NAİM EN ÜST DERCE CENNET MİDİR? VE NEDİR SABİKUN?
Cennet: En klasik tanımı ile; dünya hayatında işlenen tüm güzel ve yararlı davranışların, Allah tarafından verilmiş karşılığıdır, cennet. Diğer bir deyim ile, iyi kulların ağırlanıp ebedi kalacağı Allah MİSAFİR HANESİDİR.
Her insanın imani ve ibadi yönden dereceleri bir olmadığı için cennetlerde bir tek değildir. Hatta her cennetin içinde derece derece cennetler vardır. Cennet içere cennetler gibi. Peki cennetler içerisinde derece olarak en yüksek olan cennet hangisidir. Cennetü'n Naim (Nimetler cenneti) en yüksek dereceli cenet midir? Bu cennete sadece Hanifler mi girer? İşte bu soruların cevabını arayacağız. Tabii ki tek ve şaşmaz kaynağımız olan Kur'an verilerine göre. Önce Naim'in tanımı...:
Naim: Nimetler, Bolluk ve bereket içinde yaşayış,
Şimdi ise Kur'anda geçen cennet çeşitlerini birer ayet ile örnekleyelim:
1- Cennetü'n-Nâim:
"Beni Cennetü'n-Nâim'in varislerinden kıl... " (Şuârâ, 26/85) Ayrıca (bk. el-Mâide,
5/65; et-Tevbe, 9/21; Yunus, 10/9).
2- Cennetü'l-Adn: "Şüphesiz ki, iman edenler
ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlûkatın en hayırlısıdırlar.
Onların mükâfâtı Rableri katında And Cennetleridir ki onların altlarından
nehirler akar, orada onlar ebedî kalıcıdırlar, Allah onlardan razı olmuştur,
onlar da ondan razı olmuşlardır. Bu Rabb'inden korkanlar içindir. " (Beyyine,
98/8, Ayrıca bk. et-Tevbe, 9/72; er-Ra'd, 13/23; en-Nahl, 16/31)
3- Cennetü'l-Firdevs: "Şüphesiz, iman edip
güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs Cennetleri. vardır " (el-Kehf,18/107
ve el-Mü'minun, 23/11).
4- Cennetü'l-Me'vâ: "İman edip güzel amel
işleyenlere gelince, onlar için Me'vâ Cennetleri vardır. " (Secde, 32/19 ve En-Necm,
53/15).
5- Dârü's-Selâm: "Halbuki Allah Dârü's-Selâm'a
çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola hidâyet buyurur. " (Yunus,
10/25 ve el-En'âm, 6/127).
6- Dârü'l-Huld: "O Rab ki, fazlından bizi
durulacak yurda (Cennet'e) kondurdu." (Fâtır, 35/35).
Kur'anda cennetü'n Naime girecek olanları
anlatan ayetleri taradığımızda Karşımıza şöyle DELİLLER(ayetler) çıkıyor:
10/9-Ama iman edip güzel ameller işleyen kimseleri, imanları sebebiyle, Rableri hidayete erdirir. Naim cennetleri içinde altlarından ırmaklar akar
22/56-Mülk o gün tek olan Allah'ındır; aralarında hükmünü verir. Artık iman edip iyi işler yapmış olanlar Naim cennetlerindedir.
37/8-Fakat, iman edip de iyi işler yapanlar, şüphesiz onlara Naim cennetleri vardır,
82/13-Şüphesiz ki, iyiler Naim (Cenneti) içindedirler.
83/22-Haberiniz olsun ki, iyiler bir naim (cenneti) içindedirler. Bir de Vakıa suresi 11. ayetten 40. ayete kadar olan bölüm var.
Yukarıdaki ayetlere, özellikle altı çizili kısımlarda ortak vurguya dikkat ediniz:
1- İman edip güzel ameller işleyenler
2- İyiler
Burada sanki, en üst derece cennet bu değil gibi. Çok net bir şekilde birden fazla ayet ile Allah c.c diyor ki; iman edip güzel ameller işleyen herkes, Naim'e girer.
Oysa Cennet-ül Adn'a girecek olanlara baktığımızda yukarıdakinden daha farklı bir tablo çıkıyor karşımıza: Kelime anlamı ise lügatta şu şekilde geçer:
ADN : Yerleşmek, bir yerde iskân etmek, vatan tutmak...vs
جَزَاؤُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ
98/8- Onların mükafatı(Cezası=Karşılığı) Rableri katında altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. İçlerinde ebedi kalacaklardır. Allah onlardan hoşnut, onlar da O'ndan hoşnutturlar. İşte bu mükafat, Rabb'inden haşyet duyanlar içindir!
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ لَهُمْ فِيهَا
مَا يَشَاءُونَ كَذَلِكَ يَجْزِي اللَّهُ الْمُتَّقِينَ
31- Onların girecekleri yer, Adn cennetleridir ki, altından ırmaklar akar. Orada diledikleri herşey vardır. İşte Allah, *muttaqileri böyle mükafatlandırır.
*Muttaqi (İttiqa eden):ittiqa: Bir şeyi muhafaza etmek, eziyetten/zarardan korumak/ sakınmak... Kur'ani manada ise: İmanı zarar verici her şeye karşı korumak...Kötü fiil ile Salih amel arasına Set çekmek... Günahtan, Allah'ın sevmediği tüm fillere karşı kendini korumak/Sakınmak. Bu fiilleri gerçekleştiren faile/kişiye Muttaqi denir. Bu fiili gerçekleştirenlere Takva ehli de diyebiliriz...
MİSAL:
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26/106- Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz sakınmaz mısınız?"
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26/124- Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: "Siz sakınmaz mısınız?"
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُون
26/142- Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz sakınmaz mısınız?"
إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26/177- Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Siz sakınmaz mısınız?"
ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِنَفْسِهِ وَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ
35/32- Sonra biz o kitabı kullarımızdan süzüp seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan da nefislerine zulmeden var, orta yolu tutan var, ve Allah'ın izniyle hayırlarda ileri geçenler var. İşte bu büyük lütuftur.
Ve hemen bu ayetin devamında sabikun (hayırda ileri giden) ehlinin gideceği cennet açıklanıyor...
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ
35/33- Adn cennetleri, ona girecekler, orada
altın bileziklerle ve incilerle süsleneceklerdir. Orada elbiseleri ipektir.
Adn cennetine girecek olanların vasfı, ayetlerdeki verilere göre özetle şöyle sıralanabilir:
1- Rabb'ine korku & saygı duyanlar ===>Haşyet ehli
2- Takva sahipleri ====>Muttaqiler/ittiqa ehli
3- Hayırda ileri geçenler ====>*Sabiqun
ehli
Naim cenneti ile ilgili verdiğim ayetlerde altı çizili kısımlar ile
yukarıdaki Adn cenneti ile ilgili ayetlerdeki altı çizili kısımlar kıyas edilir
ise sanırım zihnimizde bir fikir oluşmuş olur.
*SABİQUN:
أُولَئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ
23/61- onlardır ki; hayırlara koşanlar ve onda(hayırda) öne/ileriye geçenler!
سَابِقُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ أُعِدَّتْ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيم
ِ57/21-
Rabbinizin bağışlaması
ve Allah ile Peygambere inananlar için
hazırlanmış, gökle yer arası kadar genişliği olan cennet uğruna
yarışınız. Bu Allah'ın dilediklerine verdiği bir
lütfudur. Allah çok büyük lütuf sahibidir.
29/39 Ve Karûn'u ve Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak
ettik) . Andolsun, Musa onlara beyanat ile gelmişti, ancak onlar
yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azaptan kurtulup)
geçecek değillerdi.
لَا الشَّمْسُ يَنْبَغِي لَهَا أَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ
36/40- Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.
سَبَقَ - سَبْقاً = İleriye geçmek, yarışmak, galip olmak, kerem yönünden üstün olmak