HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Tasavvuf -Din Felsefe- Bilim Kurgu
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Tasavvuf -Din Felsefe- Bilim Kurgu
Konu Konu: RÛH Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Kirpi
Groupie
Groupie
Simge

Katılma Tarihi: 10 aralik 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 60
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Kirpi

RÛH



Rûh ilâhî bir nefestir ve Allâh'ın emridir. Hakk'ın tecellisidir. Zâhirî ve bâtıni olmak üzere iki hali vardır; Zâhirî olan hali gözlerimizin gördüğü canlı ve kesif mevcûdattır. Bâtınisi ise bu zuhûr âlemine gelmezden önceki hal ile, sonra fenâ âleminden bekâ âlemine rücû eden latif halidir. Rûhun her iki hali de Allâh'ın "Kün" emrine mazhar olmuşlardır. İnsânın bir iç ve bir dış âlemi vardır. Dışı kesif yani rûha kafeslik yapan vücûdu, içi de latiftir. Kâinatta ne mevcûtsa, insânda da vardır. İnsân bahsımızın baş tarafında arzettiğimiz echile All3ah'ın yarattığı en değerli ve en güzel br yaratıktır. Cenab-ı Hak insânı bütün kendi sıfat ve isimleriyle müzeyyen kılmıştır ve eşrefi-mahlûkat olarak bütün yaratıkların en üstünü olarak emânetlerini ona tevdi etmiştir. Meselâ, Allâh'ın seçkin kullarından öyleleri bulunur ki bunlar Tanrı katında varlıklarını atıp onda yok olurlar ve âlem onların avucu içinde bir hardal tanesi gibi kalır. Bunlara Kutup, Gavs veya Sâhib-i Zaman derler. Onların bütün hareketleri Allâh ile olur ve onlar Cenab-ı Hakk'ın bütün nimetlerine mazhar olurlar. Bunlar kıyâmet gününde yani mahşerde Cenab-ı Hakk'ın katındaki yüksek makamlarından dolayı kendilerine Enbiyâ ve Şehitler gıpta ile bakarlar. Bunlar orada nûrdan bir minber üzerinde bulunurlar. Cenab-ı Fahr-ı Kâinat bu gibi zevâtı Kur'ân-ı Kerîm'in şu âyetiyle ihbar vermiştir. Yûnus sûresi âyet 62. Sad sûresi âyet 72: "ELÂ İNNE EVLİYÂ ALLÂHI LÂ HAVFÜN ALEYHİM VE LÂHÜM YAHZENÛN." İyi biliniz ki onlar hakikaten Allâh'ın velîleri olup korkuları yoktur, hem de onlar hiç bir şeyden mahzun da olmazlar."

Bir de insânların kendilerini tekemmül ettirmeyip dünyanın geçici zevklerine mağlup olanları vardır ki varlıklarını yok edememişler, kibir, hased, riyâ vesâir fena hasletlerin içinde boğulup kalmışlardır. Dünyanın geçici arzularına tamamen kendilerini kaptıranların değerli vakitlerini bir faydası olmayan şeylerle geçirmeleri cidden acınacak bir haldir. İnsânın bedeni şehâdet âleminde rûhun sureti ve kemâlinin de mazharıdır. Rûh bedebden başka olmayıp, kemâlini göstermek için bedene muhtaçtır ve bedenin bütün hücrelerindedir. Yalnız birleşme suretiyle değildir. Bu bulunuş mutlak vücûdun bütün vücûdlarda bulunası gibidir. Görüldüğü gibi rûh ile cismimiz arasında bir ayrılık yoktur. Nasıl ki Cenab-ı Hak bir cihetten eşyânın aynı, bir cihetten de gayrı ise, rûh da bir cihetten bedenimizin aynı, bir cihetten de gayrıdır. Rûh kendi zâtıyla kâimdir, dâim kalması için bedene muhtaç değildir, yalnız yukarıda da arzettiğimiz vechile kemâlini izhâr için bir bedene muhtaç olur.

CİSİM (BEDEN) RÛH

Cismimiz bir yandan Halk âleminden, rûhumuz ise Emir âlemindendir. Diğer yandan cismimiz Mülk âleminden, rûhumuz da Meleküt (Meleklerde olduğu gibi) âlemindendir. Mülk ile Meleküt ikisi birbiriyle uyuşum halindedir. Cisim ve rûh da, kezâ kemâllerine erişinceye kadar birlikte yükselip alçalırlar. Kemâllerine eriştikten sonra Tanrı'nın himmeti ile birlikte anlaşmış bir halde yaşamlarını sürdürürler. Rûh nûrdur ve âlem bu nûr ile dopdoludur. Âleme canlılık, dirilik verir ve âlemin hâkimi mülküdür. Bu hal bitkiler mertebesinde tabiatiyle, hayvanlar mertebesinde kendi isteği üzere, İnsân mertebesinde ise bilfiildir. Bu sebepten nûrlara bir mertebede Tabiat, bir mertebede Rûh ve bir mertebede Akıl denir. Rûh hakkında Kur'ân-ı Kerîmdeki zikredilen önemli üç âet;

1 - FE İZA SEVVEYTUHÛ VE NEFAHTÜ FİHİ MİN RÛH-İ. "Biz anın (yani insânın) hey'et ve sûretini düzeltip ana Rûhumuzdan nefhettiğimizde. El-Hicr sûresi âyet 29"

2 - YEVME YEKÛMUR- RÛHU VEL-MELÂİKETÜ SAFFÂ. "Ol günde rûh ve Melekler saf olup dururlar. En-Neba sûresi âyet 38."

3 - VE YES'ELÛNEKE AN-İRRÛH-İ KUL-İRRÛH-U MİN EMRİ RABBÎ. (El-Esra sûresi âyet 85) "Ve sana rûhdan sorarlar, Ey Muhammed rûh benim Rabbimin emrindendir" de buyurulmuştur. Buna ait Peygamber Efendimizin Hadislerine gelince. Türkçe anlamları itibariyle:

1 - Rûhlar cesetlerden iki bin yıl önce yaratıldı.

2 - Rûhlar toplanmış askerlerdir, bunlardan birbirleriyle bilişenler anlaştılar ve bilişmeyenler de uyuşamadılar, yani rûhlar cesetlerden önce yekdiğerinin karşısında toplanmış askerler gibi said ve şâki olmak üzere iki kısım üzere yaratıldılar. Bunlar dünyada birbirleriyle buluştuklarında, yaradılışlarına göre ya anlaşır, veya uyuşamaz veyahut birbirleriyle muhâsama ederler buyurulmuştur.

Hadisi Şerifin ikincisi Eshâbın ileri gelenlerinden Ebû Hureyre tarafından nakledilmiştir. Tenevvür etmek maksadiyle yukarıda dercettiğimiz âyet ve hadislerden anlaşıldığı vechile rûh taş misâli cisimlerin hepsinde, bitki, hayvan, insân melek ve cin de vardır. Lâkin kemâl zûhuru insânda, İnsân-ı Kâmldedir. R3uhun iki vechi vardır. Bunlardan biri kendi aslı olan Allâh'a ve diğeri de halka mütevecccihtir. Esas itibariyle "RÛH" istirahat anlamındadır. Bir de merhamet, acıma, hafif rüzgar, yani esinti, sevinç anlamına gelir. Birinci âyette buyurulan "Ona ruhumuzdan nefhettiğimizde" kelâmında görüldüğü gibi bunu bize Allâh bahşetmiştir. İnsân nefesini içeri alır, sonra, o nefes dışarı verilmekte böylece hayat sağlanır. Nefes dışarı verilmezse, derhal insân ölür. Anın için insân vefat ederken nefesini içeri aldığında o nefes içeride hapis kalır, dışarıya veremez, ölür.

Rûh dört kısımdır:

1 - Rûh-u Cemadi (Katı olan bütün cisimlerde bulunur.)

2 - Rûh-u Nebati. Bu rûh bitkilerde olduğu gibi katı olan cisimlerde de vardır. Bu rûh bitkileri büyüktür, o bitkiyi kesmiş olsanız onun rûh-u nebatisi gider, gelişmesi durur. Ancak rûhu Cemadisi kalır, yani kururmuş bir şekilde artık o ne güzel bir koku verebilir, ne de eski güzelliği kalmıştır. Şu hal de bitkilerde iki rûh vardır.

a) Rûh-u Cemadisi.

b) Rûh-u Nebatisi.

3 - Rûh-u Hayvânî. Bu rûh-u hayvânî de üçe ayrılır:

a) Rûh-u Cemadi. Bu rûh onun cismidir. (Kemikleri gibi.)

b) Rûh-u Nebati. Bitki büyür, gelişir.

c) Rûh-u Hayvânîdir.

4 - Rûh-u İnsânî. Bu rûh da dörde bölünür:

a) Rûh-u Cemadi.

b) Rûh-u Nebati.

c) Rûh-u Hayvânî.

d) Rûh-u İnsânîdir. İşte bu rûh insânın kuvvei zihniyesidir..

Yukarıda bildirilen rûhların hepsi Hakk'ındır. Malumdur ki bir insânın Rûh-u İnsânîsi, Hayvânîsi ve Nebatîsi çıktıktan sonra Rûh-u Cemadisi kalır ki o da insânın kalıbı, yani cesedidir. Bu anda o cesedin bir taştan farkı yoktur ve kalmamıştır. İşte Rûh-u İnsânînin meskeni olduğundan ve ona şu kadar yıl kafeslik yapma hasebiyle son vazifei insânîye yapılır, techiz ve tekfin edip namazını kılıp en son onu toprağa verirler. Görülüyor ki rûh bir cisme bürünerek mevcût olur. Esasen rûh ile beden arasındaki ayrılık hakikî değil, itibaridir. Zirâ hakikatta rûh ve beden birbirinin aynıdır. İnsânda can dediğimiz de zaten rûhtur. Rûh mutlaktır. İnsâna nisbet olunduğu halde o zaman ona "Rûh-u İzâfî" tabir olunur. Çünkü asıl rûh mutlaktır. Meselâ; Güneş doğunca her yere ışığı vurur. Şimdi güneşin mukayyed olması lâzım gelmez, güneş yine mutlaktır. Aynı vaziyette de Allâh'ın rûhu da mutlaktır, yani güneş yalnız meselâ sizin pencerenize vurmuştur diye bir şey düşünemiyeceğimiz gibi. Netice olarak bu görünen mevcûdat ve âlemler var olan Allâh ile şenlendi ve hayat buldu. İşlediklerinizden sizdeki asıl siz memnun ise, duyulan sevinç ve memnuniyet artık yüzünüze vurur. Yüzünüz dâima güler, alnınız dâima parıldamaktadır. İşte İnsân-ı Kâmilin bir nişanı da budur. Nûranî ve güler yüzlü bir insân çok defa dikkatinizi çekmiştir ve ondan da size bir hatıra kalmıştır.

1920 yılında idi. Birgün pederim ile arkadaşı Fâtih Türbedârı Amiş Efendiyi ziyârete gitmiştik. Türbe kapısından içeri girdiğimizde esas türbenin dışındaki avludaki bir sedirde oturmuş nûrânî ve güler yüzlü, süt gibi beyaz sakallı tertemiz kıyafetli bir zât ile pederim birbirlerine koşup sarıldılar.Ayrıldıklarında her ikisi de birbirlerine kavuşmalarının kendilerine verdiği sevinçten dolayı sessiz sessiz ağlıyorlardı. Nihayet gözlerini silen Amiş Efendinin elini öptüm ve pederimin yanına oturup onun nûr gibi parıldayan yüzüne hayran hayran bakarak aralarında cereyan eden tasavvufi sohbeti dinlemeğe koyuldum. 115 yaşlarında olmasına rağmen mübârek zâtın çehresi öyle parlak ve temizdi ki, derileri gergin ve gözlerinden adetâ nûr fışkırıyordu. Koku sürünmediği halde mis gibi kokuyordu. Yanında kaldığımız üç saate yakın bir süre zarfında hiç sıkılmadım. İnsân-ı Kâmilin bir nişânı da buydu zâten, içinizde hiç bir sıkıntının kalmamasıdır. Şimdi anlıyorum ki koca Fâtih'e yaraşmış aziz ve mehterem Türbedârdı o. Ve sonradan avdette pederimin anlattığı gibi bir İnsân-ı Kâmildi.

Bu gibi muhterem kimseler insânlığa rahmettir. Nerede şimdi o gibi Amîş Efendiler veya diğerleri? Bunlar insânlığa nasıl tarlaya düşen yağmurlar bereket verirse, bunlar da canlılık verirler. Şimdi böyle İnsân-ı Kâmiller parmakla gösterilecek kadar azdır, kimya gibidir, belki bulunması kimyadan da güçtür. Bugün temiz düşünceli, iyi kalbli ve iç aydınlığa sâhip hakikatları anlamış ve zevk etmiş çelebî kimselere toplumumuzun şiddetle ihtiyacı vardır. Temiz ve asîl bir rûha sâhip bir insân daima merguptur, bu gibiler kendi çaplarında birer kâmil insânlardır. Bu zamanda temiz kalmak geçmişe nazaran pek daha fazîletlidir. Dün belki o kadar çeşitte engeller bizleri bir çok hususlarda bu tarz insân olma yolundan bu güne kadar alıkoymazdı. Fakat yaşadığımız dünyada ona esir olmadan azimle karşı koyarak şerefli kalmak mühim bir meseledir ve Allâh indinde de pek makbul bir haldir. Dâima r3uhumuzu huzur içinde bulundurmak en kestirme bir yoldur. Kendi kendinizi murâkabe ediniz, bir kelime ile rûhen yükselmeğe bakınız. İlk fırsatta kötü huylarımızı fırlatıp atalım, birbirimize iyi gözle bakalım ve birbirimize değer verelim. Yekdiğerimize Efendi muâmelesi yapalım, hiç bir şekilde kalb kırmayalım.

Günlük hayatımızda dükkâncı müşteriye, müşteri dükkâncıya, memur eshâbı mesâlihe, onlar da memurlara, öğrenci öğretmenine, öğretmen öğrencisine velhasıl herkes birbirine nezâketle, hilmiyetle, tatlı sözlerle bir kelime ile efendice muâmele etmelidir. Hepimiz gelip geçiciyiz. Bu âlem fanîdir, bekâ âlemi ebedidir. Hani eski tanıdıklarımızdan kimler kalmıştır, hani sevgili anneniz, babanız, kardeşiniz, eşiniz, kocanız, hocalarınız, büyükleriniz ve cihângirler neredeler? Hepsi müddetini tamamlamış bekâ âlemine çağrılmıştır. Şüphesiz her nefis ölümü tadacak ve diğerlerine katılacaktır, zirâ ölüm Allâh'ın kesin hükmüdür. Ancak meşiyyet-i ilâhiyyesi taalluk ederse değişir. Dünya yaşamından Berzah yaşamına veya Berzah yaşamından Dünya yaşamına ilâveler, yahut da eksilmeler yapılır. Bu ancak Allâh'ın bileceği bir iştir. Bu hususta hiç kimsenin etkisi olmaz, olamaz. Bugünün İnsân-ı Kâmili, dünün İnsân-ı Kâmiline belki şeklen benzemez görünürse de, hepsi aynı kaynaktan fışkırdıkları için esasında birdirler. Fakat kendilerini gizlemişlerdir, zirâ bunlar mütevâzi kimselerdir, dünyaya, gösterişe meyilleri olmadığından onlar kendi âlemlerinde neş'eyâb olmaktadırlar. Hüner bu neş'eye kendnizin sâhip olmanızdır.

 

Kaynak: http://www.fakirullahmelami.com/?&Bid=648675

 



__________________
Ben FEHMİ'yim âr etmem Kuş gibi karâr etmem

Bu kafesten uçarım Hiç beni gören olmaz

www.fakirullahmelami.com
Yukarı dön Göster Kirpi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Kirpi Ziyaret Kirpi's Ana Sayfa
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats