Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam,
Aşağıdaki yazıyı "kur'an'ı anlamada metodoloji" başlığı altında daha önce asmıştım. Her hangi bir "ileti" almadım ilgilenirseniz bu meseleyi konuşabiliriz. (rıdvan)
İlk karşılaşma*
1.Giriş:
Bu kısa yazı bu gün Kur’an’ı Kerim’in orijinal metnini(Arabça Mushaf) okuyanlar için metinde ilk karşılaştıkları enstrümanlar için kısa bilgiler içermektedir. Her bir başlık elbette ki, bir kitabın konusu olabilecek keyfiyettedir.
2.Metnin Resmi:
2.a. Matbu musafların kısa tarihi:
Matbaanın icadından 439 yıl geçtikten ve Türkiye'de matbaa açıldıktan 152 yıl sonra Mushaf basımına başlanmıştır. Bu baskı için tarihi değeri çok yüksek, san'at kıymeti üstün olan ve Şekerzâde'nin Medine-i Münevvere'de yazdığı nüsha seçilmiştir. Mushaf ilk defa 1694 tarihinde Hamburg'ta basılmıştır. Müslümanlar tarafından da ilk olarak 1801 tarihinde Kazan'da basılmıştır. 185O’de Hindistan'da, 1864'te Kahire'de, 1871'de İstanbul'da hafız Osman hattıyla basıma başlanmıştır. (Mushaf eskiden taşbasması basılırdı). Osmanlı Devleti’nin 1889’da kurduğu Huffaz Meclisi Mushaf’ın matbu olarak korunmasının en önemli ve ilk adımı oldu. Şimdi bu görevi Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki Mushafları İnceleme Kurulu yapıyor.
2.b. Metnin dili: Arabça
Arabça dünya dillerinin yapıca sınıflandırılmasına göre büklümlü/çekimli dillerdendir.Sami dil grubunda yer alır. Bu dillerin özelliği sözcük köklerinin başında, içinde veya sonunda çeşitli değişikliklerin olmasıdır.Bizzat metnin kendisi dilinin Arabça olduğunu vurgulamaktadır. (Bak. 12:2, 13:37, 20:113, 39:28, 41:3, 42:7, 43:3, 46:12, 16:103, 26:195, 19:97, 44:58, 14:4)
Bu gün Arab yazısıyla ilgili en güçlü deliller “nebati”lerin yazısından türetildiğidir. Nabatî alfabesinin 22 harfi vardır. Yine yazı sağdan sola doğru yazılmaktadır. Harfler bitişik ve noktasızdır. Bu yüzden bitişmiş bir harf grubu birkaç değişik şekilde okunabilir. Erken devir Arabçasında da gözlenmektedir. Gün aşığına çıkarılan en erken tarihli Nabatî yazıtı Tenûh kralı Cezime’nin mürebbisi Fihr b.Selî’nin mezar taşıdır. Bu yazıtın tarihi M.S.250 ya da 270 olarak tahmin edilmektedir. Şam civarında bulunan “Bursa” yakınlarındaki Ummu’l-Cimâl adlı yerde bulunmuştur. Bu yazıtlar Arab yazısının el-Musned ya da el-Himyerî yazılarından türediği görüşünü çürütmektedir. Yine nebatilerin politeist anlayışları ve tanrıçaları “Hobalu-Hubel”, “Menat-Manotu”, “lat-Allat”, “Aluzza-Uzza” olması “Cahilyye dönemi Arap politeizmine nebatilerin” etki ettiği bilinmektedir.
2.c. Metnin işaretleri: (Vakf, ibtidâ ve secavendler):
Kur’an’ı Kerim’i (Mushaf) açıp baktığımızda harflerin üstünde ve altında tek veya çift çizgiler, bazen noktalar, ayet numaraları, bazı kelimelerin üstünde harfler bulunmaktadır. Arabça da ünlü harfler olmadığı için ünlü görevi gören bu harekeler okunmak için konmuştur. Elbette ki, Kur’an’ı Kerim’in indiği dönemde noktalama ve harekeleme yoktu. Bu harekelerin amacı Arab olmayanların okuması içindir. Bu harekelemeye ilk başlangıç Ebu Esved ed-Dueli (V. 69/688) olmuştur. Ebül-Esved de kelimelerin sonlarına nokta şeklindeki harekeleri koymaya başlıyor. Üstün için harfin üzerine bir nokta, ötre için harfin içine veya önüne bir nokta, esre için harfin altına bir nokta koyuyor. Tenvin için iki nokta koyuyor. Daha sonra kelime sonlarına nokta birbirine benzeyen harfleri ayırd etmek için Haccac zamanında (V. 95/ 713), Nasr b. Âsım(V.89/707) ve Yahya b. Ya'mer(V.129/ 746) harflere nokta koyma işini başardılar. Harf noktaları aynı renkte yâni siyah idiler. Hareke noktaları ise başka renkte idi. Bu faydalı olunca Halil bin Ahmed tarafından (V.170/786) nokta ve hareke konmuştur. Yine bunlardan başka Okuyucuya kolaylık olması amacıyla bir takım işaretler ve vakflar mevcuttur. Vakflar Mushafların ekserisinde Secavendi’ye (V.560/1164) göredir. Bu yüzden bu işaretlere bu alimin ismiyle secavedler de denir. Bunlar, ayet veya cümlelerin mana ve gramer esasları dikkate alınarak yerleştirilmiştir. (Kur’an ilimlerinden biri olan vakf ve ibtida, Kur’an okurken mana esas alınarak nerelerde durulup nerelerde geçileceğini bildirir). Bu yerler bilinmedikçe birçok yerlerde manaya vakıf olunamaz. Bu işaret/vakf/secavendlerden biri olan “Ayn” harfi bir konunun sona erdiğini veya diğerlerinin başladığını göstermektedir. Bazı Mushaflarda da “Hemze” bunun yerine konulmuştur. Halk arasında “aşır(on ayet)” olarak bilinir bu yüzden “aşr/aşara” kelimesinin “Ayn”ı ayet sonlarına konulmuştur. Bunun dışında;
“mim” Bulunan metinde mutlaka durmak gerekir, geçilirse anlam bozulur.
“tı” Bulunan metinde durulmalıdır, geçmek doğru değildir.
“cim” Durmak, geçmeye tercih edilmelidir anlamına gelir
“ze” Durmak mümkün olmakla birlikte geçmek tercih edilmelidir.
“lam elif” Durmamak gerektiğini, durulursa anlamın bozulacağını ifade eder. Nefse yetişmeyip durulduğu takdirde geriden almak gerekir. Bu harf ayet sonunda ise durulur ve geriden alınmaz. Başlangıçlarda Surelerin adını, Mekki’mi Medeni’mi olduğu, kaç ayet ihtiva ettiği, “cüz” (20 sayfalık her bölüm) ve “Hizib” (5 sayfalık her bölüm) ve secde yerleri metinde belirtilmiştir.
Secavedlerle ilgili Mushaf metninde bir takım meseleler vardır. Bu meselelerle ilgili misaller bir başka yazının konusu olabilir.
3. Metnin Bölümleri:
3.a. Fasıla:
Ayet kelimesi, bir teknik terim olarak Kur’an-ı Kerim’de fasılalarla ayrılmış parçalara verilen bir addır. “Ayet durakları” diye de adlandırılan bu fasılalar gramatik anlamda birer cümle değildir. Bilakis cümleler birkaç ayetin birleşmesiyle ortaya çıkmakta, mana ancak bu bütünlük dikkate alındığı taktirde tamam olmaktadır. “Ayet”: ise sözlük manası âlamet, işâret, nişâne, manalarına gelen bu kelimenin çoğulu ây veya âyât’tır. Allah’ın varlığına delâlet eden her şeye âyet denilmiştir. “Siyak”: Sözün gelişi, ifâde tarzı, uslûb, tarz, yol anlatım biçimi gibi manalarda kullanılan siyak: bir terkip olarak da (siyâk’ul-Kelâm), sözün gelişi sevk edilişi anlamlarına gelmektedir. Genel olarak, bir sözün, bir ifâdenin kullanımını gerekli kılan ya da ona uygun düşen ortam anlamında kullanılmaktadır. “Sibak” Bir şeyin geçmişi, öncesi, üst tarafı, başlangıcı, dil açısından bir ifadenin öncesi, yukarısı gibi anlamlara gelmektedir. “Sibâk’u siyâk”: Sözün gelişi ve evveliyatı ile, sonundaki ifadeden hasıl olan mana demektir. Yani cümlenin, sözün bağlamı anlamındadır.
3.b. Sureler:
Sure: Sûre kelimesinin sözlük manası, yüksek rütbe, mevki, şeref, binanın kısmı veya katları manasına gelir. Çoğulu suverdir. Kur’an’ı Kerim biri diğeri tarafından kesilmiş yüz on dört sûreye ayrılmıştır. Bina katlarına sûre denildiğinden dolayı, Kur’an’ı Kerim’in bölümlerine sûre adı verilmiştir.
4. Metinler/Mushaflar:
4.a.Bugün Müslümanların okudukları matbu olan mushaflar:
Bilindiği gibi Kur’an’ı Kerim ilk muhatablar için Hitab (şifahi/sözlü) sonraki muhatablar için Kitabi (Yazılı) bir metindir. Öncelikle Kur’an’ı Kerim metni ezberlenme (Hıfz/Hafızlık) yoluyla sonraki nesillere aktarılmıştır. Bu okumalar ve ezberlemelerdeki farklılıklar yani Kırâat farklılıkları bu makalemizin konusu olacak fakat meselenin tümünü bu makalede tüketmek gibi çabamız olmayacaktır.
Faklı kırâatler meselesi, Tefsir Usûlü ve Tarihi’nin en çok tartışılan konuları arasındadır. kıraatlerin meydana gelmesinde sadece bir değil, birden fazla ve oldukça değişik faktörden bahsedilebilir. Kıraat türlerinin bu kadar artmasına yol açan âmillerin başlıcaları şöyle sıralanabilir:
a) Arabça’nın iptidâîliği; yani henüz bütün unsurlarıyla gelişmemiş ve olgunlaşmamış olması. O dönemin şartlarında Arap yazısının tam manasıyla istikrara kavuşmamış olması ve bu yüzden onun hattında yer yer meydana gelen değişkenliklerdir.
b) Kur'an’ı Kerim’in indiği tarihsel bağlamda yaşayan insanlar, yani Kur'an’ı Kerim’in ilk muhatapları arasında okuma-yazma oranının çok düşük seviyede bulunması.
c) Belli bir dönem (fetih hareketlerin)den sonra İslâm Devleti’nin sınırlarının sür’atle genişlemesi ve gayr-i Arab unsurların hızla Müslüman olmaları.
e) İslâm’ın ilk devirlerinde Kur'an’ı Kerim’de hareke, nokta, sükûn vs. imlâ işaretlerinin bulunmaması ve bu yazı şeklinin özellikle acemleri zor durumda bırakması.
Yedi sahih ve mütevatir kırâat olarak günümüze kadar ezberlenme (hızf) yoluyla ulaşan bu kırâatların bugün Müslüman ülkelerde kullanımı yaygın olarak beş kıraat üzerinden yapılmaktadır.
Bunlar;
Basra: Ebu Amr’dan (53/770)rivayet edilen: Ed-Duri (1. ravi)
Kufe: Ebu Bekir Asım’dan (158/778) rivayet edilen: Hafs (1. ravi)
Medine: Nafi’ den (169/785) rivayet edilen: Verş (1. Ravi) ve Kalûn (2. ravi)
Şam: İbn Amir’den (11/736) rivayet edilen Hişam (1.Ravi)
Bu kırâatların Müslüman coğrafyalardaki yaygınlığı şöyledir;
% 95 Asım’dan Hafs Kırâatı: Dünya geneli
% 3 Nafi’den Verş Kırâatı: Cezayir, Güney Afrika, Sudan, Fas
% 0.7 Nafi’den Kalûn Kırâatı: Libya, Tunus, Katar
% 0.3 Ebu Amr’dan Ed-Duri Kırâatı: Güney Afrika, Sudan
% 1 İbn Amir’den Hişam kırâatı: Yemen
4.b. Matbu metinler/Mushaflar arasındaki farklılıklar:
Bu bölümde Müslüman ülkelerde yaygın üç kıraat olan Hafs, Verş ve Kalûn kırâatlarının matbu karşılaştırılmasına misaller verilecektir. (Ulaşma imkanı bulduğum “Verş, Kalun” basımları olduğu için diğer basılı kırâatlara ulaşmam şuana kadar mümkün olmadığından misaller elimdeki matbu nüshalardan verilecektir.)
Misâller:
a.Ayet numaralandırılmalarında farklılıklar ve üç matbu Mushaf’ın karşılaştırılması
Bakara: 286 (Hafs)-Bakara: 285 (Verş), Nisa: 176 (Hafs)-Nisa:175 (Verş),
Maide: 120 (Hafs)-Maide: 122 (Verş), Enam: 165 (Hafs)-Enam: 167 (Verş)
Tevbe: 129 (Hafs)-Tevbe: 130 (Verş).
Toplamda :
Hafs 6236 (113 Besmele): 6349
Verş 6214 (113 Besmele): 6327
b. İbare faklılıkları:
b.a. 18. suresi Kehf suresi Hafs:36 ve Verş:35 ibare faklılığı:
Verş Mushaf’ındaki “min Huma” ibaresi Kalun Mushaf’ında da “min Huma” diye geçmektedir. Hafs Mushafında ise “menHâ”
b.b. 42. Şura suresi Hafs:30 ve Verş:28 ayette ibare farklılığı:
Hafs mushafında (Şura: 30) “febimâ” diye geçen ibare Verş (Şura:28) ve Kalûn (Şura:28) Mushaflarında “bimâ” diye geçmektedir.
b.c. 5. Maide suresi Hafs: 54 ve Verş:56 ayette ibare farklılığı:
Hafs mushafında (Maide: 54) “yertedde” diye geçen ibare Verş (Maide:56) ve Kalûn (Maide:56) Mushaflarında “yertedid” şeklinde geçmektedir.
b.d. 2. Sure Bakara suresi Hasf:259 ve Verş:258 ayette ibare farklılığı:
Hasf Mushaf’ında (Bakara: 259) “nunşizuhâ” şeklinde geçen ibare Verş (258) ve Kalûn (258) Mushaf’ında “nunşiruhâ” diye geçmektedir.
c. Yazım farklılığı (hat):
Verş Mushaf’ında “fe” harfinin noktaları altta (bir nokta), “kaf” harfinin noktası yukarıda tek nokta. “nun” harfi bazen noktasız yazılmaktadır. “Harf-i Tarif”in “elif”lerinde yukarıda siyah bir nokta ve elifin altında çizgi bulunmaktadır.
Cehd bizden Te’vfik Allah(a.c)’den
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|