Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Eğer TSK, kendi içinde geçmişte yasadışı ve demokrasi dışı heveslere kapılmış olanlara karşı kararlı ve inandırıcı bir adli süreç yürütebilmiş olsaydı, bugün belki de böylesine bir durumla karşılaşmayacaktı.
Hasan Akçay: 1963'te İsmet İnönü hükümetine karşı bir darbe girişimi oldu. Ben Harbokulu öğrencisiydim. Herkes gibi olaya katılmak zorunda kaldım. Kıyamet kadar subay da öyle.
Harbokulu öğrencileri toptan yargılandı; hapse mahkum oldu, okuldan atıldı... Ama subaylar görmezden gelindi. İsmet Berkan'ın sözünü ettiği adli süreç onları da kapsayacak şekilde yürütülseydi iyi mi olurdu kötü mü bilemiyorum.
Grizu patlamasında ölenlerın ailelerine toplam 400 Bin TL yardım yapılacakmış.Doğrudur.Yapılırda,daha önce de yapılmıştı.İyi de bu paralar bu insanlar ölmeden önce o madenlere karşılıksız hibe şeklinde verilsede Avrupada ki cihazlardan takılsa olmaz mı??
Hem insanlar ölüyor,hem iş kaybı oluyor,hem devlete güven azalıyor.Boşuna dememişler sanırım "su akar Türk bakar"diye..Dursunbey çok entellektüel insanlar çıkarmış bir beldedir.Allah yardımcıları olsun.Selamlar..
Ve de ey “meşhur” genç subaylar... Size sesleniyorum: Sakın tahriklere kapılmayınız. Sakın Yaşar Büyükanıt adlı eski komutanınızın, iktidar partisinin oylarının yüzde 48’e çıkmasına yol açan o akıl dışı atraksiyonuna tevessül etmeyiniz. Sakın öfkenizi kontrolden çıkarmayınız.
* * *
Çünkü... Elinizi silahınıza atıp meydana çıkamayacağınız biliniyor. “Dış konjonktür” hazretlerinin size fırsat vermeyeceği biliniyor. Tanklarınızı caddelerde süremeyeceğiniz biliniyor. Bir sabah erkenden ve ansızın gelemeyeceğiniz biliniyor. Düdüğü çalıp maça son veremeyeceğiniz biliniyor. Bor’un pazarının geçtiği biliniyor.
* * *
Bütün bu cesaret gösterileri o yüzden. Bütün bu “Hadi sıkıysa darbe yap bakalım” artistliği o yüzden... Daha düne kadar “asker” denildiğinde titreyenlerin kaplan kesilmeleri o yüzden... Daha düne kadar bütün mülklerinin anahtarlarını teslim etmeye hazır olanların, bugün tüm mülklerin anahtarlarını teslim almaya kalkışmaları o yüzden. Daha düne kadar televizyonlarında asker goygoyculuğu yapanların, bugün televizyonlarında “grizu patlamaları”nı bile askere bağlamaları o yüzden.
* * *
Şimdi sizden beklenen... Bir gece yarısı muhtırası yayınlamanızdır. Şimdi sizden beklenen... Düşen oyların toparlanmasına katkı sunmanızdır. Şimdi sizden beklenen... Anti demokratik bir hareket çekmenizdir. Şimdi sizden beklenen... Tehdittir, şantajdır, diklenmedir... Şimdi sizden beklenen... Tankları yürütmenizdir.
* * *
Ey generaller... Ey amiraller... Ey yüzbaşılar... Ey binbaşılar... Ey albaylar... Ve de ey “meşhur” genç subaylar... Bu sefer oyuna gelmeyin. Bütün beklentileri boşa çıkarın... Söndürün Genelkurmay’ın bütün ışıklarını... “Bizi ne kadar tahrik ederseniz edin, bu sefer size ekmek yok” deyin. “Ne duruyorsunuz askerler... Siz Atrk'ün ordusu değil misiniz? Gidişata el atmayacak mısınız” diye sizi ajite etmek isteyen sözde sivillere, “Biz demokrasiye bağlıyız... Memnun olmadığınız hükümeti devirmek için bize güvenmeyin” deyin... Bu tahrik oyununu bozun... Kaba kuvvetinizi değil, ince zekânızı gösterin. Bu sefer başaramasınlar...
* * *
Sizin kaba kuvvet gösterinizden mağduriyet peyda etmek isteyenler de avuçlarını yalasınlar... Milletin güvenini kazanıp iktidara gelmek yerine sırtlarını size dayayarak güya siyaset yapanlar da avuçlarını yalasınlar. “Biz bu oyunda yokuz” diyerek boşa çıkarın oyunu...
"Sabır ve tevekkül" başlıklı yazısında Türkiye’de bir hukuksuzluk yaşandığını ve kurunun yanında yaşların da yakmaya çalışıldığını, sessizce seçim gününü beklediklerini belirten Ertuğrul Özkök’ün yayın yönetmenliği döneminde yaşanan gelişmelerdeki tavrını hatırlatan Hasan Cemal, Özkök'ün adını vermedi ama işaret ettiği tüm noktalarla onu gösterdi.
Hasan Cemal “Ben senin aklına şaşayım, aklına” başlığını kullandığı yazısında, "Bu çağ, hukuksuzluğun ilelebet payidar olacağı bir çağ değil" diyen Ertuğrul Özkök'e "Türkiye’de hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?" diye sordu.
Cemal, Özkök'e darbe ve mıuhtırar karşısındaki tutumunu, savcılara yapılan baskıyı, Adi Başbakan parolasını ve Ahmet Kaya ve Hrant Dink için yapılan haberleri sırasıyla hatırlattı...
Bu iki yazıyı alt alta yayınlıyoruz...
Sabır ve tevekkül
Dün beni en şaşırtan yazı, Radikal Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan'ın yazısıydı.
İsmet'in yazıdaki fikirlerine şaşırmadım.
Beni şaşırtan Radikal okuyucularının küçümsenmeyecek bir bölümünün de, son gelişmelere duyduğu tepkiydi.
Evet İsmet Berkan aynen böyle yazıyordu.
Radikal okurunun bir bölümü de, son toplu gözaltılarına tepkiliymiş.
Üç gündür çevremdeki insanların yüzde 90'ı kaygılı.
Hem de çok kaygılı.
Kim bu insanlar?
Yeni ikbal sahiplerine göre, belli bir “azınlık”.
Bu insanların hemen hepsi tedirgin.
Hepsi “Neler oluyor” diye soruyor.
* * *
Bendeyse, üç günden bu yana çok büyük bir rahatlama var.
Hiç kuşkusuz bunda, nehrin kenarında oturmamın getirdiği psikolojinin de etkisi var.
Ama hayatımda hiçbir sosyal olayda olmadığı kadar kendimden emin konuşuyorum.
Kimse merak etmesin.
Evet, “Türkiye normalleşiyor”.
Ama onların dediği gibi değil.
Türkiye, “anormallikleri göre göre normalleşecek”.
Hiç merak etmeyin.
Bütün bunlar “hayırlara vesile olacak”.
Türkiye, “Güç artık kesin bende” deyip, hukukun en basit ilkelerini çiğneyenleri göre göre normalleşecek.
Türkiye, “Artık güç bende” diyen nobranların, kibir erbabının, yeni elitin, yeni seçkinlerin yaptığı haksızlıkları, yarattığı korkuyu, mağdurları, ezdiği şahsiyetleri seyrede seyrede normalleşecek.
Türkiye, kendini demokrat diye yutturan zalimlerin zulmünü göre göre, yaşaya yaşaya, bedel ödeye ödeye normalleşecek.
Türkiye, “Kurunun yanında yaş da yanar” diyecek kadar gözü dönmüş aydınlarını teşhis ede ede, utandıra utandıra normalleşecek.
Türkiye, “Şimdi fişleme sırası bizde” diyecek kadar gözünü kin ve intikam bürümüş siyasetçilerini sandığa göme göme normalleşecek.
Türkiye, Cumhuriyet'i kuran ordusuna yapılan haksızlıkları içine sindire sindire normalleşecek.
Normalleşecek çünkü göreceğiz.
Göreceğiz ve sesimizi, gıkımızı çıkarmayacağız.
Sandığı bekleyeceğiz.
Kimse merak etmesin.
Bir çizgi aşıldı.
En zoru aşıldı.
Geriye tek şey kaldı.
Sabır.
Ve tevekkül.
* * *
Kimse umudunu yitirmesin, kimse her şey bitti duygusuna kapılmasın.
Bu çağ, zulmün ilelebet hükümran olacağı bir çağ değil.
Bu çağ, hukuksuzluğun ilelebet payidar olacağı bir çağ değil.
Bu devir kibrin ilanihaye kibirlenebileceği bir devir değil.
Bir nokta aşıldı ve bu halk artık neyin ne, kimin kim olduğunu görmeye başladı.
Şimdi sabır zamanı.
Şimdi “Gandhi” gibi olmanın zamanı.
Koyun gibi başımızı uzatmayız diyenlere karşı, koyun gibi başı uzatmanın zamanı.
Öfkeler bastırılacak.
Duygular zapturapt altına alınacak.
Kimse, sandık dışında hiçbir şeyden medet ummayacak.
Antidemokratik hiçbir şey yapmayacak, kılını kıpırdatmayacak.
Sinirler alınacak, derin bir nefes alınıp beklenecek.
Gerçek darbeci, gerçek suçlu varsa, cezasını çeksin denilecek.
Gönüllerse hep o, yeni elitin, nobran seçkininin, kan davası güden intikamcı kafanın, “kurunun yanında yakmaya çalıştığı yaşla” birlikte olacak.
* * *
Peki sonra ne olacak?
Bütün bunlar geçip, devran değiştiğinde, bizler artık asla ve asla “Kurunun yanında yaş da yanar” demeyeceğiz, dedirtmeyeceğiz.
O sözler, bu yeni zulüm çağının sloganları olarak müzelere konacak.
Zulüm bir noktayı aştı mı, meydan umuda kalır.
O nokta aşıldı.
Türkiye'nin kuruyla yaşı ebediyen ayıracak demokrasisi, işte bu zulmün küllerinden doğacak. (Ertuğrul Özkök - 25.02.2010 / Hürriyet)
Ben senin aklına şaşayım, aklına
Türkiye’de hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor? Hukukun ucu askere dokunduğu zaman... Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor? Hukukun ucu, darbecilere dokunduğu zaman... Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor? Hukukun ucu, c**tacılara dokunduğu zaman... Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor? Hukukun ucu, dönemin Genelkurmay Başkanı’nın bile yalanlamadığı 2003-2004’ün darbe tertiplerine, o devrin c**tacılarına dokunduğu zaman... Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor? Hukukun ucu, 2003 yılı baharında, dönemin MİT Müsteşarı’nın Birinci Ordu’daki ihtilal hazırlığı olarak işaret ettiği Balyoz’a dokunduğu zaman... Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor? Hukukun ucu, askerin içinde yalanlara dayalı andıçları, Türkiye’yi yönlendirmeye dönük lahikaları, ıslak imzalı darbe planlarını hazırlayan odaklara dokunduğu zaman... Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor? Hukukun ucu, hem Cumhuriyet gazetesine bomba atıp, hem Danıştay’a kanlı baskın düzenleyip irtica çığlıklarıyla daha 2006’da, 2007’de darbe ortamı oluşturmak isteyenlere dokunduğu zaman... Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor? Hukukun ucu, Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetleriyle Malatya’daki Misyoner Katliamı’ndan operasyon diye söz edebilen askerin içindeki odaklara dokunduğu zaman... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Hrant Dink cinayeti örtbas edilmek istenirken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, asker bir gece vakti 27 Nisan muhtırasıyla millet egemenliğine darbe indirirken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, askerle bir olup 367 gibi bir hukuk ucubesiyle Meclis iradesinin önünü kesmek isterken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, asker 28 Şubat darbesini sahnelerken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Sincan’da tanklar rejime balans ayarı yaparken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, kurbanlarının büyük çoğunluğu Kürtlerden oluşan 17 bin 500 faili meçhul cinayet işlenirken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Güneydoğu’da binlerce köy yakılırken, yüzbinlerce insan köylerinden zorla atılırken, zorla evlerinden barklarından edilirken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, taş attıkları için binlerce Kürt çocuğu tutuklanırken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, KÇK operasyonlarında binlerce gözaltı ve tutuklama yaşanırken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, üniversitelerde türban ve başörtüsü yasağı devam ederken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, yüzde 47 oyla seçim sandığından çıkmış bir parti kapatılmak istenirken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, asker kişilere de Avrupa demokrasilerindeki gibi sivil yargı yolu açılırken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, bu ülkede asker ve sivilden oluşan iki başlı yargı düzeni demokrasiyle alay edercesine varlığını sürdürürken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, örneğin Orhan Miroğlu seçim zamanı siyaset meydanında Kürtçe konuştuğu için beş yıl hapis cezası alırken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, örneğin Perihan Mağden, Hrant Dink’in katillerine şarkılarıyla, klipleriyle methiye düzenleri eleştirdiği için üç kez hapis cezasına mahkum edilirken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, örneğin Baskın Oran’a ‘satılmış’ iftirasını atan, ‘yabancı devletlerden para alıyor’ diyen kişi Yargıtay’da beraat ettirilirken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, bir Ordu Komutanı’nı ifadeye çağıran sivil savcının yetkileri apar topar elinden alınırken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya, ucu zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı’na dokunan bir iddianame hazırladığı için meslekten atılırken, avukatlık yapması bile yasaklanırken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, bir askeri garnizonda daha bu hafta “Adi başbakan!” diye parola düzenlenirken... Ama hukuk aklına bile gelmiyor, Hrant Dink cinayetine, Ahmet Kaya’nın ölümüne açılan yola taşlar döşenirken... Hukuk ne zaman aklına geliyor? Darbeciye, c**tacıya dokunduğu zaman... Ben senin aklına şaşayım, aklına! (Hasan Cemal 26.02.2010 / Milliyet)
Haa demek ki sizin niyetiniz üzüm yemek değil bağcıyı
dövmek,bakalım adam nasıl dövülürmüş deyip,irejim
tehlikesini bir anda ber taraf etmek..ederler mi acep
diye bu endişeler..geçti borun pazarı,sür eşşeği afrikaya
derler..bu memlekette ordu çekirdeği etrafında yeterince
millete rağmen ideolojilerini sürdürdüler..halkın verdiği
tepkiyide görmezden geldiler...cami bombalamak isteyen,şu
kadar insanı stadlarda toplamak isteyen,gerekirse halktan
saymayan bu aile yönetimi nihayet görevini idrak
etti,etmek zorunda..Allah diyeni içlerinde barındırmayan
bu aile savaşları imanla kazanıldığını da unuttular..
__________________ Konfüçyüs:"Bir Devlet aklın ilkelerine göre yönetiliyorsa, düşkünlük ve yoksulluk yüz karasıdır.Bir Devlet aklın ilkeleriyle yönetilmiyorsa,o zaman da, zenginlik ve şan şeref utanç verici şeylerdir."
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma