Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
"Aliaksoy’un sorgulanmasını istediği şu konuyu müzakere etmeye çalışıyoruz:
Kuran'da anlatılan vecibelere ilaveler getiren ama Kuran'ın diğer hükümlerine aykırı da düşmeyen şeylerin delil olup olmadığının sorgulanmasını dilemiştim. Konuya açıklama getirilemedi...
işte getiriyorum ali kardeşim,
onlar da aynen delildir... şüphen olmasın...
bu konuda Ankara ilahiyattan Doç dr. Bünyamin Erul un yüksek lisans çalışması var... ona bakabilirsin...
bu konular yıllarca tartışıldı... tekrar tartışmayalım istemiştim. madem talep yoğun.. bir şeyler yazalım o zaman.....
evet.. birileri istemese de ... hoşlarına gitmese de... kızsalar da... Hz. Peygamber'in böyle bir yetkisi var....
ve ona bu yetkiyi veren de Hz. Allah...
onu postacı konumuna indirgemeye çalışanlar dün olduğu gibi bugün de başarılı olamayacaklar...
ne
kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar onların bu çabası güneşi balçıkla
sıvamaya benzemektedir ki başarılı olabilmesi söz konusu bile değildir..
.
onu aşırı yüceltenler nasıl hatalar etmişseler...
onu dışlayanlar veya yok sayanlar da aynı yanlış içerisindedirler...
ifrat ve tefriti bırakıp orta yolu bulmaya (yani; vasat ümmet olmaya) çalışmaları kendi yararlarına olacaktır.....
Örneğin, Hayrettin
Karaman iddia ediyor ki kadının tesettüre sokulmayan vücudu adım zinaya
yol açar; o halde Nûr 31’de bir önlem olarak tesettür var.
(1)Kuran’da bu önlem hükmü var mı? Hayır. Çünkü Nûr 31’de anılan ZİYNETLER kadının vücudu değil takılarıdır. Takılar adım adım zinaya yol açmaz.
Ahhhhhh!!! kardeşim hasan akçay ahhhhhh,
Arapça
öğrenmen artık şart oldu... yine çam devirdin... işte burada
ziynetlerin takı olduğunu söylersen hata etmiş olursun.. ziynetin bir
anlamı yok ki.....
neden bu anlamını verdin??? neden bu hatayı yaptın...???
oysa bu ayette zikredilen ziynet; kadının çekici olan ve erkeği tahrik eden vücududur..
ne midir onlar...???? sayayaım mı??? ("utanan ilim öğrenemez" diyen büyük islam alimi, müfessir Mücahid'i anarak yazalım...)
kadının ziyneti; göğüsleridir mesela.. kalçasıdır... ince belidir... göbeğidir...
malum bölgeleridir... gözlerinin bakışıdır.. dudağının şeklidir veya rengidir...
kaşlarıdır... yanaklarıdır...saçına verdiği farklı biçimlerdir... cilveleridir... yürüyüş tarzıdır... vs. vs.
(neden
kadınlar güzel görünmek ve beğenilmek ister hiç merak ettiniz mi??
onlar neden sayılan bu ziynetlerini hep çekici göstermeye çalışırlar
merak ettiniz mi??? onları boyarlar... makyaj yaparlar... fondaten
sürerler... dar giyinip hatlarını belli etmek isterler... yağ
aldırırlar.. vs. vs...
çünkü
onların ziynetleri var.... ve bunları onlar süslemeyi seviyorlar..
doğaların da var bu... değiştiremezsiniz... onlar da böyle imtihan
oluyorlar işte... bu ziynetleri açıldığında utanmayan çok az kadın
vardır... pek çok kadın utanır bundan.. doğasına yabancılaşanlar hariç
tabi... neyse konumuza dönelim biz...)
bunların bir bütün halinde sergilendiği güzel ve çekici bir kadına "hayır" diyebilecek erkelerin sayısı da, bir elin parmaklarını geçmez... "ben böyle bir kadının bu ziynetlerinden tahrik olmam" diyen erkek midir değil midir doktora gitmelidir bence...
kimse kimseyi kandırmasın... akıllı olalım...
tam
tersi erkekler için de geçerlidir tabi... yani çok yakışıklı bir erkeğe
de aynı şekilde kadınlar ilgi duyarlar... yani erkeğinde ziyneti
vardır... o da örtmesi gereken yerleri örtmelidir... ve
göstermemelidir.
batı
da bir takım kulüplerde erkek striptizcilerin varlığı duymadınız mı???
azgın kadınların onlara yiyecek gibi baktıklarını.... (hz. yusuf a da
öyle bakmışlar ve ellerini kesmişlerdi)
neyse ziyneti iyi anlamak sonra adam akıllı yorumlar yapmak lazımdır... yoksa hata etmeniz kaçınılmaz olur...
kısaca ziynetin çok anlamı vardır.. biraz araştıralım bilgi sahibi olalım... sonra fikir sahibi olalım..... bilgi
sahibi olmadan fikir sahibi olmak insanı gülünç durumlara
düşürebilir.... üç beş kitap okumakla da olmaz bu... derinleşmek
lazım.. yoğunlaşmak lazım... geceleri buna ayırmak lazım...
özetle; ziynete en doğru anlamı vermeden yapılan yorumlar eksik ve yanıltıcıdır.... dikkatli olmak iyidir...
tesettür,
yani "örtünme" ilk insandan beri vardır.. ve kıyamete kadar da
olacaktır... çünkü utanma duygusu fıtratta var... oysa var olan bu
fıtratına yabancılaşanların esfeli safilin (aşağıların en aşağısına
yuvarlandığı) olduğu veya hayvandan da daha aşağı bir derekeye indiği
ise ayrı bir hakikattir... kur an bize böyle insanları da tanıtır...
kur anı iyi anlayalım..
ayrıca belirteyim ki; anlamak ayrı... anladığını sanmak da ayrıdır...
biz sananlardan olmayalım...
akla, bilime, tecrübeye, tarihe ve sağlam bir muhakemeye saygı duyalım...
bu da bir anda olmaz... azim ister... bedel ister... derinlik ister...
ter dökmek ister.. uzun geceler uykususz kalmak ister...
uzun geceler türküler söyleyip kendince ahkam kesmek ne kadar doğru ve ikna edicidir bu da tartışılır ayrıca????
saygı gösterenler saygıyı hak ederler...
küsmece yok.. darılmaca yok....
selam ve dualarımla....
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Sayın bembeyaz! Biz de Nûr 31'i örneğin bu forumda uzun uzun müzakere ettik; "ziynetler"den kastın takılar olduğunu gördük. Ama bu bize "bu iş tamam; ictihad kapısı kapandı!" deme hakkını vermez. Müzakereye açık olmalıyız.
Arapça öğrenmen artık şart oldu...
Arapça
Kuran'ı meallere mecbur olmadan okuyup anlıyabiliyorum ama Nûr 31'de
anılan ziynetlerin takılar olduğunu anlamak için Arapça bilmek zorunlu
değil.
O ziynetler ya kadının çekici olan ve erkeği tahrik eden vücududur.. ya da saç tokası, gerdanlığı, altın zinciri, halhalı yani topraktan çıkarılan altın, gümüş gibi değerli madenlerden yapılan takıları (7:32).
Yalnız, siz konuya biraz uzak kalmışa benziyorsunuz; onun için küçük bir hatırlatma yapmama izin verir misiniz.
Hayrettin Karaman Nûr 31'de anılan "ziynetler"in erkeği şehveten tahrik eden vücut parçaları olduğuna artık inanmıyor; ona göre, şehveten tahrik yok ama adım adım zina ihtimali var. Tesettür o ihtimalin gerçekleşmesini önlemek için zorunluymuş.
Görülen o ki Hayrettin Bey şehveten tahrik iddiasının ahlaka ne kadar "mugayir" ve gayriislamî olduğunu anladı. Adım adım zina dediği can simidine sarılarak iddiasını sürdürmeye çabalıyor.
Ama boşuna. İster adım adım zina deyin ister şehveten tahrik, hayrettin karamanların bu yaptığı fuhuş tellallığıdır. Ahlaka "mugayir", gayriislamidir.
Güzel kardeşim eğer, ulemanın öne sürdüğü gibi, kadının ziyneti mesela göğüsleri, kalçası, ince beli, göbeği olsaydı Yüce Allah onların şu şu şu kimselere açılmasını caiz kılmazdı. Örneğin ulemanın kadınların dişi ve erkek köleleri dediği "ma meleket eyman uhun"e, kadınlara bağlı ihtiyaçsız erkekler anlamına gelen "tâbi'ıyne gayri uli'l ırbeti mine'r ricâl"e
(inanan kadınların erkek hizmetçileri, tüccar Hatice'nin kervan
işçileri, holding sahibesinin müdürleri, Hayrunnisa
Hanımefendi'nin korumaları)...
Biraz akıl, biraz izan, biraz ahlak, biraz iman sahibi olan bir insan tesettür ulemasının bu "ahlaksız icazet"ini duyunca yerin dibine geçer.
İddianın
sünnete ve hadislere fatura edilen bir uzantısını Mevdudi'nin
"Tefhimu'l Kuran"ından bu foruma alıntıladım diye Hz Peygamber'e ve
onun iffet timsali kızı Hz Fatıma'ya müstehcen bir iftirada bulunmakla
suçlandım ben.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Sayın bembeyaz! Biz de Nûr 31'i örneğin bu forumda uzun uzun müzakere ettik; "ziynetler"den kastın takılar olduğunu gördük. Ama bu bize "bu iş tamam; ictihad kapısı kapandı!" deme hakkını vermez. Müzakereye açık olmalıyız.
Arapça öğrenmen artık şart oldu...
Arapça
Kuran'ı meallere mecbur olmadan okuyup anlıyabiliyorum ama Nûr 31'de
anılan ziynetlerin takılar olduğunu anlamak için Arapça bilmeye gerek
yok.
O ziynetler inanan kadının ya çekici olan ve erkeği tahrik eden vücududur.. ya da saç tokası, gerdanlığı, altın zinciri, halhalı yani topraktan çıkarılan altın, gümüş gibi değerli madenlerden yapılan takıları (7:32).
Yalnız, siz konuya biraz uzak kalmışa benziyorsunuz; onun için küçük bir hatırlatma yapmama izin verir misiniz.
Hayrettin Karaman Nûr 31'de anılan "ziynetler"in erkeği şehveten tahrik eden vücut parçaları olduğuna artık inanmıyor; ona göre, şehveten tahrik yok ama adım adım zina ihtimali var. Tesettür o ihtimalin gerçekleşmesini önlemek için zorunluymuş.
Görülen
o ki Hayrettin Bey şehveten tahrik iddiasının ahlaka ne kadar "mugayir"
ve gayriislamî olduğunu anladı. Al baştan uydurup adım adım zina dediği can simidine sarılarak iddiasını sürdürmeye çabalıyor.
Ama boşuna. İster adım adım gelsin ister bir çırpıda zina zinadır. O yüzden hayrettin karamanların bu yaptığı fuhuş tellallığıdır. Ahlaka mugayir, gayriislamidir.
Güzel kardeşim eğer, ulemanın öne sürdüğü gibi, kadının ziyneti mesela göğüsleri, kalçası, ince beli, göbeği olsaydı Yüce Allah onların şu şu şu kimselere açılmasını caiz kılmazdı. Örneğin ulemanın kadınların dişi ve erkek köleleri dediği "ma meleket eyman uhun"e, kadınlara bağlı ihtiyaçsız erkekler anlamına gelen "tâbi'ıyne gayri uli'l ırbeti mine'r ricâl"e
(inanan kadınların erkek hizmetçileri, tüccar Hatice'nin kervan
işçileri, Hayrunnisa Hanımefendi'nin korumaları, holding sahibelerinin
müdürleri...)
Biraz akıl, biraz izan, biraz ahlak, biraz iman sahibi olan bir insan tesettür ulemasının bu "ahlaksız icazet"ini duyunca yerin dibine geçer.
Anılan
icazetin sünnete ve hadislere fatura edilen bir uzantısını Mevdudi'nin
"Tefhimu'l Kuran"ından bu foruma alıntıladım diye Hz Peygamber'e ve
onun iffet timsali kızı Hz Fatıma'ya müstehcen bir iftirada bulunmakla
suçlandım ben.
Aliaksoy’un istediği sorgulamayı yapalım mı artık?
Kuran'da anlatılan vecibelere ilaveler getiren ama Kuran'ın diğer hükümlerine aykırı da düşmeyen şeylerin delil olup olmadığının sorgulanmasını dilemiştim. Konuya açıklama getirilemedi.
Benim ek sorum:
Nûr 31'de anılan "ziynetler"den kasıt takılar olduğuna
göre ayette adım adım zinadan söz edilmiyor. Çünkü TAKILAR adım adım
zinaya yol açmaz. Bunun gibi Kuran'ın konu edinmediği,
dolayısıyla Kuran'a aykırı da düşmeyen "şeyler" Allah'ın hükümlerine uygun mudur?
Sevgi ile,
Hasan Akçay
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
evet.. birileri istemese de ... hoşlarına gitmese de... kızsalar da... Hz. Peygamber'in böyle bir yetkisi var....
ve ona bu yetkiyi veren de Hz. Allah...
onu postacı konumuna indirgemeye çalışanlar dün olduğu gibi bugün de başarılı olamayacaklar...
ne
kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar onların bu çabası güneşi balçıkla
sıvamaya benzemektedir ki başarılı olabilmesi söz konusu bile değildir..
.
Yani diyorsun ki, Peygamberimizin "din hükmü" belirleme yetkisi vardır. Eğer bu olmazsa peygamber "postacı" olmuş olur. "Resul" / Elçi demek yerine "postacı" demenizi tanımlama yönüyle tebessümle karşılıyorum.
1) Size göre Peygamber'in belirlediği ve dinin olmazsa olmazlarından olan bu hükümler nasıl korundu?
2) Peygamber bu hükümlerin "korunması" hususunda ne gibi tedbirler aldı ?
3) Eğer sizin kısmen inandığınız kitaplardaki hadis yazımını yasaklayan rivayetler doğru ise, Peygamber dinin olmazsa olmazlarını yazdırmayarak "dinin eksik kalması" gibi bir cürüm işlemiş olmaz mı?
4) Peygamberimizin tüm söz ve eylemlerinin nelerden ibaret olduğunun "TAMAMEN" günümüze aksettirildiğini idda edebilir misiniz ? Eğer bunlar tamamen aksettirilememiş ise, şimdi "DİNİMİZ" hükümler ve açıklamalar yönünden "EKSİK" midir ?
5) Peygamberin din hükmü belirleme yetkisi var idi ise Tahrim Suresinde uyarılan ben miyim ? Yani, Allah istemese, hoşuna gitmese, kızsa da Peygamberin "uydurup düzdüğünüz kitaplarda" anlatıldığı gibi hükümler koyma yetkisi var mı diyeceğiz ?
Diyelim ki, Peygambere bu yetkiyi Allah verdi. Sonra yanlış kullanılmasına müdahale etti. Ama Kuran'da yenecek şeylerden haram olanları neden "sınırlandırarak" anlattı ? Yani "ben bu kadarını söyleyeyim, diğerlerini Resul belirlesin" demedi ?
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Forumun başka başlıklarında "toptan süpürüp almak ne kadar yanlış ise, toptan süpürüp atmak ta o kadar yanlıştır" dediniz.
Size şöyle bir sorum var: Hadis İmamları da acaba böyle bir toptan süpürüp atma eylemi gerçekleştirmiş olabilir mi ?
Bu imamlar mevcut rivayetlerin yüzde kaçını almışlar, yüzde kaçını atmışlardır ?
Onlar herhangi bir usule dayanıp "toptan" atarken masum, biz Allah'tan başka hüküm koyucu yoktur, Kuran yeter deyip atınca suç işlemiş oluyoruz öyle mi ?
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Bir kesim, Kuran lafızlarının "yorumunda" ayrılığa düşmüşler de ihtilaf etmişler...
Bir kesim de, Hadis adı verilen rivayetlerin yorumundan ziyade "kendisi" sebebiyle ayrılığa düşmüşler...
Şimdi, ikinci kesimi ayrılığa düşürüp fırkalara ayıran şeyin "rivayetlerin" yorumu değil, bizzat kendisi olduğu apaçık ortada. Eğer her kesimin delil edindiği rivayetler onların iddia ettiği gibi Resule ait ise, onları ihtilafa düşüren de Resul olmuş olur mu?
Bu kesim kendi fırkalaşmasını mahşerde Resule fatura edebilir mi ?
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Hadislerin tümünü Kuran'a uygunluk nazarından inceleyen görüşe de ilgi duyarım. Hadislere ravi zinciri yönüyle yani klasik anlamdaki "sahihlik" ölçütüyle bakmamaya çalışırım.. ama senede de çok değer veririm... yanlışlık veya eksiklik varsa senedde, ortaya koymaya çalışırım.. Peygambere yahut bir başkasına izafe edilen herhangi bir sözü mutlaka Kuran'a arz ederim.
Selam Bembeyaz;
Bir hadis düşün, senedi klasik anlamda sahih. Sen de inceledin, baktın ki yanlışlık yahut eksiklik yok.
Artık bundan sonra, sen nasıl olurda bunun Kuran'a uygun olup olmadığına bakabilirsin ?
Sen Peygamber'den daha mı iyi anlıyorsun Kuran'ı ?
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
aliaksoy Yazdı:
bembeyaz Yazdı:
Hadislerin tümünü Kuran'a uygunluk nazarndan inceleyen gِrüe de ilgi duyarm. Hadislere ravi zinciri yِnüyle yani klasik anlamdaki "sahihlik" ِlçütüyle bakmamaya çalrm.. ama senede de çok deًer veririm... yanllk veya eksiklik varsa senedde, ortaya koymaya çalrm.. Peygambere yahut bir bakasna izafe edilen herhangi bir sِzü mutlaka Kuran'a arz ederim.
Selam Bembeyaz;
Bir hadis düün, senedi klasik anlamda sahih. Sen de inceledin, baktn ki yanllk yahut eksiklik yok.
Artk bundan sonra, sen nasl olurda bunun Kuran'a uygun olup olmadًna bakabilirsin ?
Sen Peygamber'den daha m iyi anlyorsun Kuran' ?
Muhabbetlerimle...
evet yine kendince mantık oyunu.. oysa cevap çok basit: açıklayım...
sened ayrı, metin ayrıdır...
sened kritiği ayrı... metin kritiği ayrıdır... (siz daha önce bu kavramları hiç duymuş muydunuz? sorunuza bakılırsa hiç duymuşa benzemiyorsunuz.. inkar ettiğiniz şeyleri bilerek inkar etmeniz daha güzel olmaz mı???)
senedin sahih olması o hadisin sahih olduğu anlamına gelmez... sadece rivayetin senedinin sağlam olduğu sonucunu doğrurur.. bir başka ifadeyle bu raviler güvenilir kimseler demektir...
ancak onlar da insan olduklarından (tıpkı sizin gibi) yanılabilirler... mana ile rivayet etmeleri sebebiyle eksik bir bilgi verebilirler.. veya ilavelerde (müdrec) bulunabilirler... dolayısıyla biz kur an a arz eder, sahih sünnete arz eder, aklımızı kullanırız..
bu arz işlemi, peygamberi sorgulamak değil, raviyi sorgulamaktır... hala anlamayacak mısınız...???
her görülen sakallı dedeniz olmayabilir... neden her hadise karşı otomatik düşman kesiliniyor...
toptancı olmayınız.... seçici olunuz...
hadis imamları seçici olmuşlardır.. hadis olma kriterlerine uyan hadisleri eserlerine almışlar... uymayanları ise başka islam alimleri "uydurmalar" olarak toplamış büyük bir hizmet yapmışlardır..
bu adamlara hizmetleri için teşekkür etmek yerine dalga geçmek ve alaya almak ne kadar doğru ve adil bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir... ????
özetle önce bu konuda biraz araştırma yapmanız gerekecek.. hadis usulü ve hadis tarihi okumanızı öneririm.. yoksa sizin gibi akıllı bir arkadaş çok yanlış yapar ki bu da hoş değildir... sizin adınıza ben üzülürüm... size yakışmaz... (daha seviyeli sorularınızı beklerim... zamanım oldukça sizi cevaplarım... zira haftaya ka'be'ye umre yapmaya gidecem... darısı size de olsun... )
muhabbetle....
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
aliaksoy Yazdı:
Selam Bembeyaz;
قu iki kesim hakkndaki gِrüün nedir ?
Bir kesim, Kuran lafzlarnn "yorumunda" ayrlًa dümüler de ihtilaf etmiler...
Bir kesim de, Hadis ad verilen rivayetlerin yorumundan ziyade "kendisi" sebebiyle ayrlًa dümüler...
قimdi, ikinci kesimi ayrlًa düürüp frkalara ayran eyin "rivayetlerin" yorumu deًil, bizzat kendisi olduًu apaçk ortada. Eًer her kesimin delil edindiًi rivayetler onlarn iddia ettiًi gibi Resule ait ise, onlar ihtilafa düüren de Resul olmu olur mu?
Bu kesim kendi frkalamasn maherde Resule fatura edebilir mi ?
Muhabbetlerimle...
selamlar,
fatura edemezler.. Allah akıl vermiştir....
işin doğrusunu araştırmak gerekir... hadisleri eleştirmek, peygamber i eleştirmek değil, o hadisin peygambere aidiyetini eleştirmektir... bu konuda uzmanlar çalışmalıdır...
hadisleri toptan inkar ise ayrı bir şeydir...
ben eleştiririm, sorgularım ve doğrusunu bulmaya çalışırım.. ama bazı genellemeci, toptancı ve salt akılcılar hepsini otomatik reddedebilirler.. bu onların sorunudur..
seçici olmak şarttır...
salt akıl yürütme ile sonuç almak mümkün değildir...
bilgide derinleşmek lazımdır.... bu da zamanla ve sağlam bir muhakeme ile olur...
muhabbetle...
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
Bu iletimden itibaren 9-10 kadar alıntı yapacağım. Konu ile doğrudan ilgili bir oturumun notlarını aktarıyorum. Kaynak edindiğim yerde kitabın geri kalanı verilmemiş ama mevcut kısmı da güzel...
Muhammed Gazali nin Fıkıhçılara ve Hadisçilere Göre Nebevi Sünnet adlı kitabının son kısmından alıntıdır...
el-Müslimûn gazetesi Ezherli
âlim ve İslâm mütefekkirlerinden olu-şan on üç kişilik bir heyeti,
Sünnet ve Hadis ile ilgili meseleleri tartışmak üzere yuvarlak bir
masada, ilk defa bir araya getirdi. Ateşli bir tartışma ortamında geçen
konu, Sünnet’in sadece zayıf ve uydurma hadislerden değil; sarih
nasslarla çelişen senedi sahih hadislerden de arındırılması gibi önemli
ve riskli bir konu idi. Bu toplantıya katılan bazı âlimler, Allah’ın
Kitabından Sonra En Sahih Kitab olarak kabul edilen Sahih-i Buhâri’nin
ihtiva ettiği birtakım müşkül konuları, yine ilk defa münakaşa mevzuu
yaptılar.
Bilindiği üzere Sünnet eskiden olduğu gibi bugün de
İslâm ulema-sının en çok tartıştığı konulardan biridir. Daha ilk
asırda, hadislerin ya-zılıp, yazılamayacağı üzerinde sahabenin ihtilaf
ettiğini görüyoruz. Ba-zıları Hz.
Peygamber’in ilk zamanlar hadisin Kur’an’la karışmasını en-gellemek
için yazımını yasaklayan rivayetini ileri sürerek buna karşı çı-karken;
bazıları da Hz. Peygamber’in birtakım sahabelere verdiği yazma
ruhsatından hareketle kaydedilmesini istemiştir. Bunlar Rasûlullah’ın
söz konusu yasağını ise, Kur’an’la karışmaması için bir ikaz olarak
değerlen-dirmişlerdir. Ancak her iki taraf da ikisinin yazımını
birbirinden ayırmaya muvaffak olmuş ve İslâm Şeriatı’nın ikinci kaynağı
olan Sünnet’e gereken önemi vermekten aslı geri durmamıştır.
Yine,
ilk asırlarda mezhep mutaassıplarının, münafıkların ve yalan-cıların
ürünü olan mevzû hadislerin ortaya çıkmasıyla ikinci bir tartışma
başlamıştır. Hadis âlimleri derhal bu fitnenin önüne geçmek ve
zayıf ha-disleri sahih olanlarından seçmek için cerh ve ta’dil ilimini
te’sis ettiler. Böylece Sünnet her türlü şâibeden muhafaza edilerek
tedvin edilmiş ve bu şekilde günümüze kadar gelmiştir.
Son
asırlarda bu tartışma ve ihtilafların yeniden ortaya çıktığını
gö-rüyoruz. Bazıları zayıf hadislerden hareketle dine saldırıp şüpheler
ortaya atarken, bazıları da sahih hadis kaynaklarını tarayarak akla
muhalif gözü-ken hadisleri çıkarmış ve bundan hareketle hem Sünnet’i,
hem de hadis-lerden çıkan kural ve kaideleri arındırılmaya tâbi
tutulmasının kaçınılmaz olduğu iddiaları ortaya çıkmıştır.
Ancak
Sünnet nelerden arındırılacak? Hadis ehli nezdinde bilinen usûl ve
şartlara muhalif olan kusur ve illetleri taşıyan senedlerden mi? Yoksa
aklın almadığı, doğruluğundan ve mantıkiliğinden şüpheye düştü-ğü
metinlerden mi arındırılacak?
Bu arada, Sünnet yeniden bir tahlil ve tenkide tâbi tutulsa dahi, Buhâri
ve Müslim’i bundan uzak tutmak gerektiğini, aksi takdirde ümme-tin
büyük bir vebal altına gireceğini, rastgele herkesin Sünnet ve Hadis
hakkında ileri geri konuşacağını, bunun da büyük bir fitneye yol açacağını haykıran muhafazakâr sesler yükselmeye başladı.
Gazetemiz bu tartışmalara ilgi duymuş ve şu soruları tekrar gündeme getirmiştir.
1.
Sünnet’in yeniden arındırılması gerektiğine inanıyor musunuz?
İnanıyorsak buna ne zaman ve nasıl başlayacağız? Hadis âlimleri ve
uz-manları ihtilaf ve tartışmalara yol açan, akla ve vakıaya aykırı
düşen ha-dislerden Buhâri ve Müslim de dahil bütün sahih hadis
kaynaklarını mı arındıracaklar?
2.
Yoksa Buhâri ve Müslim’in hiç tebdil ve tağyire ihtiyacının
olma-dığına, yapılacak işin sadece müşkül olan hadisleri yeniden
yorumlamak ve doğru anlayışa varmak için sair rivayetlerle tevfik
edilmesi gerektiğine mi inanıyoruz?
İşte bu sorulara
doğru cevap bulmak için gazetemiz el-Müslimûn, Kahire’deki bürosunda,
meseleyi bütün boyutlarıyla ele alan bir açık otu-rum gerçekleştirdi.
Saatlerce süren üst üste iki oturuma, birçok fıkıh, ha-dis, tefsir ve
kelâm âlimi ile bazı İslâm mütefekkirlerini davet ederek “Sünnet’i yeniden anlamak ve yorumlamak mı gerekiyor, yoksa yeni bir elemeye mi ihtiyacı var?” sorusunu sordu.
Oturuma Katılanlar Prof. Dr. Ahmed Ömer Haşim, Ezher Üniversitesi Rektör Yrd. Prof. Dr. Huseyni Ebu Ferbe, Ezher Üniversitesi Tefsir ve Hadis Öğ-retim Üyesi. Prof. Dr. el-Acemi ed-Demenhûri, Ezher Üniversitesi Usûl’ud-Din Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. Prof. Dr. Cemaluddin Mahmud, Yüksek İslam Konseyi Sekreteri. Prof. Dr. Seyyid Rızk Tavil, Ezher Üniversitesi İslâmi Eğitim Fakültesi Dekanı. Prof. Dr. Abdulcelil Çelebi, Davetçiler Enstitüsü Dekanı. Prof. Dr. Abdulfettah el-Cündi, İslâmi Araştırmalar Konseyi Üyesi. Prof. Dr. Abdullah Abduşşekur, Evkaf Bakanı Birinci Yrd. Prof. Dr. Ahmedi Ebu’n-Nûr, Eski Evkaf Bakanı. Muhammed Gazâli, İslam Davetçisi. Prof. Dr. Muhammed Ammâra, Düşünür. Prof. Dr. Muhyiddin es-Sâfi, Usûl’ud-Din Fak. Eski Dekanı.
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma