Hz. İbrahim Allah’ın özel yardımıyla hanif olmuştur
Hz. İbrahim de
hanifliği Allah’ın özel yardımıyla bulmuştur. Haniflik ona da buldurulmuştur. O
da hanif oldurulmuştur. Birilerinin şöyle bir iddiası var: Hanifliği aklederek
kendisi bulan tek kişi Hz. İbrahim’dir. Bu birileri, bu bedbahtlar kendilerinin
nasıl hanif oluverdiklerini bile bilmeyen bu zümre buradan yola çıkarak
özellikle Hz. Muhammed’e bu mevzuda laf sokuyorlar. Şimdi ayetlere bakalım.
(EN'AM
SURESİ / 74-81)
Hani
İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı ediniyorsun?
Doğrusu, ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum." Böylece
İbrahim'e, -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin
melekûtunu gösteriyorduk.
Allah
İbrahim Peygamberimize göklerin ve yerin melekutunu gösteriyordu. Özel, ekstra,
takviye bir yardımla doğrular Hz. İbrahim’e de gösteriliyordu. Hz. İbrahim
kavminin putlara sapmasının büyük bir yanlışlık olduğunu akledebiliyordu.
Putlara tapmanın yanlışlığını sezmişti ve bu minvalde tepki ortaya koymuştu.
Ama yanlışın yada yanlışların ne olduğunu bilmek doğrunun ne olduğunu bilebilmek
anlamına gelmiyordu. Özel yardım işte tam burada devreye girmeliydi.
Hz.
İbrahim de elçiliğe böylece hazırlanmalıydı.
Hiçbir
insan pat diye, birdenbire, aniden Resul olamaz. Resul olabilmek için düşünen,
araştıran, soruşturan bir zihne sahip olmak önşart. Yoksa postacıdan farkı
kalmazdı peygamberlerin. Getirdiği mesajın içeriğini kavrayamayan ve o mesajı
uygulamak aciz zavallı insandan peygamber olur mu hiç? Çölde ebleh ebleh gezen
bir bedeviye gelmiyor elçilik görevi. Elçilik görevini icra edebilecek özellikte
olanlara veriliyor bu kutsal görev. Daha doğrusu bu görevi alacak olanlar ezelde
belirlendiği için dünyada da bu göreve onları hazırlayacak şartlar karşılarına
çıkarılıyor.
Allah İbrahim’e yerlerin ve göklerin melekutunu gösterirken, Allah’ın bu özel yardımı sürerken, bu olağandışı durumun eşliğinde Hz. İbrahim yıldıza, güneşe, aya bakıyor ve sorguluyor. Yoksa birilerinin iddia ettiği gibi kendi kendine bu faaliyetin içine girmiyor. Evet bu gerçeği üstteki ayetin devamı olan şu ayetlerden anlıyoruz.
Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: "Bu benim rabbimdir." Fakat (yıldız) kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem" demişti. Ardından ay'ı, (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: "Bu benim rabbim" demiş, fakat o da kayboluverince: "Andolsun" demişti, "Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum." Sonra güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim rabbim, bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: "Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım." "Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."
Bu ayetlerden anlıyoruz ki Hz. İbrahim’e yapılan özel yardım olumlu netice vermiştir. Ve Hz. İbrahim kendisine ilah olarak tanıtılanları yada İlah olarak vasfedilebilecek şeyleri sorgulamaya başlıyor. Düşünüyor, sorguluyor ve bu ilahların sahte olduğunu buluyor. Yanlış olanları birer birer eleyerek doğru olanı Allah’ın izni ve yardımıyla buluyor.
Allah’ın bu konudaki yardımını şöyle de düşünebilir miyiz acaba? Bir sınav düşünelim. Soruların cevapları çoktan seçmeli olsun. Bu çoktan seçmeli sınav yönteminde cevap şıklarından en az bir tanesinin doğru olması mecburidir. Bu doğru cevabı sınavı hazırlayanın oraya koyması gerekir. Allah da doğru cevabı diğer şıklar içine dahil etmiştir. Yardımın bir anlamı da bu olsa gerek.
Ve sonra Hz. İbrahim kavmine de bu gerçeği anlatmaya başlıyor. Mücadelesi start alıyor.
Kavmi onunla çekişip-tartışmaya girdi. Dedi ki: "O beni doğru yola erdirmişken, siz benimle Allah konusunda çekişip-tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk koştuklarınızdan ben korkmuyorum, ancak Allah'ın benim hakkımda bir şey dilemesi başka.
Ayetten anlıyoruz ki Hz. İbrahim doğru yola kendiliğinden erişmemiştir. Onu da doğru yola=hanifliğe eriştiren Yüce Allah’tır.
Rabbim, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" "Hem siz, Onun haklarında hiç bir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak koşmaktan korkmazken, ben nasıl sizin şirk koştuklarınızdan korkarım? Şu halde 'güvenlik içinde olmak bakımından' iki taraftan hangisi daha hak sahibidir? Eğer bilebilirseniz."