Konuyu akademik derinlikten çıkarıp sohbet üslubu ile inceleyecek olursak şöyle bir misalle açıklık getirmeye çalışabiliriz.
Önce peşinen ifade etmeliyim ki, hak mezhepler hiç zararlı değil hep yararlıdırlar. Hatta mezhepsiz din olmaz, sözü de yanlış değildir. Çünkü, dinin hükümleri Kur'an'da ve hadiste yazılıdır. Yazılı olan bu metinlerin yüzde doksan nispetinde çoğunluğunun manası açıktır, tektir. Ama yüzde on nispetinde az bir kısmı teşkil eden bazı kelimelerin manaları açık ve tek değildir. Birkaç manaya gelebilir. Nitekim Türkçede de böyle birkaç manaya gelen kelimeler vardır. Mesela (meyve) kelimesi çok manalı bir kelimedir. İsterseniz Türkçedeki bu (meyve) kelimesiyle mezheplerin doğuşuna bir bakalım.
Ülkenin her tarafında görevde bulunan çocuklarına yazdığı mektubunda baba:
- Bayramda ziyaretime gelirken bana (meyve) getirin, der. Bayramda gelen çocuklardan biri elma, öteki armut, üçüncüsü portakal getirir. Baba bundan çok memnundur. Ancak mektuptaki inceliği anlamayanlar derler ki:
- Senin çocukların çok anlayışsız ve itaatsiz. Sen sadece meyve istedin, onların her biri farklı şeyler getirdiler. Emrine itaatsizlikte bulundular.
- Hayır, çocuklarım beni çok iyi anlamışlar. Ben istedim ki, herkes bulunduğu yerin meyvesini getirsin. Nitekim Ankara'da oturan armut, Amasya'da olan elma, Mersin'de olan portakal getirmiş. Ben kasten (meyve) dedim ki, herkes bulunduğu yerin mahsulünü getirsin de muhitinde olmayan meyveyi aramak zorunda kalmasın.
İşte bu misalde mektup; bir ama anlayış bir değil dört tane. Neden? Çünkü mektup sahibi mektubunda tek manalı kelimelerin yanında çok manalı kelime de kullanmış (elma) dememiş de (meyve) getirin demiş, dikkatli ve titiz okuyucuları da kullanılan kelimenin şamil olduğu manalara göre tercih yapmışlar. "Dört evladın meyve kelimesinden anladıkları farklı manalar yanlıştır." diyebilir misiniz?
İşte Kur'an'da da böyle çok manalı kelimeler vardır. Mezhepler de bu çok manalı kelime ve metinleri yorumlamaktan meydana gelmektedir. Nitekim kadına (temas) edenin abdesti bozulur manasına gelen ayetteki (temas) kelimesi de böyle çok manaya gelen bir kelimedir.
Bundan dolayı Ebu Hanife Hazretleri: "Ayetteki 'temas'tan kasıt cinsel temastır, elin teması değildir ki, kadına el değince abdest bozulsun." diyor. Bu itibarla erkeğin elinin kadına temasıyla (değmesiyle) Hanefi'de abdest bozulmuyor.
Şafii Hazretleri de diyor ki: "Temastan kasıt elin temasıdır. Bu yüzden abdestli olan erkeğin eli kadına temas ederse abdesti bozulur..."
Görülüyor ki, Hanefi ve Şafii mezhebinin farklı görüşe sahip olmaları, temas kelimesinin her iki manaya da şamil oluşundandır. Biri cinsel teması anlıyor, öteki de elle teması anlıyor. Her iki manaya da şamildir kullanılan (lems) kelimesi. Farklı anlayan mezhebe yanlış demek mümkün değildir. Tercih meselesidir. Ayrıca her birinin başka delilleri de vardır.
Kâbe'yi tavafta elinin bilmeden bir kadına teması halinde abdestinin bozulmasından korkan birçok Şafii cemaat, Hanefi'yi tercih ederek abdesti bozulmadan tavaf etme imkanı bulur. Efendimiz'in, "Ümmetimin ihtilafında rahmet vardır!" hadisi de bu kolaylığa işaret eder. Yani, mecbur kalınan yerlerde diğer hak mezhebin görüşüne uyularak zorluktan çıkılabilir.
Demek ki, hak mezhepler bir çatışma unsuru değil bir yardımlaşma, kaynaşma ortamıdır. Birinde zorlanılan yerde diğerinde kolaylığa kavuşarak dinî hayatı sıkıntıya düşmeden sürdürme imkânı sağlanabilir. Bu genişliğinden dolayıdır ki İslam, farklı coğrafyalarda, farklı iklimlerde, farklı ihtiyaç ve mizaç sahibi insanların ihtiyaçlarını kolaylıkla karşılayacak zenginliğe sahip olur. Çünkü bir mezhepteki hükmün uygulamasının zorlaştığı yerlerde diğer mezhebin hükmünde bir kolaylık bulmak pek mümkündür. Bu sebeple de Kur'an bir olduğu halde, mana zenginliğimizi temsil eden hak mezheplerimiz birden fazla olur. Akla ve ilme aykırı bir durum söz konusu olmaz.
***********************************************
|