Xweser-Mirov Yasaklı
Katılma Tarihi: 17 mart 2008 Yer: Netherlands Gönderilenler: 421
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Abdullah İbnu Fudale, babası (Fudale`den) naklen anlatıyor; "Resulullah (sav)`ın bana öğrettikleri arasında: Beş vakit namaza devam edin! emri de vardı. Ben: "Bu beş vakit, benim meşguliyetlerimin bulunduğu anlardır. Bana (bunların yerine geçecek) cami (kapsamlı) bir şey emret, öyle ki onu yaptım mı, benden beş vakit namaz borcunun yerine geçsin!" dedim. Bunun üzerine: "Öyleyse Asreyn`e devam et!" buyurdu. Bu kelime bizim dilimizde yoktu. Bu sebeple: "Asreyn nedir?" diye sordum. "Güneş doğmazdan önceki namazla güneş batmazdan önceki namaz" buyurdu.( Kutubi Sitte / Abdullah Ibni Fudale )
Bakin Peygamber hukmu vermis hadise gore!! mesguliyetlerin oldugu zamanlardaysa, Asreyne devam edecegiz !!!
Kutubi Sitte / Buhari, kitaplarina bu hadisleri alanlar, belki tutar mantigiyla mi aldilar ?? Neye gore aldilar ?
Bu hadisi yanlis oldugunu bile bile mi aldilar kitaplarina ?
Ozaman hadis kitaplarinda ki, hadislerin dogruluk payini kim belirleyecek neye gore ? Hadislersiz Kuran anlasilir, yasanir ama Kuran'siz hadisler yasanmaz, cunku dogru olup olmadigini ancak Kuran'a bakarak anlayabiliriz.. Bu da boyle bir kaynagin kafa karistirmaktan oteye bir fayda saglamadigini gosterir.
Yukarida ki hadisi sahih kabul edip, kitaplarina almislar !! Kitabin isimize gelen tarafini kabul edip, isimize gelmeyene uydurma deme luksumuz var ise, bu belki sefaat, abdest, namaz konularinda da boyledir..
Onlar hakkinda, yanilamazlar diye, vahy mi aldiniz..
Bu hadiste, neden Peygamber yatsi namazinda kazaya kilarsin dememiste, Asreyne devam et demis.. Bu da asgari farzin 2 vakit oldugunu gostermez mi.. !!
Camiilerde boyle hadisler neden okunmuyor, hep cicili bicili Kuran ayetlerine eklemeler yapilan hadisler okunuyor.. !!
Bu hadisi mezhepler, neye dayanarak almadilar ?? Kuran'da salatin kazaya birakalamayacagi acik degilmi ? Boyle bir ruhsat yok.. Peygamber bu hadiste, kaza yap dememis onun icin zaten..
Bu hadis, Kuran'a uydugu icin midir ki, alinmamis mezhep kitaplarina, yoksa hadisleri toplayanlar, yazanlar, yiginlarca hadislerin icinden secmisler hadisleri, neye gore sectikleri belirsiz.. Cunku apacik Kuran'a ters hadisler var.. Mezhep alimleri de bu hadislerden islerine yarayanlari almislar, islerine yaramayanlara sahih degil az sahih demisler ( neye goreyse ) rivayetse, sahabe yalan soylemiyorsa, Abdullah Ibni Fudale'nin sucu ne ???
Bu adam yalan mi rivayet etti ?? Yoksa bu sahabe'nin agzindan Peygamber'e hadisler araciligi ile yalanlar mi isnad edildi.. ??
Artik kabul etmek zamani hanimlar/beyler, bukadar supheli olan hadislerden din kurulmaz.. !! Kusura bakmayin da bu keyfiyettir..
Hadislere inaniyoruz, delil kabul ediyoruz diyenler. Islerine geleni aliyorlar sadece !! Herkes anlamak olmasi istedigi seyleri aliyor.. Asreyn sallatinda kaliyor ve buna benzer bir coklari.. Hadisler birbirini yalanliyor zaten..
Birinde Peygamber, Kuran'dan baska birsey yazmayin diyor, birinde yazin.. Gelin de cikin isin icinden, iki sahabeden birisi yalan soyluyor, ya Peygamber celiskili ifadeler kullaniyor, yada bu hadisleri toplayanlar yazanlar, Peygamber'e itaat etmek surda dursun, onu kullanarak, olumunden sonra, dine satasmislar, kaynak kirliligi, akil tutulmasina ve akil tutulmasi da, bu isten yarar saglayanlara teslim olmayi getirmis..
Hadi, bende bu hadisi kaynak alarak diyorum, size sizin kaynaktan ornek veriyorum.. Peygamber soylemis yahu.. Asreyn'e devam edin.. Eger ki 5 vakit namaz mesguliyetlerinizin bulundugu vakitlerde ise.. !!
Buhari hata yapabilir mi ? Rivayetten rivayete fark olabilir mi ? Bir hadis agizdan agiza nesilden nesile, bambaska birsey haline gelebilir mi ? Evet evet..
__________________ Hayat sen ne güzelsin
|
selimbay Yasaklı
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 110
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
wamblee Yazdı:
Selimbay kardeş:
Bir müslüman için peygambere itaat etmemek elbette düşünülemez.Hatta peygambere itaat etmemek apaçık dinden çıkmadır, küfürdür.Ama peygamberimiz günümüzde yaşamıyor.O zaman senin iddia ettiğin gibi hadis kitapları=Peygamber diyemi düşünmek zorundayız.Yani hadis=peygamber sözü olsaydı, elbette Kur'an a uyduğunu söyleyen insanlar, o sözlerede uyarlardı.Ama hadis=Peygamber sözü değildir.Doğru tarif şöyledir: Hadis=Peygamber söyledi diye bize ulaştırılan sözlerdir.Her akıl sahibi insan elbette bunlara şüphe ile yaklaşmak zorundadır.Çünkü bu sözlerin peygambere ait olduğunda kesinlik yoktur.Sonuç olarak hadis kitaplarında rayb (şüphe) vardır.Bunlar Kur'an la eşdeğer tutulamaz.Çünkü Kur'an içinde rayb olmayan bir kitaptır.Hadislerin peygambere ait olup olmadığının sağlaması nasıl yapılmıştır.Ravinin ve ondan nakledenlerin güvenilirlikleri ile,haberin sağlamlığı ölçülmeye çalışılmıştır.Yani haberin sağlaması, bir başka haberle yapılmıştır.Oysa Kur'an böyle değildir.Kur'anda haberin haberle sağlaması yapılmaz.Kur'an da tehaddi (meydan okuma) vardır.Allah'tan geldiğinden kesinlikle emin olduğumuz, içinde rayb bulunmayan bir Kitaptır.Kur'an bir başka açıdan bakarsak, Hz. Muhammedin peygamberlikten sonraki hayat hikayesi değilmidir?
Şimdi hangi peygambere uyacağız?
Kur'an daki peygambere mi?
Yoksa hicretin 7. yılında müslüman olan, Ebu Hureyre nin anlattığı peygambere mi?Peygamberimiz hicretin 10. yılında vefat etmiştir.Ebu Hureyre peygamberimizin yanında 3 sene (yaklaşık olarak 1000 gün) yaşamış ve 5000 hadis rivayet etmiş.Yani ortalama her güne 5 hadis.Her akıl sahibi insaflı insan elbette bundan şüphe eder ve etmelidir. &a mp;n bsp; &a mp;n bsp; &a mp;n bsp; Saygılarımla |
|
|
Ebu Hureyre isnatlarına yazılan reddiye | |
imam
sâfii gibi büyük âlimlerin bildirdigine göre Ebû Hureyre kendi
dönemindeki hadis nakledenlerin içinde hafizasi en saglam olanidir (ibn
Hacer, el-isâbe fî Temyîzi's-Sahâbe, Misir 1328, IV, 205). Hz.
Peygamber ile nisbeten kisa sayilabilecek bir süre birlikte olmasina
ragmen, onun hadislerini bu kadar büyük bir sayida elde edebilmesinin
sirri ve sebebleri söyle açiklanabilir:
a) Birinci sebep: Hz. Peygamber ile sik sik görüsmesi ve ona hiç
çekinmeden her çesit sorular sormasidir (ibn Hacer, a.g.e., IV, 206).
Nitekim Buhâri ve Müslim'in naklettiklerine göre Ebû Hureyre söyle
demistir: "Siz, Ebû Hureyre'nin çok hadis rivâyet ettigini söyleyip
duruyorsunuz. Ben fakir bir kimseydim. Karin tokluguna Hz. Peygamber'e
hizmet ediyordum. Muhâcirler çarsida, pazarda alisverisle, Ensâr da
kendi mallari, mülkleriyle ugrasirken, ben Hz. Peygamber'in
meclislerinin birinde bulunmustum; buyurdu ki: 'içinizden kim cübbesini
yere serer de ben sözümü bitirdikten sonra toplarsa benden duydugunu
bir daha unutmaz. 'Bunun üzerine ben üzerimdeki hirkayi yere serdim,
Hz. Peygamber de sözünü bitirince, onu topladim. Nefsim kudret elinde
olan Allah'a yemin ederim ki, o andan sonra ondan duydugum hiçbir sözü
unutmadim" (Müslim, Fadâilü's-Sahâbe, 159; Buhâri, ilim, 42).
b) Ikinci sebep: ilme olan tutkunlugu ve Hz. Peygamber'in ona bildigini
unutmamasi için dua buyurmasidir. El-Hâkim en-Nisâbûrî, Müstedrek'te
(111, 50
su haberi vermektedir: "Bir adam Zeyd b. Sâbit'e gelerek ona bir mesele
sordu. O da Ebû Hureyre'ye gitmesini söyledi ve söyle devam etti; çünkü
bir gün ben, Ebû Hureyre ve bir baska sahâbî Mescid'de oturuyorduk, dua
ve zikirle mesgul idik. O sirada Hz. Peygamber geldi, yanimiza oturdu;
biz de dua ve zikri biraktik. Buyurdu ki: 'Her biriniz Allah'tan bir
dilekte bulunsun. ' Ben ve arkadasim, Ebû Hureyre'den önce dua ettik,
Hz. Peygamber de bizim duamiza âmin dedi. Sira Ebû Hureyre'ye geldi ve
söyle dua etti: 'Allah'im, senden iki arkadasimin istediklerini ve de
unutulmayan bir ilim dilerim.' Hz. Peygamber bu duaya da âmin dedi. Biz
de, 'Ey Allah'in Rasûlü, biz de Allah'tan unutulmayan bir ilim isteriz'
dedik. Hz. Peygamber, 'Devsli genç sizden önce davrandi' buyurdu.
Buhâri, ilim bahsinde, hadise olan tutku bâbinda (nr. 33) Ebû
Hureyre'nin söyle dedigini nakletmistir: "Ey Allah'in Rasûlü, kiyâmet
gününde senin sefâatine nâil olacak en mutlu kisi kimdir?" diye sordum.
Rasûlullah buyurdu ki: "Ey Ebû Hureyre, senin hadise olan asiri
tutkunlugunu bildigim için, böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin
sormayacagini tahmin etmistim. Kiyâmet gününde benim sefâatime nâil
olacak en mutlu kisi Lâilâhe illallah diyen kimsedir."
c) Üçüncü sebep: Ebû Hureyre'nin büyük sahâbîlerle görüsmesi, onlardan
birçok hadis almasi ve bu sayede ilminin artip ufkunun genislemesidir
(ibn Hacer el-Askalâni, el-isâbe, IV, 204).
d) Dördüncü sebep: Hz. Peygamber'in vefâtindan sonra uzun süre yasamis
olmasidir. Nitekim Hz. Peygamber'den sonra kirkyedi yil yasamis,
hadisleri halk arasinda yaymakla mesgul olmustur (Muhammed Ebû Zehv,
el-Hadis, ve'l-Muhaddisûn, Kahire 1958, 134).
Bütün bunlarin neticesinde Ebû Hureyre, Sahâbe içerisinde hadisi en iyi
bilen, hadis almada ve rivâyet etme hususunda digerlerinden daha üstün
bir duruma gelmistir. Onun rivâyet ettigi hadisler, diger sâhâbilerde
veya birçogunda daginik halde bulunuyordu. Bu yüzden onlar Ebû
Hureyre'ye basvuruyor, hadis rivâyetinde ona dayaniyorlardi. ibn Ömer,
onun cenaze namazinda, ona Allah'tan rahmet dileyerek, "Hz.
Peygamber'in hadisini müslümanlar adina muhâfaza ediyordu" demistir
(ibn Sa'd, Tabakât, IV, 340). Buhâri, 'Ebû Hureyre'den 800 kadar sahâbe
ve tâbiîn âlimleri hadis rivâyet etmislerdir' diyor (ibn Hacer, a.g.e.,
IV, 205).
Kendisinden besbinüçyüzyetmis dört hadis gelmis, bunlardan
üçyüzyirmibes tanesini Buhâri ve Müslim müstereken, doksanüç tanesini
yalniz Buhâri, yüzseksendokuz hadisini de yalniz Müslim Sahîh'lerine
almislardir (Muhammed Ebû Zehv, a.g.e., 134).
Ebu Hureyre, asirlar boyunca tetkik ve tenkid konusu olmustur. Gerek
Dogu dünyasinda gerek Bati dünyasinda Ebû Hureyre hakkinda ileri geri
konusulmustur. Bunun sebebi, keyif ve arzulara karsi gelen dine yönelik
hile ve tuzaklari sonuçsuz birakan bir kisim hadislerinden kurtulmak
istenmesidir. Bu hücumlar ya yalan ve zayif rivâyetlere, ya da bazi
sahîh hadislere dayanir. Fakat bu tür sahîh hadisleri de dogru-dürüst
anlayamazlar, bu yüzden de kendi arzulari dogrultusunda yanlis
yorumlara basvururlar
(Muhammed Ebû Zehv, a.g.e., 153; el-Hâkim en-Nisâbûrî, a.g.e., III, 5 1
3). Bu hadislerden bir kismini ve cevaplarini özet olarak verelim:
Ebû Hureyre'nin hadis konusundaki güvenilirligine gölge düsürecek süphe
kaynaklarindan biri, onun Rasûlullah (s.a.s.)'den: "Bir kimse Ramazan
ayinda cünüp olarak sabahlarsa, o gün oruç tutmasin " hadisini
nakletmesi ve halka bu yolda fetvâ vermesidir. Onun böyle rivâyet
ettigini Âise ve Ümmü Seleme haber alinca, onun bu rivâyetini kabul
etmemisler, söyle demislerdir: "Hz. Peygamber ailesiyle birlikte olmasi
neticesinde cünüp olarak sabahlar, sonra da boy abdesti alip orucunu
tutardi." Bunun üzerine Ebû Hureyre onlarin dediklerini kabul etmis ve
demistir ki: "Bu hadisi bana Fadl b. Abbâs ile Üsâme b. Zeyd Hz.
Peygamber'den nakletmislerdi. Mü'minlerin anneleri ise bu gibi konulari
erkeklerden daha iyi bilirler" (Buhâri; Savm, 23; ibn Hacer,
Fethu'l-Bâri, Misir 1300, IV, 123-124; Muhammed Ebû Zehv, a.g.e., 155).
Buna su cevap verilmistir: Ebû Hureyre sözkonusu hadisi Rasûlullâh
(s.a.s.)'den kendisi isitmemistir. Hadisi Fadl ve Üsâme vasitasiyle
rivâyet etmistir. Bu iki sahâbî ise dogru ve güvenilir kisilerdir. Âise
ile Ümmü Seleme'nin hadisi, onun yaninda agirlik kazaninca, onlarin
rivâyetine dönmüs, hakka uyarak önceki fetvâsindan vazgeçmistir (ibn
Hacer, a.g.e., IV, 126; M. Eba Zehv, a.g.e, 155). Fadl ve Üsâme'nin
naklettigi hadise gelince, âlimler bu konuda sunlari söylediler:
Birincisi, bu hadis kendisinden daha kuvvetli hadisle çelismektedir;
dolayisiyle onunla degil kuvvetli olanla amel edilir. ikincisi, bu iki
sahâbînin hadisi orucun farz kilindigi dönemin baslarina aittir. O
sirada oruçlunun uyuduktan sonra yemesi, içmesi, cinsel münasebette
bulunmasi haramdi. Daha sonra Allah'tan yeri agarincaya kadar bütün
bunlari mübah kildi. Onun için kari-koca iliskisi sabaha kadar devam
ederdi. Fecrin dogusundan sonra da yikanmasi gerekmekteydi. Bu da
gösteriyor ki Âise ile Ümmü Seleme'nin naklettigi hadisin hükmünü
neshetmistir. Ne Fadl ile Üsamenin ne de Ebû Hureyre'nin bu son hükmü
bildiren hadisten haberleri vardi. Bu yüzden Ebû Hureyre hâlâ önceki
hadise göre fetvâ vermeye devam ediyordu. Kendisine bu haber ulasinca
da bu fetvâsindan dönmüstür (ibn Hacer, a.g.e., IV, 127-12.
ibn Hacer söyle der: "Ebû Hureyre'nin hakki teslim edip ona dönmesi
onun faziletini gösterir" (a.g.e. ve yer; Kastallâni, irsâdü's-Sâri,
Misir 1326. IV, 443; M. Ebû Zehv, a.g.e., 155).
Bir baska itiraz da sudur: Ebû Hureyre hadis rivâyet ederken tedlis
yapardi (Hz. Peygamber'den duymadigi bir hadisi kendisine rivâyet eden
sahsin ismini vermeyerek, Hz. Peygamber'den rivâyet ederdi). Meselâ,
yukarida geçen "cünüp olarak sabahlayan kimseye oruç tutmak yoktur"
hadisinde durum böyledir. Tedlis yapmak ise yalan söylemenin kardesidir
(ibn Kesir, el-Bidâye, VIII, 109).
Bu itiraza söyle cevap verilir: Ebû Hureyre'nin islâm'a girisinin
hicretin 7. yilina kadar geciktigi dikkate alinirsa, Hz. Peygamber'in
pekçok hadisini ondan duymadigi ortaya çikar. Bu durum, onun hadis
bilgisini tamamlayabilmesi için, Hz. Peygamber'den duymus olan
sahâbîlerden almasini gerektiriyordu. Onun bu hali, ya dünyevi
mesguliyetlerinden dolayi, ya da yaslarinin küçük olmasi, yahut da
sonradan müslüman olmalari gibi sebeplerle Hz. Peygamber'in
meclislerinde bulunmayan diger sahâbîlerin durumuyla aynidir.
Humeyd'den gelen su haber de bunu teyid eder: "Biz Enes b. Mâlik'in
yaninda idik. Bize söyle dedi: Vallahi size Hz. Peygamber'den
naklettigimiz hadislerin hepsini bizzat kendisinden duymus degiliz.
Fakat (hadisi duyan duymayana naklederdi) biz de birbirimizi
yalanlamazdik" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, Misir 1313, IV, 283; M. Ebû
Zehv, a.g.e., 157).
Hadisi duyan ve digerlerine nakleden sahâbînin isminin zikredilmemesini
tedlis saymak uygun degildir. Zira ehli sünnet âlimlerinin ittifakiyla
sahâbenin hepsi âdildir. Âlimlerin, mürsel hadisi delil kabul etmek
hususundaki ihtilâfi, ismi zikredilmeyen râvinin durumunun bilinmeyisi
sebebiyledir. ibnu's-Salâh bu hususta söyle der: "ibn Abbâs ve benzeri
yasça küçük sahâbîlerin Hz. Peygamber'den isitmedikleri halde ondan
rivâyet ettikleri mürsel hadisler, mevsûl ve müsned hükmündedir. Çünkü
onlar bu hadisleri sahâbîlerden almislardir. Bir sahâbînin kim
oldugunun bilinmemesi, hadisin sihhatine zarar vermez. Çünkü
sahâbîlerin tamami âdildir" (ibnu's-Salâh, Mukaddime, Misir 1326, 22).
Bütün bunlardan anlasiliyor ki Ebû Hureyre'den hiçbir yalan çikmis
degildir. Zira bu tür mürsel hadislerde Ebû Hureyre, "Rasûlullah'in
söyle dedigini isittim, ya da söyle yaptigini gördüm" demiyor; aksine,
"Rasûlullah söyle buyurdu veya söyle yapmistir" gibi ifadeler
kullaniyordu. Burada onun tedlis yaptigi da söylenemez. Çünkü adini
zikretmedigi sahâbeden biridir ve sahâbînin âdil olduguna dair icmâ
vardir (M. Ebû Zehv, a.g.e., s.15.
Bir baska itiraz: Hz. Ömer, Ebû Hureyre'yi hadis rivâyetinden alikoymus
ve ona, "Ya Hz. Peygamber'den hadis rivâyetini birakirsin, ya da seni
Devs topraklarina sürerim" demistir (ibn Kesir, el-Bidâye, VIII, 106;
M. Ebû Zehv, a.g.e., 159). Ömer'in bu tutumu Ebû Hureyre'nin yalan
söyledigini göstermektedir.
Buna söyle cevap verilmistir: Ebû Hureyre, Hz. Peygamber'den naklettigi
hadisleri halka ögretmeyi, ilmi gizlemenin günahindân kurtulmak için,
kendisine bir görev sayiyordu (Buhâri, ilim, 43). Bu anlayis onu çok
hadis rivâyet etmeye sevketti. Bir tek mecliste bile Hz. Peygamber'in
birçok hadisini naklederdi. Fakat Hz. Ömer, halkin herseyden önce
Kur'ân ile mesgul olmasini, amelle ilgili olanlarin disinda kalan
hadisleri az rivâyet etmelerini, halki yersiz bir tevekküle götürecek
ruhsat hadisleriyle, halkin anlayamayacagi müskil hadisleri halka
rivâyet etmeyi uygun görmüyordu. Bu arada, çok hadis rivâyet edenlerin,
rivâyet sirasinda hata yapabileceklerinden ve benzeri seylerden de
endise ediyordu. Bütün bu sebeplerle, Hz. Ömer sahâbîleri çokça hadis
rivâyet etmekten alikoymus, Ebû Hureyre'ye de agir konusmus ve onu
Devs'e sürmekle tehdid etmistir. Çünkü Sahâbe içerisinde en çok hadis
rivâyet eden oydu. ibn Kesir bunu naklettikten sonra söyle der:
"Bildirildigine göre Hz. Ömer (r.a.) daha sonra Ebû Hureyre'nin hadis
nakletmesine izin vermistir (ibn Kesir, a.g.e., VIII, 106; M. Ebu Zehv,
a.g.e., 159).
Bir baska menfî tenkid: Ebû Hureyre'nin diger sahâbîlerden daha çok
hadis rivâyet etmesini saglayan sey, Hz. Peygamber söylesin veya
söylemesin, helâl ve haramla ilgili olmayan, fakat güzel ahlâka tesvik,
cennet ve cehennem haberleri gibi bütün güzel sözleri ona isnad etmeyi
kendine câiz görmesidir. Onun bu konudaki dayanagi su hadislerdir:
"Benden size hakka uygun bir söz ulastiginda, ben onu ister söylemis
olayim isterse olmayayim, onu aliniz' "Benim söylemedigim fakat benden
size ulastirilan güzel bir sözü, ben söylemisimdir" (M. Ebû Zehv,
a.g.e., 160).
Buna verilen cevap sudur: Geç müslüman olmasina ragmen Ebû Hureyre'nin
çok hadis rivâyet etmesi, onlarin ileri sürdükleri sebeplere
baglanamaz. Bunun asil sebebi, dünyadan el-etek çekip Hz. Peygamber'in
toplantilarina katilmasi, savasta ve savas disinda onun yanindan
ayrilmamasi, hadisleri unutmamasi için Hz. Peygamber'in duasini almasi,
Hz. Peygamber'in vefâtindan sonra elli yil kadar daha yasamasi ve
duymadigi hadisleri diger sahâbîlerden alarak insanlara rivâyet
etmesidir (A.g.e. ve yer). Helâl ve haram disindaki konularda Hz.
Peygamber'e yalan isnad etmesini kendisi için câiz görmesi iddiasi da
geçersizdir. Çünkü o, "Kim bilerek bana yalan isnad ederse cehennemdeki
yerine hazirlansin" hâdisinin râvîlerinden biridir. Birçok
toplantilarinda hadis rivâyet etmek istediginde bu hadisi zikrettigi
sâbittir. Sahâbiler, onun hadis rivâyetindeki üstünlügünü kabul ettiler
ve ondan hadis naklettiler. Hz. Ömer, Osman, Talha, ibn Abbâs, Âise,
Abdullah b. Ömer ve digerleri (r.anhum) bunlardandir (Hâkim
en-Nisâbûrî, a.g.e., III, 513; ibn Kesir, a.g.e., VIII, 10.
Bu da onlarin, Ebû Hureyre'nin güvenilirligi ve dogrulugu hususunda
ittifak ettiklerini gösterir. Diger taraftan, Ebû Hureyre'nin rivâyet
ettigi hadislerin çogunun, baska sahâbîler tarafindan da nakledildigi
görülür (M. Ebû Zehv, a.g.e., 160, 161).
Ebû Hureyre'nin dayandigini ileri sürdükleri hadislere gelince, bu
hadisleri Ebû Hureyre rivâyet etmemistir. Aksine bunlar onun adina
uydurulmus sözlerdir. Bu hususta ibn Hazm söyle demistir: "Allah'tan
korkmaz bazi insanlar birtakim hadisler rivâyet ettiler. Bunlarin
bazisi islâm'in temel prensiplerini geçersiz kilmakta, bazilari da Hz.
Peygamber'e yalan isnat etmeyi mübah saymaktadir. " ibn Hazm bu iki
hadisi de, râvîlerinin çok zayif olmasindan ötürü geçersiz saymaktadir
(ibn Hazm, el-ihkâm fî Usûli'l-Ahkâm, Misir 1345, II, 76, 78, 80; M.
Ebû Zehv, a.g.e., 161, 162).
Macar asilli ünlü müstesrik yahudi Ignaz Goldziher de Ebû Hureyre'nin
hadis uydurdugunu ve bunda hayli ileri gittigini ileri sürmüstür. Böyle
bir tenkid tümüyle bâtildir, geçersizdir ve hiçbir hakli tarafi yoktur.
Buhâri'nin söyledigi gibi Ebû Hureyre'den sekizyüz âlim hadis rivâyet
etmistir. O, sahâbe ve muhaddisler nazarinda son derece güvenilir yüce
bir sahsiyettir. ibn Ömer söyle demistir: "Ebu Hureyre benden daha
hayirli ve naklettigini daha iyi bilendir." Cennet'le müjdelenenlerden
biri olan Talha b. Ubeydullah da: "süphe yok ki Ebû Hureyre Hz.
Peygamber'den bizim isitmedigimiz hadisleri isitmistir" demistir
(el-Hâkim en-Nisâbûrî, a.g.e, III, 511, 512). Mervan'in sekreteri Ebû
Zualza'a da Ebû Hureyre'nin hadis rivâyetinde ne derece güçlü oldugunu
gösteren su haberi nakleder: "Mervan, Ebû Hureyre'yi Saray'da hadis
rivâyet etmek için dâvet etmisti. Mervan beni divanin arkasina
oturtmustu ve ben de Ebû Hureyre'nin naklettiklerini gizlice
yaziyordum. Ertesi yil yine onu dâvet etti ve ondan hadis rivâyet
etmesini istedi. Bana da bir yil önceki yazdiklarimdan takip etmemi
tenbih etti. Neticede, onun bir tek kelime bile degisiklik yapmadan
rivâyet ettigini gördüm (ibn Kesir, a.g.e., III, 106; M. Ebû Zehv,
a.g.e., 162-164).
Ebû Hureyre 78 yil yasadiktan sonra Hicrî 57/676 yilinda Medine'de vefât etmistir.
|