Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Dostlar.
Sözümü yerine getirmeye çalıştım.
Nisa 102’yi inceledik. "Salat"ın kıyamlı-rükulu-secdeli olduğunu kanıtlamaya bir tek o ayet dahi yeter çünkü içinde salat, kıyam, secde var.
Rüku ise "kıyam"dan "secde"ye geçişte kendiliğinden ve mutlaka yapılan bir hareket. (Hasan Akcay)
Nisa Suresin'de iki ayri Grup birer secde de bulundugundan, bunun tamami iki rekattir deniyor. Peki Allah Salat'in rekatini Nisa Suresinde anlatmak istemis, kabul diyelim.
Aynisi Abdest icin neden gecerli degil? Abdestin nasil alinacagini bilmek icin herhangi bir bütünlemeye gerek var mi? Yok. Allah yapin demis ve anlatmis nasil yapilacagini; icinde doldurulmasi gereken, bizce mantikli olsa bile, bir bosluk yok, abdest bütün. Üstelik bu abdest Namaz icin aliniyor biliyoruz.
Kiyamli-rükulu-secdeli sekilsel ritüelin oldugunu Kur'an degil, biz kendi birikimize dayanarak, yukarida oldugu gibi, Kiyam-...-Secde arasina Rükuyu da kendimiz yerlestiriyoruz, cünkü secde'ye varmak icin Rüku zorunludur ve zaten yapilandir diyoruz.
Oysa iste bu tam aksini gösteriyor, Namaz kil, ve ardindan zaten Namaz'in parcasi bilinen rüku'ya, rüku edenlerle birlikte rükü et gibi bir Ayetin bulunmasi, ve ayni zamanda yukarida ki Ayette konu oldugu gibi Kiyam ve Secde anilmasina ragmen Rüku nun anilmamasi, aksini gösteriyor.
Madem böyle bir mantik esaslidir, aklimiza yatiyor, o halde Nur Suresi 58'ci Ayette de Salatul Fecr ve Salatul Isha'nin ortasinda anilmayan (ama baska Ayetlerden vardir denilmesiyle) ögle Salat'ini da ismiyle düsüncemizin dogal süreci olarak doldurup bütünleyelim.
Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin. (BAKARA SURESİ / 43)
Ne yapabiliriz? Burada ki Rüku ifadesini alir, Nisa 102'de kiyam'la secde kavramlariyle beraber anilmayan bosluga (Ayet'in icine degil mantigimizin doyumuna)yerlestirir ve bütünlestirmis oluruz.
Alperen'in iki baslikta konu ettigi Ayetlerde böylesi bir siralama yok, ikisi varsa ücücünsü yok, kalip varsa unsurlardan birisi yok.
Acaba sorulari tersinden alsak daha faydali olur muydu? Örnegin Secde ve Rüku'nun sekilsel oldugunu delillendiren Ayetlere agirlik verip, sekilsel olup olmadigini sorgulayip arastirsak.
Suan icin secde rüku ve kiyam unsuru bir bütün olarak Salat'la beraber varmiscasina, kisaca unsurlar konusulmadan kalibi ele alindi, evet iste sekilseldir dendi.
Mircan tarafından üzerinde durmam istenen ayet: ENFAL 55- Allah katında canlıların en kötüsü, şüphesiz inkâr edenlerdir. Onlar artık inanmazlar –İnne şerre’d devâbi ınde ‘llahi ‘llezîne keferû fehüm lâ yü’minûn.
Bu çeviride inkar edenler diye geçen ellezîne keferû değişik yorumculara değişik anlamlar çağrıştırabilir. Örneğin Y N Öztürk’e "gerçeği örtenler"i çağrıştırmış. Ama benim bu tür ince farklara dalıp konuyu dağıtma lüksüm yok. Onun için basite indirgeyeyim:
Kafir, "düşman"dır.
Tıpkı her devletin komşuları gibi. Hepsi birer potansiyel düşmandır. Aralarında o yüzden sınırlar, mayın tarlaları bulundururlar. Ama saldırmazlık andlaşmaları yoluyla ittifak oluştururlar. Her devlet adamı gibi Hz Peygamber’in yaptığı işte bu.
Bunlar, içlerinden antlaşma yaptığın kimselerdir ki, sonra her defasında ahidlerini bozarlar. Onlar sakınmazlar (56). Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar (57).
Besbelli ki bu ayetlerde anılan düşmanlar andlaşmaya bağlı kalmamışlar. Hz peygamber onları elbet savaş muhatabı alıp darmadağın edecek.
Nisa 101’de anılan "müttefik kafirler"e gelince, onlar andlaşmayı açıkça bozmuş değiller ama müminlertedirgin; güvenemiyorlar. İslam ordusu Nisa 104’te anılıp kendileriyle savaş halinde olunan kafirleri izlerken kendilerini bu müttefik kafirlerin arkadan vurmasından korkuyorlar.
Hz Peygamber güvence almak üzere içlerine giriyor: sen içlerinde olup... –Ve iza künte fîhim (4:102). Elbette korumalarıyla birlikte ve müttefik kabile kuşatılmış olarak. Kabile de o yüzden tedirgin.Bağlılıklarını gösterme işlemi sırasında silahlarını yanlarında bulundurma ihtiyacındalar, ki Hz Peygamber bunu anlayışla karşılıyor.
Güvenceyi yemin ettirmek yoluyla da sağlayabilirdi ama o, kıyamlı-rükulu-secdeli "salat"ı yeğliyor. Demek ki o müttefik kafirler Medine’li bir yahudi kabilesidir; kıyamlı-rükulu-secdeli "salât"ı biliyor ve eda ediyorlar.
Sevgili bora, İbrahim Bey’in youmu dayanaksız. Örneğinitaat ettiklerinde / riayet ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar ifadesindeki (diğerleri) kabul edilemez. Çünkü ayetteki isimler ve zamirler kanıtlıyor ki secde ederek bağlılıklarını belirtenlerle arkada bulunanlar diğerleri değil aynı kişiler:
Onların bir bölüğü, silahlarıyanlarında, seninle (salât)a dursunlar ve secde edince arkanızda yer alsınlar-Feltakum tâifetün minhüm ma’ake ve’l ye’huzû eslihatehüm fe iza secedû fe’l yekun min verâiküm (4:102).
Hele bir de yağmur anlamındaki "matarin"i, şapkadan tavşan çıkararcasına,ok yağmuru yapıvermesi var ki dayanaksız olmanın da ötesinde çok uçuk. Ben ciddiye alamam.
Sevgili haksöz'den slogan değil kanıt rica ediyorum. Sinan'ın yazısını ise daha geniş bir zamanda inceleyip cevaplamaya çalışacağım. Allah isterse.
...Kafirler sizi silahsız ve hazırlıksız olarak yakalamak ve aniden üstünüze çullanmak isterler. Gerçi yağmurdan eziyet görecekseniz ya da hasta iseniz silahlarınızı bırakmanız günah değildir ama önlemlerinizi alın. (Nisa 102)
Arabistan gibi yarısı çöllerle kaplı bir ülkede ve çok az yağış alan bir bölgede nasıl olur da yağmur bir eziyet aracı olabilir?
Hani yıllık yağış oranı 56 mm olan Mekke'den yada 53 mm olan Medine'den değil de 2200 mm olan Rize'den söz edilse makul olurdu.
Suudi Arabistanın'ın İklimi hakkında kısa bir bilgi: dünyanın en sıcak ve kurak iklimlerinden birisidir. Geceyle gündüz arasındaki sıcaklık farkı yüksektir. Yağışlar güney kısımlarında nisbeten boldur. Fakat iç kısımlar hemen hemen hiç yağış almaz. Buralara çoğu seneler hiç yağmur düşmez. Bu sebeple düzenli akarsular yoktur. Dağlara düşen yağmurlar vahalarda yeryüzüne çıkarak bazı bitki türlerinin yetişmesini sağlar. İklimi müsait bazı bölgelerde tarım yapılır. Suudi Arabistan’a düşen yağmur 150 milimetreyi geçmez.
Günümüzde Mekke'nin yıllık yağış ortalaması 56 mm. Medine'nin ise 53 mm. Bir yağmur'un şiddetli sayılabilmesi için ise metrakareye bir saatte düşen yağmur miktarının 7.5 mm olması gerekiyor. Yağmur'un eziyete dönüşmesi için ise en az birkaç saat yağması gerektiğini düşünürsek ve Mekke yada Medine'ye yağmur'un hepsinin bir kerede yağmayacağını da hesaba katarsak o bölgede eziyet verecek hatta hayatı durduracak oranda bir yağış olamayacağı sonucuna varırız. Bugün böyle de 1400 yıl önce acaba farklı mıydı?
Meselenin bir diğer tarafı da Nisa 102'de geçen yağmur ile hastalık arasındaki ilinti. "yağmurdan eziyet görecekseniz ya da hasta iseniz" Yağmur'dan eziyet görmekle hasta olmak arasında, ikisini bir arada zikredecek düzeyde, nasıl bir yakın alaka olabilir ki? Hele Mekke ve Medine gibi biryerde yağmur değil eziyet ve hastalanma aracı bayram vesilesi sayılıyordur herhalde.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Bende kesinleşen bir kanaat var ki o da Mealcilerimizin her Namaz olarak çevirdiği Salat kavramının şekilsel bir idabet olan namaz olamayacağı. Bu çıkarıma, ayetlerin önüne ve ardına bakıldığında ve işlenen konunun içeriğine dikkat edildiğinde kolayca varılabilmektedir.
Şu örnekte olduğu gibi:
Maide Suresi:
56. Allah'ı, O'nun resulünü ve iman edenleri dost edinen/Allah'tan, O'nun resulünden ve iman edenlerden yüz çeviren bilsin ki, galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır.
57. Ey iman edenler! Sizden önce kitap verilenlerden ve küfre sapanlardan, dininizi oyun ve eğlence edinenleri dost tutmayın. Eğer inanıyorsanız Allah'tan sakının.
58. Namaza çağırdığınızda onu oyun ve eğlence edindiler. Böyle yaptılar; çünkü onlar akıllarını işletmeyen bir topluluktur.
59. De ki: "Ey Ehlikitap! Sadece şunun için bizden hoşlanmıyorsunuz: Allah'a, bize indirilene, daha önce indirilene inanmışız. Doğrusu şu ki, sizin çoğunuz yoldan sapmış olanlardır."
60. De ki: "Allah katında ceza olarak bundan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah'ın lanetlediği, üzerine gazap indirdiğidir o. Allah böylelerinden maymunlar, domuzlar ve tağut uşakları yapmıştır. İşte bunlardır yer bakımından daha kötü, yolun denge noktasını kaybetme bakımından daha şaşkın olanlar."
61. Size geldiklerinde "İnandık!" derler. Gerçekte ise küfürle girmiş, yine onunla çıkmışlardır. Neler saklıyor olduklarını Allah daha iyi bilir.
62. Onların birçoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede yarıştıklarını görürsün. Ne kötüdür o yapmakta oldukları!
63. Ruhbanları ve hahamları onları, günah oluşturan sözlerinden, haram yemekten alıkoysalardı olmaz mıydı? Ne kötüdür onların sınaat/teknoloji olarak üretmekte oldukları.
Allah'ın elçisi Allah'tan, Elçisinden ve müminlerden yüz çeviren inkarcı Yahudi, Hristiyan topluluğu neye davet ediyor? Namaza mı acaba? Bu varsayım ayetlere bir bütün olarak bakıldığında ne kadar anlamlı? İnkarcıların reddettikleri şey namaz mı yoksa Elçinin şahsında mesaja bağlılık mı?
Ben şekilsel salatın Kur'anda varlığı yada yokluğu hakkında fazla bilgim olmadığımı için malumat veremiyorum. Bu yüzden yazılanlardan faydalanıyorum. Ama görüyorum ki mealcilerimiz alakasız olarak çoğu salat kavramına namaz anlamı vererek iyi çuvallamış.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
"yağmurdan eziyet görecekseniz ya da hasta iseniz" Yağmur'dan eziyet görmekle hasta olmak arasında, ikisini bir arada zikredecek düzeyde, nasıl bir yakın alaka olabilir ki?
Yakın bir alaka yoktur elbet.
Silahlar yağmurdan zarar görecekse yağmur dininceye kadar sığınağa bırakılmak zorundadır. Bu, genelanlamda alınması gereken bir önlem. Hastalık ise özeldir; kişisel çapta önlem almayı gerektirir.
Arabistan'da az yağmur yağmasına gelince, önlem almamayı gerektirmez bu.
Bir yıl Kabe'yi sel basmıştı. Hazırlıksız yakalanıldığı için hacılar sersebil oldu. Gazeteler o sersebil haldeki hacıların resimlerini yayınladı.
Bu yıl ben Mescid-i Nebi'ye giderken yolda yağmura yakalandım. Bir güzel ıslandım. "Hasan Hasan olalı böyle bir işkence* görmemiştir," diye işi şakaya vurdurdum ama "Keşke şemsiye alsaydım," diye aslında kendime kızdım.
Sevgi ile,Hasan Akçay
___________________
*Bitlis'e Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası gelmiş. Halk büyük bir istekle konser salonunu doldurmuş. Ama o da ne? Tıgır da mıngır... bilmemkimin bitmeyen senfonisi. Oysa halk türkü bekliyor. Ara verilince bir vatandaş fişek gibi fırlamış dışarı. "Noldu?" demişler. "Ne bu ya?" demiş.
Nisa Suresin'de iki ayri Grup birer secde de bulundugundan, bunun tamami iki rekattir deniyor. Peki Allah Salat'in rekatini Nisa Suresinde anlatmak istemis, kabul diyelim. Aynisi Abdest icin neden gecerli degil? (Sinan_25)
Çünkü korku durumunda kısaltılabilen "salâat"tır; abdest değil.
Madem böyle (rüku) mantik esaslidir, aklimiza yatiyor, o halde Nur Suresi 58'ci Ayette de Salatul Fecr ve Salatul Isha'nin ortasinda anilmayan (ama baska Ayetlerden vardir denilmesiyle) ögle Salat'ini da ismiyle düsüncemizin dogal süreci olarak doldurup bütünleyelim.
"Salat-i fecr"den "salât-işa"ya öğlen namazı olmadan da geçilebilir ama "kıyam"dan "secde"ye rükusuz geçilemez.
İsterseniz bir deneyin. Ayakta durun; altı boşaltılan bir direğin eğilmeden olduğu yere çökmesi gibi olduğunuz yere eğilmeden çökmeye çalışın. İnat bu ya deyip sağa sola yalpa yaparak ama eğilmeden çökün. Bunu videoya alıp izleyin. Şaklabanlığın lüzumu yok, desem bana kızarsınız ama kendi halinize gülmeden de edemezsiniz.
Şaklabanlığın lüzumu yok.
İsterseniz salâtın bir de gerekçesini gözönüne alalım. O zamanuygulama şeklinin ve zamanlarının özel olmasına daha kolay hak veririz.
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam.
Ben arada ki farka vurgu yapiyorum sen korku durumundan söz ediyorsun. Birseyin ana hatlari anlatilmadan, kisaltilmasindan söz edilmesi Kur'an-in tarzimidir degilmidir bilmiyorum, ama sorulmaya deger bir soru.
"Salat-i fecr"den "salât-işa"ya öğlen namazı olmadan da geçilebilir ama "kıyam"dan "secde"ye rükusuz geçilemez.
Sekilseldir diyen, bunun dogal sürecini cagristiran sensin, e haliyle egilmeksizin yere kapanilmaz. Araya rüku girmesi lazim, Kur'an kendisi o Ayette rüku'dan söz ettiginden degil, sekilsel düsünce bunu zorunlu kildigindan.
Burada konu sekilsel olup olmadigidir. Sen sekilselligine dair delili ortaya koymadin ki, iki unsurun(kiyam secde) (sekilsel) varligina baglayip attin, ki bu senin düsüncen.
Ayrica o insanlar sekilsel baglilik belirtimini kime yapiyor? Allah'a mi, yoksa antlasma yaptigi kabilenin ileri gelenlerine mi? Bu durumda Peygamberimize mi?
Zaten sözlü/yazili kayda alinmis antlasmadan ziyade birde bunu rituel olarak üc unsurla göstermenin, antlasmaya ve uygulanmasina bir getirisi yok, rituel bir uygulama olmanin disinda. Yaniliyorsam aydinlatin lütfen.
Benimle antlasma yapan toplulugun ileri gelenleri üstüne üstün birde gözümün önünde ritüel egilip yere kapanmasinin yaptigimiz antlasmaya bir getirisi yok; eger mesele güven sorunu ise, bunda yazili anlasip, antlasma bozuldugu taktirde cezalarin belirtilmesi bence cok daha güven saglayicidir.
Ben aradaki farka vurgu yapiyorum sen korku durumundan söz ediyorsun. (Sinan_25)
Özür dilerim; anlamıyorum. Hangi fark?
Birseyin ana hatlari anlatilmadan, kisaltilmasindan söz edilmesi Kur'an-in tarzi midir degil midir bilmiyorum, ama sorulmaya deger bir soru.
Haklısın. Tam salâtın iki rekat olduğu açık açık söylenmiş değil. Kuran'daki verilerden onu ben çıkarıyorum. Ama Sinan da öyle yapsın diye üsteleyemem.
Sekilseldir diyen, bunun dogal sürecini cagristiran sensin...
Zaten en başta ben de "Hasan Akçay kıyamlı-rükulu-secdeli salâta inanıyor," dedim. İyi ki "Sinan inanıyor," dememişim.
Şimdi en iyisi sen benim inanmama saygı göster, ben senin inanmamana saygı göstereyim.
Sen sekilselligine dair delili ortaya koymadin ki, iki unsurun(kiyam secde) (sekilsel) varligina baglayip attin
Bence delili ortaya koydum. Çünkü Nisa 102'de anlatılan ve kıyam ile başlayıp secde ile sona eren salât şekilsel bir uygulamadır. Kıyamdan secdeye zorunlu olarak rüku yapılarak geçildiğine göre anlatılan, kıyamlı-rükulu-secdeli bir uygulamadır. Ama "Bunu sen de böyle algıla!" diye tutturamam.
Ayrica o insanlar sekilsel baglilik belirtimini kime yapiyor?
Allah'a yapıyorlar. Çünkü o salâtı Peygamberin imamlığında eda ediyorlar, ki vahyen "Secde yerleri Allah içindir; yalnızca O'na seslenin!" buyruğunu almış olduğu için (72:18) kıyamlı-rükulu-secdeli bağlılık belirtiminin yalnızca Allah'a yapıldığını bilen bir elçidir.
Zaten sözlü/yazili kayda alinmis antlasmadan ziyade bir de bunu rituel olarak üc unsurla göstermenin, antlasmaya ve uygulanmasina bir getirisi yok, rituel bir uygulama olmanin disinda.
Daha önce şunu söylemiştim: "Yemin ettirmek suretiyle de o müttefik kafirlerin bağlılıklarını belirtmelerini sağlayabilirdi." Allah'ı tanık edindirerek... Hani birbirinizden isteklerde bulunurken tanık edindiğiniz Allah -allahe 'llezî tesâelûne bihî (4:1). Ama salâtı yeğlemiş.
Yeminin bir getirisi yok mudur ki salâtın olmasın? Hele bir de o müttefik kafirler salat nedir bilen ve uygulayan inanırlar ise. Bkz örneğin 3:113; 3:199... ve Ta Ha 14:
Musa'ya "Benden başka ilah yok. Bana kulluk et ve salâtı Beni anmak için gözet!" dedik (20:14).
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam.
Bence delili ortaya koydum. Çünkü Nisa 102'de anlatılan ve kıyam ile başlayıp secde ile sona eren salât şekilsel bir uygulamadır. Kıyamdan secdeye zorunlu olarak rüku yapılarak geçildiğine göre anlatılan, kıyamlı-rükulu-secdeli bir uygulamadır. Ama "Bunu sen de böyle algıla!" diye tutturamam.(Hasan Akcay)
Acik-secik, ayrintili olan Kur'an - mi bizlere bugün bildiklerimizi ögretti, yoksa bizler mi kendi birikimlerimizi Kur'an-dan kanitlamaya calisiyoruz? Ben bana ögretilene kulak assam, görüslerine bu denli itirazim olmazdi; bana aktarilan sekilsel anlayisa göre unsurlari da haliyle sekilsel yorumlar, evet kiyam ve secde arasi mantiken rüku zorunlu, yorum cuk diye oturuyor derdim.
Ama Salat kalibinin unsurlarindan söz ediyorum, bu unsurlarin sekilsel oldugunu nerede hangi Ayetlerle kanitladik ki kalibin, Nisa Suresinde oldugu gibi iki unsurun varligina dayanarak sekilsel oldugunu delillendiriyoruz? Abdest'le ilgili degindigim fark bu idi. Allah abdesti alin demis, ne yapilamasi gerektigini anlatmis; ellerin dirseklere kadar yikanmasi bir Ayette, basin ve ayaklarin yikanmasi ise baska Ayetlerde degil, ayni Ayet icinde yer aliyor. Salat ise bundan farkli, unsurlari baska yerlerde.
Allah'a yapıyorlar. Çünkü o salâtı Peygamberin imamlığında eda ediyorlar, ki vahyen "Secde yerleri Allah içindir; yalnızca O'na seslenin!" buyruğunu almış olduğu için (72:18) kıyamlı-rükulu-secdeli bağlılık belirtiminin yalnızca Allah'a yapıldığını bilen bir elçidir.(Hasan Akcay)
Küfre sapanlarin/Kafirler'in Allah'a sekilsel kiyam-rüku-secde'li, kisaca bildigimiz gibi Salat etmesi ne kadar tutarli? Aynisi Tevbe Suresi icin de gecerli, antlasmayi bozmus kafiler'in ele baslari tekrar kiyam-rüku-secde seklinde Salat edinceye dek öldürülmeli; senin yorumuna göre bu sonuc cikiyor.
Din'de zorlama olmadigi halde Din'in bir parcasi olan Salat'i bildigimiz(!) sekilde antlasma yaptigimiz kafirlere zorunlu hale getirmek Kur'an-la tutarli midir?
Hem adamlar inkar ettikleri gercege niye secde etsinler?
Nisa Suresi 103. Ayet, inananlari kast ediyor. Önceki Ayetle ele alindiginda, yine senin yorumuna bakarsam, Allah mevzunun kimlik agirligini degistirmis olmali.
Daha önce şunu söylemiştim: "Yemin ettirmek suretiyle de o müttefik kafirlerin bağlılıklarını belirtmelerini sağlayabilirdi." Allah'ı tanık edindirerek... Hani birbirinizden isteklerde bulunurken tanık edindiğiniz Allah -allahe 'llezî tesâelûne bihî (4:1). Ama salâtı yeğlemiş.
Yeminin bir getirisi yok mudur ki salâtın olmasın? Hele bir de o müttefik kafirler salat nedir bilen ve uygulayan inanırlar ise. Bkz örneğin 3:113; 3:199... ve Ta Ha 14:(Hasan Akcay)
Salat'in ne oldugunu biliyorlardi diyoruz, peki biz onlarin Salat'i ne sekilde bildigini nereden biliyoruz? Bir kisim ehli kitap, Kur'an disi kaynaklara göre Namaz seklinde Salat ediyormus, bu bir kanit midir?
Yemin'in getirisi, kimin yemin ettigine bagli. Hal böyle olsa bile, kuru yeminler kimseyi güvence altina almaz, risklidir. Antlasmalar yapilir, antlasma bozuldugu taktirde ne yapilacagi belirtilir, ha bunun üzerine daha binlerce kez yemin edilecekmis, ritüel uygulamalar vardir yoktur, istedigi kadar yapilsin.
Bu arada ben de bir soru uyandi; eger konu senin söyledigin gibi ise, borclanma konusunda acaba ne yapilmali? Bakara 282, 283 Ayetler özetle: Yazin! diyor; bir yazici adaletle kimin kime ne kadar borclu oldugunu kayda gecirecek.
Eger konu senin dedigin gibi olsa idi, Allah borclanma konusuna bu kadar acik ve net yer vermisken Nisa Suresi, baktigimiz bu pencereden bu kadar puslu bulanik olabilir miydi?
Görüslerine tabi ki saygi duyarim ama ben katilamiyorum.
Sahsen beni mesgul eden sekilsel midir degil midir sorusu degil, ikna edici kanitlar olsa ben gögüslemeye hazirim. Muhalefet rolümü bu sekilde anlamani arzularim.
Allah razi olsun
Sevgili arkadaşlarım, Kuranda salat olarak geçen ve namaz olarak tercüme edilen uygulamanın günümüzde yapılan namazla alakası oduğunu düşünmüyorum çünki Kuran'daki kıble Kurandır,mescit ise bina değil insanın iç yapısıdır.Kıble yok mescit Allaha itaat,kalp,gönül yapısı ise demekki bugünki kılınan şekilsel namazda yanlışlık var çünki Kurandaki ayetler Allaha geri okuyalım diye değil öğrenip hayatımıza uygulayıp bilmeyenlere öğretelim diye indirildi.Peygamberimizden başka peygamber gelmeyeceğine göre bu görev bizlere düşmektedir.Kuranın anlatılacağı salat toplantıları.(Bora)
Sevgili Bora,
benim düsüncelerimde hemen hemen bu yönde, fakat dogruluk payi ne kadardir Kur'an-la tutarsiz bir yönü var midir, daha yeni yeni yelkenler aciyoruz.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma