Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam hasan bey

Nisa 102 den rekat kavramı ve rekat sayısı çıkarılması hayret edilecek bir durum.

Ben kuranı ilk okuduğumda klasik anlamda kıldığımız namazı bulamayınca şaşırmıştım.Nedeni şuydu hangi namaz nasıl kılanacak hangi dualar okunacak kaç rekat olacak bilgileri bana lazımdı çünkü namaz kılmak istiyordum.Kuranda bu bilgileri bulamıyınca şekilli namaz hocası kitabı almıştım:)orada tüm detaylarıyal şekilli anlatılıyordu.

Siz o ada da yaşıyor olsaydınız şekilsel ruku secde kıyam nedir biliyor olmasaydınız nisa 102yi

Korku ,savaş halinde insanlara temkinli salatı nasıl yapacaklarını anlatılmış olduğu ayet olarak anlardınız.O ayetin içinden rekat kavramı rekat sayısı çıkarmaya çalışmazdınız.

Temkinli salat ;1-süresi kısa tutulacak 2-Bir kısım salatta iken diğer kısım onların arkalarını kollayacak.Bu kadar basit.

Salatın ne olduğuna gelince peygamberin insanları toplayıp onlarla konuşması ,Allahın sözlerini, emirlerini, vahiylerini onlara iletmesi öğretmesi şeklinde.

Televizyon ,telefon, telsiz gibi iletişim aletlerinin olmadığı bir dönemde yeni kurulan bir islam devletine mensup bireylerin günün belirli saatlerinde bir araya gelip salat etmesi yani bu oluşumun ilke ve esaslarını meydana getiren kuralları konuşması ve bu kuralları kabul ettiklerini(secde) söylemekten daha doğal ne olabilir?

Bakın takip eden ayette salat insanlar üzerine vakitleriyle yazılmıştır deniyor.Dikkat! Rekat sayısıyla ,uzunluğuyla,kısalığıyla farz değil.Vakitleriyle!

Size başka başlık altında sormuştum.

Dedim ki eğer salat rukulu secdeli kıyamlı şekilsel bir ibadetse ve bu ibadet dinin olmazsa olmazlarından biri ise ve gelmiş geçmiş gelecek tüm insanlığa ,tüm toplumlara emredilmişse

Salat vakitlerinin oluşmadığı kutuplarda ya da uzayda yaşayan insanlar neden bu ibadetin dışında kalıyor.Allahın bir hükmü verirken kutup ve uazaydaki yaşamı unutması söz konusu olabilir mi?Siz bu çelişki karşısında nasıl bu kadar duyarsız kalabiliyorsunuz anlamıyorum.

Çelişkiden arınmış anlayışı kabul etmekten başka yolumuz yok.Allahın ayetlerinde çelişki olmadığı olamayacağı konusunda hasas biri olduğunuzu bildiğimden sizi de bu anlayışa davet ediyorum.

Bu anlayışa göre namaz yani ibadet olarak anlaşılan salat Peygamberin kurmuş olduğu islam devleti mensuplarının günün belirli saatlerinde bir araya toplanıp yeni kurulan devletin ilke ve esaslarını konuştukları dinledikleri ve bunları kabul etiklerini beyan ettikleri toplantı.Dikkat ederseniz islam devletinin işleyişi ,sosyal yaşam, hukuksal düzen vsvs bunlara dair bir yığın ayet var.Bu ayetler bir devletin anayasası niteliğinde kesin emir ve hükümler içeriyor.

Lütfen cilbab ayetine bakışınızdaki duyarlılığı sahnelendirmeyi bu ayettede yapınız.Ayetin bize neyi işaret ettiğine dikkat edniz.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhaba İbrahimizm. SALÂT 33:43 ve 33:56'da DESTEK anlamına geliyor, 4:102'de ise "1 kıyam + 1 secde"lik ŞEKİLSEL SALÂT.

Siz ne yapacağınıza kendiniz karar verirsiniz. Ama ben "salât"ın yalnızca bir anlamını alıp ötekisini reddeden birisi değilim; her iki anlamını da kabul ediyorum. Bu yüzden Nisâ 102'deki salât konusunda sizinle ve Metahan'la görüş birliğine varabilmemiz gerekir. Çünkü siz anılan ortamda salâtın bir isteklendirme yöntemi olduğunu söylediniz; Metehan onayladı. Ben de onaylarım.

Şu farkla: CEPHEDEKİ salât, askerlerle komutan arasındaki değil müminler ile Allah arasındaki iletişimdir. O halde önemli olan, onun edası için komutanın askerleri şu ya da bu şekilde mevzilendirmesi değil Allah'ın askerlere "Elçinin ardında kıyam edin; secdeye varın!" buyurmasıdır ve isteklendirme için elçinin retoriğine değil Allah'ın ayetine baş vurulmasıdır, örneğin 3:141'e.

KIYAM, RÜKÛ, SECDE kelimeleri de öyle. Bunların öncelikli anlamları  lafzî olandır. Mecazî anlamlar beşerî istismara açıktır; açık ve net ipuçlarına dayanmadıkça geçerli değildir.

SECDE bir içerikte Allah'a itaat, başka bir içerikte Allah'ın önünde yere kapanmak anlamına gelebilir ama Nisâ 102'deki anlamı lafzî olandır çünkü mecazî anlama dair ipucu yok.

Kelimelerin ipucundan yoksun mecazî anlamları istismar edile edile Kuran da Allah'ın dini de yok edilebilir, Allah saklasın. Örneğin şekilsel salât yok, oruç yok, hac yok... iddiası böyledir. İddianın sahipleri istedikleri kadar iyi niyetli olsunlar iddianın yönü "Kuran yok, Allah'ın dini yok alanı"na dönüktür.   

Merhaba savana hanım. Sizin matematiğiniz iyidir, bunu mirasın paylaşımını müzakere ederken gördüm. Şimdi sizden ricam: korku namazının bir rekat olmasından hareketle tam namazın 2 rekat olduğuna dair benim yaptığım hesabı* yalnızca matematik açısından değerlendirir misiniz.

YALNIZCA MATEMATİK AÇISINDAN dememin nedeni sizin "Korku namazının kısalığı onun edası sırasında kısa ayetler okunmasına bağlıdır," iddianız. Bu iddia yanlış kardeşim. Çünkü Nisâ 101-103'te okunacak ayetler ve onların uzunluğu ya da kısalığı değil kıyam ve "secde"den söz ediliyor yani bunlardan oluşan birime REKÂT dersek "rekat"tan söz ediliyor.

Salâtın uzunluğunu-kısalığını Kuran'ın sağladığı bu REKÂT birimi ile ölçmemiz gerekir. "Ben okunan ayetlerin uzunluğuna bakarım!" deme lüksümüz yok. Keyfîdir o hüküm; Kuranî değil.

Lütfen iki şeyden birini bırakın. Ya salâtın uzunluğunu ölçerken kullandığınız keyfî birimi bırakın ya da "Herkesin inancı kendine!" deyip beni rahat bırakın.

Sevgi ile.

_______________________

* Peki, namazın tamamı kaç rekâttır? Haliseten 1 rekâtı tamamına erdiren uygulama kaç rekâtsa namazın tamamı o kadar rekâttır. Dikkat! 2 rekâtı tamamına erdiren değil, 3 rekâtı tamamına erdiren değil. Çünkü korku namazı 2 rekât değil, 3 rekât değil, yalnızca 1 rekât.

Tam namaz 3 rekât olabilir mi? Hayır! Çünkü o, 2 rekâtı da tamamına erdirir. Oysa korku namazı 2 rekât değil yalnızca 1 rekât. 4 rekât olabilir mi? Hayır! O, 2 rekâtı ve 3 rekâtı da tamamına erdirir. Oysa 2 rekâtlık, 3 rekâtlık korku namazı yok.

Tam namaz 2 rekât mıdır? Evet. Kesinlikle. Çünkü haliseten 1 rekâtı tamamına erdiren odur. Matematik bu. Kesin gerçek. Hani Temel'e sormuşlar: 1, 1 daha kaç eder? "İki... bilemedin uç (3)!" demiş. Matematik "bilemedin 3!" şakasını kaldırmaz. 1, 1 daha 2 eder.

Cephedeki uygulaması 1 rekât olan salâtın tamamı 2 rekâttır.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam İbrahimizm..

Kalem 44'ü bu ayetlerden ayırmamak gerekli..

42-43 de secdeye/onaylamaya/kabule/görevleri yerine getirmeye/ hizmete girmeye çağrılıyorlar...

Secdeye/onaylamaya/kabule/görevleri yerine getirmeye/hizmete girmeye çağrılan kafirler.. Yani inkar edenler.. Kabul etmeyenler, onaylamayanlar, görevleri yerine getirmeyenler. hizmete girmeyenler...

Ve 44 de yalanlayanlar.. Kim bunlar? Secde etmeyenler..

Yüzüstü/çene üstü yere kapanarak onaylama/hizmete girme bunu şekilsel ifade etme olabilir.. Ama bunu yapan da müminler değil...

Peki Kaf 40. ayetteki "secdelerin sonunda" ( diye çevrilmiş olan -ebdaras sucud- ) ne ola ki?

Kaç tane secde var? İkiden fazla değil mi?

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

KIYAM, RÜKÛ, SECDE kelimeleri önemli. Bunların önce lafzî anlamları gelir. Mecazî anlamlar beşerî istismara açık olup elde kesin ipuçları bulunmadıkça geçerli değildir. Lafzî anlamlarını ise herkes bilir çünkü insan, Allah gibi aşkın bir güç karşısında tarihin ta ilk günklerinden beri  saygı ile el pençe ayakta durup eğilmekte ve teslimiyetle yere kapaklanmaktadır.

Nisâ 102'ün konusu olan CEPHEDEKİ "salât"a gelince o, askerler ile komutan arasındaki değil müminler ile Allah arasındaki iletişimdir. Önemli olan, onun edası için komutanın askerleri şu ya da bu şekilde etrafına toplaması değil Allah'ın o komutana "Salât için seninle (maek) KIYAM etsinler; SECDE ettiklerinde arkanıza (bu kez çoğul: verâikum) geçsinler!" buyurmasıdır. Artı, isteklendirme için elçinin retoriğine değil Allah'ın ayetine baş vurulması gerekir, örneğin 3:141'e.

SECDE bir içerikte Allah'a itaat, başka bir içerikte Allah'ın önünde yere kapanmak anlamına gelebilir ama onun Nisâ 102'deki anlamı lafzîdir çünkü mecazî anlama dair ipucu yok.

Kelimelerin ipucundan yoksun mecazî anlamları istismar edile edile Kuran da Allah'ın dini de ortadan kaldırılabilir, Allah saklasın. Örneğin şekilsel salât yok, oruç yok, hac yok... iddiası böyledir.

İddianın sahipleri istedikleri kadar iyi niyetli olsunlar iddianın yönü "Kuran yok, Allah'ın dini yok alanı"na dönüktür. O alana girdikten sonra isteyen istediği gibi at sürebilir anma bunu Allah için yaptığını öne süremez.

Sevgi ile. 

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Çok hızlı gidiyoruz. Bunu okuduk mu:

Nisâ 102'ün konusu olan CEPHEDEKİ salât, askerler ile komutan arasındaki değil müminler ile Allah arasındaki iletişimdir. O halde önemli olan, onun edası için komutanın askerleri şu ya da bu şekilde etrafına toplaması değil Allah'ın askerlere mealen "Elçi ile KIYAM edin; SECDE ettiğinizde elçinin arkasına geçin!" buyurmasıdır. Bunlar "mekanikî"dir, mecazî değil. İpucu bu. 

Artı, CEPHE salâtında isteklendirme için elçinin retoriğine değil Allah'ın ayetine baş vurulması gerekir, örneğin 3:141'e.

KIYAM, RÜKÛ, SECDE kelimeleri önemli. Bunların önce lafzî anlamları gelir. Mecazî anlamlar beşerî istismara açık olup elde kesin ipuçları bulunmadıkça geçerli değildir.

Örneğin SECDE bir içerikte Allah'a İTAAT, başka bir içerikte ise Allah'a teslimiyetin bir ifadesi olarak O'nun önünde YERE KAPANMAK anlamına gelebilir. Ama Nisâ 102'deki anlamı mekanikî olandır çünkü mecazî anlama dair ipucu yok.

Kelimelerin ipucundan yoksun mecazî anlamları istismar edile edile Kuran da Allah'ın dini de yok edilebilir, Allah saklasın. Örneğin ŞEKİLSEL SALÂT YOK, ORUÇ YOK, HAC YOK... iddiası böyledir. İddianın sahipleri istedikleri kadar iyi niyetli olsunlar iddianın yönü "KURAN YOK, ALLAH'IN DİNİ YOK ALANI"na dönüktür. O alanda isteyen istediğince at sürebilir ama bunu İslam adına yaptığını öne süremez. 

Sevgi ile. 

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam İbrahimizm..

Nisa 102 yi Ali İmran suresinin ilgili ayetleri ( 121. ayetten başlayarak ) adeta açıklıyor..

Ve savaş başlamış devam ederken birden çözülmeler başlıyor. Secdeler kırılıyor.. Müminlerle münafıkların ayırdı ortaya çıkıyor..

Selam Hasan Akçay...

Allah'ın dinine sonradan girmiş şeylere yok diyen bizler değil miyiz?

Ayrık otlarını temizlemek bahçeyi kökten kazımak, meyveleri sebzeleri de yok etmek değildir..

Şeftali sandığından iki çürüğü çıkarmazsan o diğer şeftaliler de çürür...

Maksadımız yok etmek değil, gerçeği bulmak değil mi?

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Teravih namazı hakkındaki görüşünüze katılıyorum ama farz değil nafiledir o; gelenektir. Biz farz olan sabah ve akşam namazlarını konuşuyoruz.

Sevgi ile.