Yazanlarda |
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhabalar
Uzun süredir yazmaya niyetlendim ama bir türlü fırsat bulup da yazamamıştım, işe başlamadan üzerimden şu yükü atayım da daha konsantre bir şekilde başlayım işe :),
Hasan Akçay abinin, -diğinde ve -se -sa ile ilgili içine girdiği durumda kendisini yalnız bırakmak insafsızlık olur herhalde, hele karşısına geçilip Arapça benim işim İngilizce senin işin gibi bir nidayı duyupta, sessiz kalırsam taş olurum herhalde :),
Çeviri için kaynak dil kadar hedef dil de bilinmelidir, ki yanılmıyorsam haktansapmaz türkçeden daha çok kürtçeye hakim, bu arada benim yandal'ım da Türkçe :)), okulda bu türkçeyi niye bu kadar gösteriyorlar diye hep kızardım demek ki, biri arapça'nın artistliğini yaptığında ben de Türkçenin artistliğini yapayım diyeymiş :)),
Neyse,
Akşam eve geldiğinde beni ara,
Akşam eve gelirsen beni ara,
Birinci cümlede arama bir programa bağlanıyor ve geniş bir zaman aralığı tanınıyor eylemin gerçekleşmesi için, cümleyi okuyan ya gelmezse diye düşünerek bu cümleye bir şart cümlesi gibi yaklaşıyor, aslında bu toplumun bozulan yapısını ve insanların kelime oyunları ile yalanın etrafından dolanmasının neticesi dil sadece dil değil bir mantıktır aynı zamanda,
Akşam eve gittiğimde ararım,
Ya birader dün aramadın neden ?
Yahu arkadaş eve gittiğimde ararım dedim, ama eve gitmedim ki :),
Akşam eve gidersem ararım,
Yahu bizim Namık dün akşam aramadı demek ki eve gitmemiş,
gibi
Yani cümlenin nasıl bir profil çizdiğini ve hedefini görmek gerekir, gittiğimde ararım diyen adam gitmeye karar almış aramaya karar almış ama eylemlerin gerçekleşmesi için belirlenen zaman aralığını esnek tutmuş,
Gidersem ararım diyen adam, aramaya karar almış ama arama eyleminin gerçekleşmesini zamana değil, bir başka eylemin gerçekleşmesine bağlamış dolayısıyla bir eylem bir başka eylemin gerçekleşme olasılığı dahilinde,
Tercüme işi kültür ve mantık transferidir, kelime'nin kelime karşılığını aramak çeviri değil katliam olur, ki yeryüzündeki bütün çeviriler bir yönüyle her zaman eksiktir,
O yüzden her kavme kendi dili,
Esenlikler diliyorum,
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba Ünal,
"Arapça benim işim..." değil, Arapça'nın dil kurallarını ben koymadım ve Arapça benim dilim de değildir k, o kadar iddialı konuşayım. Benim Kürtçem de Türkçe'min 1/10'u kadar değildir. Üzerinde Hasan hoca ile tartıştığım dil de Türkçe değil. Söz konusu Arapça'daki "izé" zarf edatı; Bunun "şart" içerdiği kuralını ben uydurmadım. "İzé" maddesinin karşısına şart içerdiği notu lugat, gramer ve tefsir kitaplarında bulabilirsiniz.
Benim söylediğim; "İçlerinde bulunacağın zaman ve onlara salat uyguladığın zaman ..." ile "içlerinde bulunursan ve onlara salat uygularsan..." cümlelerinin ikisi de şart içerdiğidir. Devamında olması zorunlu bir de cevap cümlesi yerini almış.
Bana gelirsen sana ikramda bulunurum.
Bana geleceğin zaman sana ikramda bulunurum.
Bir başka örnek:
Gelirse oynar. Gelince oynar.
Her iki cümle de şartlı. gelince ile gelirse arasında fazla bir fark yok; ikinsinde de gelmeme ihtimali var!
cümlelerinin her ikisi de şart içerikli mi değil mi? Ben ikisi de şart içeriyor diyorum. Siz ne diyorsunuz?
Esen kal!
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba. Zaman zarfı şart içerebilir ama içermeyebilir de. Yani "Şurada zaman zarfı var; o halde şart koşuluyor!" denemez. Örneğin Nisâ 102'de "'Elçi! Sen inananların içinde olduğunda onlara salât ettir!' deniyor; o halde bir yerde salâtın ikamesi için nebinin bulunması şarttır!" denemez.
Zaman ayrı bir kavram, şart ayrı. Yok eğer zaman zarfı NASIL OLSA şart koşmayı da dile getirseydi şart zarfına gerek kalmazdı.
ZAMAN = ŞART diye bir denklem olamaz. Tıpkı nasıl SIVI = SÜT diye bir denklem olamazsa. Sıvı elbet sütü, civayı vb içerir ama YORUM ile. 4 = 3, 4 = 2, sıvı = süt, sıvı = civa, ZAMAN = ŞART diyemeyiz. Yoksa matematiği inkar ederiz.
Abdurrahman hocam, siz "Kuran'da namaz yok!" diyebilmek için, bir bakıma matematiğin inkarı olan bu iddianızın yanı sıra, bir sürü iddiada bulunuyorsunuz.
Örneğin kafirlerin bir BASKIN ile inananların üzerine çullanacağı bir ortamda komutan-elçi size göre silahsızdır; silahlarını almaz. Neden?
Bugün Dr Shauqi Abu Khalil'in, "Atlas of the Quran"ını okuyordum. Şu dikkatimi çekti: Nisâ 101-104'te anlatılanlar Huneyn seferinde olup bitenlerin aynısı.
Huneyn'de şehit mezarları.
İddia: Allah, kafirlerin bir BASKIN ile inananların üzerine çullanmak için fırsat kolladığını bildirip inananları uyardığı halde inananların komutanı olan Allah'ın elçisi bu çatışmadan önce silahlanmamıştır çünkü Allah "Silahlarınızı alın!" dememiş te "Silahlarını alsınlar!" demiştir.
Aklınız alıyor mu bunu?
Sevgi ile,
Hasan Akçay
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"her kavme kendi dili," yanlış hüküm. Seni tenzih ederim, söz biraz da ırkçılık kokuyor..
"yanılmıyorsam haktansapmaz türkçeden daha çok kürtçeye hakim," Yanılıyorsun, benim ana dilim, hakim dilim Türkçe. Meramımı en iyi Tüğrkçe anlatabiliyorum. Anamın dili ise Kürtçe idi.
Esen kal!
|
Yukarı dön |
|
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhabalar,
Şahsen ben Türkçe'ye de hakim olduğumu düşünmüyorum, kullandığım kelime sayısı kendimi ifade etmek için kullandığım kelime yelpazesi ne kadar geniş tartışılır, her kavme kendi dili'ni dil bilim açısından değerlendirmem, Türkçeye hakim ol veya olma türkçe konuşan bir pazarcıyla töbe anlaşaman, veya türkçe konuşan bir esnaf ile türkçe konuşan bir memur ne kadar anlaşır tartışılır o yüzden hep derim, kürt bir ananın evladına yaktığı feryadı kokoş bir kürt anadan daha çok yürei yanık bir türk ana anlar, ,,,,,,,,
salat var veya yok için kur'an'a başvurmam, ki bu -dığında veya -se, -sa muhabbetlerinden kılınacak namazında inkar edilecek namazında nazarımda bir değeri yoktur, ben insanım ve insan gibi değerli bir varlık kiplerle, gramerler felan şekillenecekse böyle bir ilahı da tanımam ciddiye de almam,
Cümleler ortamlarla anlamlıdır, muhattaplarla anlamlıdır,
Kur'an sen döndüğünde göndersin cümlesini taşımış, öncesi ve sonrası muhattaplarda, senaristlik de bizde, bir dığında bile yeri gelir zaman yeri gelir şart olur, ama hedefini ortam belirler,
"döndüğünde göndersin"
"O'nun arama zamanı senin döndüğün zaman olsun",
"O'nun araması senin dönmene bağlı"
Eleman müdür'ün bilgisi olmadane-mail gönderemez, bir e-mail gönderilmesi gerekir, eleman müdüre sorar müdür de patrona sorar göndersin mi, patron der ki; sen döndüğün de göndersin,
Eleman'ın bir e-mail göndermesi gerekir ama ne zaman göndermesi gerektiği konusunda tereddüttedir, müdüre sorar müdür de patrona sorar ne zaman göndersin, patron der ki; sen döndüğünde göndersin,
:)
Bahsi geçen ayetlerdeki salat'ı savaş taktiğinin sürdürülebilirliği olarak anlıyorum,
Yoksa cephede alnı yere koyup namaz kılan adamın da oturup yeri göğü düşünen, ders yapan adamın da aklına şaşarım, kur'andan bir hayat çıkmaz, kur'an bir hayatın yazılı halidir, ve hayat da yazıları ile değil yaşanmışlıkları ile anlamlıdır, arapçanın da tarihin de gramerin de türkçe nin de bir naneliği yoktur, iş nerde neyi nasıl yapmak gerekiyorsa onu yapmaktır o da haddini bilmek ve haddini bildirmekten ibarettir, biri bir mazlumun haddini geçerse ona haddini bildir, biri bir mazlumun haddine girmeni isterse haddini bil işte bütün mesele bu,
Hayat güzeldir,
Kalın sağlıcakla
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba,
Bu sonraki yazdıklarına göre, bir öncekiler, dediğin gibi, Hasan abiye sadece destek amaçlı! Anladığım kadarıyla, bu söylediklerin öncekiler için, öylesine, diyor! :))
Hasan Abi ister ...dığında, ister ...se-sa, ister ...ce-ca desin, ister bütün gramer kitaplarını kendi yazmış olsun ve isterse kendisini çilçır yapıversin, bunlar her hal ve şartta şart içermekteler. :))
1-Güneş çıktığında görürsün. 2-Güneş çıkarsa görürsün. 3-Güneş çıkınca görürsün.
Gören biri için fark etmez; her üç cümlede de görmesi için güneşin çıkması şartı var...
Kimi sözlerinin muhatabı ben olmayam. "Kuran'ın her söylemi her devir, her topluma" düşüncesini savunduğum, desteklediğim bir tek cümle sarfettiğimi hatırlamıyorum zira.
Siz de kalın sağlıcakla.
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Atlas of the Qur'ân
Places. Nations. Landmarks.
Yazan: Dr Shauqi Abu Khalil
Sayfa 324-325
Duraid ibn As-Simmon'ın yönlendirmesiyle Mâlik ibn Auf'ın askerî birliği Müslümanları Huneyn vadisinin dar bir yerinde pusuya düşürdü.
"Fecr"den az önceydi. Atlıların ok yağmuruna yakalanan Müslümanlar kaçmaya başladı.
Huneyn'de şehit mezarları
Ama Allah'ın elçisi ve bazı inanırlar oldukları yerde sımsıkı durdular ve geri çekilenlerin arkasını güvene aldılar. Elçiye en yakın olanlar onun etrafında kenetlenip bozgunu zafere döndürdüler.
Tevbe 25: Andolsun, Allah size bir çok yerde yardım etti. Huneyn gününde de. Hani, çokluğunuz sizi böbürlendirmişti de bu hiç bir işinize yaramamıştı. Yeryüzü tüm genişliğine rağmen size dar gelmişti. Sonra arkanızı dönüp kaçtınız.
Tevbe 26: Sonra Allah, elçisinin ve inananların üzerine sükûnet indirdi; ayrıca, sizin görmediğiniz ordular gönderdi de kafirleri cezalandırdı. İşte budur onların cezası.
Tevbe 27: Artık Allah istediği herkesin doğrulmasını onaylar. Allah esirger; bağışlar.
Şimdi yenilgiyle karşılaşanlar Havâzin ve Thakif'in birlikleriydi. Ürküye kapılıp bozuldular. Mâlik ibn Auf dahil, bunların bir bölümü Taif'e kaçıp ordaki kaleye sığındılar. Başka bir bölümü Avtâs'a çekildiler. Bu ikincilerin üzerine Allah'ın elçisi, Abu Âmir Al-Ashari komutasındaki birliği yolladı.
Kendisi öteki inanırlarla Huneyn'den Taif'e geçti. Mâlik'i ve onun yanındakileri kuşattılar...
*
Nisâ 101: Araziye çıktığınızda eğer kafir saldırısı bekliyorsanız salâttan kısa kalmanız caizdir. Kafirler size apaçık düşmandır.
Nisâ 102: Sen onların içinde olup salâtı ikame etmelerini sağlarken bir bölüğü seninle kıyam etsinler. Silahlarını da alsınlar. Onlar secde ettiğinde arkanıza geçsinler ki henüz salât etmemiş olan başka bir bölük gelerek silahlarını alıp seninle kıyam etsinler. Kafirler isterler ki siz silah ve eşyanızdan gafil olun da bir baskınla üzerinize çullansınlar. Yağmurdan darlanır ya da hasta düşerseniz silahlarınızı bırakabilirsiniz. Ama önlemlerinizi alın. Allah kafirler için alçaltan bir ceza hazırlamıştır.
Nisâ 103: Salâtı yerine getirdiğinizde ayakta ve oturur durumda ve yanlarınız üzerinde Allah'ı anın. Güvene kavuştuğunuzda salâtı ikame edin. Salât inananların üzerine vakten yazıldı.
Nisâ 104: O topluluğun ardına düşmede gevşemeyin. Siz acı içindeyseniz onlar da acı içinde sizin gibi. Ve onların umamadığını siz Allah'tan umuyorsunuz. Allah bilir; bilgedir.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
|
|