Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 07 temmuz 2006 Yer: Almanya Gönderilenler: 9
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam muvahhit,
bu tek otorite olan Allahın kitabında yer almışken kaderi islama ters olarak anlamak hakikaten şaşılacak iş.
yukaridaki ayetler hangi kitaptan?
imanin sarti -6- diyenlere; Kuran'dan verilen güzel bir cevap degilmidir?
Kader kavrami ile benim anladigim:Kuran kader kavrami ile varlik ve olusta tesadüflerin degil, ölcü ve bilincin egemen olduguna,sünnetullah da denilen tabiat kanunlarina dikkat cekmektedir.
35 fatir 37:Onlar orada:Rabbimiz!Bizi cikar,(Önce) yaptigimizin yerine iyi isler yapalim! diye feryad ederler.size düsünecek kimsenin düsünebilecegi kadar bir ömür vermedik mi?Size uyaricida gelmedi mi?Simdi tadin(azabi) Zalimlerin yardimcisi yoktur.
ne dersiniz:..Rabbimiz!bizim kaderimizi sen yazmadin mi?Bizi nicin cezalandiriyorsun? diye feryat ederler... cok sacma degilmi.. umarim yalnis anlasilmam.
91 sems 1-10:Günese ve kusluk vaktindeki aydinligina, günesi takip ettiginde aya, onu aciga cikarttiginda gündüze, onu örttügünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapip döseyene,nefse ve ona birtakim kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arindiran kurtulusa ermis, onu kötülüklere gömen de ziyan etmistir.
Bu surede anladigim; insanin yaratilisinda var olan iki özellik ele aliniyor;Iyilik ve kötülük. Insan karakterinde iyi olmakda kötü olmakda kabiliyet olarak vardir.Demek ki nefsim benim elimde o nefsi kötülüklerden arindirirsam kurtulacagim; eger nefsimi kötülüklere gömersem ziyan edenlerden olacagim.
Ben; ben olarak ALLAHin karsisina cikacagim.Bunlar benim anladiklarim.
Yeryüzündeki canlı cansız tüm varlıklar Allah'ın kontrolü altındadır. Bu durumun şuurunda olsalar da olmasalar da, inkâr edenler de aynı şekilde hayatlarının her anında Allah'ın denetimi altında yaşarlar. "... Biz herşeyi bir kader ile yarattık" (Kamer suresi, 49) ayetiyle de bildirildiği gibi, tüm varlıkların kaderini belirleyen tek güç Allah'tır. Allah-ü Teala Hazretleri inkâr edenler için de bir kader belirlemiştir ve bu kimseler hayatlarını bu kadere tabi olarak yaşarlar. Cenab-ı Hak Kur’anı Azimüşşanda,
Peki, onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler. (Al-i İmran Suresi, 83)
Allah'ın varlığı tüm evreni sarıp kuşatmıştır ve O'nun görmediği, sesini duymadığı hiçbir canlı yoktur. İnkâr edenlerin, akıllarından geçirdikleri bir düşünceye, söyledikleri tek bir sözden yaptıkları herhangi bir tavra kadar Allah-ü Teala her an onlara şahittir. Dolayısıyla tüm insanlar her an her yerde Allah'ın kontrolü altında yaşarlar. Dünyanın her neresine giderlerse gitsinler, kimsenin bilmediği en gizli yerlerde de olsalar, Allah (cc) mutlaka onların yanındadır ve onları denetlemektedir. Rabbimiz bizlere bunu Kur’an da şöyle haber ediyor;
Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur'an'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir işyoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, biz sizin üzerinizde şahidler durmuşolmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)
İşte bu nedenle insanın böyle bir acizlik karşısında dünya hayatında yapması gereken şey, bu gerçeği hiç unutmadan sonsuz akıl sahibi olan Rabbimize tamamen teslim olmasıdır. Çünkü Allah'ın bir insan için belirlediği kaderde kişinin hiç bilmediği hayırlar ve pek çok hikmet vardır. İnsanların fakirlik, çirkinlik ya da hastalık gibi hoşlarına gitmeyen durumlara karşı isyankâr ve şikâyetçi bir tutum içinde olmaları Kuran ahlakına uygun değildir. İnsana düşen Allah'ın kendisi için belirlediği kadere razı olmaktır. Unutmamak gerekir ki, herhangi bir durumdan şikâyetçi ve memnuniyetsiz olan bir insan, aslında Allah'ın kendisi için dilediği bir güzelliğe karşı memnuniyetsiz bir tavır göstermiş olur. Bu ise Allah'a karşı büyük bir nankörlüktür. Çünkü Allah her olayı insanı denemek amacıyla yaratmakta ve onun sonsuz kurtuluşuna bir vesile kılmaktadır. Müminlerin bu konuda göstermesi gereken ideal tavır ise Kuran'da şöyle belirtilmiştir:
De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)
Yüce Allah, insanları hür iradeleriyle seçecekleri şeylerin nerede ve ne şekilde seçileceğini ezeli yani zamanla sınırlı olmayan mutlak ilmiyle bilir ve bu bilgisine göre diler, yine Allah bu dilemesine göre takdir buyurup zamanı gelince kulun seçimi doğrultusunda yaratır. Bu durumda Allah'ın ilmi kulun seçimine bağlı olup, Allah'ın ezeli manada bir şeyi bilmesinin, kulun irade ve seçimi üzerinde zorlayıcı bir etkis yoktur. Aslında insanlar, Allah'ın kendileri hakkında sahip olduğu bilgiden habersizdirler ve pratik hayatta bu bilginin etkisi altında kalmaksızın kendi iradeleriyle davranmaktadırlar. Yüce Allah bildiği için belli şeyleri yapmıyoruz. Bizim bu işleri yapacağımız, O'nun tarafından ezeli ve ebedi ve mutlak anlamında bilinmektedir. Allah, kulu seçen ve seçtiklerinden sorumlu olan bir varlık olarak yaratmış, onu emir ve yasaklarla sorumlu ve yükümlü tutmuştur. Ayrıca Allah Teala kulun seçimine göre fiilin yaratılacağı noktasında bir ilahi kanun da belirlemiştir. Kader konusunda bilinmesi gereken bir başka husus da şudur: Kader iç yüzünü ancak Allah'ın bilebileceği, mutlak ve kesin bir biçimde çözümlenmesi mümkün olmayan bir ilahi sırdır. Zaman ve mekân kavramlarıyla yoğrulmuş bulunan insan aklı, zaman ve mekân boyutlarının söz konusu olmadığı bir ilahi ilmi, irade ve kudreti kavrayabilme güç ve yeteneğinde değildir. Kader konusunu kesin biçimde çözmeye girişmek, insanın kapasitesini zorlaması ve imkânsıza talip olması demektir. Kaza ve kadere inanmak iman esaslarındandır. Ancak insanlar kaderi bahane edere kendilerini sorumluluktan kurtaramazlar. Bir insan "Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, bu şekilde takdir etmiş, ben ne yapayım?" diyerek günah işleyemeyeceği gibi, günah işledikten sonra da kendisini suçsuz gösteremez, kaderi mazeret olarak ileri süremez. Çünkü bu fiiller, insanlar böyle tercih ettikleri için bu seçime uygun olarak Allah tarafından yaratılmışlardır. Ayrıca sır olan kaderin içyüzü Allah 'tan başkası tarafından bilinemez. O halde kader ve kazaya güvenip çalışmayı bırakmak, olumlu sonucun sağlanması ya da olumsuz sonuçların önlenmesi için gerekli sebeplere sarılmamak ve tedbirleri almamak, İslam'ın kader anlayışı ile bağdaşmaz. Allah her şeyi birtakım sebeplere bağlamıştır. İnsan bu sebepleri yerine getirirse Allah da o sebeplerin sonucunu yaratacaktır. Bu da bir İlahi kanundur ve kaderdir.
Birincisi,Allahın elinde olan ve bizim asla değiştiremeyeceğimiz kader.örneğin,cinsiyetim,anne-babam,ırkım,yaşadığım çağ..hep Allahın takdiridir ve bunları değiştiremem.Allahın beni diğer varlıklardan ayrı olarak akıllı,iradeli ve sorumlu yaratması da Allahın takdiridir.İman edilmesi gerekli olan bu kaderdir ve buna razı olmak zorundayız.
İkincisi,bizim iradeli olmamızı dileyen Allahın bizim için belirlediği tabiat ve toplumsal yasalar(sünnetullah) çerçevesinde özgürlüğümü kullanarak,ahiret sınavına hazırlanma kaderi.Bu alanda insan özgürdür ve eylemlerinden,bütün yapıp etmelerinden sorumludur.Bu kader türü iman alanıyla değil,eylem ve sınav alanıyla ilgili olduğu için bunu iman alanına katmak doğru değildir.
Örneğin bir zalimin yaptığı zulümden sonra"ne yapalım Allah bunu takdir etti,ben de size kötülük yaptım."deme hakkı yoktur.Müslümanlar yada insanlar onun zulmünün hesabını sormalı,yaptıklarını yanına bırakmamaya çalışmalıdırlar.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Hikmed kardeş, haklısın.Ancak bu ayrım bizim açımızdan önemlidir.Yoksa tarihte zalimlerin yaptığı gibi birçok zulüm haşa kader deyip Allaha atfedilir de kötülükler sanki Allahtanmış gibi algılanır.Oysa iyilikler Allahtan,kötülükler bizdendir vesselam.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
aleykümisselam
Alperen'in 01 mart 2006 da yazdığı yazıyı alıntı yapıyorum.
Selam Dostlar
İnsanların kaderinin Allah'ın eliyle önceden belirlendiğini iddia etmek, kimilerini Cennete Kimilerini de Cehenneme zorla göndereceğini savunmak imtihanın ruhuna terstir. Bu apaçık bir gerçektir.
Dünyada sınandığımız gerçeğini önce önümüze koyacağız. Sonra ilgili ayetleri buna göre yorumlayacağız. Ve sadece bir takım ayetleri ele alarak bir takım yorumlar üretmeyeceğiz.
Örneğin Allah kimilerini Cehennem için mi yaratmıştır? Evet tabiki. Ama sonuçta böyle. Yani tek yaratan O olduğu için böyle. Yoksa birilerine baştan Cehennemlik damgası vurulduğundan dolayı değil. Öyle olsaydı şüphesiz Rabbimiz boş ve saçma bir iş yapmış olurdu. Muhakkak ki O bu tip gereksizliklerden uzaktır.
Ebu Amir ve bu görüşü savunan diğer arkadaşlarımızın cevaplaması gereken en temel soru şu: Nasıl oluyor da hem sınanıyoruz hem de aynı zamanda sanki programlanmış robotlarız? Neden dünya hayatında neler yapmamız ve nelerden sakınmamız Kitapla, Resulle bildirilmiş de yine de doğru yadaeğri yolda olmamız bizim elimizde değil? Bu saçmalık değil de nedir?
Şimdi Ebu Amir'in verdiği ayetlere bir göz atalım:
İNSAN SURESİ
29 Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir.
30 Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. 33 Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
BAKIN İLK KISIMDA "DİLEYEN RABBİNE BİR YOL TUTAR" DENİLİYOR. NEDEN İŞİN BU KISMI GÖZARDI EDİLEREK AYETİN DEVAMINA BAKILIYOR? BURADA ÖNCELİKLE KULUN HÜR TEŞEBBÜSÜNDEN BAHSEDİLİYOR. YANİ ÖNCE BİR KERE KUL DİLİYOR. SONRA İSE ALLAH'IN DİLEMESİNDEN BAHSEDİLİYOR. DEMEK Kİ GÖRÜNÜRDE ALLAH'IN DİLEMESİ KULUN DİLEMESİNDEN SONRA CEREYAN EDİYOR. DOĞAL OLAN DA, İMTİHANIN RUHUNA UYGUN OLAN DA BU. FAKAT HALİYLE, MUTLAK ANLAMDA DİLEME MERCİİ ALLAH'TIR. ZİRA FAİL-İ MUTLAK O'DUR. YANİ DİLEKLERİMİZİ DE KENDİ TERCİHİMİZ İSTİKAMETİNDE YARATAN DA SADECE ALLAH'TIR. BURADA BİR ÇELİŞKİ YOK. TERCİHLERİMİZDE HÜR DEĞİLSEK NE DİYE DÜNYADAYIZ? ÜSTTE DE DEĞİNDİĞİM GİBİ BU TİP AYETLERİ DEĞERLENDİRİRKEN DÜNYA HAYATININ BİR İMTİHAN ORTAMI OLDUĞU ÖNCÜLÜNÜ DEVAMLI AKLIMIZDA TUTMALIYIZ.
BAKIN AYNI GERÇEK EBU AMİR'İN VERDİĞİ DİĞER AYETTE DE VAR.
MÜDESSİR SURESİ
55 Artık kim dilerse, öğüt alıp-düşünür.
56 Allah dilemedikçe,41 onlar öğüt almazlar;
"KİM DİLERSE ÖĞÜT ALIP DÜŞÜNÜR" İLE "ALLAH DİLEMEDİKÇE ONLAR ÖĞÜT ALMAZLAR" GERÇEĞİ BİRBİRİYLE ÇELİŞİK GİBİ. AMA DEĞİL. ALLAH'IN İCRASINI "EDİLGEN BİR FAİL-İ MUTLAK" OLARAK KABUL EDERSEK SORUN YOK. YANİ İPLER BİZİM ELİMİZDE AMA GÜCÜMÜZÜN SAHİBİ O.
Saygılar
Not: Ebu Amir'e bir soru: Bu ileti zincirinin başında "Kur'anda bildiğimiz anlamda Kadere iman yoktur" dediğin halde şimdi neden onu sanki bir farzmış gibi sunuyorsun? Şimdi neden "Said yada Şaki olmamız elimizde değil" gibi varoluş amacımıza ve sınanmamızın ruhuna ters bir tezi savunuyorsun?
__________________ Düşünmek En Temel Farzdır.
kadercilerin dikkatine sunarım.
ayrıca, ayrıca Allah katında zaman ve mekan kavramı yok diyor bazı arkadaşlar. lütfen sayın katılımcılar artık sesler boş midenin derinliklerinden değilde açlıktan kurumuş büzülmüş olan ince bağırsağın sonundan gelmeye başladı. zaman ve mekan kavramı olmadan ne din olur, ne tabiat kanunu olur, ne ilim nede bilim olur. neredenmi biliyorum... basit bir örnek: evrenin nasıl yaratıldığı ve ne sürede yaratıldığı Kur"an-ı Kerim de açık açık anlatılmaktadır. bilmeyenler açıp okuyup öğrenebilirler. anlamazlarsa birdaha okusunlar, yine anlamazlarsa bana değil bir bilene sorsunlar. hiç kusuruma bakmayın ama Kutsal Kitabımız yeni gelmedi. 1400 küsur yıldır her yerde mevcut. bu konuda hala nasıl yanlış yorumlar yapılabiliyor hayret ediyorum. çokbilmiş mi diyeceksiniz. hiç sorun değil, ukalalıkla alakası yok sadece biraz daha dikkatlice okuyup daha doğru yorum yapılmalı. hemde bu devirde. lütfen...
bir düzeltmede bulunmak istiyorum. tabii bu benim fikrim...
Abdullah16 yazdı:
Hikmed kardeş, haklısın.Ancak bu ayrım bizim açımızdan önemlidir.Yoksa tarihte zalimlerin yaptığı gibi birçok zulüm haşa kader deyip Allaha atfedilir de kötülükler sanki Allahtanmış gibi algılanır.Oysa iyilikler Allahtan,kötülükler bizdendir vesselam.
bunu herkes biliyor ve kitabımızdada yazmıştır: "hayır ve şer Allah tandır." iyilikler ve kötülükler ise bizim yani insanoğlunun elindedir. hür irademizden dolayı yaptığımız faaliyetlerimizin bizi götüreceği yeri son ikametgah adresimizi belirleyecek olan yargılamaya inanıyorum da oradan biliyorum...
Hikmed yazdı:
Kader tektir ve Allahındır, insanın şahsına ait bir kader yoktur.
sayın arkadaşım, bu yazdığın cümleyi anlayamadım. pek genel bir cümle olmuş. biraz açıklama ile anlatırsan sevinirim. sağolasın.
Kader tektir ve Allahındır, insanın şahsına ait bir kader yoktur.
sayın arkadaşım, bu yazdığın cümleyi anlayamadım. pek genel bir cümle olmuş. biraz açıklama ile anlatırsan sevinirim. sağolasın.
saygı ile...
*********************************
Açıklayayım,
İnsan yoktan var edemez. Kader tektir, birim algıladığını kader zanneder. Halbuki algılanan veya algınamayan hepsi Kader ile vardır. Yoktan vardır. Yoktan varedilmiş, yani yaratılmış. Yani yaratılan herşey birdir ve bir Kaderdir, ancak İnsan bunu algılayamaz.
Kadere iman insan için çok önemlidir. Ama nasıl iman, ama neye iman, e bu da tartışılması çok zor bir konu.
Sen gel 1000 vey 2000 yıl önceki insanlara bir kamerayı anlat bakalım, anlatabilirsen.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma