Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Kadınlar çorapsız ve başı açık namaz kılabilirler mi?
Buluğa ermiş müslüman bir hanımın namaz kılarken saçlarını ve diğer avret mahallini örtmesi gerektiği Hz. Aişe’den rivayet edilen bir hadis ile sabittir. Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah buluğ çağına ulaşmış kadının başörtüsüz namazını kabul etmez.” (Hakim en-Neysabûrû, Müstedrek; I, 251. Ebu Dâvûd, Salat, 85. No: 641. I, 422. Tirmizî, Salat, 277. No: 377. II, 215. İbn Mâce, Tahâre, 132. NO: 655. I, 214. Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 150, 218, 259. İbn Huzeyme, hadisin sahih, Tirmizî, Hasen, Hakem ise Müslim’in şartlarına göre sahih olduğunu söylemiştir.) Ayrıca Peygamberimizin eşlerinin evlerinde baş örtüsü ile namaz kıldıklarını (Malik, Salat, 10. No: 35-36) ve Peygamberimizin başı açık namaz kılan genç kızlara müdahale ettiğini ve buluğa eren kadınların başlarını örterek namazlarını kılmaları gerektiğini bildiren hadisler mevcuttur. (Ahmed, VI, 96, 236, 238; Tirmizî, Salat, 84. No: 640. I, 420; Ebu Davud, Salat, 85. No: 642. I, 422) Peygamber zamanından günümüze kadar ki uygulama da böyledir. Bu konuda İslam toplumunun ortak görüşü hasıl olmuştur.
Buna mukabil, kadınlar ayakları avret mahalli olmadığından, çorapsız namaz kılabilirler.
Redyellow, erkeklerin başı açık namaz kılmalarının mekruh olduğuna dair rivayetler de var mı? Varsa sen bunu nasıl değerlendiriyorsun? Neden müslüman erkekler başları açık namaz kılıyorlar? Neden açık açık bir mekruhu işliyorlar?
Redyellow, müslüman cariyelerin namaz kılarlarken ve sair zamanlarda başlarını örtmelerinin yasak olduğuna dair rivayetler var mı? Varsa bu konu hakkında ne dersin? Bu rivayetleri doğru kabul edersek o halde başörtüsü dinin bir emrinden çok sosyal bir ayıraç hükmünde mi değerlendirilmelidir?
(Bu sosyal ayıracın dinin bir emri değil koşulların bir sonucu olarak değerlendirilmesini doğru buluyorum. Zira Allah hür-köle ayrımı yapmaz. O'nun katında statü farkı olmaksızın her kul eşittir. Üstünlük ancak erdemlilik ve takva ile doğru orantılıdır. Bu değerlendirme istikametinde Allah'ın topluluklara emrinin aslında statü ayrımcılığını ortadan kaldırmak ve hür ve eşit bir toplum oluşturmak olduğu görülecektir. Ne var ki toplumsal değişimler onlarca hatta yüzlerce yılı alabilmektedir. Ve ne yazık ki toplumların koşullarından doğan tavırları dinle özdeşleştirilerek yanlış kanaatlere varılmaktadır. Ayrıca Kur'anda bir dönemin gerçekleri tespit edilerek o dönemin koşullarına yönelik sözler ve önerilen çözümler genelgeçer bir kaide zannedilebilmektedir. Halbuki Allah durum tespiti yapmaktadır ve kitabın indirildiği topluma o dönemin koşullarına uygun çözümler önermektedir. Bu öneriler ucu açık, geliştirilmeye müsait özelliktedir. Örneğin insanların hak ve hürriyetleri, kadın hakları, miras hukuku vs. Değişen şartlara göre Kur'anla belirlenen minimum ölçeğin üzerinde gerekli düzenlemeler yapılabilmelidir. Bu da ardına kadar açık olan ictihad kapısından geçerek olacaktır. Benzer mevzuda bir değerlendirme yazısı: http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=389&KW=cariye&a mp;a mp;PN=0&TPN=3 )
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Katılma Tarihi: 31 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 380
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
ben orada okudum ve buradaki arkadaşlarla paylaşmak istedim, şahsi görüşüm değildir. zaten şahsi görüş bildirecek kadar da alim değilim.
tam olarak bilmediğim, uzmanı olmadığım bir konu üzerinde şahsi görüş bildirmek istemiyorum (kırmızı sarı)
Bir daha uzmanı olmadığın konular üzerine ordan burdan alıntılar yaparak burayı boğma..Medemki sahsi görüş bildirecek kadar alim değilsin başkalarının yazdıklarının doru olduğunu neye göre belirliyorsun
Burası ezbercilerin onu bunu anlamadan taklit edenlerin yeri değil.Bu şekilde takliitçilerin yazdığı bir çok forum var.Böyle alıntıları oralarda yazarsan alkış bile alısın ama burda değil
Ne oöyle çarşaflı peçeli ninja bayanlar.Burasını samuray okulumu zannettin
hanif nicki beyfendi, ben burada görüşlerin yazıldığını, karşılıklı fikir teatisinde bulunulduğunu zannederek girdim-üye oldum ve bir kaç yazı gönderdim.
ama yanılmışım. baktım dün gönderdiğim yazılar silinmiş, ayrıca senin gibi kendisini bi b.k sanan zavallıda beni azarlamaya kalkmış.
öncelikle adam ol, insanlara saygılı ol.
terbiyesizlik yapma.
görüşmemek üzere!!!!
cevap yazmaya kalkma okumam, çünkü şu saatten sonra böyle bir forumda işim olamaz.
çünkü ben insanım, insanların fikirlerine katılmasamda saygılıyım ve kendisini insan sanan müsveddelerdende bu şekilde davranmalarını bekleyemem.
peygamber düşmanları-sünnet düşmanlarıyla başbaşa bırakıyorum. kendi b.kunuzda boğulursunuz.
bu yazılardan peygamber düşmanlarının, sünnet düşmanlarının rahatsız olduğunu biliyorum ve yine bana küçümseyici ifadelerle yazı yazacaklarını biliyorum. ama boşuna uğraşmayın okumayacağım.
hanif nicki beyfendi, ben burada görüşlerin yazıldığını, karşılıklı fikir teatisinde bulunulduğunu zannederek girdim-üye oldum ve bir kaç yazı gönderdim.
ama yanılmışım. baktım dün gönderdiğim yazılar silinmiş, ayrıca senin gibi kendisini bi b.k sanan zavallıda beni azarlamaya kalkmış.
öncelikle adam ol, insanlara saygılı ol.
terbiyesizlik yapma.
görüşmemek üzere!!!!
cevap yazmaya kalkma okumam, çünkü şu saatten sonra böyle bir forumda işim olamaz.
çünkü ben insanım, insanların fikirlerine katılmasamda saygılıyım ve kendisini insan sanan müsveddelerdende bu şekilde davranmalarını bekleyemem.
peygamber düşmanları-sünnet düşmanlarıyla başbaşa bırakıyorum. kendi b.kunuzda boğulursunuz.
slm slm ;
redyellov Biz burada Allah Rızası için varız.
Hanif abim sana gerçekleri sölemiş , Ama gerçekler hep acı olmuştur.İnsanlar gerçekleri görünce/duyunca kabullenemez olmuştur.Dönüp baktığında gerçeğin tarihide hep acı olmuştur.
Bak buradaki örn. başlığa bak sen şimdi bunu anlamadıysan o senin problemin! Peygamber düşmanı sen ve senin gibiler! sebepide uyduruk hadislere inanman. Peygamberi Hüküm sahibi sanıp Kuran Ahlakına tamamen aykırı tavır içinde hükmü ve dini peygamber de araman.
Bizde diyoruz ki Bunları ince eleyip sık dokuyun diyoruz.Hükmü Allah verir Kulu değil.
Geçen gün radyo dinliyorum(pekte dinlemem ya)
Sana Yayın yapan dj in görüşünü aynen aktarıyorum;
__Evet sevgili dinleyenler bilmem ne kampanyasından yararlanın YALANMAMIŞ EN GERÇEKÇİ UYDURULMAMIŞ HADİSLER BU ADRES TE BİR TELEFON KADAR SİZE YAKIN
????
Bunu demiyorum radyo bunları söylüyor. Gerisini sen düşün!
Şimdi ben tutup kafamdan bir cümle kurup altına hz.Muhammed efendimizin rivayeti yazzsam versem internete??!!...
Bunu sende senin gibi lerde BAL GİBİ YUTAR/İNANIR.
Sözüm meclis dışı;
Hani öküz hep trene bakarmış....
Aslında öküz trene baksa yine karlı...
Ama öküz eskiden Foto makineleri insan boyutlarındaydı Trenin arkasındaki foto makinesine bakarmış.Günde bir kere resim çeker flaşını patlatırmış ama o öküz bütün gün ona bakarmış, trene değil. Bak biz yine insana yakışır davranıyoruz.Sana birebir yazdım mı? hayır. neden?
Çünkü az çok benim de edep im var ki Edebiyat yaptım.
Arkadaşlar yazmış birde ben yazayım da bundan açık delil olabilirmi ?Kuranda başı kapama şartı yok anlamak istemeyenler kendileri bilirler.
Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.
24 Nur Suresi 31
Kadını kendi zihniyetine göre yaşatmak isteyen zihniyetin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki “hımar” kelimesi geniş manalı bir kelime olup örtü manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. Hımar, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur. Allah eğer “hımar” kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi “hımarürres” gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece “res” kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan “hımar” ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söyenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı ‘res’ ile vurgulanır.
Üstelik ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen ‘cuub’ kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa’nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) “Hımar” kelimesi sırf başörtüsü manasına gelse bile bu ayetten başı örtmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı. Üstelik başörtüsünü Kuran’a maletmek isteyen zihniyet, açık bir saptırma yaparak “felyedribne” fiilini “salsınlar” diye tercüme etmeye kalkmıştır. Böylece ayeti okuyan “başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar” şeklinde okuyacaktır. Oysa hiçbir şekilde “darabe” kökünden türeyen “felyedribne” fiili “salsınlar” manasına gelmez. Bu fiille örtünün yaka açığına konulması yani kapatılması anlatılır. Kuran’da salsınlar, indirsinler manasında “felyüdnine” kelimesi kullanılır. Allah böyle bir ifade kullanmak isteseydi “felyedribne” fiili yerine “felyüdnine” fiilini kullanabilirdi. Bu örnek bize gelenekçi zihniyetin, kendi fikirlerini doğru çıkartmak uğruna gereğinde Kuran’daki kelimelerin manasını kaydırmaktan çekinmediğini göstermektedir.
bu kadar cahil olamazsınız ya adam kalkmış tefsir yapmış çok biliyomuş gibi. Şimdiye kadar başını örtenler dinini kötü yaşadı da sen mi iyi yaşıyorsun.
Ap açık tefsirlerde beyan edilmiştir Allah'ın nasıl bir avret bahsettiği insanların nasıl bir tesettür ile giyinmelerini gerektiği;
Okuyacaksan buyur
TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN Ahzab Suresi 59. Ayet ve Tefsiri
Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle;110 onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur.111 Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.112
110. Cilbab büyük bir örtüdür. İdna ise örtmek ve sarmak anlamlarına gelir; fakat bu kelime alâ eki ile kullanıldığında bir şeyi yukarıdan aşağıya bırakmak anlamına gelir. Bazı çağdaş müfessirler Batının etkisiyiyle bu kelimeyi, yüz örtme emrini görmemezlikten gelmek için "örtünmek" diye tercüme etmişlerdir.
Eğer Allah bu müfessirlerin iddia ettiklerini söylemek istemiş olsaydı, yüdnîne aleyhinne değil, yüdnîne iley-hinne derdi. Arapça bilen herkes yüdnîne aley-hinne'nin sadece "sarınmak örtünmek" anlamına gelmediğini bilir. Ayetin devamındaki min celabîbi-hinne sözleri de bu anlama meydan vermemektedir. Burada min eki (harficer) örtünün bir kısmı anlamına gelir ve "örtünme" ise örtünün sadece bir kısmı ile değil, tümü ile yapılır. O halde ayet açıka şu anlama gelir: Kadınlar örtülerine iyice sarınsınlar ve örtülerinin bir kısımını da yüzlerinden aşağıya bıraksınlar.
Hz. Peygamber (s.a) dönemine yakın zamanlarda yaşayan müfessirlerin ileri gelenleri bu yorumu kabul etmişlerdir. ibn Cerir ve İbn el-Münzir, Muhammed İbn Sirin'in Hz. Ubeyde es-Selmani'den bu ayetin anlamını sorduğunu rivayet ederler. (Hz). Ubeyde, Hz. Peygamber (s.a) zamanıda Müslüman olmuş, fakat onu görmemiştir. Hz. Ömer zamanında Medine'ye gelmiş ve oraya yerleşmiştir. Fıkıhta ve fıkhî meselelerde Kadı Şüreyh ile aynı ayarda kabul edilir.) Hz. Ubeyde sözlü bir açıklamada bulunacağına, başını, alnını, yüzünü kapatıp sadece bir tek gözünü açıkta bırakarak örtünmenin nasıl olacağını kendi üstünde uygulayarak göstermiştir. İbn Abbas da hemen hemen aynı tefsiri yapmıştır. İbn Ebi Hâtim, ibni Cerir ve İbn Merduye'den rivayet edildiğine göre İbn Abbas şöyle buyurmuştur: "Allah, kadınlara evlerinden bir ihtiyaç için dışarı çıktıklarında, sadece gözlerini açıkta bırakacak şekilde örtülerini üstlerine almalarını ve yüzlerini gizlemelerini emretmiştir." Katade ve Süddi de bu ayete aynı anlamı vermişlerdir.
Sahabe ve tabiun döneminden sonra gelen bütün büyük müfessirler de bu ayeti aynı şekilde tefsir etmişlerdir. İmam ibn Cerir el-Taberi bu ayetin tefsirinde şöyle der: "Saygıdeğer kadınlar evlerinden çıktıklarında, açık ve yüzleri örtüsüz cariyeler gibi görünmemelidirler. Örtülerinin veya dış elbiselerinin bir kısmını yukarıdan bırakıp örtünmelidirler ki, kötü niyetli kimseler onlara zarar vermesin."
(Camiul-Beyan cilt, 22 s. 33)
Allame Zemahşerî şöyle der: "Ayet, kadınların örtülerinin bir kısmını yukarıdan üzerlerine bırakmaları, yüzlerini ve bedenlerini örtmeleri gerektiği anlamına gelir." (El-Keşşaf cilt. 11. s. 221)
Allame Nizamüddin Nişaburî de şöyle der: "Yani, onlar örtülerinin bir kısmını üzerlerine örtmelidirler; bu ayette kadınlara başlarını ve yüzlerini örtmeleri emredilmektedir." (Garaibul-Kur'an cilt. 11. s. 32)
İmam Razi ise şöyle der: "Burada kastedilen diğer insanların onların hafif kadınlar olmadığını bilmesidir. Çünkü yüz setr'e dahil olmadığı halde yüzünü örten bir kadının, diğer erkeklerin yanında örtmesi farz olan setrini açması beklenemez. Böylece herkes bu kadınların kendilerinden ahlaksızca bir davranış beklenilemeyecek saygıdeğer ve vakarlı olduklarını bilecektir." (Tefsir-i Kebir, cilt 1. s. 591)
Bu ayetle ortaya çıkan başka bir nokta da, Hz. Peygamber'in (s.a) birçok kızının olduğu gerçeğidir. Çünkü Alah bizzat: "Ey Peygamber, eşlerine ve kızlarına..... emret" buyurmuştur. Bu sözler, Allah'tan hiç korkmadan Hz. Peygamber'in (s.a) sadece bir kızı olduğunu iddia eden kimselerin iddiasını boşa çıkarmaktadır. Onlara göre, sadece Fatıma, Hz. Peygamber'in (s.a) asıl kızıdır. Diğerleri ise eşlerinin önceki kocalarından. Bu kimseler önyargıları nedeniyle öyle körleşmişlerdir ki, Hz. Peygamber'in (s.a) çocuklarını başkalarına nispet ederek ne kadar büyük bir günah işlediklerinin ve ahirette kendilerini çok şiddetli bir azabın beklediğinin farkında değillerdir. Bütün sahih hadislere göre, Hz. Hatice (r.a), Hz. Peygamber'den (s.a) sadece Fatıma'yı değil, üç kız çocuğu daha dünyaya getirmiştir. İlk siyer yazarlarından Muhammed bin İshak onun Hz. Hatice ile evliliğine değindikten sonra şöyle der: "İbrahim dışında, Hz. Peygamer'in (s.a) bütün çocuklarının annesi Hatice'ydi. Kasım, Tahir, Tayyib, Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fatıma." (İbn Hişam: cilt. 1, s. 202)
Ünlü Nesep bilgini Haşim bin Muhammed bin es-Sâ'ib el-Kelbi şöyle der: "Alah'ın Rasulü'nün kendisine peygamberlik gelmeden önce ilk doğan çocuğu Kasım'dı, sonra Zeynep, sonra Rukiye, daha sonra da Ümmü Gülsüm dünyaya geldi." (Tabakâtı-ı İbn Sa'd, cilt.1, s.133). İbn Hazm ise Cevami es-Siret adlı kitabında Hz. Peygamber'in (s.a), Hz Hatice'den en büyüğü Zeynep olmak üzere,sırasıyle Rukiye, Fatıma ve Ümmü Gülsüm adlarında dört kızının olduğunu yazar. (ss.38-39). Taberi, İbn Sa'd, Ebu Ca' fer Muhammed bin Habib (Kitab-ül Muhabber adlı kitabın yazarı) ve İbn Abd'il-Berr (Kitab-ül İstiâb yazarı) sahih rivayetlere dayanarak Hz. Hatice'nin Rasulullah'la (s.a) evlenmeden önce iki kez evlendiğini, Ebu Hâle Temimi'den Hind bin Ebu Hâle adında oğulu, Atik bin Ayis Mahzumi'den Hind adında bir kızı olduğunu söylerler.
Hz. Hatice daha sonra Hz. Peygamber ile evlenmiştir ve bütün nesep bilginleri onun Peygamberimizden yukarıda adları geçen dört kızı dünyaya getirdiğinde ittifak etmişlerdir. (Bkz. Taberi cilt II, s.411) Tabakât-ı ibn Sa'd. cilt VIII, ss. 14-16: Kitabül Muhabber ss. 78.79, 452:El-Isti'âb, cilt 11,s. 718) Bütün bu rivayetler, Kur'an'da Peygamber'in(s.a) bir tane değil, birden fazla kızı olduğunu bildiren ifade ile desteklenmektedir.
111.".......onların tanınması......": Böylece onlar basit ve sade elbiseleriyle, günahkar insanların kötü emeller besleyeceği hafif kadınlar olarak değil, saygıdeğer ve namuslu kadınlar olarak tanınacaklardır. ".......inciltilmemesi....." Böylece kimse onlara sataşmayacak, onları rahat bırakacaklardır.
Burada bir müddet duralım ve Kur'an'ın bu emri ile İslam'ın nasıl bir sosyal hayat ruhuna sahip olduğunun ifade edildiğine ve bu ruhun amacının Allah'ın ifade ettiği şekilde ne olduğuna bir göz atalım. Bundan önce Nur Suresi 31. ayette kadınların, zikredilen kadın ve erkekler dışındaki kimselere zinetlerini göstermeleri yasaklanmış ve onlara "gizli zinetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmamaları" emredilmişti. Eğer bu emir, Ahzab Suresi'nin bu ayeti ile birlikte okunursa, kadınların burada emredildiği şekilde örtülerine bürünmelerinin amacının zinetlerini başkalarından gizlemek olduğu anlaşılır.Elbette bu amaç da ancak dış elbisesinin kendisi sade olduğunda yerine getirilebilir, aksi taktirde süslü ve dikkat çekici bir örtüyle örtünmek bu amaca uygun düşmeyecektir. Bunun yanısıra, Allah sadece kadınlara örtülerine bürünerek zinetlerini gizlemelerini emretmekle kalmıyor, örtünün bir ucunu yukarıdan aşağıya bırakmalarını da emrediyor. Her sağduyulu insan buradan, vücut ve elbisenin zinetleri ile birlikte yüzün de örtülmesi gerektiği sonucunu çıkarır. Daha sonra Allah bu emrin sebebini de açıklıyor: "bu, Müslüman kadınların tanınması ve inciltilmemesi için en uygun yoldur." Elbette bu emir, erkeklerin ısrar edici bakışlarından, sarkıntılık etmelerinden ve sataşmalarından rahatsız olan, bunları eğlenceli bulmayan, kötü şöhretli ahlaksız sokak kadınlarından biri gibi kabul edilmek istemeyen, tam aksine ahlaklı, namuslu ev kadınları olarak tanınmak isteyen kadınlar içindir.
Böyle soylu ve şerefli kadınlara Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer gerçekten iyi kadınlar olarak tanınmak istiyorsanız ve erkeklerin şehvet dolu bakış ve ilgileri sizi rahatsız ediyorsa, insanların açgözlü bakışları önünde bütün güzellik ve fiziki cazibenizi ortaya koyacak şekilde yeni gelinler gibi süslü bir şekilde sokağa çıkmamalısınız. Tam aksine bütün ziynetlerinizi gizleyen ve yüzünüzü örten sade bir örtü ile ve ziynetlerinizin şıkırtısı bile dikkati çekmesin diye ağırbaşlı bir şekilde yürüyerek sokağa çıkmalısınız. Kendisini boyayıp süsleyen ve her tür ziyneti takıp takıştırmadan dışarı adımını atmayan bir kadının, erkeklerin dikkatini çekmekten başka bir amacı olamaz. Böyle yaptığı halde insanların, açgözlü bakışlarından rahatsız olduğunu söyleyerek şikayet ediyorsa ve "sokak kadını" olarak tanınmak istemediğini, namuslu bir ev kadını olarak yaşamak istediğini söylüyorsa, bu, sahtekarlıktan başka birşey değildir. Bu, gerçek niyetini ifade eden bir kimsenin sözleri değildir, onun asıl niyeti tavırlarında ve davranış tarzında görülmektedir. O halde diğer erkeklerin önüne dikkat çekici bir şekilde çıkan bir kadının bu davranışı, onun davranışlarını neyin yönlendirdiğini göstermektedir. İşte bu nedenle münasebetsiz kimseler, hafif kadınlardan bekledikleri şeyleri bu kadınlardan da beklerler. Kur'an kadınlara şöyle der: "Siz aynı anda hem sokak kadını, hem de namuslu bir kadın olamazsınız. Eğer namuslu, saygıdeğer kadınlar olarak yaşamak istiyorsanız, sokak kadınlarına yaraşan davranışlardan vazgeçmeli ve namuslu kadın olmanızı sağlayacak bir hayat tarzı benimsemelisiniz."
Bir kimsenin kişisel düşünceleri Kur'an'a uygun olsun veya zıt olsun, ya da bir kimse Kur'an'ın gösterdiği hidayeti kendisi için bir yol gösterici kabul etsin veya etmesin, Kur'an'ı tefsir ederken entellektüel plânda dürüst davranmak isteyen herkes bunun asıl amacını kavrayacaktır. Eğer bu kimse bir münafık değilse, dürüstlükle Kur'an'ın asıl amacının yukarıda açıklanan amaç olduğunu kabul edecektir. Bundan sonra herhangi bir emri çiğnese bile, ya Kur'an'ın emrine karşı geldiğinin farkında olarak, ya da Kur'an'ın hidayetini kabul etmediği için böyle yapacaktır.
112. Yani, "Eğer siz şimdi bu apaçık hidayeti aldıktan sonra kendinizi ıslah eder ve bile bile onu çiğnemezseniz, Allah İslâm öncesi cahiliye günlerinde işlediğiniz hata ve günahları affedecektir.
bu kadar cahil olamazsınız ya adam kalkmış tefsir yapmış çok biliyomuş gibi. Şimdiye kadar başını örtenler dinini kötü yaşadı da sen mi iyi yaşıyorsun.
Ap açık tefsirlerde beyan edilmiştir Allah'ın nasıl bir avret bahsettiği insanların nasıl bir tesettür ile giyinmelerini gerektiği;
...........
Hos Geldiniz ama hizli geldiniz.
Eger Kuran yerine tefsirlere iman ediyorsaniz o zaman sorun yok. Bizler Kurana iman ediyoruz tefsirlere degil. Kuranda basortusu 100 uzerinde sayfada tartisildi. Simdi siz Tefsirden cevap verirsenzi bizde KURANDA cevap verirsek ortada ortak bir payda yok.
Gordugunuz siz tefsir dinine iman ediyorsunzu ben ise Kuran dinine. Bazilarida Hadis dinine iman ediyor. Ama Kuranda basortusu var mi yok mu/ Bu iki baslik altinda yuzlerce mesajla tartisildi. Kadin kiyafeti ile ile ilgili 3-4 ayeti tartismak icin buyrun butun detaylar bu iki yazida. Lutfen tiklayiniz.
Lutfen once detaylari okuyunuz sonra istediginiz sekilde tartisalim.
__________________ Müslümanim diye hic utanmiyorum.... Mevsim Bahar..Ben artık özgur bir müslümanım. Bir elimde KURAN, Bir elimde bahar çiçekleri ve arkamda 1400 yıllık hurafe, hadis, mezhep ve şeyhlerın enkazı.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma