Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
“Sözü anlamak” ve “Söz anlamak” (5)
“Söz” ve “Zaman-Mekan”:
“Söz” elbetteki “Hatib”i ve “Muhatabı” gibi “hep” bir “Zaman”da bir “Mekan” “Dil’e gelir”.
“İlahi Söz” bazen “bir zamanda” ve “bir mekanda” tecelli eder, bazen “İlahi Söz” “ayrı mekan”da “aynı zaman”da tecelli eder (İbrahim(a.s) ve Lut(a.s)) bazen “aynı mekan ve aynı zaman”da tecelli eder Musa(a.s) ve Harun(a.s).
“Hatiblerin” “vefatıyla”, “Söz ‘Sabitlenir’ değişmez” Dil değişir, Zaman değişir, Mekan değişir.
O halde;
“Değişmeyen Söz”de başka neler değişir?
“Değişenler ve Sabitler”:
“Mantuk”u ve “Mefhum”u “bir zamanla ve bir Mekanla” kayıtlı sözler:
“Yer yüzünde dört ay daha serbestçe dolaşın…” (9:2)
“ ‘besi’ geleneğine göre yılın sekiz ayında her tarafa rahatsız edilmeden gidebilirdi. Besi aylarının haram aylar (dört ay) dışındaki aylar olduğu kabul edilirse onların bütün yıl Arabistan'da yolculuk edebildikleri anlaşılır.” (T.D.V.İ.A. İlaf maddesi)
“Çevrenizdeki Arap’lardan ve Medine ehlinden münafıklar vardır…” (9:101)
“Medine’lilere ve çevrenizde bulunan Araplara…..” (9:120)
“Mantuk”u “bir zaman’a ve bir mekan” ait “Mefhum”u “bir zamanı bir mekanı aşan sözler”:
“Hicretten Önce” inen “bir Söz”:
“Kureyş’in ilafı, Onların yaz ve kış seferlerinde ilafları için, bu Beyt’in Rabbine ibadet etsinler. O, onları açken doyurdu ve korkudan emin kıldı”. (Kureyş suresi)
“İlaf: İslâm öncesi dönemde Kureyş kabilesinin bazı kabile ve ülkelerle yaptığı ticaret antlaşmalarını, bu maksatla verilen serbest dolaşım iznini ifade eden bir terim.” (T.D.V.İ.A. İlaf maddesi)
Hem “mantuk” hem de “Mefhum”u “zamanı ve mekanı aşan sözler”:
“Eski ahid”den:
Tanrı şöyle seslendi:
“Seni Mısır'dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın Rab benim.
Benden başka tanrın olmayacak.
Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yeraltındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın.
Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın Rab, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.
Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgigösteririm.
Tanrın Rab'bin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü Rab, adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır.
Şabat Günü'nü kutsal sayarak anımsa.
Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın.
Ama yedinci gün bana, Tanrın Rab'be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancılar dahil, hiçbir iş yapmayacaksınız.
Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün “dinlendim”. Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim.
Annene babana saygı göster. Öyle ki, Tanrın Rab'bin sana vereceği ülkede ömrün uzun olsun.
Adam öldürmeyeceksin.
Zina etmeyeceksin.
Çalmayacaksın.
Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.
Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.” (Tevrat: Çıkış, 20:1-17, Yasanın Tekrarı, 5:5-21)
“Yeni Ahid”den:
“Dua ettiğiniz zaman ikiyüzlüler gibi olmayın. Onlar, herkes kendilerini görsün diye havralarda ve caddelerin köşe başlarında dikilip dua etmekten zevk alırlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır.
Ama siz dua edeceğiniz zaman iç odanıza çekilip kapıyı örtün ve gizlide olan Babanız'a dua edin. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.
Dua ettiğinizde, putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar söz kalabalığıyla seslerini duyurabileceklerini sanırlar.
Siz onlara benzemeyin! Çünkü Babanız nelere gereksinmeniz olduğunu siz daha O'ndan dilemeden önce bilir.
Bunun için siz şöyle dua edin: 'Göklerdeki Babamız, Adın kutsal kılınsın. Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de Senin istediğin olsun.
Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver.
Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, Sen de bizim suçlarımızı bağışla.
Ayartılmamıza izin verme. Bizi kötü olandan kurtar. Çünkü egemenlik, güç ve yücelik sonsuzlara dek senindir!
Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel Babanız da sizin suçlarınızı bağışlar.
Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.
Oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır.
Siz oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın.
Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan Babanız'a oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.
Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar.
Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar.
Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.
Bedenin ışığı gözdür. Gözünüz sağlamsa, bütün bedeniniz aydınlık olur.
Gözünüz bozuksa, bütün bedeniniz karanlık olur. Buna göre, içinizdeki 'ışık' karanlıksa, ne korkunçtur o karanlık!
Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı'ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.” (İncil, Matta: 6:5-24, Luka: 11:2-4, 12:33-36, 16:13)
“Son Ahid”den:
“Allah ile birlikte başka bir ilah edinme ki, kınanmış, yalnız başına bırakılmış kalmayasın! Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.
İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını indir. Ve şöyle de: «Ey Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et.»
Rabbiniz, içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır.
Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.
Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.
Eğer Rabbinden umduğun (beklemek durumunda olduğun) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle.
Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun.
Gerçekten senin Rabbin, kullarından dilediğinin rızkını genişletir ve dilediğini kısar. Şüphesiz ki Allah, kullarının durumlarından haberdardır, her şeyi görendir.
Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur.
Zinaya da yaklaşmayın; çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur.
Allah'ın haram kıldığı canı, haklı bir sebep olmadıkça, öldürmeyin; kim haksız yere öldürülürse, velisine hakkını arama hususunda tam bir yetki vermişizdir. O da öldürmede aşırı gitmesin; çünkü o, yardıma eriştirilmiştir.
Yetimin malına da yaklaşmayın. Ancak rüşdüne erişinceye kadar en güzel şekilde yaklaşma başka; verdiğiniz sözü yerine getirin; çünkü verilen sözde muhakkak bir sorumluluk vardır.
Ölçtüğünüz zaman tam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha hayırlıdır ve sonuç itibariyle de daha güzeldir.
Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri yaptıklarından sorumludurlar.
Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin.
Kötü olan bütün bu yasaklar, Rabbinizin sevmediği şeylerdir.” (Kur’an, 17:23-38)
“Söz ve Yazı” ile devam edecek….
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|