Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Ebukerem abim,
Umarım iysindir,
"bir de şu Muhammed peygamberin kendisinden önceki onbinlerce yıldır yaşanan hadiseleri nasıl kelimelere döktüğünü anlatsan da anlasak,
" sen nereden bileceksin " " sen yanlarında değildin" " sana onların hikayelerini hak olarak aktarıyoruz, oysa sen ve kavmin bunları bilmiyordu" ve benzeri hitapların önünden ya da arkasından gelen gayb bilgilerini..
ya da göklerin ve yerin yaratılışı, insanın yaratılışı ile ilgili bilgileri net anlatımları.."
Muhammed Allah'ın yalancısı değildir,
Muhammed sen diyorsun ki, yanlarındaki kitapta Allah'ın hükmü var, ama bu sen yanlarında olan ne diyor biliyor musun,
Hayır, ben Allah'ın yalancısıyım, bilmiyorum orda öyle bir şey olup olmadığını,
Bu tarz ne aşkın yaratıcıya ne de sevgili muhammede yakışır,
İkinci bir yönden ele alalım,
İnsanlar muhattap oldukları bilgileri denetleyemiyor, test edemiyor ise,
Ya kendisine bu haberi veren insan duyduğu güven neticesinde o haber inanır,
Ya da haberi test edemediği için, denetleyemediği için, haberin sahibinden delil ister, kendisine gelen delil, bunu bana gaypten bir ses söyledi ben de nasıl olduğunu bilmiyorum ise, haberin muhattabı doğal olarak bu haberi tasdikleyemez, zira o gaypten gelen sesi sadece bana gaypten haber geliyor diyen kişi duyuyor,
İlk gurup insanlar ikinci gurup insanlardan hayırlı değil,
Muhattap oldukları insan güvenilir olabilir ama güvenilir olan insanlar yalan söylememelerine rağmen yanılabilen insanlardır,ki biz bu durumda Muhammed'e duyduğumuz güvenden değil atalarımıza duyduğumuz güvenden dolayı eldeki mushafı iman unsuru görüyoruz gibi bir durum ortaya çıkar,
İkinci gurup ise yaratıcının fıtratına uygun iş görüyordur ve doğal olarak aklının işleme sistemine göre iş görüyordur,
İbrahim putları inkar ederken, ve muhattabın inkar etmesini isterken delil istiyicek, hani konuşuyorlar mı, bir sorun bakalım, belki o bilir, ama kendi söyledikleri için Allah'ın yalancısıyım ben de bilmiyom bunların aslını astarını,
Allah müşriklerden delil isticek, bir kitabınız mı var da ordan okuyorsunuz, o halde size kim yardım edebilir vs, ama aynı zamanda kendi sunduklarına bir şey yok,
Bir başka yönden şöyle bakalım,
İnsanların indirgeyemeyecekleri, oturtamayacakları şeyleri insanlara haber vermenizin ne anlamı var,
Bir başka başlıkta istemek/seçmek/iletişim diyordum, ben seninle iletişime geçecekken ve sende istendik yönde davranışlara neden olmak istiyorsam bunu senin sahip olduğun araçlar ve anlama kanalın ile yapmalıyım aksi halde bu hem sana zulm olur hem de bana çiğlik olur,
Mesela yerlerin ve göklerin yaratılışı ile net anlatımlar diyorsun bunların netliğini nasıl elde ediyorsun,
Sanırım söylemek istediklerim üç aşşağı beş yukarı netleşti,
Bir haber varsa onun neden sorusuna cevabı, nasıl sorusuna açıklaması mutlaka olmalı aksi halde,
En büyük put el-ilah'a merhaba diyelim,
Soruna gelelim şimdi,
Sen ve kavmin haberdar değildin,
Sana dedemle nenemin hikayesini anlatsam sana ne faydası var senin anlattıklarına ne faydası var, ne doğrulaya bilir ne de yalanlayabilirsin,
Zira senin için habere giden araçlar yok, ancak bu haber sana ibret olarak anlatılır,
Mikail Bayram hoca ile okul yıllarında bir araya gelmiştik bizimki başladı gene mevlanadan ıktı heca nasreddinden, koneviye geldi dayandı, bir kaç öğrenci arkadaşı da yanımda götürmüştüm, biri cepten soru aldı :),
Madem mevlana kötü bir adam Konevi neden cenazesini kılacaktı :),
Hoca durdu güldü, cenaze namazını kılmadı, tam namaza duracakken bayıldı :),
Mevlanayı çok sevdiğinden üzüntüsünden mi bayıldı diye düşündü tabi genel,
Hoca devamla dedi ki, Adam ne yapsın baktı önünde duran kafir, kafirinde cenaze namazı kılınmaz, kılmazsa da öldürülecek, bayılmış gibi yaptı sıyırmaya çalıştı :),
Birinde de gene mevlanayı görünce bir kızın bayıldığını anlatıyor, hizmetcilerden herhalde olay tam aklımda değil, neyse hoca araştırıyor gidiyor doktor arkadşalarına bu bayılma nasıl gerçekleşir, hoca daha önce boynuna sert bir darde aldıysa bu tip bayılmalar olabilir,
O sıralarda bir vahiy alıyordum :)
Bu kıssalardan ne sen ne de arkadaş gurubun haberdar değildi oysaki duyduk bilindik olaylar,
Muhammedin de kavminin de bildiği kıssalar ama halı üzerindeki izlerden katilin aslında temizlikci kadın olduğunu görememişler daha önce,
Ki merhum esed bu durumu fark etmiş olucak ki, bir parantezle
"Bu haliyle diye eklemiş,"
İkinci bir bakışla da, ibretin bu şekilde kıssalandırılışı olarak düşünüyorum, Zira kur'an'ın tarihi kronolojik ve akademik bir tarih değil, ibretin tarihini anlatır ve bunun için bilinen kıssaları kullanır, lakin bu kıssaların bu ibretleri akademik ve kronolojik sırada boğulduğundan haberdar değil hali doğuyor,
Kısaca elçi bir beyyine ile geliyor ve muhattaplarından susturucu delilinizi getirin diyorsa, kendisi de muhattaplarına aynını yapmıştır, anlatığı hiç bir şey Ben Allah'ın yalancısıyım modunda değildir, veya görünür hiç bir şeye görünmezliği ve görünmezliğin sesini delil sunmamıştır,
Aslını, nasıllığını, nedenselliğini, gerçekliğini bilmediğiniz bir şeyi dillendirmeniz, dillendirmelerini istemeniz, yapmanız, yapmalarını beklemeniz,
Taklit etmekten ötesi değildir, oysa insan programlanırken idrake tetkike dayalı yaratılmıştır, suya ıslatma demek neyse akla sus demek taklit ettirmek de odur, hareketlerin takliti neyse aklın takliti, dilin takliti de odur,
Sunduğu hiç bir şey dönemsel araçları ile edinimi gerçekleştirilemeyecek şeyler değildir aksi halde yaw muhammed sen bir şeyler söylüyorsun ama bunlar senin kafana yatıyor mu sorusu düğüm düğüm boğar,
Bir başka yönü söylediğini sözün özüne vakıf değilseniz, nasıllığına vakıf değilseniz bu sizin hayatınızda davranış değişikliğine dönüştürmez,
Kısaca iletişimin ahlakına sahip olan el-ilah, denetlenip, test edilip, indirgenemeyecek hiç bir bilgiyi insanlara sunarak onların devreleri ile oynamaz, uçak teknolojisi olmayan topluma istanbul antalya bir günde git gel demek neyse, insanların deneyleyemeyip, mantıksal çıkarım yapamayıp, delillendiremeyeceği, gözleyemeyeceği, verileri sunmak da odur,
Esen kalasın
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|