Yaratılış ve Cinler
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُوا أَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا
وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ
2/30- Rabb'in meleklere: "Ben
yeryüzünde bir halife yaratacağım" dediği zaman (Melekler): " Orada bozgunculuk
yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın?
Oysa biz seni hamd ile tesbih ve takdis ediyoruz" dediler. (Allah): "Şüphesiz,
Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi.
O halde Melekler insanların “Kan
dökebileceklerini” nerden bildiler?
Ayette de açıkça görüldüğü üzere, “Kan dökecek” tabiri kullanılmıştır. Biliniyor
ki cinlerin kanı yok !?. Yani enerji varlıkların kanı olmaz!?. (ben bu konuda
zıt düşüncedeyim). Melekler “Kan dökme” yi mecaz anlamda kullanmış da olamazlar.
Bir şeyin mecaz olarak da kullanılabilmesi için öncelikle aslının-zahirinin
olması/bilinmesi gerekir. Ortada yaratılmış hiçbir insan yok. Dolayısı ile “KAN”
diye bir şey HİÇ görülmemiş ve bilinmiyor. O halde "Kan dökecek" tabirini neden
kullandılar?
Benim şahsen şöyle bir sonuca vardım; bizler maddeyiz(yoğun enerji) onlar ise enerji (leza) diyoruz. Buraya kadar tamam, benim vardığım sonuç odur ki; onlar dilediği an aynen bizler gibi madde (yoğun enerji) olabiliyorlar. Bunun yanında süratle şekil değiştirme, kılıktan kılığa girme yetenekleri de mevcut. Yoğun enerji olmayı diledikleri taktirde, aynen bizler gibi eti kemiği kanı olan insan görünümlü (ama daha kısa ve cılız) olabiliyorlar. Madde iken bizlere göre daha güçsüzler ve insanlar tarafından zarar görmeye açıklardır.
Kolay kolay madde olmayı dilememelerinin sebebi budur. Yani: yoğun enerji(madde) olmayı dilediklerinde güçsüz olmaları ve o an insanlar tarafından tehlikeye tamamen açık hale gelmeleridir. İşte Adem yaratılmadan önce, yeryüzünde dilediği zaman madde olabilmenin de zevkini/değişikliğini tadan cinler, yeryüzü hilafetinin insanlığa geçmesiyle, bu zevk/renk onlardan dolaylı olarak alınmış oldu.
İşte Adem'den önce etli-kemikli-kanlı-canlı da olabilen cinler, yeryüzünde fesadın/bozgunculuğun/KAN DÖKMENİN dozajını hadsiz artırınca.....gerisi bilindik hikaye.
Bizlerin ilk yaratılışı nasıl ki topraktan, ama şu an toprak değil isek. Cinlerin de ilk yaratılışı eski sembolik anlatım ile dumanı katığı olmayan leza=saf ateş olup, bu günkü manada enerji ise, bu onların sadece enerji beden kalmaya mahkum oldukları anlamına gelmez. Yalnız ilk yaratılışlarının enerji olması onlara HIZ ve ŞEKİL-KILIK değiştirme yeteneğini kazandırmıştır.
Ayrıca onlar sadece enerji yaratıklar olsa idi; yeme-içme-üreme... gibi ihtiyaçlarının olmaması gerekirdi. Bir de erkeklik ve dişiliklerinin de olduğunu da hesaba katarsak, şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza. Erkek ve dişi olup ürediklerine göre cinsel ilişki(dokunma/temas-haz) var demektir. Cinsel ilişki sonucu üreme olduğuna göre, insanlarınkine benzemese de erkek olanlarında SPERMA, dişi olanlarında ise YUMURTA nın da olması gerekir.(2n=zigot için)
Şimdi bu anlatılanları, sadece ENERJİ ile bağdaştırabiliyor musunuz?
Lain şeytan(Cin)in, Adem(A.S)'a Secde Etmemesi:
Şeytan(leza), Adem(salsal) (AS)'a secde etmeyişi kibrinin çok çok yoğun olmasındandı..ki buradaki secde = üstünlüğü kabul etme anlamını taşır ki, insanın cinlerden ve meleklerden üstün olduğunu HAL diliyle (secde) ZAHİREN kabullenilmesini temsil eder. Bu niyet ve bilgi ile BİR defaya mahsus olarak secde ile kabullenilmesini istedi yüce Allah. İşte çoğu inançlı insanlarımızın takıldığı nokta olan secde etme meselesinin iç yüzü budur. Yüce Rabb'im şeytan'ın enfüste gizli tuttuğu bu üst düzeydeki kibrini açığa çıkartmak için secde emrini vermiştir.
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِ أَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِي وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّ بِئْسَ لِلظَّالِمِينَ بَدَلًا
18/5 Biz, meleklere: "Adem'e secde edin!" dediğimizde.
iblis hariç olmak üzere onlar hemen secde ettiler.
İblis cinlerdendi, Rabb'inin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da
iblisi ve soyunu(iblisin tarafını tutan tüm cin topluluğu) dostlar mı
ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne yaman bir
bedeldir.
Eğer, Yüce Allah, Adem'in üstünlüğünü SADECE dil ile ikrar etmesini isteseydi, ağır da gelse şeytan bunu, kibrini saklama adına kabul edebilirdi. Ama gönüllerdekini HAKKIYLA bilen Allah "ADEM'E SECDE EDİN !" dedi. İşte Zahiri tasdik olan bu "SECDE" meselesini Lain şeytan kaldıramadı, hazmedemedi. Elbette Allah ALİM'dir.
Cinlerin; diledikleri zaman MADDE (yoğun enerji) olabileceklerini, bu halde iken güçsüz(hantal) olabileceklerini söylemiştim. Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için, biraz teknik, biraz da fikri bir örnekleme yapmaya çalışacağım, inşaAllah.
Elimize aldığımız bir taşı, ışık hızında veya ona yakın bir hız ile karşımızda duran bir cama fırlattığımızda, taş(yoğun enerji), enerjiye dönüşeceğinden camı kırmadan seyrine devam edecektir. Az evvel durağan madde olan taş enerji olmuştur ve artık gözle görülebilme imkanı da ortadan kalkmıştır. Bu sefer cinler tarafından görülmeye başlanılmıştır. Teknik imkanımız olup ta, o taşın hızını kademeli olarak önce mermi çekirdeği hızına düşürebilsek, madde olduğu halde hızdan dolayı yine göremez ama hava ile sürtünmesinden dolayı çıkardığı sesten var olduğunu anlardık. Veya bu şekilde filme alınmış olsa, ağır çekimde taşın seyrini, görmüş olurduk. Taşın hızı bir kademe daha düşürülse, taş tam anlamıyla görülür. Nihayet taş, tamamen durdurulduğunda, (hızlı olmalarına kıyasla) artık daha güçsüzdür. (aynen cinlerin, yoğun enerji oldukları gibi). Ama mermi hızında size doğru seyrettiğinde çekiç ile ne yapabilirsiniz. Hiçbir şey !. Taş size ÇARPAR, Taş SİZİ ÇARPAR (Eğer önlem almayı bilmiyorsanız)
(Cinlerin maddeye dönüştüklerinde neden küçüldüklerini daha iyi anlayabilmek için maddenin 3 hali yerinde bir örnek olacaktır: (Misal..Buz) Bildiğiniz üzere, katı maddelerin molekülleri arasındaki mesafe azdır/sıkıdır ve hareketsizdir. Sıvı hale geldiğinde ise moleküller arasındaki mesafe/bağ biraz daha uzamıştır. Gaz (buhar) halinde ise Hacim büyüklük açısından en doruk noktasına ulaşmış...moleküller arasındaki mesafe/bağ en uzun hale gelmiş ve moleküller en hareketli halini almıştır.)
Tabi akla şu soru gelebilir... Ya da gelmezse ben hatırlatayım. Madem cinler görünür olduklarında önceki hallerine oranla daha güçsüz hale geliyor, o halde Hz. Süleyman bunları nasıl oldu da inşaat/taş işleri gibi kuvvet gerektiren işlerde kullandı?
فَسَخَّرْنَا لَهُ الرِّيحَ تَجْرِي بِأَمْرِهِ رُخَاءً حَيْثُ أَصَابَ
38/36- Bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik. Onun emriyle istediği yere kolayca eserdi/giderdi.
وَالشَّيَاطِينَ كُلَّ
بَنَّاءٍ وَغَوَّاصٍ 38/37 Bütün bina yapan, dalgıçlık yapan şeytanları da.Sorunun cevabı şöyledir. Cinler iki kısımdır biri normal olanlar, diğeri ise ifritlerdir. İfritler normal cinlere oranla, hem yapı/fizik hem de güç/kuvvet bakımından çok daha büyüktür. Nitekim Hz. Süleyman'ın emrinde çok sayıda cin olduğu halde, Belkıs'ın tahtını istediğinde:
قَالَ عِفْريتٌ مِنَ الْجِنِّ أَنَا ءَاتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَ وَإِنِّي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ أَمِينٌ
27/39 Cinlerden bir ifrit: "Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm, hem de güvenim var." dedi.
Bu tahtı getirmeye talip olan (ifrit gurubundan) bir ifrit olmuştur. Çünkü bu tahtı getirmek gerçekten hız + güç gerektiren bir işti. Normal cinler arasında bu konuda kendisine güvenecek birileri yoktu ve olması da mümkün değildi. Bu soruyu da yanıtladıktan sonra kaldığımız yerden devam edelim.
(Askerlik yaptığımızda, hepimizin kullandığı G3/A4 piyade tüfeğinin, mermi çekirdeğinin seyir hızı 780 m/sn olmasına rağmen, mermi çekirdeğini yine de göremiyoruz)
Bu örnekleri, cinler yoğun enerji olamaz, diyenler için verdim. Yani enerjinin tekrar madde olamayacağını savunanlara. Ayrıca cinler madde olamaz fikrini savunanların, günün birinde insanoğlunun ışık hızında gidebilecek, bir araç yapmalarına da inanmamaları gerekir veya saçma olarak nitelemeleri gerekir. Neden?
Çünkü böyle bir araç yapıldığını, Rezonans(tannanlık/seselim) ile ışık hızına ulaşıp enerji olduğumuzu farzedelim. Bu durumda cinlerin (enerjinin) maddeye dönüşemeyeceğine inanan bir insanın gözüyle bakarsak. Vay, vay ki ! az evvel gemiyle ışık hızına ulaşan insanların haline…..gidiş o gidiş, artık ömürlerinin sonuna kadar (Madde olamayacaklar) bir CİN olarak yaşayacaklar !
Oysa insanoğlunun ışık hızında yolculuk yapabilecekleri Kur’an ayetinde, KESİN bir şekilde açık ve bunu Rabb’imiz söylüyor. (Rahman Suresi)
يَامَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْس
ِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ تَنْفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانْفُذُوا لَا تَنْفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ55/33-
Ey cin ve insan topluluğu! Aktar-ı Semavat ve Arzdan nüfuz etmeye/aşıp geçmeye gücünüz yeterse geçin gidin, (lakin) Nüfuz edemez/geçemezsiniz! ancak bir sultan/Güç/Kudret ile (geçilebilir)55/34- O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlarsınız?
55/35- Üstünüze ateşten bir alev, bir zehir duman salınır; aman dileseniz de kurtulamazsınız;
33. ayette altı çizili kısma bakıldığında hitabın hem CİN lere, hem de İNSAN lara yapıldığı açıkça görülür. Yani iki tarafın da (cinler-insanlar) göklerin; bucaklarına/köşelerine/= boyutlarına gitmeye çalışacaklarına KESİN delil vardır.
Biliyoruz ki, Son elçiye risalet verilmeden önceki devirlerde cinler, gayb haberlerini işitme/çalma teşebbüslerine girişmişlerdi. Fakat üzerlerine, kesinlikle kaçmakla kurtulamayacakları KIVILCIMLAR (şıhap) gönderilmiş ve helak olmuşlardı.
Hülâsa; hitap iki topluluğa da yapıldığından dolayı, “
Ey cin ve insan topluluğu!” ileriki zamanlarda her iki tarafta bu işe girişecekler anlaşılan. Cinlerin insanlardan, çok daha önce yaratıldığını ve bizim boyut/zamana GÖRE, daha uzun yaşadığını göz önünde bulundurduğumuzda, nüfuslarının bizlerden kat ve kat daha fazla olduğunu anlamış oluruz. İleriki zamanlarda ilk ışık hızında aracın bulunmasından daha sonraki zamanlarda, yani ışık hızında giden araçların çokça artmasından sonra, hesaba katılmayan olaylar cereyan edecektir.............Ya da:Ayetin diğer mânası şu şekilde olabilir: Ey cin ve insan topluluğu Aktar-ı Semavat ve Arzdan ( تَنْفُذُوا ) Nufüz etmeye/Delip diğer tarafa geçmeye gücünüz yetmez. Çünkü bunu gerçekleştirmek için "Sultan/Güç/Kudret lazım. O halde nedir Sultan (güç)?
( سُلْطَان )Sultan: Padişah, Sultan, Hüccet, Kuvvet, Delil, Kudret....anlamlarını barındırır. Ayette "Allah'tan başkası geçemez " denmediğine göre burada açık bir kapı var. Lakin, Yüce Allah bunun alelâde bir güç ile de yapılamayacağını bildiriyor ve "..ancak sultan/güç/kudret ile" "إِلَّا بِسُلْطَان" diye bir ibare koymuş Yüce Allah. Güç/Kuvvet/Kudret ile anlamdaş bir çok kelime olmasına rağmen "Sultan" kelimesini kullanmıştır ki; bir tek kelime olmasına rağmen, bizim ancak bir tümce ile açıklayacağımız anlam taşıması yönüyle de mucizevi bir kelimedir. "Sultan" üst düzeyi temsil eder. Yani gayri sıradan.
Ancak gelin görün ki bu mucizevi kelimeye ekstradan "güç" kelimesi ilave edilerek orijinalite yok edilmekte. Ayette "..ancak sultan bir güç ile..." denmiyor. Sultan zaten aynı zamanda güç anlamında olduğu için ayette ki ifade orijinal çeviri ile aynen şöyledir "..ancak bir sultan ile" ..Ya da diğer mânayı tercih eder isek "...ancak kudret ile" olur. Özetle burada üst düzey bir güç/Kudretten bahsediliyor. Burada söylenen güçten murad, kas gücü olmadığına göre, ilmi bir güç olmalı. İlmi güç derken burada ben ilmi ikiye ayırıyorum.
1- Teknoloji ilmi
2- Ledun ilmi, ya da Kitap ilmi, ya da Allah katından verilmiş ilim. (Belkıs'ın tahtını getiren getiren zatın hızını (İlmini/Gücünü) hatırlayınız)
Tabi burada karşımıza yine bir soru çıkıyor. Acaba "Aktar-ı Semavat ve arzdan" nüfuz edebilmek hangi (ilmi) güç ile mümkün? Benim şahsi tercihim 2 nolu şıktan yana NEDEN? Bildiğimiz üzere dünyaya en yakın yıldız bile birkaç yüz ışık yılı uzaklıkta. Işık hızında giden bir uzay gemisine sahip olsak dahi, en yakın yıldıza ulaşmaya ömrümüz yetmez...değil ki Aktar-ı Semavat'ı aşmak. İşte bu sebep bana bunun teknolojik bir güç/ilim ile mümkün olamayacağını düşündürüyor. Bu günkü düşüncem bu şekilde.. Yarın fikrim değişebilir mi...Evet belki değişebilir....Belki hiç değişmez. Hemen yeri gelmiş iken sık sık tekrar ettiğim cümleyi yeniden hatırlatayım. Bunlar bizim şahsi görüşümüzdür. Doğruluğu sadece bizi bağlar. Zaten iman/farz/helal/haram/ gibi inanılması farz olan hususlar değil ki bu hususlar. Ve siz, siz olun Allah'ın bile iman etmenizi farz koşmadığı hususlarda HİÇ KİMSENİN teşbihini...Kanaâtlerini Mutlak Doğru gibi algılamayın. Bunu söyleyenin ilmi düzeyi ne olur ise olsun. Ve asla unutmayın ki bu gibi konular SADECE kişilerin yaptıkları kendilerine ait YORUMlardır. Buna en başta benim yazılarım dahildir. En Doğru ancak Allah yanındadır. Çünkü göremeyeceğimiz ve test edemeyeceğimiz hususlar için nasıl olur da %100 doğru olduğunu savunabilir ve HANGİ DELİL ve/veya kritere göre bunu ispat edilebiliriz ki?... Aynen İsa (AS)'ın tekrar yeryüzüne gelip gelmeyeceği gibi...