Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
ben namaz kılarken kuran okuyorum. kuran okurken dikkat ettiğim tek kriter: yavaş ve anlayarak okumak. ruku ve secdelerimde, sayılardan ve basma kalıp sözcüklerden bağımsız olarak, içimden geldiği gibi dua ediyorum, rekat saymıyorum, raket de oynamıyorum... günün belirli zamanlarında, FİİLİ olarak kendime ZORUNLU kuran okuma zamanları olarak değerlendiriyorum namaz vakitlerimi. kuran okurken zaten, hatalarım da aklıma geliyor, bağışlanma diliyorum... özleştiri yapıyor, yeri geliyor şükrediyorum, teşekkür ediyorum Allah'a... bunlara hapsetmiyorum, gün içinde Allaha olan bağlılığımı... fakat bu zamanları da boşlamamaya özen gösteriyorum... yoksa kuran'ı ne zaman okuyalım??* nefis hep, sonra diyor... peki o sonralara kim ve ne zaman karar verecek...
selam müminleredir...
Merhaba Hayrullah!
İzninle bir kaç soru sormak istiyorum kıldığın namaza yönelik. Cevap vermak zorunda değilsin, istersen cevap verirsin.
1-Günün kaç belirli vaktinde namaz kılıyorsun? Niçin?
2-Rekat saymıyorsun... Ama namazında rekat dedikleri belli namaz şekli ve birden fazla rekat söz konusu mudur?
3-Namazında Kuran okuyorsun.. Namazının hangi bölümlerinde okuyorsun, ne kadar okuyorsun, niçin okuyorsun? Namaz dışında okumakla namazda okumak arasında ne gibi bir fark vardır?
4-Yine namazında bildik ruku ve secdeleri yapıyorsun ve o esnada dua ediyorsun.. Bunu neye dayanarak yapıyorsun? Bu konuda; ruku ve secdelerin namazda yapılmasını buyuran ve o esnada dua okunduğuna dair dayandığın âmir âyetler var mıdır?
5-Bir de, camide namaz kıldıran imama ittiba ile de namaz kılıyor musun?
Selam sana.
Merhaba Abdurrahman abi,
öncelikle bu forumdaki veya herhangi bir yerdeki hiç bir notu/bilgiyi/ görüşü okumadan sadece Kuran meali üzerinde YAŞAMAK için düşünme/anlama ve uygulama aşamalarında iken, namazdaki ŞEKİLSELLİK putumu kırmıştım.
rekatsız, tekrarsız, basma kalıp sözlerden uzak bir şekilde, içimden geldiği gibi, dua ediyor ve kuran okuyordum. dualarımda türkçe anladığım dilde de dua ediyordum.
derken, haram ayların da zorlama bir yorum ile kuran'a uydurulduğunu gördüğümde, internet ortamında araştırmaya başladım ve bu site ile tanıştım.
salat/namaz başlığındaki son üç-beş notu okuyarak hemen kendi anladıklarımı yazmaya başladım. ben 5 vakit namazın, rekatların kuran'da olmadığını savunurken, kendimce radikal görüşlerim karşısında, sizin "biz kuran'da namaz olmadığını savunuyoruz" görüşünüz ile SARSILDIM. derhal içimdeki kalan put kırıntılarımı savunmaya başladım. ve size ilk olarak "Kuran'da namaz kılarken KABEYE dönün " şeklinde bir ayet olmadığını ÖĞRETTİĞİNİZ için teşekkür ederim.
Aslında bir çok şey burada çözülüyor, TAM SORGULAYAN için. Kuran'da namaz kılarken yüzünüzü kabeye dönün gibi bir ayet yok iken, kabeye dönülmeden kılınan namaz KABUL edilmiyor, kendilerine müslüman diyenler tarafından.
Öyle ise, burada bir TERCİH yapmak, tam sorgulayan temiz akıl sahipleri için kaçınılmaz oluyor.
işte ben de tam bu TERCİH aşamasındayım. Ya putlarımı/öğretilerimi TAM olarak terk edeceğim, ya da putlarıma/öğretilerime TAM TESLİM olacağım.
gerisi arada kalmışlık oluyor. hiç bir şekilde çözülemez. ya sünnet şeklinde bizlere bildirilen RİVAYETLERİN bir çoğuna tabi olacağım, ya da HEPSİNİ terk edeceğim.
Yoksa, edip yükselin zamanında hulki cevizoğlunun programında düştüğü duruma düşmemek kaçınılmaz oluyor.
örneğin, SÜNNET olma meselesi. Sünnetin Kuran ile uzaktan yakından bir bağlantısı olmadığını gördüğüme göre ve kendilerine müslüman diyenlerin SÜNNETE namazdan daha fazla değer verdiklerini gördüğüme göre burada büyük bir soru işareti çıkıyordu ortaya.
devam edeceğim inşaallah...
ve sorularınıza cevap vereceğim...
şimdilik bu kadar...
selam müminleredir...
Merhaba,
Abdurrahman abi sorularına tek tek cevap vermekten vazgeçtim. Çünkü gerek kalmadı. Bundan sonra verdiğim bu kararım ve yukarıdaki notu yazdığımdan beri uygulayageldiğim şekilde yaptıklarımı / yapmadıklarımı aşağıda yazıyorum. Soruları olanlara teker teker zaman buldukça, dilim döndüğünce, Allah'ın izni ile cevap veririm.
1. Kuran'da salatı ikame ederken kabeye dönün gibi bir ibare olmadığı gibi, SECDE ederken kabeye dönün gibi bir ibare de yok.
2. Bu yüzden kabeyi reel olarak veya izafi olarak karşımıza alıp, yere kapandığımızda şeksiz şüphesiz PUTA tapanlar durumuna düşüyoruz.
3. Bütün islam alemini düşündüğümüde BİRLİK sembolü olarak kullanılan bu PUTUN aslında kuran'da bizlere bildirilen putların özelliklerine sahip olduğunu görüyoruz. bizlere HİÇ BİR FAYDASI yok..yarın mizanda kabeye doğru yaptığımız secdelerimiz bizleri kurtarmasını umduğumuzda, YOKOLUP gideceklerine eminim.
4. Bu putun kuranda anlatılan bir diğer özelliği de bizi Allah'a yakınlaştırdığı düşüncesi. Kimse itiraz etmesin. Çünkü o puta yani kabeye (belki ibrahim, belki ismail a.s'ın evi ve/veya sosyal toplantı merkezi) doğru yapılmayan secde ZANNİ islam anlayışına göre geçersiz.
5. Kuran'ın insanlar okusun, üzerlerine yorumlar yapsınlar, aralarında ihtilaf olsun diye indirilmiş, hele hele en çok satan kitap olma özelliğini kazansın diye indirildiğini düşünmüyorum. Bilakis, bu tür yorumlar ve dinin gerçek hayattan soyutlanıp, bazılarının tekeline alınma ve dolayısı ile Allah'a ortak olarak, O emretti, şeklinde veya buranın hakimi benim, ben böyle emrettim şeklinde ortaya çıkarılan KARMAŞAYA karşı bir BASİTLEŞTİRME, KOLAYLAŞTIRMA olduğunu düşünüyorum. Bir uygulama REHBERİ olduğunu düşünüyorum. Öyle bir uygulama rehberi ki, anlamak için ALİM olmaya gerek yok. sadece çocuk aklı ile, tertemiz, BÜTÜN öğretilerden arınarak dinlendiğinde anlaşılan bir kitap. kitaptan öte, yaşam rehberi.
6. kuran'ı hayatımın her anında yaşamaya çalışarak okuma görevimi yerine getirmeye çalışıyorum.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın Hayrullah,
Kabenin put olduğunu düşünmüyorum. Kabe Hz. Allah adına yapılan ilk mabeddir. Bundan öte bir özelliği yoktur. Mekke peygamberin memleketi ve mensubu olduğumuz İslam dininin çıkmış olduğu şehirdir.
Bakara 144 uyarınca yüzümüzü Mescidi harama dönüyoruz. Hristiyanların ve Yahudilerin Kilise ve havraları Kudüs e dönüktür.
Bu budur. Bunun fazla abartılacak bir şeyi yoktur.
Kıbleye döndüğün için kendini putperest hissetmene sebeb yok. Kabe put falan değil. Allah adına yapılmış ilk mabed budur. olayı bazı insanlar putperestliğe sokuluyor. Alakası yok. Bir ibadet şeklidir. Bu dur.
Namaz konusunun Vahyi anlamakla ilgili olduğunu düşünüyorum.
Sabah ve akşam en az bir ayet veya bir kaç ayet düşüne düşüne, anlayarak meal okuma gerekmektedir.
Namaz Türkçe kılınsa, zaten kuran dersi gibi olur.
Zümer 9 da kıyamlı secdeli gece yapılan bir ibadetten bahsedilmektedir.
Namaz tarihsel olarak vardır. Hz. Ömer akşam namazında, Hz. Ali sabah namazında öldürülmüşlerdir.
Zaten namaz; kıyam, Kur'an ve secdedir. Gerisi teferruattır. Toplu halde yapılırken, ibadeti disipline etme için bazı kurallar peygamber tarafından konulmuş ta olabilir. Daha sonraki zamanlardaki insanlar tarafından da konulmıuş kabul edilmiş olabilir.
Edip Yükselin durumunda arada kalmışlık yoktur. Biz sabah ve akşam namaz kılan, bu vakitlerde vaktimizin bir kısmını vahyi anlamaya ayıran yani düşünerek Kur'an meali okuyan hanifler olarak kendimi arada kalmış hissetmiyorum.
SAdece kur'an diyen arkadaşlar bilimi ve aklı rehber edinmedikçe, Kur'anı yorumlamada doğru bir sonuca varamazlar, varamıyorlar. Kuranın bilimden (tarih, sosyoloji,hukuk, ekonomi vb.) , akıldan ayrı yorumlaması at kafadan yorum oluyor. Gelenekçi ehl-i sünnettin yanlışları bunlarda da devam ediyor.
Ehl-i sünneti de , Namazsız hanifleri de aşırı buluyorum. Onlar eskileri kavramlarla oynadılar, anlamı kaydırdılar diye suçluyor ama kendileri alasını yapıyor. Tamam entellektüel bir çabadır. Beyin fırtınasıdır. Ama nasıl bir şeyin ilaç olması için bir sürü testten geçmesi gerekiyorsa, bir şeyin inanç haline gelebilmesi için bir sürü araştırmadan, tez antitez sentezden geçmesi gerekiyor. Kendim söylüyorum, kendim çürütüyorum. Savunanı da , eleştireni de okuyorum.
Namazı ve kıbleyi yani şekilleri putperestlik olarak nitelemeni aşırı buluyorum. Ehli sünnet , Kur'andan fazla sünnet (arap geleneklerine önem veriyor.Arap adetlerini din sanıyor. ) , Kur'an anlayışları da sevap bankacılığıdır. Başka bir derinliği yoktur yaptıklarının. Bence Ehli sünnetin saçmalıklarına kızıpta yanlış bir kanaate varma. Biraz daha araştırma yapmanı öneririm.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
"Bakara 144 uyarınca yüzümüzü Mescidi harama dönüyoruz. Hristiyanların ve Yahudilerin Kilise ve havraları Kudüs e dönüktür." Saffet Metin
Ne zaman, nerede, ne durumda ve niçin yüzünü oraya dönüyorsun? Ayet 144 veya bir başka ayet buna cevap veriyor mu? Kıble ile Mescidi Haram aynı şey mi? Ehli Kitab'ın, her ne delil getirirsen getir, dönmeyeceği "Kıble" hangi kıbledir? Ehli Kitabın da ayrı kıbleleri var... Şayet bunların ikisinin de kıblelerinin yönü Kudüsse bunlar bir birinin kıblesine dönüyor oluyor. Halbuki 145. ayet bunun tersini söylüyor; Kimse kimsenin kıblesine dönmüyor/dönmiyecek... Bu farklı kıbleler mabet denilen yapılar mıdır? 142. ayette sözü edilen "Onları ÜZERİNDE bulundukları KIBLEden döndüren nedir?" cümlesindeki "onlar" kim ve "onların kıblesi" nedir? 143. ayette "Ve biz SENin ÜZERİNDE olduğun KIBLEyi yaptık ki..." sözünde "SEN dediği kim ve "üzerinde olduğu KIBLE" nedir? Namaz ya da ibadet denilen bir ritüelin bu ayetlerden anlaşılması mümkün müdür?
"Zümer 9 da kıyamlı secdeli gece yapılan bir ibadetten bahsedilmektedir. " Saffet Metin
Hayır bu ayet kıyamlı secdeli gece yapılan bir ritüelden bahsetmiyor.
İnanan kişi, Allah'ın rahmetine/hidayetine mazhar olmak ve Ahirete/Sona bir hazırlık olarak, geceyi Allah'ın buyruğuna sacit olarak/inanarak, Allah'ın resulünden Kuran dinliyerek yatağa yatmıyor, ayakta geçiriyor.
bu konunun çok ağır bir konu olduğunu düşünüyorum. Fakat unutmayalım ki, ibrahim a.s.'ın babasını, oğlunu ateşe atacak seviyeye getirebilen bir bağlılık sözkonusu bu putlara. ve ortak noktaları Allah'ın ve/veya elçilerin İZİNDEN alınan yol üzere putlaştırma. Dolayısı ile, o putlar sayesinde allah'ın emrini yerine getirip, O'na daha çok yaklaştırdığını düşünmeseler, bir taş, tahta, ev, heykel gibi BASİT bir YAPI olan ve dili olmayan, kendilerine hiç bir fayda sağlamayan şeylere insanlar neden DEĞER versin ki?
Kuran okumadığımızı düşünelim, namazda. yaptığımız hareketleri bir inceleyin. istikametimizde KABE denilen bir yapı var ve insanlar onun önünde yerlere kapılıyor. Allah aşkına puta tapanlardan NE FARKI VAR?
Sayın saffet metinin yazısına büyük oranda katılıyorum. Allah adına yapılan ilk mescit ve müslümanların merkezi konumunda olan kabe bir Mescittir. bu mantıkla giderseniz camide namaz kılan bir insanı Allaha ulaşmak için taş binaya gitmesini de putlaşma içine alabilirsniz. Şunu da biliyorumki bazı insanlar kabeyi putlaştırmaktadırlar. Oraya gidince örtüsü kara - tek odalı mescite bakarak ona yapılan ibadetler vb-cahilllikten kaynaklanan- durumlarda vardır. Hacerül esved ve şeytan taşlama putlaşmaya daha yakın örneklerdir.
ben bakara 144 ten peygamberin ilahi bir emirle yönelicek yer arayışında olduğunu ve bu durumdan dolayı Mescidi harama dönmesinin belirtildiğini anlıyorum. Bu da kısaca KIBLE dir. Burda namaz\salat için açık bir yönelme olmamasına rağmen böyle olması kuvvetle muhtemeldir. topluluk halinde yapılan bir ibadette yönelicek yer sorunu ortaya çıkmaktadır. zümer 9 dan da saffetmetinle aynı şeyi anlıyorum. böyle olmadığını düşünen arkadaşlarında bu ayetleri nasıl anladıklarını da öğrenmek isterim. Muhakkakki en doğrusunu Allah bilir. Biz senin, yüzünün ha bire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz.
Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü
Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram
yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir
gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden
habersiz değildir.bakara 144
Bunların dışında gelenekselciliği reddetme adına bazı görüşlerin haniflik adı altında yeni bir mezhep anlayışına doğru gidebileceği endişesine kapılıyorum. Allah bizi doğru yoldan ayırmasın.. Selamlar..
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
mustacanta yazdı,
Bunların dışında gelenekselciliği reddetme adına bazı görüşlerin haniflik adı altında yeni bir mezhep anlayışına doğru gidebileceği endişesine kapılıyorum. Allah bizi doğru yoldan ayırmasın.. Selamlar..
selam,
gelenekselcilikiği reddetme demişsiniz,bu gelenek batıl bir gelenekse,neden endişe duyuyorsunuz.
selamlar....
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
Sayın saffet metinin yazısına büyük oranda katılıyorum. Allah adına yapılan ilk mescit ve müslümanların merkezi konumunda olan kabe bir Mescittir. bu mantıkla giderseniz camide namaz kılan bir insanı Allaha ulaşmak için taş binaya gitmesini de putlaşma içine alabilirsniz. Şunu da biliyorumki bazı insanlar kabeyi putlaştırmaktadırlar. Oraya gidince örtüsü kara - tek odalı mescite bakarak ona yapılan ibadetler vb-cahilllikten kaynaklanan- durumlarda vardır. Hacerül esved ve şeytan taşlama putlaşmaya daha yakın örneklerdir.
ben bakara 144 ten peygamberin ilahi bir emirle yönelicek yer arayışında olduğunu ve bu durumdan dolayı Mescidi harama dönmesinin belirtildiğini anlıyorum. Bu da kısaca KIBLE dir. Burda namaz\salat için açık bir yönelme olmamasına rağmen böyle olması kuvvetle muhtemeldir. topluluk halinde yapılan bir ibadette yönelicek yer sorunu ortaya çıkmaktadır. zümer 9 dan da saffetmetinle aynı şeyi anlıyorum. böyle olmadığını düşünen arkadaşlarında bu ayetleri nasıl anladıklarını da öğrenmek isterim. Muhakkakki en doğrusunu Allah bilir. Biz senin, yüzünün ha bire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir.bakara 144
Bunların dışında gelenekselciliği reddetme adına bazı görüşlerin haniflik adı altında yeni bir mezhep anlayışına doğru gidebileceği endişesine kapılıyorum. Allah bizi doğru yoldan ayırmasın.. Selamlar..
Qible, yön, hedef, istikâmet, yol, ön, görüş..
El-Qible de Es-Sebîl gibi "Ed-Dîn" den kinâyedir. El-Qible Allah'a itaat anlamına Allah'ın dînidir.
Kişinin kıblesi döndüğü şeydir. Bir şeye dönmek, yönelmek, ona önünü dönmek onu kabuldür. "El-Qible"nin zıddı/muhalifi "Ed-dibra"dir. Bir şeyin arkası, dübürü... Denilir ki; "Leyse li hézé qibletun ve lé dibratun: Bunun önü arkası belli değil." Yani istikameti belirsiz, kıblesiz... Aynı kökten El-qabîl; "Rabb'e taat/yöneliş", zıddı olan Ed-debîr de "Rabb'e ma'siyyet/sırt dönmek"tir.
144. ayetten, Allah'ın resulünün bir kıble arayışı içerisinde olduğu anlayışına varmak doğru bir anlayış olamaz. Bu anlayışta olanlar, batıl geleneğin dayattığı kıble anlayışına sahip olanlardır. Geleneğin kıble anlayışı, Kuran'a ters, son derece tutarsız ve çelişkiler içeren bir anlayıştır. 142-143-144. ayetlerden her kesin üzerinde bulunduğu bir kıblesinin olduğunu görüyoruz. Müşriklerin kıblesi atalarının yolu (142). Ehli Kitab'ın kıblesi de "hevaları" (145). Söylendiği gibi Allah'ın resulü yöneleceği bir kıble arayışı içerisinde değildir. Bakın, Allah'ın resulü, aksine, bir kıble (El-Kıble) üzerindedir. 143. ayet görmezden geliniyor: "Biz senin üzerinde olduğun kıbleyi, her ne kadar allah'ın rehberlik ettiğinden başkasına zor/ağır gelse de, Resül'e uyanı, topukları üzerinde (O'nun aleyhine) dönenden ayıralım için yaptık. Allah kesinlikle sizin imanınızı zayi etmeyecektir (mutlaka sizi belirlediği hedefe ulaştıracaktır)."
Ehli Kitab'ın bildiği gerçeklik, Allah'ın resulüne vahyettiği gerçekliktir. Buna rağmen onlar bu gerçeğe iman etmiyor; Allah'tan gerçek olduğunu bile bile gizliyorlar. Ama Allah onların bu yaptıklarından habersiz değildir; onlara gereken cezayı taddıracaktır (144). "De ki; ey ehli kitap! Neden Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz? Kesinlikle Allah yaptıklarınızı görüyor. De ki, ey Ehli Kitap! Neden Allah'ın yolundan iman edeni saptırıyorsunuz? Neden göz göre göre onu çarpıtmak istiyorsunuz? Haberiniz olsun, Allah sizin bu yaptığınızdan bihaber değildir (Allah bu yaptıklarınıza göz yummayacaktır). 3/98-99.
142-143 ayetleri, inananların daha önce üzerinde oldukları kıbleyi bırakıp Allah'ın resulünün üzerinde olduğu kıbleyi seçtikleri için sonunda yurtları Mekke (Mescidi Haram)den çıkarıldıklarını... Vardıkları/varacakları Medine'de "bunları, üzerinde bulundukları kıblelerinden ne çevirdi...!" diyen aklı kıt, ileriyi göremeyenlere (ki bunlar Ehli Kitaplar) cevaben Allah: de ki; doğu da batı da (Mekke de Medine de; her yer) Allah'ın, Allah dilediğine doğru bir yol gösterir..." şeklinde Mekke'den Medine'ye gidişi... 144-150 arası da Mekke'ye dönüşü son derece veciz olarak resmediyor. Arada da bu gerçekliği (Resullerin yurtlarından çıkarıldıkları sünnetullah gerçekliğini) Ehli Kitab'ın bildiğini de paranteze alarak anlatıyor (144'ün yarısı -148 arası).
Bunun böyle olduğunu anlayabilmek için Kuran'ın anlatım tarzını bilmek ve Kuran'da doğru seyahat etmek lazımdır. Örneğin burada anlatılanların 17/73-77'de anlatılanlarla bağlantısının olduğunu farkedebilirsek burada anlatılanı daha kolay ve daha doğru anlarız.
Mezhep görüştür, gidiştir. Her bir konuda farklı mezhepler/görüşler olabilir ve bunlardan, varsa, yalınız bir tanesi doğrudur. Bu batıl mezheplerin her biri taraftar bulmuş, ekol/okul olmuş olarak hayatlarını sürdürüp, taraftarlarını katlayarak günümüze gelmiş olabilir. Doğru olan biricik mezhep de zamanla ortadan yok olmuş olabilir. Bu yanlış mezhepler o doğrunun yerini almış ve asırlar boyu taraftarları olmuş olarak varlığını sürdürebilirler. Bizim çabamız, yeniden o konudaki tek doğru mezhebi/görüşü bulup ortaya çıkarmak olmalıdır. Bu olması gereken Hak mezheptir. Yeniden bulunup ortaya çıkınca bunu "yeni bir batıl mezheptir" endişesini taşıyıp redetmek batılda ısrardır.
gelenekselcilikiği reddetme demişsiniz,bu gelenek batıl bir gelenekse,neden endişe duyuyorsunuz
Selam hakgelenek. burda söylemek istediğim gelenekci yapıda kabul görmüş herşeyin reddedilip yada yok sayılarak, Kuranın anlaşılma çalışılmasıyla ortaya yeni yorumların ortaya çıkmasıdır. (Şunuda belirteyim Kuranın anlaşılmaya çalışılması bence her müslümanın temel görevidir. Sıkıntı kuranı herkesin farklı yorumlamasıyla-meallendirmesiyle farklı bir yola girilmesidir. )
örneğin peygamber zamanında, 4 halife zamanında namazın kılındığı, -vakit konusunda tartışmalar olsa da- bilinmektedir. Şimdi salat\namaz konusundaki yaklaşım nasıl olmalıdır?
Bugune kadar olan tartışmalardan salatın namazı içerdiğini öğrendik. bazı arkadaşlar namazın şekilsel olarak olmadığını söylüyor ve kuran okuyarak zikrederek salatını ikame ettiğini söylüyor. kimisi de belli bir zamanı olmadığını söylüyor.
kimisi 5 vakit farz,kimisi 5 vakit 3vakti farz 2 vakti peygamber ilave etti, kimisi 3 vakit sabah ögle akşam, kimisi 3 vakit sabah akşam yatsı, kimisi 2 vakit sabah akşam. Kimseye bir eleştirim yok kimse alınmasın.
Bilinen mana da ezan-namaz peygamber zamanında nasıldı? yokmuydu? Eldeki tarihi verileri ve hadisleri (hadis gördüğüm zaman çoğunlukla okumuyorum\reddediyorum) ne yapıcaz?
Özetlemek gerekirse batıl olanın bir faydası yoktur. Ama gelenekci olarak görülen şeylerde de hiç mi doğruluk yoktur. Derdimi anlatabildim mi bilmiyorum. benim endişem bu yönde..
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
mustacanta yazdı, Özetlemek gerekirse batıl olanın bir faydası yoktur. Ama gelenekci
olarak görülen şeylerde de hiç mi doğruluk yoktur. Derdimi
anlatabildim mi bilmiyorum. benim endişem bu yönde..
selam gelenekçiliğin dışında bir yol yoktur,ama sizin dediğiniz gelenek batıl bir gelenektir,bkz bakara 170 olması gereken gelenek yani hak olan için bkz bakara 133, özellikle hakgeleneğe tabi olunmak için bakara 133(senin) ibaresi kullanılıyor,burdaki kavramı gözden kaçırmamak gerekli,eğer burdaki (senin) kavramını kaçırdınmı bu geleneğe tabi olamassın olmadığın içinde batıl gelenekten kurtulamassın,batıl gelenekten kurtulmak için yapılması gereken tek şey bakara 133 ayetinin günümüzde canlı canlı yaşanması gerekli,bunun yaşanabilinmesi içinde tıpkı yakupoğulları gibi samimi olunması gerekli ki bu lutuf bize de gösterilsin. bu bakara 133 bu dönemde yaşanılmadığı sürece hiç kimse hakgeleneğe tabii olduğunu iddia etmesin,zaten hak geleneğe tabi olunmadığı içinde bir türlü kuran üzerinde düşülen ihtilaflar çözülmüyor,çözülmeyecektir!!!!!
selamlar....
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
Selam Sayın haktansapmaz, Öncelik sizin kadar arapça bilgim yok o yüzden farklı meallendirmeleri okuyarak ayetler hakkında fikir sahibi olmaya çalışıyorum. Kuranmeali.org sitesinde diğer meallendirmelere baktığımda sizin anlatmaya çalıştığınız durumu tam olarak göremedim. Ayetlerden anladığım herkesin kıblesinin farklı olduğu, müslümanlarında kıblesinin neden kabeye çevrildiği, bunun müslüman olmayanlar tarafından nasıl yorumlanabileceği gibi sonuçlar çıkarıyorum. En doğrusunu Allah bilir. Selamlar..
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma