Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Mürsidin önünde söylenen sözler hakkinda sanirim Tardu kaan kardesimizde birseyler diyebilir, nede olsa oda birzamanlar tövbe almis ve suan vekillik göre verilmis. Bize gelince Alperen biz bu sözleri söylüyoruz kardesim!
YA RABBI BEN PISMANIM! YAPTIGIM GÜNAHLARDAN BEN PISMANIM! KESKE YAPMASAYDIM! INSALLAH BIR DAHA YAPMAYACAGIM! ALLAHÛ TEALÂ'NIN HUZURUNDA GÜNAHLARIM IÇIN TÖVBE EDEREK VE ALLAH'TAN MAGFIRET DILEYEREK VE ALLAH'IN EMIR VE YASAKLARINA UYACAGIMA YEMIN EDEREK, ALLAH'TAN KENDISINE KITAP, SANCAK, TAHT, NUR VE KILIÇ VERILEN MEHDI RESULE EMIRLERINE ITAAT EDECEGIME YEMIN EDEREK. IHSANLA TABI OLDUM.
Son olarakta Kelime-i Sehadet getiriliyor.
Günahlar icin Tövbe
Insan nefs sahibidir. Günaha ve seyyiata bu sebeple meyyaldir. Bu itibarla günah isliyecektir. Iste günahlarindan temizlenebilmesi ancak tövbe ile mümkündür. Baslangicta sadece günahlarimizin affi icin tövbe ederiz. Bu seviyede zikir yoktur. Bu birinci tip tövbedir. Insan istedigi her an idrak ettigi hatasi icin Allah'in affini diler.
Allah'a ulasmak icin Tövbe
Ikinci tövbe bir merasimle gerceklesir. Arsi tutan melekler, devrin imaminin ruhu, mürsit önünde sadece mürsidin sözleri tekrar edilerek yapilir (Nebe38).
78/NEBE-38: Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben). Melekler (arşı tutan melekler), saf saf olarak ve ruh (devrin imamının ruhu) oradadırlar. Kendisine Rahmân’ın izin verdiğinden başka kimse konuşamaz. Ve sevap söyler (günahların sevaba çevrilmesini müjdeler). Bu tövbe, Allah'a ulasmak icin yapilan tövbedir. Ve günahlarimiz sevaba dönüsür.
4/NİSA-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen). Biz, resûlleri ancak Allah’ın izniyle, kendilerine itaat edilsin diye göndeririz. Onlar, nefslerine zulmettikleri zaman eğer sana gelselerdi ve Allah’tan mağfiret dileselerdi, Resûl de onlar için mağfiret dileseydi; Allah’ı tövbeleri (her iki tarafın mağfiretini, tövbesini) kabul eden ve rahmet gönderici olarak bulurlardı.
Günahlarin sevaba cevrilmesinin nedenide bu, Nisa64 acikliyor. Cünkü hem Resulün hemde tövbe edenin tövbesi kabul oluyor. 2 kat tövbe kabulu oldugu icin günahlar sirf örtülmüyor, magfiret ediliyor yani örtüldükten sonra birde sevaba cevriliyor.
40/MU'MİN-7: Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu'minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi'te kulle şey'in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke ve kıhim azâbel cahîm(cahîmi). Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (huzur namazının imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve ona îmân ederler. Ve amenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler. "Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm’e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Ve onları cehennem azabından koru!”
Bu tövbeden sonra kisi amilüssalihata baslar. Mümin olur ve Sirat-i Mustakiym üzerine cikar.
78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben). İşte o gün Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisini Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah'a ulaşan kişiye Allah), meab (sığınak, melce) olur.
25/FURKAN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihanfe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen). Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah, seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafûr’dur (günahları sevaba çeviren), Rahîm’dir (rahmet gönderen).
25/FURKAN-71: Ve men tâbe ve amile sâlihan fe innehu yetûbu ilallâhi metâbâ(metâben). Ve kim (mürşidi önünde) tövbe eder ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlerse, o taktirde muhakkak ki o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a ulaşır (hayattayken ruhu Allah’a ulaşır).
Nefsin kalbine nurlarin girebilip nefsi temizlemesi ise sirf zikir müessesi ile gerceklesir ve ayni zamanda bu amillüssalihat olayinada hidayetciye biat edildikten sonra ancak baslanabilenecegi, yetmedi ve ancak hidayetciye biat ettikten,zikir yaparak amüllisalihati yaparak ancak sirati Mustakim üzerinden hidayete erinile bilecegi yani ruhun Allah'a ulasacagi aciklaniyor. Bu 4 seyin arasinda cok büyük iliski oldugunu yukarda yazdigim ayetler bir bütün olarak acikliyor. Yok hayir derseniz ayrica Zümer 23 hepsini birden almis icine!
39/ZUMER-23: Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin). Allah, ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını (rahmet, fazl ve salâvâtı), ikişer ikişer (rahmet-fazl ve rahmet-salâvât), Kitab'a müteşabih (benzer) olarak indirdi. Rab’lerinden huşû duyanların ciltleri ondan ürperir. Sonra onların ciltleri ve kalpleri Allah’ın zikriyle yumuşar, sukûnet bulur (yatışır). İşte bu, Allah’ın hidayetidir, dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir hidayetçi yoktur.
Burada artik Allah'a hidayet edici zikir baslamistir. Bu noktada baslayan zikir her gecen gün artacak ve bir gün daimi zikre ulasacaktir (Nisa103,ALi Imran 190 ve191 ise daimi zikire ulasanlar Ulul Elbab oldugunu ifade ediyor). Daimi zikrin bizi ulastiracagi, külli zikir ve tesbihle yeni ve son bir tövbeye ulasiriz. Bu tövbe "Nasuh" tövbesidir.
Tövbe-i Nasuh
Görülüyorki artik Allah'a dogru yola cikmamiza imkan veren tövbe de hidayet zikri bulunuyor. Ve 24 saat boyunca zikreder hale geldigimiz zaman yeni bir tövbeye ulasiyoruz.(yani Nisa 103,Ali Imran 190,191 her 3 halde zikir halinde isek, ki bu 24 saati ifade eder, insan ya oturur , ya ayaktadir, yada yatar, bu ise günün her saniyesini ifade eder). Bu tövbe ile ihlas makamindan Salah makamina gecilir.
66/TAHRİM-8: Yâ eyyuhellezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhâ(nasûhan), asâ rabbukum en yukeffire ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meah(meahu), nûruhum yes'â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun). Ey âmenû olanlar! Allah’a nasuh tövbesiyle tövbe edin ki; Allah, sizin günahlarınızı örtsün ve sizi, altından nehirler akan cennetlere koysun. O gün Allah, nebîleri ve onlarla birlikte âmenû olanları utandırmayacaktır. (O gün) onlar, nurları önlerinde ve sağlarında olarak yürürler ve (nasuh tövbesini yaptıkları gün): “Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizlere mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir), muhakkak ki; Sen, herşeye kaadirsin.” derler.
Bu tövbe Allah'in huzurunda yapilir. Bu tövbeden geri dönüs yoktur. Allah bütün (mürside baglandiktan sonra islenen günahlari) birkez daha af eder kesin bir sekilde). Bu tövbeden geri dönüste artik yoktur. Kisi cünkü seytanin tesirinden kurtulmustur, nefsini 100'de 100 arindirip teslim etmistir, ondan haric iradesinide teslim edip Bi-Hakkin takvanin sahibi olmustur (Hakka tukatihi takvasi). Ve böylece Salihlerden olmustur. Önceden basinin üzerinde devrin imaminin bir nimet olarak bulundugu ruh alinir yerine ise Kendisine ait olan Salah nuru ihsan edilir, bu salah nuru ise Salihlerden oldugunun bir kanitidir (tahrim 8) bu nuru ise yalniz kalp gözü acik olanlar göre bilir. Ayni zamanda bu kiside irsad etmek ile görevlenir! Ayni zamanda bu kisi Peygamber ve devrin imamlarina cennette komsu olur. En üst kat cennet sahibi olur!
Allah razi olsun!
|