Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Nur 60 ta izah edilen evlilik beklentisi olmayan, genc olmayan bayanlar olarak anlasilmasi gerekir diye dusunuyorum. (muhliskul)
Değerli Muhliskul,
EVLİLİK BEKLENTİSİ, adı üstünde, “beklenti”dir ve her insanın, son nefesini verene kadar, doğal hakkıdır. Yaşı yetmiş işi bitmiş bir sürü insan tvlerin “evlendirme programları”na çıkıyor, “Ben yatak arkadaşı değil ahir ömrümde yalnızlığımı paylaşacak bir eş arıyorum!” diyor.
Al sana beklenti.
Ne yapacağız bu durumda? Lâ yercûne "nikah"en yani cinsel ilişki ihtiyacı hissetmeyen ama evliliğe dair beklentisi olan o “kavaid”e Allah'ın verdiği hakları, örneğin giysilerini atma iznini, “Senin evlilik beklentin var!” diye ta son nefeslerine kadar erteleyecek miyiz?
Yani Allah izin verecek; biz onu fiilen iptal mi edeceğiz?
*
Merhaba muvahhit.
Müzakeremiz sırasında bu soruları cevapladım. Ama anlaşılan siz tatmin olmadınız. Lütfen ÇOK EŞLİLİK hakkındaki makaleme de bakar mısınız. Tatmin olmazsanız, söz, burda daha ayrıntılı bir şekilde cevaplıyacağım, Allah isterse. http://www.hasanakcay.net/?p=71
*
Ve göz ardı edilen gerçek:
"Yetim annelerinin ikişeri, üçeri, dörderiyle yetimleri himayeniz altına almak için evlenebilirsiniz" iddiası tamamen dayanaksız. Çünkü o yetimler sizin zaten himayeniz altında.
Ve o yetimlerin anneleri yok; anneleri hiç anılmıyor.
Ama MALLARI var. Yetimlerin MALLARINI (EMVAL) kendi mallarınızla yiyip o büyük günahı işlemeniz onlar himayeniz altında olduğu için muhtemel (Nisâ 2). Siz, samimi muminler olarak, "Ya o ihtimal gerçekleşir de hûban kebîra -o büyük günaha- (Nisâ 2) girersem?" diye korkuyorsunuz (Nisâ 3).
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayin Hasan Akcay, olaylara gunumuzden bakarak 14 asir oncesinin dil yapisini belirleyemeyiz. Gunumuz icin bahsettikleriniz 14 asir once soz konusu degildi. kadinlarin toplum icindeki statuleri iyi degerlendirildiginde, iktidar ve zenginlik elde etmenin haricinde erkekler ,hatta yasli olanlari dahi genc kizlari tercih ediyorlardi. Dogal olarak yasi kemale ulasmis bir bayan o gunun psikolojik kabullenmelerine uyumlu bir sekilde bosyere nikah umudu tasimiyordu. Gunumuzde dahi erkeklerin cogunlugunun tercihi bu yondedir. Bu tur imkanlara sahip olmayanlar daha mutevazi olarak yasli teyzeleri tercih ediyorlar. Bence birinci olarak tarihe burdan bakmamaliyiz. Eger bu konulara ilgi duyuyorsak ilmi esaslara uygun davranmaliyiz, yerinde incelemeliyiz.
Ayrica, beklenti veya umit tasimak kelimeleri , olumsuz hale cevrilerek de kullanilmaktadir, bunda garipsenecek bir taraf bulamiyorum. Bir kimse umidim kalmadi, beklentim yok diye ifadeler kullanabiliyor. Ama benim icin bu kelimenin seciminin ozel bir degeri yoktur. Yasi evlenmek-nikah acisindan tercih edilenin uzerinde olanlar, o toplumun bakis acisina gore yasli teyzeler de diyebiliriz.
Zaten nikah,cinsel iliski anlamina gelseydi, yasli kadinlarda dogal olarak bu sinifta olmasi gerekir. Kadinlarin dogurganligi 35 ten sonra cok zor bir duruma gelmisken cinselliklerinin zirvesinde olduklari bilinmektedir. Ysli kadin tarifi,kimine gore kirk, elli, kimine gore atmis,yetmis. Su gunumuzde dahi asyadaki ulkelerin otuz, otuzbesin uzerinde ki kadinlari yasli gordugunu biliyoruz. Bir cogu kendilerinden on hatta yirmi yas farki olan, beylerle evlenmektedirler. Bati ulkeleri bu konuda cok daha farklidir. Ayrica biyolojik olarak kadinin dogurganligi belli yaslardan sonra azalmakta ve dogum yapmasi tehlikeli bir hale gelmektedir. Otuzbes yaslarindan sonra bircok kadin hamile kalmalari zorlastigindan cok masrafli IVF kuyruklarina girmektedir. Biyolojik olarak bu bayanlar , dogurganlik esasindan yola cikildiginda yasli sinifinda yeralmaktadirlar.
Kuran'in vahyolundugu donemdede ,buyuk bir ihtimalle dogurganlik yas haddini dolduranlarin nikah-evlilik gibi bir beklentileri kalmiyordu. Toplum nazarinda yasli bayanlar olarak muamele goruyorlardi. Cinsel obje muamelesine fazla maruz kalmamalari da onlarin hakkinda bu ifadelerin kullanilmasina sebeb olabilir.
Sayin Hasan bey ben sizin tek eslilik konusunda soylediklerinize Kuran'in emri budur diye yaklasmamaniz halinde tamamen katiliyorum. Dini kullanarak cinsel ustunluk yasayanlara karsi da sizinle beraberim. Kuran ne tek esliligi nede cok esliligi emrediyor. Fakat benim kanaatim adil olanin tercih edilmesine dogru yonlendiriyor.
Sayin Hasan bey ben sizin tek eslilik konusunda soylediklerinize
Kuran'in emri budur diye yaklasmamaniz halinde tamamen katiliyorum.
Dini kullanarak cinsel ustunluk yasayanlara karsi da sizinle
beraberim. Kuran ne tek esliligi nede cok esliligi emrediyor. Fakat
benim kanaatim adil olanin tercih edilmesine dogru yonlendiriyor.
... bu cümlenin altına aynen imzamı atıyorum....
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Sayin Hasan bey ben sizin tek eslilik konusunda soylediklerinize Kuran'in emri budur diye yaklasmamaniz halinde tamamen katiliyorum... Kuran ne tek esliligi nede cok esliligi emrediyor. Fakat benim kanaatim adil olanin tercih edilmesine dogru yonlendiriyor. (muhliskul, asım)
Değerli Muhliskul ve Asım, bu sizin "kanaat"iniz. Elbet saygıyla karşılarım. Ama "kanaat"inizi bana atfen açıklamayın; beni alet etmeden açıklayın. Lütfen.
Benim kanaatim değil kesin inancım odur ki son İslam peygamberinin şahsında bütün inananlara EŞ ÜSTÜNE EŞ edinmek, ZULÜM OLDUĞU İÇİN, Ahzab 52'nin vahyinden itibaren haram kılınmıştır ve Allah asla zulmetmez, insanlara kendileri zulmeder (10:44).
Kuran ne tek esliligi nede cok esliligi emrediyor. Allah aşkına! Gerçeği söyleyin. Allah Ahzab 52'de "ne çok eşlilik ne tek eşlilik!" diye kararsız mı kalıyor?
"Ne çok eşlilik ne tek eşlilik" kararsızlığı "Kadınlar artık (min ba'd)sanahelal değildir; onları güzel bulsan bile eşlerinle değiştirmen de..."nin neresinde var? Allah'ı alet etmeyin.
EŞ ÜSTÜNE EŞ bu dinin son nebisine yasak edilmişken ve nebi o yasağa harfi harfine uymuşken (10:15) ümmetinin "ne çok eşlilik ne tek eşlilik" ayaklarına yatıp eş üstüne eş almayı caiz ilan etmesi içler acısı bir haldir; maskaralık.
Çünkü İslamın son nebisine haram kılınmış olan EŞ ÜSTÜNE EŞ zulmü o İslamın ümmeti tarafından caiz sayılıp irtikap edildiği sürece bu din asla ciddiye alınamaz. İnekçi hinduizm ve kedici Satanizm ne ise çok eşçi din odur: maskaralık.
Efendim, çok eşlilik caiz olsun da onu biz reddedelim. Fesubhanallah. BİZ diye ortaya atılan beşer Allah'tan daha mı büyüktür ki Allah'ın caiz kıldığını reddetme büyüklüğünü gösterir?
Allah hâşâ zulmedecek, beşer o zulmü reddedecek. Zulmü reddetme erdemi beşere layık görülecek ama Allah'a çok görülecek. Bırakın bu ayakları. Eş üstüne eş zulüm mü değil mi? Zulüm değilse niye soğuk duruyorsunuz ona?
"Nooolur,biraz caiz oluversin!" Hayır, icazetin"biraz"ı olmaz tıpkı gebeliğin birazı olmadığı gibi. Biraz gebe bal gibi tam gebedir; biraz caiz bal gibi tam caizdir.
"Kötüdür amacaizdir"ayaklarına yatılıp çok eşli zulmün kapısı açık tutulduğu için bu danışıklı dövüş tarih boyunca sürüp geldi; sürüp gidiyor; sürüp gider.
Çok eşliliğe soğuk davranma lutfunuz sizin olsun. Beni alet etmeyin.
Bu elbette benim "yorum"um. Siz kendi yorumunuzu özgürce dile getirin; saygı duyarım ama benim yorumumu da bana bırakın. Bırakın ben de özgür olayım; doğru bildiğimi asımlar, bursevîler, haccac-ı zalimler, mevdudiler, muhliskullar vb tarafından zulüm merdiveninin bir basamağı gibi kullanılmadan özgürce açıklayayım.
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bu elbette benim "yorum"um. Siz kendi yorumunuzu özgürce dile getirin; saygı duyarım ama benim yorumumu da bana bırakın. Bırakın ben de özgür olayım; doğru bildiğimi asımlar, bursevîler, haccac-ı zalimler, mevdudiler, muhliskullar vb tarafından zulüm merdiveninin bir basamağı gibi kullanılmadan özgürce açıklayayım.
Hasan Akcay yukaridaki ifadelerin senin ne kadar fanatik oldugunun ispatidir. Simdi ben sana Firavun gibi ebu Cehil gibi gerceklere kulagini tikiyorsun ve haktan yuz ceviriyorsun desem, hakaret etmis olmaz miyim? haccaclari karistiracak kadar ne soylemisiz. Dusuncelerinizin bu kadar dokunulmaz oldugunu ortaya koymaniz sizin adiniza buyuk bir sansizlik. Kafanizi, evlilik,miras,evlatlik konularindan bir turlu kaldiramiyorsunuz. Benim soyledigim sana ihsan da bulunur gibi fikirlerine onay vermek degildi. Katildigim kisimlari ifade ettim. Bunlari siz ortaya koymadan oncede boyle dusunuyordum,sizinle uzaktan yakindan bir alakasi yok. Bence cok zeki bir arkadassiniz, bunuda lutuf ve ihsan amacli soylemiyorum. Yalniz sartlanmis bakisiniz sizi bazi konularda fanatik davranmaya sevkediyor. Laiklik,aile hukuku,miras vesaire. Diger gorusleri anlamaya bile zahmet etmiyorsunuz. Illaki sizin belirlediginiz istikameti seyretme sarti ariyorsunuz. Hamilelik vesaire seklinde verdiginiz ornekler cok alakasiz, uc ornekler. hamileligin birazi olmadigi gibi icazetin birazi olmazmis. Icazet olmasi icin bir seyin kesin yasak olmasi gerekir. Cok esliligi sizin anladiginiz bir sekilde yasakliyan ayet var miki icazeti gerektirsin. Bu yasam sekli o ortamda mevcuttu. Kuran bunun aksine bir uygulamayi kesin bir kararla belirtmedi. Icazet-musade-izin mecbur olundugunda istisnai olarak belirtilen hususlar icin gecerlidir. Domuz eti ve benzeri diyet konulari bunlar icin orneklik tesekil ederler. Mecbur kalindiginda haddi asmadan yapilmasi musade edilen konular icinde icazetin azi, hamileligin azi gibidir sacmadir diyebiliyormusunuz. Dinin esnek kisimlarinin bulunmasini akliniz kavrayamiyor. Bunu Allah'a yakistiramiyorsunuz. Oysa farkina varsaniz her turlu eksikliklerden munezzeh olan yuce Allah'in sahsi hakkinda konusmuyoruz. Yaratilisindan beri gelisme sureci yasayan insanlar icin vazedilen hukumlerden bahsediyoruz. Muhataplara mesaji kavratmayi gaye edinen yaratici, onlarin eksik ve fazla her yanlarini goz onunde tutarak hitap etmistir. Gelisim surecini tokezletecek sorumluluklar yuklememistir. Kendine verilen olculerin isigi altinda dogal devrelerini tamamliyarak olgunlasmalarini esas alarak hitap etmistir. Bu yuzden gunumuz icin cok yanlis kabul edilen herseyin mutlaka kuran'da boyle olarak tarif edilmesi sart degildir.
Bence her sey cok net, bu kadar basit konulari tekrarlamaktan banada fenalik geldi.
Sizin farkli dusunmenizden dolayi benim gozumdeki yeriniz haccac felan filan gibi degil. Bu sekilde anlamak sizin tercihinizdir. Yalniz sizin kendi anlayisiniza ,yorumunuza farkli dusunmus olmama gosterdiginiz reaksiyon hic hos degil, aslinda cok agir bir hakaret.
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam arkadaşlar,
çok eşlilik üzerine bizde geçmiş sayfalarda görüşlerimiz belirttik,yazdığımız yazılardan birine;''yetim=annesi olmayan''babında cevap verilmiş dolayısıyla evlenmesi gerekenlerin yetimlerin anneleri olamacağı söylenmişti..lakin bizde arapça yok ancak anlayışımız, bizim kuran örgümüz bize bunu böyle anlatmaktaydı..şimdi nette bir ifadeye rastladım,eğer gerçekse çok evlilik yoktur diyen arkadaşların savları yıkılacak ve bizim karşı savlarımız ayakta duracaktır doğruyu bulma adına buyrun:
Çünkü arapçada yetim kelimesi babası ölmüş kimse anlamına geldiği gibi, tek ve benzersiz manasına da gelir.
Kaynak lehçedeki bir kelimenin anlamı hedef leçedeki bir kelimenin
değil de birden fazla kelimenin anlamı tarafından örtülebilir. Mesela
Türkmen Türkçesindeki yetim kelimesi, Türkiye Türkçesinde yetim ve öksüz
kelimeleri ile karşılanır.
‘Yetim’ kelimesi ‘zayıflık’, özellikle ‘akıl zayıflığı’ ve ‘fikir noksanlığı’ manalarına da gelir. Bundan dolayı yetim ifadesi ‘erginlikten sonra rüştünü bulamayanlar’ için kullanıldığı gibi, ‘kocasından yalnız kalan kadınlar’ için de kullanılır. Nitekim Hz. Peygamber’in, “Yetim ve kadın, bu iki zayıf hakkında Allah’tan korkunuz.”[7] İfadesinde, yetim kelimesini ‘zayıflık’ anlamında kullandığını görmekteyiz.
Şu halde örfî kullanım bakımından yetimler denilince ‘babaları vefat etmiş oğlan veya kız çocukları’ anlaşılabileceği gibi, ‘kocasız kalmış kadınlar’ da anlaşılabilecektir. Ancak hukukî manada yetimlik, buluğ veya rüşt çağına kadar devam eder.[8]
Yetim kavramının anlam eksenini oluşturan mefhum, babası ölen çocuğun muhtaç duruma düşmesiyle ‘bakılma imkân ve desteğini kaybetmiş olması’dır.
Annesi ölen çocuk, sahip çıkılma ve bakılabilme noktasında babanın
korumasındadır. Mahrum olduğu süt ve anne şefkatinin kısmen de olsa
başka yollarla giderilebilme imkânı vardır. Babası ölen çocuk, zorunlu
olarak sahip çıkılma imkân ve desteğini kaybetmiş olduğu için ortada
kalabilir. Ayrıca annenin ölümünde baba yeni bir evlilik yapsa da çocuk
sahipsiz kalmıyor. Çünkü, “Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba)
için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun
olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir…”[9]ayetinde belirtildiği gibi,İslam’a
göre çocuğun bakımı babaya aittir. Fakat baba ölüp anne yeni bir
evlilik yaptığında, ailede sahip çıkacak biri yoksa çocuk ortada
kalabiliyor. Her şeyden önce anne, bulunduğu yuvanın dışına çıkıyor.
Gideceği yerde çocuklarına sahip çıkılacağının bir garantisi olmadığı
gibi, üvey baba olacak kişinin de böyle bir mecburiyeti yoktur. Onun
için çocuğa, babanın sahip çıkma ve her türlü sorumluluğunu üstlenme
mecburiyeti olduğu için, Kur’an-ı Kerim ve hadislerde annesi ölen
çocuğun bakımı üzerinde durulmamıştır.
Problemin
eksenini yalnızlık ve sahipsizlik oluşturduğuna göre, baba ve annesi
hayatta olduğu halde terkedilmiş sahipsiz çocukları, mecazî manada
yetimler kapsamına alıp onlara karşı da aynı sorumlulukları
taşıdığımızı kabul etmeye bir mani yoktur. Burada, sorun, babanın veya
annenin ölmüş olması değil, anne veya babanın ölümüyle ortaya çıkan
‘çocuğun yalnızlığı ve sahipsizliği’dir. Dolayısıyla sahipsiz olan her
çocuğa, ailesi tarafından sahip çıkılıncaya kadar, sorumluluk açısından
yetim muamelesi yapılabilir.
Kelimenin
semantik analizinden de anlaşıldığı gibi ‘yetimlik’ ve ‘öksüzlük’;
‘yalnızlığın, güçsüzlüğün, tek kalmışlığın ve çaresizliğin’ ifadesidir.
__________________ Herkes kendi ameliyle Allah’ın huzuruna gider
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma