduğunu fark ediyorum.. selam emek verenlere..


__________________
"Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
Yukarı dön Göster prangasiz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: prangasiz
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats