Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
sorumluluk yaşı diye bir şey var mıdır...varsa bu neye göredir... bu sorunun tüm insanlar tarafından kabul gören bir cevabı olmalı dır... mahkemeler dünyanın heryerinde sorumluluk yaşı olarak neyi kabul ediyorlar...bellibir yaşın altında işlenen suçlara cezai ehliyeti yok diyip ceza verilmiyor...yada hafif cezalar veriliyor...yanılmıyorsam ebu hanife bu yaşa 18 demiş...şimdiki mahkemelerde bu görüşe yakın...
Beşerin ceza hukuku eylemi kasta göre değerlendirir. Ceza kanunumuzdaki eylemlerin çoğu ancak kasten işlenebilir suçlardır. Bu yönüyle, eylemin mahiyetinin ne olduğunu tanımlayan söz / kanun metni / norm, olmuş ve olabilecek bilimum halleri değerlendirip yazı altına alamayacağı için "tipik"tir. Kişinin varlık aleminde ortaya çıkan eyleminin "tipik" suça ne kadar uyduğu, yargılama yapan mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Karar veren, kişiyi suç olduğu iddia edile eyleme iten faktörleri, suçun işleniş biçimi gibi pek çok değişkeni dikkate alarak eylemin suç olup olmadığı ile suç ise yasa koyucunun takdir eylediği sınırlar içerisinde ne kadar ceza verileceğini belirler.
Bu teknik bilgiyi verme amacım şu ki, insanların eylemleri, başarına gelen işler, haller, beyaz ve siyah diye sınıflandırılamaz. Hayat bu ikisinin arasındaki milyarlarca gri alandan oluşur.
Sorumluluğun / ehliyetin yaş yönüyle sınırlandırılması da aslında böyledir. Esas olan eylemin failinin eylemin suç olup olmadığını bilmesidir. Ancak bu kıstas suistimale açık olduğundan yasa koyucular bir yaş üzerinde karar kılarak onu sorumluluk yaşı olarak belirlerler.
Cezai ehliyetin takdiri böyle yapılmasına karşın, ilgili yaş sınırını değiştirecek yahut ortadan kaldıracak emareler somut delillerle ortaya konulursa hakim takdirini ona göre yapacaktır. Mesela, 50 yaşındaki bir insan akıl hastası ise temyiz / ayırtım gücü bulunmadığından eyleminden mesul tutulamaz.
Bizim ceza yargımızda, 18 yaşının altında kalan kimsenin eylemi cezasız kalmaz. Cezasında "yaşı" nedeni ile "indirim" yapılır.
Bu anlattıkarım beşer yargısıdır. Beşer yargısı da beşer gibi "kısıtlı"dır. Hiç bir beşer mahkemesi yahut hakimi, "her şeyi bilen" değildir.
Bu nedenle, Allah'ın muhakemesi ile beşerin muhakemesi kıyas götüremez. Beşer yargısında iddia makamı elindeki imkalar dahilinde sanığın suçunu delillendirmeye çalışırken, sanık da aynı şekilde elindeki imkanların elverdiği ölçüde suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışır.
Halbuki, ilahi yargıda bir kimsenin bir hususu ortaya koyması için delil getirmesine gerek yoktur. Üstelik deliller, mutlak bir takdir altındadır. Delilde şüphe yoktur. Bunun yanında delilde bir sınırlama da yoktur.
Kişinin kalbinin özünde saklı "niyetler" dahi o gün bir delildir.
Yukarıda anlattığım hususlar dahilinde tatışılan konuya bakıldığında, kırk yaşın altındaki eylemlerin cezasızlık olmasa bile "iman" kardeşimin dile getirdiği gibi bir nevi hafifletici nedenle farklı bir değerlendirmeye tabi tutulabileceği ihtimali düşünülebilir.
FAKAT; Allah'ın El-Adl olduğuna iman eden bir kimse için bu tartışmanın hiç bir kıymeti yoktur.
Hakimim El-Adl, avukatım (savunma için güvencim) Er-Rahman...
Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder.
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Ben yine de bahsi geçen ayetler ışığında fikirlerimin arkasındayım. En doğrusunu Allah bilir.
40 yaş ayetle sabit olarak sorumluluk yaşı olduğuna göre ve diğer ayette de belli bir yaşa kadar yaşamış olanların sorumlu tutulacağı açıklandığına göre : Allah adildir mutlaka ve 40 yaşına kadar yaşatıp kendisine ne olduğunu göstermediği bir kimseyi bu kısıtla hayatındaki eylemleri nedeniyle cehenneme göndermez diye düşünüyorum. Kaldı ki zaten kişinin kaç yıl yaşarsa yaşasın durumunun ne olduğunu ALLAH elbette bilir.
40 yaşın altında ölen bir kimse cehenneme gittiğinde (bazılarına göre) : "Allah'ım beni eksik yaşattın, ben kalan zamanlarımda daha iyi yaşayacaktım, sana itaat eden bir kul olacaktım" derse ne olacak?
__________________ Rahman Rahim Olan ALLAH'ın Adıyla "Ben yüzümü tümüyle, gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim." En'am 79
Melih kardeş;Eline ve kalemine sağlık . Alllah ilmini artırsın hanif dostum.
Zayıf ve çelişkili rivayetlere itibar edenler, olgunluk çağını 12 yaş olarak gösterirler. Yani dinsel sorumlulukla, cinselliği bir birine karıştırırlar. Bu Kur'an ayeti, henüz çocukların oyun çağı denilebilecek 12 yaşını, olgunluk çağı gösterenleri yalanlıyor. Allah kimin cenneti hak ettiğini eniyi bilendir. 16.ayete göre Allah, 40 yaşına varmadan, kimin canını alırsa, o kişinin cennete girebileceğini ve ancak 40 yaşına geldikten sonra, yani olgunluk çağına geldikten sonra, sorumlu tutulacağını işaret buyuruyor. Allah o kadar geniş merhamet sahibi ve Allah'ın dini İslam, o kadar insan bünyesine uygundur. Fakat, dini içinden çıkılmaz hale getirenler, 40 yaş süresini çok bulmakta ve insanlar için cennet yerine, cehennemi istemektedirler.
__________________ Gerçek Şu : Bu KURAN Sana ve toplumuna elbette bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız. Zuhruf 44
Katılma Tarihi: 20 ekim 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 262
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba Arkadaşlar
Ben de Melih kardeşin düşüncesine kendi bakış açımla şöyle katılıyorum.
Biliyoruzki yeryüzünde bugün milyarlarca insan yaşamakta ve bu milyarlarca insanın henüz büyük bir çoğunluğuna kuran mesajı bir şekilde ulaşamamakta. Ancak vahiyle muhatap olmak demenin ben sadece kuran ya da diğer kutsal kitapları kapsamadığını, bunun daha geniş bir kapsama alanı olduğunu söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum. Şöyleki:
Bugün Avustralyada yaşayan bir aborjin bile haksız yere insan öldürmenin, birinin malını çalmanın herhangi bir kutsal metne bakmadan da kötü olduğunu bilebilir. Çünkü fıtrata yerleştirilen tek ve bir olan yaratıcıya inanma dürtüsü ile iyi ile kötüyü ayırt etme yetisi insanlara hangi milletten, ırktan vs olursa olsun verilmiştir ki yaratıcı Allah olduğuna göre böyle bir ayırım yapması zaten söz konusu olamaz. Bu bağlamda insana verilmiş olan olgunluk yaşı 40 yaşında önce yaptıklarımızdan sorumlu değiliz demek doğru bir söylem değil lakin arkadaş biraz burda yanlış anlaşılıyor diye düşünüyorum.
40 yaş olgunluğundan insanın hayata-doğaya-eşyaya-vahye bakışı ile daha evvelki yaşlardaki kısıtlı-az tecrübesi ile bakışı bir değil, Melih arkadaş bunu anlatarak özellikle 40 yaşın sorumluluğunu üstüne basa basa söylüyor. Lakin dediğim gibi önceden işlenen bir takım suçlardan-günahlardan muafız anlamı taşımıyor. 40 yaşında kazanılan kemale şiddetle dikkat çekilerek, bence insanın her yaşta algıladığı ve bildiği ve içinde, fıtratına yerleştirilen o sese kulak verdiği sürece doğruyu bulabileceğini her zaman savunuyorum.
Rahmana emanet olasınız...
__________________ benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm bütün alemlerin rabbi olan ALLAH içindir.
yani vicdanın sesini dinleyenler doğruyu yapacaklar...adı sanı dini yaşı ne olursa olsun...vicdanın sesini dinlemeyip tersini yapanlar yanlış yapmış olacak ve mesul olacak adı sanı memleketi dini yaşı ne olursa olsun...herkese vicdanının sesini duyup anlayıp düşünecek kadar ömür verilmiş....bu bir an bile olabilir....
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bıisim Allah erRahman erRahim
Allah ın izni ile
Kur’an-ı Kerim in birçok yerinde, türkçeye çeviride ve tefsirde birçok hata olduğunu hatırlatmak isterim...
benim ahkaf 15ten ne anladığımı (itirazlarınızı bekliyorum. . .) aşağıda anlatmak istiyorum. yanlış yorumlar ile insanoğlu yanlış yönlere sapıyor ve yanlış işler yapıyor. doğruyu bulup belirlemek lazım:
ahkaf 15 :“. . . nihayet insan kemaline/reşit yaşına (12 – 13 – 14 – 15 – 16 – 17 – 18 – veya daha büyük) ulaşıpta Allah a olan görevlerinive sorumluluklarını tam olarak yerine getirerek yaşamaya başlayıp40 yaşına yetişirseAllah ın yanındaki yeri cennettir.. . .”
bence bu ayetin yorumu bu. . .
“peki ya 40 ından sonra azarsa”derseniz…bilmem herhalde azmaz. insan en delikanlı döneminde Allah ın yolundan çıkmaz ise herhalde 40 ından sonra da çıkmaz. . .
eğer ki çıktı : o Allah ın bileceği bir şey olur. ayrıca “40 ından sonra azanı teneşir paklar” gibi güzel bir deyimimiz var. . .
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma