Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Sevgili Hanifulus Allah Meleklere bile vermediği bir imtiyazı basit/sıradan cinlere verir miydi? Cin Suresi ayet 10’dan onların bizim geleceğimiz hakkındaki bilgileri bir şekilde edinebildiklerini görüyoruz. (İnsanlardan bazıları da bir zamanlar bunları dost tutup kahinlik yapıyordu) Ama sonradan cinlerin bu hakları elinden alınmış. (Kahinlik de bu yüzden bitmiş olmalı. Örneğin Hz. Musa zamanındaki kahinlerin isabetli öngörüleri bu bağlamda değerlendirilebilir) Ayetten bunu anlıyoruz. Cinlerde bu özellik var idiyse onların lideri olan İblis’te çok daha fazlası neden olmasın? Neden Meleklerde de bu ilim olmasın? .................................
Selam dostlar cok guzel aydinlatici yazilar faydalaniyoruz Allah razi olsun.
Allah yaratti bakti kotuye kullaniliyor, bu yetkileri ellerinden alindi demek yada sonradan kisitlandilar demek, Allah' ilahi adaleti icerisinde nasil olur. Hani Allah'in sunnetullahi degismezdi.
Yani simdi Allah bakti bu insanlar yoldan cikacaklar bizede kisitlama getirecek mi ? Ben burayi pek anlayamdim. Bu noktayi biraz acarmisiniz.
Katılma Tarihi: 25 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Slm Kazım hoş geldiniz! Anlayamamakta hakılsınız, çünkü konular karıştı. Araştırmacı ve konuya önceden aşina olnalar için belki pek karışıklık sayılmaz ama dışardan yeni birinin gözüyle bakarsak karışık......!
Şimdi taibat yasaları/Sünnetullah=değişmez kanunlar ile yukarıdaki hususlar karıştırmamalıdır. Mesela dünyadaki yerçekimi kuvvetinin değeri, yüksek basıncın alçak basınca doğru akması, suyun kaldırma gücü(miktar olarak), Suyun donma derecesi(yeryüzü için)...........vs.
Mesela yahudilere(sınanma amacı ile) cumartesi (av) yasağı vardı, şuan yürürlükte değil. Sığır eti helal olmasına karşın sığırın yağı da yasaklanmıştı, şimdi yürürlükte değil......... Risalet öncesi cinler meleküt alemine kulak misafirliği yapıyordu......Risalet sonrası kaldırıldı. Risaletle birlikte; Kıyamete kadar SON Elçi- SON Ku'an'la birlikte yeniden kitap ve Elçi gelmeyeceğinden, temel olarak aynı hükümleri içermesine rağmen Son dönem insanları (Risalet dönemi), önceki dönem insanlara kıyasla tekamül/bilgi yönünden daha ileri olduğundan ve sonraki kıyamete kadar olan dönemdeki insan tekamülü bir olmayacaından Kur'an tafsilatlı olarak indirilmiştir. Yani yukarıda bahsettiğim; Allah'ın belli zamanda belli kavim ve belli ırk(cin) için geçici ve sıonanma amacıyla koyduğu yasaklar (Yasalar değil) Sünnetullah/Temel değişmezler değildir!
şeytan bazı bilgileri nerden bildi meselesine gelelim .şeytan akılsız yada fikir yürüteme/muhakeme yetisinden mahrum olsa idi Allah'ı bilmekle/ahiretle mükellef olmazdı. İlk yazılarımda da değindiğim gibi. YASAK AĞACIN (SOY AGACI/Cinsel ilişki) Çocukla, dolayısı ile DEVAM EDEN NESİL ile neticelendiği bilen şeytan........And olsun onaları azdıracağım kelimesini elbette kullanır. Yani bunu bilmesi için ona verilen ilim olması gerekmiyor. Yada kahinlik yapması gerekmiyor. En önemli hhusulardan biri buydu. Diğer En önemli husus ise Meleklerin Kan dökme mevzusunu nasıl bildikleri........Herşey bu iki önemli hususun aydınlanması ile anlaşılır bana GÖRE.......
Şİmdi Kur'anı yakından takip edenler bilir: "Kem ehleklna........." diye başlayan ayetler var. "Biz kaç/nice nesilleri helak ettik......" diye başlayan. Şayet: Madem Allah Kur'an için "Tefritten şey bırakmadık ve Türlü türlü misallendirdik diyor...O halde Adem öncesi insan benzeri mahluklar olsaydı..éBiz Adem öncesi nice nesiller helak ettik...veya Biz Adem'den önce azmalarından dolayı tamamını helak ettik.....vs türünden açıklama olurdu bu=1
Temel olarak baktığımızda Mükellef olan 2 ırk var İnsanlar ve Cinler var bu=2
Cinlerin insanlardan önce yaratıldıklarını biliyoruz bu da=3
BUnlar Kur'anın sağlam verileri. İşte şayet AKLI ön planda tutacak isek. KAN DOKME MESELESINI NASIL BILDILER sorusunu bu 3 sağlam veri altında düşünmek zorundayız. Cinler insanlardan çok çok çok değişik acaip mahlukatlar olarak düşündüğümüzden seçenek olarak bunu eliyoruz otomatikmen...Sonrada diyoruz ki: Melekler bunu bildiğine göre Adem den önce de demek ki insana ya da insan benzeri var...Ama bunu derken ve bize göre mantıklı immiş gibi gelirken Kur'anın bu 3 verisinden ayrıldığımızın farkına varamıyoruz...... Ve bu sava Kur'andan en ufak ayet bulamayacağımızı da bilmemize rağmen.
Ben araştırmayı yıllar önce yapmıştım ve edindiğim sonuç beni ŞAHSEN tatmin etti. Benim açımdan tartışma bitmiştir. Ama elbette kimse kalkıp bu işin en doğrusu budur diyemez. ve bu görüşler bağlayıcı değildir. Kur'an verileri dışına çıkılmadan yapılabilecek en makul yanıt budur bana GÖRE..!
__________________ Asaf'ın miktarını bilmez Süleyman olmayan. Bilmez insan kadrini alemde, İNSAN olmayan.
Benim bu konuda “şu açıklama doğrudur, bu açıklama yanlıştır” dediğim yok. Sadece “acaba böyle de olabilir mi?” diye soruyorum. Konulara beraberce değişik açılardan bakıyoruz. Şahsen ben konu hakkında netleşmiş bir fikre sahip değilim henüz. Bu konuda yanlış anlaşılma olmasın.
Şimdi Cin Suresi 8,9,10 ile Sebe Suresi 12,13,14 çelişiyor gibi duruyor. Çünkü Cin Suresindeki ilgili ayetlerde cinlerin -bir zamanlar- Rabbimizin bizim hakkımızda “hayır mı şer mi” dilediğine dair bilgileri bir şekilde edinebildiklerini öğreniyoruz. Fakat Sebe Suresindeki ilgili ayetlerden ise Hz. Süleyman’ın öldüğünü bile bilemediklerini üstelik anlayamadıklarını da görüyoruz. Bu ikisi bir arada nasıl oluyor?
Tek tip, tek tür Cin olmayabilir. Her cin grubunun vasfı, özelliği ayrı ayrı olabilir. Hz. Süleyman’ın emrinde işçi olarak çalışanlar hangi tür cin grubundandı acaba? (neml 39’da cinlerin bir grubu olan ifritlerden bahsedilmekte) (Ayrıca bu konuda AKİK dostumuzun bir çalışması var, sayfa sonuna bakınız)
Ayrıca Gaybın düzeyi herkes için ayrı. Bir grup cin için gayb olan bir konu başka bir grup cin için gayb olmayabilir. Aynı şey bizim için de geçerli. Bana gayb olan sana ayan olabilir. Mutlak Gaybın bilgisi tabiki Allah’ın yanında. Bahsini ettiğimiz gayb mutlak gayb değil. Allah’ın dilediği kullarına dilediği kadar açmış olduğu gaybdan bahsediyoruz. Tabiki tüm bunlar rabbimizin izniyle oluyor. (Gayb konusu hakkında araştırması olan arkadaş varsa başka bir başlıkta bu konuyu açabilir. Ayrıca şu adresten gayb kelimesini taratabilirsiniz: http://www.kurandakidin.net/kuranasp/)
Tüm bunlardan dolayı Cinlerin bir kısmı bir kısmına göre gaybi bilgilere daha fazla vakıf OLABİLİRLER. Böyle bakarsak Sebe Ve Cin Surelerindeki ilgili ayetlerin birbiriyle çelişmediği sonucuna varırız.
Meleklerin ise -bu bağlamdaki- durumları çok daha farklı olmalı. Zira kategori farklı.
Benimki bir öngörü sadece. Yanlış da olabilir.
İlgili ayetler
Sebe 12- Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören -bir kısım cinler vardı/cinlerden bir kısmı vardı- Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından tattırırdık.
Sebe 13-Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır.
Sebe 14- Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı.
(Cin 8) "Biz göğe gerçekten dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp giden ışınlarla/alevlerle doldurulmuş bulduk."
Cin 9) "Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur."
(Cin 10) "Doğrusu, bilmiyoruz, yeryüzündeki şuurlulara şer mi istendi, yoksa Rableri onlar için doğru ve güzel olanı mı istemiştir."
AKİK dostun sitesinden:
وَالشَّي 14;اطِينَ كُلَّبَنَّاءٍ وَغَوَّا 89;ٍ
38/37 Bütün bina yapan, dalgıçlık yapan şeytanları da.
Sorunun cevabı şöyledir. Cinler iki kısımdır biri normal olanlar, diğeri ise ifritlerdir. İfritler normal cinlere oranla, hem yapı/fizik hem de güç/kuvvet bakımından çok daha büyüktür. Nitekim Hz. Süleyman'ın emrinde çok sayıda cin olduğu halde, Belkıs'ın tahtını istediğinde:
27/39 Cinlerden bir ifrit: "Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm, hem de güvenim var." dedi.
Bu tahtı getirmeye talip olan (ifrit gurubundan) bir ifrit olmuştur. Çünkü bu tahtı getirmek gerçekten hız + güç gerektiren bir işti. Normal cinler arasında bu konuda kendisine güvenecek birileri yoktu ve olması da mümkün değildi.
Katılma Tarihi: 29 nisan 2005 Yer: Antarctica Gönderilenler: 357
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Alperen Yazdı:
Selam Dostlar
Benim bu konuda “şu açıklama doğrudur, bu açıklama yanlıştır” dediğim yok. Sadece “acaba böyle de olabilir mi?” diye soruyorum. Konulara beraberce değişik açılardan bakıyoruz. Şahsen ben konu hakkında netleşmiş bir fikre sahip değilim henüz. Bu konuda yanlış anlaşılma olmasın.
Şimdi Cin Suresi 8,9,10 ile Sebe Suresi 12,13,14 çelişiyor gibi duruyor. Çünkü Cin Suresindeki ilgili ayetlerde cinlerin -bir zamanlar- Rabbimizin bizim hakkımızda “hayır mı şer mi” dilediğine dair bilgileri bir şekilde edinebildiklerini öğreniyoruz. Fakat Sebe Suresindeki ilgili ayetlerden ise Hz. Süleyman’ın öldüğünü bile bilemediklerini üstelik anlayamadıklarını da görüyoruz. Bu ikisi bir arada nasıl oluyor?
Tek tip, tek tür Cin olmayabilir. Her cin grubunun vasfı, özelliği ayrı ayrı olabilir. Hz. Süleyman’ın emrinde işçi olarak çalışanlar hangi tür cin grubundandı acaba? (neml 39’da cinlerin bir grubu olan ifritlerden bahsedilmekte) (Ayrıca bu konuda AKİK dostumuzun bir çalışması var, sayfa sonuna bakınız)
Ayrıca Gaybın düzeyi herkes için ayrı. Bir grup cin için gayb olan bir konu başka bir grup cin için gayb olmayabilir. Aynı şey bizim için de geçerli. Bana gayb olan sana ayan olabilir. Mutlak Gaybın bilgisi tabiki Allah’ın yanında. Bahsini ettiğimiz gayb mutlak gayb değil. Allah’ın dilediği kullarına dilediği kadar açmış olduğu gaybdan bahsediyoruz. Tabiki tüm bunlar rabbimizin izniyle oluyor. (Gayb konusu hakkında araştırması olan arkadaş varsa başka bir başlıkta bu konuyu açabilir. Ayrıca şu adresten gayb kelimesini taratabilirsiniz: http://www.kurandakidin.net/kuranasp/)
Tüm bunlardan dolayı Cinlerin bir kısmı bir kısmına göre gaybi bilgilere daha fazla vakıf OLABİLİRLER. Böyle bakarsak Sebe Ve Cin Surelerindeki ilgili ayetlerin birbiriyle çelişmediği sonucuna varırız.
Meleklerin ise -bu bağlamdaki- durumları çok daha farklı olmalı. Zira kategori farklı.
Benimki bir öngörü sadece. Yanlış da olabilir.
İlgili ayetler
Sebe 12- Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören -bir kısım cinler vardı/cinlerden bir kısmı vardı- Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından tattırırdık.
Sebe 13-Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır.
Sebe 14- Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı.
(Cin 8) "Biz göğe gerçekten dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp giden ışınlarla/alevlerle doldurulmuş bulduk."
Cin 9) "Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur."
(Cin 10) "Doğrusu, bilmiyoruz, yeryüzündeki şuurlulara şer mi istendi, yoksa Rableri onlar için doğru ve güzel olanı mı istemiştir."
AKİK dostun sitesinden:
وَالشَّي 14;اطِينَ كُلَّبَنَّاءٍ وَغَوَّا 89;ٍ
38/37 Bütün bina yapan, dalgıçlık yapan şeytanları da.
Sorunun cevabı şöyledir. Cinler iki kısımdır biri normal olanlar, diğeri ise ifritlerdir. İfritler normal cinlere oranla, hem yapı/fizik hem de güç/kuvvet bakımından çok daha büyüktür. Nitekim Hz. Süleyman'ın emrinde çok sayıda cin olduğu halde, Belkıs'ın tahtını istediğinde:
27/39 Cinlerden bir ifrit: "Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm, hem de güvenim var." dedi.
Bu tahtı getirmeye talip olan (ifrit gurubundan) bir ifrit olmuştur. Çünkü bu tahtı getirmek gerçekten hız + güç gerektiren bir işti. Normal cinler arasında bu konuda kendisine güvenecek birileri yoktu ve olması da mümkün değildi.
34/14'de Cinnlerin(hepsinin) ğayba dair bir şey bilmediklerinden bahs edilmektedir. Elçi bağlamında olanlarını ayırmak gerekiyor elbette.. Ve onların(elçi) da dinlemek için işgüzarlık yapmaları asla olamayacak bir eylemdir.
72/5'de ise, Cinnlerin uyanıklarının dışında olanların, çok saf oldukları anlaşılıyor! şöyle ki: Hizb-uş şeytanlıkları bağlamında, insanların bir kısmının yine kendileri ile işbirliği yaptıkları cinnlerin; Allah hakkında! şöyledir-böyledir vs. gibi yalanlar ile ayette itiraf eden cinnleri aldattıkları! zannederdik demelerinden anlaşılmaktadır. Yani burada bahs edilen olayın ğayba ait konularda olduğu gibi diğer konularda da bilinmeyenin haber verilmesi! kahinlik veya kehanetten(sallama) başka bir şey değildir. Bence onların dinlerdik! demelerinin hiç bir manası olamaz! bizzat ayette onların ğaybı bilmediklerine açık-kesin ifade varken! bu işi başka noktalara germek pek de yarar sağlamaz diye düşünmekteyim. Yani, dinliyorlar ama hiç bir şey de anlamıyorlar! ve sadece zannları ile bir şeyler atıp, şansla tutarsa bilmişlerden geçiniyorlardı. Belkide onların fitnesinin, bu dinlediklerini sanmaları olayı olmuştur diye de aklıma gelmiyor değil hani... SINAV, DÖRT BAŞI MAMUR İŞLEMEKTEDİR! HEM ONLARA, HEM DE BİZLERE...
VE, İKİ(-2-) ADET LİG'DİR ;
SEN(İNS&CİNN), ŞEYTAN OLMUŞSAN! İSTEDİĞİN KADAR EUZÛ ÇEK!
HİZBULLAH:ALLAH'IN TARAFINDA OLANLAR veya KULLARIM DEDİKLERİ! DİNİ ALLAH'A HAS KILMADA DAİMÎ OLMAYI BAŞARANLAR.
HİZBUŞŞEYTAN:BİLEREK YAHUTTA BİLMEYEREK, ŞEYTANIN TARAFINDA OLANLAR veya DİNİ ALLAH'A HAS KILMADA DAİMÎ OLMAYAN-OLAMAYANLAR.
Görüşlerine katılmıyorum Sevgili Hanifulus. Böyle olması da gayet doğal. Hem bu konu “haber, bilgi” konusu. “İman” konusu olmadığından ihtilafımızın pek de sakıncası yok bence.
72/5'de ise, Cinnlerin uyanıklarının dışında olanların, çok saf oldukları anlaşılıyor! şöyle ki: Hizb-uş şeytanlıkları bağlamında, insanların bir kısmının yine kendileri ile işbirliği yaptıkları cinnlerin; Allah hakkında! şöyledir-böyledir vs. gibi yalanlar ile ayette itiraf eden cinnleri aldattıkları! zannederdik demelerinden anlaşılmaktadır. (Hanifulus)
Cinn Suresi 4-5. "Doğrusu, bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş." "Biz sanmıştık ki, ne insanlar ne de cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler."
- Bence bu ayetten cinlerin saf oldukları sonucuna varamayız. Cinler de bizim gibi liderlerine tapıyorlardı. İblisin ağzından çıkan her söze amenna saddekna diyorlardı. Ayette geçtiği gibi (Lukman 33) “Allah ile aldatıldıklarının” farkına bile varamamışlardı, bizim gibi. Çünkü iblis “yaman bir aldatıcı” idi. Ademi ve eşini bile kandırabilmişti. Onlarda mı çok saftı? Bizi de halen aldatıyor. Cinlerin de ona aldanmış olmaları normal. Bu olay cinlerin -bize göre çok daha saf- olduklarını göstermez. Aksine İblisin ne kadar usta bir aldatıcı olduğunu gösterir.
kahinlik veya kehanetten(sallama) başka bir şey değildir. Bence onların dinlerdik! demelerinin hiç bir manası olamaz! bizzat ayette onların ğaybı bilmediklerine açık-kesin ifade varken! bu işi başka noktalara germek pek de yarar sağlamaz diye düşünmekteyim. Yani, dinliyorlar ama hiç bir şey de anlamıyorlar! ve sadece zannları ile bir şeyler atıp, şansla tutarsa bilmişlerden geçiniyorlardı. Belkide onların fitnesinin, bu dinlediklerini sanmaları olayı olmuştur diye de aklıma gelmiyor değil hani... (HANİFULUS)
- Sebe Suresi 12. ayetin anlamına herhangi bir mealden bakarsan orada işgören cinlerin -cinlerden bir kısım/bir grup- olduğunu görürsün. Dolayısıyla aynı Surenin 14. ayetine konu olan cinler bu cinler. Bu gruptaki cinlerin tümü kastedilerek “cinler” denilmiştir. Yoksa Allah neden 12. ayette bu ayrıntıyı belirtme ihtiyacı duysun?
- Cin Suresi 8,9 ve 10. ayetlere konu olan cinlerin yaptıkları olayı da çok hafife aldığını düşünüyorum. Cinler dinlediklerini sanmıyorlar. Dinliyorlar. Allah “cinler dinlediklerini sanıyorlardı” diyor mu? Hayır. Allah “dinliyorlardı ama anlamıyorlardı” diyor mu hayır? Böyle bir mevzu olsaydı Allah belirtmez miydi? Bu ciddi yanılgılarını ortaya koymaz mıydı? Elbette koyardı.
İlgili surenin 9. ayetinde alev/ışık diye çevrilen kelime “Şıhab”.“Şıhab” nedir? Neden bu “Şıhab” mekanizması halen var? Cinlerin bilgi hırsızlığı ciddi bir mevzu ki bu mekanizma halen yürürlükte.
Neden Kur’an’ın inzaliyle birlikte bu “kulak misafirliği” olayı sonlandırılmıştır? Bu da ayrı bir soru.
Rahman Suresi 35. ayette geçen “Şuvaz” ve “Nuhas” kavramlarının bu “Şıhab” kavramı ile bir akrabalığı var mı acaba? Bu da ek bir soru.
Bilgisi olan arkadaş varsa, açıklarsa aydınlanmış oluruz.
Cinn 9.- Ve enna kunna nak'udu minha meka'ıde lissem'ı femen yestemi'ıl'ane yecid lehu şihabenresaden.
Rahman 35.- Yurselu 'aleykuma şuvazun min narin ve nuhasun fela tentesırani.
İlgili Ayetler
(Cin 8) "Biz göğe gerçekten dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp giden ışınlarla/alevlerle doldurulmuş bulduk."
Cin 9) "Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur."
(Cin 10) "Doğrusu, bilmiyoruz, yeryüzündeki şuurlulara şer mi istendi, yoksa Rableri onlar için doğru ve güzel olanı mı istemiştir."
Sebe 12- Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören -bir kısım cinler vardı/cinlerden bir kısmı vardı- Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından tattırırdık.
Sebe 13-Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır.
Sebe 14- Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı.
Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Bilgi ve güç dışında birşeyle geçip gidemezsiniz! Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? İkinizin de üzerine ateşten bir alev (ŞUVAZ) ve erimiş bakır/duman (NUHAS) gönderilir de başarılı olamazsınız. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? (Rahman Suresi 33,34,35,36)
Sultan Güç (Bilgi ve Güç=Sultan) ile ŞUVAZ ve NUHAS arasındaki ilinti nedir? Bilgisi olan arkadaşlar varsa buraya yada farklı bir başlık altına yazmaları ricasıyla...
Katılma Tarihi: 24 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 95
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Arkadaslar.
Alperen, Dostum Link icin sagol. Yaratilis evreli beni hep
düsündürmüstür, ve acaba Ilk Adem Dünyaya gelirken asama asama
yaratilarakmi geldi yoksa (tabiri caizse) gökten zembillemi indi? Allah
herseye kadir!
Sahsi düsüncem: Hani Evrim teorisinin iddia ettigi gibi hayvanlardan
ayrilarak geldigimizi veya mutasyon olaylarini kabul etmiyorum ama ilk
insanin yaratilisinda evreler ve genis bir sürec olduguna inaniyorum.
Nasilki Allah bana da "OL!" deyi vermis olmusum, ama ben olana kadar
sürec ve evrelerden gectim. Spermler birbiriyle yarisiyor, yumurta
dölleniyor, hücreler bölünüyor, cignemlik bir et parcasi, hücrelerin
kimisi intahar ediyor kimisi bölünüyor, kemikler damarlar organlar bir
araya geliyor.... göz göre göre bir canli yoktan var oluyor. Subhan
Allah.
Allah kadir oldugu halde neden yok yere birden bire bir canli
yaratmiyor dersiniz? Dünyanin (insanlar acisindan!) zahmet ve kiymet
ilkesiyle bagdasmazdi diye düsünüyorum.
Insan su halde bile bir cok seyin kiymetini bilmiyor, türlü türlü
yollarla zahmet cekmeden bir yerlere ulasmak istiyor, haydan gelen huya
gider derler.
Katılma Tarihi: 24 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 95
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Tekrar Selam.
Adem-Melek-Cin konusunda karmasiklik var, cünkü diger arkadaslarda da
bu konunun bir yere oturmus oldugunu zannetmiyorum. Bazi arkadaslar
kendilerine tatmin edici yorumlar bulmuslar, olabilir.
Alperen Dostumlada konusmustum, kanaatimce ya bazi Ayetlerin
(orjinalinde degil!) tercümelerinde bir uygunsuzluk var yada bu
Iblis-Secde-Cennet-Adem mevzusu tamamen sembolik anlamda bizlere
aciklanmis. Sembolik, metaforik Figürler olabilir.
Ve sanirim bu olayin cözüm noktalari Iblis, ikincisi Cinlerdir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma