Yazanlarda |
|
savas1 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 261
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam
Ayşeker, konuları biraz gözden geçirirseniz, dinde tek kaynak Kuran olması gerektiği konusunu defalrca tartştık, tartışıyoruz, nitekim zaten sahih olan, Kuran ike %100 çelişmeyen hadisleri zaten alrız diyoruz, ama zaten Kuran tekbaşına başlıbaşına mükemmel bir kitap, kendisini kendisi açıklıyor, bunun dışında Kuranda namaz da vardır, namazın nasıl kılonması gerektiği de, Kuranı tekkaynak görelim demek, peygamberi ikale almamak demek değildir, fakat bazı karayobazlar bunu böyle lanse ediyorlar ne yazıkki
saygı ile...
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Fereç Hüdür yazdı:
1-) “(Farz, vâcib, sünnet, müstehab, âdâb adına) Resûl size ne getirmişse onu alın ve sizi neden menediyorsa, ondan da kaçının”(Haşr,59/7)
Ayetin tam metni, mealen :
-- Allah’u Teâlâ, Peygamberine ganimet olarak ne verdiyse Allah içindir ve Peygamberi içindir ve akrabaları ve yetimler ve yoksullar ve yolda kalmış kimseler içindir. Tâ ki -bu mallar- sizden zenginler arasında dolaşir bir servet olmasın ve size Peygamber ne verirse artık onu alınız ve sizi neden menettiyse hemen ona nihayet veriniz ve Allah'tan korkunuz. Şüphe yok ki: Allah, azabı şiddetli olandır. 59 Haşr 7
Bana göre bu ayetten, peygamberin devlet başkanı olarak, ekonomi üzerindeki yetkileri anlatılmakta ve vefatından sonra bu örnekten hareketle İslam devlet başkanlarının bu yetkiye sahip olduklarını ifade etmektedir. Bundan dolayı bu ayetten, peygamber adına söylenen hadis iddialarının anlaşılması ve kabul edilmesi şeklinde bir anlayış mümkün değildir. Zaten pratikte bu mümkün değildir, zira peygamber adına ekonomi konusunda olsun veya daha başka bir çok konuda olsun iddia edilen rivayetler hem kendi içeriğinde çeliskili, hemde Kuran ile çelişkilidir, (Bak, incele www.kuran-tekrehber.com da, bir çok örnek. Veya Fereç Hüdür, “Kütüb-i Sitte’nin Eleştirisi ve Kur’an’a arzı” isimli araştırma kitabı. Kişisel yayın. )
2-) Şüphesiz, Resûlullah’ta sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü uman ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir misâl vardır” (Ahzâb, 33/21)
Bu âyet-i nurefşanı, şu eğri büğrü yollarda, şu binbir badire içinde, şu iç içe handikaplar ağında ve gâileli yürüyüşte ancak Resûlullah’ın sünnetine temessükle sahil-i selâmete çıkılabileceğini ilân ediyor!
CEVAP 2-) : Görüldüğü gibi, Âhzap, 33/21 ayetini, sünnete, dolayısıyla hadislere uymaya endeksliyor, bu ise Kuran’a uygun bir anlayış olmadığı gibi, hadislerin tamamına yakını hem bir birleriyle, hemde Kuran ile çelişkili olduklarından Kuran’a uyumluluk ve pratik olma özellikleri yoktur, Hadisleri incelediğimizde bunu açıkça görmemiz mümkün olduğu gibi, ifade de Kuran’a uyulması gerektiğinden hiç bahsedilmemektedir. Kuran barışçı ve adalet yönünden bütün insanların hukukunu koruyan bir kitaptır, peygambere isnat edilen hadislerde ise bu özellik yoktur, çok çelişkili versiyonlar ihtiva etmektedirler, bunun böyle olmadığı yönünde itiraz olması halinde bir çok örnek vermek mümkündür, benim tavsiyem hadis külliyatının bir bütün olarak ele alınıp incelenmesidir. Hal böyle olunca, ayetin veya benzer ayetlerin doğru anlaşılabilmesi için, peygamberin hangi konumuyla ilgili olduğuna Kuran bütünlüğü içerisinde dikkat edilmesine ihtiyaç vardır, Örneğin, peygamberimizi:
a) Nebi konumu, bu peygamberimizin vefatıyla birlikte kıyamete kadar sona ermiştir,
b) Resul konumu, nübüvvetin sona ermesiyle, peygamberlik açısından veya özel olarak gönderilmiş tebliğci açısından, kıyamete kadar sona ermiştir.
Bu iki konumun örnek alınması, ancak, Müslümanların Resullük, nebilik, mehdilik v.s. Şeklinde bir dini paye iddia etmeden, dini tebliğde masumiyet ileri sürmeden, Kuran’dan anladıklarını anlatma şeklindedir.
c) Devlet başkanlığı konumu,
ç) Yargıçlık konumu,
d) Baş komutanlık konumu,
e) Aile reisi konumu,
f) Yaşantı olarak davranışları ve sosyal konumu, gibi,
Bu açıdan, değerlendirildiğinde, hem peygamberimiz, hemde diğer peygamberler konumlandırılarak örnek alınabilirler. Ayetlerin hangi konum için indiklerine Kuran bütünlüğü içerisinde dikkat edilmesi halinde konu kolayca anlaşilır,
3-) (Ey Resulüm) De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.(Ali İmran,2/31)
Ayeti Kerime Peygamberimize uymayı, Allah’a uyma ile eşdeğer tutmakta ve Allah’ın sevgisini kazanmada bir vesile olduğunu belirtmektedir. Bunu Kur’an, bizzat Peygamberimize bu şekilde hitab etmesini istemektedir. Ayetin sonunda, peygamberimize uyanların Affedileceği müjdesi ise, Hadsi-i Şerfilerin ve Sünnet-i Seniyyenin İslamda nedenli önem arz ettiğinin bariz bir göstergesidir.
CEVAP 3-) Bu ayette, İslam Devlet sistemi konu edilmiştir, şöyle ki:
Kuran’dan mealen:
-- De ki: Eğer Allah Teâlâ'yı seviyor iseniz bana uyunuz ki, Allah Teâlâ'da sizi sevsin ve sizin için günahlarınızı yarlığasın. ve Allah Teâlâ gafurdur, râhimdir. 3 Ali İmran 31
-- De ki: Allah Teâlâ'ya ve peygambere itaat ediniz, eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah Teâlâ kâfirleri sevmez. 3 Ali İmran 32
Ayetlerde peygamberin Nebilik ve Devlet başkanlığı konumundan bahsedilmektedir, İstenen itaat emir komuta zinciri şeklindeki bir süreçtir, şöyle ki, peygamber öncelikle yalnız Allah’a itaat edecek, Allah’ın emirlerini insanlara tebliğ ettiğinde de , İnsanlar yaptığı tebliğe itaat etmelidirler şeklinde bir süreç, ayrıca bu sürecin içerisinde başka ayette belirtildiği üzere Ulul - Emre itaatin gerekliliği de emredilmiştir, bütün bunlara toplu olarak baktığımızda İslam devlet sisteminin emir komuta sistemiyle, yargı sisteminin yapısı ortaya çıkar, diğer bir yön olarak idari yapının teşekkülü içerisinde, biat ve şura olayı vardır. Her ne açıdan bakılırsa bakılsın bütün, tebliğ ve devlet sistemi yapılanmasının üzerinde İlahi vahiy, dolayısıyla Kuran tek esastır, zira dini Allah koyar ve din koyma olayında olsun, İlahlık olayında olsun kimseyi kendisine ortak etmez. Bütün bunlar Kuran’da detaylı olarak işlenmiştir.
İSLAMIN ÖĞRENİLMESİNDE KAYNAK SORUNU
http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1329&PN=1
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam ayşeker,
Allah ve Rasülüne itaat , bir Müslüman için aksi düşünülemeyecek bir şey tabiki :
fakat gerçekten, sevgili Rasül elçiye itaat ediyorum,izinden gidiyorum,sünnetini takip ediyorum diyebilmek için, elimizde ahsenül hadis olarak,engüzel /en üstün söz olarak ,korunmuş/mahfuz tek bilgi olarak ,Kur'an'dan başka bir vahy veya gerçek bilgi kalmamıştır.ve buna gerekte yoktur(Kur'an bize yeter):
Yüce Allah, Kur'an 'da şöyle buyurmaktadır:
'' lakad sarrafna fi hezel Kur'ani linnesi min kulli meselin '' '' Andolsunki,biz bu Kur'anda tüm insanlar için bütün meseleleri sayıp dökmüşüzdür/açıklamışızdır ''
yani, şunu kesin olarak bilmeliyizki, Yüce Allah'ın,Kur'an'da bizim sorumlu olup,mükellefiyet kapsamımıza giren hiçbir şeyi, açıklamasız bırakmamıştır kardeşim.
bizim, gündelik ibadetlerimiz arasında şu anda uygulamada bulunupta,( namaz,zekat vb.ile ilgili olupta) Kur'an'da karşılığını bulamadığımız , Kur'an ile mutabakatını sağlayamadığımız, yani Kur'an ile çakıştıramadığımız bir uygulamamız varsa, bunun uydurma rivayetlere dayanıp, aslının olmadığını anlarız.
peki , ya bize hadis diye 1400 yıl önceden intikal etmiş sözleri , yani hadis iddialarını ne yapacağız?
bunların içinden, deminde söylediğim gibi, Kur'an'a uyan bir söz varsa, onu alıp başımızın üstüne koyar ve uygularız. çünkü, mademki,Kur'an'a uymaktadır ve Kur'anla çakışmaktadır, o halde o sözü ,BU NEDENLE kabul etmeye mecburuz.eğer, o sözü/hadis iddiasını reddedersek, o sözün çakıştığı ilgili Ayet'ide reddetmiş olacağız.bu yüzden, o sözü/hadis iddiasını kabul ederiz ve uygularız.yani,dediğin gibi ,Kur'an'a uyan bir söz/hadis iddiası, bizimde kabülümüzdür.
ancak, farklı anlaşılmasın lütfen, o sözü/hadis iddiasını Kur'an'a uyduğu için kabul etmek başkadır, onun mutlaka sevgili Rasüle ait olduğunu iddia etmek bambaşkadır değerli kardeşim.çünkü o sözün kesinlikle sevgili Rasüle ait olduğunu bu dünyada ispatlıyabilecek hiç kimse yoktur ve olamaz. kabülümüz olan o güzel ve uygun söz/davranış sevgili Rasülün kendisinede ait olabileceği gibi, herhangi bir kutlu sahabeyede ait olabilir veya bilge bir salih Müslüman'a aid te olabilir.kimse o güzel sözün kesinlikle sevgili Rasüle ait olduğunu iddia edemez.öyle değil mi kardeşim?
daha sonra devam etmek üzere ,inşaAllah
saygı ve sevgi ile
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
hasanoktem Yazdı:
peki , ya bize hadis diye 1400 yıl önceden intikal etmiş sözleri , yani hadis iddialarını ne yapacağız?
bunların içinden, deminde söylediğim gibi, Kur'an'a uyan bir söz
varsa, onu alıp başımızın üstüne koyar ve uygularız. çünkü,
mademki,Kur'an'a uymaktadır ve Kur'anla çakışmaktadır, o halde o sözü
,BU NEDENLE kabul etmeye mecburuz.eğer, o sözü/hadis
iddiasını reddedersek, o sözün çakıştığı ilgili Ayet'ide reddetmiş
olacağız.bu yüzden, o sözü/hadis iddiasını kabul ederiz ve
uygularız.yani,dediğin gibi ,Kur'an'a uyan bir söz/hadis iddiası,
bizimde kabülümüzdür.
ancak, farklı anlaşılmasın lütfen, o sözü/hadis iddiasını Kur'an'a
uyduğu için kabul etmek başkadır, onun mutlaka sevgili Rasüle ait
olduğunu iddia etmek bambaşkadır değerli kardeşim.çünkü o sözün
kesinlikle sevgili Rasüle ait olduğunu bu dünyada ispatlıyabilecek hiç
kimse yoktur ve olamaz. kabülümüz olan o güzel ve uygun söz/davranış
sevgili Rasülün kendisinede ait olabileceği gibi, herhangi bir kutlu
sahabeyede ait olabilir veya bilge bir salih Müslüman'a aid te
olabilir.kimse o güzel sözün kesinlikle sevgili Rasüle ait olduğunu
iddia edemez.öyle değil mi kardeşim? |
|
|
Selam Hasanoktem
Kıymetli Dostum, bu konudaki bakış açınızı gayet isabetli buluyorum. Ayrıca mutedil de...
Herhangi bir söz kimden gelirse gelsin veya herhangi bir değer kim tarafından üretilmiş olursa olsun eğer doğruysa ve güzelse mutlaklaştırılmadan ve vahye ortak kılınmadan alınmalı ve yararlanılmalıdır.
Herhangi bir söz hangi ulu(!) kişiden gelirse gelsin, etiketi ne olursa olsun veya herhangi bir uygulama hangi Hazretten(!) sadır olursa olsun Kur'anla, izanla, vicdanla ve tabiki akılla çelişiyorsa yeri çöp sepeti olmalıdır.
Saygılar
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
dost1 Admin Group
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! Değerli Hasanoktem Kardeşim!
hasanoktem Yazdı:
peki , ya bize hadis diye 1400 yıl önceden intikal etmiş sözleri , yani hadis iddialarını ne yapacağız?
bunların içinden, deminde söylediğim gibi, Kur'an'a uyan bir söz varsa, onu alıp başımızın üstüne koyar ve uygularız. çünkü, mademki,Kur'an'a uymaktadır ve Kur'anla çakışmaktadır, o halde o sözü ,BU NEDENLE kabul etmeye mecburuz.eğer, o sözü/hadis iddiasını reddedersek, o sözün çakıştığı ilgili Ayet'ide reddetmiş olacağız.bu yüzden, o sözü/hadis iddiasını kabul ederiz ve uygularız.yani,dediğin gibi ,Kur'an'a uyan bir söz/hadis iddiası, bizimde kabülümüzdür.
ancak, farklı anlaşılmasın lütfen, o sözü/hadis iddiasını Kur'an'a uyduğu için kabul etmek başkadır, onun mutlaka sevgili Rasüle ait olduğunu iddia etmek bambaşkadır değerli kardeşim.çünkü o sözün kesinlikle sevgili Rasüle ait olduğunu bu dünyada ispatlıyabilecek hiç kimse yoktur ve olamaz. kabülümüz olan o güzel ve uygun söz/davranış sevgili Rasülün kendisinede ait olabileceği gibi, herhangi bir kutlu sahabeyede ait olabilir veya bilge bir salih Müslüman'a aid te olabilir.kimse o güzel sözün kesinlikle sevgili Rasüle ait olduğunu iddia edemez.öyle değil mi kardeşim? | |
Zümer 18:" Elleziyne yestemiünel kavle feyettebiune ahseneh ülaikelleziyne hedahümullahu ve ülaike hüm ulül elbab; "
"Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbık ederler, işte onlar Allahın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir, ve işte onlardır o temiz akıllılar"
Yazdıklarını okuyunca Rabb'imin bu ayeti geliverdi aklıma.Kardeşimle paylaşayım istedim.
Allah Razı olsun.Rabb'im cümlemizi Yüce Kitab'ının askerleri etsin. İnşaAllah.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
|
Yukarı dön |
|
|
erdemli Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 06 temmuz 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 96
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam, Yazıları okuyunca içim ısındı gerçekten. Kuran merkezli düşünce üretince çok güzel sonuçlar açığa çıkıyor.
Gerçekleri ve doğruyu görmek çok öenmli bir aşama ve Yüce Allah bizlere bu konuda çokça yardım etsin. Ancak ikinci bir nokta var ki o da çok önemli. İnandığımız doğru ve değerleri günlük yaşantımızda ayakta tutumak, bir Kuran temsilcisi gibi olmak, insanlarla olan ilişkimizde bilmenin bir sorumluluk olduğunu unutmamak ve ABCDF'nin de belirttiği gibi temel ana konuları(ortak etme, itaat, ibadet, Dua) irdelemek. Her iki nokta da inancın sağlam temeller üzerine kurulması ve doğruları ayakta kalması anlamında çok önemli. Değerleri ayakta tutmak isteğinde olunca ve sonsuz derecede Allah'a inanınca zaten bu sizin konuşma üslubunuza, insan ilişkilerinize ve en önemlisi hayata bakışınıza yansıyor. Yalnız şu da bir gerçektir ki değer ve doğruları ayakta tutmak kişiyi yalnız da bırakabilir, bir yerde üzebilir de. Çünkü doğryu gören ve gerçekten inanan sayısı hep çok az olmalıdır. İşte bu noktada Allah'a olan güven devreye giriyor ve pes etmemek gerektiği karşılığını ondan beklemek gerektiği ortaya çıkıyor. Kişi çaba harcayarak aslında kendine bir yaşam alanı oluşturuyor. Ben yazıları okurken sanki bir dost meclisinde bir sohbet ediliyormuşçasına dinlendim, sevindim. Allah çok büyük gerçekten ve bize daha da sorumluluklar düşüyor. İnternet bu anlamda bir nimet.... Temel konuların ayakta tutulmasına gelince bu bir halis müslümanın hiç gündenden düşmeyen gündem maddesi olmalıdır. Çünkü bizim tüm yaptıklarımız eğer temel konularda eksiğimiz ya da hatamız varsa boşa gidebilir. Sadece Allah'a ibadet etmek noktasında birleşmiş kimselerin birbirine çok şey katması ve dosdoğru yol üzerinde olmak noktasında desteklerini(uyarı ve dinleyiş) birbirlerinden esirgememesi dileğiyle.... sevgiyle...
__________________ Allah temiz akıl sahiplerini sever!
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Alperen Yazdı:
Selam Hasanoktem
Kıymetli Dostum, bu konudaki bakış açınızı gayet isabetli buluyorum. Ayrıca mutedil de...
Herhangi bir söz kimden gelirse gelsin veya herhangi bir değer kim tarafından üretilmiş olursa olsun eğer doğruysa ve güzelse mutlaklaştırılmadan ve vahye ortak kılınmadan alınmalı ve yararlanılmalıdır.
Herhangi bir söz hangi ulu(!) kişiden gelirse gelsin, etiketi ne olursa olsun veya herhangi bir uygulama hangi Hazretten(!) sadır olursa olsun Kur'anla, izanla, vicdanla ve tabiki akılla çelişiyorsa yeri çöp sepeti olmalıdır.
Saygılar
|
|
|
Selam Alperen,
değerli dostum , bu güzel açıklamalarınız için, teşekkür eder, Yüce Rabbimizin sizden Razı olmasını dilerim.
saygı ve sevgilerimle
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
dost1 Yazdı:
Zümer 18:" Elleziyne yestemiünel kavle feyettebiune ahseneh ülaikelleziyne hedahümullahu ve ülaike hüm ulül elbab; "
"Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbık ederler, işte onlar Allahın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir, ve işte onlardır o temiz akıllılar"
Yazdıklarını okuyunca Rabb'imin bu ayeti geliverdi aklıma.Kardeşimle paylaşayım istedim.
Allah Razı olsun.Rabb'im cümlemizi Yüce Kitab'ının askerleri etsin. İnşaAllah.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
|
|
|
Aleyküm Selam Değerli Dost1 Kardeşim,
kardeşinle , aklına gelen Ayet'i paylaşmak istemen, paylaşman, ne kadar güzel ve Müslüman'a yaraşır/ yakışır bir haslet.Yüce Allah, hepimizi, Dost1 kardeşimin sahip olduğu bu güzel hasletlerle donatsın ve '' feyettebiune ahseneh '' '' en güzeline tabi olurlar '' dan eylesin inşaAllah.
Yüce Allah bu güzel ve samimiyet kokan duanı kabul etsin.
Allah meok (Yüce Allah seninle olsun )
Saygı ve sevgilerimle
|
Yukarı dön |
|
|
erdemli Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 06 temmuz 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 96
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
meydanbosh Yazdı:
72/3-Doğrusu O Rabbimizin şanı çok yüksektir, ne bir arkadaş edinmiş, ne de bir çocuk.
72/4-Meğer bizim beyinsiz(iblis), Allah'a karşı saçma şeyler / yalanlar söylüyormuş.
72/5-Doğrusu biz insanları ve cinleri Allah'a karşı asla yalan söylemez sanmışız.
2- iblis ise alev azabına çağırır.
Özellikle 72/4 ayete baktığımızda, iblis (ki oda cinlerdendir) cinlere karşı Allah hakkında yalan/iftira beyanlarda bulunmuş. İftiranın türevine baktığımız zaman, inanılmaz bir hakikatle karşı karşıya kalıyoruz. Nedir o hakikat? (Önce ayette yazılı olan iftiraya bakalım):
|
|
|
Ayette beyinsizlerimiz diye geçen yerdeki iblis değil. O cin halkı...yani toplumu imiş. Bunu hem çoğul olarak geçmesinden hem de bir sonraki ayette geçen iftara ederler sözünden anlayabiliriz.
Ayrıca
33/21 ALLAH'ı ve ahiret gününü arzulayan ve ALLAH'ı sıkça ananlarınız için ALLAH'ın elçisinde güzel bir örnek vardır.*[1]
Ayetteki Allah' rasulu örnektir değil de Allah'ın rasulünde güzel bir örnek var demesi ilginçtir.
Arapça metninde "fi" kelimsei geçer yani içinde, ında anlamalrı avrdır.
Dmek istediğim ayetle verilen biliç elçinin tümden her yaptığı ile örnekliğinin söz konusu olmadığını görüyoruz.
Örneğin direk örnekitir dese idi saçı skalı da örn alınacak diyebilrlerdi insnalar.
Hem rasul ifadesinin geçişi hem de fi kelimesi bunun direk din konusunda ve hüküm noktasında olduğunu gösteriyor.
selam ile...
__________________ Allah temiz akıl sahiplerini sever!
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
erdemli Yazdı:
Selam, Yazıları okuyunca içim ısındı gerçekten. Kuran merkezli düşünce üretince çok güzel sonuçlar açığa çıkıyor.
Gerçekleri ve doğruyu görmek çok önemli bir aşama ve Yüce Allah bizlere bu konuda çokça yardım etsin. Ancak ikinci bir nokta var ki o da çok önemli. İnandığımız doğru ve değerleri günlük yaşantımızda ayakta tutumak, bir Kuran temsilcisi gibi olmak, insanlarla olan ilişkimizde bilmenin bir sorumluluk olduğunu unutmamak ve ABCDF'nin de belirttiği gibi temel ana konuları(ortak etme, itaat, ibadet, Dua) irdelemek. Her iki nokta da inancın sağlam temeller üzerine kurulması ve doğruları ayakta kalması anlamında çok önemli. Değerleri ayakta tutmak isteğinde olunca ve sonsuz derecede Allah'a inanınca zaten bu sizin konuşma üslubunuza, insan ilişkilerinize ve en önemlisi hayata bakışınıza yansıyor. Yalnız şu da bir gerçektir ki değer ve doğruları ayakta tutmak kişiyi yalnız da bırakabilir, bir yerde üzebilir de. Çünkü doğryu gören ve gerçekten inanan sayısı hep çok az olmalıdır. İşte bu noktada Allah'a olan güven devreye giriyor ve pes etmemek gerektiği karşılığını ondan beklemek gerektiği ortaya çıkıyor.
|
|
|
selam erdemli,
bu erdemli yazıların hem içimizi ısıttı, hemde bir çok erdemi gündeme getirdi .teşekkür eder, Yüce Allah senden Razı olsun derim.
saygı ve sevgiyle
|
Yukarı dön |
|
|
|
|