Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Son mesajınızdan sonra önceki mesajınıza geri dönmenin ve sizin istediğiniz gibi tek tek sorularınızı karşılamanın gereğine iknâ oldum.. :)
Sinan_25 Yazdı:
Düsüncelerinizi acip paylasma yolunda bence bosuna yorulmadiniz. Fakat Kur'an-in inananlara yükledigi sorumluluk alaninda degerlendirildiginde, vaktinizi harcadiniz kanaatindeyim.
İncelemeyi sunmak maksadıyla harcanan vakit Semazen'e ait olduğu için, konunun bu yönü müminlerin genel sorumluluğuna ilişkin değil.. Semazen'in bireysel sorumluluğuna ilişkin... Yâni, ele alınan bir konu vardı; konu başkaları tarafından gündeme taşınmıştı ve fakat bendeniz katkı sağlayabileceğim ve bunun faydalı olabileceği düşüncesindeydim..
Sinan_25 Yazdı:
Ahirette, Hz. Musa'nin yol aldigi kimlik inananlara sorulacak mi, sorulmayacak mi?
Şimdi size çok orjinal bir cevap vereceğim.. :) Bunu siz de kabul edeceksiniz.. Alelacele yazdığım için ilgili âyetleri sunamıyorum..
Ebediyete intikal ettiğimizde Kurân bilgimizden okul çocukları gibi imtihana çekileceğimizi zannetmiyorum.. :) (Espirilerimi mazur görün, yazıya sıcaklık katsın diye yapıyorum..)
Ancak, amel defterimde (hiçbir şey eksik bırakılmadığı için) Hz. X'le ilgili çalışmamın lehime puan getirdiğini göreceğimden tereddüt duymuyorum... Yâni, Sinan_25'e Hz. Mûsa'nın yol arkadaşının peygamber olup olmadığı belki sorulmayacak ve fakat Semazen'in bu konuyu aydınlatma yolundaki gayreti Kurân'daki herbir detaya gösterilmiş saygı olarak değerlendirilecek ve muhtemelen :) taltif edilecek... :))
Sinan_25 Yazdı:
Bu kimligin aciga cikmasinin Kur'an-in bize yükledigi sorumluluklari yerine getirme yolunda ne gibi bir getirisi olacaktir?
Sorunuzdaki belirleyici kavram "sorumluluklar"... Böyle olunca, Hz.X'in peygamber olup olmadığının, sorumluluk bilincimize ve eylemlerimize doğrudan katkısı olmayacaktır.. Bu dolaylı bir katkıdır..
Böyle olması, müminlerin Kurân'ın bir kısım âyetlerini -hâşâ- "gereksiz" görmesi gibi bir netice doğurmamalıdır.. Neticede, bu kıssa (Hz. Mûsa+Hz.X) Kehf Sûresi'nde kapı gibi duruyor.. Bunlar Kurân'ımızın âyetleri ise -ki şüphesiz öyledir- ilgilisinin bu konularda araştırma yapması normaldir.
Sinan_25 Yazdı:
Mesela siradan bir vatandas, ne bir basbakan ne bir yönetici, Kur'an-in ana esaslarini anlayip uygulama yolunda böylesi aryintilara bagli midir, degil midir? Bagli ise hangi Ayetlere göre baglidir, aydinlatin lütfen.
Hayır; bağlı değildir! Bağlı olsaydı; Kurân'ın bütün âyetleri "muhkem" olurdu... Müteşabihat'ın esamisi okunmazdı.. Dahası, Hz. Musa ile Hz. X arasında geçen hikâye hiç yaşanmazdı.. Biz de bunları konuşuyor olmazdık...
Sinan_25 Yazdı:
Yalnizca Allah'i ilah bilip ona ortaklar kosmamak icin mesela bu bilgiye muhtac miyiz?
Cenâbı Allah'ı ilah bilmekde seviyeler var.. Semazen'in Allah'a imanı ile Peygamberimizin imanı arasındaki fark gibi.. Dolayısıyla, Hz. X meselesi bir seviye için "gereğinden fazla" bir başka seviye için "gereği gibi veya kadar.."..... Kendi seviyemizi ve imâni, vicdâni ihtiyaçlarımızı bireyler olarak belirleyebilmeliyiz... Sizin sorularınızın hepsi bu maksatla sorulmuş gibi görünüyor.. Tebrikler! :)
Sinan_25 Yazdı:
Hakki ve adaleti gözetip erdemli bir hayat sürebilmek icin esrarengiz kimligin kim/ne oldugunu bilmek zorunda miyiz? Bireyden topluma cikarak genel anlamda da sorabilirim.
Önceki paragrafta bu sorunuzu da cevapladığımı zannediyorum.. Bununla beraber, vurgu olsun diye tekrarlayalım.. Hayır; Hz. X'in peygamber olduğu bilgisi bahsettiğiniz erdemli hayat için zorunluluk değildir.. :) Tâki, Musa(a.s.) gibi -günün birinde- bir X ile karşılaşıp onun da "hakkını gözetip" ona da "âdil davranmak" mecburiyetinde kalıncaya kadar.. Zira, X'den önceki "erdemli hayat" X'den sonra "avâre hayata" dönüşebilir..
Dolayısıyla, bir basamak yukarıya çıkalım ve meseleye bir de oradan bakalım.. Acaba, Semazen Hz.X'in Kurân'daki verilerini savunarak; nice bin seneden sonra Hz. X için "hakkı ve adaleti gözetmiş" olmuyor mu??? :) Yâni, meseleye bir de Hz. X açısından bakalım... :) Öyle ya, onun hakkında konuşuyoruz... Acaba, biz Kurân'daki isimsiz kahramanlardan biri olsaydık; bizi ihmâl etmeyerek Kurân'ında zikr eden Rabbimize karşılık inananların bize kayıtsız kalmasından hoşlanır mıydık?? :)) Hakkı ve âdaleti gözetmenin de seviyeleri var gâliba?!
Bana göre, kıssanın detayları ile Hz. X'in nitelikleri birbirini tamamlamaktadır. Bu yüzden, hangisinin daha öncelikli olduğunu Rabbimiz daha iyi bilir.. Bu kıssada, sizin işaret ettiğiniz hususlarda öncelik tâyini yapmakta zorluk çekiyorum.. En azından bugün için..
Sinan_25 Yazdı:
Acaba bu zincirde merak konusu kimlik midir, yoksa esrarengiz kimlik üzerinde inanc farkliligindan birinin egemenlesme emeli midir?
Eğer, "merak" derken, benim merakımı soruyorsanız; Cenâbı Mevlâ'nın muradı merakımdır diyebilirim.. Elbette, kalbimde olana Allah şahittir.. Nefsimin bana kül yutturduğu bir gizli durum olabilir.. Bu yüzden 'ben kül yutmam' diyerek caka satamam.. :) Dolayısıyla, "objektif olmanın ve kalmanın" mihengi ilmî verilerdir...
Sinan_25 Yazdı:
Inanin endiseli bakiyorum. Kimlik ayrimina girmenin ne gibi sonuclar dogurdugunu mesela Nebi ve Resul ayrimiyla cikip kendini birsey zann etmeye baslayan insanlardan biliyoruz.
Herşeyin sahtesi ve sahtekârı olabilir.. Peygamberliğin bile.. Sahteciliğe tedbir olsun diye, Rabbimizin kelâmındaki sonsuz mânâların keşfine kota uygulayamayız.. Bence, çok önemli olarak şuna dikkat etmeliyiz! Karşımızda koca bir okyanus (Kurân-ı Kerîm) var.. Biz bu okyanusun eğer henüz kıyısındaysak ve eğer elimizde iki adet kürek varsa; bir an önce teknemizi temin etmeye çalışmalıyız... Yoksa, küreklerin varlığını yeterli görerek kendimizle beraber başkalarını da sonu peşinen belli bir mâcerâya sürüklememeliyiz... Bu ihtimal sebebiyle de endişelenmeliyiz... Bâzen, okyanusun kıyısında kalıp güneşlenmek; donanımsız yolculuktan evlâdır...
Sinan_25 Yazdı:
Kehf Suresindeki onca mesajlara öncelik vermek yerine, neden bilgi seviyenizi ve vaktinizi esrarengiz kimligin kim, ne olduguna odakliyorsunuz? Acik soru ve gercekten merak ediyorum. Bu zincirde kacirdigim bir ayrinti varsa bildirebilirsiniz.
Gerek ilk toplu cevabımda gerekse önceki paragraflarda bunun cevabını vermiş oldum.. Onlara ilâve olarak yeni bir boyuta işaret etmeye çalışayım.. Biraz önce sahte peygamberlerden bahsettik.. Kurân'a baktığımızda, Yaradan'a "en" yakın olabilmek için peygamberliğin şart olmadığını görüyoruz.. Meselâ, Lokman (a.s.) adına bir sûre var Kurân'da... Bana ve birçok gelmiş geçmiş araştırmacıya göre peygamber değil! Düşünecek olursak; Hz. Lokman nasıl oldu da isimlerinden ve varlıklarından bile haberdâr olmadığımız pek çok peygamber yerine Kurân'da anılmaya lâyık oldu?! Bu yüzden, Hz. Lokman gibi Hz. X'in de peygamber olup olmadığını incelememiz yerindelik taşır... Çünkü, ortada -hâşâ- at yarışı yoktur; kulluk yarışı (...abden min ıbâdina..Kehf:65) vardır! Ancak, bahis oynamaya müsait değildir!! Çünkü, herkes bir başka kul ile değil; kendisi ile yarışmaktadır!!!
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam.
Bu sorularin sadece bir tek kisi üzerinden cevaplanmasi mesela bu Forum'un ortak yapisini düzeyini göstermeyecektir.
Sizin neye vakit ayirdiginiz elbette sizi ilgilendirir, ama bu "sizler"-in cogunlukta olarak topluma/ortamlara acik ve dönük sorumluluklarini degerlendirecek olursak, siz biz ortadan kalkar, bireylerin ortam adina tabii ki yine faydali olacagi düsüncesiyle vaktini neyle harcadigi sonucu cikar. Haliyle neyin öncelikli oldugu da ortamin aciklarina ihtiyacina yönelik olmali, ortamin nelere meyilli olduguna cazibeli bulduguna degil.
Sizin veya baskasinin kimlik konusundaki ilmi degerlendirmeleri, bir cok kisi de gerekli alt yapi yerinde olmadigindan ragbet görmeyecek, bilhassa bizim toplumumuzun gizemli konulara meyilli olmasindan ragbet görecek ve bu ölcüde degerlendirilecektir düsünceleriniz. Bu yatkinligin önüne gecilir mi bilmem, ama enazindan daha mühim meselelerde bilgi paylasiminda bulunarak diger konularin ne sekilde degerlendirilecek olmasini etkileyebilirsiniz. "Hersey zamanla" deyiminde bir gerceklik payi olsa gerek. Diger Arkadaslarin acele ettigini düsünürken bilgili Arkadaslarin bosluklar/gedikler üzerine insaa edilen yapitin saglamligini önemsedigi söylenebilir mi bilmem.
Konuyla ilgili yaptiginiz calismalarinizin bir ehemmiyeti olmadigini cikarttiysaniz yazilarimdan Sayin Semazen, bunu bir yaklasim neticesi olarak degerlendirmekle yetinir sükut ederim.
Bir katilimci ve bu ortami benimsemis birisi olarak elbet benim de dikkat cekip öneride bulunacagim öncelikli konular olacaktir.
InsaAllah birgün sorumluluk konusunu Kur'an-î acidan degerlendirme sansimiz olur ve daha sihhatli bir zeminde sohbet eder oluruz.
Vaktinizi ayirdiginiz icin tesekkür eder hayirli Aksamlar dilerim.
Saygilar
(Not: Bu iletiyi ilk yaziniza yönelik hazirlayip noktalarken, yanitlarinizin devamini gördüm. Yarin sakin kafayla cevaplarinizi bir bütün olarak degerlendirecegime emin olun, fakat bu yazisma benim acimdan burada noktalandi.)
Kehf Suresindeki onca mesajlara öncelik vermek yerine, neden bilgi seviyenizi ve vaktinizi esrarengiz kimligin kim, ne olduguna odakliyorsunuz? Acik soru ve gercekten merak ediyorum. Bu zincirde kacirdigim bir ayrinti varsa bildirebilirsiniz.
Semazen yazdı:
Gerek ilk toplu cevabımda gerekse önceki paragraflarda bunun cevabını vermiş oldum.. Onlara ilâve olarak yeni bir boyuta işaret etmeye çalışayım.. Biraz önce sahte peygamberlerden bahsettik.. Kurân'a baktığımızda, Yaradan'a "en" yakın olabilmek için peygamberliğin şart olmadığını görüyoruz.. Meselâ, Lokman (a.s.) adına bir sûre var Kurân'da... Bana ve birçok gelmiş geçmiş araştırmacıya göre peygamber değil! Düşünecek olursak; Hz. Lokman nasıl oldu da isimlerinden ve varlıklarından bile haberdâr olmadığımız pek çok peygamber yerine Kurân'da anılmaya lâyık oldu?! Bu yüzden, Hz. Lokman gibi Hz. X'in de peygamber olup olmadığını incelememiz yerindelik taşır... Çünkü, ortada -hâşâ- at yarışı yoktur; kulluk yarışı (...abden min ıbâdina..Kehf:65) vardır! Ancak, bahis oynamaya müsait değildir!! Çünkü, herkes bir başka kul ile değil; kendisi ile yarışmaktadır!!!
Semazen Bey şimdide Kuranda kendisine sure ayrıllmış ve ismi verilmiş Lokman suresınde vahye tabii olduğu açık olan ve Allahın Kuranı överken kullandığı hıkmet dolu tabırını onun içinde kullandığı seçkin Hz Lokmanın peygamberliğini evliyalığa ve tasavvufa ,tarikata kapı açmak için inkar ediyorsunuz,hani ismi gecenler peygamberdi,geçmeyenler değil,bir karar verin
.Son iletımdı ama mecburen yazdım.Tekrar ediyorum ki vahye muhatap olmuş,Allahın konuşup misyon veya görev verdiği ,Kuranda seçkin ve övulmüş olan her zat ismi geçsin yada kıssaadaki öğüdün esprisi gereği saklansın gönderılen nıce peygamberlendendir,forumu okuyucular bastan sona okusun ayrıntıya gırdım.
Semazen Bey şimdide Kuranda kendisine sure ayrıllmış
ve ismi verilmiş Lokman suresınde vahye tabii olduğu açık olan ve Allahın
Kuranı överken kullandığı hıkmet dolu tabırını onun içinde
kullandığı seçkin Hz Lokmanın peygamberliğini evliyalığa ve tasavvufa
,tarikata kapı açmak için inkar ediyorsunuz,hani ismi gecenler
peygamberdi,geçmeyenler değil,bir karar verin
Selam safbilgi
Neden konunun tasavvufa tarikatlara çıkacağını ısrarla vurgulayarak tıkama yaptığınızı hala anlayabilmiş değilim. Ben böyle bir tehlike(!) sezmiş değilim. Öyle bile olsa meselenin gerçeğini öğrenmek isterim. Adamların her "ak" dediği "kara" değil ya.
Arkadaşlar bence bu Hz. X konusu kilit bir konu, önemsiz değil. Bu noktada birçok sapmalar ve yanlış anlamalar vücuda gelmiş. Konu büyük yanlışlıklara ve uygulamalara alet edilmiş. Ve halen de devam etmekte bu hal.
Bu yüzden konu üzerinde araştırma yapan ve bildiklerini bizlerle paylaşma lütfunu gösteren arkadaşlara fırsat verilmesini konuya ilgi duyan okurlar adına uygun gördüğümü ifade etmek isterim.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Bilgin kul ile ilgili çalışmanı ilgiyle okumaktayım ve bu konuda gerçekten zaman ayırıp çalıştığın, emek verdiğin ortada. Şahsen, bu husustaki çalışmalarını bizlerle paylaşmaya devam etmeni dilerim.
Semazen Bey şimdide Kuranda kendisine sure ayrıllmış ve ismi verilmiş Lokman suresınde vahye tabii olduğu açık olan ve Allahın Kuranı överken kullandığı hıkmet dolu tabırını onun içinde kullandığı seçkin Hz Lokmanın peygamberliğini evliyalığa ve tasavvufa ,tarikata kapı açmak için inkar ediyorsunuz,hani ismi gecenler peygamberdi,geçmeyenler değil,bir karar verin
Sn. Safbilgi,
Bu gölge oyunu artık kabak tadı verdi! Siz "Karagöz" olabilirsiniz; ancak ben "Hacivat" değilim! Kendinize lütfen başka bir partner bulun! :)
Sizin, beni hedef alan mesajlarınızı okuduğumda bâzen Türkçe'mden tereddüt ediyorum.. Acaba, meramını anlatmakta güçlük çeken ve yazdıkları zor anlaşılan birisi miyim diye...?? Sonra, hatırlıyorum bazı başarıları ve kendime haksızlık etmekten vazgeçiyorum... :))
Rica ediyorum; inceleme yazımın ikinci bölümüne dönün ve orada Hz. Lokman hakkındaki vurgumun ne olduğuna dikkatle bakın.. Siz bunu yapmadan önce zahmete gireyim ve Kurân'da var olduğunu düşündüğüm "isimlendirme" formatını tekrarlayayım...
Nâçizâne şöyle düşünüyorum ve yanılıyorsam Cenâbı Allah'ın doğru bilgiye ulaştırmasını niyaz ediyorum... Hz. Lokman ve Hz. Zülkarneyn'e âit Kurân pasajları müstakildir.. Yâni, başka bir peygamberle ilişkili değildir.. Yâni, sâdece Kurân'a bakarak bu iki özel ve güzel insanın hangi peygamberle çağdaş olduklarını ve hatta hangi coğrafyada yaşadıklarını bile söyleyemeyiz.. İstikbalde birgün belki bu bilgilerin bile Kurân'dan çıkartılabilmesi mümkün olur; ancak bugün değil!! Dolayısıyla, isimleri alenen ortaya konmasına rağmen peygamberlikleri îlân edilmemiştir... Buna mukabil, Hz. Zülkifl hakkında Lokman ve Zülkarneyn kadar bile bilgi sahibi değiliz.. Ancak, peygamber olduğundan eminiz.. Çünkü, peygamber oldukları Kurân'da her yönden tespit edilebilen isimlerin hemen yanında ve iki farklı adreste aynı yöntemle zikredilmiştir... Demekki, ismini bildiklerimizin çoğunluğunun hikâyesini ve peygamberlik bilgisini Kurân'dan net olarak alıyoruz.. Bir kısmının ismini ve hikâyesini alıyoruz; peygamberlik bilgisini değil! Bazısının ismini ve peygamberlik bilgisini alıyoruz; hikâyesini değil! Bazısının da hikâyesini alıyoruz; ismini ve peygamberlik bilgisini değil! Buradan hareketle ortaya bir format çıkıyor... O da şudur... Bir peygamber kıssasında ikinci bir isim varsa (hak cepheden) o da peygamber olduğu içindir.. (İnceleme yazımızda Hz. Hârun'dan bahsetmiştik.. Eğer, kendisine peygamberlik verilmemiş olsaydı; ismini bilemeyecektik.. Kendisinden Hz. Mûsâ'nın kardeşi olarak bahsedilecekti.. İsim verilmeyecekti..) Eğer, peygamber kıssasında ismi gizlenmişse peygamber olmadığı içindir... Hiçbir peygamberle birlikte anılmadan hikâyesi müstakil olarak ve ismiyle birlikte verilmişse ve peygamber olduğuna dair çok açık bir beyan yoksa, bu da o şahsiyet peygamber olmadığı içindir...
Şimdi, Sn. Safbilgi; bana şunu sormalısınız!.... "Bu formatın veya formülün bir istisnâsı yok mudur?!".... Bendeniz de "var!" demeliyim!!!... Ardından siz bana "Fakat bu kişi (Hz.X'den bahsetmiyorum; zâten o format dahilinde) istisnâ olarak mı değerlendirilmelidir; yoksa format iddianızın çürütüldüğünün delili olarak mı?"... demelisiniz... Bendeniz de "İstisnâ olarak; çünkü çok özel bir durumu var ve gerekçesi başlıbaşına bir delil, hem de formatı destekleyen bir delil!!!"... diyerek cevap vermeliyim.... (İstisnalar kaideye bozmaz ve fakat bazı istisnalar ayrıca kaideyi güçlendirir... İşte böyle birşey!)
Siz, size göre "açık" bana göre "istisnâ" olan detayı soramadığınızdan; önceki paragraf tarafımdan geliştirilmiş bir simülasyon olduğundan bu mesele (formattaki istisna) "müphem" kalacak maalesef!!!! :)
Hatırlatıyorum; bendeniz "Hacivat" değilim!!!
Neyzen_Semazen
Not: Sevgili Alperen ve Barış'ın sağduyusu ve ilgisi için gönülden teşekkürler...
Ben kendi adıma Musa Hıkayesının gunlerdır ırdelendığını duşunuyorum,23 sayfa olmuş.Semazen tabıkı istedığı kadar yazabılır.Lokman peygamberle ılgılı görusumude yazdım.Artık daha yazmama gerek yok.Vahy alan bir şahsı peygamber yerıne evlıya almak Allahla konuşan şeyhlere ,mucizelere,kerametlere dini lıderlıklere,ruhban sınıfına onay vermek olur,karşımda kim olursa olsun aynı nedenle böyle yapmamız gerektiğini vurgulardım,bu vurgunun sebebı Semazen değil,ulaşılan sonucun yaratacağı tahrıbat.Forumu bastan sona okuyucular okusun,ilimsizde savunmuyorum,diyanet bıle bilgin kulu benımle aynı yonde peygamber olarak tefsırlemiş,kerametleri olan azız dıye nıtelenen ruhban sınıfı Hirıstıyanııktan girmiştir,İslamda yoktur demiş.Kurandan kanıtlarım açık.
Bu sorularin sadece bir tek kisi üzerinden cevaplanmasi mesela bu Forum'un ortak yapisini düzeyini göstermeyecektir.
Sizin neye vakit ayirdiginiz elbette sizi ilgilendirir, ama bu "sizler"-in cogunlukta olarak topluma/ortamlara acik ve dönük sorumluluklarini degerlendirecek olursak, siz biz ortadan kalkar, bireylerin ortam adina tabii ki yine faydali olacagi düsüncesiyle vaktini neyle harcadigi sonucu cikar. Haliyle neyin öncelikli oldugu da ortamin aciklarina ihtiyacina yönelik olmali, ortamin nelere meyilli olduguna cazibeli bulduguna degil.
Aynı düşüncedeyim.. Yukarıdaki ifadelerinize katılıyorum..
Sinan_25 Yazdı:
Sizin veya baskasinin kimlik konusundaki ilmi degerlendirmeleri, bir cok kisi de gerekli alt yapi yerinde olmadigindan ragbet görmeyecek, bilhassa bizim toplumumuzun gizemli konulara meyilli olmasindan ragbet görecek ve bu ölcüde degerlendirilecektir düsünceleriniz. Bu yatkinligin önüne gecilir mi bilmem, ama enazindan daha mühim meselelerde bilgi paylasiminda bulunarak diger konularin ne sekilde degerlendirilecek olmasini etkileyebilirsiniz. "Hersey zamanla" deyiminde bir gerceklik payi olsa gerek. Diger Arkadaslarin acele ettigini düsünürken bilgili Arkadaslarin bosluklar/gedikler üzerine insaa edilen yapitin saglamligini önemsedigi söylenebilir mi bilmem.
Burada da ana fikir olarak sizinle aynı düşüncedeyim.. Kurân düzleminde ihtiyaçlarımıza göre öncelikli konu başlıklarını belirleyebilmek gerçekten ideal olan.. Ancak, özellikle sanal tartışma platformlarında bu ideal ölçeğin yakalanabileceği yönünde hiç ümitli değilim.. Daha önce söylediğim gibi, bu konu başlığı altında inceleme sunmamın birincil gerekçesi, meseleleri inceleyip araştırmada bilgi ve metod ihtiyacına işaret etmek ve örnek olmaktır...
Sinan_25 Yazdı:
Konuyla ilgili yaptiginiz calismalarinizin bir ehemmiyeti olmadigini cikarttiysaniz yazilarimdan Sayin Semazen, bunu bir yaklasim neticesi olarak degerlendirmekle yetinir sükut ederim.
Hayır, hayır; böyle bir netice çıkarmadım.. Öncelikler konusundaki hassasiyetinize saygı duyuyorum... Okyanus benzetmesini yapmam da bu hassasiyete bağlıdır...
İzninizle, ikinci mesajınızdaki sorularınızı da cevaplamaya çalışacağım...
En bariz örnekle savunulan bir esasa deginmeliyim. Gelenegin gecmisin birikimi tamamiyla yanlis olamaz, zaman zaman söz edilen ve edilmeyen kimliklerin de mutlaka Kur'an-a ters olmayan güzel ve faydali düsünceleri vardir, Furkan ile dogruyu yanlistan ayirabiliriz..
Oysa öncelik verilen meseleler bu esasi bertaraf edici. Forum'un gündemini tutmus onca ciddi meselelerden hangisine gelenekten bir kimligin Kur'an-a ters olmayan düsüncelerine ne kadar yer verilmistir? Tasavvuf kösesinde aylardir kimlikleri aciga almaktan fazla birsey yapmadik. Bu insanlarin dogru görüsleri hangi konularda, nerede.
Bakış açınız ve sorularınız çok yerinde.. Şunu anlıyorum; bardağın dolu tarafına ait incelemelerimiz olmalı....
Sinan_25 Yazdı:
Hatta bizleri uzunca mesgul etmis ve edecek Sirk ve Haniflik konusunda mesela Mevlana'nin Yunus Emre'nin bir Ibrahim Hakki'nin o degerli ve faydali düsünceleri nelerdir? Bu kimlikler Haniflige ne kadar vurgu yapip ve daha önemlisi yasamis, Sirkin acilimlarina eserlerinde deginip bizlere ulasmis midir? Iclerinden gönül rahatligiyla gösterebileceginiz Hanifligi yasamis bir model var midir? Sirk örnegi isin tabanidir, bir o kadar önemli olan hangi konularda o dogrusu ve degerli görüslerini aktarmislardir, günümüzde acilan tozlu sayfalarin kacta kacini hedef almislardir.
Bu sorularınız çok yerinde, çok mâkul! Ancak, görüyorumki bu çaplı analizleri yapacak; araştıracak kıvamdan henüz uzağız... "Taraftarlık veya karşıtlık" duygularımız aklımızı köreltiyor...
Sinan_25 Yazdı:
Bu kimliklerin veya gelenegin o degerli faydali düsüncelerini hangi ciddi konular üzerinden savunuyoruz.
Etrafli bir aydinlatma geregi duyuldu mu ilim özürlü vatandaslara?
En yakin örnekte ayni temelden hareketle(!) gercekler adina Islam adina Allah'in yapisi tarifi acik acik yapiliyor ve Hanif ortamda herseyden önce o yazilara karsilik acik deliller talep edilmiyor.
Savundugumuz düsünceler/degerler hangi mühim meseleler üzerinden savunuluyor.
Allah'in gercekte ne oldugu, yapisinin ne oldugu Kur'an-in bizleri sorumlu tuttugu bir mesele, sorguya cekilecegimiz ciddi bir sorumluluk mudur. Savunulan kimlikler bu alanda mi savunuluyor.
Yüksek sesle düşünmüşsünüz ve kanaatimce özünde hepimizin paylaşacağı hususlara işaret etmişsiniz... Sizin, bazı mesajlarınızdan hareketle özeleştiri yapabilen bir dostumuz olduğunuzu bildiğim için; forumun dikkatine -bu vesileyle- sunduğunuz eleştirel bakış açısı hepimizin faydasına...
Sinan_25 Yazdı:
Tepkili olmami mazur görün, endiseliyim. Benim temas ettigim cekirdek, anlatabildiysem budur. Meramim budur. Kisisel bir derdim bir menfaatim Allah biliyor ki yok. Savunulan esaslar, herkesi baglayacak öncelikli konular üzerinden yapilmaz ise, savunulan esasin bir samimiyeti, inandirici bir yani kalmaz.
Daha önce söylediğim gibi; sanal dünyaların "belirsiz" halleri.. :) Bir okul gibi, müfredâta bağlı kalınması -maalesef- mümkün olmuyor..
Sinan_25 Yazdı:
Birileri tasavvufcu digerleri bilmem neci gibi bir yaklasimim kesinlikle yok, savunulan dogrular acik sekilde bilmeyenlere ulasmali, mümkün mertebe uzlasabilmeliyiz. Farkli renklerde olmamiz sorumlu oldugumuz alanlarda gerceklerin aydinlanmasi icin zorunlu olabilir.
Bu güzel ifâdelerinizi birer dua olarak kabul edelim...
Sinan_25 Yazdı:
Nasiplenmeyi diledigim onca bilgili Kardesim var burada, yazilarina düsüncelerine kiymet vererek okuyup faydalanmaya calistigim. Herkesi baglayici, öncelik verilmesi gereken konular üzerinden isiklarinizi sacarsaniz bence cok daha kiymetli ve faydali olacaksiniz, bundan eminim. Iki seneye yakindir buradayim, alabildigim isiklar bunun icin gün gectikce delil olmaya yeterlidir.
Haklı olduğunuzu bilmekle beraber, yine aynı noktaya geliyoruz.. :) Maalesef, evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor..
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma