Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
- Allah'ın "mesacid"inden Mekke'deki Kabe'yi Hz İbrahim; Medine'deki Mescid-i Nebevi'yi Hz Muhammed yaptı. " Yeşil kubbe"ye dikkat.
(Görüşünüzü belirtmek isterseniz: http://www.hasanakcay.net/index.php?board=2.0) Bir iddiaya göre, Kuran’daki EL-BEYT Kâbe mâbe değil, "Allah’ın sistemi"dir. İnandırıcı mı bu? Elbet inandırıcıdır ama lafzen o ev anlamına gelen "El-Beyt"in yorumlarından yalnızca biridir. EL-BEYT başka şeylere de yorulabilir. Örneğin böylece, kentlerin anasında ve onun çevresinde oturanları uyarman için sana Arapça bir okuma indirdik (6:92, 42:7) açıklamasını gözönünde bulunduranlar "El-Beyt"i kentlerin anasındaki ve onun çevresindeki uygar düzen sayabilir; hattâ ona laik hukuk devleti diyenler de olabilir. Bu iki yorum ne kadar inandırıcı ise Beyt’in Allah’ın sistemi olduğu o kadar inandırıcıdır. Ve bütün yorumlar saygıyı hak eder ama kişisel görüştür; değişirler. Lafzî çeviri ise ASLI GİBİDİR iddiasını taşır; dolayısıyla, üslup hariç, değişmez. Aslolan odur. Sözün özü: BEYT " ev"dir. Peygamber Mescidi, Hz Muhammed’in imam olarak salâta durduğu bir yeri barındırıyordu: MİHRAB. Buna makam-ı Muhammed denebilir, tıpkı Kabe'nin mihrabına makam-ı İbrahim dendiği gibi. - - "Makam-ı Muhammed"in bugünkü durumu, Topkapı'da Allah elçisinin mektubu, mühürü. Peygamber Mescidi de her mescid gibi " Allah’ın evi"dir. Ama bir de ölümlü Muhammed'in evi var. Mescide bitişik. Devlet başkanının konutu. Allah'ın elçisi kurulmakta olan İslam Devletini ordan yönetmiş. Örneğin yabancı devlet başkanlarını Allah'ın dinine çağıran mektuplar yazıp mühürlemiş. Orda ölmüş; evinin bir odasına gömülmüş. Sonradan kabrinin üzerine o yeşil kubbe yapılmış. Allah'ın Elçisi Muhammed'in kabri. Bütün bunları niçin yazıp fotoğraflıyorum? Çünkü, tıpkı "El-beyt"in Hz İbrahim tarafından yapılan bir mescid değil de Allah'ın sistemi olduğunu öne sürenler gibi, Hz Muhammed'in aslında hiç yaşamadığını düşünenler dahi çıkıyor ara sıra. Hz Muhammed'in Mekke ve Medine'deki evleri, mescidi, mektupları ve onlara vurduğu mühürlere rağmen. * İddianın sahipleri bazı yan iddiaları kanıt diye ortaya sürüyorlar. Örneğin diyorlar ki "BEYT Allah’ın evi olamaz çünkü Allah lâmekândır." Bu doğru mu?
Hayır! Allah'ın LAMEKAN olması başka, mescidlerin Allah'ın evi olması başka. Bunların bir biriyle zerre kadar ilgisi yok. Ayetlere bakalım.
Hac 26: Hani İbrahim’e "Bana hiç bir şeyi ortak koşma, evimi (BEYTî) temizle!" diyerek el-beyt’in yerini göstermiştik. BEYTî: evim. Allah EVİM diyor; elbet doğru söylüyor. O halde Allah’ın evi olur.
Tevbe 18: "Mesacidallah"ın bakımını Allah’a ve ahrete inanan, namazı kılan, zekatı veren ve yalnızca Allah’tan korkanlar üstlenebilir. MESACİD ALLAH: Allah’ın mescidleri. Allah’ın EVİM dedikleri işte onlar. İçinde Allah’ın oturduğu değil Allah’a secde edilen evler.
Allah oralara niçin EVİM dediğini de açıklıyor. Cin 18: Mescidler Allah içindir. Allah’la birine daha seslenmeyin. A'raf 29: Her mescidde yüzlerinizi doğru tutun; O’na seslenip dini O’na tahsis edin.
İşte bu. Aslında bir mescid olarak yapılmış olan Kâbe ve iyi niyetle yapılıp içinde Allah'a seslenilen her mescid Allah’ın evidir. Bu, bilinecek. O ibadet yerlerinde yalnızca Allah’a seslenilecek. ALLAH BİR ilkesine bağlı kalınacak!
Allah Kureyş sûresinde bunu öyle anlamlı bir şekilde vurguluyor ki: Kureyş bu evin Rabbine ibadet etsin -fe’l ya’budu rabbe héze’l beyt. Bu eve değil, bu evin Rabbine!
Peki, Allah’ın Mekke’deki EVİ, Kâbe mi? Elbette.
Bir kere, Kâbe, Kureyş’in ülkesi olan Mekke’dedir. El-beyt te öyle. Kureyş bu beyt‘in Rabbine kulluk etsin (106:3).
İkincisi, Kâbe, içinde oturmak için değil ibadet içindir. El-beyt te öyle. Âl-i İmrân 96: Âlemleri yola iletmek için kurulan ilk KUTLU EV Bekke’dekidir -İnne evvele beytin vudia li’n nâsi lellezî bi bekkete mubareken ve hüden li’l âlemîn. O KUTLU EV, bir ailenin barınağı değil İslamın "ibadet evi"dir. Çünkü evvele yani "ilk"tir. Eğer bir aile için yapılsaydı o alanda ilk olmazdı; aileler için daha önce kıyamet kadar ev yapılmıştır. Salât alanındaki evlerin ilkidir o. İbrahim’den önce salât yok.
Üçüncüsü, Mekke’li müşriklerin ibadet alanında da o evle ortak yanı var: müşrikler onun önünde "salât"ta bulunuyor. Enfal 35: Onların el-beyt’in önündeki "salât"ı ıslık çalıp engel olmaktan ibarettir.
-
Kureyş'li Muhammed'in Kabe'ye bakan evi
Bir de Âl’i-İmrân 96′da geçen Bekke kelimesi sorun ediliyor. "Niçin Mekke değil?"
Cevap bir cami imamının şu yakınmasında bulunabilir. "Ah beyefendi! Cemaatimin içinde Bismillah demesini bilmiyenler var. Mismillah diyorlar. Mismillah!"
İyi ama olmayacak iş değil ki bu. B ve M eşçıkaklıdır. İkisi de alt ve üst dudaklar birleşip hemen ayrılınca çıkarlar. O yüzden insanlar birini demiye çalışırken ötekini deyiverirler. Örneğin benim köyümde " bahane"ye mahana hatta maana diyorlar. MAANA UYDURMA ŞİNDİ "Bahane uydurma şimdi!" demek. Ve Türkmenler " Men menem; men Türkmenem!" diyor; yörükler ben. İkisi de Türkçe. Çıkakları aynı ya da bir birine yakın olan sesler isitismar edilebilir; örneğin Yahudiler Muhammed’e A TA’NA yerine A SAYNA demişler (4:46). ATA'NA: (sana) itaat ettik. ASAYNA: (sana) isyan ettik. Artı, o sesler kötü niyetsiz de karıştırılabilir. Örneğin bir Türkmen "Men Türkmenem!" yerine "BenTürkmenem!" diyebilir. Ve bu, yazıya öyle geçer. Tıpkı nüfusa A PTAL olarak geçen abdal gibi. Ve Bakara 247’ye sin ile yazılan "besteten"in A’raf 69’a sad ile yazılması gibi. Kısacası, Allah ne diyorsa o. Allah "Kureyş bu beyt’in rabbine ibadet etsin!" diyor (106:3); o halde bu beyt Kureyş’in ülkesi olan Bekke’dedir. Ve Bekke zamanla Mekke olmuştur. Bir itiraz: BEKKE Mısır’da ve Türkiye’de BEY, Suriye’de BEK ve BEG olarak kullanılan bir saygı ifadesidir. Cevap: Tamam. Ama başka anlamlara da geliyor. Örneğin DARLIK, PEKİŞTİRME, HAYATA SARILIŞ… Bu anlamlara dikkat çekilmesi sanki bir iddiayı kitabına uydurma çabasıdır. O şunu der, bu onu der... Önemli olan, Allah’ın ne dediği. Ben elimden geldiğince "Allah ne diyorsa o!" ilkesine bağlı kalmaktan yanayım. O’nun Kureyş 3′te söylediği ortada: Kureyş "o ev"in Rabbine ibadet etsin! Ve yoz moz da olsa Kureyş’in bir "salât"ı var. Kureyş, salâtını "o ev"in önünde yapıyor (8:35). Demek ki (1)O ev Kureyş’in oturduğu yerdeydi (106:3). (2)O yerin adı Bekke’ydi (3:96) (3)Bekke’nin "B"si zamanla M oldu. Bir açıklama: Eski Arabcanın lehçelerinde "b" ve "m" sesleri bazan birbirinin yerine kullanılırdı, o yüzden Mekke‘ye bazan Bekke de denirdi. (In ancient Arabic dialects the sounds "b" and "m" were interchangeable, so that Makkah was also sometimes called Bakkah.) http://www.islamicperspectives.com/Hajj.htmBence ciddiye alınması gereken bir açıklama. Çünkü hem dil bilimi hem de Kuran-ı Kerîm’i kaynak edinen tarih açısından gerçeği yansıtıyor. * Kendisi boş olduğu halde kanıt diye ortaya sürülen bir İDDİA da şu: İbrahim Peygamber’e " İnsanlar içinde haccı duyur!" deniyor (22:27). İ nananlar değil insanlar içinde. Ve onların "Beyt-i Atîk"i ziyaret (22:29) ve tavaf (3:96) etmeleri isteniyor. İnsanların, inanan-inanmayan ayrımı yapılmaksızın, içinde bulunup güzel işler yapacakları yer " Allah’ın sistemi" olabilir; Kâbe denen o el içi kadarcık oda değil. CEVAP: İddia bu. Ama yanlış. Doğrusu: Hac 27’deki İNSANLAR kelimesi İNANANLAR anlamına geliyor. Kanıt için öncelikle şu gerçeği gözönüne almalıyız: Müşrikler "pislik"tir; hac yapılan bölgeye giremezler (9:28). İkincisi; kâfirler, Allah’ın yoluna ve Mescidi’l Harâm’a engel olanlar… (suç işlemiştir.) Onların hac ve tavaf için "Allah’ın sistemi"ne değil cezalarını çekmeleri için neresi ayrılmışsa oraya gitmeleri gerekir (22:25). Üçüncüsü, Kuranen İNSANLAR yerine göre İNANANLAR anlamına da geliyor. Örneğin Bakara 13: Onlara "İnsanların İNANDIĞI gibi siz de inanın!" denince "O kıt akıllılar gibi mi inanacakmışız?!" derler.22:25’te ve 9:28′de ortaya konduğu üzere Hac 27 o "yerine göre"lik koşulunu taşıyor.
- İbrahim nebinin sonradan Kabe adını alan mescidinin içi. Halk eskiden içeri girip tefekkürde bulunabiliyordu. ÖZET OLARAK, "O Ev’in yeri"ni İbrahim’e Allah gösterdi (22:26). Tarıma elverişsiz bir vadinin içinde. Ama İbrahim çocuklarından bir kısmını yine de o bölgeye yerleştirdi (14:37). Onların geçimini Rabbinin sağlayacağını biliyordu. Nitekim Allah orda oturanlara yıl boyu ticarî yolculuklar yaptırmak suretiyle geçimin yollarını açtı (106:2) İbrahim, oğlu İsmail’le birlikte evin temellerini Allah’ın gösterdiği yere attı. Baba oğul, yapıyı dualarla yükseltip tamamladılar (2:127). Her mescidde imama ayrılan ve mihrab denen bir yer oluyor. Ama "O Ev"deki, sıradan bir mihrab değil, İbrahim Peygamber’in makamıydı. O yüzden makam-ı İbrahim adını aldı (2:125). Makam-ı İbrahim "O Ev"in içindeydi. Bunu Âl-i İmrân 97′den anlıyoruz. Büyük olasılıkla kapının tam karşısına düşen duvarın önü. Mescide önce gelenler o sayede rahatsız edilmiyor, daha sonra gelenler kolayca girip yer bulabiliyordu. İbrahim, buradaki mihrabında (3:97) namaza durup cemaatine imamlık etti. Zaten her halde cemaat, İbrahim’in ailesinden ibaretti; mescide rahat rahat sığıyorlardı. Arapçada KÂBE küp şeker şeklinde demek. O Ev şeklen aşağı yukarı öyle olduğu için Kâbe diye anılır oldu. Sonra Allah, Ev’inin yoluna gücü yeten inanırların onu görmeye gitmelerini (3:97) ve tavaf etmelerini (2:225, 22:29) farz kıldı. Ama tavafın nerede başlayıp nerede biteceğinin ve hangi yönde akacağının belirlenmesi de gerekiyordu. Onun için sonradan Ev’in doğu köşesine bir kara taş yerleştirildi. Tavaf artık orada başlayıp orada bitiyordu. Dikkat edelim. O taşın Kuran'da adı geçmiyor. Yapıya sonradan eklendiği buradan da belli. Gün oldu Kâbe, her ev gibi, eskiyip döküldü; gün oldu sel baskınına, düşman saldırısına uğrayıp yıkıldı ama her seferinde yeniden yapıldı ve her seferinde kara taş yeniden yerine kondu. Yüzyıllar geçip insanlar çoğalınca Allah’ın "O Ev"i, içinde namaz kılanlara yetmez oldu. Cemaat avluya taştı. Avludakiler zamanla ASIL CEMAAT oldu ve avlu ASIL MESCİD. Buna Mescidi’l-Harâm dediler. Sonra Kâbe’nin içinde namaz kılınmaz oldu. Ama İbrahim Peygamber’in anısı yaşıyordu. Kapısı halka açıktı. Fırsat bulanlar içeri girip "Makam-ı İbrahim"de tefekkür edebiliyordu. Kabe işte Allah’ın o "Emektar Ev"idir yani Beyti’l-Atîk. Hasan Akçay
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|