HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Çalışmaları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Çalışmaları
Konu Konu: Kuran’a Göre Cebrail ve Mikail Nedir? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
snobyx
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 27 mart 2008
Gönderilenler: 83
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı snobyx

[6.91] Allah’ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü «Allah hiçbir insana hiçbir şey indirmemiştir» dediler. Sen onlara de ki: «Peki, Mûsâ’nın insanlara bir nûr ve rehber olmak üzere getirdiği ve sizin de parça parça kağıtlar haline koyup işinize geleni gösterdiğiniz, fakat çoğunu gizlediğiniz ve sizin de, babalarınızın da bilmediğiniz birçok şeyleri sayesinde öğrendiğiniz o kitabı kim indirdi? » «Allah indirdi» de! Sonra bırak, daldıkları batıllarında oynaya dursunlar!

[46.2] Bu Kitap aziz ve hakîm olan Allah tarafından indirilmiştir.

[6.8] «Ona bir melek indirilmeli değil miydi? » dediler. Herhangi bir melek indirmiş olsaydık iş bitmiş olurdu da onlara göz bile açtırılmazdı.

Ayetler Kuran'ın Allah tarafından bizzat indiriğildiğini çok net açıklıyor.Cebrail elbette var ama kavramın içeriğini rivayetlere bağlı olarak bence yanlış dolduruyoruz.Tabi ben hala tam olarak ne şekilde karar vermeliyiz emin değilim.İyi düşünmek lazım...


 



__________________
Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir...
Yukarı dön Göster snobyx's Profil Diğer Mesajlarını Ara: snobyx
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Sevgili snobyx,

16/102- " QUL NEZZELE_HU RUH'UL_QUDUSİ Bİ'L_HAQQİ ..."nin anlamı,bu okunuşa göre, ki mevcut mushaflarda böyle harekelenmiştir, kesinlikle şöyle olmalıdır:

" Deki, onu Rabb'inden hak/vahiy ile ruh'ul-kudus (kutsal/temiz ruh/can ) indirdi..."

Buşekli ile, " ruhulkudus indi / inmiştir.." olarak çeviremeyiz.

Peki,"NEZZELE_HU" ' yu "NEZELE_HU" (hafif) pkursak, "ruhulqudus indi"anlamını verebilrmiyiz, derseniz, "evt" , ancak bir şartla, o da "NEZELE_HU" 'nun sonundaki "HU" (onu) zamirini oradan yoketmemiz gerekecek, aksi takdirde yine olmaz.

Sevgilerimle...

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
snobyx
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 27 mart 2008
Gönderilenler: 83
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı snobyx

Peki,"NEZZELE_HU" ' yu "NEZELE_HU" (hafif) pkursak, "ruhulqudus indi"anlamını verebilrmiyiz, derseniz, "evt" , ancak bir şartla, o da "NEZELE_HU" 'nun sonundaki "HU" (onu) zamirini oradan yoketmemiz gerekecek, aksi takdirde yine olmaz.

Haklısınız sayın haktansapmaz ben zaten onun farkındayım,,ilk meal eksik.Fakat şunu sormak isterim ben hu zamirini ''ayet'' dolayısı ile ''Kuran'' olarak kabul edersek(önceki ayette Rabbimiz bir ayetin başkasının yerine koyulmasından bahseder) diyorum ki meal nezele geçişsiz olacak şekilde harekelenirse  şu şekilde olabilirmi?

102." Deki,iman edenleri sağlamlaştırmak, müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere hak olarak rabbinden ruhulkudüs (ilahi bilgi)onda(Kuran ile) inmiştir."

Son olarakda sizde Kuran'da Ruh kavramının ilahi vahy olduğunu esasında kabul ettiğinizi yazmışdınız yanlış hatırlamıyorsam.Bu ayet sizin nu konudaki fikrinizede engel olmuyormu,yoksa olaya başka bir açıdan mı bakıyorsunuz.

Selam ve Dua ile...

 



__________________
Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir...
Yukarı dön Göster snobyx's Profil Diğer Mesajlarını Ara: snobyx
 
muhliskul
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 nisan 2007
Yer: Australia
Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhliskul

Merhaba

Sayin arkadasim arapcada yuklem ozne ile  yetinmez ve  nesne alirsa  gecisli  olarak isimlendirilir. Bu konunun detaylarina girerek basinizi utulemek istemem. Burada nesne konumunda bulunan hu zamiri dolayisiyla mevzubahis yuklem kesinlikle fe-a-le kalibinda olamaz.   Varsayalim ki olsun" onu indi" gibi sacma bir anlam ortaya cikar. Onda anlamini doguracak hicbir ek de   mevcut degildir.  Kuran'da dort kez kullanilan ne-ze-le kulanimina bakarsak bunu rahatlikla goruruz. Bunlardan  suara/193 suresinde gorulecegi uzere "nezele" den sonra edat tumleci olarak , bihi gelmektedir. Oysa nahl suresinde onda anlamini verecek  dolayli tumlec yoktur, onun yerine nesne vardir buda kelimenin gecisli oldugunu gostermektedir. 

Allah'a emanet.

Yukarı dön Göster muhliskul's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhliskul
 
Sekiznoktabir
Groupie
Groupie
Simge

Katılma Tarihi: 06 subat 2008
Gönderilenler: 51
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Sekiznoktabir

Selam arkadaşlar

Snobyx'in yazısını görünce kafamda halen soru işareti taşıyan ve bu konuyla derin ilişkisi olduğunu düşündüğüm benzer bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Kur�ana bakıp Cebrailin kim veya ne olduğu ile ilgili her nekadar az da olsa bir fikir edinebilme şansımız varken tek bir yerde geçen Mikail ile ilgili neticeye varmak çok güç görünüyor. Bir zamanlar ben de Mikail�in kim veya ne olduğunu bulmaya çalışıyordum. Onu ararken karşıma başka bir şey çıktı. Şimdi Mikaili değil bu şeyi çözmeye çalışıyorum. Mikailin kim-ne olduğunu bulduğumdan değil? Bana, bunu çözersek Mikaili de Cebraili de çözebilecekmişiz gibi geliyor.

Bu bahsettiğim şeye geçmeden önce konu edilen Bakara 192. ve 193. ayetlerin anlamı benim bilgime göre şöyle olmalı:

2:192.   ve kuşkusuz onu indirdi âlemlerin rabbi  

          ve innehu letenzîlu rabbi-l�âlemîne

2:193.   indi onla güvenilir ruh

          nezele bihi-rrûhu-l�emînu  

 
Benim gördüğüme göre yazarlar �indi� ve �indirdi arasındaki farkı pek önemsemiyorlar gibi. Daha öncede benzerlerine çok şahit oldum. İşte �ferc� kelimesini anlamlandırırken cinsel organ yerine ırz, namus yazmalar; Arapça�daki dünya kelimesini Türkçe�deki dünya ile eşleştirmeler; işine gelmediğinde �ve� kelimesini İsra:2. ayetin başıdaki gibi es geçmeler; kimi yerlerde resul kelimesini de nebi kelimesini de peygamber olarak çevirmeler...v.s...v.s... uzayıp gidiyor.

 
Şimdi benim sizlerle paylaşmak ve de fikirlerinizi almak istediğim ve bu konuya paralel olduğunu hatta bu konu ile ilgili olduğunu düşündüğüm şeye geçmek istiyorum. Önce kaynaklarını da vererek üç ayrı alıntı yapacağım.

 
www.allah.gen.tr sitesinden alıntıdır:

Kur�an�da Biz İfadesinin Kullanılmasının Sebebi

Bazı Kuran ayetlerinde neden biz ifadesinin kullanıldığı tam olarak anlaşılamadığından bu konu bir takım soruları beraberinde getirmektedir. Bu konu şu şekilde ele alınabilir. Kur'anda Allah kendisi için birinci çoğul şahıs olarak "Biz" ifadesini de, birinci tekil şahıs olarak �Ben� ifadesini de kullanır. Bu Arapçanın dil özelliğinden kaynaklanır. Arapçada ve başka bazı dillerde de azamet, yücelik ifadesi olarak bazen bir kişi kendisi için birinci çoğul şahıs olarak �Biz� ifadesini kullanır. Nitekim gerek Türkçemizde, gerek başka dillerde karşımızda tekil şahıs varken yücelik, saygı ifadesi olarak ikinci tekil şahıs olan �Sen� yerine �Siz� demekteyiz. Türkçede tekil olarak yaptıklarımız için de bazen birinci çoğul olarak �Biz� ifadesini kullanırız, fakat bu karşımızdaki tekil şahıs için çoğul olan �Siz� ifadesini kullanmamız kadar yaygın değildir.

Kısacası, Allah tevazu yapmaz, tevazu insanlara yaraşır, Allah için değildir. Allah azametini, yüceliğini, saygınlığını belirtmek için bu ifadeyi kullanır. Kuran Arapça inmiş bir kitaptır, bu yüzden Kuran�da Arapça dil özellikleri, Arapça deyimler bulunur. Allah�ın tekliği tüm Kuran�ın en temel mesajıdır ve Kuran�ın yüzlerce ayetiyle apaçıktır.

Bir noktayı daha belirtmekte fayda vardır. Kur'anda Allah kendisinden birinci şahıs olarak bahsederken hem tekil "Ben" ifadesini, hem azamet, yücelik, saygınlık belirtisi olarak çoğul olan "Biz" ifadesini kullanır. Fakat Allahtan ikinci şahıs olarak bahsedildiğinde hep ikinci tekil "Sen" ifadesi geçer, hiçbir zaman ikinci çoğul olarak "Siz" ifadesi geçmez veya Allahtan üçüncü şahıs olarak bahsedildiğinde hep üçüncü tekil "O" ifadesi geçer, hiçbir zaman üçüncü çoğul "Onlar" ifadesi kullanılmaz. Oysa Kur'anda binlerce defa Allahtan ikinci veya üçüncü şahıs olarak bahsedilmiştir, bunların biri bile ikinci çoğul veya üçüncü çoğul şahıs değildir. Bu da başta dediğimiz gibi; bu ifadenin Arapçanın dil özelliğinden olduğunu gösterir.

http://www.istekuran.com sitesinden alıntıdır�

 
soru:

merhabalar hakkı bey size bir sorum vardı acaba kuranı kerimde neden

sıkça biz kelimesi geçmektedir yani çoğul olarak kunlanılmakta

yanılmıyorsam örneğin:Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve

şüphesiz.Biz onu genişleticiyiz(zariyat suresi 47)

 
Muhterem kardeşimiz!

Dinimiz ile ilgili duyarlılığınız için sizleri tebrik ederim. Böyle özel ve güzel bir konuyu açıklamamıza vesile olduğunuz için de çok teşekkür ederim.

Sormuş olduğunuz konu çokça sorulan bir meseledir. Bir çok müslümanın ise meseleden bu ayrıntıdan maalesef haberi yoktur.

Kurana baktığımız zaman yüce rabbimizin bir çok ayette kendisiyle ilgili olarak �inna, nahnü/ Biz (birinci şahıs, çoğul)� kullandığını görürüz.

 Dikkat edersek bu ifadelerin hepsinin sıfatlarının tecellisine yönelik vasıtalı tasarruflarında kullanıldığını görürüz. Bunu sizin verdiğiniz örneğin dışında binlerce örnekle açıklamak mümkün olmasına rağmen herkesçe çok bilinen üç-beş ayeti örnek verelim.

 
Kevser suresi; 1: "Şüphesiz Biz sana kevseri verdik."

İnşirah suresi: " Biz, senin için, senin göğsünü açmadık mı?"

Kadr suresi;1: "Muhakkak ki Biz onu kadir gecesinde indirdik."

 
Ya Sin suresine göz attığımızda ise, sıfatlarının tecellisi olan vasıtalı tasarruflarının açıklandığı 8, 9, 12, 14, 28, 31, 33, 34, 37, 39, 41, 42, 43, 44, 65, 66, 67, 68, 69, 71, 72, 76, 77, 78. ayetlerde �Biz� ifadesini, zatına yönelik açıklamaların yapıldığı 60, 61. ayetlerde �Ben� ifadesini görürüz.

 

Zatına ve üluhiyyetine ait ifadelerde ise �ene, inni/ Ben (birinci şahıs tekil� ifadesini kullandığını görüyoruz.

Mesela:

Bakara suresi ayet 30, 186; A�raf suresi ayet 173;  Ta Ha suresi ayet 12-14; Secde suresi ayet 13, Enbiya suresi ayet 25, 92 Ankebut suresi ayet 56.

Rabbimiz, ikinci şahıs ve üçüncü şahıs olarak ise mutlaka tekil olarak "o, onu, ona" veya "sen, sana, seni" olarak ifade buyurulmuştur. Bu durumlarda kesinlikle "Siz ve Onlar" ifadesi kullanılamaz. Fatiha da da "Yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım isteriz" şekliyle ifade buyrulmuştur.

Tüm dünya milletlerinin dillerinde otorite sahipleri güç kudretlerini anlatırken "Biz" ifadesine başvururlar. Fermanlarında, söylevlerinde hep "Biz" ifadesini kullanırlar. Bu Kur'an inmeden de böyle idi şimdi de aynen devam edip gitmektedir.

Kısaca Rabbimizin "Biz" ifadesi Kendisinin azamet ve kibriyasını; büyüklüğünü, ululuğunu vurgulamak içindir. kesinlikle çoğul anlamında değildir. Çoğulluğu nefyeden yüzlerce ayet vardır. Ayrıca taadüdü kudema akla da münafidir.

Buna rağmen maalesef Allahın tasarruflarında üçler, yediler, kırklar, kutuplar, gavslar gibi ortaklar kabullenen bahtsızlar da mevcuttur.

Meseleye vakıf olan ilim sahipleri Rabbimizin "Biz" ifadelerini "Biz Azimüşşan" olarak ifade etmek suretiyle isabetli bir anlayış ve hizmet ortaya koyuyorlardı.


http://www.mucizeler.com/  sitesinden �Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize� kitabı sf. 30�dan alıntıdır

 

KURAN�DA BİZ İFADESİNİN KULLANILMASININ SEBEBİ

 
B
u bölümde incelediğimiz ayetteki "Biz" ifadesinin neden kullanıldığını açıklamakta fayda görüyoruz. Arapça�nın bu konudaki dil özelliği bilinmediği için sorularla karşılaşıyoruz. Kuran�da Allah kendisi için birinci çoğul şahıs olarak "Biz" ifadesini de, birinci tekil şahıs olarak "Ben" ifadesini de kullanır. Bu Arapça�nın dil özelliğinden kaynaklanır. Arapça�da ve başka bazı dillerde de azamet, yücelik ifadesi olarak bazen bir kişi kendisi için birinci çoğul şahıs  olarak  "Biz"  ifadesini  kullanır.  Nitekim  gerek  Türkçe�mizde,  gerek  başka  dillerde karşımızda tekil şahıs varken yücelik, saygı ifadesi olarak ikinci tekil şahıs olan "Sen" yerine "Siz" demekteyiz. Türkçe�de tekil olarak yaptıklarımız için de bazen birinci çoğul olarak "Biz" ifadesini kullanırız, fakat bu karşımızdaki tekil şahıs için çoğul olan "Siz" ifadesini kullanmamız kadar yaygın değildir.

 
Kura
n Arapça inmiş bir kitaptır, bu yüzden Kuran�da Arapça dil özellikleri, Arapça deyimler bulunur. Allah�ın tekliği tüm Kuran�ın en temel mesajıdır ve Kuran�ın yüzlerce ayetiyle apaçıktır.

 
Bir
noktayı daha belirtmek istiyoruz: Kuran�da Allah kendisinden birinci şahıs olarak bahsederken hem tekil "Ben" ifadesini, hem Arapça�nın dil özelliklerinden dolayı çoğul  olan "Biz" ifadesini kullanır. Fakat Allahtan ikinci şahıs olarak bahsedildiğinde hep ikinci tekil "Sen" ifadesi geçer, hiçbir zaman ikinci çoğul olarak "Siz" ifadesi geçmez veya  Allahtan üçüncü şahıs olarak bahsedildiğinde hep üçüncü tekil "O" ifadesi geçer, hiçbir zaman üçüncü çoğul "Onlar" ifadesi kullanılmaz. Oysa Kuran�da binlerce defa Allahtan ikinci veya üçüncü şahıs olarak bahsedilmiştir, bunların biri bile ikinci çoğul veya üçüncü çoğul şahıs değildir. Ayrıca Kuran�da Allahtan gerek �Allah�, gerek �Rab�, gerek �Rahman�, gerek diğer isimleriyle binlerce defa bahsedilir ve tüm bu isimler tekil formda kullanılır.  Bu da başta dediğimiz gibi; �Biz� ifadesinin Arapça�nın dil özelliğinden olduğunu gösterir.

 
Arkadaşlar bu açıklamalar beni tatmin etmiyor. Türkçe bilmiyor olsam tamam olabilir diyeceğim ama ne zamandan beri makamı ne kadar yüksek olursa olsun birisi kendisinden bahsederken "ben" demek yerine "biz" diyor? Ne alakası var? Türkçe'de kendimizden değil -dikkat edin- karşımızdakinden bahsederken onun büyüklüğü veya saygınlığı için sen yerine siz zamirini kullanabiliriz. Türkçe'de "Nasıl sınız?" Şeklindeki bir soruya "Sağolun iyiyim! Ya siz nasılsınız?" yerine "Sağolun iyiyiz." şeklinde cevap verilmez. Bu şekilde cevap ancak  sorunun hedefinde birden fazla kişi olduğunda verilebilir. Örneğin "Siz ve aileniz nasılsınız?" veya "Sen ve ailen nasılsınız?" şeklinde bir soru sorulduğunda "İyiyiz." şeklinde cevap verilebilir. Makamı veya yaşı ne olursa olsun hiç kimse saygı sebebi ile kendisine "siz" diye hitap edildiğinde karşılık olarak "biz" diye cevap vermez. "Nasılsınız sayın başbakanım?" sorusu başbakan tarafından sizce nasıl cevaplanmalı? "İyiyiz; teşekkürederiz." mi yoksa "İyiyim teşekkürederim" mi? Kısacası yazarların belirttikleri gibi Türkçe�de az da olsa böyle bir kullanım yoktur.

Gelelim Arapça'ya daha doğrusu kur'an Arapça'sına: "Kuran'da Allah kendisi için birinci çoğul şahıs olarak 'Biz' ifadesini de, birinci tekil şahıs olarak 'Ben' ifadesini de kullanır." deniyor. Oysaki mesele bununla bitmiyor. O zaman ben de şu soruyu soruyorum:

Allah, Kur'anda kendisi için neden 3. bir şahıstan bahsediyormuş gibi "Allah" ve hatta 3. tekil şahıs zamiri olan "O" ifadesini kullanıyor?

Bu da mı Arapça'nın özelliği? Hemen söyleyeyim: Benim elimde Arapça dil bilgisi öğrenmek için kullandığım bir kitap (40 Derste Kur'an Arapçası-Temel Arapça Dilbilgisi-M. İlhan İmamaoğlu-Beka Yayınevi) var. Ne bu kitapta ne de başka kaynaklarda yukarıdaki yazarların izahını haklı kılacak böyle bir şey görmedim.

Eğer kur'andaki bu sözler direk Allaha aitse (sizlerin dediği gibi vahiy=ruh şeklinde alırsanız zaten böyle olur - yahut gelenekçilerin öteden beri söyleye geldiği gibi Cebarail = vahiy meleği ve birebir Allahın sözlerini tabiri caizse telgıraf, telefon hatlarının aktardığı gibi taşıyor dersek gene böyle olur) bu takdirde mesela şu pasajı değerlendirelim:

MÜDDESSİR SURESİ

(4/74.  sure)

Rahman ve Rahim Allahın adıyla. . . 

1. Ey örtüsüne bürünen!

2. Kalk da uyar!

3. Rabbinin yüceliğini duyur. 

Konuşan yani kur'andaki sözlerin sahibi olarak Allahı kabul ettiğimize göre 3. ayette "rabbinin yüceliğini" demek yerine "benim yüceliğimi" demesi gerekmez miydi? Sizinde bildiğiniz gibi buna benzer o kadar çok bölüm var ki işte örnek olması için bir tane daha:

ALA SURESİ

(8/87. sure)

6. Seni okutacağız da artık unutmayacaksın.

7. Allah'ın dilediği müstesna.  O, açıklananı da gizleneni de bilir.


Eğer 87:6. ayette çoğul konuşan Allah ise 87:7. ayette "benim dilediğim müstesna. Ben, açıklananı da gizleneni de bilirim" demesi gerekmez miydi? Neden kendisinden 3. şahıs olarak bahsetsin?

 

Evet arkadaşlar kur'anın birçok yerinde "...bu kitabın sana Allahtan indirilişidir...", "...bu kitap Allah katındandır ..."; "...Allahın ilmiyledir..." deniyor ama bu sözlerin Allahın olduğu yada konuşanın o olduğu anlamına mı geliyor? (ki bu ayetlerde bile 3. tekil şahıslık var!)

Şimdi tam bu noktada birbirinin aynı olan şu iki ayete bakalım:

TEKVÎR SURESİ  19. AYET   -  HAKKA SURESİ  40. AYET  

Aşağıda bu ayetlerin bildik meal yazarlarınca verilen anlamlarını veriyorum:

 
Abdülbaki Gölpınarlı

Şüphe yok ki Kur'an, büyük bir elçinin sözüdür.

Ali Bulaç Meali

Şüphesiz o (Kur'an), üstün onur sahibi bir elçinin gerçekten (Allah'tan getirdiği) sözüdür;

Diyanet İşleri Meali

Bu Kuran, arşın sahibi katında değerli, güçlü, sözü dinlenen ve güvenilen şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.

Diyanet Vakfı Meali

O (Kur'an), şüphesiz değerli,bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür.

Edip Yüksel Meali

Bu, onurlu bir elçinin sözüdür.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kuşkusuz o Kur'an, değerli bir elçinin sözüdür.

Ömer Nasuhi Bilmen

Şüphe yok ki O, muhakkak bir kerîm elçinin (getirdiği) kelâmdır.

Muhammed Esed

bakın, bu [ilahî kelâm], gerçekten soylu bir elçinin [vahyedilmiş] sözüdür, 5

Suat Yıldırım

19 � Kur'ân, değerli bir Elçinin, Cebrail�in getirip okuduğu sözdür!

Süleyman Ateş Meali

(Andolsun bunlara) Ki o, değerli bir elçinin (Cebrail'in) sözüdür.

Şaban Piriş Meali

Şüphesiz o, şerefli bir elçinin sözüdür.

Ümit Şimşek Meali

19. O çok şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.

Yaşar Nuri Öztürk

19 Ki o, çok değerli bir elçinin sözüdür.

Gene bazı yazarlar ön şartlı olarak çevirilerine olmayan kelimeleri eklemişler. Ayetin Arapça aslında "Cebrailin", "getirdiği", "getirip okuduğu","vahyedilmiş" şeklinde hiçbir kelime yoktur. Ayetin bana göre çevirisi aşağıdaki gibidir; yanılıyorsam beni düzeltin arkadaşlar.

kuşkusuz o kerîm bir resûlün sözüdür       

إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ

innehu lekavlu resulin kerîmin   

Yaşar Nuri Öztürk'ün mealinden bu iki ayetin devamlarına da bakalım?

TEKVİR SURESİ

19. Ki o, çok değerli bir elçinin sözüdür.
20. Çok güçlüdür o elçi.  Arş sahibinin katında saygındır.
21. İtaat edilir orada kendisine, emindir.
22. Ve arkadaşınız bir cin çarpmış değildir.
23. Yemin olsun ki o, onu apaçık ufukta gördü.
24. O, gayb konusunda cimri değildir.
25. Ve o, kovulmuş şeytanın sözü değildir.

HAKKA SURESİ

40. Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür.
42. Bir kahinin sözü de değildir o.  Ne kadar da az araştırıp düşünüyorsunuz?
43. Alemlerin Rabbinden bir indiriştir o. 
44. Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi,
45. Yemin olsun ondan sağ elini koparırdık. 
46. Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik. 
47. Sizin hiçbiriniz ona siper de olamazdınız. 

Bahsedilen resul/elçinin bazı gelenekçilerin söylediği yada yazdığı gibi Muhammed olması mümkün mü?

NECM SURESİ

2. Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı. 
3. O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor. 
4. İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o. 
5. Kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu ona. 
6. Akıl, güzellik ve güç sahibidir.  Doğrulup dikildi. 
7. En yüksek ufuktadır o. 
8. Sonra iyice yaklaştı ve sarktı,
9. İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı. 
10. Böyle vahyetti kuluna vahyettiğini. 

Kuvvetleri çok müthiş olan kim? Tabiat kuvvetleri mi? Yoksa akıl sahibi bir tabiat kuvveti mi?

CİN SURESİ

25. De ki:"Bilmiyorum, size vaat edilen şey yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyacaktır ?"
26. Gaybı bilendir O.  Gaybı konusunda hiç kimseyi yardımcı yapmıyor.
27. Seçtiği bir elçi müstesna. Çünkü O, resulünün önünden ve arkasından gözetleyiciler yürütür.

CİN 27. ayette bahsedilen resul/elçi kim?

KEHF SURESİ

50. Hani, biz, meleklere, Ademe secde edin demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti.  İblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düştü. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düşmanınızken.  Zalimler için ne kötü bir değiştirmedir bu!

 

Bu ayette "...şimdi siz, beni..." şeklinde konuşan eğer Allah ise "...kendi Rabbinin emrine..." diyerek Allahtan 3. şahıs olarak bahsetmek yerine neden "...benim emrime ters düştü..." demiyor?


51. Ben onları ne göklerle yerin yaratılmasına, hatta ne de kendilerinin yaratılmasına tanık tuttum. Ben, sapıp gitmişleri yardımcı edinecek değilim. 

Burada da konuşanın Allah olmaması gerekir! Çünkü sadece sapıp gitmişleri değil Allahın herhangibir şeyi veya kimseyi yardımcı edinmekten uzak olması gerekmez mi?

 
52. Bir gün Allah şöyle diyecektir: "O, bir şey zannettiğiniz ortaklarımı çağırın!" Hemen çağırdılar ama onlar kendilerine cevap vermedi.  Biz onların aralarına tehlikeli bir uçurum/yıkıcı bir düşmanlık koyduk. 

Eğer bu ayetlerde konuşan Allah ise kendisinden 52. ayette neden Allah diyerek 3. şahıs olarak bahsediyor. Neden "bir gün ben şöyle diyeceğim..." demiyor.

 
Eğer alıntıladığım yazıların sahibi olan kişiler bu yazıyı okurlarsa özellikle onlardan cevap bekliyorum. Allahın rahmeti hepimizin üzerine olsun. Kur�anı anlamadaki ilmimizi artırsın; hata yapmaktan korusun.

Yukarı dön Göster Sekiznoktabir's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Sekiznoktabir
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam;

Mustafa İslamoğlu da Kuran'da "Ruhul Kudus" , "Ruhul Emin" ve vahiyle birlikte / ilişkili olarak anılan bütün Ruh kelimelerinin vahiy ve/veya vahyin özü anlamında kullanıldığı, bu kavramların "cebrail" ile irtibatlandırılmasının isabetli olmadığı kanaatinde...

Bir bilgi notu olarak ileteyim istedim.


(Tefsir-ül Kuran Tevil-ül Furkan - 9.VCD, 14:56 vd.)


__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

selam snoybiw ep eydir bu yazını okumayı düşünüyordum nasip bu güneymiş gekldik bir geçişli geçişsiz bir fiilde kitlendik mi, eline sağlık üzerinde düşüneceğimiz güzel bir yer açmışsın.

 

haktan sapmaz abi, ruh'-ul kudüs indir di ile Rahman indirdi bir biriyle çelişmiyor mu ?

 

 

se

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Slam malik bin nebi,

Teveccühünden dolayı teşekkürler...

Soruna cevap yazacağım Allah'ın izni ile. Biraz yorgunum, dinlenmem gerek bir müddet.

Şu kadarını söyleyeyim ; şayet Ruh'ul Kudus, Rahman'dan ve Allah ile Rasulu'ndan bağımsız 3. bir şahıssa dediğin gibi çelişki oluşuyor.

Ancak ben, Ruh'ul Kudus, Ruh'ul Emin ve Cibril diye ifade edilenin , Allah'ın beşer olan ilgili Rasulu'ne Kitap /Beyyineler ile birlkte O'nun kalbine indirdiği, onunla kendisini desteklediği, Allah'ın kendi ruhundan O'na bahşettiği muazzam bir ruh / bir meleke / bir güçtür, diye düşünüyorum.

Biraz tasavvufi düşünceye benzese de düşündüğüm, başka türlü ifade edemiyorum. 

Umarım bu düşündüklerim ufkunuzu daha da açar!

Aşağıdaki aytlere bakın:

2/87, 2/253, 5/110, 2/97, 16/102, 26/192-194.    

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
snobyx
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 27 mart 2008
Gönderilenler: 83
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı snobyx

Sevgili Malik bin nebi,mesele esasında fiilin geçişli veya geçişsiz olduğunda tıkanmadıda bir müddettir burada meseleyi konuşamadık sadece.Ama ilginize çok teşekkür ederim.Çelişkiyi sizde fark etmişsiniz.Elbette Rahman'ın izni ile Ruh-ul kudüs indirdi denilerek konu anlatılmaya çalışılsada şahsen beni tatmin etmiyor.Bu konu üzerinde Cibril'in bir melek olamıyacağı şeklinde bir varsayım üzerinde düşündüğüm gibi eğer bir melek ise nasıl bir melek olduğunu,görevini ve görevinin bitip bitmediğinide düşündüm.Fakat mesele esasında sadece Cibril kavramı ile bitmiyor birçok kezde işlenilen melek kavramını iyi anlamak lazım.Aşağıda Cebrail'in bir melekse nasıl bir melek olabileceğini acizane anlattığım yazımı ekliyorum.

 

Peki acaba Cebrail ve Mikail insana secde eden meleklerdense,insana verilen ve insanı diğer varlıklardan ayıran bir takım güçler olabilir mi?

Cebrail rivayetlerde çok güçlü,vahyi ve vahyin açıklamasını getiren melek olarak geçer.Cebrail meleği birçok konuyu peygamberimize Allah'ın izni ile açıklamıştır.Ayrıca Cebrail peygamberimizin Allah'dan sonra gelen ilk yardımcısıdır.

Tahrim Suresi

4. Eğer ikiniz, ey hanımlar, Allah'a tövbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz kaydı; yok eğer Peygamber'e karşı dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz bizzat Allah, onun destekçisidir. Cebrail'le iman sahiplerinin barışçıları da. Bütün bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar.

Buna göre Bakara Suresi 97.ayeti birkez daha inceleyelim.
 
Bakara Suresi
97. De ki: "Kim Cebrail'e -ki o, Allah'in izniyle Kur'an'i kendinden öncekini dogrulayaci, inananlara yol gösterici ve müjde olarak senin kalbine indirmistir- düsman kesilirse,
98. Kim Allah'a, O'nun meleklerine, resullerine, Cebrail'e, Mikâil'e düsman kesilirse, Allah da bu tür inkârcilara düsman kesilir.
 
Ayetleri incelemeye birazdan geçeceğim ama önce Cibril kelimesini incelemekte fayda var.
 
Kaynak:Elmalılı Tefsiri
 
 
Fayda: "Cibrîl" kelimesi esasen "cibr" ve "il" kelimelerinden oluşmuş İbrânîce bir kelimedir ve Fahr-ı kâinat (âlemlerin öğüncü) Efendimiz'e vahiy getiren meleğin ismidir. İbrânîce'de tıpkı Abdullah gibi ve rivayete göre aynı mânâda bir izafet terkibi ise de Arapça Ba'lebek gibi mezcî (karışık) terkiplere benzer bir tarzda kullanılmıştır. Âlemiyet (isimlik) ve ucme (Arapça olmayan) gibi iki sebepten dolayı gayri munsariftir. Araplar bunu sekiz ayrı telaffuz şeklinde söylemişlerdir ki, bunlardan en meşhuru dörttür ve bu dört vecih Aşere kırâetinde vârid olmuştur:

1- Selsebîl vezninde "cebraîl", Hamze ve Kisaî kırâetleri,

2- "Cebreîl" Ebubekr Şu'be rivayetiyle Âsım kırâeti,

3- "Cebrîl" İbnü Kesir kırâeti,

4- "Cibrîl" cîmin kesriyle, geri kalan altı imam, bir de Hafs rivayetiyle Âsım kırâeti ki, bizim kırâetimiz de budur ve Hicaz lügatıdır. Diğer dört kırâet de "Cebraiyl, Cebrail, Cebral ve Cebrîn" şeklindedir. Arapça'nın dışındaki bazı dillerde "Gabriyel, Gabraiyl, Gabril" gibi isimler de aslında "cîm" harfinin Mısır lehçesiyle okunmasından ibarettir.

Bu terkibin özel isim olma gerçeğini, bir an için bir yana bırakır da kelimenin ne anlama geldiğini öğrenmek istersek, bu konuda da çeşitli görüşler öne sürüldüğünü görürüz. İbrânîce'de "cebr" abd, yani kul ve köle anlamına, "îl" de ilâh ve Allah anlamına geldiğinden "Cebraîl" de "Abdullah" (Allah'ın kulu) demek olur. Bununla beraber bazı tefsirciler bunun yani, "Allah'ın ceberûtu" mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Gerçekten de kelimenin Arapça "cebr" maddesiyle açıkça ilişkisi vardır. Buna göre; Cibrîl, karşısında hiçbir kuvvetin engellemesine imkan olmayan ve eserlerinde gerek ilmî, gerek amelî bakımından, her yönüyle kat'iyyet, zaruret, kesinlik ve kaçınılmazlık sabit olan, hâsılı her meleğin, her ruhun, her kuvvetin ve her gücün üstünde bulunan bir melek anlamına gelmektedir. Aslında vahiy olayı da bu suretle ilmî kesinlik ifade etmektedir; şüphe ve tereddütlere, beşerin çaba ve iradesiyle elde edilen bilgilerde olduğu gibi zan ve ihtimallere imkan bırakmayan bir bilgi olduğundan, vahiy vasıtası olan meleğin bu isimle anılması, aynı zamanda onun görevini de bir anlamda tarif etmek demek olur.

 
Yukarıda açıklandığı üzere Cibril her türlü gücün üzerinde,her engeli aşabilecek bir melektir,güçtür.Ve Şeytan-ı Racim dışında insana secde eden meleklerden biridir.Peki bu melek insanoğluna secde etmiş ise sadece peygamberler ilemi alakalıdır.Normal bir beşerdede Cibril meleği(gücü)yokmudur?
 
Cibril kelimesini ve Cebr kökünü biraz daha inceleyelim.Bildiğimiz bir kelime olan Cebir'den başlayalım.
 
Öncelikle "cebir" kelimesi dilimize Arapça'dan geçmiştir. Arapça'daki cim, be ve ra harflerinden oluşmuş olan "birleştirdi" ve "güç kullandı" anlamlarına gelen "cebera" fiilinden türemiştir. Birden fazla anlamları vardır:

1. Kırık kemiği kaynaştırma
2. Sentez
3. Güç, zor, şiddet (Cebren ve hîle ile aziz vatanın... M. Kemal Atatürk)
 
Matematikteki anlamı "kırık kemiği bütünleme" anlamından türetilmiş olup 9. yy Arap matematikçisi İbn Musa el-Hwarizmī'nin Kitābu'l-cabr wa'l-muqābala adlı eserinden alınmıştır. Arapça kökün iki anlam grubu arasındaki ilişki açık değildir. Fransızca'daki algèbre, İngilizce'deki algebra (matematikte cebir) biçimleri Arapça'dan alınmıştır.

Ek bilgi olması için:

Cabbar, ceberrut, icbar, mecbur, mücbir kelimeleri de aynı kökenden gelmiştir.
 
Cebir yapı, bağlantı ve miktar üzerine uğraşan bir matematik dalıdır. Bilinmeyen değerlerin, işaret ve harflerle sembolize edilerek kurulan denklemlerle bulunması (yada bilinmeyenlerin arasındaki bağlantının bulunması) esasına dayanır.
 
Sentez:birden fazla şeyin dişaridan enerji verilerek(zorlanarak) birleştirilmesi işlemi.
 
Görüldüğü gibi Cebir cibril ile aynı kökden farklılaşmış bir kelimedir.Anlamı bilinmeyenleri birleştirme yolu ile mantıksal sonuçlar çıkarmaktır.Boole de cebiri kullanarak mantık kapıları oluşturmuş ve bilgisayarın temelini atmıştır.Peki bu güç insanda hangi güç ile ifade edilebilinir.Bu ''AKIL''dır.Fakat işaret bulunulan salt akıl değil aklın zorlanmasıdır.Bu yolla üstünden gelinemeyecek bir sorun ve anlaşılamayacak bir mesele yoktur.Buna İslam'da tefekkür denilmektedir.
 
 Tefekkür Nedir?
“Ham düşünce üretmek” anlamındaki “fikr” sözcüğünden türemiş olan “tefekkür” sözcüğü ise Lisan-ül Arab’da “teemmül” olarak, “teemmül” sözcüğü de “tesebbüt” olarak tanımlanmıştır (Lisan ül Arab, cilt 7, s. 146). Bu sözcüklerin Türkçe karşılıklarına göre “tefekkür”; “Herhangi bir mesele hakkında iyice, etraflıca düşünmek, zihni yormak, işin bilincine varmak, yani üzerinde düşünülen konuya ait bilgileri ve başka fikirleri karşılaştırmak, aralarındaki bağlantıları inceleyerek bir karara ve hükme varmak” anlamına gelmektedir. Görüldüğü gibi “tefekkür”,  ham düşünce olmadığı gibi, sadece düşünme yetisinin ürünü de değildir;  düşünme yetisi ile birlikte, akıl, muhakeme, hafıza, dikkat gibi diğer melekelerin ortaklaşa ürettikleri bir yargıdır.
Böyle olmasına rağmen bu kavram Türkçe’de yaygın olarak sadece “düşünme” sözcüğü ekseninde anlaşılmakta ve ifade edilmektedir.
“Tefekkür”ü daha doğru bir şekilde anlayabilmek için; “düşünme” ile arasındaki farkı belirlemek, bunun için de öncelikle “düşünme”nin ne olduğunu bilmek gerekmektedir.

Peki Cibril tefekkür yetisi(düşüncede sentez)olabilir mi?Peki bir an için varsayalım ki,o olsun.Ama bu tüm insanları ilgilendiren bir olgu iken neden peygamberlerle sınırlıdır ki?
 
Şuara suresinde Rabbimiz peygamberimize hitaben Kuran ile emin bilginin onun kalbine yani zihnine bizzat kendisi tarafından indirildiğini açıklamıştı.Ayetlerin tefsirine(Şuara Suresi 191-197) tekrar girmeyeceğim fakat bakılırsa görülürki ilgili ayetlerde Rabbimiz direk peygamberimiz ile muhattabdır ve ''ala kalbike''ifadesi ile onun kalbine Kuran'ın indirildiğini söyler.
Enteresandır aynı ifade Bakara 97'dede vardır.Ama ayet kul''de ki''ifadesi ile başladığından buradaki muhattab tüm insanlardır.Ama ayette ''ala kalbike'' ifadesi genede geçmektedir.Bu çelişkili durumu Elmalılı şöyle açıklamıştır.
 

İkincisi: Bu sözü söylemeye Resulullah memur olduğu için sözün gelişi ve dış görünüşü gereği olarak, Peygamber Efendimiz'in diliyle ve mütekellim (birinci şahıs) sigasiyle "alâ kalbî" denilmesi gerekirdi, yani sözü söyleyen Resulullah olduğuna göre, onun "benim kalbim üzerine" demesi lazım gelirdi. Böyle iken muhatap sigası ile "alâ kalbike" buyurmuştur ki, bu da bu sözü Resulullah kendi tarafından değil, Allah tarafından aynen söylemeye memur olduğunu nass halinde ortaya koymak içindir.

Düşünsenize peygamberimiz Allah'ın kendisine vahy ettiği bir ayeti sahabelerine veya soranlara okuyor.Ve ayet şu şekilde okunuyor;
''Her kim Cibril'e düşmansa ki o Kuran'ı senin kalbin üzerine(muhattab kişinin kalbi)kendinden öncekini dogrulayaci, inananlara yol gösterici ve müjde olarak Allah'ın izniyle indirdi.
 Kim Allah'a, O'nun meleklerine, resullerine, Cebrail'e, Mikâil'e düsman kesilirse, Allah da bu tür inkârcilara düsman kesilir. ''
 
Burada peygamberimiz eğer Cibril sadece kendisini ilgilendiren bir melek olsa idi ayette ''benim kalbim üzerine''demesi gerekirdi.
 
Burada muhattab insanlıkdır.Kuran'ın içerdiği bilgiler onu okuyan her kimse için ancak aklederek yani tefekkürle ulaşılan bilgilerdir.Bu sebeple insanların Kuran'ı sentez yöntemi ile ayetsel ve konu bütünlüğünde mantık süzgecinden geçirerek,amiyane tabiri ile düşünme kapasitesini zorlayarak incelemesi gerekir.Bu Kuran'ın zor olduğundan değil bir konuda ilim yapılmak isteniyorsa o konu üzerinde akıl yürütülmesinin zorunlu olmasındandır elbette.Peki Rabbimiz Cibril ile akıl melekesini işaret ediyorsa mikail nedir?Bu konuyuda kelime kökünden hareketle incelemek gerekir elbette ama şimdiden varsayımlar olabilir?Sentez'in karşılığı olan Analiz:bir bileşimi bileşenlerine ayrıştırma işlemi veya vicdan olabilir.
 
Not:Sevgili Haktansapmaz ile bu konu üzerinde tam olmasada belli oranda paralel düşündüğümüzü zannediyorum.
 
En doğrusunu elbette Rabbimiz bilir.


__________________
Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir...
Yukarı dön Göster snobyx's Profil Diğer Mesajlarını Ara: snobyx
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Slam snobyx,

Öncelikle seni, bu gayretinden ve serdettiğin çok değerli çalışmalarından dolayı kutluyorum. Allah önünü açsın!

Bakara/ 97'yi şöyle de çevire biliriz diye düşünüyorum:

" Deki: Her kim Cibril'e düşman kesilirse, bilsin ki, Allah'in izni ile senin kalbine  O'nu (Cibril'i) kendinden öncekilerini onaylayıcı olan O (Kur'an) indirdi."

Muhabbetle...  

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats