Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Tunus devleti bir müslüman ülkedir.Bakın Habip Burgiba oralarda hangi icraatları veya devrimleri yapmış, 1-camileri sıkı denetim altına alması ve belli vakitlerin dışında namaz kılınmasını yasaklamasıydı. 2-ülkenin ekonomik kalkınmasını ve çalışma temposunu yavaşlattığı" gerekçesiyle Ramazan'da oruç tutmayı yasakladı. 3-Hac için Mekke yolculuğunun pahalı olduğu gerekçesi ile Mekke yerine
Magrip'in kutsal kenti kabul edilen Keyrevan'ın ziyaret edilmesini
istedi. 4-Sene 1981'de türbanı yasakladı hemde sokakta bile takılmasını yasakladı.(Ülkemizinde bu tür liderlere ihtiyacı var). Ancak bu yasaklamayı sadece yasalarla yapmamış,ulemaya da
bu yönde fetvalar verdirmiştir.Bu durum karşısında aşırı dinciler bir
süre pasif bir direniş göstermişlerse de daha sonra devletin demir
yumruğu altında hizaya sokulmuşlardır.Ve zamanla halk bu yasağı
benimsemiştir.Şimdi Tunus'ta hayat normal seyrinde ve düzeninde devam
etmektedir.Bunun tartışması bile yapılmamakta,halk ve devlet enerjisini
daha akılcı işlerde kullanmaya başlamıştır.Ülkemizde ise tam tersi
gelişmeler olmuş,1950lerden beri hem Hükümetler tarafından hem de
Diyanet tarafından beslenmiş,hep ülkenin gündeminde tutulmuş ve bir
ceviz kabuğu kadar bile bir şey elde edilmemiştir.Laiklerimiz büyük bir
gaflete girerek demokarisiyi kullanarak geleneksel kıyafeti Hukuka ve
devlete dayatmaya kalkışanları''canım demokrasilerde böyle şeyler olur
diyerek''adeta onların güçlenmesine zemin hazırlamışlardır.Sonuç ne
olacak dersiniz,bence sonuç İran'da,Sudan'dakinden,Somali'dekinden
farklı olmayacaktır.Önce demokratik bir hak olarak kabul
ettirilecek,daha sonra da islami bir vazife olarak
addedilecek,müslümansan başını örteceksin diyerek,zorla türbanı bu halka
dayatacaklardır,perşembenin geleceği çarşambadan belli oluyor,örnekleri
varken başka örnek vermeye gerek kalmıyor.Bizim sahte laikler uyumaya
devam etsinler.Yazık,çok yazık.
Türban Hak mıdır,Değil midir?Bazıları bu soruya hak diyecektir.örneğin
ben inancım gereği örtüyorum,o halde devlet benim inancıma
karışamaz,der.Bazıları canım istediği için veya geleneklerimizde olduğu
için örtüyorum,devlet buna müdahale edemez der.Devletin buna ne
diyeceğine bir bakalım.Devletin görevi insanlarını mutlu etmek,bu
mutluluğun sağlanması için de bazı kurallara uyulması lazımdır,burada
kuralları ben koyarım.Bu kuralımdan biri de şudur,sen ey bayan kamusal
alanda başını örtemezsin,inancın gereği de olsa,gelenekleriyin gereği
olduğunu da söylesen başını örtemezsin.başını örtersen kamu düzenini
bozmuş olursun,çünkü insanlar birbirlerini yüzlerinden ve başındaki
uzuvlarından tanırlar,başka bir yerlerinden tanımazlar.sen insanları
nasıl tanımak istiyorsan insanlarında seni tanıma hakkını gasp
edemezsin.sen in misin cin misin,seni tanımadan sana nasıl hizmet
edebiliriz hem bu türban aydın din adamları tarafından dinsel bir öge
olmadığı ispatlanmıştır,geriye ne kalıyor keyif ve gelenek.Devlet geleneklerle
veya keyfiliklerle yönetilmez,aklın ve bilimin çerçevesinde yasalarla yönetilir o halde
senin bu şekilde kamusal alana girmeye hakkın yoktur demesi lazım.Ama
artık çok geç bir kere bu türban aşısı tuttu.Eğitim durumları zayıf din adamları
taa 1970 lerden beri bu başaörtüsünü millete aşıladılar.Diyanette buna çanak tuttu.Artık geri
dönüşü çok zor.Hele destekçileri iktidara geçince geri dönüşü çok
zor.Hak olmayan şeyler hak olmaya başladı.
Soru:Başörtüsü veya Türban Özgürlük kapsamında Değerlendirilebilir mi?.
Cevap:Gerçekten dinsel bir şey ise değerlendirilebilir.Ancak bunun
dinsel bir kıyafet olmadığı aydın din adamları tarafından
ispatlanmıştır.
Soru:Gelenek veya Zevk için takılıyorsa bu bir özgürlük olarak
sayılabilirmi?
Cevap:Halkın can ve mal emniyetine zarar vermiyorsa
takılabilir,giyilebilir.Ancak zarar verdiği hakkında tarihi kaynaklardan
da belgeler vardır.Dindar bir padişah olarakta bilinen Osmanlı
padişahlarından Sultan 2.Abdülhamid bile bunun halkın can ve mal
emniyetine zarar verdiğini belgeleriyle sunarak 2 nisan 1892 de bir
fermanla,kadınların başlarının ve yüzlerinin kapalı şekilde sokağa bile
çıkmalarını yasaklamıştır.
Soru:Haklar ve özgürlükler önce nasıl değerlendirilmelidir?
Cevap:Karşılıklılık ilkesiyle değerlendirilmelidir.Dindarların
dinsizlere veya ateistlere karşı özgürlük anlayışına bakılırsa bu ortaya
çıkacaktır.İran'da,Sudan'da,Somali'de,Irak'ta başörtüsü takmayan
bayanlara yapılan muameleler ortadayken bizim saftirik solculardan
bazılarının bile bunu bir özgürlük olarak değerlendirmelerine şaşıyorum
doğrusu.Selamlar,Sevgiler.
Başörtüsüne delilmiş gibi söylenen
Nur suresi 31.ayetin Mealleri:
Diyanet Meali:Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar,
ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet
(yer)lerini göstermesinler. başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar
salsınlar.
Mustafa Sağ Meali:Mümin kadinlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve
cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliginden görünenler hariç
açmasinlar. Örtülerini yaka açiklarina koysunlar
Abdülbaki Gölpınarlı Meali:İnanan kadınlara da söyle, gözlerini haramdan
sakınsınlar, ırzlarını korusunlar ve açığa çıkanlardan, görünenlerden
başka ziynetlerini göstermesinler ve örtülerini, göğüslerini örtecek bir
tarzda omuzlarından aşağıya doğru salsınlar
Şimdi Bu ayetin Tahlilini Yapalım:
1-Ayette geçen humur örtüler anlamına geliyor.tekili hmr'dır.
2-Ayette geçen cüyub kelimesi cepler anlamına geliyor.çoğul bir
kelimedir.Tekili cyb'dir.
3-Allah eğer "hımar" kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi
"hımarürres" gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece
"re's" kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan "himar"
ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı.Nitekim abdest
alınmasıyla ilgili ayette (maide suresi 6.ayette) başın sıvazlanması
söyenirken,baş kelimesinin Arapça karşılığı 're's' ile vurgulanır.Ama
başörtüsüne delilmiş gibi gösterilen ayette bu kelime yani re's kelimesi
yoktur.O halde başörtüsü kelimesindeki baş kelimesi ayete yapılmış bir
yamadır veya ilavedir ki,bu dinen hem caiz değildir hem de Kur'anı
Kerime karşı saygısızlıktır.
4-Kadınların avret yerleri vajinasıdır (cinsel uzvudur) ziynet yerleri
ise göğüsleridir.
5-Cepler (cüyub) kelimesi göğüs bölgesinde olduğuna göre burada
kastedilen şey göğüs bölgesidir.Yani göğüs bölgesinin örtülmesidir.Yoksa
başın örtülmesi değildir.
6-Bu ayette başörtüsü kelimesini takviye edecek baş(re's)kelimesi bile
zikredilmemişken göğüs örtüsünü takviye edecek üç kelime
zikredilmiştir.Bunlardan birincisi ziynettir diğeri cepler(cüyub) kelimesinin
bölgesi olan göğüs bölgesidir.üçüncüsü de ayakların yere vurulmasıyla
vücutta özellikle belli olacak bölge göğüs bölgesi veya göğüslerdir.Bu
üç vurguyu da görmezden gelip hala olmayan bir başörtüsü uydurukçuluğuna dense dense tahrifçilik denilir.
7-Cepler(cüyub) kelimesi elini koynuna sok,veya elini göğsüyün oradaki cebine
sok anlamında Kur'anda Taha 23 te,Neml 12'de ve kasas suresi 32.ayette
aynı manada zikredilmiştir.Selamlar,sevgiler.
Cenabı Allah Nisa Suresi 46.ayeti kerimesinde mealen''Yahudilerden
öyleleri varki,(kelimeleri yerlerinden kaydırıp)tahrif ederek onları
anlamlarından uzaklaştırırlar''(Diyanet meali)buyurarak Cenabı Allah
Yahudiler üzerinden bu tür davranışlar sergileyen kişi veya grupları
uyarmış ve tahrifçi olarak suçlamış ve ayetin sonunda küfür kelimesini
de kullanarak bu durumun küfürle bağlantısını belirtmiştir.Onun için bu
mesele ciddiye alınacak bir meseledir.Bu ayetin hükmüne göre Nur31'de kelimeleri
kaydırma veya ilave yapmadan bir anlamlandırma yaptığımız zaman da
kesinlikle başörtüsü diye bir anlam ortaya çıkmıyor.Yani örtü ortaya
çıkıyor ama başörtüsü ortaya çıkmıyor.Bu ayetin orjinal metninden bu
sonuç meydanda iken bu baş kelimesi arapçada re's olduğuna göre ve bu
re's kelimesi zikredilmediğine göre ayete insanların ilave yapma hakkı
da olmadığına göre ziynet yerleri de eskiden ve şu anda göğüs yerleri
olarak bilindiğine göre bundan sütyen gibi bir şey veya göğüs örtüsü
anlaşılmakta ve kesinlikle başörtüsü anlaşılmamaktadır.başörtüsünü
takviye eden baş kelimesi ayette zikredilmemiş ancak göğsü takviye eden
cüyub kelimesi zikredilmiştir.Selamlar,sevgiler.
Bizdeki
Diyanet,Şu Ezher Yetkilisi Abdülmuti El Bayumi kadar cesur olamamış
demekki.Anlaşılan o ki,Diyanet fetva verirken gelenekçileri,tabuları hep
dikkate alarak fetva veriyor.Ama Kur'anın birde çağlarüstü kitap
olduğunu anlayıp,o kitabın bütün tabuları yıkmak için gönderildiğinin
farkına varsa ve fetvalarını buna göre verse daha aydın müslümanların yetişmesine katkıda bulunmuş olacaktır,ama nerdee,Aydın Din adamlarına ve
alimlerine ceza olarak tuvalet temizlettiren bir kurumdan müslümanlık
adına ne bekleyebilirsiniz?Önce bunun sorgulanması lazım.Tabulaşan bütün
kurumların nasıl birer birer kokuştuğunun tarih,onlarca örneğini
vermiştir.
Zaten
bu türban,bir kısım tarihçilerin iddialarına göre hristiyan
rahibelerinden gelmiş,bir kısım tarihçilere göre de islam toplumunda
böyle bir şey bile yokmuş.Bunun kanıtı olarak Abdülhamid'in 2 nisan 1892
tarihli fermanını gösteriyorlar.Bu fermana göre 2.Abdülhamid,değil
kamusal alanda,sokağa bile türbanla ve çarşafla çıkmayı
yasaklıyor.Abdülhamid çoğu tarihçiye göre Dindar bir padişahmış fakat
buna rağmen çarşafı yasaklamış olmasındaki gerekçeyi Fermanında halkın
can ve mal güvenliğini tehdit ettiği için yasakladığını belirtmiştir. ve
bu fermanında önemli bir hususa da değinilmiş,o da müslüman toplumlarda
mevcut olmayan diye bir ifade kullanılmış işte bu ifade çok önemli bir
ifadedirki,dini kuralların bir kısmıyla yönetilen bir ülkede türbanın
olmadığına ışık tutması açısından çok önemli bir vesikadır.Daha önceki
yorumlarımda bu fermanın numarasını da yazmıştım,merak edenler bu
numaradan arşiv taraması yapıp bulabilirler.Kısacası taa Peygamber
Efendimiz zamanında bu türban vardı iddilarının da uydurma iddilar
olduğu ortaya çıkıyorki o halde bunun en azından hristiyan ve rahibe
kıyafeti olduğunu tarihi belgeler ispatlamaktadırki bu durum aynı
zamanda müslüman toplumların ne kadar az araştırmacı olduklarını da
göstermektedir,Abdülhamid zamanında insanları aldatamamışlar ama ondan
sonra sahte din adamlarının bu araştırmacılığımızın zayıflığından da
yararlanarak,hristiyan kıyafetini islam toplumuna nasıl kabul
ettirdikleri gerçekten çok acı bir durum,bu acı yetmiyormuş gibi hala
bunun islami bir kıyafet olduğunu düşünenlerin bulunması bence daha acı
bir durum.Ey büyük Allah'ım,Cahillerin,Fitnelerin şerlerinden sana
sığınırım.
Zaten
yüzü bile görünmeyen bir insana yaklaşmanın dinen ne sakıncası
olabilirki?Bence bu kraldan daha çok kralcı geçinmekten başka bir şey
değil,kaldıki cenabı Allah çeşitli ayetlerinde örneğin Bakara suresi
190.ayette''Allah aşırı gidenleri sevmez''buyurulmuştur.Bu dinde
aşırılıktır.Kadın ve erkeği ve bunların medeni ilişkilerini engelleyen
ve birbirlerinden uzaklaştıran,dostluklarını azaltacak bütün faktörler
bu aşırılık kavramı içine girerki Yusuf El Ahmet,batıl bir görüştedir ve
görüşlerini hiçbir ayet desteklememektedir.Peygamberimiz zamanında
kadınlar savaşlarda yemek pişirmişler,yaralı gazilerin yaralarını
pansuman yapmışlar,onlara su ve erzak taşımışlardır ve bu tür şeyleri
peygamberimiz asla yasaklamamıştır ve kadının sosyal hayatın bir parçası
olduğunu kabul etmiştir.Bütün bu durumlara rağmen hala dinde aşırı
giden grupların ciddiye alınması da bence kıyamet alametlerindendir.Bu
ciddiye alınışın en büyük iki sebebi vardır.1.si cehalet,2.side kıskanç
insanların kıskançlıklarını tatmin etme aracı olmasıdır ki maalesef
insanların yarısı da kıskançlıklarını din haline getirmişler ve bu
topluma sahte bir din empoze etmeye devam ediyorlar.Lütfen bu
şeytanların dostları ve işbirlikçileri olan ve dinin içini hurafelerle
doldurmuş bu ahmak tabakaya aldanmayalım.Bizim dinimiz en medeni,en
uygar,en güzel bir dindir.Ama hurafelerle doldurulmamış bir din
böyledir.
Osmanlı
Padişahlarından Sultan2.Abdülhamid 2 nisan 1892'de Çarşafı,türbanı ve
burkayı bir fermanla yasaklamıştı.Çarşaf veya Burka'nın 20.yy.ın
başlarına kadar islam toplumunda mevcut olmadığını Osmanlı'da
2.Abdülhamid dönemlerinde yeni yeni zuhur ettiğini,hatta bu durumun
toplumun can ve mal emniyetine zarar verdiği yönünde Abdülhamid'e
şikayet ve ihbarlarda bulunulduğu,dini bir kıyafet süsü verilerek bazı
insanların bu kisve altında hırsızlıklar ve cinayetler yaptığı ve
şahitlerin bunların yüzleri kapalı olduğu için onların şeklini şemailini
tarif edemediklerini bu durumların da onların yakalanmaları konusunda
zaptiyelerin işlerini güçleştirdiği ve toplumun asayişinin tehlikeye
girdiği yönünde ihbarlar geldiği bunları gerekçe göstererek Sultan
2.Abdülhamid'in yüzlerin ve başın,cinsiyeti ve şekli belli olmayacak
şekilde kapatılmasını ve o şekilde sokağa çıkmayı 2 nisan 1892 tarihinde
bir fermanla(İradei Dâhiliye, Nu. 99887,Yıldız Saray-ı Hümâyûnu
Başkitâbet Dâiresi 5894 numaralı fermanla)yasakladığı tarihçilerce de
zikredilmektedir.Şimdi dindar bir padişah olarak bilinen Abdülhamid bu
çarşafı yasakladığına göre bu dini bir kıyafet nasıl oluyor?.Zaten
alimlerden önemli bir bölümü de örtünmeyle ilgili iddia edilen ayetlerde
zikredilen başörtüsü değil göğüs örtüsü anlamında zikredildiğini fakat
bu kelimelerin çarpıtılarak başörtüsü şeklinde yanlış olarak tercüme
edildiğini,hadislerin ise kiminin mevzu(uydurma) hadis kiminin de zayıf
hadis olduğu zikredilmektedir.mevzu(uydurma) ve zayıf hadislerinde
islam'da bir bağlayıcılığı yoktur.Ama maalesef bu,birilerine siyasi
malzeme teşkil ettiği için bilerek halkı bu yönde kandırmaya devam
etmektedirler.
Kadının
kapalı halde olması kıskanç erkekler için bulunmaz bir nimet,fakat bunu
açıkça söylemeyip üstelik bu kıskançlıklarına melzeme ve gerekçeleri de
rahatlıkla buluyorlar.En yakın gerekçeleri ise dini alet
etmeleri.Halbuki dinimiz de tüm vücudu örtmek te açmakta
emredilmemiştir.sadece toplum ahlakının korunması için kadınların
cinselliğinin ön plana çıkarılarak suistimal edilmesini,erkekleri tahrik
etmelerini önlemek için ölçülü giyinmeyi tavsiye etmiştir,ancak bunun
için de kriter olarak tüm vücudun kapatılmasını emretmemiştir.Sadece
avret yerlerinin dışarıda veya sokakta diz kapağı ile omuz arasını avret
yeri olarak belirtmiştir(Saçların veya başın örtülmesi
emredilmemiştir).Evinde kocasının yanında kadın istediği gibi
açılabilir.Bütün bu fıkhi gerçeklere rağmen maalesef aşırı dinciler
uydurma hadisleri de delilmiş gibi göstererek kadınların tüm vücudunu
mahremmiş gibi göstermeye çalışmışlar ve dine en büyük iftirayı
atmışlardır.Hem o kocaya sormak lazım,madem eşini kıskanıyorsan veya
bunu dini gerekçelere göre böyle davrandığını iddia ediyorsa hanımını
oraya niçin götürüyorki?Amacın üzüm mü yemek,bağcıyı mı dövmek demezler
mi adama?.Bence o havuzlardaki yüzme şartına veya yönetmeliklerine
krtiter olarak yukarıda tarif edilen örtünme kriterlerine de izin
verilmelidir,buna rağmen problem çıkartanlara da düzeni bozmak (ortalığı
karıştırmak) suçundan çeşitli yaptırımlar koyabilmelidirler.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma