Yazanlarda |
|
bembeyaz Uzman Uye
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayın bisaniye,
ilginize teşekkür ederim..
Ali İmran-46 da geçen (مهد) kelimesi "beşik" anlamına geliyor... yani (مهدى) "mehdî" "yol gösteren" ile bir ilgisi bulunmamaktadır.
Maide-110 , da da çocukların yattığı "beşik" anlamına geliyor..
Meryem-29 da ise (مهل) "mühl" ise "ergimiş kurşun" anlamında kullanılıyor.. burada son harf olan dal ile lam harfi karıştırılmış sanırım...
Taha-53 de ise yeryüzünün bir "beşik" olduğu ifade ediliyor..
Zuhruf-10 da ise yine yeryüzünün bir "beşik" olduğu ifade ediliyor...
Dolayısıyla verdiğiniz ayetlerin konumuzla hiç bir ilgisi yok...
selamlarımı sunuyorum aziz kardeşim... selam ve dua ile...
|
Yukarı dön |
|
|
bembeyaz Uzman Uye
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Prof. Dr. Ali Erbaş'a sorulan bir soru ve onun cevabı...
-Mehdi bekleme konusunda bizi aydınlatır mısınız?
-Cevap: Geçmişten günümüze bir çok dinde bir kurtarıcı bekleme hep olagelmiştir. müslümanlar içerisinde mehdi bekleme anlayışı ise, Hz. Peygamberden sonra özellikle Hz. Osman ve Hz. Ali'nin halifelikleri dönemine rastlayan siyasi kargaşaların ardından ortaya çıkmıştır.
Oysa Kur'an'da mehdi'ye dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Kur'an-ı Kerim, çeşitli dinlerde adı geçen hidayet önderinin Hz. Muhammed (sav) olduğunu bazı ayetlerde şöyle dile getirir:
"Daha önce kendilerine vahiy verdiklerimiz, onu kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar: Ancak bilin ki, onların bazısı hakikati bile bile örtbas eder." Bakara, 2/146
"Onlar ki, ellerindeki Tevrat'ta ve [daha sonra da] İncil'de tanımlanmış bulacakları Elçi'nin, okuması yazması olmayan Haberci'nin izinden gidecekler; [ve o Elçi ki] onlara yapılması doğru olanı buyurup yapılması yanlış olanı yasaklayacak; yine onlara temiz ve hoş şeyleri helal, kötü ve çirkin şeyleri haram kılacak; onların sırtlarına vurulmuş yükü indirip boyunlarına geçirilmiş zincirleri çözecek. Ve sonuç olarak, o'na inanan, o'nu yüce tutup destekleyen ve yücelerden bahşedilen ışığın ardına o'nunla birlikte düşenler; işte böyleleri, nihaî kurtuluşa, esenliğe erişen kimseler olacak”. Araf, 7/157.
kaynak: ...... gazetesi, 25. 09. 2007, sayfa: 15
selam ve dua ile..
|
Yukarı dön |
|
|
MaHZeN Groupie
Katılma Tarihi: 16 eylul 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 58
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kuranda bazı eşyalar vardır.
Musa'nın asası, Yusuf'un kasesi, Davut'un tabutu vs...
Bahsettiğiniz beklenen kişi, gemi ve saat olarak anlatılmıştır.
"o geminin demir atması ne zaman"
"sana o saatten soruyorlar"
Musa'nın asası sıradan bir değnek, baston, asa değildi. Ejderha, yılana canlı bir varlığa dönüşen bir asaydı.
Yusuf'un kasesi de sıradan bir kase değildi. Yusuf kaseden bazı bilgiler öğreniyordu.
Ateşin içinde yanan bir çalıdan Musa ile konuşan kılavuzu da düşünürseniz eğer, eşya olarak bildiğimiz şeyler aslında sadece birer eşyadan ibaret olmayabilir.
İsa ile ilgili kase meselesini ve peygamberin torunlarının katledilmesiyle gaibde kanlarının kase ile Allah'a sunulmasını da düşünürseniz eğer, kasenin bir insanı işaret ettiğini anlarsınız.
Yani gemi ve saatte bir insanı işaret ediyor.
Kurana bakarsanız eğer "ateşin çocukları" , "cennetin çocukları", "kentlerin ve medeniyetlerin anası" "onların anası kızışmış bir ateştir"gibi sözlere rastlarsınız.
Kuran iki kadından bahsetmektedir. İşte bu kadınlardan birisi erkek kılığında bir dişidir. "aslında onlar bir dişinin ardı sıra gidiyorlar." diğeri ise cenneti temsil eden, kentlerin ve medeniyetlerin anası olan bir kadındır.
Tıpkı Firavunlar zamanında olduğu gibi.
Cenneti temsil eden kadın, daha önce bir çok defa doğdu ve öldü. Birçok medeniyete geldi, yaşadı ve öldü. Sümerlilere, Mısırlılara, Romalılara, "sana bu kuranı kentlerin ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın diye indirdik" ve Hz Muhammed zamanında da vardı bu kadın.
Gelecek kişi kurtarır mı kurtaramaz mı bilmem, doğrusunu Allah daha iyi bilir. Ama şu varki bu gelecek kişi kıyametin saati, belki gemisi, işareti olacak. "peki o saat size geldiğinde sizler ne yaparsınız, bütün ortak koşduklarınızdan vazgeçersiniz değil mi" ayeti, insanlarda bir uyanışa, bir sonun geldiğini artık insanların anladığına işaret ediyor.
Yani, ya Allah'a ortak koşmakdan, oğullar, kızlar isnat etmekten, kendinizin rabler olduğunuzu ileri sürüp insanlara zulmetmekden,insanlara elinizi uzatıp kumanda etmekten, ya vazgeçersiniz ya vazgeçersiniz, yoksa bilinki hesap günü çok yakındır.
Asa canlı bir varlık olduğu gibi (ejderha - yılan), kasede bir insandır. Gemi ve saatte bir insanı işaret etmektedir.
Allah dilemişse bu hiçde imkansız ve zor birşey değildir.
Nemrutunda bir sinek işini bitirmemiş miydi?
Kuran geminin ve saatin geleceğinden net bir şekilde bahsetmektedir. Bu da o kişi gelecek demektir.
Kuranda eşya ve insan ile ilgili başka ayetlerde vardır. Mesela şöyle der bir başka ayette "ister taş olun, ister demir, isterseniz gönlünüzde büyüyen herhangi bir yaratık olun, sizler muhakkak öleceksiniz"
Bu ayettende anlaşılan, ölülerin, ruhların, öldükden sonra, başka canlılara, eşyalara, yaratıklara dönüşmesi ve ölülerin diğer boyutta milletlere ayrılıp birbirleriyle mücadele ettikleri gibi, dirilere düşmanlık etmeleri ve yardım etmeleri de söz konusudur.
Ve gaybda ve bu boyutta meydana gelebilecek bir savaş söz konusudur. Diğer boyutta demirden ordular, taşdan ordular, yaratıklardan ordular meydana getirip Allah'a kafa tutanlara, en güzel örnek Çinde ki Quin'in taşdan ordusudur ve Allah yerin dibine geçirmiş ve taşdan da olsan öleceksin demiştir.
Şimdi ise bu ordular, çeşitli demir, çelik, yaratık, insan, araba vs.. olarak kurgulanıp bizlere gaybden haber vermektedirler.
vs.....
"Allah asla ölüleri diriltmeyecek dediler, diriltecek diriltecek ki o onlara yalancılar olduklarını söylesin."
__________________ Karanlıkta Dile Getirmekten Çekindiğiniz Hakikat Bir Gün Aydınlıkta İşitilecek, Ve Gizli Mekanlarda Öğrendiğiniz İnancı Bir Gün Çatılardan Haykıracaksınız. ...
Hz. İsa
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"Allah asla ölüleri diriltmeyecek dediler, diriltecek diriltecek ki o onlara yalancılar olduklarını söylesin."
Ben şöyle okuyorum bu ayetleri:
16/38- "Allah, ölecek/ ölümlü olan bir kimseyi (elçi olarak) göndermez" diye Allah adına en büyük yemini ettiler. Evet (gönderir); Allah'ın gerçekleşeceği vadidir (bu) ama insanların pek çoğunun kafası (bunu) almaz. 39- (Gönderir ki), muhalefet ettikleri/karşı çıktıkları (mesajı) onlara iletsin ve de inkar edenlerin (ona inanmayanların, onu) yalanlayan kimseler olduğunu bilsin/ortaya koysun.
Bu ayetler, önceki iki ayetle birlikte (35-36) okunup dikkat edildiğinde burada söz konusu olanın ölüyü diriltmek olmadığı, elçi göndermek/ortaya çıkarmak olduğu, anlaşılacaktır.
Bu bakışı 40/34, 17/94-95 ve hatta 72/7 ve daha başka ayetler de desteklemektedir. Özelikle 17/94'teki "beşeran rasulen"e dikkat! Buradaki "beşer" ile 16/38'deki "men yemût:ölümlü kimse" aynı anlama olup beşer demek ölümlü kimse demektir. Beşer, yani ölümlü bir resulü, kafir insanın kafası almiyor bir türlü.
|
Yukarı dön |
|
|
MaHZeN Groupie
Katılma Tarihi: 16 eylul 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 58
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bahsettiğiniz anlamı taşımıyor ayet.
nahl 35:Ortak koşanlar dediler ki: "Eğer Allah isteseydi ne biz ne de atalarımız Allah dışında kulluk ibadet etmez, ona rağmen hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekilerde aynen böyle yaptılar. Resule düşen, açık bir tebliğden başkası değildir.
36: Andolsun biz her ümmette şöyle tebliğ eden bir resul görevlendirdik. "Allah'a kulluk ibadet edin, tağuttan kaçının. Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde gezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün.
37: Sen onların iyiye ve doğruya ulaşmalarını tutkuyla istesen de Allah, saptırdığına yol göstermez. Hiç bir yardımcıları da olmaz onların.
38: Yeminlerinin tüm gücüyle, "Allah ölen kimseyi diriltmez" diye Allah'a yemin ettiler. Hayır, öyle değil. Öleni diriltmek onun üzerinde hak bir vaattir, fakat insanların çokları bilmezler.
39: Diriltecek ki, onlara, ihtilafa düştükleri şeyi açık-seçik göstersin ve küfre sapanlar kendilerinin yalancılar olduklarını bilsinler.
İnsanlar yeniden dirilme konusunda hep şüphe ettiler. Ve bunu başka yollarla yapabilen insanların varlığını da gördüklerinde onları ilahlar edindiler.
Tıpkı Nevrut gibi. İbrahim Nemrut'a "benim rabbim, öldürür ve diriltir" dediğinde Nemrut "bende hayat alır, hayat veririm" demişti.
İbrahim Nemrut'un bu cevabına itiraz etmedi, haydi hayat al, ver bende göreyim demedi, şöyle dedi Nemrut'a, "Benim rabbim güneşi doğudan getirir, sen onu batıdan getir de göreyim" dediğinde bu çıkışla Nemrut "apışıp kaldı."
Yani Nemrut'un hayat verecek gücü vardı ama güneşi batıdan getirecek hiçbir gücü yoktu.
Eyyub kıssasına bakarsak eğer, Eyyub eşini ve çocuklarını kaybetmiş bir peygamberdi. Fakat belli bir süre sonra Allah "Eyyub'a eşini ve çocuklarını, ailesini benzerleri olarak geri verdik" der. Bu ayette ölen eş ve çocuklar, yeniden diriltilip benzerleri olarak geri verildiği anlaşılıyor.
İblis ve Allah arasında geçen konuşmalara bakarsak eğer, İblis "kıyamete kadar bana süre ver" der. Cevap ise "süre verilenlerdensin" şeklindedir. "süre verilenler" yani çoğul. Buradan kıyamete kadar sürenin yalnız İblise verildiği değil, İblis ile beraber başkalarına da süre verildiğini gösteriyor.
Sonra şu ayeti de düşünelim. "onlardan herbiri ister ki bin yıl yaşasınlar, oysaki uzun yaşamaları onları azaptan uzaklaştıracak değildir."
"oysaki uzun yaşamaları" demek ki bin yıl yaşanabilir demektir ya da daha fazla.
Şimdi ayet 38 de ki "öleni diriltmek Allah üzerinde bir vaattir" ayetini de düşünürsek, kıyamet gününe kadar, izin verilenler, belli aralıklarla tekrar tekrar diriltilip gönderilecek demektir.
"Oysaki tanıyıp bildikleri kendilerine geldiğinde, onu inkar ettiler"
Bu süre içersinde birileri birilerini tanımış demektir.
"Onu öz oğullarını tanır gibi tanırlar."
"Nuh bin yıldan elli yıl eksik yaşadı"
vs...
ayetleri de düşünürseniz, içimizde 200 yıl, 300 yıl, 500 yıl, 800 yıl yaşamış ve yaşayan insanlar var demektir.
ayetlerden delil ister misiniz,
"peki çocukların, bembeyaz saçlı ihtiyarlara dönüştüğü gün haliniz ne olacak."
İşte Nemrut'ta böyle hayat veriyordu.
Yalnız tek farkla, "Allah ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarır."
Nemrut'un çıkartıkları ölülerdi. Yani ölüydüler, kördüler "sen onların sana baktıklarını sanırsın, oysa ki onlar bakmazlar.", sağırdılar, dilsizdiler.
Canlı bir bedenin, hücrelerini ve beynin kumanda mekanizmasını ele geçirip, cesetleri kumanda etmekten ibaretti sadece.
Şimdilerde bu canlı cenazelere sayborg diyorlar. Yeni trent bu. :D
__________________ Karanlıkta Dile Getirmekten Çekindiğiniz Hakikat Bir Gün Aydınlıkta İşitilecek, Ve Gizli Mekanlarda Öğrendiğiniz İnancı Bir Gün Çatılardan Haykıracaksınız. ...
Hz. İsa
|
Yukarı dön |
|
|
efrayim58 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 13 subat 2007 Gönderilenler: 1098
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Efrayim,
Sevgili dostlar,
Bu konuya başkaca bir yerden bakalım.
Mehdi,deccal,kabir azabı,amin,kaza namazı,Adem ile
Havva,sela,Habil ile Kabil,v.s,v.s. Bu
kavramlar,kitabımızda bulunmuyor ama biz Müslümanların
ekseri çoğunluğu,bu kavramları biliyoruz,en azından
duymuşluğumuz var ve daha da önemlisi,İslamiyetin
'olmazsa olmazları' kabul edip Kuran'da yer alan İslami
terimler olarak kabul etmişiz.
Buna karşılık,'içki ve kumarda fayda ve günah
vardır... ve korkarsanız,namazlarınızı yürüyerek
kılın.... tam yazmadığım iki ayeti bilenimizin sayısı
kaçtır desem?
Bırakın bilmeyi,bu ayetleri dile
getirdiğinizde,zındık ile suçlanıp,sopa yeme ihtimaliniz
bile var.En azından 'Allah,Allah, bu ayetleri hiç
duymadık'diyenlerin sayısı oldukça fazla olduğu
görülecektir.
Bir tarafta ayette olanları hiç bilmemek, bir tarafta
da,ayette olmayanları çok iyi bilmek.
Bu nasıl yaman çelişkidir,hiç düşündük mü?
Sevgi ile,
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sizin anlamamanız normaldir. Yaşar Nuri hoca'nın da bu ayetleri anladığını sanmıyorum. Hoca, dediğim doğrultuda ayetler üzerinde yeniden düşünürse sanırım kendisinin yanıldığını anlayacak ve bana burada hak verecektir.
İnkarcıların itirazı gönderilen resuledir. "Allah bir beşeri, ölümlü birini, insanı resul göndermez, gönderecekse melek göndermeli" diyorlar. İnkarcılar, resulü kabul ediyor da verdiği mesajların arasından "Allah ölüleri diriltir" dediği mesaja mı itiraz etmişler? Hayır, komple beşer bir resulün gönderilişine karşı çıkmışlar: "Senin anlattıkların masal; bize masal anlatma, biz toprak olduktan sonra yeniden diriltilecek değiliz" demişler.
"E beasellâhu beşeran rasûlâ: Allah bir beşeri (bir ölümlüyü) mi gönderdi (olmaz böyle şey, Allah ölümlü birini resul gödermez)" dediler" (17/94).
______________________________
İbrahim Nemrut'a "benim rabbim, öldürür ve diriltir" dediğinde Nemrut "bende hayat alır, hayat veririm" demişti.
İbrahim Nemrut'un bu cevabına itiraz etmedi, haydi hayat al, ver bende göreyim demedi, şöyle dedi Nemrut'a, "Benim rabbim güneşi doğudan getirir, sen onu batıdan getir de göreyim" dediğinde bu çıkışla Nemrut "apışıp kaldı." Nemrut da, "Güneşi doğudan getiren senin rabbinse şayet, söyle de rabbine, bugün güneşi batıdan getirsin" deseydi acaba...! Eyyub kıssasına bakarsak eğer, Eyyub eşini ve çocuklarını kaybetmiş bir peygamberdi. Fakat belli bir süre sonra Allah "Eyyub'a eşini ve çocuklarını, ailesini benzerleri olarak geri verdik" der. Bu ayette ölen eş ve çocuklar, yeniden diriltilip benzerleri olarak geri verildiği anlaşılıyor. Saçma bir anlayış bu. Eyyub'un eşini ve çocuklarını kaybettiğine dair Kuran'da açık bir bilgi yoktur. Farz edelim kayb etmiştir; vermişse ona Allah, yeni çocuklar ve torunlar vermiştir, ölen eş ve çocuklarının yeniden diritildiği saçmadır. İblis ve Allah arasında geçen konuşmalara bakarsak eğer, İblis "kıyamete kadar bana süre ver" der. Cevap ise "süre verilenlerdensin" şeklindedir. "süre verilenler" yani çoğul. Buradan kıyamete kadar sürenin yalnız İblise verildiği değil, İblis ile beraber başkalarına da süre verildiğini gösteriyor. Ne iblise ne de başkalarına kıyamete kadar süre verildiğine dair de Kuran'da bir bilgiye rastlanmaz. İblis kıyamete kadar süre istiyor ancak, ona belli bir süre veriliyor. O belli süre insanın ölümüne kadarki yaşadığı süredir. İblisin ömrü de her insanın ömrü kadardır. İnsan ölünce iblisi de onunla beraber ölüyor. Sonra şu ayeti de düşünelim. "onlardan herbiri ister ki bin yıl yaşasınlar, oysaki uzun yaşamaları onları azaptan uzaklaştıracak değildir."
"oysaki uzun yaşamaları" demek ki bin yıl yaşanabilir demektir ya da daha fazla. Genel olarak bin sayısını "çok fazla" anlamına kullanıyor insan. İnsan bin yıl yaşartılsa bir bin yıl, bir bin yıl ... daha yaşamak ister. İstemenin sonu olmaz. İnsanın bin yıl yaşamak istemesinden, "demek ki insan bin yıl ve daha fazla da yaşayabilir" demek de bir isteğin ötesinde bir değer taşımaz.
|
Yukarı dön |
|
|
MaHZeN Groupie
Katılma Tarihi: 16 eylul 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 58
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ne iblise ne de başkalarına kıyamete kadar süre
verildiğine dair de Kuran'da bir bilgiye rastlanmaz. İblis kıyamete
kadar süre istiyor ancak, ona belli bir süre veriliyor. O belli süre
insanın ölümüne kadarki yaşadığı süredir. İblisin ömrü de her insanın
ömrü kadardır. İnsan ölünce iblisi de onunla beraber ölüyor.
İyi günler hanif06 kardeşim.
iblise ve başkalarına da kıyamete kadar süre tanındığına dair kuranda çok açık çok çok açık ayetler vardır.
Hicr 36:Dedi:"Rabbim, onların diriltileceği güne kadar bana süre ver." 37:Buyurdu:"Hadi, süre verilenlerdensin."
Başka ayetlere bakalım,
A'raf 14:Dedi:"İnsanların dirileceği güne kadar bana süre ver."
15:Buyurdu:"Süre verilenlerdensin."
Genel olarak bin sayısını "çok fazla" anlamına
kullanıyor insan. İnsan bin yıl yaşartılsa bir bin yıl, bir bin yıl ...
daha yaşamak ister.
İnsan Allah dilemişse bin yıl yaşar. "Çok fazla" anlamı taşımaz. Ayrıca insan bazı başka bilgiler elde ederekte bin yıl veya daha fazla da yaşar.
Ankebut 14:Andolsun, biz Nuh'u toplumuna gönderdik de o onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar.
Nuh'un kavminin de çok uzun yaşayan insanlar olduklarına dair de kanıt isterseniz eğer;
Nuh Suresi 26:Nuh şöyle yakardı:"Rabbim! Yeryüzünde kafirlerden yurt tutacak gezip dolaşacak hiç kimse bırakma!"
27:"Çünkü eğer sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve kötülük üreten nankörden başkasını doğurmazlar."
Neden çok uzun ömürlüymüş Nuh kavmi çünkü kendilerini, birbirlerini doğuruyorlarmış.
"rahimleri neyin kuşattığını Allah bilir."
Ayetler bizim anlamayı istediğimiz gibi değil, ayetin anlatmak istediği hakikatler doğrultusunda düşünürsek, iyiye ve doğruya ve güzele kılavuzlanmayı umut edebiliriz.
Çünkü bize güneşten fayda yok. Yıldızların bir bir söneceği, dağların (gezegenlerin ve güneşin) bir yürüyüşle yürütüleceği, ve bir çarpılışla çarpıldığı zaman ve arkasından uzay boşluğunda rengarenk bir toz kümesi bıraktığında, varıp gidilecek yerin Allah'ın kulbu olduğunu anlayacak insanlar. Tabi gemiye binebilirlerse.
__________________ Karanlıkta Dile Getirmekten Çekindiğiniz Hakikat Bir Gün Aydınlıkta İşitilecek, Ve Gizli Mekanlarda Öğrendiğiniz İnancı Bir Gün Çatılardan Haykıracaksınız. ...
Hz. İsa
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
iblise ve başkalarına da kıyamete kadar süre tanındığına dair kuranda çok açık çok çok açık ayetler vardır.
Hicr 36:Dedi:"Rabbim, onların diriltileceği güne kadar bana süre ver."
37:Buyurdu:"Hadi, süre verilenlerdensin." İyi günler Mahzen.
Ne zamana kadar süre verilmiş?
Hicr 38: İlâ yevmil-vaqtil-ma'lûm: Bilinen/belirlenmiş vakte kadar...
Bu belirli vakit insanın öldüğü vakittir.
Niçin şeytana o vakte kadar mühlet verilmiştir?
Allah'ın kullarını saptırması için.
İnsan öldükten sonra şeytanın yapacağı bir şey kalır mı?
Kalmaz.
Öyleyse insanların dirileceği güne kadar ne diye ona mühlet tanınsın?
İnsanlar var olduğu sürece iblis/şeytan var. Şeytan, insanla birlikte, onun içindedir. Şeytan insanın haktan uzak, hakka karşı olan tarafı, melekesi, yetisidir.
"Sen mühlet verilenlerdensin" gibi Kuran'daki bu tip çoğul kullanımlar, kişi ile beraber başkalarının da olduğu anlamı çıkmaz. Bu ti p kullanımlar, dilin bir kullanım şeklidir. Burada İblise denilen şudur: Sana mühlet verilmiştir. Kuran'da bu ifade örneklerinin yüzlercesi var. Örneğin:
Ya adem, sen ve eşin cennete oturun, oradan dilediğiniz yerde bolca yeyin ama şu bitkiye yaklaşmayın! Aksi halde zalimlerden olursunuz. Yani zalim olursunuz.
Meleklere, "ademe boyun eğin" dedik; iblis hariç melekler boyun eğdi, o ise kabul etmedi, onu küçümsedi ve kafirlerden oldu (kafir oldu).
Musa'nın annesine "onu emzir, onun için endişelendiğinde onu nehre bırak, endişelenme ve üzülme, biz onu sana geri vereceğiz ve biz onu resullerden yapacağız (onu resul tayin edeceğiz)" dedik.
Firavn Musa'ya dedi ki "Eğer benden başkasını ilah edinirsen seni mahpuslardan yaparım (seni hapsederim)" dedi.
Bu örnekler oldukça fazla var Kuran'da.
|
Yukarı dön |
|
|
MaHZeN Groupie
Katılma Tarihi: 16 eylul 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 58
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
sad 79:"Ey Rabbim! Öyle ise bana insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver" dedi.
güneş kaç yıldır bu sistemin içinde?
Musa seçilmişti, Allah seçer ve Allah elçi yapar. Birçok elçi, Allah olduğunu iddia eden birçok zalimlerden eziyet görmüşse de, sonuç her zaman zalimlerin aleyhinedir.
Ya cehennemi boylarlar, ya ebedi cehennemi boylarlar ya da dönülmeze giderler.
"Dikkat edin, nuh kavmi dönülmeze gitti."
Gök cisimlerin her biri bir varlığı temsil eder. İbrahim ve soyunun çokluğu ile ilgili;
"Ey İbrahim yıldızları sayabiliyor musun?" denir.
Bu gök cisimleri kaç yıldır gökyüzündeler ve kaçı kara deliğe (dönülmeze) gitmiş olabilir?
Peygamberimiz miraca nasıl çıktı? Miraç neresidir?
Bir de güneş sistemi deniler sisteme şöyle bir bakalım. Dünyanın oluşumu için başlangıçta çamur bir gezegen olduğu söyleniyor, tıpkı adem gibi. Bu çamur gezegen daha sonraları yaşayan bir gezegen haline dönüşüyor. Sonra kendisinin güneşten korunması için etrafına bir koruma kalkanı yapılıyor. Ne tuhaf benzerlik değil mi, çamur gezegen (adem) ve bir ateş (güneş).
Sonra Yusuf kıssasına bakınca 11 yıldız ve güneş Yusuf'a secde ediyor. Ne tuhaf değil mi? Yine gök cisimleri.
Sonra Mısır firavunları ve hiyerogliflere bakıyorsun, güneş tanrısı Ra efendi ve güneşten uzanan kollar (görünmeyen el), insanları kumanda ediyor.
Güneşe tapınanları da unutmamak lazım. Acaba güneş kendisine tapınmaları için insanları zorluyor olabilir mi?
Sonra kutsal kitaplara bakınca "siyon kızı düşmanını eline vericem" diyor.
Kurana bakınca da "o gün güneş dürülmüş bir şekilde sağ elindedir."
Benzerlik şaşırtıcı. "biz kuranı kendinden öncekileri doğrulasın diye indirdik."
İsrailoğullarından alınan ahtide unutmamak lazım.
"size verdiğimi kuvvetle tutun ve içindekileri hatırlayın"
"ahdinize vefalı olun ki bizde ahdimize vefalı olalım"
"ey israil oğulları didarımı takip edin" tevrattan
"hani biz sizi firavundan kurtarmıştık."
Allah daima hakkımızda hayırlı olanı versin.
İyi akşamlar.
__________________ Karanlıkta Dile Getirmekten Çekindiğiniz Hakikat Bir Gün Aydınlıkta İşitilecek, Ve Gizli Mekanlarda Öğrendiğiniz İnancı Bir Gün Çatılardan Haykıracaksınız. ...
Hz. İsa
|
Yukarı dön |
|
|
|
|