Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 16 haziran 2006 Gönderilenler: 751
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
muhafazanAllah
isme bak
kardeşim diyeceğim ama
hem cin hem 13 cü
ne gelirse meraktan derler
bari çarpılmasak
Sevgili kardeşim Selamün Aleyküm
Tabiki şaka yapıyorum
maksat hoşluk olsun
Yazılarınıızı ilgiyle takip ediyorum.
Luna ile mesaj trafiğinizden kendi adıma yararlanıyorum. Aşağıdaki soru
benim için kavram tanımı olarak önemli. Size sıkıntı vermeyecekse
ayrıntılı cevaplarsanız gerçekten çok makbule geçecek.
--------------------
yada şöyle söyliyim; diyosunki mikro düzeyde sebepsonuç ilişkisi olmaz
bu düzlemde rastlantısallık geçerlidir?
peki benim şuan sana yazarken klavyeyi kullandığım ellerimdeki mikro
düzeyde olan hücrelerim rastlantısal olarakmı hareket ediyor? :) yada
benim bunları yazdıran zihnimin kararı rastlantısal olarakmı varoldu? canlı
bile olsam mikro düzeyde işleyen bir sistem yokmu? bizim ellerimizi
kollarımı vs.. hareket ettiren mikro düzeydeki birimler rastlantısal
olarakmı hareket ediyor? yada hücrelerin belli bir sebep doğrultusunda
işleyen bir yapısı yokmu? yada cansız olarak bakarsak şuan kullandığım
klavyenin mikro düzeydeki birimleri sebebsizmi hareket ediyor? :)
rastlantının dahi bir sebebi olmazmı yani? bu nasıl bir bakış açısı
anlamadım?
-------------------
Merakım bilinçli tercihin ne aşamada oluştuğuyla ilgili. Yada Mikro
düzeydeki belirsizliğin nasıl olupta makro büyüklükte hep aynı neticeyi
verdiği ile ilgili.
Heisenberg belirsizlik ilkesine göre kesin olarak bildiğimiz şey, hiç bir şeyi kesin olarak bilemeyeceğimiz. Bunun nedeni ise: Bilmek ölçmek demektir.
Bir nesne hakkında bilgi almak için o nesne ile iletişimde bulunmanız gerekir. Görmek için ışığın yansıyıp göze gelmesi, duymak için hava titreşimlerinin kulağa gelmesi gibi. Atom altı parçacıklar ile ilgili bir gözlemde bulunmak istediğimizde, o parçacığı "görmek" için kullandığımız foton, gözlemlenenin konumunu veya hızını değiştirir. Görmek için gözlemlenenden daha kısa boyda ışık kullanmanız gerekir. Daha kısa dalga boyu daha çok enerji demektir. Bu da parçacığın hızını etkiler. Daha yüksek dalga boyu kullanır isek de bu kez konumundaki belirsizlik artar.
Bu belirsizlikten dolayı, gözlemlenene kadar her parçacık, olasılık fonksiyonları ile modellenir. Her parçacık birden fazla durumda bulunur. Her durumun da matematik ile ifade edilen olasılığı vardır. Çok basit örnek ile: %30 şu pozisyonda,şu hızda ,şu azimutal quantum sayısı,açısal momentum kuantum sayılı vs., %20 şu..,% 15şu.. gibi..Bir parçacığın birden fazla kuantum durumunda bulunmasına süperpozisyon diyorlar. Bir parçacığın süperpozisyon içindeki kuantum durumları da rastlantısaldır.
Parçacığın kuantum durumu dalga fonksiyonu ile tanımlanır. Belirlenim kısıtlıdır. Belirlenimi belirleyen dalga fonksiyonudur. Fizikçi,ancak dalga fonksiyonunu bilebilir. Daha fazlasını değil. Yani, kesin sebepler ve sonuçlar yoktur. Olabilirlikler, belirsizlikler vardır.
Siz bir şeyi ölçmeye kalktığınızda, bu süperpozisyona müdahele olacağından dolayı (siz de kuantum parçacıklarından oluşmaktasınız) dalga fonksiyonu çöker. Bir değere sabitlenir. Siz de "aa demek durum böyleymiş" dersiniz. Oysa, gerçekte ( o da ne demekse) birçok olasılıktan biri rastlantısal olarak sizin tarafınızdan seçilmiş olur.
Bu durumda iki tez var: 1. Çoklu dünyalar yorumu (paralel evrenler de diyorlar) 2. Kopenhag yorumu (zihnin maddeye üstünlüğü)
Bunları anlatmadan sorunuza bakalım. Sorarsanız anlatırız.
Nasıl oluyor da bu rastlantısallık ve olasılılar dünyası bize Newton'un fiziğindeki gibi düzenli ve deterministik geliyor?
Hawking'in bu benzetmesini sevdiğim için aynen yazıyorum:
Evreni, her olayda zarların atıldığı, veya çarkların döndüğü büyük bir kumarhane olarak düşünebiliriz.Kumarhane işletmenin çok riskli bir iş olduğunu düşünebilirsiniz. Çünkü,her zar atılışında veya çarkın her çevrilişinde para kaybetme riskine girersiniz. Ancak, çok sayıda bahis söz konusu olduğunda, belirli bir bahisin sonucu öngörülemese de, kazançlar ve kayıplar öngörülebilir bir sonuçta ortalanır. Kumarhane işletenler, bahis oranlarının kendi lehlerinde ortalanmasını güvence altına alırlar. Kumarhanecilerin bu kadar zengin olmasının nedeni de budur zaten. Evren için de aynısı geçerlidir. Evren,günümüzdeki gibi büyükse, çok sayıda zar atışı söz konusu olur ve sonuçlar öngörülebilecek bir değerde ortalanır.Bu yüzden klasik kanunlar büyük sistemlerde geçerlidir.Ancak, evren, büyük patlamaya yakın bir zamandaki gibi küçükse, (ya da tekilliklerde-burayı ben ekledim) zar atışlarının sayısı azalır ve belirsizlik ilkesi büyük bir önem kazanır.
Bu matematik ile nasıl ifade edilir:
Richard Feynman'ın parçacıkların uzay-zamanda olası her yol boyunca , bir konumdan diğerine ilerlediği kuramı ile. Feynman, her bir yörünge ile, bir dalganın boyutu-genliği-ve fazı olmak üzere iki sayıyı ilişkilendirdi. A’ dan B’ e giden olası her yolla ilgili dalgaların toplanmasıyla bulunuyordu. Nesneler gündelik hayatta başlangıçları ile sonuçsal hedefleri arasında tek bir yol izliyormuş gibi görünmekte. Bu durum Feynman’ın geçmişler toplamı fikri ile uyum gösterir.Çünkü,büyük nesneler için bu yoların katılımları birleştirildiğinde, biri dışında bütün yollar birbirini etkisizleştirir. Sonsuz yollardan sadece biri , makroskobik nesnelerin hareketi göz önüne alındığında gerçek olur. Bu yörünge Newton’un klasik hareket kanunlarından ortaya çıkandır.
Yoksa bana şunu mu sordun?
Sonuçları belirleyen insandır. Seçimi insan yapar. (mutezile) Sonuçları belirleyen Allah'tır. İnsan seçim yapıyormuş gibi görünür. (cebriye)
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sonuçları belirleyen insandır. Seçimi insan yapar. (mutezile) Sonuçları belirleyen Allah'tır. İnsan seçim yapıyormuş gibi görünür. (cebriye)
Selam
Bir insanın seçim yapıp yaptığı seçime göre hareket etmesi insanın iradesi dahilindedir ancak insanın bunu yapıyor olması Allahın kudreti dahilindedir.Gerçekleştirilen her eylem Allahın kudretiyle olur.
Genellikle Allahın kudretini insanın yaptığı seçimleri yönlendiren güç olarak Algılayıp yapılan seçimleri Allah yaptırtmıştır şeklinde anlaşılan yanlış kader anlayışı oldukca yaygın.
Benim anlayışıma göre sonuçları belirleyen insandır ve seçimi o yapar ancak bunu yapıyor olabilme imkanını sağlayan Allahtır.
örneğin bir yol ayırımına gelmiş birinin sapabileceği 4 değişik yön ve yol var.her yolun varacağı dört farklı yer ve bu yerlerde kişinin başına gelip gerçekleşmesi muhtemel 4 farklı durum var.Kişinin karar verip yollardan birini seçip o yolun sonunda başına gelenler insanın yaptığı seçimin sonuçlarıdır .O yolları var edip seçenek olarak oraya koyanda Tanrıdır.
Tanrı sınırsız seçenek sunar kişi iradesiyle seçer seçimini ve seçiminin sonucunu yaşar.
Seçenekleri varkılan yaratıcıdır insandan istenen seçim yapmasıdır.
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Katılma Tarihi: 16 haziran 2006 Gönderilenler: 751
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Cin13 nikli kardeşim
Bilmediğinin peşine düşenlerden olmak istemem
dolayısıyla özgürlüğüm değil merak ettiğim
Söylediklerinizden anladığım En kestirme söylemle aynı nehirde iki kez
yıkanamayacağımız.
yanılıyormuyum?
yanılıyorsam sadece yanılıyorsun diyin ve gerisini okumayın. Ben
yazdıklarınızı tekrar okuyayım.
----------------
Doğru anlıyorsam
Bir müslüman olarak sizden yardımınızı istediğim
Zaten hiç birimizin içinden çıkamadığı bir kurguyu (Herşey) anlatırken
sadece sonsuz anlatım modelinden herhangi birini benim
kullandığım modelden farklı bir zamanda kullandığınız için
anlayamamamdan dolayı farklı muamele görmemi elinizden geldiğinizce
engellemeniz.
Yani niye aynı nehirde iki kez yıkanamıyacağımdan yola çıkarak nehrin
aynı nehir olabilmesinin olası şartlarını modellemek yerine (Çünkü
gerçekte herkesin kendi duygularınca anladığı bir model nehir) gerçekte
nehrin ne olduğunu Allahtan başka kimsenin bilemeyeceğini anlatmak.
Yukardaki paragrafın ışığında aşağıdaki iki tezi anlatırmısınız?
Cennetimden tuğlalar götürüyorsunuz biliyormusunuz?
Ve isteyerek verirken müsrifliğime şaşırıyorum.
Emeğinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Allah razı olsun.
Mutezile'nin ve cebriye'nin seçim yapma konusundaki zıt
görüşlerini yazma nedenim kopenhag yorumunda sıkça kullanılan "seçim" kavramı
ile ilgili şaka yapmaktı. Soru sormamıştım. Savana ve ABCDF kardeşler konu ile
ilgili görüşlerini yazmışlar. Sağolsunlar.
Sevgili iman,
Herakleitos'un aynı nehirde iki kez yıkanmama felsefesinde
değişen hem insan hem de nehirdir. Ancak anlatmak istediğim bu değildi.
Kendisinin sürekli değişim,zıtların birliği,evrensel akıl,
duyuların aldatıcılığı ve öznel gerçeklik konularındaki düşüncelerini de
katarsak o zaman belki.
Kuantum kuramı'nın Kopenhag yorumu çok özetle şu:
Evren ikiye ayrılır: Kuantum fiziği ile açıklanan gözlenen
evren ve klasik fizik ile açıklanan gözlemleyen ( gözlemci + gözlem aygıtları).
Gözlemci, gözlem yaptığında
kuantum sisteme müdahale edeceğinden, dalga fonksiyonu indirgenir. Bir olasılık
gerçek olur. Şöyle ki, kuantum sistemlerinin uyduğu yasalar her maddesel şey
için geçerlidir.Bir üst üste gelme olayı zihin tarafından yaşanmaz. Her madde,
bir durumlar bileşimi içindedir. (süperpozisyon) Bu sonsuza kadar
sürer.Ancak,bu durum bilinçli bir zihnin egemen iradesinin huzuruna geldiği
zaman bir seçim yapılır.Örnek:insan
Bir kuantum sistemi
tek bir özelliğe sahip değildir. Gözlemciye göre değişen, aynı anda
gözlemlenemeyen özellikleri ile birlikte düşünülmelidir. Buna "tamamlayıcılık
ilkesi" denir. Dolayısı ile tek bir gerçeklik yoktur. Gerçeklik, tamamlayıcılık
ilkesi ile birlikte ele alınır.
Burada duralım.
"Bilincin fiziksel olayı etkilemesi"kavramının yüzyılının başında fiziğin
içerisine girmesi ile birlikte "bilinç"in maddeden üstte bir yeri olduğunu
savunan fikirler de ortaya çıkmıştır. E.Wigner, J.Wheeler gibi fizikçilere göre
büyük patlamadan bilinçli gözlemciler ortaya çıkıncaya kadar evren, dalga
fonksiyonu biçimindedir. Bilinçli gözlemci ortaya çıkınca ise dalga fonksiyonu
bir gerçeğe indirgenir. Katılımcı evren?
Kopenhag'a göre Dünyaya benzersiz
ve belirli bir biçim yükleyen şey bizim gözlemimizdir.Göreceğimizi seçme
hakkımız olmayabilir, ama o anda gözlemlediğimiz şey benzersiz bir biçimde
gerçek olur.Çevremizdeki varlıkların gerçek olmasını sağlayan bizizdir.
Kopenhag yorumu bu indirgenme mekanizmasını
açıklamamaktadır. Hugh Everett bu soruna şöyle bir çözüm bulmuştur. Dalga
fonksiyonu indirgenmesi yoktur. J Termodinamik açıdan tersinmez bir süreç
gerçekleştiğinde evren, kuantum olasılık sayısınca parçaya bölünür. Bu yorumun
anlamı sonsuz sayıda iç içe evrenin var olmasıdır. İşin ilginci, bu kuramın tüm
korunum yasalarına, tüm fiziğe uyum göstermesidir.
Konu, rastlantısallık,olasılıklar evreni idi. Ama madem ki konu kader-seçim-özgür irade gibi kavramlara
kaydı. O halde sorayım:
Eğer
Kopenhag yorumu doğru ise,
Bu durumda Allah,
süperpozisyonuyaratıyor, seçimi kula
bırakıyor olmalı.Ama bu seçim, gerçeğin
ne olacağına dair bir seçim değil. Var olan olasılıklardan biri bilinç sayesinde
gerçek oluyor. Bilinç, burada gerçeğin var olması için bir araç olur. Gerçeği
seçme seçeneğimiz yoktur. Gerçeğin kısmi parçasını seçme ve görme irademiz
vardır.(tamamlayıcılık ilkesi) Özgürlük?
Ya da gerçeklik zihin tarafından
belirleniyor ise, tüm gerçeklik zihindedir denebilir. Nesnel varlık
yanılsamadır. Varlıkların,zihin dışında gerçeklikleri yoktur.Öznel idealizm?
Eğer
paralel evren yorumu doğru ise,
Önümdeki iki seçenekten birini
özgür irademle seçtiğimde, paralel bir evrende diğer seçeneği seçmiş bir ben
daha var olacaktır. Bu durumda ahlaki eyleminden dolayı sorumlu tutulacak olan
hangi bendir? Hangi evren daha gerçektir?
Karadelik-akdelik-paralel
evrenler vs. savunanlar haklı ise işler karışık. :)
Bu sorunu ortadan kaldırmak için
Allah, diğer evrenleri yaratmıyor ve seçilen durum üzerinden evrenin devamını
ve yine dallanmasını sağlıyor olabilir. Bu durumda Allah, evrenin hangi
dallanmalar ile devam edeceğini mutlak olarak bildiğine göre seçimleri de
biliyor mutlak olarak. Eğer, evren yaratımı değişmez / hangi dallanmaların var
olacağı ,hangilerinin yok edileceği değişmez ise o halde insanın değişmeyen
kaderi var demektir. Bu durumda özgür iradeden bahsedilebilir mi?
Bu iki durumdan kurtulmanın yolu,
bana göre,her seçim anında
dallanmaların yeniden Allah tarafından organize edilmesidir. Rahman 29: O her
an yeni bir iş ve oluştadır.
3. Bunların ikisi de yanlıştır.
Başka bir soru daha:
Allah, süperpozisyonu yaratıyor,
kişilerin seçimine karışmıyor ise ki sayın Savana ve ABCDF böyle söylemiş, bu
Allah'ın mutlak özgürlüğüne, özgür iradesine sınırlama getirir mi?
Allah evrendeki nelere karışır?
Nelere karışmaz?
Saygılar kardeşler.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Başka bir soru daha:
Allah, süperpozisyonu yaratıyor, kişilerin seçimine karışmıyor ise ki sayın Savana ve ABCDF böyle söylemiş, bu Allah'ın mutlak özgürlüğüne, özgür iradesine sınırlama getirir mi?
Allah evrendeki nelere karışır? Nelere karışmaz?
Selam cin13
Allahın sıfatlarını nasıl algıladığımızla ilgili bir soru bu
Allah her şeyin mutlak olanına sahiptir ve saltıktır.
mutlak iradeye sahip olan yaratıcı mutlak olmayan iradeyi yaratmış ve bu iradeyede özgürlük vermiştir.
Bence bu mükemmeli başarmış olmaktır.
iradenin anlamı dilimize istenç ,bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme yetisi olarak yerleşmişitir
mutlak ise kendi başına var olan saltık olan anlamındadır
kendi başına var olmuş, dilediğini yapma gücü ve özgürlüne sahip olan irade "mutlak olmayan" yaratılmış olan iradeyi var kılmıştır.
ve bu iradeden istediklerini vahy yoluyla ona iletmiş
isteklerine uyması veya uymaması halinde bu iradenin sonsuz varoluşta bulunacağı statüyü de belirmiştir(cennet ve cehennem)
Dikkat ederseniz kuran anlatımlarında mutlak iradeyi(yaratıcıyı) reddeden iradelerin "yok" edileceği bildirilmez aksine ebediyen cehennemde varlıklarını sürdürecekleri belirtilir.Yaratıcıyı kabul eden iradelerinde ebediyen cennette kalıcı olduğu belirtilir
Benim kişisel sanım bu konuda şöyledir ;inkar eden irade ve kabul eden irade birbirinin tamamlayıcısıdır bir bütünün parçalarıdır.
Çünkü yaratılmış irade doğası gereği
hem kendi dışındaki iradeyi inkara (kendi başına özgürce karar verme yetisine sahip olduğu için)
hem de kendi dışındaki iradeyi kabul edip boyun eğmeye (mutlak ve saltık olmadığı için)
yönelecektir
Bu eğilimlere sahip iradenin kendi dışında başka bir iradeyi kabul eden ve etmeyen olarak ayrıştığı yer dünyadaki yaşamdır.
özetle bizim dünya yaşamı ve özgür irade olarak bilip algıladığımız şey aslında Allahın insanlara ayrışmaları için verdiği süreden başkaca bişey değildir.
Sizce Allahın bu süreyi(dünya yaşamını) insanlara vermiş olması Allahın mutlak iradesi ve özgürlüğüne kısıtlama getirir mi?
Allah nelere karışır nelere karışmaz demiştiniz
Allah seçimlerin sunumuna ve ortaya konulmasına karışır ancak sizin seçiminize karışmaz
Daha önceki yazımdada yol örneğinde belirttiğim üzere
bir kişinin önünü konulmuş 4 farklı yol ve yönü orya koyan Allah o yönlerden birini seçip o yön üzerine giden ise o kişi
Allah seçimi etkiler mi?
Evet bence etkiler.Yine aynı örnekte kişinin önüne konulan seçeneklerin 5 ,6,7,8,9 farklı yol değilde 4 farklı yol olması Allahın kişinin seçimi üzerindeki etkisidir.
İşte buda kaderdir:)
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Bir önceki yazımda da
belirtmiş olduğum gibi, Kopenhag yorumu doğru ise,
Var olan olasılıklardan biri bilinç sayesinde
gerçek oluyor. Bilinç, burada gerçeğin var olması için bir araç olur. Gerçeği
seçme seçeneğimiz yoktur. Gerçeğin kısmi parçasını seçme ve görme irademiz
vardır.
Allah seçimden sonraki ardıl süperpozisyonu da
bildiğine göre ve bu üst üste binme durumları birbire bağlı olduğuna göre,
bizim yaptığımız, bizim için seçilen bir plana şahitlik yapmaktan başka birşey
değildir. Seçim, Allah’ın bilmesi dışında birbirine bağlı fiziksel durumlara
bağlanmıştır.
Paralel evrenlerde, sorumluluk problemini
ortadan kaldırmak için Allah’ın diğer evrenleri yaratmıyor olması da tümüyle bilimsel bir konuya tamamen
bilim-dışı (keyfi) bir etki (fiziksel deyim ile değişken) dahil edilmiş olunur.
Bu durumda, inanç, bilinmeyen bir konu hakkında geçici bir süreliğine
benimsenen, “bilgi” yerine kabul edilen zihin etkinliği olur.
savana Yazdı:
Allah seçimlerin sunumuna ve ortaya konulmasına karışır ancak sizin
seçiminize karışmaz
sözü sitedeki yaygın
görüş. Ancak, kanımcayetersiz.
Çünkü,seçim eylemi Allah’ın yasalarından bağımsız bir iş değildir.
Allah’ın yasalarını belirleyen Allah olduğuna göre seçim eyleminin bizzat
kendisi Allah’ın istenci, buyurması ile olur.
Seçim eylemi gerçekleşirken
algılayamadığımız sayısız içsel ve dışsal süreç gerçekleşmektedir.Buna beyindeki seçim kararı da pek tabii
dahildir. Bu sayısız fiziksel süreci yok sayıp insanı seçimlerinde tümüyle
özgür, Allah’ın seçimimize karışmadığını kabul etmek kanımca mümkün değildir.Seçim eylemini (seçen,seçim,seçilen) Allah’ın istencinden soyutlamaktır.
Ayrıca,belirtmiş olduğunuz gibi seçenekleri yaratan ama seçimlere
karışmayan bir Tanrı, yaptığımız eylemlerde özgür insan kavramını getirir.
Peki, insan özgür müdür ?
Fiziksel koşullar , toplumsal koşullar (gelenek, her türlü inanç, baskı, korku,
ahlak) , tarih, ruhsal durum(ruhsal durumun belirlenmesi de fiziksel etki ile olur),
biyolojik etkenlerin(örn : gen)insanı birçok alanda etkilediği bilinir iken, insanın seçim eyleminde özgür
olduğundan bahsedilebilir mi ?
Bu etkenlerin insan özgürlüğünü kısıtladığı
kabul edilir ise, bu etkenlerin de, herşeyin de Allah tarafından yaratıldığı
kabul edildiğine göre, Allah, sadece seçenekleri oluşturan deist biryaratıcı yerine, seçimin içerisindeki içkin
bir Yaratıcı olur.
Tekvir 29: Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe
siz bir şey dileyemezsiniz.
Selamlar.
Saygılar.Sevgiler.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Çünkü,seçim eylemi Allah’ın yasalarından bağımsız bir iş değildir. Allah’ın yasalarını belirleyen Allah olduğuna göre seçim eyleminin bizzat kendisi Allah’ın istenci, buyurması ile olur.
selam
Bu görüşe katılmıyorum .
Seçeneği sunan yaratıcının seçimi yapmış olan kulun seçimine etkisi seçeneklerin sunulmasından ibrarettir.
örneklemeyle izah etmeye çalışayım
Bir insanın yaşamındaki seçimlerin bir kaçını inceleyecek olursak
Bir kişinin önünde evlenmek ,bekar kalmak veya birlikte yaşamak seçeneği vardır bu 3 seçeneği yaratan Allahtır.4. veya 5. seçenek yoktur.O halde kişinin medini hal seçimini yaparken bu üç durumdan birini seçmek zorunda olması Allahın seçime olan etkisidir.Kişinin cinsel yaratılışı daha farklı olsaydı medeni hal seçenekleride çok daha farklı olurdu.
Yine bir bireyin yaşamını ikame etmek için karar verip seçeceği meslek seçeneklerini var kılan ve sunan yaraıcıdır seçimi yapan insandır.
doktor avukat işci işsiz mühendis muhasebeci marangoz bankacı vs vs meslek seçeneklerin tamamının toplamı 30,000adet diyelim.Kişi 30.000 farklı meslek türünden birini seçmek durumundadır 30.001 yada 50.000 seçenekten birini değilde 30.000 seçenekten birini seçiyor olma zorunluluğu Allahın seçime olan etkisidir.
Tekvir 29: Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz.
evet dileyemeyiz.O bize kaç seçenek sunmuşsa o seçeneklerden birini seçmek durumundayız.30.001. meslek seçeneği yaratılmamışsa siz dilesenizde 30.001. mesleği seçemezsiniz.Çünkü yoktur.
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Önceki yazılarımda "neden Allah'ın
seçim eyleminde etkin olduğunu" felsefe-bilim zemininde ve bir beyyine
ile desteklemeye çalışarak açıklamaya
çalıştım.
Siz de baştaki görüşünüz olan Allah'ın seçenekleri yaratıp, seçim eylemine
etkisi olmadığını örnekleme yaparak tekrarlamışsınız.
Neden etkin
olmadığı, seçim sürecini,eylemini etkileyen sayısız faktörde Allah’ın etkisinin
nasıl olmadığı,özgürlük gibi konular ise yazınızda var olmayan unsurlar.
Sağlık olsun.
Saygılar.Sevgiler. Selamlar.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma