Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 11 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 70
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
haktansapmaz Yazdı:
Doğru 11. cilt.
O kadar babayiğtseniz indi yorumları değil de o hadisleri buraya asın ki yüz karası din anlayışınızı her kes görsün. Bırakın yorumunu da okuyucu yapsın.
______
Bembeyazın astığı Hadisler yetmiyormu?,
Zaten itiraz ettiklerinizde bunlar değilmi?.
Haydi sen getirip assana.Asmazsın değilmi?.Adam numara ve metinlerinide yazmış,orijinalinide asmasını isterdim.
Hem bunun babayiğitlikle ne alakası var?.Kardeş değilmiyiz?.
Sen babayiğit değilmisin?.Her müslüman babayiğittir.
Bu müslüman-Küfür taşışmasımıdır?.Rinkte olduğunumu sanıyorsun?.
Akıllı insan araştırır hür iradesiyle kararını verir,sen karar vermiyebilirsin.
HAZRET-İ HAFSA`YA KARŞI RESÛLULLÂH`I SOĞUTMAK İÇİN DİĞER KADINLARIN NASIL HAREKETE GEÇTİKLERİNİ GÖSTEREN HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Hadis
:
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah balı ve helvayı severdi. İkindi namazından döndüğü zaman kadınlarının yanına girerdi. Ve kadınlarından birisinin yanına yaklaşırdı. Bir kere Resûlullah Ömer`in kızı Hafsa`nın yanına girmişti. Orada her zamankinden çok kaldı. Bunu ben kıskandım. Ve bunun sebebini soruşturdum. Bana bildirildiğine göre Hafsa`ya akrabâsından bir kadın küçük bir çömlek bal hediye etmişdi. O da bu baldan şerbet yapıp Resûlullah`a içirmişti. Ben de kendi kendime: Vallahi bunun için muhakkak bir hîle yaparım, dedim. Bunun üzerin Zem`a kızı Sevde`ye şöyle ta`lîmât verdim: Biraz sonra sana Resûlullah gelir, yaklaştığında: Yâ Resûla`llah, megafîr mi yediniz? dersin. O da sana hayır, der. Bunun üzerine sen de: Ya sizden bana gelen bu koku nedir? diye sorarsın. O da sana tabiî: Hafsa bal şerbeti içirmişti, diyecektir. Sen de: Öyle ise o balın arısı, onu Urfud ağacından toplamıştır, dersin. Bana geldiğinde ben de öyle diyeceğim. Safiyye, sen de böyle söyle, dedim. Bu ta`lîmâtım tatbîki sûretini Hazret-i Âişe şöyle anlatmıştır: Sevde dedi ki: Vallahi çok geçmedi Resûlullah kapımın önünde durdu. Yâ Âişe senden korkumdan bana emrettiğin sözü hemen Resûlullah`a söylemeğe azmettim. Resûlullah Sevde`ye yaklaşınca: Yâ Resûla`llah, Megafîr zamkı mı yediniz? demiş. O da: Hayır, diye cevab vermiş. Sevde: Sizden gelen bu koku nedir ya? demiş. Resûl-i Ekrem de: Hafsa bal şerbeti içirmişdi, buyurmuş. Resûlullah benim odama dönüp geldiğinde ben de böyle söyledim. Safiyye`e gittiğinde o da böyle söylemişti. Sonra Resûlullah dönüp Hafsa`nın nöbetinde yanına vardığında Hafsa: Yâ Resûla`llah! Bal şerbetinden cenâbınıza içireyim mi? dediğinde: Hayır bana onun lüzûmu yoktur, buyurdu. Âişe (rivâyetine son vererek) der ki: Sevde bana: Vallahi Resûlullah`a biz bal şerbetini haram ettik, diyordu. Ben de ona: Sus, dedim. (Ve Hafsa hakkındaki hîle ve tedbîrimin duyulmasını istemedim).
HadisNo
:
1835
Bembeyaz yazdı:
1835: bu hadiste Rasulüllah ın eşleri ile arasındaki iletişiminin nasıl olduğu anlatılıyor.. kadınların kıskanç olması normaldir.. yani utanılacak bir durum yok... buhari ye tan etmeyiniz...
Bu hadisten anladığın bu mu? Benim anladığım ise Analarımız dediğimiz Peygamberimizin eşlerinin hile yaptığı ve Peygamberimizi kandırdıkları. Hiçte uygun bir davranış değil. Basit bir kıskançlık yüzünden Peygamberi kandıran, başka çıkarları için insanları nasıl kandırır. Tabi bu hadis doğruysa. Ayrıca şu da var ki bu hadisten Peygamberimizin gaybı bilmediğini ve bilemeyeceğini anlarız. Öyle olmasa oyunlarını hemen bozardı.
HAZRET-İ HAFSA`YA KARŞI RESÛLULLÂH`I SOĞUTMAK İÇİN DİĞER KADINLARIN NASIL HAREKETE GEÇTİKLERİNİ GÖSTEREN HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Hadis
:
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah balı ve helvayı severdi. İkindi namazından döndüğü zaman kadınlarının yanına girerdi. Ve kadınlarından birisinin yanına yaklaşırdı. Bir kere Resûlullah Ömer`in kızı Hafsa`nın yanına girmişti. Orada her zamankinden çok kaldı. Bunu ben kıskandım. Ve bunun sebebini soruşturdum. Bana bildirildiğine göre Hafsa`ya akrabâsından bir kadın küçük bir çömlek bal hediye etmişdi. O da bu baldan şerbet yapıp Resûlullah`a içirmişti. Ben de kendi kendime: Vallahi bunun için muhakkak bir hîle yaparım, dedim. Bunun üzerin Zem`a kızı Sevde`ye şöyle ta`lîmât verdim: Biraz sonra sana Resûlullah gelir, yaklaştığında: Yâ Resûla`llah, megafîr mi yediniz? dersin. O da sana hayır, der. Bunun üzerine sen de: Ya sizden bana gelen bu koku nedir? diye sorarsın. O da sana tabiî: Hafsa bal şerbeti içirmişti, diyecektir. Sen de: Öyle ise o balın arısı, onu Urfud ağacından toplamıştır, dersin. Bana geldiğinde ben de öyle diyeceğim. Safiyye, sen de böyle söyle, dedim. Bu ta`lîmâtım tatbîki sûretini Hazret-i Âişe şöyle anlatmıştır: Sevde dedi ki: Vallahi çok geçmedi Resûlullah kapımın önünde durdu. Yâ Âişe senden korkumdan bana emrettiğin sözü hemen Resûlullah`a söylemeğe azmettim. Resûlullah Sevde`ye yaklaşınca: Yâ Resûla`llah, Megafîr zamkı mı yediniz? demiş. O da: Hayır, diye cevab vermiş. Sevde: Sizden gelen bu koku nedir ya? demiş. Resûl-i Ekrem de: Hafsa bal şerbeti içirmişdi, buyurmuş. Resûlullah benim odama dönüp geldiğinde ben de böyle söyledim. Safiyye`e gittiğinde o da böyle söylemişti. Sonra Resûlullah dönüp Hafsa`nın nöbetinde yanına vardığında Hafsa: Yâ Resûla`llah! Bal şerbetinden cenâbınıza içireyim mi? dediğinde: Hayır bana onun lüzûmu yoktur, buyurdu. Âişe (rivâyetine son vererek) der ki: Sevde bana: Vallahi Resûlullah`a biz bal şerbetini haram ettik, diyordu. Ben de ona: Sus, dedim. (Ve Hafsa hakkındaki hîle ve tedbîrimin duyulmasını istemedim).
HadisNo
:
1835
Bembeyaz yazdı:
1835: bu hadiste Rasulüllah ın eşleri ile arasındaki iletişiminin nasıl olduğu anlatılıyor.. kadınların kıskanç olması normaldir.. yani utanılacak bir durum yok... buhari ye tan etmeyiniz...
Bu hadisten anladığın bu mu? Benim anladığım ise Analarımız dediğimiz Peygamberimizin eşlerinin hile yaptığı ve Peygamberimizi kandırdıkları. Hiçte uygun bir davranış değil. Basit bir kıskançlık yüzünden Peygamberi kandıran, başka çıkarları için insanları nasıl kandırır. Tabi bu hadis doğruysa. Ayrıca şu da var ki bu hadisten Peygamberimizin gaybı bilmediğini ve bilemeyeceğini anlarız. Öyle olmasa oyunlarını hemen bozardı.
______
Hadisin arapça orijinalinide görmek isterdim.
yorum ve tercemeler,parantez içine almalar insanı yanıltabilir.ama yine de doğruluğuna inanıyorum güzel bir hadistirDers alınabilinir.
Rivâyete göre Kurazî Rifâa`nın karısı (Temîme) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e gelerek: - Yâ Resûla`llah! Rifâa beni boşamıştı. (Ve üç talâk ile) talâk-ı kat`î kılmıştı. Sonra ben de Kurazî Abdurrahmân İbn-i Zübeyr ile evlenmiştim. Fakat Abdurrahmân`ın erliği şu elbîse saçağı gibi (gevşek) dir. (Erlik vazîfesini göremiyor) dedi. Resûl-i Ekrem: - Sanırım ki sen (eski zevcin) Rifâa`ya varmak istiyorsun. Fakat (ikinci zevcin) Abdurrahmân senin balcağazından, sen de onun balcağızından tatmadıkça bu olamaz (varamazsın) buyurdu.
HadisNo
:
1834
Bembeyaz yazdı:
1834: bu hadiste ise kadına verilen bir haktan bahsediliyor..... yani kadın da boşanmayı talep edebilir.. bu anlatılıyor... dolayısıyla ashabını eğiten ve onların sorunlarını çözen peygamber e de buhariye de iftiara atmayınız... yazık olur...
Bu ne yaaa. Balcağız nedir? Hem adamın erliği gitmiş hem de ilişki olmadan boşanamazlarmış. Bu mu kadına verilen boşanma hakkı. Erkek isteyince boşanıyor ama kadın için balcağızın tadına bakmak gerekiyor. Burada iftirayı atan bu olayın doğruluğuna inanandır. Peygamberi böyle işlerle uğraşan biri gösterendir.
Rivâyete göre Kurazî Rifâa`nın karısı (Temîme) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e gelerek: - Yâ Resûla`llah! Rifâa beni boşamıştı. (Ve üç talâk ile) talâk-ı kat`î kılmıştı. Sonra ben de Kurazî Abdurrahmân İbn-i Zübeyr ile evlenmiştim. Fakat Abdurrahmân`ın erliği şu elbîse saçağı gibi (gevşek) dir. (Erlik vazîfesini göremiyor) dedi. Resûl-i Ekrem: - Sanırım ki sen (eski zevcin) Rifâa`ya varmak istiyorsun. Fakat (ikinci zevcin) Abdurrahmân senin balcağazından, sen de onun balcağızından tatmadıkça bu olamaz (varamazsın) buyurdu.
HadisNo
:
1834
Bembeyaz yazdı:
1834: bu hadiste ise kadına verilen bir haktan bahsediliyor..... yani kadın da boşanmayı talep edebilir.. bu anlatılıyor... dolayısıyla ashabını eğiten ve onların sorunlarını çözen peygamber e de buhariye de iftiara atmayınız... yazık olur...
Bu ne yaaa. Balcağız nedir? Hem adamın erliği gitmiş hem de ilişki olmadan boşanamazlarmış. Bu mu kadına verilen boşanma hakkı. Erkek isteyince boşanıyor ama kadın için balcağızın tadına bakmak gerekiyor. Burada iftirayı atan bu olayın doğruluğuna inanandır. Peygamberi böyle işlerle uğraşan biri gösterendir.
________
Ne güzel bir hadis sen inanmıyabilirsin,anlıyamazsında,burada türkçe balcağız diye yorum yapılmış aslı böyle değil, yani gerdeğe girmedikçe karı-koca olamazsınız demek istiyor,ee doğru.birlikte yatağa girip cinsi münasebette bulunulması gereklidir,ne var bunda?.
Bugünkü evlilik şartları dahamı iyi?.
Kadının boşanma hakkını sadece hakim tarafından verilir,hakimin haricinde hakkı yoktur.(Nikah akti yapılırken boşanma yetkisi almışsa o müstesna,Zaten nikah bir akittir,anlaşmadır)söz hakkı kadınındır.Değilse kadının boşama yetkisi yoktur.Allah c.c.(erricalü kavvamune ala nisai=Erkekler kadınlar için bir güç ve kuvvettir)O kuvveti ve yetkiyi verende Allahdır.İslam inancında erkek evin reisidir.(Allah bazısını bazısından üstün ve güçlü yaratmıştır.) senmi değiştireceksin?.
Kadın sadece üç şeyde mutlaka kocasına itaat eecektir,başka itaat yoktur.
Yatağına çağırıldığı zaman gelmiyorum diyemez.
Kocasının izni olmadan eve kimseyi alamaz.
Kocasının izni olmadan bir başkasına gidemez.
İaşe temin etmek,nafaka getirmek,ev temin etmek kocaya aittir.
Bu sistem hiçbir yasada yoktur.Bundan ala güzel ne olabilir ki?.
Katılma Tarihi: 16 mart 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 171
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Size sadece pes diyorum... Demek gerdeğe girmeden boşanamazlar. Bu hadisemi inanalım yoksa Allah'ın kelamına mı?
Bakara 236.
Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. (Bu durumda) -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne göre olmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak müt’a59 verin. Bu iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur.
Bakara
237.
Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız, tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının, ya da nikah bağı elinde bulunanın (kocanın, paylarından) vazgeçmesi başka. Bununla birlikte (ey erkekler), sizin vazgeçmeniz takvaya (Allah’a karşı gelmekten sakınmaya) daha yakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
Katılma Tarihi: 11 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 70
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
"BOŞANMAK"
(BAKARA suresi 227. ayet): Eğer (müddeti içinde dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah işitir ve bilir.
(BAKARA suresi 228. ayet): Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azîzdir, hakîmdir.
(BAKARA suresi 229. ayet): Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir.
(BAKARA suresi 230. ayet): Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helâl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, (her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar.
(BAKARA suresi 231. ayet): Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir.
(BAKARA suresi 232. ayet): Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, aralarında iyilikle anlaştıkları takdirde, onların (eski) kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. İşte bununla içinizden Allah'a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Bu öğüdü tutmanız kendiniz için en iyisi ve en temizidir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
(BAKARA suresi 233. ayet): Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt anne tutup) emzirtmek istediğiniz takdirde, süt anneye vermekte olduğunuzu iyilikle teslim etmeniz şartıyla, üzerinize günah yoktur. Allah'tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı görür.
(BAKARA suresi 234. ayet): Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmeden) dört ay on gün beklerler. Bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, kendileri hakkında yaptıkları meşru işlerde size bir günah yoktur. Allah yapmakta olduklarınızı bilir.
(BAKARA suresi 235. ayet):
(İddet beklemekte olan) kadınlarla evlenme hususundaki düşüncelerinizi üstü kapalı biçimde anlatmanızda veya onu içinizde gizli tutmanızda size günah yoktur. Allah bilir ki siz onları anacaksınız. Lâkin, meşru sözler söylemeniz müstesna, sakın onlara gizlice buluşma sözü vermeyin. Farz olan bekleme müddeti dolmadan, nikâh kıymaya kalkışmayın. Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah'tan sakının. Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir.
(BAKARA suresi 236. ayet):
Nikâhtan sonra henüz dokunmadan veya onlar için belli bir mehir tayin etmeden kadınları boşarsanız bunda size mehir zorunluğu yoktur. Bu durumda onlara müt'a (hediye cinsinden bir şeyler) verin. Zengin olan durumuna göre, fakir de durumuna göre vermelidir. Münasip bir müt'a vermek iyiler için bir borçtur.
(BAKARA suresi 237. ayet):
Kendilerine mehir tayin ederek evlendiğiniz kadınları, temas etmeden boşarsanız, tayin ettiğiniz mehrin yarısı onların hakkıdır. Ancak kadınların vazgeçmesi veya nikâh bağı elinde bulunanın (velinin) vazgeçmesi hali müstesna, affetmeniz (mehirden vazgeçmeniz), takvâya daha uygundur. Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görür.
(BAKARA suresi 242. ayet):
Allah size işte böylece âyetlerini açıklar ki düşünüp hakikati anlayasınız.
(NİSA suresi 20. ayet):
Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız?
(NİSA suresi 21. ayet):
Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir olduğunuz ve onlar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri alırsınız!
(NİSA suresi 35. ayet):
Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.
(AHZÂB suresi 28. ayet):
Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim.
(AHZÂB suresi 29. ayet):
Eğer Allah'ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
(AHZÂB suresi 49. ayet):
Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları (bir bağışla) memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın.
(AHZÂB suresi 52. ayet):
Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. Allah her şeyi gözetler.
(TALÂK suresi 1. ayet):
Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda, onları iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti de sayın. Rabbiniz Allah'tan korkun. Apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir durum ortaya çıkarıverir.
(TALÂK suresi 2. ayet):
İddet müddetlerini doldurduklarında onları ya meşru ölçüler içerisinde (nikâhınız altında) tutun veya onlardan meşru ölçülere göre ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahit tutun. Şahitliği Allah için yapın. İşte bu, Allah'a ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.
(TALÂK suresi 3. ayet):
Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.
(TALÂK suresi 4. ayet):
Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmaları (doğum yapmaları)dır. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.
(TALÂK suresi 5. ayet):
İşte bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim Allah'tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını arttırır.
(TALÂK suresi 6. ayet):
Onları gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun, onları sıkıştırıp (gitmelerini sağlamak için) kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hâmile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretlerini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız çocuğu, başka bir kadın emzirecektir.
(TALÂK suresi 7. ayet):
İmkânı geniş olan, nafakayı imkânlarına göre versin; rızkı daralmış bulunan da Allah'ın kendisine verdiği kadarından nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.
________________________________
Boşanmak hususunda kuranda geçen bütün ayetleri okumuş oldunuz.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma