Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Aşağıdaki yazıt bir Kızılderili kitabesinden alınmıştır.
- Yalan tohumdur. Bire kırk verir. Verdiği kırkın her biri bir tohumdur ki bire kırk verir.
- Bilgi de tohumdur. Bire yüz verir. Verdiği yüzün her biri bir tohumdur ki; sana bilgelik, torunlarına da ilham verir.
- Zeka sudur. Tohumları yeşertir. Yalanı da bilgiyi de.
- Yetenek topraktır. Ne ekersen onu biçersin. Ekmezsen üzerinde ayrık otları biter.
- Emek güneştir. Tohuma da suya da toprağa da hayat verir.
- Kader çadırındaki kilim gibidir. Ipliğini Ulu Manitu verir sen dokursun.Deseni sendendir, renkleri doğadan...
- Şans doğal gübredir. Boktan bir şeydir yani. Ne zaman nereye düşeceği belli olmaz. Kilimine düşerse kirletir. Desenini değiştirir. Her şeyi bombok eder. Oysa toprağına düşerse besler.
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
bir önceki sayfada kızılderili yazıtlarından alıntı vardı onuda mutlaka okuyun..
Haber tarihi :28.12.2009...sabah gazetesi...
Kızılderililer topraklarını geri aldı
Amerika Birleşik Devletleri'nin Orta ve Güneybatı eyaletlerinde yaşayan Kızılderili kabileler, atalarının elinden zorla alınan yüzbinlerce dönüm araziyi satın aldı.
Atalarına ait toprakları para harcayarak da olsa geri almanın önemine işaret eden Kızılderililer, bu toprakların kendileri için kutsal olduğunu ve bu alanları yüzlerce yıl sonra tekrar elde etmekle atalarının ruhlarını şad ettiklerini vurguluyor.
Amerikan Kızılderili İlişkileri Bürosu'ndan elde edilen verilere göre, 1998 ile 2007 yılları arasında Kızılderili kabileleri ABD genelinde yaklaşık 500 bin dönüm arazi satın aldı. Atalarına ait bu arazilerin tarım ve hayvancılığa tekrar dönüş yapmalarına yardımcı olacağını belirten Kızılderililer, kendileri için bu topraklarda yaşamanın kutsallığına atıfta bulunuyor.
South Dakota'daki Rosbud Sioux Kızılderili kabilesinin lideri Rodney Bordeaux, bu topraklara para vermelerinin doğru olmadığını, sözkonusu alanların atalarının elinden zaten zorbalıkla alındığını ifade etti. Bordeaux, geleneklerini, kültürlerini, yaşam tarzlarını ve atalarının onurunu korumanın yolunun ise bu toprakları satın almaktan geçtiğini söyledi.
Amerika Birleşik Devletleri kurulduğunda Kızılderili kabileleriyle çeşitli toprak anlaşmaları yapmış ancak bu anlaşmaların şartlarını arzu ettiği zaman değiştirerek yeni gelen Avrupalı göçmenlere Kızılderili topraklarını peşkeş çekmişti.
Başkan Barack Obama yönetimi, Kızılderililerin atalarına ait toprakları satın alabilmeleri için 2 milyar dolar yardım önerisinde bulunurken, bu önerinin ne zaman onaylanacağı merakla bekleniyor. Obama'nın yardım önerisi, Kızılderililerin sadece kendi aralarında toprak alışverişi yapmalarına imkan tanıyor ancak Kızılderili olmayanlardan toprak satın almaya izin vermiyor.
Kızılderili kabilelerinin atalarına ait toprakları geri aldığı eyaletlerin başında South Dakota, North Dakota, Nebraska, Oklahoma, Minnesota, Wyoming ve Montana bulunuyor. Bu eyaletlerin hepsi Kızılderili ismi taşıyor.
Amerikan Kızılderili İlişkileri Bürosu'nun verilerine göre günümüzde ABD genelinde toplam 562 Kızılderili kabilesi bulunuyor. Bu kabilelerin sahip olduğu toplam toprak miktarının ise 30 milyon dönüm civarında olduğu tahmin ediliyor.
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
İşgalci İspanyolların ana kıtaya ayak basmalarıyla birlikte geçen 40 yıl içinde, kadın erkek ve çocuk olarak toplam 12 milyondan fazla yerli, Hıristiyanların iğrenç eylemleri ve zorbalıkları ile katledilerek bir soykırım işlemine tabi tutuldular. Amerika’nın işgali, haçlı seferlerinin adeta bir devamı niteliğinde idi. Sadece sınırlar değişmişti 781 yılında İspanya kilisesinin Araplara karşı başlattığı din ve ırk savaşı, bundan sonra And Dağları’nda Meksika`da ve Amerika`nın vahşi Batısı’nda devam edecekti. Yüzyılın en önemli katliamları arasında gösterilen Kızılderililerin yok oluş öyküsünün acı dolu hikayesi batı uygarlığının bir ayıbı olarak her zaman sicilinde kazılı olacaktır.
1972 yılında çevrilen The Godfather (Baba) filmindeki rolu nedeniyle en iyi oyuncu ödülünü Oscar yönetimi altın heykelciği Marlon Brando`ya vermeye kararlaştırır. Ödül töreni açıklandıktan sonra dünyanın sabırsızlık içerisinde beklediği heykellerin dağıtıldığı güne gelir. Herkes spot ışıklarının gösterdiği yerden Marlon Brando'nun gelip ödülünü almasını bekler. Derken hiç kimsenin aklına gelmeyen bir olay olur. Brandonun gelmesini bekleyen Holywood sakinleri karşılarında yüzyıllar öncesi dedelerinin katlederek yok ettikleri bir halkın temsilcisini görünce şaşırıp kalırlar. Marlon Brando Oscar ödülünü reddederek Kızılderililere tarih boyunca yapılan ve devam eden haksızlıkları protesto etmek üzere ödülü reddediğini açıklar. Ve kaleme aldığı bildiriyi okuması için Kızılderili kadın "Küçük Tüy"ü gönderir ödül törenine. Beyaz adamın ödülünü ilk reddeden kişi ünvanını kazanan Marlon Brando bu hareketiyle büyük tepki almasına rağmen yüzyıllar öncesine ait bir olayı tekrar gündeme getirererek Kızılderili ırkına yapılan vahşetin gerçek yüzünü göstermeye çalışır. Brando o kadar bu davaya sahiplenmiştir ki; FBI ve ABD istihbahrat örgütlerinin ülkeyi karış karış arayıp bulmak istedikleri Amerikan yerlileri Hareketi Lideri olan Dennis Banks`i karavanında ve kendisine ait olan adada aylarca gizler. Brando Kızılderililerin er ya da geç istediklerini elde edeceğine inanır. Brando: "kadınların veya çocukların haklarının genişletilmesine de öncülük etmekle veya tarihi topraklarını geri isteyen İsrail gibi bir devlete hazinesinin kapılarını açmaktan çekinmemiş olmakla övünen bir ülkenin hala kendi yerli halkı için hiçbir şey yapmamış olması kabul edilemez" diyerek Oscar ödülü aldığı fakat reddettiği "Baba" filmiyle Kızılderililerin babası olduğunu kanıtlar.
HiKAYENİN BAŞLANGICI
Amerika kıtası 12 Ekim 1492`ye kadar üzerinde güneşin batmadığı bir ülkeydi. Coşkun akarsularla kuşatılmış bu verimli topraklar üzerinde yeryüzünün büyük medeniyetlerini kurmuş doğayı katletmeden ondan faydalanmasını öğrenmiş silahı ve savaşı tanımayan ve öldürme nedir bilmeyen insanların yaşadığı ülkeydi Amerika. Araştırmacıların tahmini hesaplarına göre Christoper Columbus Hint adaları sandığı Antil adalarına ayak bastığı tarihte bütün Amerika kıtasının nufüsu 30 ile 50 milyon arasında değişiyordu. Kristof Kolomp seyahatleri boyunca tuttuğu günlüğünde ilk gördüğü yerlilerin silahsız olduklarını belirterek;. "Onlara bir kılıç gösterdim keskin tarafından tuttular ellerini yaraladılar" diyor. Yine Kolomp günlüğünde. "Bunlardan çok iyi hizmetkarlar olur. Sadece elli adamla bütün bu yerlilerin hepsine kolayca boyun eğdirebiliriz ve her istediğimiz yaptırabiliriz" der Amerika fatihi! Kristof Kolomp ve beraberinde götürdüğü katil, hırsız, çapulcu ve dolandırıcılardan oluşan maceracıların, tanrının adını yaymak ve bilinmeyen toprakları İspanya krallığı adına kutsamak adına çıktıkları kıtada yaptıkları ilk eylem, kılıçlarını kınından Kızılderililere çekmek olmuştu. Kolomp'un yeni toprakları keşif için çıktığı yolculuk, daha çok haçlı seferlerini andırıyordu. Kolomb'un Amerika kıtasında tek bir hedefi bulunuyordu. Zenginliğe ulaşmak Avrupa'da bulunmayan madenlere bir an önce sahip olma isteği ve hırsı.
YERLİLERİN KANIYLA YIKANAN ALTINLAR
İlk önceleri yerliler İspanyolları çok iyi insanlar oldukları zannetmişlerdi. Fakat günler geçtikçe bu insanların nasıl bir vahşetin temsilcisi olduklarını anlamakta zorluk çekmediler. Yerliler karılarını, çocuklarını, mallarını dağlara kaçırarak saklama yolunu tuttular. Hristiyanlar halkı tokatla, yumrukla, sopayla dövüyorlardı. Olaylar ele geçirdikleri bir köy beyinin karısının ırzına geçilmesiyle çığrından çıktı. Bu olayların ardından yerlilerde ok ve yaylar ile silahlanmaya başlarlar. Yerliler için artık dayanılmaz bir hayat başlar. Katliam ve kan dökme bütün Orta Amerika kıyılarını sarar... Hristiyanlar köylere giriyor, çoluk çocuk, yaşlı hamile veya loğusa kadın demeden "ağıllara sığınmış kuzulara saldıran kurtlar gibi" kurbanlarının karınlarını deşiyorlar, parçalara ayırıyorlardı. Hatta aralarında kimin tek bıçak darbesiyle bir insanı ortadan ikiye ayıracağı veya tek mızrak atışıyla başını keseceği ya da bağırsaklarını ortaya dökeceği üzerine bahsine giriyorlardı. Anne sütü emen bebekleri tek tek toplayarak ayaklarından tutup başlarını taşlara çarpıyorlar, bazılarını ise yüksekten ırmaklara atarak vahşet`te sınır tanımıyorlardı. Tuttukları yerlileri ağaçlara bağlayarak topluca ateşe veriyorlar katliamların diğer köylere ulaşmasını sağlamak için de sağ kalanların ellerini keserek vahşetten diğer köylerin haberdar olmalarını istiyorlardı. Yakaladıkları köy beylerini ise önce direkler üzerine tahta çubuklardan bir ızgara yapıyorlar sonra ızgaraya bağladıkları beylerin altındaki ateşi körükleyerek diri diri yakıyorlardı.
İspanya`dan gelen bu işsiz güçsüz çapulcu takımı özellikle İspanya'da kötü insanlar arasından seçilerek buralara getirilmiş gibiydiler. Gün geçtikçe katledilen yerliler kıtanın ormanlık bölümlerine kaçarak gizlenme yolunu tuttularsa da İspanyollar bunları bulmaları için köpek ve tazılar yetiştirdiler. Günlerce aç bıraktıkları yırtıcı hayvanları yerlileri parçalatmak için kullanmaya başladılar. Bu hayvanlar bir yerliyi görür görmez, kaşla göz arasında paramparça ediyorlardı. Artık İspanyollar arasında yerlileri vahşi köpeklerine parçalatmak bir spor haline gelmişti. O günleri gözleriyle görüp yazan Bartolome de Las Casas bakin ne diyor bu konu hakkında. İspanyollar bu köpekleri beslemek için domuz sürüleri gibi yürüyen zincirlere vurulmuş birçok yerliyi öldürür ve insan eti satılan halka açık kasap dükkanları işletirlerdi. Birbirlerine "şu rezil herifin dörtte birini ver de bir diğerini öldürüne kadar köpeklerimin karnını doyurayım" derlerdi. Sanki bir domuz ya da koyunun dörtte biri konusunda pazarlık yapıyorlardı.
Bazıları köpekleriyle birlikte ava giderlerdi. Geri döndüklerinde onlara avın nasıl geçtiği sorulurdu. O zaman şöyle cevap verirlerdi. "Çok iyi köpeklerimle birlikte 15-20 tane rezil yerli öldürdüm" Savaşlar bitip bütün yerli erkekler ölünce genelde olduğu gibi geride sadece genç delikanlılar, kadınlar ve küçük kızlar kaldılar. Hristiyanlar onları aralarında paylaştılar. Yerli erkek köleler Amerika kıtasının en önemli madeni olan altın ocaklarında çalıştırıldılar. Kadınlar ise toprağı sürmeleri için tarlalara çiftliklere yerleştirdiler. Lohusa kadınların göğüslerindeki sütler bakımsızlıktan kurudu sütü kuruyan annelerin çocukları da kısa sürede açlıktan öldüler. Eşleri birbirinden ayıran İspanyollar yüzünden Kızılderili nufüsu azaldı. Yorgunluk ve açlıktan kadınlar ve erkekler teker teker ölmeye başladılar. Dağlara kaçan yerliler korkudan ne yapacaklarını bilemez bir duruma düşmüşlerdi. Ümitsizliğe düşen bir çok yerli çoluk çoçuğu ile birlikte ağaçlara kendini asmaya başladılar. İspanyol vahşetinden kaçmak için intihar etmeye başladılar.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma