(Yazının fotoğraflı versiyonu: http://www.hasanakcay.net/index.php?topic=29.0)
İddia edilir ki Yûsuf Peygamber’in on ağabeyi kötü çocuklardı; kötülük yapmaya ve örneğin yalan söylemeye eğilimli idiler. (Bkz. Haluk Nurbaki, Sûre-i Yûsuf Yorumu*). Oysa kıssa bunun tam aksini söylüyor.
Anlatılanları doğru okuyalım. Örneğin görülen düşün ve alınan vahyin o on delikanlıdan saklanması, Yûsuf’un kuyuya atılması, Yakup babaya "Yûsuf’u kurt yedi!" diye yalan söylenmesi ve on delikanlının, gerçeği öğrenince, ne yaptığı.
Buyurun bunları kısaca ele alalım ve kimin ne olduğunu görelim.
*
Yûsuf, Allah tarafından seçilmişti; peygamberdi (Ayet 6). Bu, o on delikanlıdan saklandı. Ailenin başına gelen felaketlerin iki nedeni varsa birisi Yakub babanın oğulları arasında ayrım yapması, ikincisi işte bu.
Yûsuf, kuyuya atılışını kardeşilerinin başına kakarken buna değiniyor: Hani siz bilmiyorken… –iz entum cahilûn (Ayet 89).
Neyin cahiliydiler de sonra öğrendiler? O devrin ağırlıklı bilimi olduğu anlaşılan "düş yorma"yı? Hayır! Onun hep cahiliydiler; yaşamlarının en başında ve sonunda. Hiç öğrenmediler.
Yûsuf Allah’ın elçisiydi. İşte bunu bilmiyorlardı. Onlardan bu gizlendi.
Bu yüzden hatalar işlediler. Örneğin Yûsuf’u kuyuya attılar. Bilseler atarlar mıydı? Cevabın ipucu, gerçeği öğrenir öğrenmez hissettikleri amansız pişmanlıkta görülüyor (Ayet 91). Büyük pişmanlık içindeler çünkü rakipleri meğer yalnızca bir kardeş değil Allah’ın elçisi imiş.
Elçinin temsil ettiği "Allah ile rekabet"in haddi aşmak olduğunu her içten inanır gibi onlar da biliyor.
İtiraz: Ayet 91. O on kardeşin vezir Yûsuf karşısındaki utanç ve eziklik içindeki sözleri. En kötü insanlar dahi o pozisyonda bundan farklı davranmaz. En büyük kötülüğü yaptıktan sonra yöneticinin karşısında dilenci durumundalar.
Cevap: O ON çocuğun "en büyük kötülüğü" Yûsuf’u, birileri bulup götürsün diye, kuyuya atmak suretiyle ana babasından ayırmaktı. Böylece baba Yakub’u üzdüler…
İyi ama "kötü"lüğün ölçüsü eğer bu ise Yûsuf ta hileli bir tuzak kurup küçük kardeşini ana babasından ayırdı. Yakub’u asıl bu üzdü; o kadar ki Yakub, Yûsuf’un yaptığı bu kötülük yüzünden ağlaya ağlaya kör oldu.
Kötülüğün ölçüsü bir çocuğu ana babasından ayırmaksa Yûsuf, ağabeylerinden daha "kötü"ydü.
O on gencin eziklik içinde olmalarına gelince. Hayır! Vezir olan Yûsuf’un önünde değil Allah’ın önünde ezildiler. "Seni bize Allah üstün kıldı!" demeleri bunu gösterir (ésar eke’llahu aleyna).
Şimdi… aklımızı işletelim. Allah'ın anlattığı bu öyküyü aklımızı işleterek okuyalım. Allah’ın önünde bütün inananlar ezik durumdadır; inananlar kötü müdür?
*
Gerçeği bilmenizin yaşamsal önemi var. Özellikle ailenizin içinde. Bir bakıma aynı gemidesiniz ama içinizden biri gemi kaptanı olduğu ve tehlike anında gemiyi kurtarabileceği halde bunu sizden saklamışlar. O yüzden gerçeği bilmiyorsunuz ve sıradan bir itişme anında onu denize atıveriyorsunuz.
Soru: O ON GENCİN gerçeği bilmesini Allah ve Yakup neden istememiştir acaba? Haklı gerekçeleri olmalı. Yoksa Yakup, peygamber olduğu halde denetim dışı mı hareket etti??
Cevap: SİZ VE BEN ne kadar denetim dışında hareket ediyorsak Yakub da o kadar denetim dışında hareket etti. Çünkü Yakup burada peygamber olarak değil yalnızca baba olarak öne çıkıyor. Açık ve net.
Bu KISSANIN KONUSU, insanların Allah’la değil insanlarla ilişkileri.
Bu kıssada Yakub o on çocuğa Allah’ın elçisi gibi davranmıyor; onlar için yalnızca bir BABA. Ve Yûsuf yalnızca bi KARDEŞ.
Kuran’da anlatılan öteki kıssalarla karşılaştırın; göreceksiniz.
Öteki öykülerde Allah’ın elçileri kafirler ile çatışır; bu öyküde ise Yûsuf hepsi de Yakub Peygamber tarafından büyütülüp eğitilmiş iyi birer Müslüman olan kendi kardeşleriyle çekişiyor yani bu bir din kavgası değil kardeş çekişmesidir.
Bakın, o on delikanlının her biri Yûsuf’tan çok daha erdemli davranıyor. Örneğin Yûsuf, küçük kardeşini gözünü kırpmadan tutuklarken onların her biri "Onu bırak! Beni tutukla!" diye fedalarca kendisini ortaya atıyor.
Kaldı ki bu öykünün konusu eğer kardeş çekişmesi olmasaydı da cihad yani din kavgası olsaydı Yakub ve Yûsuf peygamberler kendilerine indirileni saklamaz, onu o on insana tebliğ ederlerdi.
Elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Tebliğ etmezsen elçilik görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur (Mâide 67).
*
Soru: Yakub peygamber çocuklarını yanlış mı yönlendirdi?
Cevap: Yakub Peygamber değil, Yakub baba. Ve yanlıştan da öte, o on oğluna iki büyük haksızlık etti. Onlardan (1)gerçeği sakladı, (2)baba sevgisini esirgedi.
Yûsuf'un nebi olduğunu Yakub babanın açıklamaması öteki oğullarına büyük bir haksızlıktı. Bunu yukarda açıklamaya çalıştık. İkinci haksızlık ise onları sevgisiz bırakmasıydı. Ayet 8 ve 9'da Yüce Allah bunu dile getiriyor:
Yakub'un o on oğlu
... اذ قالوا ليوسف واخوه احب الي ابينا منا dediler ki "Yûsuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir." اقتلوا يوسف او اطرحوه ارضا يخل لك وجه ابيكم "Yûsuf'u öldürün ya da uzak bir yere atın ki babanızın sevgisi size yönelsin."
Aileden dışlanmak ve sevgisiz bırakılmak zulümlerin en amansızıdır. Yakub babanın on oğlu bu zulümden kurtulmak için Yûsuf'un aradan çekilmesini istediler; kötü insanlar oldukları için değil.
Hasan Akçay
_______________________
*Onk Dr Haluk Nurbaki yorumunu tamamen tasavvufî kavramlar üzerine kurgulamış. Özet olarak:
Sûre-i Yûsuf’taki şahısların her biri, tıpkı Ortaçağın kıssalı hisseli piyeslerindeki alegorik tipler gibi, bir hasleti temsil ediyor.
Hz Ya’kub: RUH Hz Yûsuf: GÖNÜL Züleyha: NEFS Kocası: DÜNYA Mısır hükümdarı: AKIL Bünyamin: İMAN Şarapçı: İLİM Hapishane arkadaşı: MANTIK Kervancı: MENFAAT
Ama Yûsuf’un on ağabeyi önce yüzde yüz kötü.
Kardeş .1: GURUR …………………. ihlas Kardeş .2: KİN ………………………. vefa Kardeş .3: HİSSET ……………….. seha Kardeş .4: MESKENET …………… gayret Kardeş .5: KUŞKU …………………. sıdk Kardeş .6: CEBANET (siliklik) … cesaret Kardeş .7: İHTİRAS ………………. vera Kardeş .8: ŞEHVET ……………….. hayâ Kardeş .9: SEYYALİYET ………… teslimiyet Kardeş 10: ZULÜM ………………… merhamet
Sonra islah oluyorlar ve bu kötü özellikler haslete dönüşüyor. Onları da yukarda nokta noktadan sonra gösterdim.
Bu açıdan bakılınca insanlar ya kara ya ak; ara renklere hiç
bürünmüyorlar; ya yüzde yüz kötü ya yüzde yüz iyi.
Allah’ın kulları böyle midir sahiden? Adem yaratılıştan öyle miydi yani yüzde yüz şeytan ya da yüzde yüz melek? İslamî mi bu yorum; sizi ikna ediyor mu?
Yakub peygamber Hz Yûsuf’un düşünü öteki oğullarından gizliyor. Niye? Nurbaki’ye göre çünkü "Gönüle gelen mesajların saklanması gerekmektedir. Çünkü şeytan bu duyguların düşmanıdır ve onları insandaki on kötü huy aracılığı ile gönlün imhasına sevkeder."
Ne kadar basit değil mi? O on kardeşin gerçeği öğrenme hakkı bu iddia sahiplerinin umurunda değil. Yûsuf kardeşin peygamberliği kendilerinden saklandığı için o on gariban, peygambere ve dolayısıyla Allah’a isyan ettiklerinin ayırdında değiller.
Buna yol açan zulüm ise aklanıveriyor. Ne kadar basit değil mi? Kişiler böyle basitleşirse olaylar da basitleşir elbet.
Bir de o on gerçek Müslümanı yalancı gösterme kolaycılığı var. Kralın tasının küçük kardeşleri tarafından çalındığı kanıtlanınca "Bu çaldıysa daha önce kardeşi de çalmıştı," diyorlar ya, yalan söylüyorlarmış.
Oysa Yûsuf buna, hiç olmazsa içinden, "Yalan bu. Çalmadım!" demiyor. Her halde çok küçükken bir kardeşinin yemeğini izinsiz aldı. Kardeşler arasında olur böyle şeyler. Ama o kardeşi bunu çalmak olarak niteledi.
Nurbaki bu konuda şu bilgiyi veriyor:
O devrin İshak peygamberden beri süregelen Yahudi kanununa göre HIRSIZLIĞIN CEZASI çalanın köle olarak satılmasıydı. Nitekim Yûsuf küçükken halası Yûsuf’u alıkoymak için onun eşyaları arasına bir şey koyarak bu geleneği uygulamış onu iki yıl kadar yanında tutmuştu. Âyet 77′de geçen, kardeşlerin Yûsuf’u kastederek: "Onun kardeşi de çalmıştı" sözü, bilmedikleri bu olaydan gelmektedir.
Nurbaki’nin en başta söylediğini alıntılayıp bu değerlendirmeme son vereyim: "Sûre-i Yûsuf’un yorumunu arz ediyorum. Niyazımız Fahr-i Kâinat Efendimizin rızasıdır."
|