Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamlar.
Sn.Çoban, sizin "hata arama" olarak adlandırdığınız şey, sizin
tarafınızdan ortaya konan varlığın tek yorumunu kabul etmeyişimizdir.
Gökkuşağı örneğinde olduğu gibi sizin "buna böyle bakacak, böyle
yorumlayacaksınız" dayatmanızı kabul etmeyişimizdir.
Varlığın binlerce cephesi vardır. Her insan, varlıkta kendinden bir pay bulur.
Güzel olan budur.
"Hata arama", olgunluk ve vefadan bahsetmişsiniz. Bakın sadece sizin
konuşmalarınızdan sadece birini hatırlatayım:
Mavi yazılar
Sn.Çoban’a ait
" Biz, evrendeki
her zerrenin bir mucize olduğuna inanıyoruz. Amacımız, evrendeki olayları
sadece tanımlamak değil, aynı zamanda bu olayların “niçin” gerçekleştiğini de
açıklamaktır. Olayların arkasındaki üstün gücü anlamak, Yaratan’ın evreni nasıl
yarattığını öğrenmek için çabalarız.
Nasıl
yarattığından size ne,yoksa kopya mı çekeceksiniz?Kafanızı göğe kaldırdığınızda
'üstün gücü' farkedersiniz diyor,Yüce Rab."Nasıl yarattın'ın"
arkasında başka bir 'maraz'olmasın sakın!?
Öğrendikçe,
bilgimizin ne kadar sınırlı olduğunu anlar, bilmediğimiz nice ayetleri
keşfeder, Yaratan’ın kudretini daha iyi kavrarız.
Örneğin
gökkuşağını gördüğümüzde bunun "niçin bir mucize" olduğunu
anlamaya çalışırız.Yine yanlış soru! Doğrusu
'Bununla bize neyi anlatıyorsun, Rabbim?'olmalıydı.
Araştırıp
anladığımızda bu basitmiş gibi görünen olayın altında sayısız ölçünün var
olduğunu öğreniriz. Deriz ki “Bu gökkuşağının oluşması için gereken bu kadar
olay tesadüf olamaz. Bu kadar ölçüyü bir araya getiren kudret, elbette bizi
tekrar yaratmaya muktedirdir”
Daha
baştan yanlış adım attınız.İşiniz gücünüz şüphe etmek.Bilimin amacıda bu
değilmiydi zaten!!
İşte biz, her
olayın altındaki bu mucizeleri,ölçüleri araştırıyoruz.
Oysa
göreviniz,hayatınıza yansıyacak sonuç çıkarmak olmalıydı.
Küçüğe doğru
gittikçe daha önce farkında olmadığımız alemler, büyüğe doğru gittikçe
yaratılış anına yaklaşıyoruz.Bence
uzaklaşıyorsunuz!
Her ikisinde de evrendeki birliği keşfediyoruz.
Hem evrenin hem de yaşamın taşıdığı büyük anlamı kavramaya çalışıyoruz. Sadece
gökkuşağında değil, her olayın ardındaki şuuru, niyeti ve kudreti kavramaya.
Sarı
:Kuran'da ölümü sembolize eder."Sararmış ekinler"
Yeşil:Sonsuzluğu,ölümsüzlüğü,Cennet
hayatını "Yemyeşil ağaçlar"
Kırmızı:Cezayı,"Nar-ı
cehennemi"
Yani:
Allah
demiş oluyor ki,"Yaşamın üç gerçeği,üç gerçek rengi vardır:Ölüm,Sonsuz
cennet yaşamı ve ceza.
Gerisi
mi?
Hava
cıva,takılmayın onlara!"
Bizden
beklediğiniz niteliklere sizin ne kadar sahip olduğunuz ortada. Nasıl da bir
anda ak kaşık kesiliverdiniz.
Kimsenin
kimseyi cehennemlik ilan ettiği yok demişsiniz. 3 ya da 4. kez alıntı
yapıyorum:
sultan Yazdı:
Dağları
genellikle "dindar"kesim tercih ederken,denizleri dine uzak insanlar
tercih eder.
Denize gidenler
dağa gidenleri horlar ve küçümser.Ancak ahirette durum tam tersine seyreder.
Denizler
sorumsuzluğun/sorumsuzların, dağlarsa sorumluluk duygusuyla tefekkür edenlerin
mekanıdır |
|
|
Kim size bu
sınıflamaları yapma hakkını veriyor?
Lütfen biraz
daha az önyargılı olun, okuduğunu anlama ve karşıt fikirlere tahammül etme
yetisini vermesi için Rabbinize dua edin.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
|