Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Moderasyondan Hanif kardeşin uyarısı üzerine haklı talebini yerine getirdim.
selametle kardeşim.
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
"Emin" olduğunuz değerlerinizin AYNI
olabileceğini düşünüyor musunuz?
Mesela ilah tasavvurunuz,
Mesela ahiret inancınız,
Mesela görmeden şahid olduklarınız,
Mesela kitaplar hakkındaki inancınız,
Mesela melekler hakkındaki inancınız,
Mesela ibadetleriniz,
Mesela ahlaki ölçüleriniz,
Mesela geçmiş peygamberler hakkındaki inançlarınız,
Mesela VAHY anlayışınız,
Mesela KULLUK anlayışınız,
Mesela SORUMLULUK anlayışını,
... vs
Aynı olacağını düşünüyormusunuz?
değerli dostum güzel bir konu açmışsın ancak bunlara yanıt verebilecek yetiye sahip olduğumuzu düşünmüyorum.. tıpkı ; bir ingiliz olsaydım türkçeyi..kadın olsaydım erkekleri ...ortaçağlı olsaydım bu çağı nasıl göreceğimi bilmemin imkansızlığı gibi ama şu kadarına eminim ki ..aynı olmayacaktı ve şuna da eminim ki o sorduklarına çok daha orjinal ve ben kaynaklı yanıtlar sunacaktım.. yani bir amazonlunun avrupalıya göre..doğaya bakışındaki gerçeklik gibi mesela sigaraya kolaya karşı çok daha haram bakacaktım...
ayrıca merak ettiğim bir şey var, sen kuranın kaçta kaçının muhammede ait olduğunu düşünüyorsun? örneğin okuduklarının direkt Yaratıcıya ait olduğunu ve ısrarla kendi kafasından yazmadığını belirten satırların da kendisine ait olduğunu düşünüyor musun?
yine örneğin o arkadaşın yapıştırdığı musa ile bilge arasındaki öyküyü anlatan sure.. okuyana olumlu anlamda bir katkı sunduğunu düşünüyor musun?
__________________ Yaradan bana akıl-vidan ve bir de yaşam kitabını vermişken
neden kendime havadan klavuzlar bekleyim??
Katılma Tarihi: 01 haziran 2010 Gönderilenler: 197
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın mustacanta Maalesefki bu konularda bilgelik diplomaya bakmaz. O
diploma o konuda bilge olduğunuzu gösteren belgedir. Üniversite mezunu
olmaya da bakmaz. Aklını kullanan her er kişi ve bu yola baş koyan her
er kişi sizden daha bilge olabilir. O yüzden yazarların ne dediği veya
onlara karşı antitezlerinizi görmek isterim. Sizin yaptığınız kusura
bakmayın ama laf salatası kalıyor. Şurada size karşı ben de dahil olmak
üzere yazanlara verilmiş antitezinizi içeren vicdan dışında doyurucu ve
akılla dolu cevabınızı neden okuyamıyorum. Vicdan diyorsun ya dostum
tek haklı yanın o. O vicdanın kökenini bilseydin Kuran Allah tan mı
değil mi zaten sormazdın bile. Klasik anlayış maalesef sizi deistliğe
sürüklüyor benim de üzüldüğüm nokta bu. Kuran vahy dir ama siz bir arıyı
bir karıncayı misal getirenden farklı konuşuyorsunuz. Vahyi göklerde
arıyorsunuz. Vahyi farklı algılıyorsunuz. Vahiy şahdamarınızdan daha
yakınınızda.... Herkes vicdanıyla kitaplar düzebilir ancak herkes
resul olamaz. Bunun için sizin yapacağınız birşey yok seçim bize ait
değil. Musa ile bilge arasındaki olaya gelince Musa doğrusunu
yapıyor ey dost. Allah ın en bilge kulu bile olsa ona yine de isyan ediyor. Öğrenmesi gereken de o zaten.
Selametle
__________________ Ancak bir cehennem öğretebilir insana
Kırık ayaklarla cennete girilemeyeceğini...
mushaf olmasaydı ne olurdu sorusu yerinde bir sorudur...
ufuk açıcıdır...
mushaftan şu anda bile çok çok uzakta olanların halini düşünmeye sevkeder...
mushaf gerçekten hakikatin klavuzu olabilir...
ama şu hakikati lütfen düşününüz...
mushaf insanoğullarının çok azının istifadesi altında...
mushaf dünyada olduğundan bu yana dünyada yaşayan toplam insan sayısını düşünün...
ve mushafla karşılaşan ve onu iyice anlayanların sayısı bu sayının acaba onda biri midir yoksa yüzde biri midir...
yüzde doksandokuzunun halini düşünyoruz...
çoğunluğun mushafın m sinden haberi yok...
haberi olanların ise acaba kaç tanesi onu doğru düzgün anlıyor...
hala düşüncelere iddialara mushaftan destek arıyorsunuz...
tanrının uyulmasını istediği tek şey eğer mushaf olsaydı onu her insana hemde onun çok rahat anlayacağı şekilde ulaştırması gerekirdi...
durum böyle değil...
öyleyse uymamız gereken düstur mushaf değil...
her insana verilen klavuz ne olabilir...
işte uymamız gereken ve uymadığımızda hesabını vereceğimiz şey odur...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Katılma Tarihi: 01 haziran 2010 Gönderilenler: 197
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın asım Biz vicdanı reddettik mi? Elbetteki o ilk elçi. Sizi ayağa kalktığınızda yargılayacak olan da o. Bizim reddimiz mushaf gereksiz diyenlere. Siz/biz kendi iç yapımızı ve haramlarımızı oluştururken mushaftan faydalandık. Neden şimdi bir köşeye koyalım. Ben her gün her an yeni şeyler keşfetmeyi, algımı arttırmayı, anlamayı, at gözlüğümden kurtulmayı, düşünmeyi, tefekkürü, ulul elbab olmayı ondan öğrendim. Daha benim mushafla işim de bitmedi. Bitti diyenlere de demeyenlere de selam ederim. Sözümün özü bu olup buradan sonra bu konuda daha fazla yoğunlaşmanın gereksiz olduğunu düşünüyor ve vicdanlarıyla kişileri başbaşa bırakıyorum. Umarım yolunuzu/yolumuzu hiç kaybetmeyiz.
__________________ Ancak bir cehennem öğretebilir insana
Kırık ayaklarla cennete girilemeyeceğini...
Bu tartuşmalarda anlamadığım niçin ısrarla laflar arka
taraflarından anlaşılarak, farklı düşüncelerdekilerin
bağlarındaki üzümler asmalar neymiş denileceği yerde,
bağcıyı nasıl döverimin derdindeler...
Diplomadan bahsetmemenin sebebi ilgili arkadaşın iş
bilgilerinden bahsetmesi ve kendinin küçük görüldüğünü
düşünerek bana karşı büyüklenmesi üzerinedir.. İlgili
mesajına binaen bahsettiği konulara aşina olduğumu
bilmesi içindi.. ayrıca etik olmayan davranışlardan
dolayı gerilen sinirlerimle de istemediğim tarzda
mesajlar yazmak zoruda kaldığımı da belirtmeliyim..
Sizin anladığınız ve beni KONUMLANDIRDIĞINIZ kadar BASİT
düşünmüyorum.
Ben mushafın kendi döneminin güncelinden çıktığını, onun
üstünde yapılan çalışmaların hobi niteliğinde olacağını,
kendini geliştirmek isteyen arkadaşların mushaftan ziyade
hayatın bizzat kendisinden ve güncel meselelerden yola
çıkarlarsa daha kısa yoldan başarılı olacaklarını
söylüyorum..
Kendi dilinizde olmayan, şahit olmadığınız meselelerden
ve kişilerden çıkan, farklı bir kültürün ürünü olarak
NİHAİ AMACI(insan gibi insan olmak) anlaşılması KOLAY
olmayan bir kitapla nihai amacına ulaşması zor..
Herkes kendi akıl ve vicdanından sorumlu.. dileyen
mushafa ömrünü verir ve adam olur\olamaz, dileyen de
mushaf dışında..
MESELE ÖNCE İNSAN gibi insan OLMASINI BİLECEK
BİLİNÇLERDE..
Sizlere ne söylersek söyleleyim, müşriklerin peygamberden
mucize istemesi gibi deliller bekliyorsunuz, en tatmin
edici mesajlaraı üfürükten teyyare gözüyle görüyorsunuz..
Ama bilinizki hayata maddeci bakan, ve bir anda aklına
gelenleri yazan biri yok karşınızda...
Evrendeki maddi düzen biyolojik düzenle, biyolojik düzen
psikolojik düzenle, psikolojik düzen ise kozmolojik
düzenle içiçedir..
İnsanlardaki din algısı maalesef "maddi düzen" dışındaki
olayların nedenselliğini TANRILARINA atfederek
sorgulamaktan vazgeçmiş, tanrı tanımazlar ise
nedensellikleri herkesten önce anlayarak 5-10 adım öne
geçmişler..
Dostlar "din insanlar içindir, insanlar din için
değildir.." Şu aşamada din kendini yenileyemediği için
kalıplar içine hapsedilmiş, kişilerin gelişimleri
sınırlanmıştır. Bakın yeryüzüne ahlak yoksunu ve
gelişmemiş ülkeler kimler.. Sizin gibi birkaç kişi dinin
özününü anladı diye, mushafın insanlara fayda sağladığı
sonucu çıkarılamaz.. bütüne bakılması icap eder.. yok
bakmam ben bunu canlandıracağım diyorsanız ölü bir metine
can vermek için ona her zaman kendi canınızı\aromanızı
vermeniz gerekecek..
Ne zaman uyanmaya cesaret edeceksiniz ve hayatın dinamik
GERÇEKLERİNİ göreceksiniz..
Yazılarımda bütünlük içerisinde ve bilgim ölçüsünde
paylaşımlarda bulunuyorum, siz arkanıza parçacı
yaklaşımlarla bir iki ayet alıp, yazılarımdan aldığınız
parçalarla SATAŞIYORSUNUZ..
Konu gayet açık ve sorular gayet net.. İlk mesajımdaki
mesalalarla başlayan cümlelerin hiç biri sizde aynı
olmayacaktı.. belki yakın olabilirdi..
Ama verilen cevaplar düşünce sahibine yönelikti..
Lütfen herkes kendine baksın, kendindekileri görsün..
Sonra da kaldırıp kafasını eksiklerini görebilmek için
ötekileri görsün. ta ki ötekileşme kalmayana kadar.. bu
uç bir hedef ama asil bir hedef..
Kimsenin resulluk iddiası yoktur.. kutsal kitap yazma
iddiası da yoktur.. resullerde olduğu gibi..
Kitapla ilgili söylenen şey mushafında söylediği gibi
"kendi kitabını oku bugun hesap sorucu olarak sen kendine
yetersin"den başkası değildir.. Bazı arkadaşlar hemen bu
düşüncedeki kişileri resul\nebi ve kutsal kitap yazacak
gibi bayağı eleştirilerle sabote ediyorlar..
Mushafı ya da başka bir kitabı reddetme gibi bir lüksüm
yoktur.. mushafı okurken arap coğrafyasındaki tez tevrat,
antitez incil ve sentez olan kuran mushafından güzel
sentezler çıkarılabilir.. derdimiz bir kenara atmaktansa
DİN olgusunu insanların anlayacağı şekilde kalıplardan
sıyrılarak aktarmaktır..
Tekrar ediyorum, ne toptan reddedici ne de toptan
kabulcuyum.. Hayata karşı sorularıma nerden cevap
bulduğuma bakamam.. siz bütün cevapların mushaftan
çıkarılabileceğini ZAN ediyorsanız edersiniz..
Ama bilinizki kendi döneminin güncelinden ve
bilinebilirlik ölçüsünde çıkarılmış bir metne
yüklediğiniz mucizevi anlamlarla ayakta tutuluyor..
Mesela bu kitap tükçe oluşturulmuş olsa idi, kuranı
kutsal kitap olarak gören zumrenin %50sinden fazlası
yerden bittiğini anlayacaktı.. Arapça ve edebi dil ve
hafızların güzel sesleriyle sevaplar içerisinde yüzerek
insanlarımız uyuyor...
O'nun yerden bitmiş olması UYDURMA, YALAN,DOLAN
içerdiğini göstermez, benzer şekilde de DEĞERSİZ kılmaz..
BİLAKİS benim gözümdeki değeri artmıştır.
Başına gelen iyilikleri kendinden, kötülükleri de
çekinmeden tanrısına havale ediyor.. geleneksel kader
anlayışıyla ahlaksız tanrılarına dua edip yardım
bekliyorlar..
Herneyse uzadıkça uzar, sonra da eminim bir arkadaş çıkar
biriki cümleyi seçer, biri iki de gerekirse ayet
yapıştırır sonra da İNANÇLARIYLA dövmeye çalışacak..
"Biz onlara hem ufuklarda ve hem kendi
nefislerinde delillerimizi göstereceğiz ki, Kur'ân'ın hak
olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Senin Rabbinin her
şeye şahit olması kafi değil mi?"
kur'an ın vahyikiğinden şüphenizmi var artık?ALLAH ın
şahidliği yetmiyor biz aklımızı şahid kılacağız mı
diyeceksiniz?sizin aklınız bugüne kadar neyi doğru buldu?
ALLAH hidayet etmeseydi....bulacakdı?
"""Bu Kitap kendisinde şek ve şüphe bulunmayan bir
Kitaptır. Muttakiler için rehber-kılavuz (huden)dur." "
""Rablerinden korkanların derileri ondan ürperir. Sonra
derileri de kalpleri de Allah'ın zikriyle yumuşar. İşte
Bu Kitap Allah'ın insanlar için gönderdiği bir rehber
(huden)dir. Allah onunla dilediğini hidâyete erdirir.
Kimi de Allah saptırırsa ona hidâyet edecek yoktur." "
aklınız ürpermenizi nasılda engelliyor değil mi?
"""Elif Lâm Râ; Bunlar, gerçeği açıklayan Kitab’ın
âyetleridir. Biz, onu anlayasınız diye Arapça bir Kur'an
olarak indirdik. Biz, bu Kur'an'ı sana vahyederek en
güzel kıssaları anlatıyo-ruz. Oysa, daha önce sen
bunlardan habersizdin."""Arapça bir
Kur'an
"Bu, Allah'ın izniyle, insanları karanlıklardan
aydınlığa, güçlü ve hamde lâyık olan, göklerde ve yerde
olanların sahibi Allah'ın yoluna çıkarman için sana
indirdiğimiz kitaptır." "
""Bu Kur'an, onunla uyarılsınlar, tek bir ilah
bulunduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar
diye insanlara tebliğ edilmiştir." ""
""Doğrusu size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap
gelmiştir. Allah, rızâsını gözetenleri onunla selâmet
yollarına eriştirir ve onları, izni ile karanlıklardan
aydınlığa çıkarır, onları doğru yola iletir." "
"""O halde Allah'ın indirdiği Kitap ile aralarında
hükmet. Allah'ın sana indirdiği Kur'an'ın bir kısmından
seni vazgeçirmelerinden sakın. Onların heveslerine uyma.
Eğer yüzçevirirlerse bil ki, Allah, bir kısım günahları
yüzünden onları cezalandırmak istiyor.."""
İnsanların çoğu gerçekten fâsıktırlar
"Biz sana onu böyle Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve
onda tehditleri türlü biçimlerde açıkladık. Belki
sakınırlar veya onlara bir öğüt olur." (20/Tâhâ, 113)
"Andolsun, bu Kur'an'da insanlara her çeşit misali türlü
şekillerde açıkladık. Ama insanların çoğu inkâr ederek
yüzçevirirler." (17/İsrâ, 89)
"Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna hak ile bâtılın
arasını ayıran ölçüyü indiren ne yücedir!" (25/Furkan, 1)
"De ki, bu, mü'minlere doğruluk rehberi ve şifâdır."
(41/Fussılet, 44)
"Kur'an'ı insanlara ağır ağır okuman için bölüm bölüm
indirdik." (17/İsrâ, 106)
"Rabbınızdan size indirilen Kitaba uyun; ondan başka
veliler edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt
dinliyorsunuz." (7/A'râf, 3)
"O gün zâlim kişi ellerini ısırıp 'keşke Peygamber'le
beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene, keşke
falancayı dost edinmeseydim, and olsun ki beni, bana
gelen Kur'an'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve
yardımcısız bırakıyor.' der. Peygamber: 'Ey Rabbım,
doğrusu kavmim/toplumum bu Kur'an'ı terk etmişti.' der."
(25/Furkan, 27-30)
"Benim Kitabımdan yüzçeviren bilsin ki, onun dar bir
geçimi olur ve kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.
O zaman, 'Rabbim, beni niye kör olarak haşrettin? Oysa
ben gören bir kimseydim' der. Allah: 'İşte böyle,
âyetlerimiz sana gelmişti de sen onları unutmuştun
(önemsememiştin, arkana atmıştın) bugün de öylece
unutulursun' der." (20/Tâhâ, 124-126)
"Gerçekten, indirdiğimiz belgeleri ve doğru yolu Kitapta
insanlara açıkladıktan sonra, onu gizleyen kimselere hem
Allah lânet eder, hem de bütün lânet edenler lânet
ederler. Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler hariç.
Onların tevbesini kabul ederim." (2/Bakara, 159-160)
"Gerçekten, Allah'ın indirdiği Kitaptan bir şeyi
gizlemede bulunup da onu az bir değere değişenler var ya,
onların karınlarına tıkındıkları ancak ateştir. Allah,
kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları günahlarından
arındırmaz. Onlara elem verici bir azap vardır."
(2/Bakara, 174)
"Kur'an'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de azabı
indirmişizdir. Onlar Kur'an'ı bölüp ayıranlardır. Rabbine
and olsun ki mutlaka yaptıklarının hesabını hepsine
soracağız. Sana emrolunanı açıkça söyle ve müşriklerden
yüzçevir!" (15/Hicr, 90-94)
"Bu Kur'an, Allah'ındır. O'ndan başkasına nispet
edilemez. Ancak o daha önceki inen Kitapları tasdik edici
ve hükümleri açıklayıcı, âlemlerin Rabbinden
indirilmiştir. Bunda hiç şüphe yoktur." (10/Yûnus, 37)
"Onlar hâlâ Kur'an'ın Allah kelamı olduğunu ve manasını
düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından
olsaydı muhakkak ki içinde birbirini tutmayan çok söz ve
ifâdeler bulurlardı." (4/Nisî, 82) "Bu Kur'an, sana,
hükmünde hikmet sahibi olup herşeyi bilen Allah katından
veriliyor." (27/Neml, 6) "Bu Kur'an, Rahman, Rahim
tarafından indirilmedir." (41/Fussılet, 2) O, bir şair
sözü değildir, bir kâhin sözü de değildir. Siz pek az
düşünüyorsunuz. O âlemlerin Rabbından indirilmedir."
(69/Haakka, 41-43) "Eğer o peygamber bazı sözler uydurup
bize isnat etmeye kalkışsaydı, biz onu kuvvetle yakalar
ve ondan intikam alırdık. Sonra da onun kalp damarlarını
keserdik. O vakit, sizden hiç biriniz ona siper de
olamazdınız." (69/Haakka, 44-47) "Kur'an'ı şeytanlar
getirmedi; Kur'an'ı indirmek onlara uygun düşmez; hem de
buna güçleri yetmez." (26/Şuarâ, 210- 211).
""onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve
kendilerine merzuk kıldığımız şeylerden infak ederler"""
__________________ De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» ALLAH HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLİR.
"Emin" olduğunuz değerlerinizin AYNI
olabileceğini düşünüyor musunuz?
Mesela ilah tasavvurunuz,
Mesela ahiret inancınız,
Mesela görmeden şahid olduklarınız,
Mesela kitaplar hakkındaki inancınız,
Mesela melekler hakkındaki inancınız,
Mesela ibadetleriniz,
Mesela ahlaki ölçüleriniz,
Mesela geçmiş peygamberler hakkındaki inançlarınız,
Mesela VAHY anlayışınız,
Mesela KULLUK anlayışınız,
Mesela SORUMLULUK anlayışını,
... vs
Aynı olacağını düşünüyormusunuz?
değerli dostum güzel bir konu açmışsınancak
bunlara yanıt verebilecek yetiye sahip olduğumuzu
düşünmüyorum..tıpkı ; bir ingiliz olsaydım
türkçeyi..kadın olsaydım erkekleri ...ortaçağlı olsaydım
bu çağı nasıl göreceğimi bilmemin imkansızlığı gibiama şu
kadarına eminim ki ..aynı olmayacaktıve şuna da eminim ki
o sorduklarına çok daha orjinal ve ben kaynaklı yanıtlar
sunacaktım..yani bir amazonlunun avrupalıya göre..doğaya
bakışındaki gerçeklik gibimesela sigaraya kolaya karşı
çok daha haram bakacaktım...ayrıca merak ettiğim bir şey
var,sen kuranın kaçta kaçının muhammede ait olduğunu
düşünüyorsun?örneğin okuduklarının direkt Yaratıcıya ait
olduğunu ve ısrarla kendi kafasından yazmadığını belirten
satırların dakendisine ait olduğunu düşünüyor musun?yine
örneğin o arkadaşın yapıştırdığı musa ile bilge
arasındaki öyküyü anlatan sure..okuyana olumlu anlamda
bir katkı sunduğunu düşünüyor musun?
Tesliman kardeş..
hayatı hayatın DİNAMİK gerçekliğinden okuyarak öğrenen
insanlar daha gelişmişlerdir. Bunların kimi salt
akıllarını kullanıp maddeci, kimisi de sadece
vicdanlarını rahatlatarak ruhçu olmuşlardır.. Bu
grupların ilkini batı felsefesi ikincisini de doğru
felsefesi oluşturur..
Ve bu iki grup birbirine imrenerek bakmaya devam ediyor..
bir ateist konyaya gelip menevi hazzı yaşamayı nirvana
sanıyor:)
Hayat hem vahşi bir akıl\güç mücadelesi, hem de
vicdani\ahlaki bir insan olma mücadelesidir..
Ne salt akılla ne de salt vicdanla doğru yaşanabilir..
Her ikisini aktif kullandığımızda ve sürekli daha iyiyi
olan arayışımızda mesafeler katedeceğimizi düşünüyorum..
Soruların cevaplarının aynı olmayacağı görüldüğünde,
kişiler düşüncelerini sorgulayacaklarını düşünüyorum..
Mushafın nasıl oluştuğu bilinebilecek bir şey değil..
1450 yıl sonra söylenecekler zandan öte değildir.. Ama
bilinebilecek bir şey şudur ki kendi döneminin
güncelinden bilinebilirlik ölçüsünde "yerden" çıkmış bir
metin var elimizde..
BİLİNEBİLEN 300 milyar galaksi içinde bir galakside,
galaksinin
içindeki bir gezegende, bu gezegenin içindeki bir
coğrafyaya, bu coğrayanın içindeki belirli zamanlara,
belirli zamanlar içindeki en ince ayrıntılara(resulun
evinde geç saate kadar kalmaları gibi) değinen bir
kitabın bütün alemlere rehber olması düşündürücüdür..
Mesela ben canlı düşünüyorum, ama bunlar yazıya dökülünce
ölüyor.. arkadaşlar da canlılığı göremedikleri için ölü
metinlerimden kendilerine göre canlandırıp eleştiri
getiriyorlar.. Şimdi bile anlaşılmıyor düşünsene bir de
benim bu düşüncelerimi farklı bir coğrafyadaki kişilerin
1500 yıl sonra benim anlattığım şekilde anlamasını
beklemek ne ise, bizim ki de ona benziyor..
Anlamanın tek yolu anlatanın hayata bakışı gibi
bakabilmekte geçiyor.. bu ise yazılanların ardını
görebilmekle mümkün..
Her gelen nesil tam anlaşılmadı, biz anlayacaz, ilah plan
gereği kıyam başladı gibi cümlelerle avunup gidiyor..
her neyse mevzular bu şekilde..
Bu arada mushaf olmasaydı başlığına mushaftan parçacı
cümleler getirmenin doğruluğunu da kamu vicdanına
bırakıyorum:)
Biz onlara hem ufuklarda ve hem kendi nefislerinde delillerimizi göstereceğiz ki, Kur'ân'ın hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Senin Rabbinin her şeye şahit olması kafi değil mi?" 41/753
En dikkat çeken/çekilen sözlerinden biridir Kitab’ın.
Gürül gürül berrak akan ve de akamaya devam edecek iddiasına delil gösterilebilecek bir söz.
Özellikle ilk muhataplar âfâktan, ve enfüslerinden ne anladılar, hangi ayetleri gördürüldüler? Âfâk ve enfüslerinde gösterilecekleri/görecekleri “ayetler”den ne anladılar, sonrakiler ne anlıyorlar, ne anlayacaklar?
Bu sözün muhatabı/muhatapları sonsuza dek yeryüzünde, gökyüzünde yaşayan ve yaşayacak olan her kes midir? İlk muhataplar mı? Gavurlarmıdır, inananlar mıdır, her kes midir?
Bu söz ne içeriyor? Müjde mi, tehdit mi? Tehditse kimi ne ile tehdit ediyor? Müjde ise kime neyi müjdeliyor?
EN ÖNEMLİSİ; gerek ilk muhataplarına ve gerekse çağlar boyu gelen ve gelecek olanlara ne tür ayetleri gösterdiğine, göstereceğine dair de ayetler/işaretler Kitap’ta var mıdır? Yoksa gavurların yaptıkları, yapacakları buluşlar, icatlar, keşifler midir gösterilecek olan ayetler? O takdirde sonuç?
Bunlar gibi cevaplanması gereken daha onlarca soru sorulabilir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma