Yazanlarda |
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bence Bu şekil saygı, öteden beri sürüp devam eden Kuran'a yapılan gerçek saygısızlıktır. "Hiç değilse..." deyip bunu savunmak da bu saygısızlığın devamına çanak tutmaktır. Bu tür saygı (ki bu asla saygı değildir), adama değil de adamın içinde bulunduğu elbiseye değer verip onan saygı göstermeye benzer.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
Yazının en dikkat çekici gelen kısımları, üstten ikinci ve sondan ikinci paragrafda yazdıkları ve verdiği ayetler oldu. Lakin son paragrafta baklayı ağzından çıkardı... şimdi haftayı bekleyeceğiz, ve ihtimal ki, verdiği ayetler ile yaptığı açıklamaların zıtlığına binaen şunu diyeceğiz "bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" zaten son paragrafta bunun ipucunu verdi.
AHMET KURUCAN 16 Nisan 2009, Perşembe direk link
Kur'an okumak ve mânânın anlaşılması
Manasını
bilmeden okunan Kur'an konusu üzerinde duruyorduk. Her şeyden önce
Kur'an okumak "Sana vahyedilen kitabı oku." (29/45) ve "... |
Bana
Kur'an okumam da emredildi." (27/92) ayetlerinin emri ile Hz.
Peygamber'in (sas) hayatı boyunca tatbik edegeldiği bir ibadettir.
İbadetlerin dâisi ise Allah ve Rasulü'nün emridir. Bir diğer ifadeyle
İslam'da ibadetler Allah ve Rasulü tarafından emredildiği için yapılır,
yoksa beşer mantığı böyle bir ibadetin yapılmasını gerekli gördüğü için
değil. Bu cümlede kastedilen mana çok açık: İbadet olarak kullara
takdim edilen amelin illeti, sebebi, hikmeti; bunların akıl, mantık ve
muhakeme tarafından tam anlamıyla kavranması veya kavranamaması, o
ibadeti yapma veya yapmamada hakiki rol oynayamaz. Aksi bir kabul,
Allah ve Rasulü'nün emrinin beşer tarafından sorgulanması manasına
gelir ki; bunun imanla, kullukla uzaktan-yakından alakası yoktur.
Kur'an okuma özelinde bu düşünceyi açacak olursak; Efendimiz'in
(sas) Kur'an okumayı bir ibadet olarak bizzat kendisinin yapmasının
ötesinde, onu ümmetinin yapmasına yönelik emirleri vardır. Dikkat
ederseniz, teşvik demiyorum; çünkü söz konusu olan ibadettir ve Allah
katında neyin, hangi normun, hangi form içinde Rab tarafından ibadet
olarak kabul edileceğini bizlere bildiren bizzat Efendimiz'dir (sas).
Zira Allah'ı en iyi bilen O'dur. Nasıl olmasın ki; O (sas), Allah'ın
elçisidir. O'nun muradını en iyi bilen, emir ve yasaklarını insanlara
ileten aracıdır.
Bunun sağladığı fayda, en azından ibadette tevhidin
yakalanmasıdır. Bu tevhid vasıtasıyla ilk günden bugüne farklı dil,
ırk, mezhep, cins içindeki Müslümanların kalbden başlayıp mekân
mimarisine uzanan çok geniş bir alanda ittifak ve ittihadını netice
vermiştir. Efendimiz'in beyanıyla yeryüzü adeta Müslümanlara mescid
olmuştur. Bunun bir an için aksini düşünsek karşımıza çıkan manzara
şudur: Müslümanlar Allah'a ibadet etme lüzumuna kâil olsalar bile,
Efendimiz'in kavlî ve fiilî tatbikatı ile gösterdiği bu tevhid
olmasaydı, yeryüzünde yaşayan Müslüman adedince ibadet formu ortaya
çıkardı. Kaldı ki bu, sadece bizim için değil, sair din mensupları için
de aynıyla geçerlidir.
Hadislere gelince; Kur'an okuma, gerekliliği, fazileti
konularında hadis kitaplarımızda yer alan yüzlerce hadisten birkaç
tanesini art arda sıralayayım. Umarım yeterince bir fikir verecektir.
"Kur'an'ı öğrenin ve okuyun." (Tirmizi, Fedaili'l Kur'an, 2), "Sizin en
hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir." (Tirmizi, Fedaili'l Kur'an,
15), "... İki kişiye gıpta edilir. Birincisi Allah'ın kendisine Kur'an
öğrenme imkânı verdiği kişidir. Bu kişi, gece gündüz Kur'an okur ve
hükümleriyle amel eder." (Müslim, Salatü'l Müsafirin, 266), "Kur'an'ı
güzel ve zahmetsiz şekilde okuyan kişi, şerefli ve sadık yazıcı
meleklerle beraberdir. Kur'an'ı heceleye heceleye güçlükle okuyan
kişiye ise iki sevap verilir." (Tirmizi, Fedaili'l Kur'an, 13),
"Kur'an'ı sesli okuyan açıktan sadaka veren, sessiz okuyan da gizli
sadaka veren kişi gibidir." (Tirmizi, Fedaili'l Kur'an, 20) "Kur'an'ı
okuyunuz, çünkü Kur'an kıyamet gününde kendisini okuyana şefaat
edecektir." (Müslim, Musafirin, 252), "Kim Allah'ın kitabından bir harf
okursa ona bir hasene vardır. Haseneye ise on misli sevap verilir. Ben
'elif-lâm-mim bir harftir demiyorum, elif ayrı bir harf, lâm ayrı, mim
ayrı bir harftir." (Tirmizi, Fedaili'l Kur'an, 16)
Fakat bütün bunlar demek değildir ki; okunan Kur'an'ın manasını
anlamayalım, anlamak için gayret sarf etmeyelim; Arapça öğrenmeyelim,
meal ve tefsir okumayalım. Hayır, böyle bir şey diyen yok ve olamaz da.
Bizzat Kur'an "Yemin olsun: Biz, ders alınsın diye Kur'an'ın
öğrenilmesini kolaylaştırdık. Haydi, var mı düşünen ve ibret alan?"
(54/40), "Kur'an'ı tertîl ile, düşünerek oku." 73/4 derken kim bunun
aksini söyleyebilir ki?
Haftaya "Manası anlaşılmadan okunan Kur'an'ın ne faydası ne de
lüzumu vardır. Siz bilmediğiniz dilde bir kitap okuyarak vakit kaybeder
misiniz?" söylemlerinin çok da masum söylemler olmadığı hususundaki
düşüncelerimizi arz ederek, noktayı koyacağız.
|
|
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"Her şeyden önce Kur'an okumak "Sana vahyedilen kitabı oku." (29/45) ve "... |
Bana Kur'an okumam da emredildi." (27/92) ayetlerinin emri ile Hz. Peygamber'in (sas) hayatı boyunca tatbik edegeldiği bir ibadettir. İbadetlerin dâisi ise Allah ve Rasulü'nün emridir. Bir diğer ifadeyle İslam'da ibadetler Allah ve Rasulü tarafından emredildiği için yapılır, yoksa beşer mantığı böyle bir ibadetin yapılmasını gerekli gördüğü için değil. Bu cümlede kastedilen mana çok açık: İbadet olarak kullara takdim edilen amelin illeti, sebebi, hikmeti; bunların akıl, mantık ve muhakeme tarafından tam anlamıyla kavranması veya kavranamaması, o ibadeti yapma veya yapmamada hakiki rol oynayamaz. Aksi bir kabul, Allah ve Rasulü'nün emrinin beşer tarafından sorgulanması manasına gelir ki; bunun imanla, kullukla uzaktan-yakından alakası yoktur. "
Kuran'ı Arapça lafzıyla analmadan okumanın ibadet olduğunu söylemekle bu adam Kuran düşmanı, Allah düşmanı. Delil olarak getirdiği ayetlerin ne dediğinin anlaşılmaması için devamını bilerek vermiyor. Allah'ın Resulü'nün (kendi kendine) Kuran okumasını, ibadet olarak lanse ediyor. Anlamadan Kuran okumanın hayat boyu yapılması farz olan bir ibadet olduğunu şiddetle savunuyor. Bunun için de ayetleri de bilinçli olarak parçalayarak veriyor. Allah'ın Resulü gerçekten kendi kendine mi okuyordu Kuran'ı? "Gizli, açık oku" derken, içinden sessiz veya dışından sesli okumak mı, yoksa gizli ve aleni tebliğ, öğretim mi kastediliyordu?
Görüşüne destak yaptığı iki ayetin tamamını alalım ve bakalım bu ayetler neyi anlatıyor.
29/45: Sana Kitap'tan vahhiy olunı oku/ilet de salat'a/Din'e- imana bağlılığı gerçekleştir! Çünkü Salat'a / Din'e bağlılık her türlü çirkinliğin önüne geçer. Ve Allah'ın Zikri (sözü her şeyden) daha büyük /daha önemlidir. Sonuçta Allah yaptıklarınızı en iyi biliyor (yaptıklarınızı karşılıksız bırakmaz).
27/92: Ve bu Kuran'ı okumakla/ iletmekle emrolundum. Kim doğru yol'a girip yol alırsa kendine, kim de doğru yola girmeyip saparsa bilsin ki ben sadece bir uyarıcıyım.
Ayetlerin devamı, bu ayetlerdeki "oku" emrinin, kendi kendine, bireysel ibadet amaçlı oku anlamına olmadığını çok net olarak ortaya koyduğu gibi bu zihniyetin kötü amacını da çok net olarak orta yere seriyor. |
|
Yukarı dön |
|
|
kurankuran Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 135
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
|
Yukarı dön |
|
|
ebruli Newbie
Katılma Tarihi: 24 agustos 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 30
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
kuranı anlamadan arapçasını okuyanlar genelde huzur buldukları için yapıyorlar.buna saygım sonsuz;çünkü bu insanın içindeki boşluğu doldurma biçimi.kimi müzik dinler kimi şiir dinler kimide kuran dinler huzur bulur.ama bunu allahın emri ve sewap kazanma yöntemi olarak sunmak çok yanlış bakın ramazan boyunca hatimler yapılıyor habire yasinler tabarekeler ammeler okunuyor.kadınlar toplanır birtanede mahallenin hocası mutlaka vardır.hoca kadın arapça okur da okur diğerleride takip eder.90 larda ben 10 yaşlarında falanım.annem benide götürürdü. ya arkadaşlar o zamanları düşünüyorumda ne körlük yarabbim.seneler naıl geçmiş öle. zikirler çekilir 10.000 selavat çek allah çek beynimiz uyuşurdu.şimdi bakıyorumda allaha şükür inşallah dahada iyi olucak ve insanlar bilinçlenecek ama ben çokta ümitli değilim şimdi bile çewremde bana karşı çıkan o kadar çok kişi varki.kalıpları sökmek çok zor. kuranı arapça okuyorum huzur buluyorum diyenlere eyvallah ama allah ahirette ben sana kitap gönderdim,şimdi okuduğunu anlat dediğinde möö gibi bakmak istemiyorum. inşallah insanlar allahın verdiği aklı kullanır ve doğru yolu bulur
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Karikatürün verdiği mesaj güzel ama anlamı bilinerek okunan ve yaşanan Kur'anın en büyük barikatçısı ve düşmanı olan bu kıptıyoz tipler sittin sene anlamazlar bunu. Veyl olsun Kurana yapamadıklarını onu anlama ve yaşama çabasında olanlara yöneltenlere..
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
feridun_45 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 mart 2008 Gönderilenler: 166
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam...
arkadaşlar insanlara geri zekalı muamelesi yapmaya gerek yok..allah anlarsınız dedikçe yok arapça bilmek lazım yok saptırır..sapıtanların gerekçeleri kuranda açıklanmış..mesele samimiyetle okumakta..
eğer samimiyetle okuyan saparsa demekki(haşa) allah yalan söylemiş..
ve son söz:kuran arapça inmemiştir..dolayısıyla kimsede anlama yolunu arapçaya ve kendine çıkarmasın...her samimi müslüman yavaş yavaş samimiyeti oranında anlayacaktır.zaten bu allahın vaadidir.ve kuran herkese kendi diliyle inmektedir..
peygamber ölmeden önce en büyük problem olacak olan vahyin KİTAPLAŞTIRILMASINI hallederdi...yada allah böyle bir emir verirdi..
kuranın ortaya koyduğu allahın yapın yada yapmayın dediklerinde kurandan hiç haberi olmayanlar bile hem fikirdir..örn:hırsızlığın yada zulmün doğru olduğunu kim kabul edebilirki
asım kardeş..şu kitabın arapça okunması kapısını açtığımız anda şeytan :'' huzur bulma,başka günah şeylerle uğraşmama '' gibi sebeplerle içeri alabildiğince girecektir ve bu vebaldir ...
selametle kalınız
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba,
Konu makalenin "Zaman" gazetesinde yayınlanmış olduğuna pek şaşmadım. Zira cemaat içinde yer alan insanların bir çoğu ne kadar samimi ise de, gittikleri yol ortada. 1. kaynakları : Hadis, 2.kaynakları:Risale 3. Kaynakları: Fethullah Gülen vaaz kasetleri
Durum böyle olunca da, adına "tecvid" dedikleri, şarkımsı hava katılarak Kuran'ı manasından uzaklaştırmak için böyle makalelerin yazılmasına da şaşmamak gerekir.
Şimdi, bir dönemdir düşünüyorum, evet gerçekten de Kuran'ı güzel sesli birisinden dinlemek, hoşuma gidiyor mu?, evet. Peki aynı şekilde, çok güzel bir türkü de hoşuma gidiyor. ancak arada bir fark var, türküyü dinlerken, yazılma şartlarını, o durumda yaşananları düşünebiliyor, onlar gibi olabiliyorum, ve daha da bir zevkle dinliyorum.
Ancak, Kuran ne bir şiirdir, ne de bir şarkı. Kuran içinde, emir, tavsiye, yasak, uyarı, kıssa, hatırlatma,vs olan, insana hem bireysel hem de sosyal anlamda rehber olacak bir Allah kelamıdır. Ayetleri ille de şarkı gibi dinleyelim diyorsanız, buyurun güzel bir bahar sabahı, kuşları dinleyin, bir akşam esintisinde yaprakların hışırtısını mesela. Bir dere kenarında, suyun taşların üzerinden akıp giderken çıkardıkları, hışırtıyı dinleyin. Kuran ben bu mudur? Hayır, Hayır, Hayır.
Barış Manço gibi derim ancak, hayır, hayır, 100 bin kere hayır, inanmıyorum sana.
Şahsım adına ben, ayetleri arapça okurken bile, türkçe konuşuyormuşum gibi okuyorum ve arapça bilmesem bile, dillerin tarihten gelen bütünlüğü sebebi ile az buçuk anlayabiliyorum bile. Tabiki bunda meal okumamın da etkisi var. ancak tecvidli kuran okunmasında, güzel bir şarkının verdiği etkiden öteye geçemiyor.
Bu örnek şuna çok benzer: Yüksek sesle, sağa sola ritmik hareketler ile baş sallanarak, Allah diye zikir çekenlerin aldığı haz ile, yüksek müzik ortamında sağa sola baş sallayarat dans edenlerin aldığı haz arasında sonuç itibari ile pek fark yoktur. Çünkü iki durumda da hazza sebep olan, başın belirli ritmik hareketlerle sağa sola sallanmasıdır ki, Kuranın şarkı tonunda okunmasının vermiş olduğu hazzın da, çok güzel bir şarkının vermiş olduğu hazdan farkı yoktur.
Neden mi? Kuranda öyle ayetler var ki, aklı ile anlayıp, düşünen bir insanı titretecek nitelikte, korku salar insanın içine. Peki bu ayetler o güzel sesliler tarafından, şarkı tonunda okunurken, anlamı bilmez insan, ne yapar hep mutlu olur. HAYIR!!!
Ayetler yeri gelir insanı ağlatır, yeri gelir güldürür, yeri gelir yere kapaklandırır, içini titretir, acizliğini hatırlatır.
Yorumlardan birinde, abdest alıp, Kuran okumak ifadesi kullanılmış. Bu konuya da kısaca deyinelim. Allah'ın temizlenmek diye nitelendirdiği bu eylemi, abdest adı altında, kutsallaştırmışlar. Abdestli uyursa insanın, ölümünde şehit olabileceğine kadar vardırmışlar.Subhanallah. Kuran evet, kutsaldır, çünkü Allah kelamıdır. ancak Kuran'a saygı, ondaki ayetleri hayatımıza tatbik etmekle olur ancak. Başka türlü değil. Adına abdest dedikleri, bu daneli tesbihler kadar kutsadikleri şey, bir de afedersiniz ama zorttirik dediğinde bozulabilen çok hassas bir durum. Öyle ise, kurufasulye yendiğinde, okunabilitesi çok düşük bir Kitap haline gelir.
Rabbim müslüman olarak ölmek isteyen herkese, samimi bir şekilde, kelamını okuyup, anlamasını ve HAYATINA TATBİK etmesini nasip eder inşallah.
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba arkadaşlar,
Bu toplumda yara olan bir konudur.
Kur'an arapçadan başka bir dilde okunmaz demek, çok büyük bir iftiradır. Cehalettir. Siz ingilizce bilmeyen bir kişiye, ingilizce kitap okutuyormusunuz, veya okutursanız ne mantığı olur. Örneğin Rusçanın, Yunancanın alfabesi farklı, ama öğrenmesi bize göre Arap alfabesinden kolay. Şimdi Rusça, Yunanca alfabeyi öğrenelim ve böyle bir kitabı anlamadan okuyalım. ve bir de bundan sevap bekleyelim. Ne kadar gerizekalıca bir durum değil mi? Allah insanlardan bunu ister mi?
Bu gelenekçi takımının Kur'an meali okumaktan insanları uzaklaştırmasının sebebi şunlar olabilir.
Geleneksel din anlayışı Kur'andan ziyade sünnete dayalı. Sünnete uymanın mükafatı peygamberin şefaatine nail olmak. Kur'an bu anlayışı reddetiyor. Ne peygamberin, ne meleklerin şefaat yetkisi yok. Necm suresini, Bakara suresini okuyun. Yok. Böyle bir şeyi Hristiyanlar Hz. İsaya ve hristiyan azizlerine izafe etmişler. Bize de onlardan geçmiş. Peygamber şefaati, evliya şefaati falan. İnsanlar ahirette torpil peşinde ve bundan dolayı bir sürü hurafeyle başı dertte. Şimdi Kur'anın mealini okuyan şefaate inanmaz. Çünkü böyle bir şey Allaha iftira herşeyden önce.
En azından bu konuma gelmiş bir müslüman üzerine hurafe baskısı kurulamaz. O hocalar, o insanları sömüremez. Din aydınlık, güzel bir inanç olur. Bugünkü gibi bazı insanların çok korktuğu öcü bir kavram olmaktan çıkar.
Kur'anın mealinin iniş sırasısında okunması daha doğru. Böyle bir meal piyasada bir tek Ali Bulaç ın var. Ali Bulaç ın bu mealinde iniş sırasına göre Hz Osman tertibini esas alınmış. Bir de iki alimin daha sıralaması var. Biri İbni Abbas diğerinin ise Cafer üs Sadık ın tertibi. Her üç sıralamada da bir iki surenin yeri değişik. Anlam kaymasına sebeb olmuyor.Anlaşılırlığa halel gelmiyor.
Mealin iniş sırasına göre okunması daha doğru. Gerçekten bizim geleneksel dini bilgimiz çoktu. İlmihaldi, hadisti, Kuran dı. Bundan dolayı benim bir sıkıntım olmadı ama geleneksel tertibe göre meal okumuş insanlardan çok şikayet aldım. Anlamıyorum diye. Veya çok saçma sapan yorumlar alıyorum, geleneksel sıralı meallerde. Adam tevbe suresini İslamın hoşgörüsüzlüğüne yorumluyor. inanan kadınında, erkeğin de cennetle mükafatlandırılacağı belirten ayetler var. Adam kalkıyor huri muhabbetine. Saçmalıyor, zırvalıyor. İyi niyet, iyi yaklaşım yoksa adam bu meal olayını kaldıramıyor.
Sonra Ali Bulaç ,Hz. Osman tertibini esas almışsa, Hz. Osmanın toplattığı kitabın iniş sırasında olması gerekiyor. Bu Topkapı sarayındaki, ayrıca Özbekistandaki Kur'an hangi sırada acaba. O zaman bu geleneksel sıra nereden geldi. Benim bu konuda şüphelerim var. Tamam Kur'ana kimse ekleme, çıkartma yapmadı. Ama çarkıfelek gibi surelerin sırasını değiştirdi. Ondan sonra çık işin içinden. Benim bu geleneksel sıranın bir Emevi oyunu olduğundan örneğin Mervan Bin Hakem in bir oyunu olduğundan şüphelerim var.Çünkü adamla ilgili Hz. Hafsanın Kur'anını yaktırma rivayeti var. Bu geleneksel sıranın peygamber tarafından ve Kur'an dışı vahiy ile yapıldığına şüpheyle yaklaşıyorum. Çünkü hem Allah bu apaçık kitaptır diyecek. Hem anlamak için oku diyecek. Anlamanız için Arapça indirdim diyecek. Ondan sonra surelerin birini çine, ötekini maçine gönderecek. Okuyanın kafasını karıştıracak. Anlamak için hadislere muhtaç edecek.
Medine şartlarında inmiş ile Mekke şartlarında inmiş surelerin ne kadar farklı olduğunu konuyu bilen bilir. Bu iş bana mantıklı gelmiyor. İnsanlar anlamasın diye birilerinin oyunu bence. Konuya ihtiyatla yaklaşıyorum, ama çevreden edindiğim intibalardan sonra da vardığım düşünce bu.
Şimdi dersiniz ki hadi Emeviler bunu yaptı. İnsanları Hadislere muhtaç etmek için, peki Şii kesimden niye bir ses çıkmadı. Çünkü onlar da sünni kardeşlerinin hadis kitapları (Buhari, Müslim vb) gibi, ehli beyt rivayetlerinden oluşan kendi hadis kitaplarını ( El Kafi, Nehcül Belaga vb) ve mezheplerini oluşturdular. Kur'anın bu geleneksel sırası işlerine geldi. Ondan ses çıkarmadılar.
Gerçekten Hz. Osmanın sırası ile İbni Abbasın sırası arasında bir iki sure dışında fark yok. Demekki Kur'anın iniş sırası çok büyük bir doğrulukla biliniyor.
Sıradan insanın Kur'an bilgisi yok. Din adına bir iki zayıf hadis duymuş. Adam diyor ki bu Kur'an da var. Mesela geçenlerde Neymiş efendim Hz. Muhammed dokuz yaşında kız la nikah kıymış. Bu Kur'anda varmış. Bunlarla uğraşıyoruz. Adam üfürükten duyduğu hurafeler için bu Kur'an da var diye bir de ahkam kesiyor. Benim sinir sistemimi temelinden oynatıyor.
Her anne baba ister geleneksel, ister modern. Kur'anın iniş sırasnda mealini önce kendi okumalı, sonra çocuklarına okutmalı. Kur'anın hatim edilmesinden ve çocuklara hatim ettirilmesinden bu anlaşılmalı. İniş sırasında Kur'an Meali okumak. Gerçekten o zaman Kur'an yüce Allahın dediği gibi. Apaçık bir kitap.
Herkese selamlar.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kur'an ve mana müzakerelerinin masumiyeti
|
|
Geçen
iki hafta manasını anlamadan okunan Kur'an meselesini sadece ibadet
perspektifinden değerlendirmiş ve bu hafta yazıyı bağlayacağımızı
söylemiştik. Farklı düşünenlere saygım olmakla beraber "manası
anlaşılmadan okunan Kur'an'ın sevabı yok" cümlesi ile özetlenebilecek
düşüncelerin çok masum olduğuna inanmıyorum. |
Bu yaklaşımın insanın kutsalla olan ilişkisini koparan sekülerleşme,
modernleşme, Batılılaşma sürecine destek veren veya şuurluca kullanılan
argümanlardan biri olduğunu düşünüyorum.
Çok keskin ve net bir ifade oldu belki ama gözlemlerime dayanan
düşüncelerimi dile getiriyorum bu cümlelerle. Şöyle ki; dün bir kenara,
bugünü konuşacak olursak, öncelikle mevcut yapıya bakalım. 2008 yılı
rakamlarına göre 6,694 milyarlık dünya nüfusunun 1,627 milyarı
Müslüman. Toplamda dünya nüfusunun % 24'üne tekabül eden bu rakamın
sadece % 20'si Arap ülkelerinde yaşıyor. Her bir Arap'ın Kur'an'ı
anlayacak ölçüde ana dillerine vâkıf olduğunu kabullensek, karşımıza
çıkan sonuç şudur; demek bugün Allah'ın kelamını ana dili olması
hasebiyle anlayabilen kişi sayısı 327 milyon 400 bin kişidir. Kaldı ki
bu oranlar tarihin hemen hemen her döneminde bu seviyede kalmıştır.
Şimdi siz böylesi bir yapı içinde "manası anlaşılmayan Kur'an
okumanın ne lüzumu ne de sevabı var?" dediğiniz anda alternatifini
sunmanız gerekir ki bunun iki alternatifi vardır. Bir; herkesin
Kur'an'ı anlayabilecek ölçüde Arapça öğrenmesi. Bunun muhali talep
manasını taşıdığını söylemeye gerek yok sanırım. İkincisi; Kur'an'ın
asli, orijinal halini bırakıp tercüme, meal ve tefsire yönelme. Bu ise
geleneksel Kur'an algısında, kutsal kitap-kul ilişkisinde ciddi bir
kırılma demektir.
Neden kırılma? Çünkü ortaya atılan bu düşünce sadece Kur'an'ı
ibadet kastıyla okumama ile sınırlı kalmamaktadır ve kalmaması da gayet
doğaldır. Çünkü kapı bir defa kırılmıştır ve bunun tetikleyici rolü ile
başka konular devreye girmektedir. En basitinden kadın-erkek
inananların sosyalleşme ihtiyacını bir ölçüde gideren haftalık bir
araya gelip Kur'an okumalar, her cuma akşamı veya ölüm yıldönümlerinden
ahirete irtihal etmiş yakın-uzak akrabalar için Kur'an okumalar, hatim
yapmalar, kabir ziyaretleri ve yine bu ziyaretlerde okunan Kur'an'lar,
bu yaklaşımla manasını yitirmektedir. Ne Fatiha'ların, ne Yasin'lerin,
ne Amme cüzlerinin manası vardır! Çünkü manası anlaşılmamaktadır.
Tercüme veya mealler de aslı Kur'an'ın yerini tutmamaktadır. O halde!
İşte bize masum bir düşünce değil, sekülerleşme sürecinde
insanın kutsalla ilişkisini kopartıyor dedirten manzara budur. Ve
maalesef bugün İslam dünyasının çeşitli yerlerinde az veya çok meseleyi
böyle algılayan bir kesim vardır. Geçen iki yazıda da ısrarla ifade
ettiğim gibi, bu yaklaşım "Kur'an'ın manası anlaşılmasın" demek
değildir. Kur'an elbette bütün insanlığa dünyevî ve uhrevî hayatlarında
rehber olsun diye gönderilmiş kitabın adıdır. Sevdiğim bir tabirle
"Allah'ın tarihe müdahalesinin adıdır Kur'an." Bu ise onun manasının
anlaşılması ile mümkündür. Fakat bu, Kur'an'ın ibadet olarak orijinal
haliyle okunmasına mani değildir ve olmamalıdır. O bizi hayata
bağlayan, Rabb'imizle irtibatımızı temin eden en büyük, en önemli ve
yeri başka hiçbir şeyle doldurulamayacak olan ürvetü'l-vüskadır.
Alternatifini oluşturmadan, geride bırakacağı boşluğu ne ile
dolduracağına karar vermeden, onun fert ve toplum hayatında meydana
getireceği yaranın nasıl tamir edileceğini düşünmeyen devrimci
zihniyetin bunları anlaması zor olabilir. Zaten ibadet dilinin
değişmesi gerektiği de bu yaklaşımın bir uzantısı değil midir?
Gördüğünüz gibi herkesin kabullendiği "Kur'an'ın manası
anlaşılmalıdır" ile başlayan masum söylemler "manası anlaşılmayan
Kur'an okunmamalıdır; ibadet dili Türkçe olmalıdır" noktasına kadar
uzandı. Üç haftadır ifadeye çalıştığımız da işte bu.
a.kurucan@zaman.com.tr
|
|
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
|
|