Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Ateist veya deist veya şucu veya bucu... Yok az biliyormuş, yok çok biliyormuş...
Yazar delillerini pek güzel tasnif edip sıralamış. Ne ilginçtir ki, ateist veya deist olmamama rağmen bu arkadaşla bu konuda hemen hemen aynı düşünüyoruz.
Bu konuda aynı düşünmeyen kardeşlerimizin ileri sürülen delillere karşı cevaplarını okumak isterim.
Bu forumda tespit ettiğim kadarıyla, bu üçüncü kırılma noktası...
Birincisi, bu forumun açılış gayesi olan dinin, Kuran'ın hurafelerden, uydurmalardan arınarak anlaşılma çabası... Bu konuda hemfikir olan hanifler Kuran'a yöneldiler ve Kuran'dan bir çok şeyler öğrendiler. Bu ayrım çetin bir ayrımdı ve hanifleri "müslümanım" diyen bir çok kimseden sert çizgilerle ayırdı.
İkincisi, salat ve bağlı / benzeri kavramlar hakkındaki tartışmadır. Bu da çok önemli bir aşama idi. Putların en büyükleri devrildi. Artık iliklerimize kadar işlemiş gelenek dini / inancı ile cepheden bir karşılaşma içerisine girdik. Salat tartışması, bir kardeşimizin deyişiyle hanifler tarafından kurulmuş pek çok forumun çatısını uçurdu. Bırakın yekdiğerleriyle ayrışmayı, hanifleri bile böldü. Bu ciddi bir ayrım ve inanışta çok büyük bir hamle idi.
Üçüncüsü, işte bu tartışılan konudur. Kanımca Kuran'ın evrenselliği ve hemen beraberinde taşıdığı; "Son peygamber inanışı" , "Kuran'ın korunmuşluğu" , "Kuran'ın son kitap olduğu inanışı" gibi konular, hanifler için önemli yol ayrımlarından birisidir. Çünkü bu konu, konuyu tartışan herkesin ahirette neyden mesul tutulacağı hususunu aydınlatır. Bir insanın neyden mesul olacağı konusundaki inanışı onun yaşamını şekillendirir. Hanifler açısından, sanal ortamlarda yazılıp çizilen şeylerin gerçek dünyaya, yaşamlarımıza taşınmasında ve elbirlik bir şeyler üretilmesinde etkili olacağını düşünüyorum.
Sanırım iş burada bitmeyecek... Bir başka başlıkta bir kardeşimiz artık konuşmaktan bile bıktığını, başka kardeşlerimizde de buna benzer bir yaklaşım gördüğünü dile getirmiş... Bu süreç, ilerledikçe giriftleşen, karmaşıklaşan bir akıl oyunu gibi... Ara sıra geri çekilip, yazılıp çizilenler hakkında derin derin düşünmek ihtiyacı gayet doğal bence...
Biz, basit şeylerden konuşmuyoruz. Geçmişte bin yılları şekillendirmiş ve gelecekte de belki yüzyılları, bin yılları şekillendirecek, etkisi çok ağır, çok derin konuları konuşuyoruz.
Batının rönesans ve reform sürecinden sonra kıskaca giren, daralan, bunalan, ezilen, aşağılanan ve bana göre (kültür, medeniyet, teknoloji konularında) yenilen bir ümmetin, karşı hamlesinin tomurcuklarıyız.
Kaç kişi olduğumuzun hiç bir önemi yok. Muhtemeldir ki, dünyanın başka başka yerlerinde benzeri şeyler hususunda fikir üreten kardeşlerimiz var.
Bu süreç bizimle başlamadığı gibi bizimle de bitmeyecek. 1900'lü yılların başlarından itibaren ağır ağır gelişen sorgulama süreci, iletişim olanaklarının geliştiği bir sırada hız kazandı o kadar...
Ben, gelecekte İslam medeniyetinin batı karşısında etkisi çok uzun sürecek çetin bir zafer ve güç elde edeceğine inanıyorum. Hanif kardeşlerimizin bulandırdığı sular durulduğunda, "biz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir topluluğuz" diyen insanların sayısı arttığında ve bağrı yanık / mümin gönüller yeryüzünün neresinde olursa olsun İbrahim gibi, insanlar için ah ettiğinde, Sünnetullah vukuu bulmuş ve yeryüzünde hakimiyet evrilip çevrilmiş olacak.
Belki daha tartışacağımız çok konu olacak, belki çok yol ayrımına varacağız. Ama nihayetinde bu gün tartıp, tartışıp olgunlaştırdığımız fikirler yüzyıllar boyunca gelecek milyonlarca insanı etkileyerek tarihe yön verecek.
Bu süreci sizlerle birlikte yaşamaktan, her bir başağında on dane bulunan yedi başaklı ekin tarlasının tomurcukları arasında olmaktan onur ve mutluluk duyuyorum.
Esenlikle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Değerli kardeşim yazı bana ait İbadet hususunda kime itaat ediyor isek ibadetimizin ona olduğunu Kuran beyanı ve Allah resulünün tebliği ile açıkça belirttim Hanif veya başka bir şey olmam hususunda Ben yalnızca Müslümanlardanım demekten daha güzel bir söz yoktur.
İstediğiniz her konuda tartışmaya açığım yalnız ayrı bir başlık açalım benim bu sizin değindiğiniz mevzularda 65 e yakın Kendi çalışmam mevcut isterseniz burda isterseniz www.medineweb.net sitesinde tartışabiliriz yeterki Rabbimizin emri gereği Vasat (orta) yol üzere olalım. Allah elbette bizleri Kurandan sorumlu tutacak.Bu hususta sorun yok ama Akli selim ile bakılan Kurandan yoksa Sefih olarak bakılacak kurandan değil buyrun cevabınızı bekliyorum Allah'a emanet olun....
Sayın İmam Huseyin,
Bu başlık altında farklı bir konu tartışıldığından dolayı,sizin de isteğiniz üzere bağımsız bir Konu başlığı açtım.
Aşağıda ki Linkten ulaşabilir ve Eleştirilerinizi yapabilirsiniz.
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
Kuranın Evrensel olup-olmaması sizce bizim imanımızı etkiler mi?
Etkilerse, bunun somut etkileri ne olur?
Açıkcası ben Kuranın evrenselliği meselesini Ayetlerin sıralaması ile de ilgili görüyorum.
Mekki olduğu iddia olunan Ayetler/Sureler Evrensel,Medeni olduğu üzerinde çoğunlukla ittifak olunan Ayetler daha Yerel gibi görünüyor.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Birde konuyla dolaylı ilgisi nedeni ile sizce "HatemAllah" ifadesi ile ne kast edilmiştir? Ben peşinen görüşümü belirteyim: Mühürlenmiş ve SONlanmıştır anlamını çıkarmıyorum. Bu tıpkı "Teslim olanların İLKİ olmam emredildi" ifadesi gibi...görünüyor.
ne dersiniz?
Saygılarımla...
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
Kuran'ın evrensel olup olmaması inanış dünyamızda pek çok şeyi etkiler. Herşeyden önce bu konu temel bir konudur. Sonra gelen konular, o temel üzerine bina edileceği için elbette ilerleyen aşamalarda çok farklı neticelere ulaşılır.
Kuran'ı evrensel yani tüm zamanları ve tüm mekanları bağlayıcı olarak gören görüş, yüksek sesle itiraf etsin veya etmesin bir çok çelişkiyi inanış dünyasına boca eder.
"Bilenle bilmeyen bir olur mu?" diyen Yaratıcıya, "Anlayanla anlamayan bir olur" , "Dün ile bu gün aynıdır" dedirtilir.
"Biz her kavme ancak kendi dillerini konuşan resuller göndeririz" diyen Yaratıcı yalana çıkartılır.
Ben bu hususta çok yalın ama çok zor sorular sordum. Mesela dedim ki, içinizden birinizin zerre miktarınca Türkçe bilmeyen bir işçisi bulunsa ve siz ona Türkçe emirler verseniz ve bu işçi bu emirleri anlayamadığı için yerine getirmese siz ona bu sebeple ceza verebilir misiniz ?"
Bu soruya "Evet" diyen hiç bir kimseye rastlamadım. Ne var ki, insanlar kendi nefislerine yakıştıramadıkları bir eylemi / zulmü Rahman'a yakıştırabiliyorlar !
Şunu da sordum: Siz benden bana vermediğiniz bir şeyi isteyebilir misiniz ?
Bu sorunun akıbeti de aynıdır.
Konuya sebep teşkil eden makalenin yazarı çok doğru bir başlık atmış. Kuran'ın evrensellik iddiası var mı?
Biz Kuran evrensel değildir dediğimizde ilk bakışta Kuran'da var olan bir ilkeyi inkar ediyormuşuz gibi algılanıyoruz. Halbu ki, biz Kuran'da bunun tam aksinin dile getirildiğini iddia ediyoruz. Üstelik Kuran ahkamı ile uyum içerisinde, çelişkisiz olarak...
Bu forumun bir çok başlığı, Allah'ın demediği bir şey hakkında "dedi" demenin veya atalar dininin baskısı ile bir şekilde böyle inanmış olmanın neticelerini konu edinir. İşte bu konu da diğerleri gibi aynı hataya parmak basıyor.
Gerçekten Yaratıcı, Ali'ye dikilmiş gömleği Veli'ye giydirir mi? Gerçekten, insanoğlunun gelişim sürecini ve bu husustaki GERÇEĞİ inkar eder mi? Zatı zamandan ve mekandan münezzeh olan Rabb, zaman ve mekana mahkum bir canlı türüne sanki o da zamandan ve mekandan münezzehmiş gibi muamele eder mi ?
Tanrı'nın sözlerinin bir kısmı diğer kısmından üstün olabilir mi ?
Eğer Tanrı'nın vahiylerinin evrensel olduğuna inanırsak, zorunlu olarak evrensel olması gereken (ayrım yasak), Tevrat ve İncil hakkında ne düşüneceğiz ?
Evrensel olması gereken Tevrat'ın tahrif edilmiş yerlerini teker teker düzeltmek yerine niçin İncil vahyediliyor ? Yine evrensel olması gereken Tevrat ve İncil'in tahrif edilen yönlerini teker teker düzeltmek yerine niçin Kuran vahyediliyor. Her vahyin, kendisinden önceki kitapların ilkelerini hıfzetmek kaydıyla yeni bir söyleyişle indirilmekte olduğunu görmüyor muyuz ?
Bu konuda akli ve nakli (Kuran'dan) bir çok delillerimiz var.
Sonuç elbette çok şeyi değiştirir. Vahyin korunmuşluğu, Hz. Muhammed'in son peygamber olup olmadığı gibi daha zor konulara ilişir.
Mesela, Kuran'ın evrensel olduğuna inananlar, zina için DNA veya görüntü kaydedici cihazları delil olarak kullanamazlar.
Savaş için sadece at besleyebilirler. Mesela bu ayette kıyası kabul etmek, ayetin tarihsel olduğunu kabul etmek demektir. Keza malumunuz kıyas; yorumdan ve beşer sözünden başka bir şey değildir.
Her neresinden yaklaşırsanız yaklaşın, tüm vahiylerin tarihsel olduğu olgusu -bize göre- bir GERÇEK olduğu için tüm yollar oraya çıkacaktır. Bunun inkarı ise, bir defa tetiklenen çelişkiler zinciri ve cenderesi içerisinde mahkumiyetten başkası değildir.
Kuran'ın evrensel olup olmadığı konusu ile Kuran'ın evrensel hükümler içerip içermediği konusu birbirinden çok farklı konulardır. Biz, Kuran'ın evrensel nitelikte hükümler içerdiğine elbetteki inanıyoruz.
Son peygamber inanışı ile ilgili olarak forumda Haktansapmaz'ın açtığı çok güzel bir başlık var. Son nebi mi, onaylayan nebi mi ? Ahzab suresinin ilgili ayetinin siyak ve sibakı, Ahzab suresinde ele alınan konular, nebiler, resuller silsilesini dile getiren diğer ayetlerin hiç birinde son nebi vurgusu yapılmamış olması ve Kuran'ın başkaca hiç bir ayetinin bu konuda delil olarak ileri sürülememesi gibi bir takım sebeplerle Hz. Muhammed'in son nebi olmayabileceğine inanıyoruz.
Tabiki bu konular daha önemli bir meseleye geçiş için tartışılmalıdır. Yani amacımız entellektüel tartışmalar içerisinde tıkanıp kalmak değil. Asıl soru şu: Eğer Kuran evrensel değilse, yani doğrudan veya dolaylı olarak bize hitap etmiyorsa biz doğruyu ve eğriyi ne ile bileceğiz ? Biz yaşamımız boyunca neyden mesul tutulacağız ?
Bize öyle ezberletildi ve öğretildi ki, sanki ahiret sorgusu bir nevi ÖSS sınavı gibidir. Orada "bilgi" sorgulanır. Mesela, "Kuran evrensel mi, değil mi ? Sen nasıl inandın ?"
Biz böyle bir şeye inanmıyoruz. Ahiret sorgusu bilgiden önce yaşamın / yaşam içerisindeki tavır ve davranışların sorgusudur. Kimin neyi varsa o sadece kendisine verilenden mesul tutulur. Hiç kimse kendisine verilmemiş bir şeyin hesabını vermez.
Ben Kuran'ın iniş sürecine, Hz. Muhammed'in Kuran hakkındaki sözlerine, uygulamasına, o günün diline, deyimlerine, mecazlarına, güncel konularına, söylentilerine, inanışlarına şahit olmadım. Şimdi; şahit olmadığım ve bu sebeple iç yüzünü tam olarak kavrayamadığım şeylerden mi hesaba çekileceğim ?
Bakınız bu cendere öyle bir cenderedir ki, forum katılımcılarımızdan birisine şunu söyletebilmiştir: Arapça ilk defa Kuran'la var oldu ve oradaki insanlar mucize eseri bunu anlayabildiler.
Bir diğer kardeşimiz şöyle demiştir: Kuran Arapça olmasına karşın bize Türkçe inzal olunuyor ! Tabi mealciler, tercümanlar da Cebrail oluyor !!!
Hiç kimse sormuyor, Kuran'dan önce kitap nedir İMAN nedir bilmeyen bir Resul, yanıbaşında (Medine'de) yaşayan Yahudi ve Hıristiyanlardan "TERCÜME YOLUYLA BİLE OLSA" Kitap ve iman hakkında bir şeyler öğrenmemiş olması, bu konularla hiç ilgilenmemiş olması sebebiyle bir kez olsun kınanmış mı?
İmzama konu ettiğim Enam 156. ayetinde Arapların "Tercüme" ile öğrenme olasılığı niçin yok farzedilmiş ? Yoksa Medine ve çevresinde bulunan Yahudi ve Hıristiyanlar Arapça bilmiyorlar mıydı ? Yoksa Kuran arapça bilmeyen (o bölgede yaşayan) Yahudi ve Hıristiyanlara arapça mı seslendi ?
Çelişki cenderesine bir kez girdiniz mi artık siz, özsaygınızı korumak adına en olmadık şeylere inanabilirsiniz. Hayatın gerçekleri sizin "sanal gerçekliğinizi" tepeledikçe tepeler...
Şimdi bir düşünün...
Yaratıcı içinizden kendi dilinizi konuşan bir Resul / Nebi gönderirse inkarcıların ilki kim olacak ?
Hep aynı hikaye değil mi !...
Esen kalın...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
sayın Ali Aksoy,sorularınızı sormakta haklısınız haklı
olmasına da siz böyle yaparsanız diğerleri ne yapmaz diye
düşünüyorum.Çok sığ yaklaşıyorsunuz konuya.
Yüzeysel mantıkla hareket ediyorsunuz ve
ekliyorsunuz..evrensel olduğuna iman edenler teknolojiden
faydalanamaz vs.
Hz.Peygamber,aksiyon adamı bir devrimci bir devlet
adamıydı aynı zamanda,onu öyle davranmaya götüren elbette
vahiylerdir.Bu yönü görmeniz gerekiyordu,toptan red değil
ve değişen ne var şu dünyada o zamandan bu yana söyler
misiniz?
Sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle biz, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, daha önce senin bundan hiç haberin yoktu.
eee allah sana bir kıssa anlatacağız sen bundan önce bunu bilmezdin diyor. bu kıssayı arap olan peygambere arap dil bilgisi kuralları ile anlatıyor. ki özünü anlasın diye. her ne kadar peygamberde olsa o bir insan.
__________________ ben yanlız kendimi kurana adadım.
Katılma Tarihi: 02 haziran 2010 Gönderilenler: 137
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba,
“Kur’anen ‘arabiyyen” ifadesini, “açık/fasih/anlaşılır/düzgün bir okuma” olarak anlıyorum. Çünkü el-arabiyy(un), esasen “sözü açık, düzgün, anlaşılır bir biçimde söyleyen” demektir. Yine aynı kökten gelen “i’rab” kelimesi de “açıkça söylemek” anlamındadır. Şimdi ayetlere bakalım:
[Yusuf/2]: Biz onu {Kur’an’ı}, akledesiniz diye, fasih bir okuma olarak indirdik.
[Taha/113]: İşte böylece onu, takvalı olurlar/sakınırlar veya onlar için bir zikir (düşünme, hatırlatma) oluşturur diye fasih bir okuma olarak indirdik ve onda vaatlerden evirip çevirdik (türlü türlü açıkladık).
[Zümer/28]: Sakınırlar diye, hiçbir eğriliği bulunmayan fasih bir okuma olarak.
[Fussilet/3]: Bilen bir toplum için, ayetleri detaylandırılmış, fasih bir okumadır.
[Şura/7]: İşte böylece, kentlerin anasını ve yanındakileri ve kendisinde şüphe olmayan toplanma gününe karşı uyarasın diye, sana fasih bir okuma vahyettik.
[Zuhruf/3]: Biz onu, akledesiniz diye, fasih bir okuma olarak indirdik.
[Rad/37]: İşte böylece onu, fasih bir hüküm olarak indirdik. Ve eğer sana gelen bu bilgiden sonra onların hevalarına uyarsan, senin için Allah’tan ne bir veli, ne de bir yardımcı olmaz.
Bu ayetlerde bana göre dikkat edilmesi gereken şey, sözcüğün “Arapça” olarak çevrilmesinin ayetlerdeki mesaja hiçbir katkı sağlamayacağıdır. Ancak Kuran’ın fasihliğinin vurgulanması anlam bütünlüğü açısından önemlidir. Kaldı ki, peygamber Kur’an’ın kendisine Arapça indiğini zaten bilmektedir. Bunun yanında kelimenin “Arapça” anlamına geldiği ayetlerde vardır. Örneğin;
[Nahl/103]: Ant olsun, onların: “Onu {Kur’an’ı} ona ancak bir beşer öğretiyor” dediklerini biliyoruz. Kendisine meyledilenin (bahsedilen/ima edilen kişinin) dili yabancıdır. Bu ise, apaçık Arapça bir dildir {lisanun ‘arabiyyun}.
Elbette bu ayetin görünen anlamı. Ayet şu şekilde de okunabilir: “… Kendisine meyledilenin dili/konuşması/hitabı anlaşılmazdır/açık değildir. Bu ise, apaçık anlaşılır/fasih bir dildir/sözdür.” Zira ’acem sözcüğü, “Arap olmayanlar” için kullanılabildiği gibi, “konuşma güçlüğü çekenler” için de kullanılabiliyor.
Kelime, 26/195 ve 46/12’de de yukarıdaki formatla geçmekte.
Yani bu şu mu demek; Kuran her kime okunsa, o hangi dilden olursa olsun hemen anlayıverir, böyle açık, böyle fasihtir...
Elbette değil...
O halde sorun ney ?
Sonuçta bu beyan, bizim ve milarlarca insanın anlamadığı bir dilde...
Sorun şu; Yaratıcı, beyanı anlamayan ve yaratışı gereği anlamak durumunda da olmayan (çünkü farklı diller ve ırklar halinde yaratılmış olmak beşerin tercihi değildir) insanları anlamadıkları şeyden mesul tutar mı?
Mesela müşrik Arapları İncil veya Tevrat'tan mesul tutmuş mu?
Vahyin İbrahim'de bir başka dilde, Musa'da bir başka dilde, Muhammed'de bir başka dilde olması kabulü zor gelen bu mevzuyu açıklamaya yetmiyor mu?
Açıklamalarımızda eksiklik olmaması için şunu tekrar belirteyim.
İnsan mevcudundan mesuldur. Neyi tam olarak kavrayabilmişse ondan mesuldur. Peki, insanın kendi dilinde olmayan vahyi kavrama mecburiyeti var mı?
Asıl sorun burada. Bu sorunun cevabı, bu forumda niçin Kuran'ı bilmece-bulmaca kitabı imiş gibi anlamaya çalışmak durumunda kaldığımızın da cevabıdır. Yaratıcı gerçekten bunu dilemiş olabilir mi ? Gerçekten Yaratıcı sizin vahyi Hz. Muhammed'in hicretinden belki 400 küsur sene sonra yazılmış Lügatlerle anlamanızı mı diledi ?
Pekala bütün insanları dil ve ırk yönüyle bir tek kavim olarak yaratmaya muktedir Allah'ın, bir vahyi bu dillerden birisi ile indirmiş olması diğerlerine bir ceza mı? O halde bu insafsız bir taksim !
Ben şimdi, sizlerin dilinde, gayet basit misaller irad ederek seslenince / aklı harekete geçirici sorular sorunca meseleye sığ yaklaşmış mı oluyorum ?
Veyahut siz, Muhammed size elçi olarak gönderilmiş olsa ve Arapça vahiyler okusaydı, "Türk'e Arapça bir beyan mı, ayetleri açıklanmalı değil miydi" demez miydiniz ? Şimdi bu misali ben mi üretip çıkardım ?
Aklı ve vicdanı körelten Atalar dini saplantısından başka hangi güç sizi, Yaratıcının size sizin bilmediğiniz bil dilde seslendiğine inandırıyor !
Vicdanlarınıza bir sorun, o vicdan sizinle hangi dilde konuşuyor ?
Ve bana içinizden "Evet, ben Kuran'ı aynı indirildiği gün, kendilerine indirilen kişiler kadar iyi anlıyorum, hiç bir ayetinde hiç bir tereddüt yaşamıyorum" diyen biriniz cevap versin. Eğer iddianızda doğruculardansanız.
Esen kalın.
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Elçi neden mektuplar yazdırdı diğer toplumlar için.
Farslara Selman neden fatihayı kendi dillerinde
okumalarını salık verdi?
Selman onlarla nasıl anlaştı?
İçlerinden gezgin olanlar diğerlerinin dillerinden
habersiz miydiler?
şimdi yukarıda bir cümleniz olmuş..
Yani bu şu mu demek; Kuran her kime okunsa, o hangi
dilden olursa olsun hemen anlayıverir, böyle açık, böyle
fasihtir...
müteşabih ayetler olduğunu zaten beyan etmekte ve Kuranı
ancak ön yargısızlar doğru anlayabilir.Mantık kullananlar
doğru anlayabilir.
Çoğumuzun yıllar evvel şeytan taşlama diye kutsadığı
ritüele kahkahalarla gülebilir.Bina çevresinde dolanıp
taşı kutsal saymayı delilik kabul edebilir.
Bir gün ufaklık geldi ve dedi ki,okulda sürekli ne
mutlu türküm diye bağırttıyorlar..
peki sen ne yapıyorsun dediğimde bana cevabı şu oldu..
ben ne mutlu kürdüm diye bağırıyorum..bir çocuğun ön
yargıdan arınmış temiz aklı ve mantığıyla ortaya çıkıyor
bu sonuç..ne mutlu kürdüm..öyle ya onlar türk olup bunu
demeye hakları varsa benimde var..
memleketteki koca koca eşşekler daha yeni anlamaya
başladılar ama yarım yamalak tabi..
yorumların lügatların güvenilirliği konusunda
haklısınız,keşke bizim dilimizle inmiş olaydı o zaman tam
anlayacakmıydık ön yargılardan arınmış olmadan..?
ve bir cümle ile bitireyim..
refah içinde kavgadan dövüşten uzak yaşayan kişi mekanını
çevreleyen yurdu kutsar ve söze bu cennet vatanın diye
başlar,akdeniz bölgesi kıyı şeridi
genelde kutsayanlarken,doğu tarafı tam tersi davranır
kutsamaz hak arar ve söze bu cinnet vatanın diyerek
başlar..şimdi hangisi haklı..
coğrafyaların bile ön yargılara müdahalesine engel
olamayan kişi ve kişiler nasıl olupta Kurana ön yargısız
yaklaşabilecekler?
Eve lem yerav ilâ-l-ardi kem enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(in)
Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz.
ingilizcesi.
Have they not seen the earth, how much of every fruitful kind We make to grow therein?
şu'ara süresi 7 ayet.. bu ayette. evrensellik yokmu. bu ayeti okuyan bana demedi (araba) dedi diyebilirmi.
yada ... yada ingilizin biri kapıya door dediği zaman kapının özümü yok oluyor. anlam kaymasımı.? canlandırıyor zihnimizde.
dünyadaki insanların lisanları dilleri farklı olabilir. ama vucut yapıları nedense hep aynıdır.
adam acıkmış .. canı süt çekiyor. türk süt der .. ingiliz milk der. bunların farklı dillerden süt istemesi sütün evrenselliğini bozarmı.
mesela günümüzde. demokrasi diye tarifini tam olarak bilmediğimiz bir dünya görüşü var.
yarı manada demokrasi ..: çok seslilik demek. kişilerin aynı ortamda eşit haklara sahip olduğunu anlatan bir terim. temeli eşitlik ilkesine dayanıyor. uygulayan ülkelerin ne kadar da. eşit olduğu görünüyor.
ve bu demokrasinin uygulanmadığı devletlere de kominist deniyor. dikte rejim deniyor.
demokrasinin revaşta olduğu devlet politikası sayıldığı bir ülkede. mesela bizim ülkemizde.
ben asgari ücretle geçinen biriyim bir de fabrikası olan bir iş adamı olsun. ben bu adamla aynı haklara sahip miyim? acaba oldu ya o fabrikatör ile bir mahkemelik olsak ... ne kadar bir demokratik yargı olur. onu varın siz karar verin.
işte böyle sahte akımlar. evrensel oluyor. bunların yandaşlarıda. kuran evrensel değil bir arap toplumuna indi bizi bağlamaz. hem bakın dilide yabancı biz size kendi dilinizde. demokrasiyi getirdik .. diyerek .. hedef sapması yapıyorlar.
çünkü önlerindeki en büyük engel kuran kendilerinin sahte evrensel anlayışları bir gün gelecek insanlığa yetmeyecek ... ve insanların tekrar ortak değerleri arama çabalarında olurda biri çıkarda (hanif dostlar) kurandan bahseder diye. kuranı bir arabın günlük münakaşalarını yazdığı kitap gibi tanıtarak. bölgösel gelenek göreneklerini kaleme aldığı yazıt. gibi tanıtarak. evrensellik değerlerini yok etmeye çalışıyorlar.
__________________ ben yanlız kendimi kurana adadım.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma