Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
sn
halukta,vermiş olduğunuz linke biraz baktım
baya uzun bir tartışma olmuş.Ama her nedense sizin
yorumlarınızı açtığınız başlık haricinde 76 sayfa
içerisinde göremedim!Acaba benmi dikaktli bakmadım?
Açtığınız başlıkta bir ayet dikkatimi çekti oda
şuydu:şuara suresinde geçen ''secde
edenler arasında dönüp dolaşmanı
görüyoruz''ayetini nasıl
anlıyorsunuz?
Selamlar,
O ayeti sen izah eder misin?
__________________ Konfüçyüs:"Bir Devlet aklın ilkelerine göre yönetiliyorsa, düşkünlük ve yoksulluk yüz karasıdır.Bir Devlet aklın ilkeleriyle yönetilmiyorsa,o zaman da, zenginlik ve şan şeref utanç verici şeylerdir."
4/101'i sormuşsunuz.Daha önceden haktansapmaz hocanın 4/101-103arası ayetler hakkındaki yorumunu yeterli ve doyurucu bulduğumdan buraya asmayı uygun görüyorum.
Namazda her şey dönüp dolaşıp Nisa 101 – 103. ayetlerinde düğümleniyor. 101: “ Eğer kafirlerin, size bir saldırıda bulunmalarından endişe duymuşsanız (bunun için sefere çıktığınızda salattan geri kalmanızda size bir vebal yoktur.
Sefer çıkanlar, bir askeri birlik olup, bunların içerisinde Rasul bulunmamaktadır. Bunu da 102. ayetin başında yer alan “ Sen içlerinde olup, onlara salatı iqame ettiğinde…” ifadesinden anlıyoruz.
Burada “ en taqsurû” ifadesini “kısaltmanız anlamında çevirmek son derece tutarsızdır. Kur’an’ın hiçbir yerinde anlatılmamış namazın neresinden ve ne kadar kısaltılacak? Rekat nedir ve kaç rekattır?.. anlatılmamışken bu ayetten 1-2.. rekat anlamak muhal olsa gerek. Namaz ve abdest kelimeleri dahi dilimize Farsça’dan girmişken!..
Qasr mastarından “ taqsurûn” , bir bu ayette bir de 7/202. ayette (“lâ” ön olumsuz edatıyla ) “lâ yuqsirûn” olmak üzere Kur’an’da birer defa yer almaktadırlar. Buradaki “lâ yuqsirûn” fiiline, “kısaltmıyorlar” anlamını vermediklerine dikkatinizi çekerim.
Edip : 7/202 : “(şeytanlar) kardeşlerini ise azgınlığa sürüklerler ve bundan geri durmazlar.”
Aslında 4/101. ayetteki “ en taqsurû” yerine “en tenqusu” fiili gelmeliydi. Bakın bu fiilin geçtiği Kur’an’ın her yerinde “kısmak, kısaltmak, eksik kılmak..” anlamıyla çevirmişlerdir.
50/4: tenqusu : “…fakat arz onlardan neyi eksiltir ise…”
11/84 : la tenqusu : “…hem ölçüyü, tartıyı eksik tutmayın…”
13/41 ve 21/44 : nenqusu : “…biz o arzı etrafından eksiltip duruyoruz…”
9/4: lem yenqusu : “…ahitlerinde hiçbir eksiklik yapmamış…”
35/11: la yunqasu: “…. Ömründen eksiltmek de…”
73/3 : unqus : “…. yarısı yahut eksilt ondan biraz, …”
2/155 : naqs : “… biraz maldan, candan ve hasılattan eksiklik ile…”
“Qasr” mastarının anlamını Serdar MUTCAN’ın Arapça-Türkçe sözlüğünden aktaralım:
a) Kısa olmak, kısalaşmak, kısalmak, yetmemek, yeterli olmamak…
b) ( “an” cer harfi ile kullanım” : (bir şeye) yetişememek, ulaşamamak, kısa gelmek, yapamamak, güç yetirememek, ele geçirememek, başa çıkamamak, vaz geçmek, bırakmak (acziyet sebebiyle).
Not : Fiilin 4/101’de “an” yerine “min” cer harfi ile kullanıldığı gözden kaçmamalı. “an” ve “min” kelimeleri –den /-dan anlamını katan edatlar olduğunu biliyoruz.
c) kısaltmak , azaltmak
d) tutmak, zapt etmek, sınırlamak, kontrol etmek…
Not: Bu fiil harf-i cersiz yani “min” ya da “an” siz kısmak, eksiltmek, kısaltmak anlamında kullanıldığına dikkat!
4/101’deki “taqsurun” ile 7/202’deki “la yuqsirun” fiillerine, kökleri aynı olmalarına rağmen, çok farklı anlamlarda çevirdikleri gözünüzden kaçmamıştır umarım. Bunun aynısını “iqame” fiiline de uyguladıklarını görüyoruz. Salatın dışında “iqame”nin geçtiği her yerde hep aynı manada çevirmişlerken, “salat”la birlikte ise hep kılmak şeklinde çevirmişler. “iqame” fiili Kur’an’da Salat’ın yanı sıra, din, tevrat, incil, kendilerine indirilenler, vech- vucûh, hududullah, vezn, şehadet ile de kullanılmıştır. Buralardaki “iqame”ye verdikleri anlamı salat’la geçen yerlerdeki “iqame”ye verdikleri anlamı lütfen karşılaştırınız.
3) 4/102. ayette “içlerinde olduğunda ve onlara namaz kıldırdığında… onlar secde edince…(fesecedu )”
Dikkat edin Rasul’u de kapsayacak şekilde “secde ettiğinizde (fesecettum) denmemiş. Neden? Çünkü bu bir namaz olmayıp bir Kur’an dersidir de ondan. Bu dersi Allah’ın Rasul’u yapmaktadır. O gün yeni gelen vahiylerin dersini ancak O yapabilirdi. Onun için Rasul seferde yoksa, seferde Kur’an dersi yapılamazdı. Olsa olsa daha önce öğrendiklerinin tekrarını yapabilirler.
4) 103. ayetin sonunda yer alan “kitaben mevquta” nın anlamı “fardan mefruda” “kesin bir farzdır” şeklinde anlamak hiç de yanlış olmasa gerek (bak: taberi)
Müzemmil suresi 2-4. ayetlerde Rasul’un Kur’an tartili ve bu ayetlerin açılımı mahiyetinde olan 20. ayetteki mu’minlerin Kur’an kıraatları ve iqame-i salatlarına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Buradaki “iqraû mâ teyesera min el Kur’ân” , “kolayınıza geleni okuyun” yerine “gücünüzün yettiği kadar okuyun” manasında olması daha isabetli olur. Gecenin büyük bir bölümü böylece okuma ile geçirilecektir. İleriki yıllarda buldukları bu geniş zamanı; hastalık, sefer, savaş ve geçim derdi… gibi nedenlerden bulamayacaklarına işaret edilmektedir. Onun için tekraren “okuyabildiğiniz kadar okuyun” denmektedir.
5) Belli vakit “belirlenmiş vakit” için, Kur’an’da “mevqût” değil de “ma’lum” kelimesi kullanılmıştır:
15/4: “illa ve lehâ kitabun ma’lum”
Biz hiçbir topluluğu BELİRLENMİŞ bir yazgı olmaksızın yok etmeyiz
4/101'i sormuşsunuz.Daha önceden haktansapmaz hocanın 4/101-103arası ayetler hakkındaki yorumunu yeterli ve doyurucu bulduğumdan buraya asmayı uygun görüyorum.
Namazda her şey dönüp dolaşıp Nisa 101 – 103. ayetlerinde düğümleniyor. 101: “ Eğer kafirlerin, size bir saldırıda bulunmalarından endişe duymuşsanız (bunun için sefere çıktığınızda salattan geri kalmanızda size bir vebal yoktur.
Sefer çıkanlar, bir askeri birlik olup, bunların içerisinde Rasul bulunmamaktadır. Bunu da 102. ayetin başında yer alan “ Sen içlerinde olup, onlara salatı iqame ettiğinde…” ifadesinden anlıyoruz.
Burada “ en taqsurû” ifadesini “kısaltmanız anlamında çevirmek son derece tutarsızdır. Kur’an’ın hiçbir yerinde anlatılmamış namazın neresinden ve ne kadar kısaltılacak? Rekat nedir ve kaç rekattır?.. anlatılmamışken bu ayetten 1-2.. rekat anlamak muhal olsa gerek. Namaz ve abdest kelimeleri dahi dilimize Farsça’dan girmişken!..
Qasr mastarından “ taqsurûn” , bir bu ayette bir de 7/202. ayette (“lâ” ön olumsuz edatıyla ) “lâ yuqsirûn” olmak üzere Kur’an’da birer defa yer almaktadırlar. Buradaki “lâ yuqsirûn” fiiline, “kısaltmıyorlar” anlamını vermediklerine dikkatinizi çekerim.
Edip : 7/202 : “(şeytanlar) kardeşlerini ise azgınlığa sürüklerler ve bundan geri durmazlar.”
Aslında 4/101. ayetteki “ en taqsurû” yerine “en tenqusu” fiili gelmeliydi. Bakın bu fiilin geçtiği Kur’an’ın her yerinde “kısmak, kısaltmak, eksik kılmak..” anlamıyla çevirmişlerdir.
50/4: tenqusu : “…fakat arz onlardan neyi eksiltir ise…”
11/84 : la tenqusu : “…hem ölçüyü, tartıyı eksik tutmayın…”
13/41 ve 21/44 : nenqusu : “…biz o arzı etrafından eksiltip duruyoruz…”
9/4: lem yenqusu : “…ahitlerinde hiçbir eksiklik yapmamış…”
35/11: la yunqasu: “…. Ömründen eksiltmek de…”
73/3 : unqus : “…. yarısı yahut eksilt ondan biraz, …”
2/155 : naqs : “… biraz maldan, candan ve hasılattan eksiklik ile…”
“Qasr” mastarının anlamını Serdar MUTCAN’ın Arapça-Türkçe sözlüğünden aktaralım:
a) Kısa olmak, kısalaşmak, kısalmak, yetmemek, yeterli olmamak…
b) ( “an” cer harfi ile kullanım” : (bir şeye) yetişememek, ulaşamamak, kısa gelmek, yapamamak, güç yetirememek, ele geçirememek, başa çıkamamak, vaz geçmek, bırakmak (acziyet sebebiyle).
Not : Fiilin 4/101’de “an” yerine “min” cer harfi ile kullanıldığı gözden kaçmamalı. “an” ve “min” kelimeleri –den /-dan anlamını katan edatlar olduğunu biliyoruz.
c) kısaltmak , azaltmak
d) tutmak, zapt etmek, sınırlamak, kontrol etmek…
Not: Bu fiil harf-i cersiz yani “min” ya da “an” siz kısmak, eksiltmek, kısaltmak anlamında kullanıldığına dikkat!
4/101’deki “taqsurun” ile 7/202’deki “la yuqsirun” fiillerine, kökleri aynı olmalarına rağmen, çok farklı anlamlarda çevirdikleri gözünüzden kaçmamıştır umarım. Bunun aynısını “iqame” fiiline de uyguladıklarını görüyoruz. Salatın dışında “iqame”nin geçtiği her yerde hep aynı manada çevirmişlerken, “salat”la birlikte ise hep kılmak şeklinde çevirmişler. “iqame” fiili Kur’an’da Salat’ın yanı sıra, din, tevrat, incil, kendilerine indirilenler, vech- vucûh, hududullah, vezn, şehadet ile de kullanılmıştır. Buralardaki “iqame”ye verdikleri anlamı salat’la geçen yerlerdeki “iqame”ye verdikleri anlamı lütfen karşılaştırınız.
3) 4/102. ayette “içlerinde olduğunda ve onlara namaz kıldırdığında… onlar secde edince…(fesecedu )”
Dikkat edin Rasul’u de kapsayacak şekilde “secde ettiğinizde (fesecettum) denmemiş. Neden? Çünkü bu bir namaz olmayıp bir Kur’an dersidir de ondan. Bu dersi Allah’ın Rasul’u yapmaktadır. O gün yeni gelen vahiylerin dersini ancak O yapabilirdi. Onun için Rasul seferde yoksa, seferde Kur’an dersi yapılamazdı. Olsa olsa daha önce öğrendiklerinin tekrarını yapabilirler.
4) 103. ayetin sonunda yer alan “kitaben mevquta” nın anlamı “fardan mefruda” “kesin bir farzdır” şeklinde anlamak hiç de yanlış olmasa gerek (bak: taberi)
Müzemmil suresi 2-4. ayetlerde Rasul’un Kur’an tartili ve bu ayetlerin açılımı mahiyetinde olan 20. ayetteki mu’minlerin Kur’an kıraatları ve iqame-i salatlarına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Buradaki “iqraû mâ teyesera min el Kur’ân” , “kolayınıza geleni okuyun” yerine “gücünüzün yettiği kadar okuyun” manasında olması daha isabetli olur. Gecenin büyük bir bölümü böylece okuma ile geçirilecektir. İleriki yıllarda buldukları bu geniş zamanı; hastalık, sefer, savaş ve geçim derdi… gibi nedenlerden bulamayacaklarına işaret edilmektedir. Onun için tekraren “okuyabildiğiniz kadar okuyun” denmektedir.
5) Belli vakit “belirlenmiş vakit” için, Kur’an’da “mevqût” değil de “ma’lum” kelimesi kullanılmıştır:
15/4: “illa ve lehâ kitabun ma’lum”
Biz hiçbir topluluğu BELİRLENMİŞ bir yazgı olmaksızın yok etmeyiz
15/38: “ila yevmin ma’lum”
Belirlenmiş vakit / güne kadar
26/38 ve 56/50: “li miqâti yevmin ma’lum”
Belirlenmiş günün randevusu…
26/155: “yevmun ma’lum”
Sizin de su içeceğiniz belli bir gününüz vardır.
38/81 : “ ila vaqtil yevmil ma’lum”
Belli vaktin gününe kadar.
CEVAP 1: Sen içlerinde olup
Sefere çıkanlar bir askeri birlik olup bunların içerisinde Rasul bulunmamaktadır. Bunu da 102. ayetin başında yer alan “ Sen içlerinde olup, onlara salatı iqame ettiğinde…” ifadesinden anlıyoruz.
Hayır! Ayet 102'deki o ifade bir önceki ayette anılan askerî birliğin içerisinde elçinin bulunmadığını kanıtlamaz. Çünkü o bir şart cümlesi değil; "Sen onların içinde isen" deyip elçinin orda bulunmasını şart koşmuyor.
Ne yapıyor? "Sen onların içinde olduğunda (واذاكنتفيهم)" deyip olup biteni açıklıyor. Tıpkı Kuran'da iza (اذا) ile başlayan öteki ifadeler gibi. Örneğin Abese 22:
Sonra Allah istediğinde onu diriltecek (ثماذاشاءانشره).
Allah ahrette o kişiyi elbet diriltecek. Olacak, bitecek o iş. Şartı şurtu yok. Buna rağmen "Allah'ın, onu diriltmesi bir şart ile mümkün!" diyebilir miyiz ki "Ayet 102'de iza (اذا) ile başlayan ifade, şart bildirir!" diyebilelim?
Abdurrahman hocamız bu iddiasını başka bir iddiasını kanıtlamak için öne sürüyor. O da şu: Salâtın belli bir yerde ikamesi, şarta bağlıdır. Yani elçinin orda olması şarttır.
Şart değildir. Tıpkı askerleri mevzilerine yerleştirmek için elçinin cephede bulunmasının şart olmadığı gibi (3:121). O işi cephede elçi olduğunda elçi yapar, başka biri olduğunda başkası.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
_________________________
Bundan sonraki konu: İyi de farzı nereden çıkarıyorsunuz sevgili Akçay? Bulun bakalım salatın farz olduğuna dair bir ayet de biz de öğrenmiş olalım. (Dermanbeg)
Ben bir konuyu anlatırken yada düşünürken kelimelerin özüne anlamlar yükleyerek değil, bir bütün olarak açık bir şekilde anlatmayı yada anlamayı doğru bulurum. Çetrefilli sözler insanların kafasını bulandırmaktan öte hiç bir işe yaramaz. Doğrusu kur'anda namazın şekilsel bir ibadet, özel bir ibadet olmadığını söylemek okadar çok ayetlere ters düşüyorki, insan hangisini söyleyeceğini şaşırıyor.
Özel bir ibadet olmasa bunu yaparken özellikle temizlenerek Rabbin huzuruna durmamız neden istensin, yani abdest almamız neden gereksin? Çünkü onu anlamak hatırlamak, zikretmek, tesbih etmek her anımız için yapılması istenen bir durum, ama bunları söylemek için abdest almak gerekmiyor, yada kur'andan kolayımıza geleni, yeteri kadarını okumak içinde abdest alın demiyor. Öyle bir iş yapınki diyor Rabbim, işte o zaman abdest alın huzuruma saygıyla durduğunuzda. Peki bu durum hangi durum sizce? Yada namaz vakti belirlenmiş bir ibadettir diyor ayette. Acaba bu vakti belirlenen zamanda ne yapın diyor? yanlız kur'an okuyunmu diyor? Namazla benden yardım isteyin derken isteseydi özellikle her zaman benden yardım isteyin demezmiydi? Elbette onuda söylüyor. Madem özellikle bir namaz şekli yok neden bir seremoniyle huzura durmadan temizlenmemiz abdest almamız isteniyor. Bakın başka kanıtlara ayetlere gerek yok. Düşündüğümüzde bir ayetten bile sonuca varabiliyoruz.
Tüm bunları düşündüğümde bile bana namazın apaçık olduğunu kanıtlıyor,bana göre yanlız bu ayetler bile yeterli, elbette daha okadar çok ayet varki kanıt olarak. Doğrusu ben bir hanifim dediğimiz bir sitede namazın olup olmadığını savunacağım hiç aklıma gelmezdi. Buna gerçekten üzüldüm. Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
Kur’an’ın hiçbir yerinde anlatılmamış namazın neresinden ve ne kadar kısaltılacak? Rekat nedir ve kaç rekattır?.. anlatılmamışken bu ayetten 1-2.. rekat anlamak muhal olsa gerek.
Merhaba. Namazın Kuran'ın hiç bir yerinde anlatılmadığı iddiası doğru değil. Çünkü Nisâ 101-103'te uygulaması var ki, eğitimciler bilir, anlatım tekniklerinin en iyisidir. Öteki iddialara cevap verilirken o da açıklanmış olacak Allah'ın izniyle.
REKAT salâtın cephedeki o uygulamasıdır yani kısaltılmış birimi. Suyun "2 hidrojen + 1 Oksijen"lik birimine molekül dendiği gibi namazın "1 kıyam + 1 secde"lik birimine de rekat denir. Tamamının kaç rekat olduğu ise o uygulamaya göre belirlenir. 2 + 2 = 4 kesinliğinde bir hesaplamayla.
Matematiğe itiraz edilemiyeceğine göre o hesaba itiraz da muhal olsa gerek.
Merhaba. Namazın Kuran'ın hiç bir yerinde anlatılmadığı iddiası doğru değil. Çünkü Nisâ 101-103'te uygulaması var ki, eğitimciler bilir, anlatım tekniklerinin en iyisidir. Öteki iddialara cevap verilirken o da açıklanmış olacak, Allah'ın izniyle. "
Sn.Akçay!
Sünni atalardan devralınan namaz olmasaydı Nisa 101-103 te ki uygulamaya namaz diyebilirmiydiniz yada mevcut namaz ritüelini çıkarabilirmiydiniz bu ayetlerden?
Sayın Dermanbeg! Ben Kuran'daki namazı anlatıyorum. Siz sünnilikteki namazdan söz ediyorsunuz. Lütfen bırakır mısınız bu bayram haftası-mangal tahtası ilgisizliğini. "Öteki iddialara cevap verilirken o da açıklanmış olacak Allah'ın izniyle," demişim. Bekleyin, kardeşim.
Benim buradaki sözlerime elbet itiraz edebilirsiniz. Örneğin dersiniz ki, "Nisâ 101-103'te uygulama muygulama yok!" Yine itiraz olarak öne sürebilirsiniz ki "molekül"e molekül diyebiliriz ama "rekat"a rekat diyemeyiz.
Nisâ 101-103'te bahsedilen namazın tarifi değil detay bilgileridir. Namazın şekli ve oluşu, hazırlık safhası yani abdest almak çok açık anlatılmıştır. Rekat sayısı yani ne kadar Rabbe yöneleceğin bizlere bırakılmıştır. Vakti belirlenmiş ibadet diyorsa bu özel bir ibadet demektir. Şekil olarak ta izahı İbrahim peygamberimizin kabeyi hazırlamasından itibaren izah edilmeye kur'anda başlanmıştır. Bizlerin hatası günümüzde yapılan namazı kur'anda aramamızdan kaynaklanıyor. Bunu asla bulamayız.
sn:halukta,yani diyorsunki namaz ibrahim peygamberden berimi var?Madem Beytin temellerini o attı demekki namaz ondan itibaren başlıyor size göre.Peki Allah nuhtan ibrahime kadar böylesine önemli bir ibadeti!neden onlardan esirgedi?Hani KURANDA ''Nuha ne emrettiysek,ibrahime,ismaile,ishaka,yakuba,musaya,isaya ve sanada aynısını tavsiye etik''diyor.Bu ayete göre Allah önceki Elçilere ne emrettiyse diğerlerindende aynısını istemiştir sonucunu çıkartmaktayız.Madem aynısını istedi neden İbrahime kabenin temellerini(!)attırıyor?Nuhtan neden başlatmadıda,ibrahimden başlattı?Peki,Nuh nereye dönüp namaz kılıyordu?
Abdest alma konusundada bir çok kişi yanılıyor.Bazıları diyorki,abdest vardı muhammed a.s geldi bunu düzeltti.Bazıları diyorki,bu yoktu sonradan farzlaştırıldı.23 yıl boyunca bu olay yoktu.
Bende diyorumki evet abdest almanın kuranda apaçık örnekleri var.Ama bu ne 5/6 nede 4/43tür.
Abdesti Allah Elçisine aldırtıyor.Elçiside toplumuna aldırtıyor.Tıpkı eyübün aldığı abdest gibi.tıpkı meryemin aldığı abdest gibi,tıpkı diğerlerinin aldığı abdest gibi!
Abdest sizin anlattığınız gibi değilidr.Sizler böyle düşünebilirsiniz.5/6 ve 4/43 te hiç anladığınız şekilde değildir.Bu kitabı öylesine kapatmışsınızki önünüzü dahi göremiyorsunuz.Allah basiretlerinizi bağlamış ve sizi olduğunuz yere çakılı halde bırakmıştır.Abdest apaçıktır ve bu sizin anlattığınız şekilde değildir.Abdest kısaca insanın geçmişte yaptıkları ve şu anda ki halindeki tüm olumsuzluklardan sıyrılıp,ona temas eden herşeyden kurtulup Allahın ayetleri ile yıkanmak ve temizlenmekten başka birşey değildir.Allah ancak bizi temizler!Temizlenmek istiyorsanız bu vahye birşeyler katıp bu kitaptandır demeyiniz.Allahın anlatmadığı birşeye zorla kılıf uydurup,bu şurda var,şurda şu şekil var gibi zorlama yorumlarla Allahın kitabını karmaşık hale getirmeyin.Sonra Allahın intikamı çok kötü olur.Bizlerede nasihat vermeye kalkmayın sakın.Siz önce gidip kendiniz temizlenin.Yok efendim el ayak şöyle yıkanırmışta şöyle başlar mesh edilirmişte mişş.!
Baş ve ayakları mesh et diyor.Peki nasıl mesh edecek?tabiki Elçilerin apaçık anlattığı ayetlere teslim oalrak ve yaşarak!!!
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma